3807. Bölüm İsa (a.s)
Kur’an:
“Allah katında İsa’nın durumu kendisini topraktan yaratıp sonra ol demesiyle olmuş olan Adem’in durumu gibidir.” 1
“Ve, “Meryem oğlu İsa Mesih’i, Allah’ın elçisini öldürdük” demelerinden ötürüdür. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar, fakat onlara öyle göründü. Ayrılığa düştükleri şeyde doğrusu şüphededirler, bu husustaki bilgileri ancak zanna uymaktan ibarettir, kesin olarak onu öldürmediler. Bilakis Allah onu kendi katına yükseltti. Allah Güçlüdür, hikmet sahibidir. Kitab ehlinden, ölmeden önce, İsa’ya inanmayacak yoktur. O, gerektiği gibi inanmadıklarından, kıyamet günü onların aleyhine şahit olur.” 2
Bak. Al-i İmran, 45-58, Meryem, 16-34, Bakara, 87,253, Maide, 110-118, Müminun, 50, Zuhruf, 57-65, Saf, 6,14, Hadid, 27
Tefsir
“Şüphesiz, Allah katında İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "ol" demesiyle o da oluverir." Bu ayet, gerektiğinde, İsa'nın ayrıntılı olarak anlatılan doğumu kıssasının bir özetinin verilmesine örnektir. Olaylar teker teker anlatıldıktan sonra, bir de kısaca ifade ediliyor. Özellikle kanıtlama ve tartışma ortamında bu tarz bir anlatım, konuşma için bir meziyettir. Ayetler, tartışmayla ilgili olarak inmişlerdir. Necran Hıristiyanlarından oluşan bir heyetle ilgilidirler. Dolayısıyla, kıssa uzun uzun anlatıldıktan sonra, yaratılışının kısaca özetlenmesi ortama uygun bir ifade tarzıdır. Bununla demek isteniyor ki, onun dünya gelişinin niteliğinin farklı oluşu, onu yaratılmış insan olmaktan çıkarmaz. O da tıpkı Adem peygamber gibi yaratılmıştır. Dolayısıyla onu nitelendirirken Adem'den fazla bir şey söylemek doğru değildir. O, Allah tarafından babasız olarak yaratılmış olan bir insandır. Bu durumda ayetin anlamı şu şekilde belirginleşiyor: İsa'nın (a.s) Allah katındaki örneği, yâni O'nun katında belirginleşen niteliği, diğer bir ifadeyle, yüce Allah'ın eliyle gerçekleşen yaratılışı ile ilgili bilgisindeki durumu, Adem peygamberin yaratılışının bir benzeridir. Yaratılışı şöyle gerçekleşmiştir: Allah onu bedeninin elementlerini topraktan bir araya getirmiş, sonra onlara "ol" demiş ve o da babasız olarak bir beşer halinde oluvermiştir. Bu durumda açıklama iki kanıt işlevini görmüş oluyor ve herbiri, diğerini pekiştirerek Hz. İsa'ya yakıştırılan tanrılık niteliğini olumsuzluyor:
Bu kanıtlardan biri şudur: Hz. İsa (a.s) Allah tarafından yaratılmıştır. -Allah'ın bilgisinde böyledir ve hiçbir şey O'nun bilgisi kapsamında kaybolmaz.- Bir beşer olarak ve babasız dünyaya gelmiştir. Durumu bundan ibaret olan birisi tanrı değil, kuldur. İkinci kanıt da şudur: Onun yaratılışı Hz. Adem'in yaratılışından pek farklı değildir. Eğer yaratılışının orijinal niteliği, onun tanrı oluşunu gerektiren bir unsur olsaydı, Ademin yaratılış biçimi de bunu gerektirirdi. Oysa kendileri de Hz. Adem'e böyle bir nitelik yakıştırmıyorlar. Dolayısıyla aradaki benzerlikten hareketle Hz. İsa hakkında da böyle bir nitelemede bulunmaları gerekirdi. Ayetten anlaşıldığı kadarıyla, Hz. İsa'nın yaratılışı da tıpkı Hz. Adem'in yaratılışı gibi doğal ve varoluşsaldır. Ancak türeme, yâni çocuğun olması için babaya ihtiyaç duyulması açısından bakıldığında, yürürlükteki evrensel yasaya göre olağanüstü bir olgudur.
Ayetin akışından anlaşıldığı kadarıyla: "o da oluverir." İfadesiyle geçmişte olan bir durumun anlatımı kastediliyor. Ama bu durum: "Sonra ona "ol" dedi." ifadesinin zamansal ardışıklık durumunu olumsuzladığı hususuyla bir çelişki oluşturmaz. Çünkü dayanakları, nispetleri farklıdır. Çünkü şu gördüğümüz varlıklar, tedricî-aşamalı olarak varolanıyla, bu şekilde varolmayanıyla yüce Allah tarafından yaratılmışlardır. Varlık bütünü O'nun emri olan "ol" kelimesiyle varolmuştur. Nitekim yüce Allah bu hususa şöyle işaret ediyor: "Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca "ol" demesidir; o da hemen oluverir." (Yasin, 82)
Varlık bütünü içindeki bir çok şeyin oluşumu, aşamalı sebepleri açısından incelendiğinde aşamalıdır. Fakat, varlıkların durumu yüce Allah'a nispetle ele alındığında, burada aşamalı varoluşa yer yoktur; zamansal mühlet söz konusu değildir. Nitekim yüce Allah bir ayette şöyle buyuruyor: "Bizim emrimiz, bir göz kırpma gibi, yalnızca bir keredir." (Kamer, 50)
İnşallah yeri gelince, bu hususla ilgili ayrıntılı açıklamalara yer vereceğiz. Öte yandan: "Sonra ona "ol" dedi." ifadesinin açıklamak istediği husus şudur: Yüce Allah, bir şeyi yaratırken sebeplere ihtiyaç duymaz. Dolayısıyla yaratmasını dilediği şeylerin durumu, O'na karşı değişmez. Örneğin, varoluşa müdahale eden sebeplerin değişik durumlarından kaynaklanan mümkünlük veya imkansız, kolaylık veya zorluk, yakınlık veya uzaklık gibi olgular, Allah Teâla'nın onları yaratmasında bir etkinlik oluşturmaz. O, bir şeyi irade ettiği zaman, ona: "ol" der, o da hemen oluverir. Bunun için normalde etkili olan maddi sebeplere ihtiyacı yoktur.”1
-
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “İsrailoğullarının altı yüz Peygamberi vardı ki ilk Peygamberleri Musa, en son Peygamberleri ise İsa’ydı.”2
-
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “İsrailoğulları Peygamberlerinin ilki Musa, sonuncusu ise İsa idi.”3
-
Mesih’e (a.s), seni kim edeplendirdi diye sorulunca şöyle buyurmuştur: “Beni hiç kimse edeplendirmemiştir. Sadece cehaletin çirkinliğini gördüm ve ondan uzaklaştım.”4
-
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “İstersen İsa b. Meryem hakkında söz edeyim. O da taşı yastık yapıyor, sert şeyler giyiyor ve katıksız kuru yiyecekler yiyordu. Azığı açlık, gece lambası ay, kışın barınağı yeryüzünün doğusu ve batısıydı. Meyveleri ve sebzeleri, yeryüzünde canlılar için biten şeylerdi. Ne onu fitneye düşürecek bir hanımı, ne hüzünlendirecek bir çocuğu, ne kendisini meşgul edeceği bir malı ve ne de kendisini hor kılacak bir tamahı vardı. Bineği iki ayağı, hizmetçisi de iki eliydi.”1
-
Mesih (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hizmetçim iki elim, merkebim iki ayağım, yeryüzü yatağım, taşlar yastığımdır. Kışın bana sıcaklık veren güneş alan yerlerdi. Geceleyin fakirlik içinde ve gündüz de yokluk için yaşarım. Buna rağmen yeryüzünde benden daha zengin birisi yoktur.”2
-
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Mercimek yiyiniz. Zira mercimek bereketli ve mukaddestir. Kalbi inceltir, ağlamayı çoğaltır. Yetmiş peygamber onu bereketlendirmiştir ki onların sonuncuları da İsa b. Meryem’dir (a.s).”3
-
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “İsa’nın (a.s) göğe götürülünceye kadar yemeği bakla idi. İsa gökyüzüne götürüldüğü zamana kadar ateşte pişirilmiş bir yemek yemedi.”4
-
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ey Ümmü Eymen! kardeşim İsa’nın kahvaltı için bir akşam yemeğini ve akşam için de bir kahvaltıyı saklamadığını bilmiyor musun? O ağaç yapraklarından besleniyor, yağmur suyundan içiyor, palas giyiyor ve nerede gece olursa orada sabahlıyor ve şöyle diyordu: “Hergün kendi rızkını getirir.”5
-
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ben İsa b. Meryem-i gördüm. O beyaz tenli ve kılıç gibi zayıf biriydi.”6
-
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Davud’dan İsa b. Meryem’e (a.s) kadar dörtyüz yıl fasıla vardır. İsa’nın şeriati tevhide ve ihlasa davete dayalıydı. O da Nuh, İbrahim ve Musa’nın tasviye ettiği şeydir. İncil ona nazil olmuş ve ondan da diğer peygamberlerden alınan ahit alınmıştır.
İncil’de onun için, dinle beraber namaz kılmak, iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak haramları haram, helalleri helal saymak taktir edilmiştir. İncil’de ona öğütler ve örnekler nazil olmuştur. Onda ne kısas vardır, ne hudud ve ne de miras hükümleri.
Tevrat’ta Musa’ya nazil olan şey ise hafifleştirilmiş bir halde İsa’ya nazil olmuştur. Allah-u Teala’nın buyurduğu gibi İsa b. Meryem İsrailoğullarına şöyle buyurmuştur: “Size haram kılınanların bazısını sizlere helal kıldım.”
İsa kendisine uyan müminlere Tevrat ve İncil’in şeriatlerine iman etmelerini emretmiştir.”1
-
İmam Sadık (a.s) Allah’u Teala’nın İsa’dan naklettiği “Beni nerede olursam olayım bereketli kılmıştır” ayeti hakkında şöyle buyrmuştur: “Yani çok faydalı kılmıştır.”2
-
İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: “İsa’nın (a.s) yüzüğünün taşında İncil’den aldığı şu iki cümle yazılıydı: “Allah’ın anılmasına sebep olan kullarına ne mutlu, Allah’ın unutulmasına neden olan kullara ise yazıklar olsun.”3
Dostları ilə paylaş: |