1. GİRİŞ Bal arılarından insan sağlığı için çok önemli ürünler üretilmektedir



Yüklə 377,52 Kb.
səhifə4/7
tarix06.09.2018
ölçüsü377,52 Kb.
#78552
1   2   3   4   5   6   7

1.15. Deli Bal Veya Zehirli Bal

1.15.1. Tanımı

Genellikle Karadeniz bölgesi sahil şeridinde ve seyrek olarak da Bolu, Adapazarı ve Bursa’da rastlanan Deli (zehirli) bal, çok eski yıllardan beri bilinmektedir. Eski Yunan bilginlerinden XenopHon, MÖ (431-350) “Anabasis” isimli eserlerinde “On binlerin dönüşünden bahsederken, Karadeniz kıyılarından deli bal yiyen askerlerin 1-2 gün kadar şuur ve idraklerini kaybettiklerini yazmaktadır. Aristo, Dioskonides, Strabo ve Pilinus da eserlerinde bu olaydan bahsetmektedirler.

Fatih Sultan Mehmet’in 1461’de Trabzon’a yaptığı sefer sırasında deli bal yiyen bazı yeniçeriler arasında geçici zehirlenmeler görüldüğü kaydedilmektedir.

Zehirli bal ABD’de ilk defa 1794 yılında Amerika’lı botanik uzmanı Barton tarafından rapor edilmiştir.



1.15.2. Deli Balın Kaynağı

Bala zehir özelliğini veren madde, en çok mor kırmızı çiçekli Ormangülü (Rhododendron ponticum L.) ve sarı çiçekli Sifin (R.luteum sweet) bitkilerinde arılar tarafından taşınarak geçmektedir. Adı geçen bitkilerin nektar ve poleninde “Andromedotoksin” adı verilen bir alkaloitin bulunması ve bunun bala, işçi arılar tarafından karıştırılması, o yöredeki balları zehirli hale getirmektedir.

Deli balın, Kuzey Anadolu bölgesinde bulunan yerli arıların larva ve erginlerinde olumsuz bir etkisi bulunmamaktadır. Ancak bölge dışında Karadeniz’e getirilen bütün arı ırklarında (Anadolu, Muğla vb.) Ormangülü’nün nektar akımı süresince önemli arı kayıplarına rastlanmaktadır.

Kovandan yeni alınmış bir balda alkoloid miktarı en yüksek düzeydedir. Belirli bir süre sonra aynı balda alkaloid seviyesinin giderek azaldığı saptanmıştır. Balda mevcut olan andromedotoksin’in zehir etkisi 3 ay ile 36 ay kadar devam etmekte ve bu özellikteki balları tüketenlerde çeşitli klinik belirtiler görülmektedir. Yıllanmış ballarda zehirlenme çok az görülür veya hiç görülmez.

Ormangülü veya Kumar adı verilen bitkilerin dışında, bala zehirli maddeler, diğer bazı bitki türlerinden de geçebilmektedir. Örneğin Amerika’da New Jersey, Virginia ve North Carolina eyaletlerinde yetişen Dağ defnesi (Kalmia latifolla)’nden arıların topladığı polen (çiçek tozu) ve nektar (balözü) da balları zehirli hale getirebilmektedir. Ancak burada yanlış anlaşılmaması için, hemen şunu belirtmekte yarar vardır: Doğada mevcut her zehirli bitkinin, balda zehir etkisi meydana getireceği endişesine kapılınmamalıdır. Zira arılar çiçekler zehirli olan Zakkum (Nerium oleander), Yüksükotu (Digitalis spp.) Güzelavratotu (Atropa belladonna), Atkestanesi (Aesculus hippocastaneum), Tütün (Nicotiana ssp.), Kenevir (Cannabis sativa) ve Baldıran (Conicum maculatum) gibi birçok bitki arasında dolaşmalarına rağmen, üretilen balın zehirli olmadığı bilinmektedir. Örneğin; Akdeniz ve Ege Bölgesinde çok yaygın şekilde yetişen zakkumun bulunduğu alanlarda zehirli bala hiç rastlanmamaktadır. Zira arılar bu özellikteki bitkileri çok ender olarak ziyaret etmekte ve içgüdüsel olarak bunları ayırmaktadırlar.

1.15.3. Zehirli Balın Tanınması

Bir balın zehirli olup olmadığını; dış görünüşünden, renginden, kokusundan hatta tadından anlamak pek mümkün değildir. Ancak laboratuvarda polen analizi yapılarak şüpHeli bal hakkında bir kanıya varılabilir. Eğer balda R.ponticum veya R.luteum polenleri bulunuyorsa ve bunlara diğer bitki polenlerine oranla daha yoğun olarak rastlanıyorsa, bu balların zehir etkisi göstermeleri kaçınılmazdır.

Amerika’da Dağ defnesi’nin bulunduğu yerlerde, bazı arıcılar (K. latifılia)’nin bu bitkideki çiçeklenmeden sonra ilk bal hasadını bir köpeğe yedirirler. Köpek, yaklaşık 7.5 cm2 petek balı yedikten sonra 30-40 dakika içinde yürüyebilirse, arıcılar çocuklar için bunun kullanılmasına izin verirler. Eğer köpek yürüyemez ve ağrı çekerse, köylüler bu balı gıda olarak kullanmazlar.

Karadeniz bölgesinde halkın “bal tutması” olarak tanımladığı deli baldan zehirlenmenin şiddeti, yenen bal miktarına ve zehir yoğunluğuna göre bünyeden bünyeye değişmektedir. Yaklaşık 20-50 gr kadar zehirli bal yiyenlerde, yarım saat kadar sonra baş dönmesi, bulantı, kulaklarda uğultu, yüzde ve şakaklarda yanma hissi, ellerde uyuşma, gözlerin yuvalarından çıkacak gibi büyümesi, geçici körlük, göğüste daralma ve boğulma gibi bir his, solunum yetmezliği, halsizlik, soğuk terleme, sarhoşluk hali, bilinç kaybı, nabız zayıflaması ve bayılma gibi belirtiler görülebilmektedir. Ölüm, hastalığın ileri yaşına ve yenen balın miktarına bağlı olarak çok ender hallerde meydana gelmektedir.



1.15.4. Tedavi

Dolaşım sistemi, sinir sistemi ve kalbi olumsuz yönde etkileyen bal zehirlenmesine karşı halk arasında başvurulan çare hastayı kusturmaktır. Baş ve vücudu soğuk suyla yıkamak, sarımsaklı yoğurt yedirmek, tuzlu ayran içirmek ve hastaya müshil vermek gibi tedavi usulleri de uygulanmaktadır. Ancak bütün bu önlemlere rağmen bir iyileşme olmayabilir. Bu nedenle ilk fırsatta doktora gidilmeli ve zaman kaybedilmeden tedaviye başlanmalıdır.



1.15.5. Yüksek Tansiyona İyi Mi Geliyor?

Deli balın elde edildiği bölgelerde arıcılar bu balı ayrı hasat ederek saklamaktadırlar. Bazı yüksek tansiyon hastaları, deli balı özellikle arayıp arıcılardan normal bal fiyatının birkaç kat üzerinde ödeme yaparak satın almaktadırlar. Yüksek tansiyonu olan hastalar, doktor tavsiyesi olmadan, kendi ölçülerine göre günde bir-iki çay kaşığı kadar bu baldan yiyerek dertlerine çare bulduklarını bildirmektedirler. Bu konu üzerinde detaylı olarak durulmalı, bilimsel incelemeler yapılmalı ve insan sağlığı için deli baldan yararlanma imkanları ciddi olarak araştırılmalıdır.


II. BÖLÜM

BAL MUMU

2.1. Bal Mumunun Tanımı

Bal mumu;12-18 günlük işçi arıların karın halkalarındaki mum salgı bezleri tarafından salgılanan ve kovandaki peteklerin yapılmasında kullanılan bir maddedir. Kahverengi ve krem veya sarımtırak renklerde sıcakta yumuşayan çok değerli bir arı ürünüdür. Bal mumu en başta balarısının bir ürünü olmakla beraber Apis cinsinin öteki türleri ve diğer arılar tarafından da ifraz edilen bir maddedir.



2.2. Bal Mumunun Özellikleri

Bal mumu suda erimez, eter, kloroform ve yağlarda tamamen erir. 15°C’da parmaklar arasında sıkıldığı zaman kırılır, ufalanır, 45-48°C’da ise yumuşar ve kolayca şekil verilebilen bir yapıya kavuşur. İşçi arılar ham mumu 34°’de çiğneyerek petek gözlerin yapımını gerçekleştirirler. Bal mumunun kaynama noktası 64°C ancak mumun kovanda uzun yıllar kalması ve içine yabancı maddeler karışması durumunda erime noktası 2-3°C kadar yükselmektedir. Bal mumu benmari yöntemi ile eritilmelidir. Aksi halde bal mumu doğrudan ateşe tutulursa özelliğini büyük ölçüde kaybeder. Balmumunun fiziksel ve kimyasal özellikleri tablo 10’da verilmiştir.


Tablo 11. Balmumunun fiziksel ve kimyasal özellikleri

 Erime noktası

 62-65°C

 Özgül ağırlık

 0,952-0,975

 Kırılma indisi (75°)

 1,4398-1,4457

 Renk

 Beyaz, sarı, kahverengi

 Koku

 Kendisine özgü, hafif

 İzolatör sabitesi

 3,1-3,3

 Asit sayısı

 16,6-20,7

 Sabunlaşma sayısı

 90-96

 Ester sayısı

 72-78

 İyot sayısı

 4-12

 Asetil sayısı

 15,1



2.3. Bal Mumunun Bileşimi

Bal mumunun bileşimi hakkında bilgiler çok çelişkilidir. İngiliz ilaç kodeksi tarafından kabul edilen bal mumu bileşimi Tablo 11’deki gibidir.


Tablo 12. Bal Mumunun Bileşimi


 Balmumunu Oluşturan Maddeler

 Miktar (% )

 Hidrokarbonlar

14

 Monoesterler

35

 Diesterler

14

 Triesterler

3

 Hidroksi monoesterler

4

 Hidroksi poliesterler

8

 Asit esterler

1

 Asit poliesterler

2

 Serbest asitler

12

 Serbest alkoller

1

 Belirlenemeyenler

6

 Toplam

100

Bal mumu son yıllarda kromotografik yöntemlerle bileşimlerinin neler olduğunu saptamaya çalışılmıştır. Daha önce izole edilmeyen dioller ve hidroksi asitlerin miktar tayinleri yapılmıştır.

Kolon ve ince tabaka kromotografileriyle bal mumu bileşenleri çok sayıda monove poli esterlerinin bulunduğu ortaya çıkarılmıştır. Bal mumu üzerinde su ve soğuk alkolün hiçbir etkisi yoktur. Sıcak alkolün ise sadece bal mumunun içindeki serotik asidi eritmektedir. Terepentin içerisinde bal mumu tamamen erimekte ve sıvı hale geçmektedir.

2.4. Bal Mumunun Kulanım Alanları

Petekli balların süzülmesinden sonra kalan örülmüş petek mumları, deforme olmuş petekler ve artık mumlar eritilip yabancı maddelerden arındırıldıktan sonra tekrar arıcılıkta kullanılabilirler. Bal mumu parfümeri endüstrisinde, diş hekimliğinde, eczacılıkta, heykel traşçılıkta, mobilyacılıkta, boya ve vernik yapımında, ayakkabıcılıkta, suya dayanıklı iplik üretiminde, su geçirmez çadır ve diğer malzemelerin yapımında ışık kaynağı olarak mum üretiminde, tıbbın bazı dallarında ve daha pek çok alanda geniş bir biçimde kullanılan çok değerli bir üründür.

Saf balmumunun en yaygın kullanım alanı “temel petek” yapımıdır. Temel petek üretiminde “sıcak döküm” ve “pres rulo” sistemi olmak üzere iki farklı yöntem uygulanmaktadır.

Sıcak döküm sisteminde 78oC’da eritilmiş mum doğrudan petek yapım makinasının silindirleri arasına akıtılır. Pres rulo sisteminde ise mum önce 80oC’da eritilip kumaş topu gibi birkaç mm kalınlıkta rulo haline getirilir. Bu rulolar 32oC sıcaklıktaki ılık su içerisinden geçirilerek yumuşatıldıktan sonra petek yapım makinasının silindirleri arasında yumuşatıldıktan sonra petek yapım makinasının silindirleri arasına verilir. Her iki sistemde de silindirden çıkan işçi arı gözü basılı altıgen petekler otomatik ayarlı bıçaklarla istenen boyutlarda kesilir ve temel petek olarak çerçevelere takılır. Pres rulo sistemi de 1 kg mum ile 42x22 cm boyutunda ortalama 13 adet petek dökülebilirken, sıcak döküm sisteminde 16 adet ince petek dökülebilir.

 2.5. Bal Mumunun Sızdırılması

Solar sızdırma yönteminde mum eritme camekanı adı verilen üzeri cam kaplı bir sandık kullanılır. Sandık içerisine ince gözlü bir elek üzerine kirli mumlar konur ve elek altına bir kapla su yerleştirilir. Bu şekilde hazırlanan camekan sürekli olarak güneşte tutularak elek üzerindeki mumun ısınıp eriyerek alttaki su üzerine birikmesi ve katılaşıp tabaka oluşturması, artık ve yabancı maddelerin ise elek üzerinde kalması sağlanır. Çok ekonomik, işçilik istemeyen kolaylıkla uygulanabilecek bir yöntemdir.

  Kaynatarak sızdırma yönteminde ise mumlar yanmaması için yarı yarıya su ile karıştırılıp ateşle eritilir. Sonra telis çuvala dökülerek baskı uygulamak suretiyle temiz mumun çuvalın gözeneklerinden akması, artıkların çuval içinde kalması sağlanır. Dışarı akan temiz mum su üzerinde temiz bir tabaka halinde katılaşır.

Avrupa’da büyük kapasiteli işletmelerde posalı kirli mumların sızdırılmasında santrifüj yöntemi kullanılır. Bu yöntem sıcak hava veya buhar uygulanarak arıtıldıktan sonra santrifüj edilmek sülfü saf bal mumu ve artık maddeler şeklinde ayrılmasıdır.



2.6. Bal Mumunun Ağartılması

Bal mumunun çeşitli teknikler kullanarak renginin açılması sağlanır. Çeşitli yöntemler ile örneğin; filtre ve asitle muamele etmektir. Güneşte bırakılan balmumu 42 saat bekletilirse rengi açılır. Asit ile muamelede süfirik asit kullanılır. Aynı zamanda H2O2’de kullanılmaktadır.



2.7. Bal Mumuna Karıştırılan Yabancı Maddeler

Bal mumu % 100 saf olmalıdır. Temel petek haline getirilmeden önce bütün hastalık etmenlerine karşı sterilize edilmelidir. Arıcılık yönetmeliğinin ilgili 5. maddesinin 4. fırkası aynen aşağıdadır.

Temel petek üreticileri İl Tarım Müdürlükleri tarafından sıkıca kontrol edilerek, petek imalinde mutlaka sterilize sistemin kurulması, bal mumunun 110°C’ da 12 saat sterilize edildikten sonra temel petek imaline geçilmesinin sağlanması ve bal mumunun parafin vb. gibi herhangi bir yabancı madde karıştırılmaması için gerekli tedbirleri alırlar.

Bal mumuna yasa dışı yollarla en çok karıştırılan yabancı maddeler şunlardır.



  1. Parafin: Petrolün rafine artıklarından elde edilen, beyaz, sert, yağımsı yapıda şeffaf bir maddedir.

  2. Serezin: Kırılınca irmik gibi parçalanıp donuk beyaz görünüşlü safran sarısı renginde bir maddedir.

  3. Reçine: İğne yapraklı ağaçların yaralı yerlerinden sızan ve hava temasıyla sertleşen yapışkan bir maddedir. Reçinenin distilasyonuyla bal mumunu eriten terepentin elde edilmektedir.

  4. Propolis: Sarı kirli kahverengi veya kızılımsı sarı renktedir. Yaprak tomurcuklarının kenarlarında biriken yapışkan reçinemsi salgıların işçi arılar tarafından toplanmasıyla oluşturulmaktadır.

  5. İç Yağı: Büyük ve küçük baş hayvanların vücut iç yağlarıdır.



III. BÖLÜM

ARI SÜTÜ

3.1. Arı sütünün tanımı

Arı sütü, 5-15 günlük genç işçi arıların kafa içi salgı bezleri , alt çene ve fariks bezleri tarafından salgılanan , genç larva dönemindeki yavruların ve ana arının beslenmesinde kullanılan beyaz renkte pelte kıvamında özel bir gıda maddesidir.

Arı sütü çiçek tozu ve polenin genç işçi arıların sindirim organlarında hazmedilmesi sonucu yavru gıdası salgı bezlerinden salgılanmaktadır. Yani arı sütü üretimi için gerekli maddeler kan yoluyla süt salgı bezlerine gelmekte , süt sentezi bu bezlerde yapılarak üretilen süt ağız boşluğuna akıtılmaktadır arı sütü salgılanıp ağız boşluğuna verildiği anda süt kıvamındadır. Petek gözlerine koyulduktan sonra krema rengini alır , buna şahane jöle de denir.

Bir başka tanımla, arı sütü larvaların petek gözlerine aşılanmasından 38-48 saat sonra uygun yöntemlerle toplanabilen sarımtırak beyaz renkli, keskin kokulu, yakıcı tadda asit karakterli bir maddedir. Son 28-30 yıldan beri insan gıdası olarak araştırmacıların dikkatini çeken arı sütü, içerdiği “hayati (vital) maddeler” nedeniyle insan ömrünü uzatan, sağlıklı ve dinç yaşam sağlayan bir gıda olarak kabul edilmiştir. Çeşitli araştırmacılara göre arı sütü genç işçi arılar (Apis mellificera) tarafından toplanan nektar ve polenin sindirim organlarının sindirildikten sonra kana geçmesi, altçene ve boğaz bezleri yardımıyla salgılanmasından meydana gelmektedir.



3.2. Arı sütü üretimi

Ana arı yetiştiriciliği yapılırken , üretimin belirli bir aşamada durdurularak larvaların beslenmesi için salgılanan arı sütünün , larvalar imha edildikten sonra toplanması ile arı sütü üretimi yapılmaktadır. Arı sütü üretiminde temel prensip , çok güçlü koloniler oluşturmak ve bu kolonilerin ana arılarını alıp , suni gözlere çatlamamış yumurta veya bir günlük larva aşılayarak koloniye vermektir. Kolonideki arılar , anasız olduklarını algıladığı zaman verilen yumurta veya larvalara ana arı oluşması için arı sütü vermektedir. Aşılanan larvanın yaşına bağlı olarak larva transferinden iki üç gün sonra arı sütünün en çok üretilip en az tüketildiği veya başka bir deyimle gözde en çok biriktiği dönemde özel tahta kaşıklarla arı sütü gözden alınarak ısı ve ışık etkisinde bırakılmadan 0-5 Cº ‘ de saklanır.

 3.3. Arı sütünün kimyasal bileşimi

Arı sütü Eylül 1989 tarihinde T.K.V ‘ nın Ankara ili Kazan ilçesindeki entegre arıcılık tesislerinden sağlanan taze arı sütünün kimyasal analiz sonuçları Tablo 13’de verilmiştir.


Tablo 13. Taze arı sütünün kimyasal bileşimi


Nem %

68,43

Kuru Madde %

31,57

Protein %

14,01

Asitlik mg/100 g

33,18

Kül %

0,53

10-Hidroksi-2-Dekonoik asit %

2,18

Bazı araştırıcıların çalışmaları sonucunda taze arı sütü örneklerinin ortalama kimyasal bileşimi saptanmış ve sonuçlar Tablo 14’de gösterilmiştir.

Tablo 14 Arı sütünün kimyasal içeriği


Bileşenler

Miktar

PH

Su

Protein



Yağ

Şekerler


Kül(Mineral madde)

Fosfor


Sülfür

Na,K,Ca


Fe,Cu,Mg,Mn

Polen


Tayin edilemeyen maddeler

5

% 62-66


% 11-17

% 4-5


% 11-13

% 07-2.0


% 0.5

% 0.6


Eser

Eser


Eser

% 2-3

Yapılan analizler sonucunda Ankara Kazan ilçesinde üretilen taze arı sütünün “Manuel for Examination of Royal Jelly” Japon standardı ile T.S 6666 no’lu arı sütü standardına uygun olduğu görülmektedir.

3.4. Arı sütünün önemli etkisi ve kullanım alanı

Arı sütü, yumurta ve larvaların gelişmesi için tek besin maddesi olmasının yanında, ana arının beslenmesi fonksiyonlarını sürdürmesi için gereklidir. Genel olarak arı sütü üretimi ana arı yetiştiriciliğiyle yakından ilişkilidir. Çünkü işçi arılar arı sütünü büyük oranda ana arıyı beslemek için ana arı yüksüklerine boşalttıklarından, arı sütü ana arı hücresinin faaliyete geçmesinin hemen başlangıcında toplanabilmektedir. Şöyle ki petek yapan arı kolonilerine larva naklinden iki üç gün sonra yüksükleri delip içinden larvayı alarak arı sütü alınabilmektedir. Yaşamı boyunca devamlı arı sütü ile beslenen ana arı, işçi arılardan ortalama 50 defa daha uzun ömre sahiptir. İşçi arıların ömürleri 2-6 ay olmasına karşın ana arı yaklaşık 4-5 yıl bazen 7 yıl yaşayabilmekte, ayrıca tüm fonksiyonlarını göstermekte, yaşamı boyunca her 24 saatte yaklaşık kendi vücut ağırlığı kadar 15000-2000 adet yumurta yumurtlamaktadır. Arı sütü ile beslenen süresi aynı özelliklere sahip iki yumurtada morfolojik ve fonksiyonları açısından birbirinden farklı işçi ve ana arının meydana gelmesine neden olmakta ayrıca ana arının üstün fonksiyonlarının devamını sağlamaktadır. Avrupa, A.B.D.’de son 25-30 yıldan beri insan beslenmesi ve tedavi için araştırmacıların dikkatini çeken arı sütü, içeriği hayati maddeler nedeniyle insan ömrünü uzatan, sağlıklı dinç yaşam sağlayan gıda olarak kabul edilmiştir. Arı sütü özel bir aromaya sahip yoğunlaştırılmış süt görünümünde tadı hafif ekşimsi ve kuvvetli asit karakterde bir maddedir. Suda kısmen erir ve karıştırılınca köpürür. Protein bakımından oldukça zengindir.



3.4.1. Arı Sütünün Vitamin İçeriği

Arı sütünde A, B1, B2, B6, C , D ve E gibi önemli vitaminler bulunmaktadır. Arı sütünün bu üstün özellikleri nedeniyle insan gıdası olarak çeşitli şekillerde yararlanılmaktadır. Ayrıca, arı sütü insan üzerinde kuvvet ve enerji verici, organizmayı yenileyici ve zindeleştirici bir etkiye sahiptir. Ayrıca güzellik malzemeleri yapımında ve parfümeride yararlanılır. Eczanelerde bazı ticari firmalar tarafından toz, macun, kapsül , enjeksiyon v.s şeklinde satılan arı sütünün bozulmadan tüketilebilmesi için özel koşullarda saklanması gerekir. Bir gram arı sütünde bulunan vitamin miktarları aşağıdaki tablo 15’de belirtilmiştir.


Tablo 15. Arı sütünde bulunan vitamin miktarı

Vitaminler

Miktar (mikrogram)

Vit.B1(Thiamine)

Vit.B2(Riboflavine)

Vit.B6(Pyridoxine)

Vit.H(Biotine)

Vit.C (Askorbik acid)

İnositol


Pantothenic acid

Nicotinic acid

Folik acid


1.3-2

7.5-10


2-8

2-3


3-5

100-125


195-250

395-75


0.3-0.35

Arı sütü: D ve E vitaminleri ile hormonlar ve diğer bazı zindelik veren mineral maddeleri de içermektedir. Son zamanlarda arı sütünde proteinler, yağ üniteleri, şekerler, steroller, fosforlu bileşikler ve nükleik asitler yönünden birçok çalışma yapılmıştır. Yapılan çalışmalarda arı sütünde ayrıca yağ asitlerinden 10-hydroxy –2- dekanoik asit olarak tanımlanan ve pek çok bakteri ve fungusa karşı antibiyotik etki gösteren bir madde bulunduğu belirlenmiştir. Bu madde sayesinde arı sütünün mikrobiyal özellik de taşıdığı anlaşılmıştır. Bu madde arı sütünün kalite ve kontrolünde belirleyici faktör olarak önem taşımaktadır. Amerika’da ve Almanya’da elektroforez yöntemi ile yapılan kimyasal çalışmalarda arı sütünde bakteri ve virüslerin büyüme ve gelişmelerini önleyen gamma globulin maddesi bulunduğu tespit edilmiştir.



3.5. Arı sütü verimliliğine etki eden faktörler

a. Transfer edilen larvanın yaşı: Transferde kullanılacak larvalar 12-24 saatlik olması yüksek verim için etkilidir.

b. Arı sütü hasat aralığı: Arı sütünün üretimi için 12-24 saatlik larva transfer edilmişse transferden 72 saat sonra hasat yapıldığını. İş gücünden tasarruf yapmak için 72 saatlik hasat tercih edilir.

c. Besleyici arı yaşı: Kârlı ve verimli üretim için 11-21 günlük işçi arılar üretimde kullanılmalıdır.

d. Arı sütü salgı bezlerinin yapısı: Salgı bezleri işçi arı 8 günlük olunca gelişmeye başladığından, üretimde kullanılacak arıların salgılarının gelişmiş olmasına dikkat edilmelidir.

e. Arı ırkı: Bazı bal arısı ırkları genetiksel olarak daha fazla arı sütü üretme kabiliyetindedir. Bundan dolayı yüksek arı sütü verimi için süt verimi yüksek olan İtalyan ırkı kullanılmalıdır.

f. Beslenme: Bal arısı kolonilerinin şeker şurubu yanında polen ve polen ikame yemleri ile beslenmelerinin arı sütü verimini arttırdığından dolayı ekonomik üretim için kolonilerin şeker şurubu ve polen ikame yemleri ile beslenmeleri gereklidir.

g. Ana arı yüksüğü sayısı: Ana arı yüksüğü sayısının artması ile arı sütü verimi artmaktadır.

 3.6. Arı sütü çeşitleri

a. Saf arı sütü: 15 günlük işçi arılarının alt çene ve boğaz bezlerinin salgılarından biri olup ana arı gözlerine aşılama yapıldıktan sonra 36 ila 48 saat zarfında toplanan pelte kıvamında kemik renginde, kendine has bir koku ve yakıcı bir tada sahip bir gıdadır.

b. Kurutulmuş saf arı sütü: Saf arı sütünün liyofilize (suyu uçurularak kurutma) edilerek rutubet miktarının % 5 olacak şekilde işleme tabi tutularak elde edilen içerisinde en az % 3.5 10-Hidroksi a-2-Dekonik asit bulunan, kase ampul kapsül şeklinde muhafaza içinde piyasaya verilen mamüldür.

c. Bal ile karıştırılmış saf arı sütü: 88,5 gram kristalize bala 11.5 gram saf arı sütü katmak suretiyle hazırlanan, içinde en az 0.16 Hidroksi a-2-Dekonik asit bulunacak şekilde piyasaya sunulan mamüldür.

d. Bozuk saf arı sütü: Ana arı gözüne larva aşılandıktan 48 saat sonra rengi , rutubeti , tadı ve aroması değişikliğe uğramış saf arı sütüdür.

 3.7. Arı sütünün İnsanlar üzerine etkisi

1960 ‘ lı yılların ortalarında arı sütü , tedavi edici ve kuvvet verici özelliklerinden dolayı Fransa ve İngiltere’de diyetlerde ve kozmetik endüstrisinde geniş kullanım alanı bulmuştur. Arı sütünün kandaki kolesterol, total lipit, fosfo lipit, trigliserit, betalipoprotein seviyelerini düşürmesi ; tansiyon düşürücü ve damar genişletici aktivitesi; insülin ve benzeri peptitleri içermesi nedeniyle hipoglisemik ( kan şekerini düşürücü) ve immünolojik etkisi antimikrobiyal özelliği , cilt ve saç hastalıklarını tedavi edici , cinsel fonksiyonlarını düzenleyici etkileri hücre onarıcı ve gençleştirici etkileri yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda ortaya çıkarılmıştır.

Dünya literatüründe yer alan yayınlarda, arı sütü preparatlarının aşağıdaki durumlardan belirli doz ve aralıklarla güven içinde kullanıldığı kaydedilmektedir.



  • Dokulara fazla oksijen girmesinin sağlanmasında,

  • Metabolizmanın düzene sokulmasında,

  • Bedeni ve zihni yorgunluğa karşı direncin artırılmasında,

  • Sedatif özelliği nedeniyle sinirlerin sakinleştirilmesinde,  

  • Stimulant özelliğinden dolayı vücuda canlılık ve zindelik kazandırılmasında,

  • Hücre onarıcı ve yapıcı özelliğiyle cilt bozukluklarında,

  • Erken yaşlanma ve yıpranmaya mani olmada,  

  • Soğuğa karşı direncin artırılmasında, kan dolaşımının hızlandırılmasında  

  • Kandaki kolesterol ve total lipid seviyelerinin düşürülmesinde  

  • İnsülin ve benzeri peptitleri içermemesi nedeniyle hipoglisemik (kan şekerini düşürücü ) etkisinin olduğu  

  • Kalbin myocardium tabakasının kuvvetlendirilmesinde  

  • Yüksek ve alçak tansiyonların ayarlanmasında  

  • Karaciğer fonksiyonlarının düzeltilmesinde,  

  • Zayıflığı önlemede, kansızlığı önlemede  

  • İmmünolojik (bakteriyel ve viral hastalıklara karşı bağışıklık) etki sağlanmasında  

  • Kan kanserinde antitümör özellik taşıdığı  

  • Gastrit ve mide ülserinde oluşan yaraların tedavisinde  

  • Sindirim sistemi bozukluklarında,  

  • Çocukların iştahlarının açılmasında, diş ve kemiklerinin gelişmesinde, dimağ ve zekalarının gelişmesinde, astımının tedavisinde  

  • Sporcuların enerji ihtiyaçlarının karşılanmasında  

  • Hanımların menopoz devresindeki asabi hallerinin giderilmesinde  

  • Yaşlı erkeklerde prostad vakalarının tedavisinde,  

  • Cinsi gücün arttırılmasında, iktidarsızlığın önlenmesinde  

  • Kısırlık tedavisinde, sperm aktivitesinin artırılmasında doğal besin olarak kullanılabilir.

Yüklə 377,52 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin