baki I, hep, hepsi; baki cok : bütünü; baki coktun baarın ele süylöp oturasınğ : olur olmaz şeylere, söylenmesi lâzım olan ve lâzım olmıyan sözleri söylüyorsun.
baki II, f. Çakı.
bakma, 1. Evcil, ehlî (vahşi olmıyan) ; bakma ayban : ehlî hayvan; 2. ahretlik, bakma bala : evlâtlık; ahretlik çocuk; 3. Yemlik; bakmada kança bili bar! Folk. : yemlikte te kaç tane fili var!.
bakmaçı, bakıcı çoban.
bakmala, = bakala.
bakpayak, çatal tırnaklı hayvanların tırnağı (bütünü), bakanak.
baksa, f. Çit çamurundan avlu duvarı; çit çamurundan ev duvarı.
bakşı, sans. Es. Mutatabbip; şaman; bahşı; ,k, türlü bahşı vardı: ak bakşı ve kara bakışı (daha fazla kuvvet tesirli) ; kara cindüü bakşı : seans celse esnasında taşkınlık eden (kızgın demiri yalıyan, kendisine bıçak saplıyan ve s.) bakşı; berkon bakışı yahut döker bakşı : mahir bakışlı; caman kün cakşı bolot, ualbagan bakşı bolot: kötü gün iyi olur, utanmıyan bakşı olur.