4.12.2. Besin Olarak Kullanımı
Polenin başlıca kullanım alanı bir besin maddesi olarak değerlendirilmesidir. Evcil hayvanların ve laboratuar böceklerinin yemlerine eklenen polenin büyümesi hızını artırdığı sindirimi kolaylaştırdığı ve daha sağlıklı bir görünüm kazandırdığı belirtilmektedir. Dengeli hazırlanan yeme % 25 oranında polen eklenmesinin tavuklarda ve domuzlarda yemden yararlanma düzeyini artırmaktadır.
Polenin kullanımı normal beslenme düzenine geçilmiş çocukluk çağının başlangıcından çok ileri yaşlara değin her insanda güvenle uygulanabilir. Hatta polen alerjisi olan insanlar dahi poleni koklamamak ve herhangi bir yerlerine bulaştırmamak koşulu ile polen tüketebilirler. Çünkü polen alerjisi polenin yenilmesinin çok polenin hassas dokular üzerindeki doğrudan etkisi ile oluşmaktadır. Ancak bu insanlar herhangi bir olasılığa karşı çok düşük miktarda polenle başlamalı ve her gün bir miktar artırarak normal düzeye ulaşmalıdırlar. Polenin çiğnenmesinden dolayı meydana gelen alerjik durumlarda alınacak miktarda polen 15-20 dk süresinde oda sıcaklığında su içerisinde bekletildikten sonra ezilerek içilebilecek hale getirildikten sonra saf olarak veya herhangi bir soğuk meyve suyu ile birlikte içilebilir.
4.12.3. Arı Ekmeği Olarak Kullanımı
Bal arıları veya iğnesiz arılar tarafından toplanan peteklere depo edilen ve arı ekmeği olarak bilinen polen özellikle çocukların beslenmesinde kullanılmaktadır. Doğal veya yapay olarak hazırlanan arı ekmeği uzun süre besin değerine kaybetmeden kalabilmektedir. Bal içerisinde karıştırılan arı ekmeğinin satışı özellikle tadı yönünden çekici olmaktadır. Ayrıca arı ekmeği küçük petek parçaları içinde pazara sunulabilmektedir.
4.12.4. Kozmetik Alanında Kullanımı
Polen son yıllarda bazı kozmetik ürünlerin hazırlanmasına deriyi yenileyici ve besleyici olarak kullanılmaktadır. Polenin alerjik risk faktörü taşıdığı dikkate alındığında çok büyük oranda bu ürünleri kullanan tüketicileri üzerinde olumsuz etkiler yapabildiği ve istenmeyen alerji olaylarının gelişimine neden olduğu bildirilmektedir. Polen içerikli maddelerin alkol veya su ile hazırlanan kozmetik formülleri alerji yapmamakta veya nadiren kozmetik sanayi hazırladığı ürünlerde polen içerikli maddeler kullanılmayı tercih etmektedir.
4.12.5. Polinasyon Çalışmalarında Kullanımı
Arılar veya insanlar tarafından elle çiçeklerden toplanan polen, mekanik veya elle yapılan polinasyon çalışmalarında kullanılmaktadır. Polinasyonda kullanılmak amacıyla elle toplanan polen soğuk hava deposunda birkaç hafta ile birkaç ay yaşama kabiliyetini koruyabilmektedir. Buna karşın arı tarafından toplanan polen birkaç saat içerisinde yaşama kabiliyetini kaybetmeye başlar. Arılar tarafından toplanan polene ilave edilen bazı enzimlerin dişicik tepesi üzerine bırakılan polenlerin yumurta hücresiyle birleşmesini engellediği konusunda görüşler de bulunmaktadır. Ancak günümüzde polinasyon çalışmalarında polenlerin bal arıları veya uygun mekanik tozlayıcılar ile başarılı bir şekilde dağılımı sağlanabilmektedir.
4.12.6. Hava Kirliliğinin İzlenmesinde Kullanımı
1980 yılından bu güne kadar yapılan çalışmalar bal arıları tarafından toplanan polenlerin çevrenin hava kirliliğini yansıtan metaller, ağır metaller ve radyoaktif maddeler açısından önemli ipuçları verdiğini göstermiştir.
V. BÖLÜM
5.ARI ZEHİRİ
5.1. Arı Zehirinin Tanımı
Arı zehiri; berrak, keskin, acımsı tada sahip, ekşimtrak kokulu ve asit reaksiyonu olan bir sıvıdır. Bir kolonide işçi arılar ve ana arı savunma silahları olan iğnelere sahiptirler. Erkek arıların ise iğneleri yoktur.
5.2.Arı Zehirinin Biyolojisi
Arıların savunma silahı iğneleridir. Arılar, barınmış oldukları yuva veya kovanda rahatsız edildikleri zaman saldırıya geçerler. Düşmanlarına karşı en büyük korunma silahları olan iğnelerini kullanırlar. Kovan bireylerinden olan işçi arılar, kendilerini rahatsız etmek isteyen canlıları sokarlar. Arıların iğne ucu ok şeklinde olduğu için soktukları zaman deriye batan iğneyi geri çıkaramazlar. İğnelerini çıkarmak istedikleri zaman da iç organları dışarı çıkar ve ölürler. İğne ile birlikte iç organları dışarıya çıkmış olan işçi arıların hemen ölmeyip sürünerek gezdikleri ve 3-4 saat içinde öldükleri saptanmıştır.
Zehir kesesinde depolanmış bulunan arı zehir, iğne aracılığı ile pompalanarak dışarıya boşaltılır. Gözden yeni çıkmış genç işçi arıların zehir çok azdır. Zehir miktarı, yaşa bağlı olarak derece derece artar. Bekçilik yaşına ulaşmış (18 günlük) bireylerde zehir oluşumu durma noktasına gelmektedir.
5.3. Arı Zehirinin Bileşimi ve Özellikleri
Arı zehirinin bileşimi bir çok araştırıcı tarafından incelenerek yayınlanmıştır. Arı zehiri kimyasal olarak çok karmaşık bir yapıya sahiptir. Zehir biyokimyasal ve farmakolojik açıdan önemli aktif maddeler ihtiva etmektedir. Bunlardan en önemlileri, melittin hismamine hylouronidase, apamin, mast celle degranulation (MCD) peptidi ve pHospHolipase-A enzimleridir.
Arı zehirinde en az sekiz protein bulunmuştur. Bunların başlıcaları şunlardır: fosfolipas A, melittin ve pamindir.
Arı zehirinin ihtiva ettiği proteinler bölgelere ve mevsimlere göre değişiklik göstermezler. Ülkenin değişik bölgeleri ve yılın değişik zamanlarında arılarda yapılan çalışmalarda arı zehirinde bulunan proteinlerin aynı olduğu görülmüştür.
Bu çalışmalar gösteriyor ki, arı zehirinin oluşumu ile polen kaynaklarının çeşitliliği arasında doğrudan bir bağ yoktur.
Arı zehiri oda sıcaklığında ağırlığının % 30-40 ını koruyarak kaybeder. Bal arısının zehirindeki toksik madde miktarı sarıca (yaban) arınınkinden daha fazladır.
5.4. Arı Sokması ve Meydana Gelen Reaksiyonlar
Arı sokmalarından sonra meydana gelen reaksiyonlar ve oranları aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir.
5.4.1. Hemen ani olarak meydana gelen reaksiyonlar
a. Lokal sadece soktuğu kısımlarda kalan (% 13)
b. Genel belirtilere (sistemik belirtiler) sebep olan arı sokmaları bunlar en hafif kurdeşen (ürtiker) den başlayıp anafilaktik şoka kadar varan durumlardır. Bunların oranları aşağıdadır.
Hafif reaksiyonlar (% 16)
Orta şiddette olan reaksiyonlar (% 44)
Şiddetli belirtiler veren reaksiyonlar (% 24)
5.4.2. Gecikmeli olarak gelişen reaksiyonlar
Bunlar daha ziyade serum hastalığı tipinde bir reaksiyon gösterirler. Arı sokmasından bir müddet sonra görülen anjio-ödem nöritis, serebral infaktüs ve bazen nefrit gibi belirtiler vardır.
5.4.3. Allerjik Reaksiyonların Önlenmesi
Arı zehiri allerjisine karşı bağışıklığın meydana getirilip, kişinin arı sokmasından korunması, bütün allerji alanındaki bu tip işlemlerin en başarılı olanlarından biridir. Hastaların % 90 ından fazlası cilt altında seri halde yapılan aşı tedavisinden sonra arı sokmasına bağışık duruma gelerek belirtileri daha hafif geçirirler.
Her hastayı aşı tedavisi almaya gerek yoktur. Tedaviye alınacak hastalar dikkatli bir özgeçmişi alınarak doktor tarafından seçilir. Arı sokması sonucu her tür yaygın ve sistemik bir alerjik belirtisi olan hastaya tedavi önerilir. Bu belirtiler arasında yaygın kurdeşen astım, baygınlık ve şok belirtileri girer. Bütün bir bacağın veya kolun şiddetle şişmesi hali dışında sadece arının soktuğu yerde meydana gelen kızarıklık ve şişme, aşı tedavisini gerektirmez.
5.5. Arı Zehirinin Kullanımı ve Kullanım Alanları
Arı zehiri tıbbi olarak insanların romatizma tedavisinde kullanılmaktadır. Amarika’da eczanelerde saf arı zehiri tablet olarak satılmakta ve çok ilgi görmektedir. Romanya, Polonya ve Japonya’da da apiterapi (arı ürünüyle tedavi) yapılmaktadır.
Arı zehiri genel olarak tedavide iki şekilde kullanılmaktadır.
-
Romatizma (Eklem iltihabı) tedavisinde
2. Aşırı duyarlılığa sahip olan insanların duyarlılıklarını azaltmada yani bağışıklık kazandırmak için kullanılır.
Arı zehirinin tedavi olarak eklem iltihabında asırlardır kullanıldığı bilinmektedir. Genelde arı soktuğu zaman insan biraz acı hissedebilir. Ancak arıcılığı kendisine uğraş olarak kabul etmiş arıcılarda arı sokmasının nadiren acı verdiği anlaşılmıştır. Arı zehirinin bu tür faydaları olduğu halde tedavideki etkisinin gayesi kesin olarak henüz yerleşmemiştir.
Arı zehiri özellikle romatizmal hastalıklara karşı ilaç sanayinde kullanılmaktadır. Bunun dışında kullanımı alerjik bir reaksiyona neden olunmamak koşulu ile arıların istenilen bölgelere sokturulması şeklinde kullanılır. Ancak arı zehirine karşı aşırı duyarlı olanların kesinlikle bu yönteme baş vurmaması gerekmektedir. Unutulmaması gereken en önemli konu aşırı duyarlı bir kişinin bir tek bir arı sokması ile birkaç dakika içerisinde anaflaktik şoka girebileceği ve bunun sonucunda da yaşamsal bir tehlikenin oluşabileceğidir.
5.6. Arı Zehiri Üretme Metodu
Arı zehiri üretmek için elektrik şoku uygulama metodu kullanılmaktadır. Arı zehirini miktarca çok üretmek için bilimsel araştırma sonucu geliştirilen bu metotla başarılı sonuçlar alınmıştır.
VI. BÖLÜM
PROPOLİS
6.1. Propolisin Tanımı
Propolis, bitkilerden toplanan reçinemsi zamksı maddelerin genel adıdır. Propolis kovanda arılar tarafından çeşitli hastalık etmenlerinin zararlı kısımlarının etkisiz hale getirilmesinde kullanılır. Bu nedenle çok eski çağlardan bu yana insanların dikkatini çeken bir arı ürünüdür. Geleneksel hekimlikte yaygın kullanımı olan propolis, modern hekimlikte sentetik ilaçların yaygınlaşması ile diğer doğal ilaçlarla birlikte eski önemini yitirmiştir. Ancak son yirmi yıl içerisinde, sentetik ilaçların yan etkilerinin otaya çıkması ve hastalık etmenlerinin bu ilaçlara dirençli hale gelmeleri insanoğlunu doğal ilaçlara yöneltmiştir. Doğal ilaçların başında gelen propolisin yapısı, farmakolojik özellikleri, üretimi, kullanım biçimleri gibi konularda yoğun araştırmalar yapılmıştır.
6.2. Propolisin Kaynağı Olan Bitkiler
Avrupa’da ana propolis kaynağı olarak kavak türleri gösterilmekte. Akça ağaç, Betula spp. (huş) fındık, meşe, söğüt ikinci derecede önemli propolis kaynağı bitkiler olarak bildirilmektedir. Bunlarla birlikte İtalya’da kestanenin propolis kaynaklarından birisi olduğu bildirilirken, Orta Rusya’da kavak türlerinden daha çok, huş ağacı propolis kaynağı olarak bildirilmektedir. ABD’de ise kavak türleri, çamlar ve diğer çalılar propolisin ana kaynağını oluştururlar.
Arılar, propolisi kovanda değişik amaçlarla kullanırlar. Kovanlarının iç yüzeyini ince bir propolis tabakasıyla kaplarlar. Yarık ve çatlakları kapatırlar. Ayrıca dışardan çeşitli amaçlarla kovana giren ve dışarıya atılmayan zararlıları işçi arılar mum ve propolis ile mumlayarak içeride enfeksiyon oluşturmalarını önlerler.
Yukarıda açıklanan bütün bu içgüdüsel davranışlar, kovana propolis taşınması nedenlerini ortaya koymaktadır. Arıların kovana giren zararlıları propolis ile sararak çürümelerini engellemesi, kovan içinde atmosferden çok daha az oranda mikroorganizma bulunması, propolisin kimyasal özelliklerini ve önemini göstermektedir. Uçucu unsurların varlığı da, aralıktaki mikroorganizmanın çevreden daha az olmasını açıklamaktadır. Bazı arı ırkları diğerlerinden daha fazla propolis toplarlar. Örneğin Kafkas arısın diğer ırklardan çok daha fazla propolis topladığı bilinmektedir.
6.3. Propolisin Bileşimi ve Genel Özellikleri
Propolisin bitkilerden toplanan yapışkan, zamksı, sakızımsı maddelerin genel adıdır. Botanikle ilgili bir terim olmaktan çok, bal arısı ve kovanla ilgili bir kelimedir. Köken olarak eski Yunanca’da Prolik ya da savunma Polis(şehir) kelimelerinden oluşur. Arılar tarafından bitkilerden toplanan propolis, kovan içerisinde; kovan iç yüzeyinin kaplanması, yarık ve çatlakların kapatılması, peteklerin kenarlarının sertleştirilip onarılması, kovan girişlerini kolaylıkla savunacakları duruma getirilmesi, petek gözlerinin anan arı yumurtlamadan önce parlatılıp cilalanması gibi amaçlarla kullanılır. Propolis, 149 bileşik ve 22 mineral madde içeren çok kompleks bir maddedir. Propolisin yapısında reçine, mumlu maddeler, esansiyel yağlar, polen ve organik maddeler ile mineral maddeler bulunduğu bildirilmiştir.
Tablo 18. Propolisin genel yapısı
Madde
|
(% )
|
Reçine
|
% 50
|
Mumlu bitkiler
|
% 30
|
Esansiyel yağlar
|
% 10
|
Polen
|
% 5
|
Organik maddeler ve mineral Maddeler
|
% 5
|
Propolisin Bacillus sublitis’e Bacillus alvei ve Proteus vulgaris’e karşı antibakteriyel etkisinin olduğu ve propolis ekstraktından izole edilen galangin flovone’nin propolisin bakteriostatik aktivitesinden sorumlu olduğu bildirilmiştir.
Propolis örnekleri içinde bunların yanında antibakteriyel etkiye sahip komponentler izole edilmiştir. Bunlar, Chrysin, Tectochrysin, 5-hidroksi-4, 7-dimetoksiflavon, Rhamnocitrin, Galangin, İsalpinin, Pinostrobin, Pinocembrin ve Quercetin-3,3’-dimetileter, Pinobanksin, 3-Asetilpinobanksın, Cinnamic asit, ñ-coumaric benzyl ester, caffeic asit esteri ile aromatik alkoller izole edilmiştir.
Organik çözücülerde çözünen bileşik grupları içerisinde en önemli grup flavanoidlerdir. Flavanoidler, bitkilerin hemen her yerinde bulunan pigmentlerdir. Sayıları çok fazla olan flavanoilerden bir kısmı yaprak ve tomurcuklarda bulunur. Bazı flavanoidlerin arının enzimleri ile değişikliğe uğratıldığı ileri sürülmektedir. Flavanoidlerden bazılarının çok sayıda bakteri türlerine karşı etkili olduğu bildirilmiştir.
Ayrıca flavonoidlerin kalp damar sistemi üzerine olumlu etkileri olduğu, kan dolaşımını düzenlediği, kılcal damar çatlamalarını azalttığı, mide mukozasını ülsere karşı koruduğu, mide yaralarını küçülttüğünü, iç salgı sistemini düzenlediği, halsizliğe karşı olumlu etkisi olduğu belirtilmektedir.
Organik çözücülerde çözünen kısımlar arasında diğer önemli bir grup sinamik asit ve türevleridir. Bunlardan fürelik asit, gram (+) ve gram (-) bakterilerine karşı güçlü antibiyotik özelliği gösterir. Ayrıca pıhtılaşmayı hızlandırarak yaraları hızla iyileştirdiği, cilt rahatsızlarında merhem şeklindeki uygulamaların çok olumlu sonuçlar verdiği bildirmektedir. Tropik propolislerde bulunmayan kafeik asit antimikotik, antiviral etkilerinin yanı sıra kersetin ve luteolin ile birlikte propolisin kansere karşı etkili unsurunu da oluşturur.
Tablo 19- Propolis örneklerinde belirlenen bileşik grupları
Gruplar
|
Tanımlanan bileşik sayısı
|
Flavanoidler
Hidroksiflavonlar
Hidroksiflavanonlar
Kalkonlar
Bezoik asit ve türevleri
Asitler
Esterler
Benzaidehit türevleri
Sinamil alkol, sinamik asit ve türevleri
Diğer asit ve türevleri
Alkoller, ketonlar, fenoller ve heteroaromatik bileşikler
Terpen ve sekuterpen alkoller ve türevleri
Sekuterpen ve triterpen hidrokarbonlar
Alifatik hidrokarbonlar
Mineraller
Stroller ve steroid hidrokarbonlar
Şekerler
Aminoasitler
|
38
27
11
2
12
8
4
2
14
8
12
7
11
6
22
6
7
24
|
Tüm bunların yanı sıra yukarıda saydığımız bileşikler ile birlikte propolisin % 70’lik alkolde eriyen diğer kısımları, antibiyotiklerle birlikte kullanıldığında bu ilaçların etkilerini artırdığı, anastezik, antioksidatif etkilerinin olduğu, ikinci derecede yanıkların tedavisinde olumlu sonuçlar verdiği, çimlenmeyi engellediği ve güçlü bir antiseptik olduğu bildirilmektedir.
Güney Avustralya ‘nın güney batı bölgesinden toplanan propolis üzerinde yapılan araştırmalarda tespit edilen bileşenler pinostrobin, sakurenatin, isosakuronetintin eser miktarda shrysin ve 3,5- dietiloksibenzil alkol tespit edilmiştir.
A.B.D.’de diğer bir araştırmada, propolisin çok az miktarlarda vitamin içerdiği bildirilmiştir, değişen miktarlarda B1, B2, B6, C ve E vitaminleri ile nikotinik asit ve Pantoteik asit belirlenmiştir.
Ayrıca propoliste 26.8 mg bakır, 40 mg/kg magnezyum tespit edilmiştir. Mineral madde içeriğinde ise Fe, Ca, Al, Va, St, Mn ve silisyum tespit edilmiştir.
Yapılan bir diğer araştırmada propolis örneğinde uçucu fraksiyonların bulunduğu tespit edilmiştir. Fraksiyonda tanımlanan bileşinler, bezoik asit, sorbik asit, vanilin, benzil alkol ve öjenol bulunmuştur. Bunların yanında buhar distilasyonu ile fenil vinil eter ve anisil vinil eter ve belirlenmiştir.
6.4. Propolis Bileşenlerinin Biyolojik Aktivitesi
Propolisin yapısı ve özellikleriyle ilgili çalışmalar 20. Yüzyılın başlarında başlamıştır. Bu dönemde yapılan çok az sayıdaki çalışmada karakavağın propolis kaynağı olduğu, arılar tarafından balmumuna karıştırıldığı, propolis içerisinde bazı bitki türlerine ait proteinlerin bulunduğu, propolisin mumsu kısımlarının bitkisel mum olduğu bildirilmiştir. Tablo 20’de propolisteki bilenen özellikleri verilmiştir. Son otuz yılda ise propolis ve içeriğine ilgi olağanüstü artmış, propolisin yapısı, farmakolojik özellikleri ve ticari değeri konusundaki çalışmalar son yıllarda hız kazanmıştır. Ancak son yirmi yıl öncesine kadar yapılan çalışmaların büyük çoğunluğu SSCB ve Doğu Avrupa ülkelerinde yürütülmüş ve bilgiler kısa özetler niteliğinde verilmiştir.
Tablo 20. Propolisteki bileşiklerin bilenen özellikleri
Aktivite
|
Bileşen
|
Antibakteriyel
|
Pinocembrin, galangin, kaffelk asit, ferulik asit,
|
Antifungal
|
Pinocembrin, 3-asetik pinobanksin, kaffeik asit, p-coumarik asit benzil esteri, sakuranetin
|
Antiküf
|
Pinocembrin
|
Antiviral
|
Kaffeik asit, lutseolin, quercetin
|
Tümör engelleme
|
Kaffeik asit penetil esteri
|
Lokal anestezi
|
Pinocembrin, pinostrobin, kaffeik esterleri
|
Antinflammator
|
Kaffeik asit, acacetin
|
Spazmolitik
|
Wuercetin, kaemppferid, pectolinerigenin
|
Antidiyabetik (kanıtlanmamış)
|
Pterostilben
|
Mide ülseri tedavisi
|
Luteolin, aplgenin
|
Akciğer yetersizliğin destek
|
Eriodictyol
|
Damarları kuvvetlendirici
|
Quercetin
(3/, 4/ - diOH flavonoidler)
(flavan – 3- oller)
|
Propolis ile ilgili ayrıntılı çalışmalar 1970 yıllarında Popravka ve ark. ile Ghisalberti tarafından yapılmıştır. Özellikle Ghisalberti yazdığı makalelerde o güne kadar yapılan çalışmaları özetleyerek propolisin arılar tarafından toplanmasını, içeriğini, unsurlarını, unsurlarının biyolojik aktivitesini, toksistesini engelleyici (inhibitör) etkisini ve ticari kullanımını anlatmıştır.
Seksenli yıllarda yapılan çalışmalarda ise propolisin toplandığı bitkisel kaynaklar, arı türleri ve ırklarının propolis toplama eğilimleri, farklı yörelerden elde edilen porpolislerin bileşimleri, likit ve gaz kroğmotografisi teknikleri kullanılarak kapsadığı 149 bileşik ve 22 mineral madde, bu maddelerin miktar ve dağılımları, farmakolojik özellikleri ele alınmıştır. Bu dönemde propolisin % 4-5’lik kısmını oluşturan ancak farmakolojik açıdan propolisin en önemli bileşikleri olan flavonoidlerin, benzoik asit ve türevlerinin, benzaldehit türevlerinin, sinamik alkol , asit ve türevlerinin, diğer organik asit ve türevlerinin antibiyotik, antimikolitik., antiviral etkileri ortaya konulmuş, suda ya da alkolde çözeltilerinin memelilerde görülen çok sayıda hastalığın tedavisinde kullanılması yönünde yoğun çalışmalar yapılmış ve yapılmaktadır.
Propolisin Bacillus subtilis, Proteus vulgaris, Bacillus alvei’ye karşı bakteriyostatik etkisi bulunmuştur. Bu bakteriyostatik etki Salmonella gallinarım, Salmonella pullarum ve Salmonella dublin ve Echerichia coli türleri için daha düşüktür. Propolis fraksiyonundan izole edilmiş olan galangin ve pinosembrin’in kısmi olarak bu aktiviteden sorumlu olduğu tespit edilmiştir. Galangin’in 0,065 mg/ml lik konsantrasyonu Bacillus subtilis’in gelişimini 12 saatte durdurmuştur. Bundan daha yüksek konsantrasyonlar (0,800 mg/ml gibi) Bacillus alve’nin üremesini 24 saatte, Proteus vulgarisin üremesini ise 12 saatte engellemiştir. Yukarda belirtilen 2 konsantraysonda, Salmonella galliharum’un gelişimini 24 saatte önlemiştir.
Propolisin içinde StapHylococus aureus, Esherikia coli ve Candide albicans’a karşı antibakteriyel özelliğine sahip unsurlar olduğu belirlenmiştir.
Propolis ekstratından belirlenen 26 veya daha fazla bileşenlerden yalnızca pınobanksin-3- asetat, 3-Asetilpinobanksin, pinosembprin, p-kumarik asit benzil ester ve kafeik asit esterinin büyük oranda antimikotinik etki gösterdiği tespit edilmiştir.
Farklı propolis örneklerinden izole edilen bileşenlerden yalnızca birkaç tanesi biyolojik aktivite yönünden test edildi, kafeik asidin StapHyloccus aureus, Proteus vulgaris, karşı antibakteriyel etki, Helminthosporium carbonum’a karşı ise fungustatik aktivite göstermektedir.
Ferulik asitin gram (+) ve gram (-) bakterilere karşı antibakteriyel aktivitesi olduğu ve bu bileşenin propolisin bakterisit ve bakteriositatik etkisine katkıda bulunduğu bildirilmektir. Aynı zamanda fumarik asitin astirjenik etkisi (lokal olarak doku ve damarların büzülmesi) de bulunmaktadır. Pinosembrin önemli derecede Alternalic fungiye karşı antimikrobiyal etkiye sahiptir.
6.5. Propolisin Arılar Tarafından Toplanması Ve Kulanımı
Propolisin toplanması ve kovanda kullanılması konularında değişik araştıcılar açıklayıcı bilgiler vermişlerdir. Propolisin yoğun olarak toplandığı mevsim bölgeden bölgeye değişmektedir. Ancak nektar akımının yoğun olduğu dönemlerde propolis toplama eğiliminin azaldığı bildirilmektedir. İtalya’da bahar ve yaz aylarında yoğun olarak toplanan propolis, Doğu ve Batı Avrupa’da yaz ortası ve sonbaharda, ABD’ da ise geniş ölçüde yaz ve yaz sonunda toplarlar. Türkiye’de ise Ege Bölgesi’nde Mart ayında başlar. Orta ve Doğu Anadolu’da Ağustos ve Eylül aylarından yoğun olarak toplanır. Arılar propolisi yaz aylarında sabah 8’den akşam 19’a kadar toplayabilir. İlkbahar ve sonbahar aylarında ise havaların güzel olduğu günlerde toplanır. İlkbaharda büyük ölçüde petek yapımı ve cilalamada kullanılan propolis, yaz sonunda çerçevelerin bağlantı yerin de, kovan duvarlarının kaplanmasında sonbaharda ise yarık ve çatlakların kapatılması, uçma ve havalandırma deliklerinin daralmasında kullanılır.
Arların propolis kaynağı olarak kullandıkları bitki türlerinde bölgeden bölgeye farklılık gösterebilmektedir. Avrupa’da ana propolis kaynağı olarak kavak türelri gösterilmekte, akçaağaç, Betula spp. (huş), fırdık, meşe, sögüt ikinci derecede önemli propolis kaynağı bitkiler olarak bildirilmektedir.
Yine farklı yörelerdeki arıların topladığı propolisler bazı bileşikler bakımından benzer özellikler gösterirken bazı bileşikler bakımından büyük değişiklikler göstermektedir. Ayrıca kovanın değişik kısımlarından alınan propolislerin içerisindeki bileşiklerin oranları da farklı olabilmektedir.
Arılar, propolisi kovanda değişik amaçlarla kullanırlar. Kovanlarının iç yüzeyini ince bir propolis tabakasıyla kaplarlar. Yarık ve çatlakları kapatırlar. Peteklerin kenarlarını sertleştirip onarırlar, petek gözlerinin cilalarlar. Kovan girişini ve havalandırma deliğini kolaylıkla savunacakları, rüzgarın olumsuz etkisini azaltacak şekle sokarlar. Yine kovana giren ve dışarıya atılmayan zararlıları mum ve propolis ile mumlayarak enfeksiyon oluşturmalarını önlerler.
Dostları ilə paylaş: |