kuuluk ı, 1. ( karş. kasa ıı ) (çatal tırnaklı hayvanlarda) torbasile birlikte husyalar; kulcanın (yahut koçkordun, bukanın) kuuluğu: dağ koçunun ( evcil koçun, buğanın) husyaları; 2. koçun husya torbasından yapılmış olan tütün kesesi.
kuuluk ıı, kurnazlık, sokulganlık.
kuuna-, eğlenmek sevinmek.
kuunak, şen, memnun, neşeli.
kuunaş-, müş. kuuna-‘dan.
kuur ı, kurumuş, buruşuk; kuur ton: 1) eski, buruşuk kürk; 2) mec. küç. baldırı çıplak, züğürt.
kuur- ıı, 1, kavurmak, kızartmak; 2. mec. bitkin bi hale komak, perişan etmek; zamanasın kuurayın folk.: ben onun hayatını altüst edeyim.
kuura-, kurumak, tükenmek, yok olmak; kuurağan kedey: , büsbütün fakir; murunku kuurağan turmuş: eski berbat hayat.
kuural, 1. mutlak hazır bulamayız; üç uktasa, kuural tüştö cok: hatıra hayale gelmedi (harfiyen: üç defa uyusan dahi rüyaya girmez); 2. müzmin hastalık.
Dostları ilə paylaş: |