dırkıra-, param-parça olmak; köpürmek, kudurmak; dırkırap kaç-: çil yavrusu gibi dağılmak; şamal dırkırap turat: rüzgâr şiddetli esiyor ve kuduruyor.
dırkırat-, et. dırkıra-dan.
dıydar= dıdar.
dıykan, f. köylü; kedey dıykan: fakir köylü; orta dıykan: orta halli köylü; baba dıykan mit. çiftçilik hâmisi (harfn:köylü dede); baba dıykan başına çıçtı es. mec. (mahsûl hakkında) bereketli harfn. : dıykan baba başına sıçtı
dıykançı= dıykan.
dıykançılık, çiftçilik: köy iktisadiyatı.
diagrama, r. diagram.
dialekt r. lehçe, ağız, diyelek.
dialektika r. diyalektik (bir nevi felsefî muhakeme usulü).
diğer f. 1. gündelik namazlardan üçüncüsü (günün ikinci yarısında), ikindi; 2. güneş batmadan biraz önce ki zaman; kündigerden ıldıyladı: güneş batmaya yüz tuttu.