SERMAYE iCiN
“MUSADERE…” - Yusuf Gursucu
http://evrensel.net/news.php?id=26321
Herseyleri para olanlarin ve sanki farkli deger yargilari varmis gibi davrananlarin, kendilerinden farkli dusunen insanlara, dusundukleri ve inandiklari farkli diye siddet uygulamaktan kacinmayanlarin iktidarinda, yonetenlerin insan yasaminin ve doganin yaninda olamayacaklari gercegini tabii ki biliyoruz.
Yillardir uzerinde konusulan 2B orman yasasi meclis komisyonlarindan gecmis ve yasaya son anda tarim alanlarinin da satisini olanakli kilacak bir madde eklenmistir. Gerekcesi de ciftcilerin tarim alanlarini genisletmeleri icin bu ek maddeyi ekledik diyorlar. Inandik! Tabii onlar bizim inanip inanmamamizla ilgilenmiyorlar hatta hic kimse icin inandirici olmak gibi bir kaygilari da yok. AKP hukumeti iktidara geldiginden bu yana cikardigi ve cikarmaya calistigi yasalarin istisnasiz hepsi halkin ve doganin dusmani olan yasalardir. Yalnizca yasa cikarmakla kalmiyor mevcut var olan yasalardan da alabildigine yararlanmak icin gecmiste degisIk nedenlerle cikarilmis yasalari da bugun sermayenin cikarlari icin hic cekinmeden kullaniyorlar. Bunlardan biri de 1939 yilinda cikarilan “Milli Mudafaa Mukellefiyetleri” Kanunu. 2. Dunya Savasi oncesinde savas hazirligi bahane edilerek cikarilmis “musadere” yani halkin sahibi oldugu her seye el koyabilme kanunu, gunumuzde sirketlerin cikarlari icin HES, nukleer, termik santral, petrol, madencilik, otoyol, gunes enerjisi tarlalari, ruzgar santralleri vb. ile kentsel donusum adi altinda yurutulen talan politikalarinin yasal dayanagi haline getirilmistir.
Bir diger guncel sorun da 2B yasasi denilen yasa ile ilgili son gelismeler. 470 bin hektar 2B arazisinin yalnizca yuzde 4.7 si uzerinde yapilasma var. Oysa 2B icin gerekceleri, konutlarla isgal edilmis alanlari konut sahiplerine satmak olarak aciklanmakta. Yani 22 bin hektar alan icin one surulen gerekceye dayanarak 470 bin hektar alani satisa cikarmak bu alanlari sermayeye peskes cekmek icin yalanlarla susleyerek halka yutturmaya calisiyorlar. Su an arsa vurgunculari ozellikle Akdeniz bolgesinde akbabalar gibi arazi talanina cikmis ve tespitler yapmaktalar. Burada hedeflenen hem konut ve turizm amacli otel alanlari yaratmak, ayni zamanda gectigimiz gunlerde aciklanan “gunes enerjisi tarlalari” icin gerekli olan tarim alanlarinin isgaline soyunmaktadirlar.
Dersim ili Peri Suyu Vadisi’nde kurulmak istenen HES ile ilgili acilan davada Danistay yukarida soz ettigimiz “savas” yasasina dayanarak yapilan “kamulastirma” daha dogrusu el koyma isleminin yurutmesini durdurdu. Bu karar emsal olmasi acisindan diger el koyma sureclerine karsi yasal anlamda iptal davalarinin acilmasina olanak saglamaktadir. Tabii sunu da cok iyi biliyoruz AKP iktidari yeni bir yasa cikarip bu sureci devam ettirmek icin hemen harekete gececektir. Ki bu konuda ornekler cok fazla, yeni bir talan yasasi veya KHK (kanun hukmunde kararname) ile bu sorunu asmaya calisacaktir. Cunku hukumetin varlik nedeni sermayenin talanina alan acmaktir. Insan ve diger tum canlilarin yasam alanlari sermaye birikim surecine kurban edilmektedir. Bu gune kadar yaptiklari uygulamalara baktigimizda bunu acikca gormemiz mumkundur.
*HDK Meclis Uyesi
TESEV'iN YENi ANAYASA IZLEME CALISMASINI BLOGU
ANALIZ YAYINDA!
www.anayasaizleme.org
Merhaba,
Yeni anayasa yapimini izlemek, kayit altina almak ve raporlamak amaciyla sureci Ekim ayindan itibaren etkin bir sekilde takip eden TESEV Demokratiklesme Programi, bu cercevede yurutulmekte olan calismalarin ilk urunleri olan Yeni Anayasa Surecini Izleme Raporu'nu ve surece iliskin analizlerin yer aldigi Anayasa Izleme Websitesi'ni ( www.anayasaizleme.org ) Mart ayinda kamuoyu ile paylasti.
Anayasa Hukukcusu Levent Koker, Sosyolog Ferhat Kentel, Agos Gazetesi editoru Ferda Balancar ve TESEV Demokratiklesme Programi’ndan Ozge Genc, Pinar Canga ve Ayse Su Dogru’dan olusan Anayasa Izleme Komitesi tarafindan yurutulen proje kapsaminda siyasi partilerin, meclisin, medyanin ve sivil toplumun anayasa yapim surecine katilim, katki ve olumlu ve olumsuz etkilerini izleyerek, kayit altina aliniyor. Calisma boyunca, meclis ve siyasi partiler, medya ve sivil toplum kuruluslarinin yeni Anayasa’ya iliskin tartismalardaki pozisyonlari, yaklasimlari ve ilgilerinin izlenmesi; surecin mekanizmalari, tartisma ortami ve ciktilarinin mercek altina alinmasi ile Anayasa surecinin kamuoyunda daha fazla tartisilir hale gelmesi amaclaniyor.
Yeni Anayasa Izleme calismasinin blog‘u olan ANALIZ‘de ise, Anayasa yapim sureci boyunca siyasi ve toplumsal aktorlere ve surecin kendisine iliskin degerlendirmelere spot, analiz , video, haber, kose yazisi, roportaj ve duyuru olarak yer veriliyor.
ANALIZ‘in yazarlari arasinda Anayasa Hukukcusu Levent Koker, Sosyolog Ferhat Kentel, Dis Politika analisti Gokhan Bacik, Siyaset Bilimci Murat Ozbank, Menderes Cinar ve Aysen Uysal, Yazar Etyen Mahcupyan, Hukukcu Mehmet Ucum ve Dilek Kurban gibi isimler bulunuyor.
ANALIZ ayni zamanda sivil toplum kuruluslari ve siyasi partilerin yeni Anayasa taslak ve onerileri ile TBMM Anayasa Uzlasma Komisyonu sunumlarini iceren bilgilendirici bir kaynakca islevi de sunuyor.
Proje ile ilgili daha fazla bilgiye www.anayasaizleme.org adresinden ulasabilir, Yeni Anayasa Surecini Izleme raporunun tamamini buraya tiklayarak okuyabilirsiniz. Siteye bu linkten e-posta adresinizle kayit olabilirsiniz.
Cesitli yazar, akademisyen ve aydinlarin yeni Anayasa sureci ile ilgili makalelerine Hurriyet Daily News'deki 'Yorum/Tartisma' sayfalarinda yer vermenizden ve www.anayasaizleme.org adresini kaynak gostererek yayinlamanizdan mutluluk duyariz.
Ezgi Aktas
ezgiaktastr@gmail.com
ANALIZ‘de Onemli Basliklar
- Yeni Anayasa ve Temel Hak ve Ozgurluklerle Ilgili Uluslararasi Antlasmalar | Levent Koker
- Yeni Anayasa Surecinde Yol Temizligi Icin Bazi Oneriler | Mehmet Ucum
- CHP’nin “Anayasasi” ve Turkiye’nin Anayasasi | Aysen Uysal
- Azinlik Gruplari Temsilcilerinin Farkli Vatandaslik Tanimi Onerileri | Ferda Balancar
- Anadil Meselesinde Top Artik Karsi Takimda | Dilek Kurban
- Yeni Anayasa'nin Terzilik Sorunu | Levent Koker
- Yeni Anayasa ve Dis Politika | Gokhan Bacik
- AK Parti’nin Temkinli Yaklasimi | Menderes Cinar
- Iki Tarz-i Siyaset ve Yeni Anayasa Yapimi Sureci | Murat Ozbank
- TESEV’in Uzlasma Komisyonu’nda Yaptigi Sunuma Dair Gozlemler | Etyen Mahcupyan
EV iSiNiN
UCRETLENDiRiLMESi - Ibrahim Okcuoglu / okcuoglu.ibrahim@gmail.com
http://www.ibrahimokcuoglu.blogspot.com
Gecen yuzyilin '60li ve '70'li yillarinda burjuvazinin gelistirdigi “aile besleyicisi modeli”ne gore kadin, ucretli is “sektoru”nde en fazlasiyla, aile butcesine katkida bulunan birisi olarak kabul goruyordu. Aile ici is bolumunde eskiye gore degisen fazla bir sey yoktu. Burjuvazi bu modeli, toplumsal sinif ve tabakalar tarafindan benimsenip benimsenmemesinden bagimsiz olarak ideolojik bakimdan ideal model olarak genellestirdi. Bu baglam icinde, gelisen yeni kadin hareketi, siyasi faaliyetini, diger seylerin yani sira aileyi zor kullanim, hakimiyet ve somuru yeri veya odagi olarak gundemlestirdi ve evde kadin tarafindan yapilan yeniden uretim isinin (“ev emegi”) ucretsiz oldugunu ve ucretlendirilmesi gerektigini; bu isin gorunur kilinmasini merkezi faaliyetinin bir bileseni olarak gordu. Bunun otesinde, ama aslida bu sorunla dogrudan baglam icinde feminist kadin hareketi, Marksizmin teori ve pratiginin kadinin cikarlarini ve tecrubesini, sinif mucadelesinin ciddiye alinan bir bileseni olarak gormedigini giderek daha guclu bir bicimde dillendirmeye basladi. Feminist kadin hareketi ev isinin sistematik bir teorisini olusturma cabasi icinde Marksist-Leninist politik ekonomiyi de elestirel ele aldi.
Ev isi tartismasi esas itibariyle kapitalizmde odenmeyen yeniden uretim isinin ne anlama geldiginin sistematik bir teorisini olusturmaya odaklanmisti. Bu caba, birbirinden farkli teorik anlayislar arasinda surekli dalgalanmis, gidip gelmistir. Ornegin bir taraftan yeniden uretim isinin analizi icin Marksist kavramlar kullanilmaya calisilmis, ama diger taraftan da kapitalist uretim biciminde ev isinin rolu uzerine cins iliskileri Marksist deger teorisine eklenmek istenmistir. Oyle ki, ev isi “politik ekonominin elestirisinde kor nokta” olarak gorulmus ve bu isin (“emegin”) Kapital'in bir parcasi olmasi gerektigi savunulmustur (1). Devamla tartisma, ev isi Marksist anlamda arti deger uretiminde “uretken” midir yoksa degil midir; odenmeyen ev isi erkegin isgucunun degerinin artmasina veya azalmasina katkida bulunuyor mu yoksa bulunmuyor mu veya ev kadinlari isci sinifinin bir parcasi midir yoksa degil midir konularini ele alarak surmustur. Tartisma iki kutup arasinda gidip geliyordu: Bir taraftan ev isi kapitalist uretim biciminin tam bir parcasi olarak goruluyor ve Marksist deger teorisine yerlestirilmeye calisiliyordu. Diger taraftan da ev isinin kapitalist uretim-ucretli is karsisinda kapitalist olmayan bir karaktere sahip oldugu ve gorece bagimsiz oldugu yorumlari yapiliyordu. Burada acik ki, dogrudan ideolojik ve siyasi bir sorun da tartisilmis oluyordu: Marksizm ve feminizm. Sorun, Marksizm ve feminizmin, karsilikli olarak bir birini dislayan siyasi “proje”ler mi yoksa ortak amaclarin ve stratejilerin ortaya cikarilabilecegi bir eksende calisabilirler mi bicimini aliyordu/aliyor.
Bu ve benzeri tartismalar sonuclanmamistir.
Parlamento disi ilk feminist orgut “Lotta Feminista”yi kuran Mariarosa Dalla Costa (Italyan) yayimladigi “Kadinlar ve Toplumsal Altust Olus” yazisiyla 1970'li yillarda ev isi veya yaygin ve yanlis kullanimiyla “ev emegi” sorununu gundemlestirdi. Mariarosa Dalla Costa'nin savina gore ev isi arti deger yaratir, bu turden calisma kapitalist uretim biciminin onemli bir bilesenidir ve ucretlendirilmesi gerekir. Bu argumanlarla ev kadinlari ile isci sinifi ve sinif mucadelesi arasinda baglam kurmayi amacliyordu.
“Mouvement de Libération de la Femme”in (MLF) ve “Nouvelles questions féministe”in kurucularindan Fransiz sosyologu Christine Delphy, feminist temel tezlerini 1970'de yayimlanan “Ana Dusman” yapitinda dile getirdi; ona gore kadinlarin yaptigi ev isi kapitalizmin ekonomik analizlerinde cogu kez gozardi edilmistir.
Almanya'da sosyoloji profesoru Maria Mies, 1970'li yillarin sonunda kapitalizmde kadin isinin yapisal degersizlestirilmesi tartismalarinda one cikan bir rol oynamisti.
Yine Almanya'da teorilerini Marks ile baglam icinde gelistirmeye calisan feministler, ornegin Frigga Haug, “Feminizmin Tarihsel-Elestirel Sozlugu”nde “ev kadini” ve “ev kadinlastirilmasi” kavramlarina kapsamli yer verir ve Marksist uretim ve yeniden uretim iliskilerini ele alir ve cinsiyet iliskilerinin ayni zamanda surekli uretim iliskileri oldugu sunucuna varir.
Angela Davis (ABD), 1981'de yayimlanan “Women, Race and Class” calismasinda ev isinin kar getiren is olmadigini, cogu kez ilkel bicimlerde bir is oldugunu, bu nedenden dolayi da kapitalizmde degersiz addedildigini ve cogu kez de kadinlar tarafindan yapildigini dillendirir.
Uzatabiliriz. Ama gerek yok. Sorunun ele alinisinda temel goruslerin nasil sekillendigini yukarida belirtilen yazilarda bulabiliriz. Konunun butun feminist akimlar (2) tarafindan nasil ve hangi onemde ele alindigi da ayri bir sorun.
Konunun onemi:
“Gorunmeyen emek” kavrami ... Turkiyeli feminizmin teorisinde ve pratiginde yaygin bir bicimde kullaniliyor. Hatta daha da ileri gidip, “gorunmeyen emek” kavraminin feminist politikanin onunu acan, onun dunyayi anlama ve donusturme perspektifini besleyen bir kavramsal arac konumuna yerlestigini soyleyebiliriz” (3).
Bu onemli sorun son kertede ev isinin nasil ele alinmasinda ve ucretlendirilmesinde dugumlenmektedir. O halde oncelikle ev isi kavraminin tanimini yapmak gerekir.
“Gorunmeyen emek derken, kadinlarin aile icinde, yakinlari ile iliski icinde, yakin erkeklerle iliskilerinde harcadigi emek kastediliyor” (4).
Evde yapilan hemen her turden isler; yasli ve cocuk bakimi, butun ev isleri bu cercevede ele alinmasi gereken islerdir.
Kadinin bu turden calismasi neden “gorunmeyen emek” olarak tanimlaniyor?
Bu konuda Gulnur Acar-Savran “Kadinlarin gorunmeyen emegi neden gorunmez? Bu emek nasil bir toplumsal iliski cercevesinde yer almaktadir?” sorusunu soruyor ve cevaplandiriyor:
“Kadinlarin gorunmeyen emegi, cinsiyete dayali isbolumu ve toplumsal cinsiyet iliskileri cercevesinde harcanan bir emek bicimidir ve patriarkal yapinin en temel dayanaklarindan birisini olusturur. Bu emek gorunmeyen emektir, cunku birincisi dogallastirilmis emektir. Ev ici, aile, ozel alan ve bu alandaki cinsiyetci isbolumu, patriarkanin modern bicimi olan kapitalist patriarka cercevesinde, toplumsal-olmayan dolayisiyla da “dogal” bir alan olarak kurulur. Bu alandaki iliskiler ve pratikler dogallastirilir, kadinlarin yaptiklari isler kadin dogasinin bir parcasi, kadinlarin dogal yatkinliklari olarak sunulur; emek harcama, is degil, davranis bicimleridir bunlar...
Bu emegin gorunmeyen emek olmasinin ikinci nedeni, onun miktarini da gizleyen ev ici calisma duzenidir. Ev icinde yapilan islerin belirlenmis mesai saatleri yoktur” (5).
Emek karsiliksizdir:
“Kadinlar ucret karsiligi baska bir iste calissalar da, tam zamanli ev kadinligi yapsalar da, cocuklari, kocalari ve kocalarinin yakinlari icin harcadiklari bu emek karsiliksiz emektir” (6).
Degerlendirmenin cercevesini belirlemek icin su turden anlayislari bir kenara birakiyoruz:
“Mesele, ev emegi artik deger uretiyor mu uretmiyor mu tartismasindan cikarilmali. Daha somuta indigimizde, isci sinifina butun tarihsel karmasIkligi icinde baktigimizda, emek gucu piyasasinin bu sozunu ettigim faktorlerini de isin icine katmak gerekiyor. Ayrica Marx emek surecini sadece maddi urunleri olan bir surec olarak tarif ediyor. Yapitinin bazi bolumlerinde zihinsel emege de gonderme yapiyor. Ama esas parametresini, cercevesini maddi urunler ureten emek olusturuyor. Oysa kadinlarin bakim icin harcadiklari emek duygusal, zihinsel boyutlari olan bir emek; bu emegin anlasilmasi icin, kamusal alandaki hizmet sektorunun dogru durust tahlil edilebilmesi icin “duygusal/manevi emek” kavraminin da ciddiye alinmasi gerekir diye dusunuyorum” (7).
Burada “duygusal/manevi emek” ve sayin Savran'in da bahsettigi “harcanan fiziksel/duygusal emek (Savran agy.) anlayisini, A. Negri'nin “emek” yorumunu animsattigini belirterek simdilik bir kenara birakiyoruz. Bunlar tanimlanmasi, iceriklendirilmesi gereken kavramlardir. Oncelikle “emek” kavraminin ne anlama geldigi konusunda Markist-Leninist politik ekonomiye yuklenen yanlislarin ortaya konmasi gerekir.
Once “emek” kavramini taniyalim.
“Karsiligi odenmeyen”, “ucretli emek”, “gorunmeyen emek” vb. turden tanimlamalarin burjuva politik ekonomide bir anlami olabilir. Buna diyecegim bir sey yok. Ama bir taraftan Marksizm-Leninizmden bahsetmek, en azindan “emek” kavramini bu anlamda kullanmak ve diger taraftan da emegin degerinden bahsetmek celiskilidir. Marksist-Leninist politik ekonomide boyle bir anlayis yoktur. Boyle bir tanimlamanin bilimsel hicbir yani yoktur ve yanlis olana dayandirilan bir degerlendirmenin de hicbir anlami olamaz.
Emegin degeri yoktur. Degeri olmayan bir sey de deger uretemez. Once burada ortak ve ayni dusunuldugunun anlasilmasi gerekir.
“Bu yanlis dusunce, insanlarin rastlantisal bir yanilgisi degildir. Bu, somurunun gizli, maskeli oldugu ve isverenin ucretli isciyle iliskisi sanki birbirine denk meta sahiplerinin iliskisiymis gibi carpitilmis bir bicimde gorundugu kapitalist uretimin ozgul kosullarindan dogar.
Gercekte, ucretli iscinin calisma ucreti, emeginin degerini ya da fiyatini olusturmaz. Eger emek bir metaysa ve bir degere sahipse, bu durumda bu degerin buyuklugu herhangi bir seyle olculmek zorundadir. Aciktir ki, “emegin degerinin” buyuklugu diger her meta gibi, icinde bulunan emegin miktariyla olculmek zorundadir. Bu kosul altinda su fasit daire ortaya cikar: Emek, emekle olculur.
Ayrica, kapitalist, isciye “emegin degerini” odeseydi, yani emegi tumuyle odeseydi, bu durumda kapitalistin zenginlesmesi icin hicbir kaynagin olmamasi gerekirdi, baska bir deyimle, kapitalist uretim tarzi var olamazdi.
Emek, metalarin degerini yaratir, ama kendisi meta degildir ve kendisi bir degere sahip degildir. Gunluk hayatta “emegin degeri” olarak adlandirilan sey, gercekte isgucunun degeridir” (8).
Is veya calisma, insanin amaca uygun faaliyetidir. Insan, bu faaliyet sureci icinde doga maddelerini kendi gereksinimlerini gidermek amaciyla degistirir. Insanin bu faaliyet sureci, is/calisma sureci sonucunda yarattigi degerde ifadesini bulan emektir. O halde emek, is/calisma surecinde harcanmis olan isgucunun metada cisimlenen yogun ifadesidir. Oyleyse emek, harcanmis isgucu demektir.
Is/calisma, isgucunun harcanma, harcaniyor oldugu sureci ifade ederken, emek, bu surecin sonuclanmisligini; isgucunun harcanmislik durumunu ifade eder. Burada, Almanca’daki “Verausgabung der Arbeitskraft”, isgucunun, calisma surecinde harcaniyor olusunu, “verausgabte Arbeitskraft” veya “geleistete Arbeit” ise isgucunun harcanmislik durumunu, yani emegi ifade eder.
Derdimizi anlatmak istiyorsak kavramlari yerinde ve dogru kullanmak zorundayiz. Bu nedenle “ev isi”nden, “kadinin gorunmeyen isi”nden, “emek harcanmasi”ndan degil “isgucu harcanmasi”ndan, emegin degil isgucunun ucretlendirilesinden, “emegin degeri”nden degil isgucunun degerinden bahsetmeliyiz.
Ikinci bir sorun: Feministlerin soruna iliskin bircok yazisinda Marks'in ev isi sorununu ele almadigindan veya Marksizmin bu sorunu hep goz ardi ettiginden bahsedilir. Bu, buyuk bir haksizliktir. Marks, Kapital'de kapitalist uretim biciminin yasalligini, sermaye hareketini toplumu cinsiyete gore ayirarak ele almamistir; siniflara ayirarak ele almistir. Daha dogrusu kapitalizmin toplumu proletarya ve burjuvazi olarak iki temel sinifa ayirdigi gerceginden hareket etmistir. Kapitalizm var oldugu muddetce veya kapitalizmden bahsettigimiz muddetce bu gercegi degistiremeyiz. Veya degistirebiliriz, ama bu sefer de kapitalizmin Marksist analizinden bahsedemeyiz. Ikisinden birisi. Her ikisini bir araya koyarak veya her ikisinin birbirine karistirilmasiyla yol alamayiz. Veya yol alabiliriz, ama Marksist anlamda yol alamayiz.
Bu nedenle “Marx’in kapitalizm tahlilinin cinsiyet koru oldugunu dusunuyorum” demenin de bir anlami yoktur (“Feminizm Butun Kadinlarin Isyani!", Gelecek, Subat 2006, sayi: 29, 05.04.2006). Marksizmin veya Marks'in kapitalist uretim bicimi analizinin boyle bir iddiasi yoktur. Ama baska bir iddiasi vardir. O da kapitalizmde ucretli is sorununu butun yonleriyle ele almasidir. Veya Marks'in ucretli is sorununu Kapital'de ve baska yapitlarinda butun yonleriyle ele almadigini soyleyebilir miyiz? Soyleyemeyiz. Marks ucretli is degerlendirmesinde ucrete konu olani, yani isgucunu cinsiyete gore ela almiyor. Erkek isgucunde ucretlendirmenin veya kadin isgucunde ucretlendirmenin ozelliklerinden hareketle kapitalist uretim biciminde ucretlendirme sorununa cozum aramiyor. O, sadece genel anlamda isgucunden ve bunun meta olusundan; alinip satiliyor olusundan bahsediyor. Eger bu konuda Marks'in Kapital'inde bir eksIklik varsa, bu eksIkligin uzerine gitmeliyiz.
Aslinda bu sorun Marksizmin bir sorunu degil. Kapitalizmin bir sorunudur. Sermaye, sermaye olabilmek, uretmek ve arti deger elde etmek icin hammaddenin yani sira calistirmak icin isgucu ariyor. Oncelikle isgucu ariyor. Ikinci asamada belki de uretilecek urunun ozelliginden dolayi erkek veya kadin isgucu ariyor olacaktir. Ama oncelikle isgucu ariyor. Veya da son kertede hangi cinsten isgucu aramis olursa olsun oncelikle, satin aldigi isgucune odemeyi cinsiyete gore yapmiyor (Burada sorun ucretin az veya yuksek olup olmadigi degil). Marks bu gerceklikten hareket ediyor.
Bu ve deginmedigimiz daha bircok nedenden dolayi Marks'in, Engels'in, Lenin'in, Stalin'in veya bir butun olarak Marksizm-Leninizmin, Marksist-Leninist politik ekonominin ev isine ve ucretlendirilmesine gerekli onemi vermedigini, gozardi ettigini soyleyemeyiz. Boyle bir iddia Marksist-Leninist politik ekonominin isgucunu cinsiyete gore erkek ve kadin isgucu olarak ayristirdigini ve kapitalizmin analizinden de salt veya daha ziyade erkek isgucunu onplana cikardigini ifade etmek anlamina gelir. Marksizmin kapitalizm analizinde boyle bir anlayistan hareket ettigini soylemek, ancak Marksizmle iliskilenmeyen birisinin isi olabilir. Ve toplumda boylesi insan ve siyasal akimlarin sayisi hic de az degildir.
Yukarida da ornekledigimiz gibi yaygin anlayis soyle: ev isi, aile hizmetidir, odenmeyen ve gorunmeyen emektir. Bu is de genellikle evli kadinlar tarafindan yapilir. Bu isten yararlananlar da erkekler ve cocuklardir. Yani ev kadini calisiyor, ama “emegi” ucretlendirilmiyor. Bunun boyle olup olmadigin ortaya cikartmak icin bir hesap denemesi yapabiliriz.
Soyle dusunelim: Bir anne cocugunun bakimi icin ilk yas yilinda her gun ortalama olarak 6 saat harcamis olsun. Bu bir senede toplam olarak 2.190 saat eder. Sonraki yillarda, diyelim ki 2-7 yas doneminde gunluk bakim zamani her gun 4 saat olsun. Bu durumda toplam olarak 5 sene icin 7300 saat eder. 7 yasindan 12 yasina kadar da gunluk ortalama olarak uc saat harcamis olsun. Bunun toplami 5.475 saat eder. 1-12 yas arasinda annenin cocugu icin harcadigi zaman toplami: 2190+7300+5475 = 14.965 saat. Saatlik ucretin de 5 TL oldugunu dusunelim. Bu durumda anne, cocugu 12. yasini bitirdiginde 74.825 TL almis olacak veya kazanmis olacak.
Burada belirtilen rakamlar tamamen keyfidir. Cocugun bakimi icin gunluk olarak harcanan zamani uzatabildiginiz gibi kisaltabilirsiniz veya cocuk sayisini birden ikiye cikartabildiginiz gibi, cocuk sayisina bir de bakima muhtac yasli ekleyebilirsiniz. Ayni sekilde saatlik ucreti 5 TL degil de 3 TL veya 50 TL olarak da hesap edebilirsiniz.
Varacaginiz sonuc ne olursa olsun, bu turden hesaplamanin veya sorunu bu mantik cercevesinde ele alarak sonuc almaya calismanin ucretli isin odenmesiyle uzaktan yakindan hicbir iliskisi yoktur. Bu hesaplamayla kapitalizmde ucretli isin (calismanin) neye dayanilarak ucretlendirildigini zerre kadar anlamadiginizi, ama en fazlasiyla, Marksist kavramlari bol keseden keyfiyete gore kullanmis oldugunuzu gostermis olursunuz.
Burada karsi karsiya oldugumuz sorun, ucretli is, odenmesi ve “emek” konusunda kapitalist toplumun, burjuva politik ekonominin yuzeyselligine, gorunusune teslimiyetten baska bir sey degildir. Ucretin, emegin odenmesi olarak algilanmasi uzerine yukselen bir politik anlayisin omru ne kadar kisa olur, orasini bilemem, ama ciddiye alinmasi hicbir zaman soz konusu olmaz.
“Burjuva toplumun gorunusunde, iscinin ucreti, isinin fiyati olarak, belli bir miktarda is icin odenen belli miktarda para olarak gorunur. Boylece, herkes, emegin degerinden soz eder ve bunun para olarak ifadesine onun gerekli ya da dogal fiyati der” (9).
Bu yuzeysel gorunuse gore iscinin butun calisma suresinin karsiligi ucret olarak odenmistir. Ama ayni zamanda ev kadininin veya ev erkeginin butun calisma suresi odenmemistir.
Bu yuzeysel degerlendirme son kertede kapitalizmde iscinin somurulmedigi, ama ev kadininin veya erkeginin somuruldugu sonucun goturur. Kacinilmaz olarak bu anlayisa goturur, cunku gorunuste iscinin calisma sureci odenmistir, ama ev kadininin veya erkeginin calisma suresi odenmemistir.
Gercekte ise iscinin isi odenmemektedir. Gercekte isciye odenen, isgucunun yeniden uretimidir. Bu oldukca onemli bir farktir. Aciklanmasi, anlasilir kilinmasi gereken bir fark. Bu farkin aciklanmasiyla, isci ailesinin ev isinin veya ev kadininin “emegi”nin odenip odenmedigi veya ne derece odenip odenmedigi de acikliga kavusturulmus olur.
“Iscinin kapitalistle degisimi basit bir degisimdir; her biri bir esdeger alir; biri para, oteki de fiyati onun icin odenmis paraya aynen esit olan bir meta; kapitalistin bu basit degisimde aldigi, bir kullanim degeridir; otekinin is (gucu, cn.) uzerinde kullanma yetkisidir...
Kapitalist, dogal olarak, onun is (gucunden, cn.) hemen hemen belirlenmis bir sureyle (su veya bu calisma zamaniyla) yararlanmasina karsin, iscinin is (gucunu, cn.) nasil kullanacagi onun icin hic de onemli degildir...Eger kapitalist, isciyi gercekten hic calistirmadan, ornegin iscinin is (gucunu, cn.) yedekte tutmak icin vb. ya da rakibinin kullanim yetkisini elinden almak icin (ornegin tiyatro mudurlerinin sarkicilari, sarki soyletmemek, boylece rakip bir tiyatroda sarki soylemesini engellemek icin bir sezonluguna satin alisi gibi) onun is(gucunu, cn.) yedekte tutmak uzere salt kullanma yetkisiyle yetiniyorsa, degisim tam olarak gerceklesmis demektir” (10).
Ucret is karsiligi degildir, aksine calisma yeteneginin, yani isgucunun karsiligidir:
“Is (gucunun, cn.) pazarda, bir meta olarak satilabilmesi icin, her seyden once, satilmadan once var olmasi zorunludur. Eger isci, is(gucune, cn.) bagimsiz nesnel bir varlik verebilseydi, o, is(gucu, cn.) degil, bir meta satmis olurdu” (11).
Marks, “kadinin gorunmeyen emegi”ni gorunur kilmistir:
“Is gucu denilen bu ozel metayi simdi biraz daha yakindan incelememiz gerekiyor. Butun otekiler gibi, o da bir degere sahiptir. Bu deger nasil belirlenir?
Is gucunun degeri, oteki her metada oldugu gibi, bu ozel nesnenin uretimi ve dolayisiyla yeniden uretimi icin gerekli calisma zamani ile belirlenir. Is gucu bir degere sahip olduguna gore, kendisinde maddelesmis ortalama toplumsal isin belirli bir niceliginden daha fazlasini temsil etmez. Isgucu, yalnizca, bir kapasite ya da canli bireyin gucu olarak vardir. Bunun sonucu olarak, isgucunun uretimi, bu bireyin varligini ongorur. Belli bir bireyin isgucu uretimi, onun kendisini yeniden uretmesinden ya da varliginin devamindan olusur. Bireyin varligini surdurebilmesi icin, belli miktarda gecim aracina gereksinmesi vardir. Bu nedenle, isgucunun uretimi icin gerekli calisma zamani, kendini bu gecinme araclarinin uretimi icin gerekli zamana indirgiyor; baska bir deyisle, isgucunun degeri, iscinin varligini surdurmesi icin gerekli olan gecim araclarinin degeridir.
Ne var ki, isgucu, ancak kullanilmakla gerceklesir; ancak calisma ile kendini faaliyete sokar. Bu arada belirli miktarda insan adalesi, siniri, beyni vb. harcanmis olur ve bunlarin yerine konmasi gerekir. Bu masraf artisi, daha fazla bir gelir ister. Isgucu sahibi, bugun calisiyorsa, yarin da ayni sureci, saglik ve kuvvet yonunden ayni kosullarla yineleyebilmelidir” (12).
Eger ucret, yuzeysel olarak “emegin” (isin) yeterli veya yetersiz karsiligi olarak degil de, Marks'in dedigi gibi iscinin ve ailesinin gecimi icin, yani isgunun yeniden uretimi icin odeme olarak kavranirsa, bu durumda ev kadininin veya erkeginin ev ve cocuklar icin yeniden uretim calismasinin, ucretin yeniden uretiminin bir bileseni oldugu anlasilir. Yani Marks'a gore ev ve cocuklarin bakimi icin harcanan zaman, ucretin bir bileseni olarak odenmektedir.
Kendimizi kandirmayalim. Kapitalist ne iscinin isini/calismasini ne de ev kadininin isini/calismasini odemektedir. Kapitalist sadece ve sadece meta-isgucunun degeri icin odeme yapmaktadir. Bu deger de isgucunun yeniden uretim masraflari tarafindan belirlenmektedir. Ev kadininin veya erkeginin yeniden uretim calismasi (ev ve cocuklarin bakimi vs.), isgucunun yeniden uretim masraflarinin bir bilesenidir; ucretin bir bilesenidir. Burada soz konusu olan da sadece iscinin degil, isci ailesinin varligini surdurebilmesidir. Tam da bu nedenle iscinin isi odenir demek ne kadar yanlissa, ev kadininin veya erkeginin yeniden uretim icin calismasi odenmiyor, gorunmuyor demek de o kadar yanlistir.
Aileyi gecindirmek icin ucretin dusuk olmasi durumunda -ki bu kapitalizmde genel gecerli bir durumdur- kapitalist isgucu-metanin yeniden uretim masraflarini karsilamaz. Bu durumda odenen ucret, isgucu-metanin degerinin altina dusmus demektir.
“O halde, isgucunun uretim maliyeti nedir? Bu, isciyi isci olarak muhafaza etmek ve isciyi isci durumuna getirmek icin gerekli olan masraflardir...
Basit isgucunun uretim maliyeti, demek ki, iscinin varolus ve ureme masraflarindan olusur. Bu varolus ve ureme masraflarinin fiyati, ucreti meydana getirir. Bu bicimde belirlenen ucrete, asgari ucret denir. Bu asgari ucret, metalarin fiyatlarinin genel olarak uretim maliyetleri ile belirlenmesi gibi, bir tek birey icin degil, bu bireylerin meydana getirdikleri tur icin gereklidir. Var olmak ve uremek icin tek tek yeterli ucret alamayan milyonlarca isci vardir; ama tum isci sinifinin ucretleri gosterdikleri dalgalanmalar icerisinde, bu asgariye esitlenirler” (13).
Burjuva hukukun amaci, sermayenin, burjuva sinifin cikarlarini korumaktir. Bu hukuk gunumuz kosullarinda evlilikte mulkiyet ortakligini normal durum olarak gormektedir; ailenin butun gelirleri her iki tarafin ortak malidir. Bu anlamda ev kadini veya erkegi, ucretin esit ortagidir.
Bu burjuva anlayis Turkiye'de de gecerlidir. Turkiye'de de burjuva hukuk, evlilikte ortak mal edinmenin normal bir durum oldugunu kabul etmektedir (14).
Ev isi ucretlendirilmiyor, gorunu degil diyenler, burjuva toplumda, ornegin Turkiye'de ucretlendirmede, ornegin asgari ucretlendirmede hangi faktorlerin; degiskenlerin belirleyici oldugunu bilmiyorlar mi? Ornekleyelim (Biraz ayrinti olacak, ama olsun):
Kadinin “gorunmeyen emeginin” ucrete nasil yansidigini -istiyorsaniz nasil gorunur oldugunu diyelim- ornekleyelim:
01.01.2012-30.06.2012...tarihleri arasinda gecerli olan aylik asgari ucret 886,50 TL dir.
Simdi bilesenleri degisen birkac aile ornegini ele alalim.
Birinci durum: Bekar.
Ikinci durum: Cocuksuz aile; erkek calisiyor, kadin calismiyor ve kadinin herhangi bir geliri yok.
Ucuncu durum: Tek cocuklu aile; erkek calisiyor, kadin calismiyor ve kadinin herhangi bir geliri yok.
Dorduncu durum: Iki cocuklu aile; erkek calisiyor, kadin calismiyor ve kadinin herhangi bir geliri yok.
Besinci durum: Uc cocuklu aile; erkek calisiyor, kadin calismiyor ve kadinin herhangi bir geliri yok.
Altinci durum: Dort cocuklu aile; erkek calisiyor, kadin calismiyor ve kadinin herhangi bir geliri yok.
Cocuklarin yasini da goz onunde tutarak yapilan hesaplamada her bir durum icin farkli sonuclar elde edilecektir; her bir durumda alinan aylik ucretin farkli oldugunu gorecesiniz. Kadinin varligi, cocugun varligi, cocuk sayisindaki degisim neden ucrete yansiyor? Neden?
Her halukarda bunun bir izahinin olmasi gerekir!
Yukaridaki ornekte ucretin bilesenlerini, bu bilesenlerin degisken oldugunu ve ucretin de bu bilesenler ve degiskenlik durumu goz onunde tutularak hesaplandigini goruyoruz. O halde feministlerin israrla gorunmeyen dedigi pekala gorunuyor.
Buna ragmen gorunmuyor diyebilirler. Olabilir ama bu, Marksizm kadinin emegine onem vermemistir vb. tarzinda gondermelerle yayilmamalidir. Neden bu anlayis israrla Marksizme mal ediliyor?
Sonuc itibariyle, ucretli isin karsiligi odeniyor ev isi odenmiyor veya gorunur degil diyen Marksist ucretli is analizinden ve de burjuva hukuktan bihaberdir.
En beteri ise, ucretli is odeniyor, ev isi odenmiyor demekle ucret, calisan erkegin mulkiyetindedir ve kadinin ev harcamasi icin erkege “yalvarip yakarmasi gerekir” turunden anlayislarin savunucusu olundugunun farkina varilmamasidir.
Feminizm tarihsel rolunu oynuyor ve kadinlarin ve erkeklerin her turlu somuru ve baskiya karsi mucadele birligini boluyor:
Kadinin cifte somurulmesinin nedeni kapitalist ucretli is olgusunda aranmalidir. Bunun boyle oldugunu da ortaya cikartan Marksizmdir. Ucrete bagli kadinin isgucu, olmasi gerekenden daha dusuk degerlendirilmekte ve kadin sadece aile butcesine katkida bulunan olarak gorulmektedir. Buna karsin feminizm ne diyor? Kadinin cifte somurulmesinin nedenini bir taraftan isletmede (uretimde) -bu dogrudur- ama diger tarafta da odenmeyen ev isinde aramaktadir. Sorun burada. Kadinin ev isi -asagida da gosterecegimiz gibi- erkegin aldigi ucret uzerinden ucretlendirilmistir veya ev erkeginin ev isi, calisan kadinin ucreti uzerinden ucretlendirilmistir. Diger taraftan ev isi, ailede ucret karsiligi calisanin (eslerden birisi) ucretinden bagimsizlastirilirsa, ortaya tamamen farkli bir iliski cikar. Bu durumda kadinin veya erkegin ev isi veya aile ici is, mubadele -degisim- icin degil de kendi ihtiyaci icin uretildiginden dolayi kapitalist somuru de olamaz. Bu durumda ev isi yapan en fazlasiyla kendi kendini somurmus olur.
Kapitalizmde somurunun kosullari, kapitalist ucretlendirme Marks tarafindan Kapital'de oldukca ayrintili anlatilmis; somurunun ve ucretlendirmenin kapitalist ekonominin hangi nesnel yasalarina gore gecerlilik kazandigi ortaya konmustur. Konumuz baglaminda kapitalizmi kapitalizm yapan onun ekonomik nesnel yasalaridir. Marksizmin bu konuda gorusunun oldukca acik olmasina ragmen feministler, en azindan bir kismi, yeniden uretim isinin kapsaminin, cesitliliginin ve toplumdaki yerinin Marksizm-Leninizm tarafindan yeterli derecede ele alinmadigini veya kapitalist uretim biciminin uretim kosullarini elestirirken bu sorunlari yeteri kadar ele almadigini savunabiliyorlar. Bu haksizlik degil mi? Hizmet “sektoru”nun bu devasa anlamli ve kapsamli alani guya ucretli is lehine goz ardi edilmis! Neden ihmal edilmis sorusuna su cevap da verilebilir: Bu teoriyi gelistirenlerin cogu erkek oldugundan ve evde yeniden uretim isiyle pek fazla ilgileri olmadigindan dolayi denebilir!
Ev isi, kadini erkekten kurtarmak icin toplumsallastirmasi gereken basit bir is olarak gorulemez. En basitinden temizlik is de bir fabrika isinden daha az zor ve daha az yipratici ve yaratici degildir. Bu isin kadini ne hale getirdigini Lenin cok iyi acikliyor:
“Koylu ve isci kadinlar, “ev isinin ayrintili isleri tarafindan boguluyorlar, baskilaniyorlar, asagilaniyorlar; bu is onlari mutfaga ve cocuk odasina bagliyor ve onlarin yaratici guclerini neredeyse barbarca, uretken olmayan, kucuk, sinir bozucu, kuntlestiren, ic karartici bu calismayla bosa cikartiyor”(15).
Bu yalitilmis ve angarya karakterli ev isinin sadece veya neredeyse sadece isci sinifindan ve emekci yiginlardan kadinlarin sorunu oldugunu soyleyebiliriz. Varlikli kadinlarin boyle bir sorunu yok; maddi olanaklariyla bu isleri isci sinifindan kadinlara yaptiriyorlar. (hizmetciler, cocuk bakicilari, ev isi yardimcilari). Bu demektir ki, ev isi isci sinifi acisindan baska bir anlama ve isleve sahiptir. Ucret, kadin veya erkek sadece calisan iscinin degil, bir butun olarak isci sinifinin; dolayisiyla ailenin (kadin/erkek, cocuk) yeniden uretim masraflarini icerir. Erkek iscinin ucreti, aile ucreti olarak belirlenmistir. Erkek ve kadin ucreti arasindaki fark bu nedenden dolayidir. Demek oluyor ki, kapitalist ucret sisteminde baskici islevleri ve kadini kucuk dusurucu roluyle birlikte ailenin yeniden uretimi zorunlulugu icseldir. Bu sistemden bireysel bir kurtulus yoktur.
“Isci sinifinin yasamaya devam etmesi ve yeniden uretilmesi, sermayenin yeniden uretilmesinin her zaman icin zorunlu bir kosuludur. Ama kapitalist, bunun yerine getirilmesini, iscinin hayatta kalma ve ureme icgudusune rahatca birakabilir. Butun kapitalistler, iscinin bireysel tuketimini elden geldigince tamamen zorunlu olan maddelere indirgemeye buyuk dikkat gosterirler” (16).
Acik ki burada sermaye, yeniden uretimin yerine getirilmesinin hangi kosullarda olacagini isci sinifina birakmis oluyor. Marks'in bu anlayisini zorlayarak ondan su sonuc cikartilmamali veya cikartilamaz: Yeniden uretim sorunu sadece ozel bir sorundur. Bu nedenle bu dogal ihtiyaclar sorununun teorilestirilmesinin ve yasanmakta olan ekonomik sisteme entegre edilmesinin anlami yoktur. Boyle dusunmenin ne denli yanlis oldugunu Marksist-Leninist politik ekonomi, Marks'in konuya iliskin dusunceleri ortaya koymaktadir.
Isci sinifinin, ailenin yeniden uretimini nasil sekillendirecegine sermaye mudahale etmez; ucret sisteminin belirtilen ozelliginden dolayi bu isi kadinlara birakmistir. Ailenin ucreti nasil kullanacagi sermaye iliskisinin disindadir. (Ama ornegin reklamlarla yonlendirebilir) Suphesiz, kapitalizmde ucretin ne kadar olacagi bellidir ve her bir isci ailesinin varligini surdurebilmesi icin yapmasi gereken asgari harcamalar da bellidir. Yani isci ailesinin ucreti istedigi gibi kullanma “ozgurlugu”nun sinirlari vardir.
Ayni zamanda kapitalizmde cocuk bakimi, yaslilarin bakimi ailelerin sirtina yikilmistir. Bu da bir “ozgurluk”tur!
Evde ucret, somuru ve meta uretimi yok; aile fertleri arasinda ev iliskilerinde bu kategorilerin yeri yok. Ev isinde “urun” uretilen -cogunlukla kadin- tarafindan tuketiciye -cogunlukla erkek ve cocuklar- meta olarak satilmiyor. Dolayisiyla ev isinde pazarlanmasi icin uretim yapilmiyor. Tam tersine iscinin ucreti ailenin yeniden uretimi icin yiyecek, giyecek, bakim, kira vb. bicimlerde harcaniyor. Bu, gelirden yapilan bir harcamadir. Gelirden yapilan harcama, hangi bicimde olursa olsun arti deger uretimini ve dolayisiyla somuruyu dislar. Marksist teori boyle diyor. Bunu dogru bulmayabilirsiniz, Marksizm bu konuda yanlis dusunuyor diyebilirsiniz. Buna bir diyecegim yok. Ama Marksizmde olmayan da, ona mal edilmemeli.
Marksizm-Leninizm ev isinin veya bu isin kadinlarin sirtina yikilmasinin baskici oldugunu vurguluyor. Ama bunu isin kendisinden dolayi yapmiyor. Sosyalizmde ve komunizmde de insanlar ev temizligi yapacaklar, cocuga bakacaklar veya yemek yapacaklar. Burada sorun bu turden islerin kadinin sirtina yikilmasidir. Ortadan kaldirilmasi gereken bu turden isler degil, bu islerin kadinin sirtina yikilmasi olgusudur. Bundan dolayi kapitalizmde ev isinin baskiciligi ve bunun da kadinin baski altina alinmasindaki rolu, yikilmasi gereken toplumsal bir iliski olarak gorulmelidir.
Ev isinin ucretlendirmesi talebi, Fourier'in “calisma hakki” talebini animsatiyor: Sinifsal acidan; mulkiyet iliskileri ve karakteri acisindan bakildiginda ev isinin ucretlendirilmesi anlayisi ile kapitalizmde “calisma hakki” anlayisi arasindan bir fark yoktur.
Her iki talebin ideolojik bir sorun oldugunu; sinifsal durus sorunu oldugunu gostermek icin “calisma hakki”nin ne anlama geldigine bakalim:
Kapitalizmde isyeri birbirinden oldukca farkli iki meta sahibi tarafindan ”ozgur anlasma“ sonucunda verilir. Taraflardan birisi uretim araclarina, tuketim maddelerine, paraya sahip olandir ve yabanci isgucuyle sermayesini cogaltmak isteyendir. Bunlar, isyeri arzinda bulunanlardir; sermayelerini cogaltmak icin yabanci isgucu satin alirlar. Taraflardan digerini ise ucretli isciler olusturur. Bunlar da uretim araclarina, tuketim maddelerine, paraya sahip olmadiklari icin isguclerini satarlar; yasamak icin zamanlarini, enerjilerini, edindikleri bilgiyi sermaye sahiplerine parca parca satarlar.
Bu durumda calisma hakkinin gerceklestirilmesi icin hangi olanaklar vardir? Kapitalist, ihtiyac duymadigi isciyi, somurusu devlet tarafindan ustlenildiginde; alacagi ucret devlet tarafindan subvanse edildiginde calismaya zorlayabilir. Kapitalist, “sana is veririm, ama masrafini devlet ustlenmelidir” diyebilir. Her halukarda her calisma hakki, ucretli iscilerin devlet tarafindan zorla calistirilmasidir ve ayni zamanda sermaye acisindan devlet tarafindan subvanse edilmis arti deger elde etme olanagidir.
“Gorunmeyen emegin” gorunur kilinmasi, “ev ici isin ucretlendirilmesi” gibi ”Calisma hakki“ da temel insan hakki olarak sunulmaktadir. Kimler bu talebe sahip cikiyor, gerceklesmesi icin mucadele ediyor veya etmis diye sordugumuzda karsimiza kucuk burjuva cevreler, feministler ve sosyal demokratlar; sosyal demokrasinin etkisi altinda olan sendikalar cikmaktadir. Her iki talep de ilk bakista tamamen dogru gozukuyor. Hele kitlesel issizligin yaygin oldugu gunumuzde issizlik baglaminda bu talepler daha da onemli olmuyor mu? ”Calisma hakki“ baglaminda sosyal demokratik ve revizyonist anlayisa gore bu talep milyonlarca insanin var olusunun teminati olarak algilaniyor; oyle ki diger butun temel haklarin gerceklesmesi icin on kosul olarak goruluyor. Gercekten de insanca bir yasam icin calismak her insanin hakki olmalidir. Engels'in dedigi gibi insani insan yapan; hayvanlar aleminden ayrilmamizi saglayan is/calisma degil miydi? Oyle ki, calismak insanin gelismesi icin temel oneme sahip oldugu icin “calisma hakki” BM-Insan Haklari Aciklamasina da alinmisti. Bu aciklamanin 23. maddesinde soyle denir: “Her insan calisma, meslek secimi ozgurlugu, uygun ve tatmin edici calisma kosullari ve issizlige karsi korunma hakkina sahip olmalidir”.
Burada temel soru veya sorun su: Anayasal olarak kabul edilmis dahi olsa kapitalizmde calisma hakki ve ev isinin ucretlendirilmesi gerceklesebilir mi? Bu mumkun mudur? Kapitalizm, burjuva toplum sinifli bir toplumdur. Bu nedenle hakim hukuk, hakim toplumsal iliskileri ifade eder; hakim hukuk, hakim sinif olan burjuvazinin hukukudur, bu hukuk da uretim araclarinin ozel mulkiyetine dayanir; bu mulkiyeti korumak icin vardir. Bu durumda, issizlige neden olan ve kadini eve baglayan kosullar hukuk araciligiyla ortadan kaldirilamaz. Bu, burjuvaziye kendini ortadan kaldir demek anlamina gelir. Bu nedenle, somuru hakki uzerine kurulmus toplumsal bir duzende calisma hakkini ve ev isinin ucretlendirilmesini teminat altina almak imkansizdir; hem somuru hakki hem de calisma ve ev isinin ucretlendirilmesi hakki ayni zamanda bir arada gerceklesemez; bunlar birbirlerini dislar.
Marks, burjuva toplumda somuru ve kar baglaminda analiz yaparken su sonuca varir:
“...Calisma hakki, burjuva anlamda, mantiksizliktir, bos, acinacak bir istektir. Ama calisma hakkinin gerisinde, sermaye uzerindeki iktidar vardir, sermaye uzerindeki iktidarin gerisinde uretim araclarina sahip cikmak, onlari birlesmis isci sinifina bagimli kilmak, yani ucretli isin, sermayenin ve bu ikisi arasindaki karsilikli iliskilerin kaldirilmasi vardir...” (17).
Acik ki, calisma hakkiyla mulkiyetin karakterini degistirme eylemi; kapitalist sistemi asma eylemi, yani devrim arasinda kopmaz bir bag vardir.
Marks, Engels'e yazdigi 1857 tarihli mektubunda calisma hakki uzerine “calisma hakkina karsi ateslice ortaligi velveleye veren kapitalistler simdi her tarafta hukumetlerden kamusal destek talep ediyorlar...yani devletin sirtina dayanarak kar etme hakkini gecerli kiliyorlar” der (18).
Ayni konu uzerine Engels de sunu soyler:
“Calisma hakki Fransiz sosyalisti Fourier tarafindan ortaya cikartilmistir...Fourieristler, tam da tehlikeli olmayisindan dolayi (bu) safsatayi yayginlastirmislardir.
1848'de Parisli isciler, mutlak teorik kafa bulanikligindan dolayi (ve) oldukca pratik, oldukca az utopik, oldukca gerceklesebilir gozuktugu icin bu talebi kabullendiler.
Hukumet ise bu talebi kapitalist toplumun gerceklestirebilecegi yegane tarzda gerceklestirdi...devlet isletmelerinde.
Calisma hakki 1861-64 pamuk krizi doneminde burada, Lancashire'de sehir isletmelerinde ayni bicimde gerceklestirildi.
Ve Almanya'da keza aclik ve dayak (anlamina gelen) isci kolonilerinde gerceklestiriliyor; buna simdi darkafali bayiliyor.
Tekil talep olarak calisma hakki asla baska turlu gerceklestirilemez.
Bunun kapitalist toplum tarafindan gerceklestirilmesi talep ediliyor. Bu toplum bu talebi ancak kendi varolus kosullari icinde gerceklestirebilir ve bu toplumdan talep edildiginde, bu kosullarda edilen taleptir, yani devlet isletmeleri ve is evleri talep edilmektedir” (19).
Acik ki calisma hakkinin gerceklestirilmesi icin bolca devlet isletmesi kurulmalidir!
Ev isinin ucretlendirilmesi, ucretlendirilme hakki talep etmektir. Kimden talep edilecek, muhatap kim? Muhatap, ev isi yapan kadinin calisan kocasi veya ev isi yapan erkegin calisan esi olamayacagina gore devlettir.
Her iki talepte de muhatap devlet oluyor.
Bu her iki talep, tekil talep olarak, hak olarak asla baska turlu gerceklestirilemez.
Burada her iki talebin savunuculari taleplerinin kapitalist toplum tarafindan gerceklestirilmesini bekliyorlar. Bu talepleri savunanlar, hakim sinifin bunlari ancak ve ancak kendi varolus kosullari icinde gerceklestirebilecegini unutuyorlar. Burjuva sistemin var olus kosullari da bu her iki talebin gerceklemesini dislamaktadir.
Devletten her tarafta devlet isletmesi acmasini veya is evleri kurmasini, ev isi yapanlara ucret vermesini talep etmek sermayeyi, burjuva sistemi anlamamakla es anlamlidir.
Veya “ev isinin ucretlendirilmesi”ni, “calisma hakki”ni talep edenler dogrudan guclu devlet talep ediyoruz demiyorlar mi? Diyorlar, belki bilerek, belki de farkina varmadan! Evet, bu taleplerin bu sistemde; kapitalizmde, burjuva mulkiyet temelinde gerceklesmesini talep edenler; develet “herkese is bul”, “ev isine ucret ver” diyenler guclu devlet talep etmiyorlar mi? Ediyorlar.
Yasadigimiz kosullar neyse o kosullarin orgutleyicisi olan devlete, “devlet baba” demiyorlar mi? Diyorlar.
Fasizmin uygulayicisi mekanizmaya “pedersahilik” atfetmiyorlar mi? Ediyorlar.
O zaman halki her gun “gazlayan”, “sulayan”, iceri tikan devlet, “kerim devlet” olmuyor mu? Oluyor. Yani devleti, “soylu”, “asil”. “eli acik”, “comert” yapmis olmuyor musunuz? Oluyorsunuz.
Sonra da bu duzeni degistirmekten, yikmaktan, sosyalizmden bahsedeceksiniz, oyle mi?!
“Ev isinin ucretlendirilmesi” veya “calisma hakki”, “bakim ekonomisi” talep etmek degil mi?
“Ev isinin ucretlendirilmesi” veya “calisma hakki”, insanlari acliga mahkum eden, iliklerine kadar somuren, asgari ucret adi altinda resmen ve dupeduz ac birakan, kadinlarin oldurulmesini, taciz ve tecavuzu kaniksatmaya calisan, ideolojisi kadini “ikinci sinif” gormekte ibaret olan bu duzene umut baglamak anlamina gelmiyor mu? Geliyor.
Bu taleplerin gerceklestirilmesi icin mucadele aslinda “guclen devlet” mucadelesidir; “guclen de bu taleplerimizi yerine getir” mucadelesidir.
Sayet boyle degilse, “biz oyle demiyoruz” deniyorsa, o zaman ne diyorsunuz? Bu taleplerin muhatabi kim?
Yoksa “ev isi ucretlendirilsin” derken muhatap calisan erkek mi oluyor? Bunun tersi de olabilir, muhatap calin kadin da olabilir.
Bu durumda isler karisir. Odeme gunluk mu olacak, haftalik mi olacak, aylik mi olacak, ucretin tutari ne kadar olacak... Diyelim ki, aylik olsun ve asgari ucret uzerinden odeme yapilsin. Bu durumda evde calisanin aldigi butun aylik ucret, ev isi yapana ucret olarak odenecektir. O zaman kira, varsa cocuklarin masrafi, temel giderler kim tarafinda ne ile odenecek? Burada soru ve sorunlari cogaltabilirsiniz. Oyle ki aksam saatlerinde -diyelim ki 1900-2200 arasinda- hemen her evde muhasebe yapilacagi icin medya aksam program akisini degistirmek zorunda kalacaktir.
Olmuyor degil mi? O zaman ev isi ucretlendirilmesinde ailede calisan muhatap olamaz.
Sayet muhatap devlet degilse, calisan erkek veya kadin degilse, muhatap kim? Kimin bu talebi duymasi, sahiplenmesi isteniyor?
Veya “calisma hakki” baglaminda devlet kastedilmiyorsa, geriye tek ihtimal kaliyor. O da ozel sektor!
Yoksa veya boylece ozel sektorun “devlet baba”dan daha merhametli, daha “kerim” oldugu mu savunuluyor?
Diyelim ki, kadin veya erkek ev isi yapmakla arti deger uretiyor, somuruluyor anlayisindasiniz. O zaman Marksizm size sunu soyler: Ucretlendirmenin muhatabi devlet de olsa, ailede calisan da olsa, ev isi yapan kesinkes somurulmuyor, arti deger uretmiyor. Cunku ev isi yapanin ucreti sermaye tarafindan odenmiyor. Devlet de, ailede calisan da odemeyi gelirden yapiyor. Gelirden yapilan odeme, sermayeden yapilan odeme degildir. Dolayisiyla burada sermayeyi cogaltma amacli bir iliski yoktur. Teori boyle diyor.
Savinizi Marksizme sigdirmadan, ona mal etmeden yapilandirin.
“Ev isinin ucretlendirilmesi” gibi “Calisma hakki” slogani da tamamen yanlis olan, tamamen ideolojik olan bir slogandir. Her ikisi de iki sistem arasindaki uzlasmaz celiskiyi ifade eder; devrim ile reform, ozel mulkiyet ile toplumsal mulkiyet arasindaki aynilasma veya farklilik ne ise onu ifade eder. Bu talepler kulaga, duygulara hitap edebilirler, ama bu duzeni savunmanin, reforme edilmis ozel mulkiyet, somuru duzeninin yaninda olmak anlamina gelir. Bu sloganlar kullanilmaya baslaninca arkasi gelecektir. Bu sistem isgucunu satana; isciye isgucunu ozgurce satma hakkini taniyor, ama sistemin kendisi “calisma hakki” diye bir hak tanimiyor; “isgucunu ozgurce satabilirsin, ama alip almamak veya hangi kosullarda satin alip almamak bana baglidir” diyor. “Calisma hakki” talep edilince sistemin herkese is bulmak zorunda oldugu, ozel sektor bulmazsa devlet “baba”nin bulmak zorunda oldugu savunulmus oluyor. Otesinde bunu savununca kapitalizmde issizligin ortadan kaldirilabilecegi savunulmus oluyor. Oyle ya “calisma hakki” gerceklesirse ortada issiz kalmaz, kapitalizm issizlik sorununu cozer vs.
Ev isinin ucretini kim odeyecek diye sorarsaniz, calisma hakki talebinde konaklarsiniz.
Bu talepler, guncel veya perspektif olarak, nasil kullanilirsa kullanilsin, bunlara hangi anlam yuklenirse yuklensin kucuk burjuva -daha dogrusu kucuk burjuva sosyalistlerinin talebidir.
“Kadin emeginin gorunur kilinmasi”, daha dogrusu toplumsallastirilmasi; ev isinden bagimsizlastirilmasi, “Calisma hakki” gibi sistemsel talepler ancak sosyalizmde; uretim araclarinin toplumsal mulkiyette oldugu ve uretimin toplumun refahi icin yapildigi kosullarda gerceklesir. Nitekim Sovyetler Birligi Anayasasinda bu hak kapsamli olarak yer alir ve uygulanir. Orada soyle deniyordu: Anayasa (1936 Anayasasi) “Calisma hakkini sadece ilan etmez. Bilakis, Sovyet toplumunda krizlerin olmadigi gerceginin, issizligin yok edildigi gerceginin yasal teyidiyle teminat altina alir” ve 1947 Anayasasinda da “SSCB vatandaslari, calisma hakkina; yani isin nicel ve nitel durumuna gore ucretlendirmedeki guvence altina alinmis calisma hakkina sahiptir”(madde 118).
Kapitalizmde isgucunun degeri:
Hep sozu edilen isgucunun degeri nedir, nasil olculur; isgucu olgusunun konumuz acisindan anlami nedir?
Aile ucretinin cok sayida kisiye dagitilmasina (kadin calismasina)-Isgucunun dusen ve artan degerine bakalim:
“Is gucunun degeri, yalniz yetiskin iscinin yasaminin devami icin gerekli calisma zamani ile degil, ayni zamanda ailesinin bakimi icin gerekli olan calisma zamaniyla da belirleniyordu. Makine, bu ailenin butun uyelerini is pazarina surerek, yetiskin erkegin is gucunun degerini butun ailesinin uzerine dagitmistir. Boylece, erkegin isgucunun degerini dusurmustur. Dort kisilik bir ailenin isgucunun satin alinmasi, belki de, eskiden yalniz aile reisinin isgucunun satin alinmasindan daha pahaliya mal olabilir, ama buna karsilik simdi bir gunluk calismanin yerini dort gunluk calisma almis ve bir kisiye gore dort kisinin arti isinin fazlaligi oraninda, fiyatinda bir dusme olmustur. Ailenin yasayabilmesi icin artik bu dort kisi yalniz calismis olmayacak, kapitalist icin arti isi de cogaltacaktir” (20).
Burada soylenen oldukca acik. Isgucunun degerinin belirlenmesinde aile fertlerinin hepsi rol oynamaktadir. Burada soyleneni uzun uzun yorumlamaya gerek yok. Nokta nokta belirtelim:
Birincisi: Feminist anlayisa gore Marksizm ev isinin ucretlendirilmesi sorununa gereken onemi vermemistir. Bu anlayisin ne kadar yersiz, yanlis ve haksizligin ifadesi oldugunu en azidan Marks'in konuya iliskin olarak bu makalede ele aldigim anlayislari gostermektedir.
Ikincisi: Calisan erkek veya kadin olsun veya bir ailede bir kisi veya birden fazla kisi calismis olsun, sonucta sermaye, ucretlendirme sorununda kadin-erkek ayrimina, kim calismaya gidiyor, kim ev isi yapiyor ayrimina bakmiyor. Sermaye, soz konusu isci ailesinin ayakta kalabilmesi, yarin da somurulebilmesi icin gerekli ihtiyaclarinin karsilanmasi baglaminda zorunlu calisma zamaninin ne kadar olacagina bakiyor. Bu degerin hesaplanmasinda sadece erkegin yasamini devam ettirmesi icin gerekli calisma zamani dikkate alinmiyor, tersine “ailesinin bakimi icin gerekli olan calisma zamani” hesaba katiliyor. Burada isci ailesinin evine giren ucretin ortak oldugu acikca ifade ediliyor.
Ucuncusu: Bir isci ailesinde sermaye tarafindan somurulenlerin; isgucunu satanlarin sayisi arttikca, baslangicta tek basina calisan, bundan dolayi gorece yuksek ucret alan erkek (veya kadin) iscinin ucreti duser; diger calisanlarin calismasi ucretlendirmede hesaba katilir.
Dorduncucu: Bir ailede birden fazla kisinin calismasi erkegin isgucu degerini dusurmektedir. Yani erkegin isgucu degeri kadinin varligindan bagimsiz olarak ele alinip, kadin, erkek tarafindan somuruluyor, ev isinin karsiligi yok denemez.
“Iscinin, gunluk ya da haftalik calismasi karsiliginda aldigi para miktari, onun nominal ya da degere gore hesaplanan ucret tutarini olusturur. Ama, isgununun uzunluguna, yani bir gunde saglanan is miktarina gore, ayni gunluk ya da haftalik ucretin, isin (isgucunun, c.n.) birbirinden cok farkli fiyatlarini, yani ayni is miktari icin cok farkli para miktarini temsil edebilecegi de aciktir. Bunun icin zamana gore ucreti de incelerken gene gunluk ya da haftalik vb. ucretin toplami ile isgucunun fiyati arasindaki ayrimi dikkate almamiz gerekecektir” (21).
Cocuklarin yetistirilmesi icin masraflar ve egitim/yetistirme isi:
“Is gucu sahibi de olumludur. Oyleyse, pazardaki varliginin surekli olabilmesi icin -ki, paranin durmadan sermayeye donusmesi bunu gerektirir- isgucu saticisinin, yasayan her bireyin kendisini surdurdugu sekilde, yani dollenerek varligini surdurmesi gerekir. Asinma, yipranma ve olum nedeniyle, pazardan cekilen isgucunun yerini, hic degilse ayni miktarda yeni isgucunun surekli olarak doldurmasi gerekir. Boylece, bu ozel meta sahiplerinin soyunun pazarda varliklarini surdurmeleri icin, isgucu uretimi icin gerekli gecim araclarinin toplami, iscinin yerini dolduracak olanlarin, yani cocuklarinin gereksinmelerini de karsilayacak sekilde olmalidir” (22).
Burada da ayni anlayisi, dolayisiyla feminizmin konumuza iliskin Marks'i veya Marksist-Leninist politik ekonomiyi ne denli anlamadigini gormekteyiz. Soyun surmesi, isci pazarinda satilmaya hazir yeterli isgucunun hazir bulunmasi icin gecim araclarinin toplami sadece ve sadece calisan erkegin gecim araclariyla sinirli degildir; buna kadinin ve cocuklarin gereksinimleri de dahildir.
Kaynaklar:
1) Claudia von Werlhof: Frauenarbeit: der blinde Fleck in der Kritik der politischen Okonomie, In: Beiträge zur feministischen Theorie und Praxis, Heft 1, 1978.
2) Feminist akimlar: 1)Evrenselik; 2)Radikal Feminizm; 3)PsIkanalitik Odaklanmis Feminizm; 4) Marksist Feminizm; 5)Freud-Marksist Feminizm; 6)Materyalist Feminizm; 7)Otonom Erken ve Kadin Feministler; 8)Dekonstruktif Feminizm; 9) Differensyal Feminizm; 10)Gyno Odakli (kadinlik Odakli) Feminizm; 11)Magik (ezoterik) Feminizm; 12) Bireysel Feminizm.
3) Gulnur Acar-Savran; “Kadinin Gorunmeyen Emegi”, “Ikinci Basima Onsoz”den.
4) “Feminizm Butun Kadinlarin Isyani!", Gelecek, Subat 2006, sayi 29, 05.04.2006.
5) Gulnur Acar-Savran; Agy.
6) G. A. Savran: Agy.
7) “Feminizm Butun Kadinlarin Isyani!", Gelecek, Subat 2006, sayi: 29, 05.04.2006.
8) SSCB Ekonomi Enstitusu Bilimler Akademisi, Politik Ekonomi, Ders Kitabi, Cilt I.
9) Karl Marks; Kapital, C. I, s. 508.
10) Karl Marks; Grundrisse, s. 200/201.
11) K. Marks; Kapital, C. I, s. 509.
12) K. Marks, Kapital, C. I, s. 173/174.
13) K. Marx, Lohnarbeit und Kapital, MEW, C. 6, s. 407.
14) Yasal mal rejimi (edinilmis mallara katilma rejimi) madde 202'de duzenlenmis ve devami maddelerde mal rejimlerine iliskin genel hukumler yer aliyor. Madde 218 ve devami maddeler edinilmis mallara katilma rejimini duzenliyor. Madde 242 ve devaminda da diger mal rejimleri yer aliyor. Bu yasa 1 Ocak 2002'de yururluge girdi.
15) Lenin; C. 29, s. 419.
16) K. Marks; Kapital C. I, s. 546.
17) K. Marks; Fransa'da Sinif Savasi, Turkce, s. 63.
18) K. Marks; Engels'e mektup (1857), C. 29, s. 229.
19) Engels'in Bernstein'a mektubu (1884), C. 36, s.151/152.
20) K. Marks; Kapital, C. I, s. 380-381.
21) K. Marks, Kapital C. I, s. 517.
22) K. Marks; Agk, s. 174/175.
Dostları ilə paylaş: |