12. Sinif coğrafya konu özetleri 1-DÜnyanin ekstremleri



Yüklə 0,59 Mb.
səhifə10/11
tarix14.01.2018
ölçüsü0,59 Mb.
#37693
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11

NİJERYA


Yüzölçümü

923 768 km²

Nüfus

135 milyon (2007)

İdare şekli

Federal cumhuriyet

Başkent

Abuja

Dili

İngilizce

Dini

İslamiyet, Hristiyanlık

Milli gelir

860 $ (2002)

Nüfus artışı

% 2.61 (2001)

İnsan ömrü

E: 54 K: 57

Kent nüfusu

% 43

Okuma-yazma

% 61


COĞRAFİ KONUM

Güneyinde Gine Körfezi (Atlas Okyanusu) olan ülke, Benin, Nijer, Kamerun ve Çad’la komşudur. 4º - 14º kuzey paralelleri arasında bulunur.



YÜZEY ŞEKİLLERİ
Kuzeyinde platolar, güneyinde ovalar yaygındır. Doğuda Kamerun Dağları, kuzeydoğuda kurak-düz sahalar yer alır. En önemli akarsuları Nijer nehri ve en büyük kolu olan Benue’dir.

İKLİM VE BİTKİ ÖRTÜSÜ

* Ülkede ekvatoral ve subekvatoral iklimler görülür. Güneyinde muson rüzgarlarının da etkisiyle yağış ortalama 2500 mm. olurken kuzeyinde Sahra’dan gelen kuru havanın da etkisiyle yağışlar 500 mm.ye düşer.

* Ülkede nemli tropikal ormanlar, savanlar ve steplerin yanında, kıyı kesimi ile Nijer nehri kıyılarında Mangrov ormanları da görülür.

NÜFUS VE YERLEŞME

Afrika’nın en kalabalık ülkesidir. Nüfus, güney ve batısında daha yoğundur. Başkent Abuja ile Lagos, İbadan ve Kano en önemli kentlerindendir.



TARIM VE HAYVANCILIK

* Nüfus daha çok tarımla geçinir. Palmiye yağı, kauçuk, pamuk, soya fasülyesi, şeker kamışı, kakao ve yer fıstığı üretiminde dünyada sayılı ülkeler arasındadır. Ülkede en çok koyun, keçi ve sığır yetiştirilir. Balıkçılık önemlidir.


YERALTI KAYNAKLARI
Nijerya, Afrika petrol rezervlerinin 1/ 3’ine sahiptir. İhracatın

% 90’ını ham petrol oluşturur. Doğalgaz yatakları, kalay ve kolumbit de zengindir.

SANAYİ

* Sanayi gelişme aşamasındadır. En çok tekstil, gıda ve petrol sanayileri gelişmektedir. Sanayi tesisleri Lagos çevresinde toplanmıştır. Nijerya’da karayolu ulaşım hatları gelişmiştir. Nijerya’da sanayi şu sebeplerle gelişmemiştir; 1.İç pazarda alım gücünün düşük olması 2. Altyapı yetersizliği 3. Enerji azlığı


RUSYA FEDERASYONU


Yüzölçümü

17 milyon km²

Nüfus

143milyon

İdare şekli

Federal cumhuriyet

Başkent

Moskova

Dili

Rusça

Dini

Hristiyanlık , İslamiyet

Milli gelir

9 075 $ (2008)

Nüfus artışı

% -0.35 (2001)

• SSCB'nin dağılmasıyla 1991'de kurulan bir devlettir. Dağılan ülkeler­den en büyüğü ise Rusya Federasyonu'dur.


• Düzlüklerin fazla yer kapladığı çok geniş topraklara sahiptir. Ancak iklim şartları tarım hayatını zorlaştırır.

Ural Dağları, Avrupa ile Asya kıtasını ayırmaktadır.

• Kuzeyi deniz olmasına rağmen buzulla kaplı olduğundan denizcilik açısından önemli değildir.

• Asya Kıtası üzerinde yer alan Don, Volga, Obi, Lena, Yenisey gibi ırmakların havzalarının büyük bir bölümü bu ülke üzerinde yer alır.

• Rusya'nın geniş bir bölümü soğuk kuşakta yer alır. Sibirya’da Tayga adı verilen iğne yapraklı ormanlar yaygındır.

• Ülkede küçük ve büyükbaş hayvancılık yapılır. Kürk hayvanları yetiştirilir.

• Tarım modern metotlarla yapılır. (Şekerpancarı, keten, patates, arpa)

• Rusya aynı zamanda bir sanayi ülkesidir.

• Ülkede nüfus yoğunluğu düşüktür. Nüfusun büyük kısmı Avrupa Rusyası’nda bulunur.

• Nüfus artış hızı çok düşüktür. Özellikle Rus nüfusta “nüfus problemi” yaşanmaktadır.

• Rusya içerisinde birçok özerk bölge bulunur. Bu özerk bölgeler şunlardır: 1. Karelya

2. Komi 3.Mordvi 4.Çuvaşistan 5. Mari 6. Umdurt 7. Tataristan 8. Başkurdistan

9.Kalmuk 10.Kabardin-Balkar 11.Kuzey Osetya 12.Çeçenistan 13.İnguşetya

14. Dağistan 15. Yakutistan 16. Tuva 17. Hakas 18. Buriat 19. Karaçay-Çerkes

• Ural Dağları maden bakımından zengindir. Ülkede krom, demir, kömür, doğalgaz, petrol, elmas, altın, platin, fosfat, krom, boksit ve bor gibi yeraltı zenginlikleri çıkarılır.

• 763 milyon hektarı aşan orman alanı ile orman genişliği açısından dünyanın sayılı ülkelerindendir.

Baykal Gölü, 24 000 km³ su hacmi ile dünyada tatlı su kapasitesi en fazla olan göldür.

• Ülke, nükleer ve hidroelektrik enerji üretiminde dünyada beşinci sıradadır.

• Rusya Federasyonu, doğalgaz rezervleri açısından dünyada birincidir. Toplam rezerv 48 trilyon m³, yıllık üretim 600 milyar m³’tür. Üretiminin 1/ 3’ini Almanya, İtalya, Fransa, Finlandiya ve Türkiye’ye ihraç eder.

• Ülke, dünyadaki petrol üretiminin yaklaşık % 10’unu gerçekleştirir. 140 milyar ton olan dünya rezervleri içinde Rusya’nın payı 6 milyar tondan fazladır. Rezervlerin % 80’i Sibirya’da, % 20’si Ural, Volga gibi bölgelerde bulunur. Ülkede, 2004 yılında 460 milyon ton petrol üretilmiş, bunun 277 milyon tonu ihraç edilmiştir. Petrol ihracatında ikincidir. İhracat Karadeniz ve Baltık Denizi’ndeki terminallerden yapılır.

• Rusya, petrol ve doğalgazın uluslar arası fiyat dalgalanmalarından en çok etkilenen ülkelerdendir. Rusya ile doğalgaz ihraç ettiği ülkeler arasında zaman zaman krizler yaşanmaktadır.

• Rusya, taş kömürü rezervleri açısından dünyada üçüncüdür. Yıllık üretimi 270 milyon tondur. Rusya’da ilk demiryolları kömür üretimine bağlı olarak gelişme göstermiştir.
GÜNEY AFRİKA CUMHURİYETİ

Yüzölçümü

1 221 037 km²

Nüfus

48 milyon

İdare şekli

Federal cumhuriyet

Başkent

Pretoria

Dili

İngilizce

Dini

Hristiyanlık

Milli gelir

5 319 $ (2006)

Nüfus artışı

% -0.4 (2006)

Cape, Natal, Transvaal ve Oranj eyaletlerinden oluşur.

• Ülkenin kıyı kesimleri ovalar, iç kesimleri platolardan oluşur. Doğusu dağlık olup kuzeyinde Kalahari çölü yer alır. Ülkede ormanlık alanlar oldukça azdır.
• Güneyindeki Cape bölgesinde Akdeniz iklimi iç kesimlerde ise yarı kurak iklimler ve çöl iklimi görülür. Ülkenin batı ve güneybatısında Benguela soğuk su akıntısının etkisiyle kurak bir iklim hüküm sürerken, doğu ve güneydoğu kıyılarında Mozambik sıcak su akıntısının etkisiyle ılıman ve daha yağışlı bir iklim hakimdir.

Hollandalılar, Almanlar ve Fransızlar 1488 yılından itibaren ülkenin doğal kaynaklarını sömürmek için gelmişlerdir. 19. yüzyılın sonlarına doğru ise İngilizler ülkeye gelmiş, altın ve elmas madenleri İngilizler tarafından ele geçirilmiştir. İngilizler, yerli halklarla savaşmışlar ve 1910 yılından itibaren de İngiltere’ye bağlı ve beyazların hakim olduğu Güney Afrika Birliği’ni kurmuşlardır. Günümüzde ise yönetim ülkenin % 75’ini oluşturan siyahlara geçmiştir.

• Güney Afrika Cumhuriyeti, Afrika’nın en gelişmiş ekonomisine sahiptir. En fazla yabancı yatırımın olduğu ülkelerdendir.
Nüfus daha çok kıyılarda ve maden yataklarının bol olduğu bölgelerde toplanmıştır.
• Afrika kıtasının en gelişmiş ülkesidir. Sanayinin yanında tarım ve hayvancılık da gelişmiştir.
Yeraltı kaynakları bakımından çok zengindir. Altın, platinyum, manganez ve kromda dünyada birinci, elmasta ikincidir. Taşkömürü, demir ,uranyum ve titanyum çıkarılan diğer önemli madenlerdir.

• 2006 yılında 52 milyar dolarlık ihracatının içinde, platin 8 milyar, altın 5 milyar, elmas 2.5 milyar dolarlık pay almıştır.

• Ülke, enerji ihtiyacının % 72’si taş kömürü ile karşılanmaktadır.

DÜNYADAKİ SICAK ÇATIŞMA BÖLGELERİ

Uluslararası Çatışma Nedenleri

Tarih boyunca insanlar arasında beslenme, barınma gibi temel ihtiyaçlar ile dinsel, siyasal ve kültürelirnedenlere bağlı olarak pek çok sorun ortaya çıkmıştır. İnsanların örgütlenerek oluşturduğu devletleride aralarında çeşitli faktörlere bağlı olarak sorunlar ortaya çıkmaktadır.

Bu sorunlar bazı dönemlerde

birden fazla ülkenin müdahelesi ile uluslararası sorun hâline gelmekte ve anlaşmazlığa düşen devletler

arasında sıcak çatışmalara neden olmaktadır. Temelinde ekonomik ve siyasi nedenler olan 1. ve 2.

Dünya Savaşları bunun en iyi örnekleridir. Günümüzde de farklı nedenlere bağlı olarak dünyanın çeşitli

alanlarında sıcak çatışma bölgeleri vardır. Orta Doğu, Kafkasya, Orta Asya, Orta ve Kuzey Afrika bu bölgelere

örnek olarak verilebilir. Uluslararası çatışmalara neden olabilecek unsurlar aşağıdaki şemada,

dünyadaki sıcak çatışma bölgeleri ise Harita 1’de gösterilmiştir.

Doğal Unsurlar

Su Kaynaklarının Paylaşımı

Toprak Paylaşımı

Yeraltı Zenginliklerinin Paylaşımı

Enerji Kaynaklarının Paylaşımı

Ekonomik Sorunlar

Sınır Sorunları

Siyasi ve Ekonomik Farklılıklar

Geçmişe Dayanan Sorunlar

Bağımsızlık İstekleri

Önemli Ulaşım Yollarının Kontrolü

Uluslararası Sıcak Çatışmalara
Sıcak Çatışma Bölgesi : Orta Doğu

İlk yerleşim alanlarının ortaya çıktığı, ilk devlet örgütünün kurulduğu, ilk yazılı hukuk belgesinin oluşturulduğu,

tarım, ticaret ve şehirciliğin ortaya çıktığı Orta Doğu, tarih boyunca her zaman önemli stratejik

alanlardan biri olmuştur.

Dünya petrol rezervlerinin büyük bölümüne sahip olması, kutsal mekânları barındırması, önemli

ticaret yollarının kavşak noktasında bulunması Orta Doğu’yu dünya açısından çok önemli bir bölge

hâline getirmiştir.

Orta Doğu, ekonomik, sosyal, kültürel ve tarihî nedenlerle günümüzde sıcak çatışma potansiyeline

sahip bir bölge olarak karşımıza çıkmaktadır. Orta Doğu’da tarihten günümüze gelen sorunlara baktığımızda

öne çıkan iki sorun vardır:

_Petrol Sorunu

_Su Sorunu


Tarih Taraflar Nedenleri Sonuçları

1956 Mısır - İsrail

İsrail’in Mısır’a ait Sina

Yarımadası’nı işgal etmesi

İkinci Arap-İsrail savaşı çıkmıştır.
1965 Filistin - İsrail

İsrail’in Filistin topraklarını

işgaline yerli halkın tepkisi

Filistin Kurtuluş Örgütü tarafından İsrail millî su

dağıtım kanalına başarısız bir saldırı yapılmıştır.
1967 Suriye - İsrail

İsrail’in Suriye’ye ait önemli su

kaynaklarının bulunduğu

Golan Tepeleri’ni işgali

İsrail, Ürdün Nehri üzerinde yapılan yapıları imha

ederek Banias Irmağı ile birlikte Golan

Tepeleri’ni işgali.
1974 Türkiye - Yunanistan

Kıbrıs’ta Rumlar tarafından

Türklere uygulanan baskılar

Türkiye’nin Kıbrıs’a düzenlediği Barış Harekâtı

(1974 yılı)

KKTC bağımsızlığını ilan etti (1983).


1980- 1988

İran - Irak

Şattülarap su yolu ve bu

bölgedeki petrolün paylaşımı

Sekiz yıl süren savaştan sonuç alınamamıştır.

1991 Irak - Kuveyt - ABD

Irak’ın Kuveyt’i işgali ve buna

ABD’nin müdahalesi

ABD tarafından Bağdat’ın su dağıtım şebekesi

ve alt yapısı tahrip edilmiştir.

2003 Irak - ABD Irak petrollerini kontrol etmek Irak’ın ABD tarafından tamamen işgal edilmiştir
(Kaynak: Orta Doğu'da Su Sorununun Yaşandığı Bereketli Hilal ve Türkiye, Zekai Şen 2006)

Tablo 1: Orta Doğu'da bazı sorunlar

-ORTADOĞU BÖLGESİ

Ortadoğu bölgesi tarih sürecinde ve günümüzde çatışmalarla ve savaşlarla özdeşleşmiş, çoğu insan tarafından bu yönde hatırda kalan bir bölgedir. Ortadoğu bölgesinde huzursuzlukların ve anlaşmazlıkların çatışmalara yol açması, ilerleyen evrelerde savaş ortamının oluşması dünyanın diğer bölgelerine oranla daha yüksek bir olasılık taşımaktadır.

Günümüzde savaş kavramı,[1] savaşlarda büyük kayıplar veren batılı devletler tarafından barışçıl çözüm yolları tükendiğinde başvurulacak son çare olarak değerlendirilmektedir. Ortadoğu bölgesine baktığımızda ise çok farklı bir durumla karşılaşırız, Ortadoğu bölgesinde yüzyıllardır varlığını koruyan dengesiz ve istikrarsız yapı, bu süreç içinde kendi dengesini yaratmıştır, diğer bir deyişle dengesizlik kendi dengesini doğurmuş, böylece mevcudiyetini de sürdürmeyi garanti altına almıştır. Bu durum şöyle özetlenebilir; Ortadoğu’da savaş, çatışma ve son zamanlarda terörizm[2] sorunların çözümüne giden yolda öncelikle başvurulan eylemler olarak öne çıkar, olması gerektiğinin tersine, bunlar barışçıl çözüm yollarının işlemesinden önce devreye girerler. Savaş, bölge içinde o kadar çok yaşanmıştır ki artık alışılmış bir olgudur ve kendi “yaşam alanını” yaratmış bir kavram olarak süreç içinde karşılaştığı sistemik sekmelere, değişimlere ve çarpıklıklara karşı varlığını sürdürmeyi başarmıştır. Son zamanlarda büyük oranda görülmeye başlanan terörist eylemler bu yapı içinde çok kolay beslenirler ve köklerini daha da derinlere uzatabilirler. Halkın yaşadığı ortamın yapısı içinde tanıklık ettiği şiddet içeren olgular bölgeye özgü tepkiler doğurmaktadır. Ortadoğu insanları için savaş, silah, tank, bomba, terörist vb. unsurlar çok farklı anlamlar taşır, kimileri için kahramanlık (canlı bombalarda olduğu gibi) diğerleri için ölüm anlamına gelir. Kısacası Ortadoğu her konuda olduğu gibi savaş olgusunda da kendine özgü değerleri barındırır.

Ortadoğu bölgesinin bu kendine özgü yapısının oluşmasında ve süregelmesinde silahlanma kavramı büyük önem taşımaktadır. Günümüz itibariyle silahlanma bölge devletlerinin güvenlik yapılanmalarında önemli yapı taşlarından birisidir. Soğuk Savaş sırasında iki büyük güç arasında adeta bir yarışa dönüşen silahlanma dolaylı olarak her iki tarafın da alt bölgesel sistemlerine yayılmıştı. İşte bu süreç içinde yavaş yavaş Ortadoğu bölgesi de bu çıkmaza yönelmeye başlamıştı. Uzun yıllar boyunca süren bu silahlanma yarışı Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla sona erdi. Soğuk Savaş sonrası dönemde dünya genelinde silahlanma duraksadı kimi bölgelerde ise gerilemeye başladı. Ancak, bu gelişmeler Ortadoğu bölgesi için çok geçerli değildi, silahlanma bölgeye bir kere girmişti ve bundan güç sağlayanlar güçlerini yitirmemek için bu durumu sürdürmeye taraf oldular, böylece Ortadoğu kendi içinde silahlanma yarışını sürdürdü. Bölge genelinde silahlanma azalacağına tam tersine daha da artmış, sadece nicelik anlamında değil nitelik olarak da gelişme göstermeye yönelmişti.

Dünya genelinde silah satışlarına ve askeri giderlerin oranlarına bakıldığında Ortadoğu bölgesi her zaman ön sıralarda yer almıştır.[3] Ortadoğu bölgesinde askeri harcamalar nüfusa oranlandığında dünyada ilk sırayı alır.[4] Bu durumun ortaya çıkmasında çok farklı iç ve dış nedenler, sistemik değişimler (Sovyetlerin yıkılması, Amerika’nın bölgeye aktif olarak girmesi) ve tekil olaylar (Arap-İsrail çatışmaları, 1991 yılındaki Körfez Savaşı) etkindir. Temel olarak bölge genelinde silahlanmanın yayılmasında devletlerin tutumları önemlidir. Bölgenin çatışmalı doğası içinde yaşam savaşı veren devletler, silahlanmayı tek çıkar yol olarak kabul ederek, politika projeksiyonlarında güçlü ve modern bir askeri güce sahip olmayı ön sıralara koyarlar.[5] Ortadoğu ülkelerinde kurulmuş olan çarpık düzen ve rejimlerin sürmesi, bu çarpıklığın ortaya çıkardığı gerginlik ve güvensizlikler, sürekli olarak yeni silahlarla donatılmış silahlı kuvvetlerin varlığını gerektirmektedir.[6] Bölge içi silahlanmada etkili olan iç nedenler farklılık gösterir. Temel olarak etnik çatışmalar, politik uzlaşmazlıklar, devletler arası düşmanlıklar, terörist faaliyetler, ekonomik kazanç yollarından biri olarak silah ticaretinin öne çıkması, yasadışı eylemler, bölgenin transit geçiş yolları üzerinde bulunması, uyuşturucu trafiği, sosyal ve politik hoşnutsuzluklar ve devletlerin demokratik yapıdan uzak rejimleri silahlanmanın beslendiği damarlardır. Görüldüğü gibi bu faktörler silahlanmada etkilidir. Ancak en önemlisi, Ortadoğu bölgesinde süre gelen güvenlik çelişkileri ve güç dengesizlikleridir.[7] Devletlerin askeri giderlerini artırmadaki temel amaçları; kimi zaman bu dengesiz yapı içinde politik etkilerini güçlendirmek, statükoyu korumak veya değiştirmek ya da sadece rakiplerine karşı savunma kabiliyetlerini artırmak olabilir. Ancak açık olan nokta bölgede silahlanmanın çözüm olmaktan çok uzak olduğu, tam tersine silahlanmanın bir yarış haline geldiği gerçeğidir.[8] Bunların yanı sıra, Ortadoğu bölgesinde İsrail gibi bir devletin olması da silahlanma yarışında önemli rol oynamaktadır.

“İsrail devleti, günümüz itibariyle ve tarihte de bölgede silahlanmanın mihenk taşlarından biri durumundadır.”[9] Arap-İsrail çatışmaları, Filistin sorunu, terörist eylemler, Arap devletlerinin tutumları ve batılı devletlerin, özellikle Amerika’nın desteği İsrail devletinin silahlanmayı kendisi için bir çıkar yol olarak seçmesine neden olmuştur ve İsrail’in bu yolda da amacına ulaştığı söylenebilir. Terörist örgütler karşısında konvansiyonel silahların yanı sıra gizli servis ve istihbarat[10] gibi unsurlarını da güçlü tutan İsrail bölgede en güçlü ve kabiliyetleri yüksek askeri güce sahiptir. İsrail’in elinde bulunan bu silah gücü, diğer bölge devletlerinin tehdit algılamalarını devamlı tetikte tutmalarına neden olmaktadır . Diğer devletler dengeleme amacıyla olabildiğince çok sayıda ve modern silahlar edinmeye çalışırlar. Ayrıca İsrail’in bölge için kritik bir yanı daha vardır. İsrail resmi olarak bölgede nükleer silahlara sahip olan tek ülkedir. İsrail’i bu duruma İngiltere, Fransa ve Amerika gibi ülkelerin desteği getirmiştir.[11] Tehdit ve riskin artması, bölgedeki diğer devletleri endişelendirmiş, İsrail’in nükleer silah teknolojisine sahip olması onu yenilmez bir güç gibi göstermiştir. Ayrıca İsrail 1968 tarihli Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme antlaşmasını da imzalamayarak[12] tepkileri artırmıştır. Ancak, Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla birlikte nükleer ve kimyasal silahlara ulaşmak, teknolojisini elde etmek çok kolay hale gelmiştir.[13] Böylece Ortadoğu için yeni bir kapı açılıyordu, kitle imha silahlarının edinilmesi.[14] “Batılı kaynaklara göre, Ortadoğu’da nükleer silahlara sahip olmaya istekli diğer ülkelerin başında Suriye, Irak, Libya, Cezayir ve İran’ın geldiği bilinmektedir.

İran’daki İslami rejimin kimyasal silahlara sahip olduğu ve nükleer silahlara sahip olmaya çalıştığı iddia edilmektedir.”[15] Ayrıca İran’ın son zamanlarda bu tip silahları sağlayabilecek Rusya ve Çin gibi devletlerle temasta olması bir göstergedir.[16] Görüldüğü gibi Ortadoğu’daki devletler devamlı bir kısır döngü içerisinde karşılıklı planlamalar ve tehdit hesaplamaları sonucunda her geçen gün daha da fazla silahlanmaktadırlar. Bu sürecin kitle imha silahlarını da içine alması çevreleyen bölgeler için de bir tehdit oluşturmaktadır.

Ortadoğu bölgesinde var olan bu silahlanma yarışını sadece bölge içinden kaynaklanan nedenlere bağlamak çok büyük bir yanılgı olur. Bu çerçevede bölge dışı devletler özellikle batılı devletler, Orta Doğu devletlerinin silahlanma arzusunu tatmin ederlerken, her geçen gün yeni teknolojilerle ürettikleri silahlarla bölge halklarının geleceklerini biraz daha karartmaktadırlar. “Özellikle, 18. yüzyıldan sonra emperyalist güçlerin çıkarları, Ortadoğu bölgesinde bulunan kavim, ırk, din ve ülkeler arasında çözümsüz uyuşmazlıkların sürdürülmesini gerektirmiştir. Böylece, Ortadoğu ülkelerinde silahlanma yarışının hızlandırılması, uyuşmazlık ve çatışmaların sürekliliği ve barış sürecinin engellenmesi emperyalist güçler tarafından hep istenmiştir.”[17] Böylece, silahlanma çatışmanın sürmesini, çatışmalı ortam da silahlanmanın artmasını teşvik etmekte ve bu süreç bir kısır döngü halinde silah tüccarı devletlerin de tahrikleriyle sürüp gitmektedir. Günümüz itibariyle Ortadoğu bölgesinde o kadar yoğun bir askeri yapılanma vardır ki uzun bir süre silah satın alınmasa da çatışmalar için yeterli miktarda silah bulunabilir.[18] Buna rağmen, “1980-1990 yılları arasında en fazla silah satın alan ülkeler arasında ilk sıraları, Irak, Suudi Arabistan, Suriye, İran, İsrail (aynı zamanda satan ülke) gibi Ortadoğu ülkeleri almaktaydı. 1991’de Ortadoğu ülkeleri sadece konvansiyonel silahlara 30 milyar dolar yatırmışlardı. 1991-1992’de Ortadoğu’da en fazla silaha para ayıran ülkeler İsrail, Türkiye, Suudi Arabistan, İran ve Kuveyt idi. ABD’nin tüm silah satışlarının 1992’de %38’i Ortadoğu ülkelerine gerçekleşti. Suudi Arabistan 35.9 milyar dolarlık silah satın aldı.”[19] Görüldüğü gibi günümüzde de süren bu durum neticesinde Ortadoğu artık çok büyük kazançların döndüğü bir pazar haline gelmiştir, ayrıca yasal silah satışlarının yanında bölgede terörist grupların, uyuşturucu tacirlerinin ve silah kaçakçılarının beslediği yasadışı silah satışları[20] da büyük önem taşımaktadır. Ortadoğu bölgesinde silah satışlarının ne denli önemli olduğu ortadadır. Ayrıca Ortadoğu’da silahlanma hareketlerini kontrol edecek herhangi bir güç veya anlaşma bulunmamaktadır,[21] bu da durumu daha da içinden çıkılmaz bir hale sokmuştur. “Silahlanmayı teşvik edenlerle denetlemeye çalışanlar aynı güçler olduğu için onların çıkarlarının dışında bir karar almak olanaksız hale gelmektedir.”[22]

Sonuç olarak Ortadoğu bölgesi güvenlik yapısı içinde silahlanma önemli bir faktördür. Silahlanma çatışmaların direkt nedeni değildir, ancak yarattığı gergin ortam ve dengesizlikler karar vericilerin algılamalarında önemli roller oynar. Silah satıcısı büyük devletlerin de bölge üzerine odaklanmaları ve silahlanmayı teşvik etmeleri, her geçen gün bölgeyi daha karmaşık bir çelişkiler yumağı haline getirmektedir. Güvenlik algılamalarının sonucunda vücut bulan askeri yapılar, ilerleyen evrelerde caydırıcı ve tehditkar bir olgu haline gelmekte; bu yönüyle silahların olağanüstü varlığı bölgenin kırılgan yapısını ve güvenliğini azaltmaktadır.



Yüklə 0,59 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin