25 dünya devinden biri olmak


Beko ve Arçelik müşteri memnuniyetinde üst sırada



Yüklə 227,71 Kb.
səhifə3/5
tarix09.01.2019
ölçüsü227,71 Kb.
#94118
1   2   3   4   5

Beko ve Arçelik müşteri memnuniyetinde üst sırada
KalDer Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ali Rıza Kaylan, Türkiye Müşteri Memnuniyeti Endeksi’nin (TMME) 2006 yılına ait ilk çeyrek sonuçlarını değerlendirdi

Türkiye’de toplam kalite yönetimini etkinleştirme vizyonuyla çalışan KalDer, yaklaşık dokuz aydır şirketlerin gelecek rotası çizmelerinde onlara yol gösteren bir çalışmaya imza atıyor: Türkiye Müşteri Memnuniyeti Endeksi (TMME). Endeks, 20’yi aşkın gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede hâlihazırda yürütülen “Ulusal Müşteri Memnuniyeti Endeksi”nin Türkiye’deki uygulaması. Son olarak 2006’nın ilk çeyreği için yapılan ve 81 ilden 18 bin 125 kişinin katıldığı ankette, müşterilerin en memnun olduğu markalar sıralamasında beyaz eşyada birinci olan Beko, televizyon alanında da Arçelik ile liderliği paylaştı. Konuyla ilgili Türkiye Müşteri Memnuniyeti Endeksi Üst Kurulu Başkanı ve KalDer Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ali Rıza Kaylan ile görüştük. Prof. Dr. Kaylan, markaların bu başarısını köklü geçmişlerine ve çalışanlarına bağlıyor.


Türkiye Müşteri Memnuniyeti Endeksi’nden kısaca bahseder misiniz?

KalDer’in misyonu, Türkiye’de yaşam kalitesini yükseltmek; bunu yapmanın yolu da tüm şirketlerin yönetim kalitesini yukarıya doğru çekebilmek, rekabet gücünü artırabilmek. Dernek bünyesinde bu boyutta birçok çalışma var. Avrupa Kalite Yönetim Vakfı’nın geliştirdiği EFQM Mükemmellik Modeli de bunlardan biri. Türkiye, bu konuda Avrupa genelinde iyi bir konumda. Türkiye Müşteri Memnuniyet Endeksi ise Ka Araştırma ile ortak yürütülen bir proje. KalDer, misyonu doğrultusunda birçok etkinliğe önder olmak istiyor. Bu anlamda TMME, Türkiye’de yürütülen önemli bir çalışma. Endeks 2005 yılında başladı ve dokuz aydır devam ediyor. Şu anda ikinci dönemini tamamlamış durumda. Her yılın çeyrek dönemi baz alınarak hazırlanıyor. Çevrimini tam olarak tamamladığında önemli bir kaynak olacağına inanıyorum. Son olarak 2006 yılının ilk üç ayı yayımlandı. Yılın ikinci çeyreğini de tamamladık ancak analizler henüz açıklanmadı.


Bu endeksin amacı nedir ve nasıl ölçümleme yapılıyor?

Bu bilimsel bir model. Şu anda Michigan Üniversitesi’nde görev yapan ve İsveçli bir bilim adamı olan “Fornell modeli” olarak tanınıyor. Dolayısıyla bu, lisanslı bir çalışma. İlk önce Amerika’da, daha sonra 20’yi aşkın gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede kullanılan ekonometrik bir model. Bir nedensellik ilişkisi üzerine kurulmuş. Özünde müşteri memnuniyeti var. Günümüzün rekabet ortamı çok acımasız. Dolayısıyla bu çalışma, önce kendimizi tanımak ve daha sonra nereye gideceğimizi bulmak, parkurumuzu belirlemek için güzel bir gösterge. Endeks; şirketlerin kurumsal bazda rakipleri karşısındaki ve Türkiye’nin ülkeler düzeyindeki konumunu, aynı zamanda ilgili sektörün bulunduğu noktayı ortaya koyuyor. Modele bir etki modeli olarak bakabiliriz. Girdi ve çıktı ilişkileri inceleniyor. Girdi tarafından algılanan kalite ve değer, müşteri memnuniyetini besliyor. Müşteri memnuniyeti, müşteri şikâyetleri ve müşteri bağlılığı gibi göstergelerle bunların ilişkilerini belirleyen ekonomik bir model. Modeli besleyen veriler bir telefon anketi sonucunda sağlanıyor. Yani kapsamlı bir çağrı merkezi kanallı bir çalışma var.


Ankette beyaz eşya alanında Beko, televizyon alanında ise Beko ve Arçelik müşterilerin en memnun olduğu markalar arasında birinci seçildi. Bu markaların aldığı puanlar hakkında bilgi verebilir misiniz?

TMME’de beyaz eşya alanı 78 puan aldı. ABD’de yapılan bu endeksin aynı dönemi ile kıyaslandığında bu puanın 80 olduğunu görüyoruz. Beko’nun aldığı puan ise 83. Dolayısıyla Beko sektör için zaten lider görünüyor. Amerika’da müşteri memnuniyeti en yüksek derecede olan Whirpool ve GE gibi markaların değeri de 81. Beko’nun aldığı puana bakılınca bu rakamların birbirine yakın olduğu görülüyor; bu da sevindirici bir sonuç. Beko ve Arçelik’in paylaştığı alan ise televizyon. TMME 77, Amerika’da 81, Beko-Arçelik ise 80 puanda görünüyor.


Beko ve Arçelik’in bu başarısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle belirtmek isterim ki, bir akademisyen olarak tüm markalara aynı konumda duruyorum. Elbette Beko ve Arçelik’i bu başarıları sebebiyle kutlamak gerekiyor. Müşterilerin algılaması ve bilinci zaman içinde oluşuyor. Arçelik ve Beko köklü markalar ve toplumda marka değeri edinmişler. Bunu, çalışanlara ve şirketin geçmişine bağlamak lazım.


Endeks, kurumlara ne gibi katma değerler sağlıyor?

TMME, hem ulusal hem de ekonomik düzeyde diğer ekonomik endeksler kadar önemli. Artık herkes müşterinin değerini anlamış durumda. Mevcut müşterileri elinde tutmak ve yeni müşteriler bularak pazarı genişletmek çok önemli bir hale geldi. Bu çalışma bir nevi firmanın geleceğini güvence altına almak için sigorta görevi görüyor. Gelişmek için nerede olduğumuzu bilmemiz gerekiyor. Etki modeli ve senaryo analizi karar vericiler için çok önemli olan bir ortam hazırlıyor. Göstergelerdeki oynamaların yapılacak yatırımlara olan yansımasını görebiliyorlar ve daha derine inebiliyorlar. Endeks, rotamızı belirlemek için önemli bir gösterge. Spordaki gibi marka liginde de tepe noktada olmak çok önemli. Böyle bir katma değer, yatırımcılar ve müşteriler için de önemli. Müşteri bilincinin artmasına yardımcı oluyor. Tabii, ligin tepe noktasında olmak büyük bir sorumluluk.


Türkiye Müşteri Memnuniyeti Ulusal Endeksi (73.8) ABD’nin aynı dönemdeki endeksi (74.1) ile karşılaştırıldığında iki değerin birbirine çok yakın olduğu görülüyor. Bunu nasıl yorumlayabiliriz?

Türkiye’nin 81 ili var, bunun içinde doğudave batıdaki iller de var. Ek olarak Amerika’daki her bölge de içinde. Bu, küreselleşmenin ve iletişimin bir getirisi. Müşteri en az gelişmiş bölgelerimizde bile bilinçli. Markalar artık her yerde biliniyor. Amerika ile karşılaştırıldığında müşteri memnuniyeti açısından iyi konumdayız. Amerika’dan daha iyi olduğumuz yerler bile var. Örneğin cep telefonunda Türkiye’nin puanı 75 iken Amerika’nınki 70. Bu durum bazı sektörlere geç girmenin avantajı olarak yorumlanabilir. Türk toplumu yenilikleri de seviyor. Kıyaslama yapmak hem sektör içinde hem de farklı sektörlerde ileriye gitmenin en iyi aracı. TMME de bu kıyaslamayı sağlıyor.

Arçelik ve Beko köklü markalar, toplumda bir marka değeri edinmişler. Bunu da çalışanlara ve şirketin geçmişine bağlamak gerekiyor”


81 ildeki Koç Topluluğu bayileri tek yürek oldu
Koç Topluluğu’nun 80. yılında Mayıs ayının son haftasını “Ülkem İçin Günü” ilan etmesiyle Türkiye’nin her ilindeki Topluluk şirketleri, çalışanları ve bayileri çalışmalarla bu projeye destek verdiler. Haziran sayımızda yayımlamaya başladığımız sosyal sorumluluk projelerini sizlerle paylaşmayı sürdürüyoruz

Ülkem İçin Günü”nün ilan edilmesinden sonra büyük bir hızla başlayan sosyal sorumluluk projeleri, her ilden pek çok bayinin katılımıyla hayata geçirildi. Bayiler, böylesine büyük bir organizasyona katıldıkları için heyecanlı olduklarını ifade ederek, projeyi başlatan Koç Holding yöneticilerine teşekkürlerini ilettiler. “Ülkem İçin” projelerini dergimiz aracılığıyla sizlerle paylaşmaya devam ediyoruz.



Çanakkale’de oyun parkı yenilendi

Çanakkale’de “Ülkem İçin Günü” kapsamındaki proje, Tofaş Bayii Can Mildon koordinatörlüğünde gerçekleştirildi. Çalışmaya başlamadan önce, amaçlarının çocuklara yönelik yardımlar yapmak olduğunu belirten bayiler, ilçedeki eski oyun parklarından birini yenisiyle değiştirdiler. Eğitime destek vermek amacıyla ayrıca Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu’na öğrencilerin kullanacakları iki adet bilgisayar hediye edildi.


Adıyaman bayileri aileleri ile çalıştı

Adıyaman Arçelik Bayii İlhan Subaşı önderliğinde bir komite kuran bayiler; Adıyaman Huzurevi, Diyabetle Yaşam Derneği ve Sosyal Esirgeme Kurumu Çocuk Yuvası’nın ihtiyaçlarını karşıladılar. Adıyaman Valiliği ve Belediye Başkanlığı’nın katılımıyla gerçekleştirilen proje çerçevesinde bu kurumların öncelikle ihtiyaçları tespit edildi. Ardından 40 bayi, çalışanları ve aileleriyle beraber Huzurevi, Çocuk Yuvası ve Diyabetle Yaşam Derneği’nin tamir işlerini yaptılar.



Çorum’dan eğitime destek

Çorum’daki Arçelik Bayii Faruk Kaleli, Çorum merkezde bulunan Zafer İlköğretim Okulu’nun boyanmasını ve demir korkuluklarının tamirinin yapılmasını sağladı. Tüm bu onarım işleri 20 gün gibi kısa bir sürede sonuçlandırıldı.


Tokat’tan engellilere yardım

Tokat Arçelik Bayii Kadim Durmaz’ın önderliğinde, Tokat Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi’nin ihtiyaçları karşılandı. Proje çerçevesinde merkeze yeni mutfak dolapları alındı ve binanın sıhhi tesisatı da yenilendi. Ayrıca, bahçeye yeni banklar, oturma grupları ve masalar yerleştirildi.


Afyon Kocatepe Hastanesi Acil Servisi yenilendi

Koç Topluluğu’na bağlı şirketlerin Afyon’daki bayileri, ilde koordinatör olarak seçilen Arçelik Bayii Mehmet İşbilir’in önderliğinde Kocatepe Devlet Hastanesi’nin yeni inşa edilen acil servisine yardımda bulundu. Beş adet hasta başı monitörü alan bayiler, 16 bin YTL harcadı.


Trabzon’da fen laboratuarı yaptırıldı

Trabzon Arçelik Bayii Hasan F. Melek koordinatörlüğünde, 21 bayi Trabzon Merkez Yavuz Selim İlköğretim Okulu’na fen ve teknoloji laboratuvarı yaptırdı. İldeki bayiler yardım bütçesini oluşturduktan sonra laboratuvar için gerekli malzemeleri aldılar.


Tunceli’ye iki yeni çeşme

Tunceli Beko Bayii Yusuf Cengiz, belediyenin de katkılarıyla Tunceli’ye iki yeni çeşme yaptırdı. Çeşmelerden biri Ovacık yolu üzerine, diğeri Cumhuriyet Mahallesi’ndeki bir parkın içine yapıldı.


Hatay’dan yatılı bölge okullarına destek

Hatay’da, Ford Bayii Kenan Ovalı-Osman Ovalı’nın koordinasyonunda, 12 bayinin desteğiyle, daha önce belirlenmiş olan üç yatılı bölge okulu ile zihinsel engelliler okuluna ihtiyaçları doğrultusunda yardım yapıldı. Zihinsel engelliler okulunda bahçe ve havuz düzenlemesi gerçekleştirildi, basketbol sahası yenilendi. Yardım yapılan yatılı bölge okullarına ise toplam 30 adet televizyon ve muhtelif donanım gönderildi.


Elazığ eğitime öncelik verdi

Elazığ’da yeni açılan Çatalçeşme İlköğretim Okulu’nun eksikleri Tofaş Bayii Hikmet Metin-Mehmet Metin koordinatörlüğünde, Koç Topluluğu Elazığ bayileri tarafından giderildi. Bayiler, bu okula fotokopi makinesi, anasınıflar için halı ve sınıflar için perde hediye ettiller. Elazığ Zihinsel Engelliler Rehabilitasyon ve Eğitim Merkezi Vakfı’na bilgisayar, müzik seti, DVD player ve müzik aletleri alan bayiler, topladıkları yardımlardan arta kalan parayla yine aynı ildeki Gazi Osman Paşa İlköğretim Okulu’na 1 adet bilgisayar ve Salim Hazardağlı İlköğretim Okulu’na ihtiyacı olan lazer yazıcı hediye ettiler.




Burs aldığı TEV’e Genel Müdür Oldu
TEV’in ilk yurtdışı bursiyerlerinden biri olarak 1973’te Amerika’ya master yapmaya giden Turgut Bozkurt, “Vehbi Bey’in bir hayali de vakfın eski bursiyerler tarafından yönetilmesiydi.

Bu isteği gerçekleşti” diyor

Mayıs ayında TEV’e Genel Müdür olarak atandınız. Göreve geliş sürecinizi anlatır mısınız?

TEV’le olan ilişkim, 1973 yılında ilk yurtdışı bursiyerlerinden biri olarak Amerika’ya master yapmaya gittiğimde başladı ve o günden beri devam ediyor. Rahmetli Vehbi Bey’in TEV’le ilgili en büyük hayalinden biri, TEV’in günün birinde eski bursiyerleri tarafından yönetilmesiydi. Bu hayalini gerçekleştirmek için 1983 senesinde bana vakfın Genel Müdürlük görevini teklif etti. Kendisiyle görüşmelerimiz sürerken Vehbi Bey önemli bir ameliyat geçirdi. Ameliyat sonrası nekahet dönemi oldukça uzun sürdü ve ben bu süre zarfında işsiz olduğum için teklif edilen başka bir işi kabul ettim. Vehbi Bey iyileşip, benim başka bir kurumda çalışmaya başladığımı duyunca, bana ve bu görev için beni tavsiye eden vakıfta görevli Güsel Hanım’a küstü. Bizimle birkaç ay konuşmadı. Sonra barıştık ve kendisiyle görüşmeye devam ettim. Vakfın başına geçmem, 1999 senesinde bir kez daha gündeme geldi. Fakat o sıralarda da yeni çalışmaya başladığım Petkim’den ayrılmanın etik olmayacağını düşündüm. Nihayet bu sene kamudaki görevimden emekli oldum ve bu teklif bana tekrar yapıldı. Kabul etmemem için bir engelim yoktu.


TEV’in ilk yurtdışı bursiyerlerinden birisiniz. TEV’den aldığınız bursun hayatınız üzerinde nasıl bir etkisi oldu?

1973 yılında yurtdışına master yapmaya gitmek tarif edilemeyecek kadar büyük katkılar sağlar insan hayatına. Ben lise sona kadar, yaşadığım ilçeden dışarı çıkmamıştım. Sadece birkaç kez İstanbul’a gidip gelmiştim. Üniversite yıllarımda ise büyük şehir olarak Ankara’da yaşadım. Ortadoğu Teknik Üniversitesi mezunuyum. Üniversiteyi bitirdikten sonra TEV’den aldığım bursla Amerika’ya gittim. Aslında kazandığım bursu sadece eğitim bursu olarak değerlendirmem haksızlık olur. Bu bursla yurtdışına giden bir öğrenci dünya insanı olarak geri dönüyor. California’da iki yıl kaldım ve birçok ülkeden arkadaşım oldu. Onların kültürlerini öğrendim, kendi kültürümle karşılaştırma fırsatı buldum. En önemlisi ise lisanımı geliştirdim. 1973 yılında, gittiğim okulun master programındaki tek Türk öğrenciydim. Bugün ise yurtdışında okuyan çok fazla öğrencimiz var. Bu öğrenciler ülkemiz lehine ciddi bir lobi kaynağıdır. Keşke bu sayılara seneler önce ulaşabilseydik.


TEV’den burs alabilmenin şartları nelerdir?

Burada üç temel şarttan söz edebiliriz. Bunlar sırasıyla; Atatürk ilke ve inkılâplarını benimsemiş olmak, başarılı olmak ve ihtiyaç sahibi olmak. Öğrenciler başvurularını bize değil okudukları üniversitelere yapıyorlar. Üniversitelerde bu iş için kurulmuş komiteler var. Bu komitelere bizden görevli arkadaşlar da katılır ve seçimler bu şekilde gerçekleşir. Verdiğimiz üniversite burslarının yanı sıra maddi olanakları sınırlı üstün/özel yetenekli çocukların eğitildiği Türk Eğitim Vakfı İnanç Türkeş Özel Lisesi (TEVİTÖL) başta olmak üzere farklı illerde 20 tane okulumuz var.


Bize genel olarak TEV’in eğitim anlayışından bahsedebilir misiniz?

Yaklaşık 40 yıl önce gelecekte Türkiye’de liderlik yapabilecek, kurumlarda üst seviyelerde bulunabilecek insanları yetiştirmek için kurulmuş olan TEV, hayata geçirdiği projelerle Türkiye’nin en güvenilir, en saygın ve en başarılı vakıflarından biri haline gelmiştir.

Günümüzde yılda 100’e yakın öğrenciyi yurtdışına gönderiyoruz. Bizim zamanımızda bu sayı 14-15 kişi ile sınırlıydı. Eskiden sadece Amerika’ya MBA için öğrenci gönderilirken bugün müzikten sanata kadar her dalda öğrenim gören öğrencilerimiz var. Türkiye’de yılda 7200 öğrenciye burs veriyoruz. Ülkemizde 1100 tane daha Turgut Bozkurt var. TEV artık Amerika’nın en önde gelen üniversiteleri için referans kabul ediliyor. Vehbi Bey’in en büyük isteği vakfın kendi ayakları üzerinde duran bir kurum haline gelmesiydi. TEV bugün Vehbi Bey’in istediği gibi, kendi ayakları üzerinde duran, bağımsız, kimsenin adı altında hareket etmeyen bir vakıftır. Vehbi Bey’in bir başka hayali de gün gelip vakfı bizlerin, yani eski bursiyerlerin yönetmesiydi. Bu istediği de gerçekleşmiş durumda. 55 kişilik mütevelli heyetimizde 14 kişi, yedi kişilik yönetim kurulunda ise dört kişi eski TEV bursiyeridir. Benim genel müdür olmamla birlikte, yönetimde bulunan eski bursiyerlerin sayısındaki artış, bizim onun bu isteğini gerçekleştirmiş olduğumuzun en büyük kanıtıdır. Geçtiğimiz haftalarda düzenlediğimiz burs tanıtım toplantılarından birine katılan bir öğrencinin de dediği gibi, 40 yıl önce bugünleri görmek ve eğitimin önemini anlayarak bu vakfı kurmak büyük bir ileri görüşlülüktür. Bazen Vehbi Bey yaşasaydı, 40 sene sonrası için kim bilir neler düşünür ne planlar yapardı diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
40 yıllık vakıf çalışanı, “TEV’in

Güsel ablası” Güsel Bilal, 1983 yılında Vehbi Koç ile tanıştırdığı Turgut Bozkurt’un vakfa Genel Müdür olmasını “mutluluk verici” olarak nitelendiriyor.”
Önümüzdeki dönemde gerçekleştirmeyi düşündüğünüz projeler var mı?

Önümüzdeki yıl bizim 40’ıncı yılımız ve 40’ıncı yıl için planladığımız özel projeler var. Bunları yakın zamanda duyuracağız. 40’ıncı yılımızı bir günde değil, 2006–2007 eğitim ve öğretim yılıyla paralel zamanda yıl boyunca kutlayacağız. 40’ıncı yıla özel ve bunun dışında genel anlamda hazırladığımız, kalıcı olacağını düşündüğümüz projeler üzerinde çalışıyoruz. Ayrıca bir hedefimiz de TEV’i dünyada yaygınlaştırmak. Bugün Almanya, Amerika, Fransa gibi ülkelerin okullarında TEV biliniyorsa bu Türkiye’nin de bilinmesi demektir. 6-7 ülke yerine bu bilinirliği 30 hatta 40 ülkede başarırsak, Türkiye’nin çağdaş yüzünü tanıtma fırsatını da yalarız. Bu doğrultuda da çalışmalarımız olacak.


TEV bugün Vehbi Bey’in istediği

gibi kendi ayakları üzerinde duran, bağımsız, kimsenin adı altında

hareket etmeyen bir vakıftır”
Türkiye’de vakıflara bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Vakıf anlayışı Türkiye’de ve dünyada artan bir bilinçle yayılıyor. Sporcular, sanatçılar ve varlıklı insanlar artık vakıflarla ilişki içindeler. Türkiye’de de bu anlayış hâkim olmaya başladı. Bu noktada, vakıfların faaliyetlerine bakmak lazım. Vakıflar devletin yetişemediği konuları seçerek bu alanlarda neler yapabileceklerini tespit etmelile, yeni sahalarda örnek teşkil edecek başarılar yaratmalı. Ülkemizin güzel vakıfları birbirlerini rakip olarak görmemeli. Gerekiyorsa bazı projelerde kol kola girmeli, bir platform oluşturmayı da bilmeliler. Bugün bazı sivil toplum örgütleri ve meslek odaları bunu başardılar, bence bu vakıf sahasında da olmalı. Vakıflar hayır kurumu hüviyetini kaybetmesin.


Zeynep Kasapoğlu


NAZENİN IV’ün flaması Deniz Temiz için dalgalandı
Turmepa, atık alım teknesi Turmepa I’i Göcek’te düzenlenen bir törenle hizmete soktu. Rahmi M. Koç’un dünya turunda kullandığı teknenin imzalı flaması da derneğe katkı amacıyla açık artırmaya çıkarıldı

Türkiye, biyolojik açıdan denizleri ve sahil şeridi en zengin, bununla beraber en fazla tehlike altında olan ülkelerden biri. Bu gerçekten hareketle, Deniz Temiz Derneği/Turmepa, Türkiye’nin en fazla tehdit altında bulunan 1200 kilometrelik sahil şeridini, Kıyı ve Deniz İnceleme Merkezleri aracılığıyla koruma altına alma kararı aldı.

Merkezlerden ilki, Arçelik’in sponsorluğu ile 31 Temmuz 2006 tarihinde Göcek Marina’da yapılan bir törenle açıldı. Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, Denizcilik Müsteşarı İsmet Yılmaz, Turmepa Kurucusu ve Onursal Başkanı Rahmi M. Koç, Turmepa Yönetim Kurulu Üyeleri, Arçelik Genel Müdürü A. Gündüz Özdemir, Muğla Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şener Oktik ve Fethiye Belediye Başkanı Behçet Saatcı’nın katıldığı törende, merkezlerin Turmepa’nın bölgesel temsil noktaları olarak kabul edileceği ve her merkezin sorumluluğu altında bulunan bölgenin temizliğinden, korunmasından ve yöre halkının bilinçlendirilmesinden sorumlu olacağı bildirildi.

Deniz Temiz Derneği’ne destek amacıyla düzenlenen açık artırmada, Rahmi Koç’un yaklaşık iki yıl süren dünya turunda kullandığı yelkenlinin flaması açık artırmayla satıldı. “Nazenin IV” adlı yelkenlide kullanılan flamanın üzerinde başta Rahmi M. Koç’un olmak üzere gemi mürettebatının imzaları yer alıyor.

Türkiye’nin denizlerinin ve sahil şeridinin korunması amacıyla gerçekleştirilen diğer birçok önemli proje de denizlerde atık toplayacak teknelerin yapılması.
Turmepa I, Göcek’te çalışmaya başladı

Üç tane yapılması planlanan bu teknelerden ilki olan, Turmepa I, Göcek’te yapılan bir törenle faaliyetlerine başladı. Derneğin destekçilerinin yapmış olduğu bağışlarla inşa ettirilen atık toplama teknesi, yat ve benzeri küçük tonajlı teknelere aborda olarak, evsel atık ve sintineyi toplayacak. Topladığı atıkları bölgedeki marina tesislerine teslim edecek olan tekne, kanuni bir zorunluluk haline getirilen, katı ve sıvı atıkları yetki sahibi kuruluşlara teslim edilmesi konusunda, bu pilot uygulama ile Türkiye’de bir ilk olma özelliği taşıyor.

Ülkemizin eşsiz güzellikteki koylarını ve denizlerini koruyacak olan teknelerden ikincisi Turmepa II’nin sponsorluğunu ise Arkas üstlendi. Tekne hem sahil şeritlerini hem de biyolojik çeşitliliğin korunmasına yardımcı olacak. Turmepa II, 10 ton pis su, 500 litre de sintine suyu kapasitesine sahip. Teknelere aborda olarak, evsel atık ve sintineyi alacak olan tekne, topladığı atığı o bölgede bulunan marinaya teslim edecek.


Uluslararası Rotary’de ilk Türk direktör Örsçelik Balkan
60’lı yıllarda Arçelik’te servis eğitimleri veren sanayici Örsçelik Balkan, Rotary’nin 101 yıllık tarihinde seçilen ilk Türk direktör olmaktan gurur duyduğunu söylüyor

Sanayici Örsçelik Balkan, 1965 yılında PEVA (Piyasa Etüt Araştırma)’nın Arçelik’te başlattığı servis eğitimlerinin sorumluluğunu üstlenmiş. İş hayatının yanı sıra 1973 yılından bu yana yer aldığı Rotary’de, ilk Türk direktör seçilmenin gururunu yaşıyor. Rotary’nin 101 yıllık tarihinde 17 kişilik yönetim kuruluna giren ilk Türk Rotaryen olan Örsçelik Balkan bu görevi 2008 yılına dek sürdürecek. Kendisiyle Rotary’nin dünya ve Türkiye’deki çalışmalarının yanı sıra yeni görevinin Türkiye’nin tanıtımına katkılarını konuştuk.


Örsçelik Bey, öncelikle tebrik ederiz. Rotary ile olan irtibatınız nasıl başladı?

1973 yılında İstanbul Karaköy Rotary Kulübü’ne üye olarak davet edildim. O zaman Karaköy Rotary Kulübü’nün çok büyük bir kısmı, Koç camiasından arkadaşlarımızdan oluşuyordu. O nedenle oldukça iyi dostlar edindim Koç camiasından... Kısa bir süre içinde beni başkan yaptılar. Kulübün en genç üyesiydim ve en genç başkanı oldum. 1987 yılında da Bölge Guvernörü seçildim. Benim proaktif bir yapım vardır. İşten uzak durmam, işin üzerine giderim. Dolayısıyla ürettiğim hizmetler Uluslararası Rotary’nin dikkatini çekmeye başladı. Rotary Türkiye’de 1954 yılında kurulmuştur ama esas gelişimini 1980 yılında, bölge düzenine geçtikten sonra sağlamış; Uluslararası Rotary ile iletişim ağında ve yönetim ağında yaptığı hizmetlerle sözü edilen bir ülke haline gelmiştir. Her yıl daha çok önemsenmeye başlanmıştır. Bunun neticesinde insanlar “Niye şimdiye kadar Türkiye’den bir direktörümüz çıkmadı?” sorusunu sorma ihtiyacını hissettiler. Bu ihtiyaç ve benim hizmetlerimle dikkat çeken bir noktaya gelmem üst üste oldu; kulübüm beni direktör olarak önerdi. Rotary’nin tarihinde ilk defa bir Türk, direktör olmuş oldu. Ben de bundan gurur duyuyorum, herkesin gururunu okşuyor ve dikkatini çekiyor.




Rotary nasıl bir kuruluştur, kimler üye olabilir?

Rotary, iş ve meslek sahiplerinin topluma hizmet amacıyla bir araya geldikleri uluslararası düzeyde faaliyette bulunan bir hizmet kuruluşudur. “Rotary” adı da “rotasyon” sözcüğünden gelir. Bunun sebebi de şu; 1905 yılında dört meslek adamı kuruyor. Sırayla her birinin işyerinde rotasyon halinde toplanıyorlar. Zaman içinde sanayi ve iş dünyasını yansıttığı için bir çark ile ifade ediliyor. Amblemimiz “Sonsuza kadar dönen hizmet çarkı”nı simgeliyor. Rotary’de bir araya gelmiş insanların özelliği, başkalarının problemlerini de problem edinmek ve bu problemlerin çözümü için gönüllü olarak zamanlarını ve imkânlarını, bütün birikimlerini seferber etmektir.


Çok genel hatlarıyla Rotary’nin amacını açıklayabilir misiniz?

Rotary insanlık gündemini gündem edinen bir kuruluştur. Politik gündemler belki daha popülerdir, ama insanlıkla ilgili gerçek konular Rotary’nin gündemidir. Birleşmiş Milletler’in insancıl hizmetlerle ilgili bölümünde Rotary’nin daimi bir temsilcisi bulunmaktadır. Rotary’nin hedefleri ile BM’nin milenyum hedefleri üst üste örtüşen hedeflerdir.


Çocuk felcini dünyadan silmeyi başardınız mı?

1985 yılında, dünyada 125 ülkede 350 bin vaka var iken şimdi vaka görülen ülke sayısı dörde, vaka sayısı da binlere inmiştir. Türkiye’den çocuk felcinin yok olması 2000 yılında gerçekleşmiştir. Bunun için de Türkiye’ye, Sağlık Bakanlığı kanalıyla Uluslararası Rotary Vakfı’ndan nakit ve ayni katkı olarak 13 milyon dolar gelmiştir. Rotary bu konuda olağanüstü bir çalışmaya öncülük etmektedir ve Rotary’nin stratejik hedefleri içinde dünyadan çocuk felcinin kökünün kazınması birinci maddedir.




Yüklə 227,71 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin