A-uyun-u Ehbar-i Rıza a


BÖLÜM İMAM RIZA (A.S)’IN İMAN EHLİ İLE NİFAK EHLİNİ TANITMASI



Yüklə 1,73 Mb.
səhifə40/46
tarix08.01.2019
ölçüsü1,73 Mb.
#92993
1   ...   36   37   38   39   40   41   42   43   ...   46

53. BÖLÜM

İMAM RIZA (A.S)’IN İMAN EHLİ İLE NİFAK EHLİNİ TANITMASI

İmam Rıza (a.s), bizim bazı ashabımıza mektup yazdı; yazdığını bana da okudu, konusu şu idi: “Biz birisini gördüğümüzde onun gerçekte iman ehli ya da nifak ehli olduğunu tanımamız içindi.”


54. BAB

İMAM RIZA (A.S)’IN BÜTÜN DİLLERİ BİLMESİ

1- Babam (r.a), Yasir el-Hadim’den şöyle rivayet ediyor: İmam Rıza (a.s)’ın Rum’un bir parçası olan Sekalibe’deki evinde köleleri vardı. İmam’ın odası onlara yakındı. İmam, bir akşam onların Saklabî (Rum) dili ile konuştuklarını ve şöyle söylediklerini duydu; “Biz şehrimizde her yıl kan verirdik, ama burada kan vermedik.” Sabah olunca İmam Rıza (a.s) yanlarına doktor göndererek şöyle tembih etti: “Filan şahsın şu damarını kes, diğerinin ise şu damarını...” Daha sonra da şöyle buyurdu: Ey Yasir, sen kan vermek için damarını kesme.

Yasir der ki: Ben damarımı kestim, derken elim şişti ve kızardı. İmam bunu gördüğünde “Ne oldu?” Diye sordu. (Sözünü dinlemeyip) damarımı kestiğimi söyleyince “Ben seni bundan men etmemiş miydim” dedi ve elimi uzatmamı istedi. Elimi uzattığımda üzerine mübarek ağız suyundan sürdü ve akşamları yemek yemememi tavsiye etti. Ben de bundan böyle akşamları yemek yememeye gayret gösterdim. Arada sırada unutup gaflet ettiğimde rahatsızlık tekrar başlıyordu.

2- Babam (r.a), Dâvut bin Kâsım el-Câferî’den şöyle naklediyor: Ben İmam Rıza (a.s) ile beraber yemek yiyordum. İmam, bazı köleleri Saklabî ve Farsça dilleri ile çağırırdı. Kölemi hazretin huzuruna her gönderişimde (Fars olduğu için) onunla Farsça konuşurdu. Üstelik Farsça karışık ve anlaşılmaz olduğunda İmam (a.s) onu köleye açıklardı.

3- Ahmed bin Ziyad bin Caferî el-Hemezanî (r.a), Ebu Salt el-Harevî’den şöyle naklediyor: İmam Rıza (a.s) halk ile kendi dilleriyle konuşurdu. Allah’a andolsun ki o, bütün dilleri herkesten (bütün insanlardan) daha güzel (fasih) konuşan ve en iyi bilendi. Bir gün İmam Rıza (a.s)’a şöyle arz ettim: “Ey Resulullah’ın oğlu! Ben senin bütün bu dilleri ince ayrıntıları (farklılıkları) ile bilmene çok şaşıyorum. İmam (a.s) bana şöyle buyurdu:

“Ey Ebu Salt! Ben Allah’ın halk üzerine hüccetiyim. Allah halkının dilini bilmeyeni onlara hüccet seçmez. Emir’ül Müminin Ali (a.s)’ın şöyle buyurduğunu duymadın mı: “Bize keskin ve hak ile bâtılı ayırıcı hitap verildi.” Acaba bu keskin ve ayırıcı hitap, bütün delilleri bilmekten başka bir şey midir?”


55. BÖLÜM

İMAM RIZA (A.S)’IN HASAN BİN ALİ EL-VEŞŞA’YA SORMAK İSTEDİĞİ MESELELERİ SORMADAN CEVAP VERMESİ1

1- Babam (r.a) Hasan bin Ali el-Veşşâ’dan şöyle naklediyor: Kendimle taşıdığım birçok meseleleri İmam Rıza (a.s)’ın imametine inanmadan önce onun babalarından ve diğer şekillerde gelen rivayetleri yazıp bir yerde kitap halinde toplamıştım. Onun imametini ispat edip o konuda fikrini belirtmesini istiyordum. Kitabı elbisemin koluna saklayarak İmam (a.s)’ın evine gittim. İmamla yalnız kaldığımda görüşünü almak için kitabı ona vermeyi düşünüyordum. Ben kapının yanında oturup imamın huzuruna varmak için izin alacağımı düşünüyordum. Kapıda bir grup oturup birbirleri ile konuşuyorlardı. Ben de imamın yanına nasıl gidebileceğimi düşünüyordum. Tam o sırada bir köle, elinde bir kitapla dışarı çıktı. “Hasan bin Ali el-Veşşa bin bint-i İlyas el-Bağdadî kimdir?” Diye seslendi. Ayağa kalkarak “Benim, bir isteğiniz mi vardı?” Dedim. Elindeki kitabı göstererek “Bu kitabı size vermek için görevlendirildim” dedi. Kitabı alarak bir kenarda oturdum. Pek şaşırmıştım. Allah’a yemin ederim ki, sormak istediğim meseleleri tek tek yazmıştı. İşte o andan itibaren onun imam olduğunu anladım, vakifliği de bıraktım.


56. BÖLÜM

İMAM RIZA (A.S)’IN EL-CÂSELİK’İN ARKADAŞI EBU KURRET’İN SORULARINA CEVABI

1- Ahmed bin Ziyad bin Câfer el-Hemezanî (r.a), Sefvan bin Yahya’dan şöyle naklediyor: Câselik’in arkadaşı olan Ebu Kurret beni çağırdı, benden onu İmam Rıza (a.s)’ın yanına götürmemi istedi. Ben de İmam Rıza (a.s)’dan bu konuda izin istedim. İmam onu yanına götürmem üzere izin verdiğinde huzuruna vardık. İçeri girdiğimizde (Ebu Kurret) hazretin ayağının altındaki halıyı öperek “Bizim dinimizde zamanın en büyük ileri gelenine bu şekilde saygımızı bildiririz” dedi. Daha sonra “Allah sizi korusun” diyerek sordu: Eğer fırkanın birisi bir şeyi iddia eder ve diğer adil fırka da buna şahitlik ederse bu konuda ne hükmedersiniz? İmam “İddiaları sabittir” diye cevap verdi.

Ebu Kurret: Eğer bir fırka iddiada bulunur ve iddialarına şahitlik edecek bir başka fırka da bulunmazsa ne hükmedilir?

İmam (a.s): Onlara bir şey yoktur (iddiaları geçersizdir).

Ebu Kurret: Biz Îsa (a.s)’ın Meryem (s.a)’ya verilmiş Allah’ın ruhu ve kelimesi olduğuna inanıyoruz. Müslümanlar da bu konuda bizimle aynı görüştedirler. Onlar Muhammed’in peygamber olduğunu iddia ediyorlar, bizse bu konuda onları tasdik etmiyoruz. Bu iki fırkanın kabul ettiği şey ihtilaf edilenden daha hayırlıdır.

İmam (a.s): Adın nedir?

Ebu Kurret: Yuhenna’dır.

İmam (a.s): Ey Yuhenna! Biz Meryem oğlu Îsa (a.s)’ın Allah’ın ruhu ve kelimesi olduğuna inanıyoruz. O, Muhammed (s.a.a)’e inanmış ve onun geleceğini de müjdelemiştir. Kendisinin bir kul olduğunu ve onu bir yaratanın olduğunu ikrar etmiştir. Eğer Îsa (a.s) sizin inancınıza göre Allah’ın ruhu ve kelimesiyse o zaman Muhammed (s.a.a)’e inanmayıp onun geleceğini de müjdelememiştir. Böylece Allah’ı kendine rab bilip ona ibadet etmeyi ikrar etmemiştir. Biz bunu kabul etmeyip reddetmekteyiz. Bu durumda görüş birliği sağlamış değiliz.

O şahıs (Ebu Kurret) ayağa kalkarak Sefvan bin Yahya’ya şöyle dedi: Kalk, bu meclis bizi doyurmadı.

57. BÖLÜM

İMAM RIZA (A.S)’IN YAHYA BİN EL-DEHHAK SEMERKANDÎ İLE

MEMUN’UN YANINDA İMAMET HAKKINDA KONUŞMASI



1- el-Hekim Ebu Ali Hüseyin bin el-Beyhakî, Yahya el-Sulî’den şöyle rivayet ediyor: İmam Rıza (a.s)’dan değişik şekilde rivayetler nakledilmiştir. Ben, senedi sağlam, amel edilmesinde sakınca olmayan rivayet bulamadım. Onu rivayet edilenlerin kelimeleri değişik idi. Ben de bu yüzden sadece onu ve onun anlamını getirdim. Ne kadar kelimeleri değişik olsa dahi Memun’un gayesi İmam Rıza (a.s)’ı münazaralarda yenmekti. Ama, etrafındakilere bunun tam aksini yansıtıyordu. Fakihler ve mütekellimler onun yanına toplanmışlardı. Onlara gizlice münazaranın “İmamet” hakkında olmasını söylemişti. İmam Rıza (a.s) şöyle duyuru yaptı: İçinizden bir kişi seçin, sizi temsil etsin. O neyi kabul etmek zorunda kalırsa siz de kabul etmiş gibi sayılırsınız.

Onlar da içlerinden Yahya bin el-Dehhak Semerkandî’yi seçtiler. Horasan’da onun gibisi yoktu. Onun sözcü olmasına razı oldular. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurdu: Ne istersen sorabilirsin. O da “İmamet konusunda konuşalım” dedi.

Yahya: İmameti olmayan bir insanın, nasıl imam olduğunu iddia edip imamlık yapanı ise kabul etmiyorsun? Oysa onun imametine halk razı idi.

İmam (a.s): Ey Yahya! Söyle bakalım, doğruladığın kimse kendisini yalancı bilir, yalanladığı kimse de kendini doğru bilirse bu durumda hangisi doğru ve hangisi bâtıldır?

Yahya bir müddet durakladı. Memun Yahya’ya “Onun cevabını ver” dedi. Yahya ise “Beni affedin, cevap vermekten mazur görün, ey müminlerin emiri” dedi.

Memun: Ey Ebu’l Hasan! Bu konuda ne demek istediğini anladık.” (Bu rivayetin devamı 45. bölümde geçti. İsteyen oraya müracaat edebilir.)



Yüklə 1,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   36   37   38   39   40   41   42   43   ...   46




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin