tak II, f. taht; altın tak: altın taht; tağınan tayğıldı, bk. tayğıl-.
tak III f.yara izi, benek, leke; ak tak: onulan yaranın yerinde beyaz leke; cürökkö (yahut könğülgö) tak sal.: incitmek, müteessir eylemek; köngülünö tak salba folk: onu incitme, gönlünü kırma.
tak IV: ak etkende tak etet: büyük sabırsızlıkla bekliyor; tak kat: dona kalmak, büsbütün dinmek; tak kattım, tak kattım: guguk kuşunun sesini taklittir, ki güya yazın bu kuş otların kuruyacağından haber veriyormuş; tak kötör- 1) (bir ağırlğı) yakarıya kolay ve çabuk kaldırmak; 2) mec. ifratla ve mübalâğa ile övmek; tak sekir-: birden bire sıçramak; tak katır-: hiç bir şey vermemek, boş elle çevirmek; tak tuk: takırtı; tak teke. bk. teke 1.