"Hıyar" derken, aklıma geldi



Yüklə 20,15 Kb.
tarix31.10.2017
ölçüsü20,15 Kb.
#23922

"Hıyar" derken, aklıma geldi...
Baskın Oran
4 DEP'linin DGM'ce verilmiş cezasını onayladık. Ülkenin ve milletin bölünmez birlik ve beraberliğini bir kerre daha kurtarmış olduk. Vatana millete hayırlı olsun.

Olsun da, "PKK'yi terör yaptığı için yoketmek istiyorsunuz. Meclis'e halkın oylarıyla gelmiş DEP milletvekilleri de mi terör yaptı? Siz teröre mi karşısınız yoksa Kürt'üm diyenlere mi?" sorusuna yanıt bulmak şimdi daha da zorlaştı.

Bakın, ne diyeceğim:

Kürt isyanlarının bastırıldığı 1930'lar, "devletin göreli özerkliği"nin alabildiğine güçlü olduğu dönemdi. Hatta, biricik dönemdi.

Çünkü o tarihlerde devlet, ülke içinde sınıf yapısından çok büyük ölçüde bağımsızdı. Uluslararası arenada ise herkesler ekonomik bunalımla ve Hitler'le uğraştığı için, Türkiye'nin eli alabildiğine serbest kalmıştı. Bu nedenlerle, Kürt isyanları rahatça bastırılırken, Kürtler hiçbir büyük devletten hiçbir yardım görmediler. Tersine, fiilen yardım eden SSCB başta olmak üzere Batılı ülkeler Türkiye'ye yardım edip uçak ve silah satmaya devam ettiler.

1938 yılı geldiğinde, Türkiye'de Kürtlerin değil isyan etmeye, tek kelime konuşmaya bile mecali kalmamıştı.

Ama aradan çok değil 30 yıl geçti, dipdiri politika sahnesine çıktılar. Ondan da 15 yıl sonra, silahlı mücadeleye başladılar.

1990'lar, insan ve azınlık haklarının uluslararası önem sırasında bir numaraya gelip oturduğu dönemdir. O nitelikteki 1930'larda yalnızca asıp keserek "temizlenemeyen" bu iş, demek ki bugün yalnız asıp keserek hiç temizlenemeyecektir.

Tersine, Türkiye devleti Meclis'e halkın oyuyla gelen milletvekillerini bile resmen ensesinden tutup içeri attığı sürece bu sorun ne Türkiye'de iç huzur bırakacaktır, ne de uluslararası arenada Türkiye'ye nefes alma imkanı.

Galiba, yine aynı kaba yanlışlık karşısındayız:

Kemalizm 1930'larda formüle edildi. Şimdi 1990'lardayız.

Kemalizm o zaman da Avrupa'yı Türkiye'de yaratmayı amaçlıyordu, şimdi de aynı amacı güdüyor.

Ama, inanılmaz yanlışlık şurada: 1930'ların Avrupası, batıdan doğuya, otoriter rejimlerle simgeleniyordu. Tüm doğu ve orta Avrupa faşist ve yarı-faşist rejimlerle kaplıydı.

1990'ların Avrupası ise batıdan doğuya demokrasi ve insan haklarıyla kaplıdır.

Ama Türkiye'de bir sürü insan ve bu arada devlet, Avrupa'daki bu temel farkın farkında değildir. Temel ve kaba yanlışlık buradadır.

Osmanlı bu yanlışa düşmüyordu. Kürt Mustafa Paşa'yı ("Nemrut") Divanı Harp başkanı, 1880'de ünlü isyanı çıkarmış Şeyh Ubeydullah'ın oğlu Seyyid Abdülkadir'i Şurayı Devlet (Danıştay) ve Âyan (Senato) başkanı yapıyordu.

1950-60 arası Türkiye'yi yöneten Demokrat Parti zamanında da durum bugünden farklıydı. Parti Kürt milliyetçilerine göz açtırmamıştı ama, hem doğudan jandarma dayağını kaldırmıştı, hem de CHP'lilerin "Demokrasi gelirse Meclis'e Hassolar, Memolar dolar!" tahminini doğrulayacak şekilde Kürt ileri gelenlerini milletvekili yapmıştı.

DP Yassıada'da yargılanırken geçen traji-komik bir öykü vardır:

Ünlü Tahkikat Komisyonuna oy vermiş olanların yargılandığı celse. Başsavcı herkes için idam isterken, Türkçeyi pek bilmediği, okuması-yazması da "kıt" olduğu için okunanı anlamayan Ağrı milletvekili Halis Öztürk yanındakine eğilip soruyor:

"Lo, müddeime (savcı) kaç sene istiir?"

"İdam istiyor, idam!"

"Ne diye?"

"Tahkikat Komisyonuna parmak kaldırdık diye!"

"Kör Halis", doğunun büyük aşiret reislerinden. 1930 Ağrı isyanında çarpışmış ve çareyi İran'a kaçmakta bulmuşlardan biri. Birdenbire fırlıyor yerinden, bağırıyor:

"Hakim beg, hakim beg, ben bu parmag ilen 20 küsur jandarma vurmuşem. İdam edilmemişem. Havaya kaldırdım dige asılacaksam, keserim ben bu parmagi!"

Geçenlerde CHP'den istifa eden ünlü Kürt kökenli milletvekillerinden Salih Sümer, Türkiye'nin bölünmesi konusunda şu lafı etmişti:

"Türkiye hıyar mıdir ki ortadan ikiye bölüne?"

Basında okudum. Hacettepe öğretim üyelerinden Prof.Dr. Abdülhaluk M. Çay "Her Yönüyle Kürt Dosyası" adlı yeni kitabında şöyle demiş:

"Kürtler şeytan neslinden gelmiştir ve Hz. Muhammed, Kürtlere beddua ederek 'Yüce Allah bu topluluğu kendi arasında ittifaka ve birleşmeye muvaffak etmesin. Yoksa birleştikleri takdirde onların eliyle dünya yok olur' dedi".

Kitap, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Mahmut Gürgür tarafından da bütün müftülüklere gönderilmiş.



İyi hafta sonları, efendim.


Yüklə 20,15 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin