a-Savunmaları, Emniyet beyanı
Emniyette susma hakkını kullanmıştır.
Savcılık beyanı
Cağaloğlu Yokuşu Ergüçhan Kat.3 No.9 sayılı yerde faaliyette bulunan Toplumsal Dönüşüm yayınevi isimli yayınevinin editörü olduğunu, Limited şirket olarak faaliyet gösterdiğini, hissedarları Hatice BAHTİYAR ve Hüseyin BAHTİYAR olduğunu, yaklaşık 10 yıldır bu işi yaptığını ,
Kemal AYDIN, Neriman AYDIN, İbrahim ÖZCAN, isimli şüphelileri bizzat tanıdığını, Ercüment OVALI ile bir kez görüştüğünü, Neriman AYDIN’ın tahminen 2007 senesinde Asala PKK isimli kitabını okuyup beğendiğinden bahisle bir mektup gönderdiğini,kendisini telefonla arayıp teşekkür ettiğini, daha sonra kardeşi Kemal AYDIN ile birlikte İstanbul’a gelişlerinde ziyaretine geldiğini, böylece yüz yüze tanışmış olduklarını, aile dostu olduklarını ve görüşmelere devam ettiklerini, İbrahim ÖZCAN’ı Kuvayı Milliye Derneğinde tanıdığını, zaman zaman yayın evinde işlere yardımcı olduğunu, bu şekilde görüşmelerinin devam ettiğini , Ercüment OVALI’yı Neriman ve Kemal AYDIN aracılığıyla tanıdığını, kök hücre konusunda araştırmalar yapan Profesör olduğunu, bir defa Ankara’da karşılaştığını,
Bir ilan üzerine BOĞAZLAYAN kaymakamı Kemal beyi anma törenine kendiliğinden gittiğini, bu etkinliğe katılan kişilerle tanıştığını, kart alışverişlerinin olduğunu, daha sonra burada tanıştığı Mehmet Fikri KARADAĞ’ın işyerine ziyaretine geldiğini. Kuvayı Milliye isimli bir dernek kurduğundan, kendisinin de kurucu üye olarak yer almasını istediklerini, kendisinin bu türlü derneklerin amacına hizmet etmediğini düşündüğünü söyleyerek teklifini ret ettiğini, ancak kurulduktan sonra yayıncı ve yazar kimliğinden dolayı basın yayın danışmanlığını yaptığını, derneğe üye olduğunu, dernek içersinde yaklaşık üç ay faaliyette bulunduğunu, Dernekte dernek yöneticilerinin kendisine çok itibar ettikleri kendisini din alimi olarak tanıtan Burhan OMAY’ın fikirlerine katılmadığından dolayı dernekten istifa ettiğini, dernekte bulunduğu sürede Hüseyin GÖRÜM, Kahraman ŞAHİN, Raif GÖRÜM ve Yusuf GÖRÜM’ü dernekte gördüğünü, Yasin GÖRÜM isimli Hüseyin GÖRÜM’ün yeğeni olan bir kişiden de bahsedildiğini,
Hüseyin GÖRÜM’ün Maltepe ilçesindeki fabrika tabir edilen yerine iki veya üç defa gittiğini, burasının Kuvayı Milliye derneğinin Kadıköy’deki binası tutulmadan önce dernekte yer alan kişilerin buluşma yeri olduğunu ve burada sohbet edildiğini, Raif GÖRÜM ve Yusuf GÖRÜM’ün Hüseyin GÖRÜM’ün akrabası olduğunu, derneğe gelip gittiklerinden dolayı kendilerini tanıdığını,
Özel büro isimli Internet sitesini dernekten ayrılma aşamasında duyduğunu, İstihbarat yaptığı söylenen bu oluşumun kendisine antipatik geldiğini,
Kuvayi Milliye üyeliği sırasında 5000 kişilik motorize ekip projesi olup olmadığı sorulduğunda; Böyle bir şey söz konusu değildir şeklinde cevap verdiği,
2006 yılında Tempo Dergisinde muhabir olarak çalışan Tutkun AKBAŞ'ın alınan ifadesinde; "2006 yılında Tempo Dergisinde muhabir olarak çalışmaktaydım. Bu dönem içersinde, internetten haber okurken, Özel Büro isimli site de “Kürt mafyasına karşı özel bir ekip kuracağız” ibaresini gördüm. Haberi okuduktan sonra Özel Büro olarak adlandırılan site yöneticisine mail attım ve bu konuda bilgi istedim. Özel Büro İstihbarat sorumlusu olarak kendisini tanıtan Erkut ERSOY, bana maille cevap verdi ve bahsi geçen çalışmayı Kuvayi Milliye Derneğiyle ortak yürüttüklerini, bu projenin başında sorumlu olarak Ali ÖZOĞLU’nun bulunduğunu, telsizli, joplu bir milyon motorize ekip kuracaklarını, Kuvayi Milliye Derneği ile birlikte çalıştıklarını, bunların Kürt mafyasıyla, Organize suç gurupları ile mücadele edeceğini, bu amaçla çevreden istihbarat toplayacaklarını anlattı, Ancak daha sonra Ali ÖZOĞLU ile yaptığım röportajda, kendilerinin Özel Büro ile irtibatlarının olmadığını, ancak böyle bir ekip kurulacağını, kurulan ekibin halka yardımcı olacağını, gerekirse çöp toplayacağını anlattı fakat Erkut ERSOY’un söylediklerini doğrulamadı" şeklinde beyanları doğrultusunda Erkut ERSOY’un, mafyaya karşı kurulacak ve istihbarat toplayacak motorize ekip projesinin başında kendisinin olduğu şeklindeki beyanı sorulduğunu; Tempo dergisi muhabiri Tutkun AKBAŞ’ın telefonla kendisini aradığını, Erkut ERSOY’un özel büro isimli internet sitesinde bu konuyu yazdığını ve bu projenin kendisi ile ilgisi olduğunu söylediğini, kendisine bunun doğru olmadığını söylediğini, Erkut ERSOY’u aradığını ve bu şekilde yazmasının sebebini sorduğunu, kendisi Hüseyin GÖRÜM ve Mehmet Fikri KARADAĞ’ın bu konuyu kendisine söylediğini ve kendi isminin verildiğini söylediğini, bunun üzerine Hüseyin GÖRÜM ile görüştüğünü, onun da beş adet motosiklet alacağını ve bununla fakirlere yardım dağıtacaklarını söylediğini, Mehmet Fikri KARADAĞ’ın da bu düşünceden haberi olduğunu öğrendiğini, tekrar Tutkun AKBAŞ ile görüşmesine rağmen Erkut ERSOY’un internet sitesindeki yazıyı haber yaptığını, bunu da tekzip ettiklerini ve hakkında da savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu ve daha önce de dernekteki bir takım uygulamalardan rahatsızlığı olduğunu, bu olay olunca da istifa dilekçesini vererek dernekten ayrıldığını,
Erkut ERSOY'un alınan ifadesinde; "Yine aynı dönemde Dernek yöneticilerinden Ali ÖZOĞLU beni telefonla arayarak Türk Hava Yolları yönetimine kendilerinin tasvip etmediği bazı şahısların geldiğini, THY ye ait internet üzerindeki web sitesinin heklenmesini, yani çökertilmesini talep etti, benim milliyetçi guruptan bazı haker (bilgisayar korsanı) arkadaşlarım olduğu için Ali ÖZOĞLU da bunu biliyordu. Ben Ali ÖZOĞLU nun talebini kabul etmedim ve devlet kuruluşlarının sitelerine karşı herhangi bir saldırının yapılmayacağını ve yapmayacağımızı söyledim" şeklindeki beyanlarının gerçeği yansıtmadığını,
Kendisine telefon görüşmelerinde neden komutanım olarak hitap edildiği sorusuna yazarlarının çoğunun asker kişi olduğuna bağladığı,
31.12.2007 günü saat:12.51'de Atilla Ç… ile yaptığı telefon görüşmesinde; Durmuş Ali ÖZOĞLU’nun "Komutanım nasılsınız" dediği, ATİLLA'nın "Yav nerelerdesiniz gene yurtdışına mı kaçtınız ne yaptınız" dediği, Durmuş Ali ÖZOĞLU’nun "Valla komutanım yurtdışına gitmedik ama sınıra gittik geldik biz" "Valla komutanım bizim sınır" dediği, ATİLLA'nın "Yani sürü sınır var sınır genel bir tabir biliyorsun" dediği, Durmuş Ali ÖZOĞLU’nun "Vatanın sınırındaydık komutanım" şeklindeki telefon görüşmesi sorulması üzerine; bu görüşmeyi yaptığını, kendisinin yayınevinin asker kökenli yazarı olduğunu görüşmede sınıra gitmekten bahsetmekten kastının mali olarak sınırda olduğu şeklinde anlaşılması gerektiği,
02.01.2008 günü saat:22.42'de Naruf Ş…. ile yaptığı telefon görüşmesinde; Durmuş Ali ÖZOĞLU’nun "Valla yılbaşında bende şeydeydim işte senin eski yerindeydim o taraflarda Hakkari Şemdinli filan" "Valla fena soğukta öyle güzel yılbaşı kutladık ki yani" "Valla o Mehmetciklerle Allah cok keyifli oldu" şeklindeki telefon görüşmesi sorulması üzerine bu görüşmede İstanbul’da oluğunu ve kasteddiği yılbaşının daha önceki bir yıla ait olduğunu ,
02.01.2008 günü saat:12.01'de Kemal AYDIN ile yaptığı telefon görüşmesinde; Durmuş Ali ÖZOĞLU’nun "abi yılbaşı hediyesi getirelim diye uğraşıyoruz memlekete" "Yılbaşı hediyeleri hazır paket yapacağız şimdi" "Paket kağıdını bekliyoruz abi" dediği, KEMAL'in "…seni çok özledim sizin potinlerinizi özledim" "…burda İsmet KAYPAZ diye birisi varmış" "O da zannediyorum Özel Kuvvetler den emekli, bilmiyorum sizin ee bu Özel Kuvvetler in emeklisi var mı yok mu?" dediği, Durmuş Ali ÖZOĞLU’nun "Abi sence olur mu?" "Özel Kuvvetler den emeklilik mi olur abi ya" "Valla bu soğuk soğuktan filan böyle artık yürümekten tabanlarımız şişti" "Soğuktan perişan olduk" "Ben bu eksi otuz derecede günlerce kalıyorsam bu Mehmetçik kalıyorsa" şeklindeki telefon konuşması sorulması üzerine; kendisinin Erzurum’a gittiğini, soğukta kalmaktan kastının ise Erzurum’un soğuğu olduğu, yoksa kendisini özel kuvvetlerde görevli olarak tanıtmadığını,
Türk Mücahitler derneği ve TMT konuşmacı olarak 19 Mayıs Törenlerine konuşmacı olarak Kıbrısa gittiğini, Rum sınırına yakın bir yerde PKK kampı gördüklerini, burada arbede türü bir olay yaşandığını, Kemal AYDIN ile yapmış olduğu görüşmenin kendisine dair olduğunu, Karargah evlerinden haberinin olmadığını,
Mehmet Ali ÇELEBİ’yi Neriman’ların evinde bir sefer gördüğünü, Emre’yi ise sadece duyduğunu görmediğini, fikirleri nedeniyle askeri öğrencilerin kendisini idol olarak gördüklerini, Ankara’ya gidişlerinde bu kişilerle görüştüğünü, askeri örgencilerin kitap okumalarını yakından takip etiğini ve Neriman’ın kendisine bunu rapor ettiğini belirtmiştir. Askeri öğrencilerle askerlerle iç içe olduğu için ilgilendiğini, kurmaylık konusunda da öneminden dolayı motive ettiğini belirtmiştir.
İsmet ZEREN’in yarbay olup kendi yazarlarından olduğunu ve yayınevinin askerlere yönelik olarak “afiş, magnet, benzeri” yayınları olduğundan, ücretsiz olarak bunları dağıttıklarını. İsmetin daha ziyade askeri öğrencelerin eğitimi ile ilgili yerlerde görev almak istediğini,
Ercüment OVALI’nın ticari konularda yeteneksiz olduğunu daha önce gönderdiği dava dosyalarından anladığını, projesi ile ilgili Bedrettin Dalan ile görüşmesini istediğini, bu konuda kendisine yardımcı olmak için görüşmeyi kendisinin üzerinden yapmasını istediğini Bedrettin DALAN’ı tanıdığını, bu nedenle bu şekilde davranmasını istediğini, Kemal’in neden bu konuda “devlet ne derse o olur” dediğini bilmediğini, Kemal AYDIN’ın devlet ve millet laflarını çok kullandığını, burdada yersiz olarak kullanmış olabileceğini, yoksa kendisini devletin bir görevlisi olarak tanıtmadığını,
Mehmet KALIN’ın Urfa’da yaşayan bir arkadaşı olduğunu, 19 Mayıs Üniversitesindeki rektörlük seçimlerine girecek olan Erdal AĞAR’ın da onun arkadaşı olduğunu, Rektörlüğün Cumhurbaşkanına sunumunda Mehmet KALIN’ın kendisinden yardımcı olmasını talep ettiğini, yayıncı olmasından dolayı çevresinin geniş olduğunu, bu nedenle bu türlü bir talep geldiğini,
İbrahim ÖZCAN’ın da kendisi gibi Kuvayi Milliye derneğinden aynı gün ayrıldığını, bulundukları süre içerisinde derneğe gayrımeşru tiplerin geldiğini gözlemlediklerini, Mehmet Fikri KARADAĞ’ın özellikle kendisine paşa dedirttiğini, kendisini derin devlet olarak gösterme çabası içerisinde olduğunu, elinde 13 bin hainin listesi olduğu şeklinde şeyler söylediğini yeri geldiğinde paşaların da kellesini çuvala dolduracağız dediğini,
Ergun POYRAZ’ın Şener ERUYGUR Paşanın emrine istinaden askerler tarafından korunduğunu belirtmiştir.
İsmini hatırlayamadığı ancak Hurşit TOLON Paşaya yakın olan birisinin yanına gelerek Hurşit TOLON’un bir siyasi parti kurma hazırlığında olduğunu, şahsın kendisine de il başkanı olması için teklifte bulunduğunu, kendisinin İşçi Partisine gidişini yadırgadığını, bu nedenle vukuatlı olarak kabul ettiğini, Mehmet Kalın ile yapılan görüşmede bahsedilen malzemelerin; İstanbul’dan Şanlıurfa’daki arkadaşı Mehmet Kalın’a gönderdiği kitap ve afişler olduğu,
Aramalarda elde edilen günlük program başlıklı doküman sorulduğunda, bunun bir internet çıktısı olabileceğini, eşinin öğretmen olduğunu, bir eğitim programına benzediğini,
Mason listesi başlıklı dokümanın ise masonlar konusunda yaptığı çalışmaya kaynak için bulundurduğunu, bu belgeleri masonlara ait yabancı bir internet sitesinden temin ettiğini,
Naylon faturalar 2001 ile başlayan dokümanın naylon fatura ve yolsuzluklarla ilgili internet sitelerinden, Maliye bakanlığından elde edilmiş arşiv bilgileri olduğu.
Ulusal Haber gazetesi genel yayın yönetmeni başlıklı dokümanı internetten almış olabileceğini ve arşiv olarak bulundurduğunu,
Sayın Hurşit Tolun ile başlayan 16 sayfalık isim ve adres listesinin kitap göndereceği kişi ve kurumlar olduğunu, bu nedenle yazıldığını, Muzaffer Tekin ile tanışmadığını belirtmiştir.
Sorgu beyanı
Savcılık beyanını aynen kabul ettiğini, devamla; “Ben Adana’da gazetecilik yüksekokulundan mezun oldum, şu anda merkezi Cağaloğlu’nda bulunan Toplumsal Dönüşüm Yayınevinin sahibiyim, Atatürkçü çizgimizden dolayı anlaşmalı olduğumuz birçok emekli subay yazarımız vardır. Atatürk setine Kırmızı Beyaz seti deriz. Benim şifre çözüldü ASALA:PKK isimli kitabımı okuyan Neriman Aydın vasıtasıyla Kemal Aydın’ı tanıdım, bir müddet sonra samimiyetim arttı, sık sık görüştük, Ankara’ya gittiğimde onlarla tanışan harp okulu öğrencisi ve yeni mezun askerlerle de tanıştım. Ben konuşmalardan nasıl özel harekatçı sıfatını yansıttığım anlaşılmış bilemem, bu konuşmayı ben Erzurum’da iken ve dışarıda soğuk bir hava varken yaptım , özel harekatçı tanıdığım arkadaşlarımda olduğu için onların jargonuyla konuştum, yoksa benim herhangi bir şekilde resmi , gayri resmi askerlikle bir ilgim yoktur.Ben Ercüment Ovalı’nın Yeditepe Üniversitesi ile diyaloğunu çok onaylamadığımı için kendisini emekli askerlerinde hissesi olan Türk Tıpsan adlı şirkete yönlendirdim.19 Mayıs üniversitesinde rektör adayı olan birisi konusunda benim gazeteci kimliğim konusunda tavassutta bulunmamı bir arkadaşım istemişti.Ben subaylara kitap okumalarını önermiştim. Ben üç ay kadar Kuvay-i Milliyenin basın danışmanlığını yaptım, ben Kuvay-i Milliye hakkında kitap yazmak için hazırlık yapıyordum, bende bulunan el yazısı raporlar yayınevimize postayla gönderilmiştir, Muzaffer Tekin’i tanımam ancak onunla ilgili fotoğrafın niçin evraklarımın arasında çıktığını ben bilemem,ben Doğu Perinçek’i tanımam, ben hiçbir motorize örgütün başı değilim.Ben Erzurum’a fotoğraf çekme dışında bir amaçla gitmedim, telefon görüşmelerinde geçen 20000 rakamının yanındaki kelime yazıya geçirilirken yanlışlıkla silah olarak geçirilmiş doğrusu siftahtır.Bizim aramızda sevgi ve saygıya dayalı sağlam bir ilişki vardır o yüzden Kemal Aydın ve Neriman Aydın ile telefonda belirtilen tarzda konuşuruz, benim Ergenekon Silahlı Terör Örgütüile fikir olarak aynı konumda olmam düşünülemez” seklinde ifade verdiği anlaşılmaktadır.
Dostları ilə paylaş: |