Sizde iz bırakan zorluklar nelerdi?
İnönü projesine götüreceğim sizi o zaman... İnönü projesinin finansmanı şu şekilde oluştu: Koç Topluluğu Citibank’tan 20 milyon dolar borç aldı, 8 milyon dolar Otosan’a, 8 milyon dolar Arçelik’e, kalan 4 milyon dolar da ufak projeler için verildi. Otosan 8 milyon dolarla İnönü’deki binaların inşasına başladı. Bu kredinin önemli bölümü yurtdışından gelecek makinelerinin kredi sözleşmelerinin yüzde 15 peşinatı olarak kullanılacaktı. İnönü makinelerinin neredeyse tamamı ayni kredi bazında alındı. Sözleşmeler imzalandı, Merkez Bankası’na gidildi. Biz “Yüzde 15 peşinatın transferi için müsaade edin ve dövizi yollayın. Kalan yüzde 85 için de kredi sözleşmesine onay verin” talebinde bulunduk. Merkez Bankası’nın cevabı ise “Bu ayni dış kredidir. Devlet, sözleşmesi yapılan makinelerin fiyatlarının uygun olduğundan, faizlerinin düşük gösterilip yüksek faizin fiyatın içine enjekte edilmediğinden emin olmak için, Fiyat Tescil ve Tetkik Dairesi’nden hem teknik olarak hem de rekabete karşı fiyatların uygun olduğu ile ilgili onay raporu gerekiyor” oldu. Sözleşmeler, firmaların proforma faturaları ve o işleri yapmak için başka firmaların verdiği teklifleri dosyalar haline getirdik. Ve ben 4 ay kadar fabrikada çalışmadım, Pera Palas’tan aşağı Şişhane’ye doğru giden yol üzerinde, öğretmenevinin yanındaki Fiyat Tescil ve Tetkik Dairesi binasında çalıştım. Müdürün adını bugünkü gibi hatırlıyorum: Kadri Bey… Onun odasında her sabah rapor verip, iki uzman arkadaşla tek tek makinelerin üzerinden geçip, “Niye aldık, niye bu makine biraz ucuz” konuştuk, konuştuk, anlattık... Bazen “Bir tane daha Fransız teklifi bulamadın mı? Git, al” dediler, sonuçta dört ay geçtikten sonra bizim dört klasör proforma faturalara damga vurulmuş, önüne de A4’ün yarısı kadar bir kağıda şu yazılmıştı: “İncelenmiş, fiyatların ve teknik içeriğin uygun olduğu kanaatine varılmıştır.” Üç satırlık onay yazısını elime alınca, koşa koşa Otosan’a gittim, Mühendislik Daire Müdürümüz Ali İhsan Bey’in önüne çıktım, “Onayı aldık” dedim.
Ali İhsan Bey, “Bu çok önemli bir haber, Erdoğan Bey’e git, anlat” dedi. Ben o tarihte şefim. Tabii üstümde Müdürüm Alper Baran Bey var. Dört kademe yukarıya beni yolladılar yani... Erdoğan Bey’in odasına gittik. Yardımcısı Mücella Hanım’a “Gelsin” dedi. Girdim içeri. Hazır olda duruyorum, dosyalar kolumun altında...
“Kredi uygunluk onayını aldık” dedim. “Gel seni bir öpeyim” dedi. Masasından kalktı, odanın ortasına kadar gelerek öptü beni. Tabii genç bir mühendis olarak, benim için unutulmaz bir andı. Erdoğan Bey cana yakındı, insanları kucaklayan bir yapısı vardı. Ancak kızdığında da çok kızardı.
Dostları ilə paylaş: |