GİRESUN ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİM FAKÜLTESİ
Oyun Yazma Teknikleri
HAYALLERİN PEŞİNDEN KOŞMAK
AD: TAHİR
SOYADI: ALDAV
BÖLÜM: TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ
SINIF: 2/A
NO: 120105008
Oyunda geçen karakterler
1.Perde
Güngör: Tiyatro yazmaktan hoşlanan kendini edebiyata adamış her zaman gülen bir edebiyatçıdır. Hayatını yazılarına adayan bir karakterdir. İkinci ve üçüncü perde de geçer.
Cemil: Güngör’ün arkadaşıdır.
Fatih: Güngör’ün okul arkadaşıdır.
Wong: Güngör’ün davet edildiği yemekte geçen arkadaşıdır.
Coo: Güngör’ün davet edildiği yemekte bulunan kişidir.
Hong Konglu: Güngör’ün davet edildiği yemekte bulunan kişidir.
Güngör Hanım: Güngör’ün eşidir. Üçüncü perde de geçer.
2.Perde
Mukadder: Güngör’le sohbet yapan kişidir.
Güngör: Aynı kişidir.
3.Perde
Güngör: Bütün perde de geçer ana karakterdir.
Güngör Hanım: Bir de ve üçte geçer.
Birinci perde
(İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Filoloji Bölümü öğrencileri ders öncesi çaylarını yudumlarken Güngör morali bozuk şekilde yanlarına yaklaşır. Selam verir başını öne eğer kana kana düşünür.)
Cemil: Neyin var Güngör ne bu suratının hali? Karadeniz’de gemilerin mi battı?
Güngör: Yok bir şey.
Fatih: Var var ama bizden gizliyorsun. Hayır
Güngör: Önemli bir şey değil.
Cemil: Söylesene kardeşim biz seni biliriz sen kolay kolay bir şeye kafanı takmazsın söyle bakalım belki yardımcı olabiliriz sana.
Fatih: Cemil doğru söylüyor söyle biz de bilelim.
Güngör: Hiç birimizin bir amacı yok arkadaşlar.
Cemil: Nasıl yani neden bahsettiğini anlamıyoruz.
Güngör: Çalışmıyoruz araştırmıyoruz. Tiyatro ,şiir ve roman yazmıyoruz.
Fatih: Haklısın kardeşim günde 3-5 kitap okuyoruz bu da bızı ileriye götürmez .Şiir tiyatro bu alnalarla ilgilenmiyorum bu da benim eksikliğim.
Cemil: Ben sizin gibi düşünmüyorum araştırdın diyelim hadi yazdın peki ya sonra? Bunun ilerisi var mı?
Güngör: Öyle düşünmen çok yanlış araştırmalıyız yeni türler geliştirmeliyiz böyle yaparak edebiyatımıza katkı da bulunmamız gerekiyor.
Cemil: 2 sene önce bir şiir yazmıştın Yücel Dergisiydi heralde ne oldu o? gördün mü ilerisini sadece yazdın.
Güngör: Hayır katılmıyorum ileride ne olacağını kimse bilmez hem diğer yazdıklarım o eser gibi olacağının garantisi var mı?
Cemil: Bence yetenek olmalı yazmak için gerisi önemsız gibi geliyor bana.
Fatih: Her şey yetenek değildir örneğin bir Tevfik Fikret, Ahmet Mithat, sadece yetenekleri ile mi edebiyatın önemli kişileri oldu hayır onlar yeteneğin yanında bilgi gelişmiş zekâlarını ortaya koyarak edebiyatta bir yerlere geldiler unutulmamalıdır.
Cemil: Boş konuşma ben bir şey demiyorum hadi sizi görücem bakalım ne yapıyorsunuz sonra geleceksiniz yanıma sen haklıymışsın diye.
(cemil kelimelerini bitirince oradan uzaklaşmaya hazırlanır)
Fatih: Nereye?
Güngör: Sınıfa geçiyorum sizinle uğraşamıyorum.
Güngör: Görüşürüz.
(Cemil yanlış düşünceleri ile sınıfa doğru yol alır. Biraz sinirli bir şekilde kendi kendine konuşarak sınıfa doğru gider giderken boş insanlar diye kendi kendine söylenir.)
Fatih: Cemilde bizimle aynı düşünceyi paylaşacak buna inanıyorum.
Güngör: İnşallah o da bır gün bizi anlar.
(hafif yağmur yağar ve Fatih heyecanlı bir şekilde )
Fatih: Bu kadar sıkıntı ettiğine göre senin aklından geçen belli planlar vardır.
Güngör: Düşünüyorum araştırma yapmak istiyorum hani bir kıvılcım olsa her şey daha iyi olacak buna inanıyorum.
Fatih: Şiir alanında mı çalışmak istiyorsun?
Güngör: Hayır ben büyük bir tiyatrocu olmak istiyorum edebiyata bir şeyler kazandırmak insanlara fayda sağlayan işler yapmak istiyorum. Bunu da tiyatro ile yapmak istiyorum.
Fatih: Hiç yazmaya başladın mı?
Güngör:5-6 satır karalıyorum ama bir türlü olmuyor.
Fatih: Benim bir fikrim var?
Güngör: Ne fikri?
Fatih: Hani bu yıl yarışma var ya tiyatro yarışması.
Güngör: Şakayı kaldıracak halde değilim ben sana yazamıyorum diyorum sen bana yarışma diyorsun birinci oluruz ama sondan
Fatih: Ne şakası simdi sen bu yarışmayı çıta koyacaksın yaparım diyeceksin gerisi çorap söküğü gibi gelecek tiyatro daha zevkli olacak.
Güngör: Doğru diyorsun aslında bu yarışmayı kazanırsam çok iyi olacak bir başlangıç olacak.
Fatih: Aynen aradığın kıvılcım Sinama-Tiyatro Dergisinin yaptığı yarışma.
Güngör: Ne kadar süre var ki?
Fatih:3-4 ay felan var daha var olur bu iş.
Güngör: Burada sana çok grev çıkıyor beni dinlersin yazarken.
Fatih: Tabi ki de kardeşim benim ne demek sen yeter ki azimli ol ben senin arkanda her zaman dururum.
Güngör: (Yüzü gülmüş nedense kendini tutamayıp kahkahayı basmıştı.)
(Aradan zaman geçmiş Güngör yazmaya daha çok vakit ayırmış ve daha çok araştırmıştı.)
Fatih: Çalışma ne alem de. Bir şeyler oluşturur mu?
Güngör: Evet yazdım hatta yazdıklarımın sonuna dahi geldim denilebilir.
Fatih: (Şaşırır ) aaa. Hiç bahsetmiyorsun saman altından su yürürtüyorsun.
Güngör: Hayır amacım eserimi bitirip sana göstermekti sonuçta benım bu yöne eğilmem senin sayende kardeşim.
Fatih: Anlat bakalım dostum neler yazdın neler oluşturdun bi görelim bakalım.
Güngör: Bildiğin gibi bir tiyatro yazıyorum yazıyorum denilmez de yazmaya çalışıyorum desek daha iyi olur.
Fatih: İsmi ne ki meraklandım şimdi.
Güngör: Midas’ın Kulakları
Fatih : (yine şaşırır) Kral Midasın Kulakları hakkında mı tıyatro yazdın bir de dİyorsun ki yazamıyorum yazmışsın işte ismini bile koymuşsun.
Güngör: Evet . Çok ilginç geldi bana.
( hafif gülümseme)
Fatih: İlginç adamın ilginç eseri.
Güngör: Bana iltifat mi ediyorsun anlamadım.
Fatih: Tabi kardeşim
Güngör: Teşekkür ederim kardeşim iyi ki varsın
Fatih: Ne demek kardeşim sen de iyi ki varsın. Hedefin ne yarışmada.
Güngör: Yarışmada derece almam gerekir senin dediğin gibi ilk kıvılcım bu olmalı.
Fatih: Bakalım artık
Güngör: Niye öyle dedin yoksa bana inanmıyor musun?
Fatih: Hayır yanlış anlama sonuçta az süre kaldı.
Güngör: Evet iki hafta kaldı.
Fatih: Ha işte bende onu diyorum inşallah birinci olursun.
Güngör: İnşallah.
(Yarışanın süresi dolmuş ve sonuç açıklanmıştır.)
Güngör: (Heyecanlı bir şekilde, yüzünün solmayan gülüşü ile Fatihin yanına yaklaştı.)
Fatih: Ne oldu Güngör gören yarışmayı aldın zannedecek.
Güngör: Aynen o kıvılcım bana vurdu birinci oldum kardeşim.
(sarılır)
Fatih: Tebrikler kardeşim ben ta başından inanıyordum.
Güngör: İnamıyorum bu senin sayende beni teşvik etmeseydin buraları göremeyecektim. Bu senin zaferin kardeşim al bu ödülü.
Fatih: Hayır ben sadece seni teşvik ettim sen başardın yine bunu düşünmen güzel teşekkür ederim. Cemil burada olsa onun yüzünü görmek isterdim.
(gülüşürler.)
Güngör: Artık beni kimse durduramaz daha çok geliştireceğim kendimi.
Fatih: Aynen bırakma geliştir kendini
Güngör: Tiyatro da edebiyatımızı en üst seviyeye çıkaracağım gün gelecek benim adıma tiyatro eserleri yazılacak.
Fatih: İnşallah. Yolun açık olsun kardeşim. Bu sene okul da bitiyor daha rahat çalışabilirsin.
Güngör: Evet . Tiyatro da kendimi geliştirmem lazım gerekirse tüm dünyayı dolaşırım ben tiyatro da üstat olmak adımın duyulmasını istiyorum.
Fatih: Sen yaparsın kardeşim bu şevkin kırılmadığı sürece gelecek nesiller seni konuşacak.
Güngör: İnşallah dediğin gibi olur.
Fatih: Görüsürüz kardeşim yolun açık olsun.
Güngör: Senin de.
(sarılırlar ve ayrılırlar)
(sene bitmiş Güngör mezun olmuştur. Güngör’ün eseri çok ilgi görmüş aynı yıl Gençlik Tiyatrosunda ertesi yıl Ankara Devlet Tiyatrosunda sahnelenmiştir. Güngör için artık durmak yoktur. Yolculuklar başlar Fulbrigh bursu alarak ABD’ye gitmiştir. Yale Tiyatro okulunda rejisörlük sahne ışığı dekor gibi dallarla ilgilendi.
Güngör dilmen Yale’de doktora tezi için oyun düşünürken oradaki yabancı öğenciler yemek düzenler Güngör’de katılır.)
Wong: Hepiniz hoş geldiniz arkadaşlar(ing)
(topluca hoş bulduk derler. ing)
Wong: Bu yemekte size kültürümüzü vazgeçilmez yöresel tatlarımızı tanıtmak isterim
Güngör: Yöresel yemek mi?
Wong: Evet. Ne oldu ki?
Güngör: Bu alanda bizim milletimizle kendini kıyaslayamazsın.
Wong: Nedenmiş bu açıklar mısınız?
Güngör: Analı kızlı sarma, cağ kebabı, baklava,keşkek,sütlaç mısır çorbası tattınız mı?
Wong: Hayır ben hiç Türkiye’de bulunmadım ki.
Güngör: ( gururlu bir şekilde) gel memleketime o güzel tatları bir kez tat asla vazgeçemeyeceksin wong
Coo: Bir de Hong Konglu kardeşimize soralım.
Güngör: Sizin oranın hangi yemekleri var.
Hong Konglu: Bizim orada gelen misafirlere canlı maymun beyni hazırlanır ve yedirilir.
Güngör: (Beynine bir hançer saplanmıştır) ne kadar canisiniz.
Coo: Bence de nasıl kıyarsınız canlı bir hayvana yazık değil mi ona?
Hong Konglu: Öyle demeyin kültür farkı işte.
Wong: Hadi yemeğimizi yiyelim arkadaşlar.
(yemekler yenir ve oradan ayrılırlar. Fakat Güngör’ün beynine saplanan hançer çıkmamaktadır. Bu yüzden Canlı Maymun Lokantasını yazarak duygularını bu eserde dile getirir. Bu oyunu doktora tezi olarak verir.)
(Güngör İstanbul’a dönmüştür. Evin de huzurlu bir şekilde oturuyor boğazı seyrediyordu. Evin çıngıraklı kapısı çalıyordu. Gelen üniversite arkadaşı fatihti. Kapıyı açtı.)
Güngör: Hoş geldin Fatih.
Fatih: Hoş bulduk canım kardeşim.
Güngör: Ne çok özlemişim seni iyi ki geldin bende kiminle sohbet ederim diye dışarlara bakıp düşünüyordum.
Fatih: Sağol kardeşim ben de seni özledim sohbet edeyim dedim.
Güngör: E ne yapıyorsun
Fatih: Sen şimdi beni bırak gelen sensin ne yaptın anlat ama anlatmadan sağlığın ne durumda var mı bi hastalık felan.
Güngör: Çok şükür yok ya sen nasılsın?
Fatih: Aynı bıraktığın gibi bende çok şükür iyiyim. E nasıl gidiyor.
Güngör: Çok çalıştım dostum.Tel Aviv ,Atına’da çok şeyler öğrendim.
Fatih: Eski geleneğinden vazgeçtin heralde.
Güngör: Anlamadım ne geleneği?
Fatih: Hani içilir ya misafirler geldiğinde bizde çay sen de?
Güngör: (güler) he benim şu vazgeçemediğim şaraptan bahsediyorsun.
Fatih: Güngör hanımın da kurabiyelerini özlemedim değil.
(Güngör Hanım Güngör Bey ile aynı ismi taşırlar.)
Güngör Hanım: Bende kurabiye getireyim.
Fatih: Teşekkürler.
Güngör: Canlı Maymun Lokantası adlı tiyatrosunu okudun mu?
Fatih: Evet çok dikkat çekici bir tiyatro özellikle hiç gitmediğin bir yerden bir tiyatro yazmak zor iştir.
Güngör: Coğrafya ülke ayrımı yapmıyorum.
Fatih: Belli zaten verdiğin eserler bunu gösteriyor.
Güngör: Evet Canlı Maymun Lokantası Hong Kong’da geçiyor .Aynı özgürlük duygusuyla Meksika tarihine de eğildim. Ak Tanrılar (Moktezuma) tragedyasını yazdım. Oyunu yazarken hem İspanyol hem de Meksikalı oldum.
Fatih: Farklı kültürlerle ilgilenmen neden peki?
Güngör: Tevfik Fikret’in sözünü biliyor musun?
Fatih: Hayır, bilmiyorum.
Güngör: Fikret der ki vatanım yeryüzü milletim insanlık ben de o meşreptenim. Ülke ve millet ayrımı yapmıyorum. İnsanı arıyorum. İşte bu yüzden.
Fatih: Çok güzel bir düşünce.
Güngör: Evet.
(Derin bir sessizlik olur)
Güngör: (Birden Cemil gelir aklına) Cemilden haberin var mı?
Fatih: Hayır, hiçbir yerde rastlamadım. Sen?
Güngör: Ben de rastlamadım.
Fatih: Hatırladın mı?
Güngör: ( Göbeğini hoplatan kahkahayı atar yine.) Ne gündü nasıl kızmıştı bize.
Fatih: Evet çok sinirlenmişti. İsmini her duyduğunda o günü hiç hatırlamak istemeyecektir.
Güngör: Önemli olan hatasını anlamasıdır.
Fatih: Eminim ki arkadaşlarına senden bahsediyordur.
Güngör: Nasıl yani?
Fatih: Gururlu bir şekilde benim arkadaşımdı. Şimdi büyük bir tiyatrocu diyecektir.
Güngör: Dediğim gibi. Önemli olan hatasını anlaması.
Fatih: Anlamıştır bence.
Güngör: İnşallah. Küçük insanlar olmadığımızı çalışarak bir şeyler başarabileceğimizi anlamıştır.
Fatih: İnşallah dediğin gibidir.
(Fatih kalkar ben gideyim der, yol alır evden çıkar.)
Güngör: Güle güle.
Güngör Hanım: Yine bekleriz.
İkinci perde
(Güngör ‘e bir mesaj gelmiştir. Mukadder Yaycıoğlu söyleşi yapmak istediğini Güngör’e iletir. Güngör de bunu kabul etmiştir.)
Mukadder: Çeşitli kurumlarda tiyatro dersleri verdiniz.
Güngör: Evet.1980 yılında askeri darbe ile İstanbul Şehir Tiyatrolarında ki işimize son verildi.
Mukadder: Aaaa! Sonra
Güngör: Eskişehir Anadolu Üniversitesinde Mitoloji dersleri vermeye çalıştım bunu Boğaziçi,İstanbul Üniversitesi Konservatuarı,Müjdat Gezen Sanat Merkezi takip etti.
Mukadder: Ya öğretmenlik.
Güngör: Ek bir uğraşım oldu.
Mukadder: Sevmiyor musun öğretmenliği?
Güngör: Aksine. Çok seviyorum. Gençlerle bir şeyler paylaşmak yazarlığımın yalnızlığımdan kurtarıyor.
Mukadder: Öğretmenlikle ilgili unutulmaz her daim aklınıza gelen bir anınız var mı?
Güngör: Anı demeyelim de her zaman yaşadığım bir duygudan bahsedebilirim.
Mukadder: Nasıl yani?
Güngör: Heyecandan bahsediyorum anlamadın mı?
Mukadder: Evet bir şeyler duydum. Elli yıllık öğretmensiniz ama heyecanınızı yenemiyorsunuz.
Güngör: Heyecan kötü bir şey değildir. İnsanlara değer verdiğinizi ,onlara bir şeyler katmak istediğinizi gösterir.
Mukadder: Çok güzel.
Mukadder: Altı arkadaş bir yayın evini kurdunuz.
Güngör: Evet. Amacımız kendi kitaplarımızı yayınlamaktı. Tiyatro kitapları satılmıyor diye adı çıkmış.
Mukadder: Kimler vardı.
Güngör: Orhan Asena, Tahsin Saraç, Loanna Kuçuradi, Talat S.Halman, Yüksel Pazarkaya ve ben kitaplarımızı yayımladık.
Mukadder: Öneri kimdendi?
Güngör: Orhan’dan geldi. ‘batak bir işe varmısın’dedi. Ben de seninle her batak işe varım dedim.
Mukadder: Peki battı mı?
Güngör: Hayır. Kimseyi batırmadı. Verdiğimiz eserler çok ta ilgi gördü.
Mukadder: İspanyollara olan ilginiz nereden geliyor?
Güngör: Onların kültürü ve gelenekleri beni etkilediğinden dolayı ilgim var.
Mukadder: Sizden haber bekleyen İspanyol okuyucusuna son olarak ne demek istersiniz?
Güngör: İspanyolca öğrenmek istiyorum diyeceğim.
(Sohbet orada biter ve ayrılırlar.)
3’üncü Perde
(Güngör’ün yaşı ilerlemiş hastalıklarla boğuşur hale gelmişti.)
Güngör Hanım: (Ameliyatı kötü geçen eşini teselli ediyordu.)
Güngör: Artık sona geldik.
Güngör Hanım: Öyle deme. Sen bu hayatta hep gülüşünle azminle heyecanınla ayakta durdun. Bir hastalık seni bu hale getiremez.
Güngör: Yok. Artık bitti edebiyat çiçeğim. Kendimi hiç iyi hissetmiyorum.
Güngör Hanım: Heyecanlı günlerini hatırla mesela iki sene öncesi.
Güngör: Evet heyecanlı olmak asla kötü bir davranış değildir.
Güngör Hanım: Kaç yıllık tiyatrocu ve öğretmensin ama hala ders verirken heyecanlanıyorsun.
Güngör: Bu bana öyle zevk veriyor ki izleyicilere öğrencilere değer verdiğim her zaman anlaşılıyor.
Güngör Hanım: Kedilerin evde seni bekliyor.
Güngör: Onlara çok iyi bak edebiyat çiçeğim.
Güngör Hanım: Sen bunları düşünme.
Güngör: Gençlerimiz bıraktığımız yoldan ilerlerse biz asla son olmayız demi Güngör.
Güngör Hanım: Verdiğin eserlerle tiyatroya yaptığın katkılarla sen artık ölümsüzsün.
Güngör: Öyle miyiz?
Güngör Hanım: Beni böyle konuşturma ,görende seni ölüyor zanneder, daha yaşanacak çok güzel günlerimiz var.
(Gözleri kapanır. Ömrü boyunca taşıdığı yüklerini hastane köşesinde bırakarak dünya alemine son gülüşü ile hoşça kal demiştir. Büyük usta bir daha açılmayacak o pırıl pırıl gözleriyle bizlere veda etmiştir. Yüzlerce eser bırakmış azmin, heyecanın en büyük örneklerinden olmuştur. Teşekkürler Türkiye’nin en büyük tiyatrocusu. Teşekkürler azmin prensi. Teşekkürler Güngör Dilmen KALYONCU…)
Son söz Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Semih ÇELENK’den ,Eski Kültür Bakan’ı Talat Halman’dan ve ustanın eşi Güngör DİLMEN’den geldi.
Semih ÇELENK: İyi ki bu dünyadan bir Güngör Dilmen geçmiş. Bize başka dünyaların kapılarını açmış oyunların da sahne ışıkları yandıkça o da ışıklar içinde yatacaktır.
Talat HALMAN: Yaratıcıydı dâhiydi ilham verendi şairdi evrenselliği sahneye taşıyan eşsiz bir insandı.
Güngör DİLMEN: Filoloji kitaplığın da gözlerimiz birbirine aşık oldu son konuşmamız da yine gözlerimiz doldu.
Dostları ilə paylaş: |