01 tutunamayanlar



Yüklə 1,87 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə27/70
tarix01.12.2023
ölçüsü1,87 Mb.
#136967
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   70
Oguz Atay Tutunamayanlar

Hayattan yok çıkarım
Selim’in içgüdüleri iyi gelişmemişti. Çıkarını pek bilmez-
di. Oysa... çıkarlarını düşünmeyenler unutulacaklardır. Her
olayda bir kenara çekilenler gerçekten de bir kenarda kala-
caklardır. Yaptıkları işlerin gizli kalmasını isteyenler, bunda
başarıya ulaşacaklardır. Kimse, onların varlığıyla tedirgin
olmayacaktır. Bir gün öldükleri zaman, arkalarında küçük
bir iz, bir anı, bir gözyaşı, bir eser bırakmadan yok olacak-
lardır. Gazetedeki ölüm ilanı bile, yedinci sayfada bir ke-
narda kalacak, kimsenin gözüne çarpmayacaktır. Hayattan
çıkarı olmayanların, ölümden de çıkarı olmayacaktır. Ölüm
bile onların adlarını duyurmaya yetmeyecektir. Herkesin
mezarında güller ve menekşeler büyürken, onların mezar-
larını otlar bürüyecektir. Mezarları bir kenarda kalmasa bi-
le, büyük ve muhteşem anıtların arasına sıkışıp kaybola-
caktır. Cennetteki muhallebicide de garson onlarla ilgilen-
meyecektir. Ağız tadıyla bir keşkül yiyemeden masadan
kalkacaklardır. Gene de garsona bir bahşiş bırakmak zorun-
da kalacaklardır. Hayattan çıkarı olmayanların hayatı, çık-
201


maza sürüklenecektir. Kendini beğenmişliğin cezasını daha
bu dünyadan çekmeye başlayacaklardır. Sıkıntılarını kim-
seyle paylaşmasını bilmedikleri için, yalnız başlarına ıstırap
çekeceklerdir. Duygu alışverişinden nasipleri olmayacaktır.
Duygusuz, hareketsiz, tatsız bir hayat yaşadıkları sanılacak-
tır. Istırapları, ne yüzlerindeki çizgilerden, ne de saçlarının
beyazlaşmasından anlaşılacaktır. Çektikleri acılarla, yüzleri-
nin buruşmasına, saçlarının beyazlaşmasına izin verilmeye-
cektir. Güldükleri zaman sevinçli, ağladıkları zaman kederli
oldukları sanılacaktır. Hayattan çıkarları olmadığı da asla
kabul edilmeyecektir. Böyle bir yanlışlığa düşülmeyecektir.
Aslında, hayattan çıkarları olduğu ispat edilecektir; çıkar-
larını korumak için canları çıktığı halde, bunu becereme-
dikleri için, çıkarlarıyokmuşdabirşeybeklemiyormuşçasına-
gillerden göründükleri yüzlerine vurulacaktır. Onlar da bu
saldırılara bir karşılık bulamayacaklardır. Kendilerini yok-
ladıkları zaman, bütün ileri sürülenlerin gerçek olduğunu,
hayatlarını boş yere harcadıklarını, ne yazık ki artık çok geç
kaldıklarını onlar da açık ve seçik olarak göreceklerdir. İşte
o anda dahi, delice bir harekette bulunmalarına, anlamsız
bir hayatı anlamlı bir şekilde bitirmelerine göz yumulmaya-
caktır. Kendilerini öldüremeyeceklerdir. Onlara anlatılacak-
tır ki, böyle bir davranış bütün yaşantılarıyla çelişki içinde-
dir, gerçekle bir ilgisi yoktur: kendilerini öldürürlerse, on-
lar hakkında varılan isabetli yargıları çürütmek için gene
boş bir çaba göstermiş olurlar. Bu hiçbir şeyi değiştirmez.
Onlar, bu rezilliğe de katlanarak sürünmeye devam edecek-
lerdir. Hayatlarıyla yanlış olanların ölümleriyle doğru olma-
larına imkân var mıdır? Hayattan çıkarı olmamak, hem
Tanrının hem de insanların gözünde affedilmez bir suçtur;
gelişip yayılmaması için gerekli her türlü tedbir alınacaktır.
Bütün tarih, bütün iktisat, bütün sosyoloji, bütün psikoloji,
kısaca bütün lojiler, hayatın çıkarcılığa dayandığını göster-
202


mek için yırtınacaklardır, yırtınmalıdırlar. “Ben çıkarıma
bakarım” diyeceksiniz, bunun için “Babamı bile tanımam”
diyeceksiniz. Kimseyi tanımayacaksınız; hele hayattan çıka-
rı olmayanları hiç!
ÜÇÜNCÜ ŞARKI
Mısra 300: 
...sağa sapın. Etilerin at oynatmış olduğu...
Türk Tarihi, bilimsel olmayan bir tasnife göre, ikiye ayrı-
lır: yakın tarihimiz, uzak tarihimiz. Aslında, bu iki tarihi-
miz de bize uzak kalmaktadır. Bizim öz yapımız, bu iki dö-
nemin de dışında kalan ve “En Uzak Tarihimiz” diyebilece-
ğimiz bir çağda tayin edilmiştir. Her ne kadar Etiler, Sümer-
ler, Akadlar daha eski sayılırlarsa da, onların bizim için ka-
lıcı özellikleri yoktur. Bu nedenle, bu kavim isimleri, sine-
ma sahiplerinin ve berberlerin ilgisini çekmekten öteye gi-
dememiştir.
“Yedi Işık”, Orta Asya’dan Anadolu’ya gelmekle, tarihimi-
ze gerçek damgasını vurmuştur. Bazı çevrelerce “Yedi Yatır”
olarak bilinen yedi gencin Çin’den göç ederek bugünkü Si-
vas dolaylarına yerleşmesi tarihimiz için bir dönüm noktası
olmuştur. Birinci şarkıda da açıkladığımız gibi, Orta As-
ya’dan Çin’e kaçan Orkan ve altı arkadaşı, sonunda Çin’den
de ayrılmak zorunda kalmışlar ve Anadolu’ya gelerek biraz
da oraları aydınlatmaya karar vermişlerdi.
Sivas’ta ilk yıllar yoksulluk içinde geçmiş, fakat yazı dili
öğrenildikten sonra aydınlatma bakımından büyük işler ba-
şarılmıştı. Öztürkçe’nin zorlukları yenildikten sonra -yani
bu dil bir yana bırakıldıktan sonra- yeni ve zengin bir dille,
halkı doğru yola getiren büyük bir eser hazırlanmıştı. Kısa-
ca “İlmihal” adını alan bu muazzam eser, yetmiş yedi bö-
203


lümden ibarettir. Kitaba Orkan’la Salgan başlamışlar. Onla-
rın ölümüyle, çömezleri durmadan ekler yazarak, eseri bu-
günkü durumuna getirmişler. Birinci bölümde “Yeni Dü-
zen”in ilkeleri anlatılıyor. Bundan sonra “Hadisat” ve “Tat-
bikat” bölümleri de düzenin başına gelenleri ve uygulama-
larını dile getiriyor. Kitabı bazı örnekler vererek tanıtmaya
çalışacağım. Oldukça ağdalı olan dilini de mümkün olduğu
kadar sadeleştirdim.

Yüklə 1,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   70




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin