1. ifadesinin sadeleşmiş biçimi aşağıdakilerden hangisidir?



Yüklə 324,46 Kb.
səhifə1/4
tarix06.03.2018
ölçüsü324,46 Kb.
#44424
növüYazı
  1   2   3   4





A
DERS NOTU 72

TÜR VE ANLATIM BİLGİLERİ VELİ AY
NLATIM

Düşünce, duygu, dilek ve haberlerimizin, kısacası anlamak istediklerimizin söz ve yazıyla ifadesine anlatım diyoruz.

Tanımından da anlaşıldığı üzere anlatım, sözlü ve yazılı olmak üzere ikiye ayrılır.

BİÇİM YÖNÜNDEN YAZILAR

Düşünce ve duygularımızı dile getiren yazılar, yazılış biçimi yönünden ikiye ayrılır:



1. Düz yazı (nesir),

2. Manzum yazı (manzume).

1. Düz Yazı

Cümle ve paragraflardan oluşan yazılara düz yazı denir.

Düz yazıların belli başlı özellikleri şunlardır:


  • Düşünce ve duygular genellikle kurallı (düz) cümlelerle anlatılır.

  • Paragraflardan oluşur.

  • Paragraflar satır başı yapılarak belirtilir.

  • Cümle ve paragraf başları büyük harfle başlar.

Aşağıdaki düz yazı örneğini bu bilgiler çer-çevesinde inceleyiniz.

ÇİZGİ

Yeni, büyük bir çağın eşiğinden atladık. İn-sanoğlu en ulaşılmaz yere, uzaya vardı. Bu akılları durduracak bir şey.

İnsanoğlu korkunç çağlar, korkular, karan-lıklar yaşadı. İnsan tarihi; doğa karşısında bir ür-küntü, bir hayranlık, bir korku tarihidir. Anlaşılmaz, gizine erişilmez bir şeydir evren.

Yine insan tarihi, doğa karşısında ilk günden bugüne kadar bir zaferler tarihidir. Her gün, her geçen gün, insan doğanın bir gizini çözdü. Her geçen gün doğa üstüne yeni bir şey öğrendi.

Doğanın, evrenin gizi sonsuz. Bunun karşısın-da insanın gücü, insanın çabası da sonsuz. Bu yarışmada insanoğlu her geçen gün biraz daha kazanıyor. Sonsuzluklar çarpışıyor. İnsanın önüne biraz daha aydınlık açılıyor. Artık uzayın bir yanı bizim için giz değil. Giz olarak kalmayacak da.

İnsanoğlu başarısıyla övünüyor. İnsanın ev-rendeki en güzel yaratık olduğuna bir daha ina-nıyoruz. Bilimin, insan gücünün vardığı her yer bizi sevindiriyor. Kendimize saygımız, güvenimiz artıyor.

YAŞAR KEMAL
2. Manzum Yazı

Dizelerin alt alta sıralanmasıyla oluşan, her dizesi büyük harfle başlayan, genellikle dize sonlarında ses benzerlikleri bulunan yazılara manzum yazı denir.

Aşağıdaki manzum yazı örneğine bakınız.

GURBET

Gurbet o kadar acı

Ki ne varsa içimde,

Hepsi bana yabancı,

Hepsi başka biçimde!

Eriyorum git gide,

Elveda her ümide,

Gurbet benliğimi de

Bitirmiş bir biçimde!

Ne arzum, ne emelim,

Yaralanmış bir elim,

Ben gurbette değilim,

Gurbet benim içimde!

KEMALETTİN KAMU
ŞİİRLE İLGİLİ BİLGİLER

Önce şiirle ilgili birtakım temel kavramların tanımlarını verelim, sonra da bunlardan bazılarını ayrıntılarıyla ele alıp inceleyelim:



Şiir: İnsanda güzel duygular uyandıran ve sanat değeri taşıyan manzum yazılara şiir denir. Bu duruma göre, her manzum yazıyı şiir olarak düşünmek yanlıştır.

Şair: Şiir yazan kişilere şair (ozan) denir.

Dize (mısra): Şiirdeki her satıra dize denir.

İkilik (beyit): İki dizeden oluşan şiir parçasına ikilik denir:

Yüreğin sevgi dolu, dilinde şarkı, türkü;

Bize daha ilk derste tanıttın Atatürk’ü.

(MEHMET ALPTEKİN)

Dörtlük (kıt’a): Dört dizeden oluşan şiir parçasına dörtlük denir.

Karşısında yüce dağlar,

Karlar erir, sular çağlar,

Üzüm dolar yeşil bağlar,

Uzar gider Muş Ovası.

(ÂŞIK KEREM)

Uyak (kafiye): Dize sonlarındaki ses benzerliklerine uyak denir:

Sen, ben uyurken biri var, uyumaz;

Nöbette, talimde, ayakta kış, yaz.

(CAHİT SITKI TARANCI)

Ölçü: Bir şiirdeki dizelerin hece ve durak sayılarının eşitliğine ölçü denir. (Bu konuda uyak türlerinden sonra ayrıntılı bilgi verilmiştir.)

UYAK TÜRLERİ

Uyaklar, benzeşen seslerin sayısına ve özelliklerine göre birtakım türlere ayrılır. Ancak, uyak türlerini belirleyebilmek için önce redif kavramını açıklığa kavuşturmak gerekir.



Redif: Uyaktan sonra gelen aynı anlam ve görevdeki ek ve sözcüklere redif denir.

Aşağıdaki örnekleri inceleyelim:



Yanımızdan geçiyor ağır ağır kervanlar,

Bir derebeyi gibi kurulmuş eski hanlar.

(FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL)

***

Akarçay kükremiş yine sel gibi,

Sensiz bu ovalar bana yel gibi.

(MAHİR TÜRKKAN)

İlk ikilikte birbiriyle uyaklı olan kervanlar-hanlar sözcüklerindeki -lar eki, onlara çoğul anlamı kazandırmıştır. Dolayısıyla her iki sözcükte de aynı anlam ve görevde kullanılan bu ek rediftir.

İkinci ikilikte de aynı anlam ve görevdeki gibi sözcüğü rediftir.

Redifler ses benzerliği kapsamına girmez. Bu nedenle sözcüklerdeki ses benzerliklerini saptayabilmek için, varsa, önce redifleri bulmak gerekir. Bu duruma göre, yukarıdaki örneklerde ses benzerlikleri kervan-han ve sel-yel sözcüklerindedir.

Bu bilgiler çerçevesinde uyak türlerinin neler olduğunu öğrenelim:

1. Yarım Uyak

Dize sonlarındaki tek ünsüz benzerliğine yarım uyak denir:



Karlı Uludağ sislenmiş,

Kıyılar renk renk süslenmiş,

Süleymaniye yaslanmış,

Yatar zamanın gönlünde.

(CEYHUN ATUF KANSU)

Bu dörtlükte birbiriyle uyaklı olan sislenmiş-süslenmiş-yaslanmış sözcüklerindeki -len ve -miş ekleri rediftir. Bu nedenle, söz konusu sözcüklerde yalnızca s ünsüzü benzeşmektedir.



2. Tam Uyak

Dize sonlarındaki bir ünlü-bir ünsüz benzerliğine tam uyak denir:



Sen bizim köyleri görmedin ki h,

Yollar toz, çamur, evleri kerp,

O kirli kabukta en temiz ,

Hele bir yakından bakılsın da gör.

(ABDURRAHİM KARAKOÇ)

Bu dörtlükte birbiriyle uyaklı olan hiç-kerpiç-iç sözcüklerinde i ve ç sesleri benzeşmektedir.



3. Zengin Uyak

Dize sonlarındaki ikiden çok ses benzerliğine zengin uyak denir:



İlkbahar, yaz, sonbahar, kış;

Çiçekli, karlı bir akış.

(YUSUF ZİYA ORTAÇ)

Bu ikilikte birbiriyle uyaklı olan kış-akış sözcüklerinde k, ı, ş sesleri benzeşmektedir.

Dikkat edilecek olursa yukarıdaki ikilikte uyaklı sözcüklerden biri diğerinin içinde aynen yer almaktadır. Böyle zengin uyaklara tunç uyak denilmektedir.

4. Cinaslı Uyak

Sesçe aynı, anlamca farklı sözcükler arasındaki ses benzerliğine cinaslı uyak denir.



Kendin çöz, kendin tara,

Değmesin el başına.

Ben yârime kavuştum,

Darısı el başına.

(MÂNİ)

Yukarıdaki dörtlükte ikinci dizedeki el başına sözcüğü “başkasının elinin başa değmemesi”, son dizedeki el başına da “başkasına” anlamında kullanılmıştır.



UYAK DÜZENİ (UYAK ŞEMASI)

Şiirde uyaklar çeşitli biçimlerde sıralanır. Bu sıralanışın çizgi ve harflerle gösterilişine uyak düzeni denir:



Uçun kuşlar uçun doğduğum yere,

Şimdi dağlarında mor sümbül vardır.

Ormanlar koynunda bir serin dere,

Dikenler içinde sarı gül vardır.

O çay ağır akar, yorgun mu bilmem?

Mehtabı hasta mı, solgun mu bilmem?

Yaslı gelin gibi mahzun mu bilmem?

Yüce dağ başında siyah tül vardır.

(RIZA TEVFİK BÖLÜKBAŞI)
Uyak düzeni:

a

b

a



b
c

c

c



b

Görüldüğü gibi, uyak düzeni belirlenirken, benzeşen sesler aynı harflerle gösterilmektedir.

Yukarıdaki örnekten başka uyak düzenleri de vardır. Bunlardan bir bölümü aşağıda gösterilmiştir. İnceleyiniz:
Koyun meler, kuzu meler,

Sular hendeğine dolar,

Ağlayanlar bir gün güler,

Gamlanma gönül, gamlanma.

Yiğit yiğide yad olmaz,

İyilerde ham süt olmaz,

Bin kaygı bir borç ödemez,

Gamlanma gönül, gamlanma.

(KARACAOĞLAN)

a

a

a



b
c

c

c



b
***

Gözümde bir damla su deniz olup taşıyor,

Çöllerde kalmış gibi yanıyor, yanıyorum.

Bütün gemicilerin ruhu bende yaşıyor,

Başımdaki gökleri bir deniz sanıyorum.

Nasıl yaşayacağım ey deniz senden uzak?

Yanıp sönüyor gibi gözlerimde fenerin.

Uyuyor mu limanda her gece sallanarak,

Altından çivilerle çakılmış gemilerin?...

(ÖMER BEDRETTİN UŞAKLI)
a

b

a



b
c

d

c



d
Çoruh coşkun, Çoruh hırçın, Çoruh şen,

Ark boyunca nabız gibi atıyor.

Bir tepede Âşık Zihni yer almış,

Bir tepede Şehit Osman yatıyor.

Bir sararmış beniz hâli taşında,

Kalesi var göğe ağmak peşinde,

Kavakları yıldız öper düşünde,

Kargaları firak firak ötüyor.

Kavağının suna gibi boyu var,

Irmağında insan kapma huyu var,

Oyunu var, türküsü var, suyu var,

Gönülleri birbirine katıyor.

(BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR)

a

b

c



b

d

d



d

b

e



e

e

b



***

Bakıp imreniyorum akınına

Şehrin üstünden geçen bulutların.

Belki gidiyorlardır yakınına

Rüyamızı kuşatan hudutların.
Biz de hafif olsaydık bir rüzgârdan,

Yer alsaydık şu bulut kervanında,

Güzele ve yeniye doğru koşan

Bu sonrasız gidişin bir yanında.
Dağlara, denizlere, ovalara

Uzansaydık yağarak iplik iplik,

Tohumları susamış tarlalara

Bahar, gölge ve yağmur götürseydik.

(AHMET MUHİP DRANAS)

a

b

a



b

c

d

c



d

e

f

e



f

ŞİİRDE ÖLÇÜ (VEZİN)

Şiirimizde iki tür ölçü kullanılmıştır. Bunlardan biri ulusal nitelikli hece ölçüsü, diğeri de Arap edebiyatından alınan aruz ölçüsüdür. Biz burada hece ölçüsünden söz edeceğiz.


Hece Ölçüsü

Bir şiirdeki dizelerin hece sayısı ve durak bakımından eşitliğine dayanan ölçüye hece ölçüsü denir.

Hece ölçüsü kullanılan şiirlerde ilk dizede kaç hece varsa diğer dizelerde de aynı sayıda hece bulunur. Ayrıca, bu tür şiirlerin okunuşu sırasında, belli sayıdaki bir hece dizisinden sonra durak adı verilen bir kesinti oluşur. Şiir okunurken bu duraklar dikkate alınır. Böylece okunuşa bir uyum kazandırılır.

Şiirde gelişigüzel durak yapılmaz. Durak yapılırken sözcükler parçalanmaz.

Şiirimizde 7, 8 ve 11’li hece ölçüsünün kullanımı yaygındır.
Örnekler:

Karanfilim / tek dalım, (4+3=7)

Sen gideli / aptalım, (4+3=7)

Yâr derdinden / ölürsem, (4+3=7)

Çadır kurar / beklerim. (4+3=7)

(MÂNİ)

***

Gökyüzünde / tüten olsam, (4+4=8)

Yeryüzünde / biten olsam, (4+4=8)

Al benekli / keten olsam, (4+4=8)

Yar boynuna / sarsa beni. (4+4=8)

(KARACAOĞLAN)

***

Derdimi dökersem / derin dereye, (6+5=11)

Doldurur dereyi / düz olur gider. (6+5=11)

Rakipler geldi de / girdi araya, (6+5=11)

Korkarım yâr benden / yoz olur gider. (6+5=11)

(ÂŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU)

***

Keklik gibi / taştan taşa / sekerek, (4+4+3=11)

Gerdan açıp / gelişini / sevdiğim. (4+4+3=11)

Sağa sola / taksim etmiş / örgüsün,(4+4+3=11)

Onar onar / bölüşünü / sevdiğim. (4+4+3=11)

(RUHSATÎ)

***

Çıkıp gidem / yaylasına / yurduna, (4+4+3)

Söylen vefasıza / ormana gelsin. (6+5)

Yaktı beni / ateşine / derdine, (4+4+3)

Çaresiz derdime / dermana gelsin. (6+5)

(HABİB KARAARSLAN)

KONULARINA GÖRE ŞİİR TÜRLERİ
1. Lirik Şiir

Sevgi, özlem gibi duyguları dile getiren şiirlere lirik şiir denir:



KISKANÇLIK

Sakın bir söz söyleme, yüzüme bakma sakın!

Sesini duyan olur, sana göz koyan olur.

Düşmanımdır seni kim bulursa cana yakın,

Annen bile okşarsa benim bağrım kan olur…

Dilerim Tanrı’dan ki sana açık kucaklar,

Bir daha kapanmadan kara toprakla dolsun.

Kan tükürsün adını, candan anan dudaklar,

Sana benim gözümle bakan gözler kör olsun!

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL

2. Didaktik Şiir

Öğretici nitelik taşıyan şiirlere didaktik şiir denir:



OĞLUMA

Sana oğlum demem hayatta çiğsen,

İstemem başına altın taç giysen,

Yetiştirip iki ağaç diktiysen,

İşte sen o zaman benim oğlumsun.
Zalimin önünde boyun eğmezsen,

Haram malı helal deyip yemezsen,

Ben İslam’ım, o gâvur demezsen,

İşte o zaman sen benim oğlumsun.
İyilik etmeyi az çok sevdin mi,

Kötülüğü gördüğün yerde ezdin mi,

Şerefinle gurur duyup gezdin mi,

İşte o zaman sen benim oğlumsun.
İhsani’yim benim idi giden dün,

Yarınlar senindir iyice düşün,

İnsan olduğunu öğrendiğin gün,

İşte o zaman sen benim oğlumsun.

ÂŞIK İHSANÎ

3. Epik Şiir

Kahramanlık olaylarını konu alan şiirlere epik şiir denir:



MEHMETÇİK GEÇERKEN

Geçiyor süngüsüyle tarihi yazan erler,

Geçiyor kükreyerek aslan gibi neferler.

Geçiyor, sanki bir dağ kımıldıyor yerinden,

Geçiyor, kaldırımlar ses veriyor derinden.

Geçiyor yaratanlar koca Dumlupınar’ı,

Geçiyor memleketin şanlı kahramanları.

Geçiyor, göz ilerde, baş yüksekte, vücut dik,

Geçiyor, milletinin göz bebeği Mehmetçik.

ZAFER ARIKBAĞ
4. Pastoral Şiir

Doğa güzelliklerini anlatan şiirlere pastoral şiir denir:



KARŞI YATAN ULU DAĞLAR

Karşı yatan ulu dağlar,

Kar kusar bellerin senin.

Yazın kışın belli olmaz,

Sert eser yellerin senin.

Suyun bir kumsaldan kaynar,

İner, düz ovayı boylar,

Şarıl şarıl akar çağlar,

Serindir sellerin senin.

Çiğdemin, menekşen kokar,

Güzeller göğsüne takar,

İçinde sunalar oynar,

Derindir göllerin senin.

Dağın çiçekle dolmasın,

Umarım yaylan olmasın,

Yad ilden avcı gelmesin,

Bağlansın yolların senin.

Celâli der tuzak kurdun,

Pusularda sindin durdun,

Yahşi yerden yaman vurdun,

Kırılsın ellerin senin.

ÂŞIK CELÂLİ

5. Satirik Şiir

Kişilerin ve toplumun aksak yanlarını yeren şiirlere satirik şiir denir:



KUYRUKLU ŞİİR

Uyuşamayız, yollarımız ayrı,

Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi;

Senin yiyeceğin kalaylı kapta,

Benimki aslan ağzında;

Sen aşk rüyası görürsün, ben kemik.

Ama seninki de kolay değil kardeşim,

Kolay değil hani,

Böyle kuyruk sallamak Tanrının günü.

ORHAN VELİ KANIK
6. Dramatik Şiir

Manzum tiyatro biçimindeki şiirlere dramatik şiir denir. Ancak dramatik şiir; günümüzde acıklı olayları öyküleyen, onları gözümüzde bir tiyatro gibi canlandıran şiirler olarak değerlendirilmektedir.

Halk arasında ağıt olarak nitelendirilen şiirler dramatik şiire örnek gösterilebilir. Bunlar, kişileri ve toplumu derinden yaralayan olayları öyküleyici bir yaklaşımla ele alıp anlatan şiirlerdir.

Bir gelin alayının geçişi sırasında Kızılırmak Köprüsü’nün yıkılmasıyla oluşan olayları anlatan şu şiire bakalım:



KIZILIRMAK

Altı kardeş idik, bindirdik ata,

Hürü’yü yolladık üç köyden öte,

Kızılırmak’a varınca oldu bir hata.

N’ettin Kızılırmak allı gelini,

Gelini, gelini, benim yârimi?

Evde kaynanası evi bezetir,

Yolda kaynatası yolu gözetir,

Gelinsiz haneyi kimle bezetir?

N’ettin Kızılırmak allı gelini?

Dalga vurdu, göremedim boyunu.

Atlılar da Kapaltı’nı dolaşır,

Yengeler de kuzu gibi meleşir,

Kara haber güveyiye ulaşır.

N’ettin Kızılırmak allı gelini,

Gelini, gelini, benim yârimi?

Köprüye varınca köprü yıkıldı,

Üç yüz atlı birden suya döküldü,

Nice yiğitlerin beli büküldü.

N’ettin Kızılırmak allı gelini,

Gelini de anam, benim yârimi?

Tüfek getirin de şu kartalı vuralım,

Dalgıç getirin de allı gelini bulalım,

Biz gelinsiz köye nasıl varalım?

N’ettin Kızılırmak allı gelini?

Dalga vurdu, göremedim boyunu.

Elinin kınası soldu mu ola?

Gözünün sürmesi soldu mu ola?

Evde kaynanası duydu mu ola?

N’ettin Kızılırmak allı gelini,

Gelini, gelini, benim yârimi?

Kızılırmak parça parça olaydın,

Her bir parçan bir yerlerde kalaydın,

Sen de benim gibi yârsiz kalaydın.

N’ettin Kızılırmak allı gelini?

Dalga vurdu, göremedim boyunu.

ORTAK (ANONİM)
HALK ŞİİRİ

Halkın içinden çıkan ve ozan, âşık gibi adlarla anılan kişilerce söylenen ve yazılan şiirlere halk şiiri denir.

Halk şiirlerinin başlıca özellikleri şunlardır:


  • “İnsan, doğa ve yurt sevgisi, sıla özlemi, yiğitlik” gibi konuları işler.

  • Dörtlüklerden oluşur.

  • Hece ölçüsü kullanılır. En yaygın olarak kullanılanları 7, 8 ve 11’li kalıplardır.

  • Dili yalın halk Türkçesidir.

  • Bazılarının ozanı belli, bazılarının da belirsizdir. Ozanı belli olmayan halk şiirleri ortak (anonim) olarak adlandırılır. Ozanı belli olan halk şiirlerinin son dörtlüğünde ozanın adı geçer.

  • Halk şiirleri; koşma, semai, varsağı, ilahi, destan, mâni, türkü gibi türlere ayrılır:

1. Koşma

Sevgi, özlem gibi duyguları dile getiren halk şiiridir. Bunlar 11’li hece ölçüsüyle söylenir ve yazılır. Konusuna göre güzelleme, koçaklama, ağıt, taşlama olmak üzere dörde ayrılır:



a. Güzelleme

İnsan ve doğa sevgisini dile getirir. Lirik şiir kapsamına girer:



ÇUKUROVA

Çukurova bayramlığın giyerken,

Çıplaklığın üzerinden soyarken,

Şubat ayı kış yelini kovarken,

Cennet demek sana yakışır dağlar.
Ağacınız yapraklarla donanır,

Taşlarınız bir birliğe inanır,

Hep çiçekler bağrınızda gönenir, (1)

Pınarınız çağlar, akışır dağlar.
Rüzgâr eser, dallarınız atışır,

Kuşlarınız birbiriyle ötüşür,

Ören yerler bu bayramda çok üşür, (2)

Sümbül niçin yaslı bakışır dağlar?
Karac’oğlan size bakar sevinir,

Sevinirken kalbi yanar, gövünür, (3)

Kımıldanır hep dertleri devinir. (4)

Yas ile sevincim yıkışır dağlar.

KARACAOĞLAN

(1) gönenmek: Mutlu olmak, mutlu bir yaşam sür-mek, sevinmek.

(2) ören: Eski yapı ya da kent kalıntısı anlamına gelen bu sözcük, şiirde “bitki örtüsünden yoksun, çıplak doğa” anlamında kullanılmıştır.

(3) gövünmek: Üzülmek, dertlenmek.

(4) devinmek: Hareket etmek, kımıldanmak.

b. Koçaklama

Yiğitlik, savaş konularını anlatır. Epik şiir kapsamına girer:



KALKTI GÖÇ EYLEDİ AVŞAR İLLERİ

Kalktı göç eyledi Avşar illeri,

Ağır ağır giden iller bizimdir.

Arap atlar yakın eyler ırağı,

Yüce dağdan aşan yollar bizimdir.
Belimizde kılıcımız kirmani, (1)

Taşı deler mızrağımın temreni, (2)

Hakkımızda devlet etmiş fermanı,

Ferman padişahın, dağlar bizimdir.
Dadaloğlu’m yarın kavga kurulur,

Öter tüfek, davlumbazlar vurulur, (3)

Nice koç yiğitler yere serilir,

Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir.

DADALOĞLU

  1. kirmani: İyi cins çeliğin yapıldığı yer, bu yerde yapılan kılıç, kirman kılıcı.

  2. temren: Ok, kargı (mızrak) gibi şeylerin ucundaki sivri demir.

  3. Yüklə 324,46 Kb.

    Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin