Beşinci Mesele
Ehl-i Sünnet Icma' etmişler ki, Ruh hadistir, sonradan yarara! mış: Zındıklardan başka kimse buna muhalefet etmemiş.
Ruhun sonradan yaratıldığına dair icma vardır diyenler arî smda Muhammed bin Nasr el-Mervizi ve ibn-i Kuteybe vardır.
Bu meselenin delilleri de «Ruhlar, düzenli askerlerdir» hadisdir. Çünkü, düzenlilik sonradan yaratılmışlığı gerektirir.
İkinci delil de şu gelen altıncı meseledir: 97
Altıncı Mesele
İki meşhur görüş olarak ruhlar cesedlerden önce mi veya mı yaratılmışlar? diye ihtilaf edilmiştir.
îmam Muhammed bin Nasır ve ibn~i Hazm birinci görüşü savunmuşlar, bu konuda icma var demişler: İbn-i Menden'in Amr bin Anbese hadisinden merfuan rivayet ettiği şu hadisi delil getirmişlerdir.
«Allah, cesedlerden iki bin sene önce ruhları yaratmıştır. Anlaşanlar birleşir. Anlaşamayanlar ayrılır.»
Fakat bu hadisin senedi cidden zayıftır.
İkinci delilleri, «Adem zürriyetinin sırtından çıkartılırnleridir. O hadislerden:
Allah, Adem'i yarattığı zaman sırtını sıvazladı, kıyamete kadar onun zürriyetinden yaratacağı her ruh, zerreler gibi onun sırtından düştü.
Hâkim, Ebû Hüreyre Hadisinde bunu tahric etmiştir:
Yine Hâkim, Ubeyy bin Ka'b'ten rivayet ettiğine göre; «Hani Rabbin Adem oğullarının sırtlarından zürriyetlerini aldığında «Ben Rabbiniz değilmiyim? diyerek onları şahit tuttu. Onlar da evet Rab-bi m izsin dediler 98 mealindeki âyet hakkında demiş ki:
Allah, kıyamete kadar doğacakları ruh olarak topladı, sonra onları şekillendirdi, konuşturdu. Onlardan söz ve misakı aldı... Hadisin sonuna kadar..
Ruhların cesedden sonra yaratıldığına dâir olan deliller ise şunlardır:
1- «Muhakkak insanın anılan hiç bir şey olmadığı bir an başından geçti.» 99 mealindeki ayettir. Rivayet edilmiş ki: insana ruh üfürülmeden kırk sene beklemiştir:
2- İbn-i Mes'ud'un hadisidir. Şöyle ki:
Birinizin yaradılışı ana karnında kırk gün toplanır. Sonra kırk gün daha alaka olur. Sonra kırk gün daha mudğa olur. Sonra melek gelir, ona ruhu üfler.
Buna, «Ruhun yaradılışı ile üfrülmesi arasındaki fark vardır» diye cevap verilmiştir. Demek ruh uzun bir zamandan beri yaratılmıştır, vücut şekillendikten sonra melek ruhu ona yerleştirir. 100
Yedinci Mesele
Müslüman ve başka milletler de ruhun vücutdan sonra baki kaldığı görüşündedirler. Feylesoflar ise buna muhaliftirler.
Bu konudaki delilimiz : «Her nefis ölümü tadacaktır» mealindeki âyettir. Tadan demek, tadılan şeyden sonra baki kalan demektir. İkinci delilimiz, bu kitapta geçen âyetler, hadisler ve vakıalardır.
Bundan başka Kıyamette «Yeryüzündeki her şey fena bulacaktı 101 mealindeki âyet gereğince ruhun zahiren yok olup sonra dirilecek veya «Allah'ın istedikleri müstesnadır» istisnası gereğince ruh hiç fena bulmayacak diye iki görüş vardır.
İmam Sübki, «ed-Dürr en-Nazîm» Tefsirinde bu iki görüşü anlatıp, birinci görüş daha yakındır demiş. Cennet hurileri bahsinde denildiği gibi ruhlar kıyametteki fenadan müstesnadırlar.
İbn-i Kayyim'in kitabında denilmiş ki:
Ruhun bedenle beraber ölüp ölmediği hakkında iki görüş olarak ihtilaf edilmiştir. Doğrusu odur ki; eğer ruhun ölümü tatmasından kasıt onun cesedinden çıkması ise; evet o bu manada ölümü tadıyor. Eğer onun ölümü tatmasından kasıt, onun i'dam edilmesi ise; hayır ruhun yaratıldıktan sonra baki kaldığı icma ile sabittir. O fena görmez. Ya azap görür veya nimet...
îbn-i Asakir «Dimeşk Tarihlinde senediyle, Mâliki İmamlann.-dan biri olan Muhammed bin Vazzah'tan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:
Şahmın bin Said'den hadis dinledim. Ruhların cesedlerle beraber öldüğünü söyleyen bir adamdan söz edildi. Sahnun dedi ki:
Maazallah! Bu sapıkların ve ehl-i bid'amn görüşüdür, 102
Sekizinci Mesele
Peygamber Efendimizin «Ruhlar düzenli ailörlerdir tanışanlar birleşir, tanışmayanlar ayrılırlar» hadis-i şerifinM;mânasında ihtilaf edilmiştir.
Denilmiş ki: Bu, ruhların hayırda serde salanda fesatda birbirine benzemesine, iyi insanın nefs-i emmaresinden şikâyet ettiğini, iyiliğe yöneldiğine kötü insanın da kötülüğe meylettiğine işarettir. Demek ruhların tanışması içinde yaratıldıkları tabiatlarına göredir. Yaradılışları birbirine uyanlar tanışırlar, yaradılışları deyişince tanışmazlar.
İkinci olarak denilmiş ki: Hadisten kasıt, ilk yaradılıştan haber vermektir ki şöyle rivayet edilmiştir. Ruhlar cesedlerden iki bin sene önce yaratıldılar. Görüşüp birbirini kokluyorlardı. Cesedlere girdiklerinde birbirini tanıdılar. Bu takdirde tanışmaları ve tanışmamaları evvelki bölümlerde geçtiği üzeredir.
Bâzıları demişler ki: Ruhlar, ruh olmada ittifak ederlerse de değişik şeylerle birbirinden ayrılırlar. Ruhlar o sıfatlarla çeşitlenirler. Şahıslar olarak şekillenirler. Her nevi kendi neviyle birleşir. Diğer nevilerden nefret eder.
îbn-i Asakir'in «Tarihlinde senediyle, Herim bin Hayyan'dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir :
Üveys el-Karanî'ye gittim. Selâm verdim. Daha önce onu görmemiştim; o da beni görmemişti. Bana «Vealeykesselam Ya Herim bin Hayyan!» dedi.
Ben:
— Nerden benim ve babamın ismini bildin. Halbuki ne ben ne sen daha önce birbirimizi görmedik, dedim. O ise şöyle dedi!
— Ruhum, senin ruhunu tanıdı ki, nefsim senin nefsinle konuştu. Cesedlerin nefisleri olduğu gibi ruhların da nefisleri vardır. Müminler birbirini tanırlar ve Allah'ın verdiği rahat ve huzur içinde sevişirler... Her ne kadar birbirini görmemişlerse de...
Tusi «Uyun el-Ahbar»da Aişe (Radıyallahû anhâl'dan rivayet ettiğine göre;
Bir kadın Mekke'de Kureyş kadınlarının yanına girip onları güldürürdü. Medine'ye hicret ettiğinde yanıma geldi. Ben:
— Kime misafir oldun, dedim.
O.
— Medine'nin güldürücüsü falan kadının misafiri idim, dedi. O arada Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) içeri girdi.
— Falan güldürücü sizde mi? dedi. . Ben:
— Evet, dedim
O (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) : .
— Kimin misafiri idi, dedi.
— Medine güldürücüsünün misafiri olmuş, dedim.
Buyurdu ki:
— Hamd olsun Allah'a! Ruhlar, düzenli askerlerdir Tanışanlar birleşir, tanışmayanlar ayrılırlar. 103
Dokuzuncu Mesele
İbn-i Kayyim, demiş ki: «Eğer denilse: Ruhlar cesedlerden ayrıldıktan sonra hangi vasif ile ayrılırlar ki birbirlerini .tanısınlar. Acaba ruhlar bir şekille şekilleniyorlar mı? »
El-cevap Ehl-i Sünnete göre (Allah sayılarım arttırsm) ruhun kendine has bir vücudu vardır, yükselir, iner, ayrılır, bitişir, gider, gelir, durur, hareket eder. Bunun, yüzden fazla mukarrer delilleri vardır. Bunlardan biri:
«Nefis ve nefsi düzeltene and olsun 104 mealindeki ayettir. Nasıl ki insana hitaben Allah buyuruyor :
«O Allah ki seni yarattı. Düzeltti ve dengeledi.» 105 Demek vücut ruh için bir kalıptır. Ve bedenin düzeltilmesi ruhun düzeltilmesine tabidir.
Demiş: Bundan anlaşılıyor ki, ruh bedenden bir şekil alır, o şekille diğer ruhlardan ayrılır. Çünkü beden ruhtan etkilendiği ve ayrıldığı gibi ruh ta ondan etkilenir ve ayrılır. Beden, hoş ve pis şekilleri ruhtan alır. Ki, ruh ta aynı şekilde vücudun durumlarından etkilenir.
Demiş ki: Üstelik, ruhların vücut ve bedenden ayrıldıktan sonra belirmeleri ve birbirine benzememeleri, bedenlerin birbirine benzememelerinden daha açıktır. Çürikü bedenler çok zaman birbirine benzerler. Ruhlar ise çok az birbirine benzer.
Bunu ispat eden bir delil şudur : Biz peygamberlerin ve îmamlann bedenlerini görmedik. Fakat açık bir şekilde bilgimiz de belirle-niyorlar. Ve bu belirlenme mücerret bedenlerinin evsafından değildir. O, belirme onlar hakkında bildiğimiz ruhani vasıflardır.
Sen görüyorsun: İki kardeş son derece birbirine benzedikleri halde ruhları arasında son derece ayrılık var.
Çirkin bir beden ve iğrenç bir şekil görüp de onda o şekle uygun bir ruh bulmamak çok ender oluyor. Yine vücudunda bir afet görüp de ruhunda ona uygun bir afet görmemek çok enderdir. Bunun için feraset sahipleri insan hallerini bedenlerinin şekillerinden öğrenirler.
Güzel bir şekil cemalli bir suret mütenâsip bir beden görüp te onda, ona uygun bir ruh bulamamak çok enderdir.
Melekler taşıdıkları bedenleri olmadığı halde birbirinden ayırt edilirler. Cinler de öyle... İnsan ruhlarının ayırt edilmesi tarik-i evlâ ile olur... tibn-i Kayyim'in sözü bitti...)
Dürr-el-Fahire adlı kitapta Gazali sözü arasında şü ibare vardır:
«Müminin ruhu arı sûretindedir. Kâfirin ruhu ise çekirge sûre-tindedir.»
Fakat bu söze hiç bir asıl bilinmemektedir. Yalnız Sur'a üfürül-me hadisinde şöyle varit olmuştur. Denilmiş ki:
İsrafil ruhları çağırır. Bütün ruhlar ona gelir. Müslüman ruhları nur salar, diğerleri ise karanlıkhdır. İsrafil hepsini toplar, onları sur içine yerleştirir. Sonra ona üfürür. Allah (Celle Celâlühü) buyurur ki:
«izzetime yemin ederim! Her ruh cesedine dönecektir. Ruhlar Surdan arılar gibi çıkarlar. Yer ve gök arasını doldururlar. Her ruh cesedine döner. Zehir damarlara sirayet ettiği gibi onlar da bedenlere girerler.»
Fakat bu hadiste geçen «arılar gibi çıkarlar» sözü ruhların şekil ve hayatta arılar gibi olduğunu göstermez. Burdaki benzetme yö-. nü arıların kovanından çıktığı gibi ruhların da surdan çıkacaklarıdır.
Nitekim âyet-i kerime de :
«Kabirlerden çıkarlar... Sanki dağılan çekirgelerdir» 106 denilmiştir.
Cüveybirin «Tefsirinde, bu hadis şu ilâve ile nakledilmiştir:
...Bunun üzerine müminlerin ruhları Cabiyeden gelir. Kâfirlerin ruhları ise Bürhüt vadisinden gelirler. Ruhlar, birinizin devesini bulduğundan daha kolay cesedini bulur. Ruhlar o gün siyah ve beyazdırlar. Müminlerin ruhları107
Onuncu Mesele
Ibn-i Mende, ibn-i Abbâs (Radıyallahû anhıima) 'dan rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:
İnsanlar arasında davalar bitmez. Hattâ ruh ve cesed davala-şırlar. Ruh cesede der ki;
«Sen yaptın!» Cesed de ruha der ki:
«Hayır sen emrettin ve Sen plan kurdun.» Allah onların da hükmetmek üzere bir melek gönderir. Onlara der ki:
Sizin misâliniz şu iki adama benzer:
Biri kör, diğeri kötürüm iki adam vardı. Bir bahçeye gffljiler. Kötürüm dedi ki, meyveler görüyorum, fakat elim ulaşmıyfi| Kör dedi kiî
Bana bin. Kötürüm ona bindi, meyveleri aldılar.
İşte ey ruh ve beden! Bunların hangisi sorumlu diye melekler
İkisi de sorumludur, derler. Melek:
— İşte aleyhimize hükmettiniz, der. Demek, vücut ruhurine-ğidir.
Darekutni 4frat»da Enes (Radıyallahû anh)'nın hadisinden mer-fuan yukardaki hadisin bir benzerisi nakletmiştir: Onun ibaresi şöyledir :
Kıyamet gününde ruh ve cesed birbirinden davacı olurlar. Cesed der ki:
Ben yere atılmış bir dal gibi idim; ruh olmasaydı ne elimi ne ayaklarımı hareket ettirmezdim... Ruh da der ki:
Ben yalnız latif bir şey idim. Cesed olmasaydı hiç bir şey yapamazdım. Sonra onlara kör ve kötürümün misali getirilir.
Selman (Radıyalîahû anh)'dan mevkûfen rivayet edilen şu rivayet buna delil olur. Abdullah bin İmam Ahmed Zevaidüzzühd»de onu rivayet etmiştir, ibaresi ise şöyledir
Kalb ve cesedin misali, kör ve kötürümün misâli gibidir. Kötü-rüm köre dedi ki:
Ben meyve görüyorum, fakat ulaşamıyorum. Beni yüklen o da yüklendi, aldı, yedi ve köre de yedirdi.
Bu rivayet gösteriyor ki, ruhun yeri kalbdir. Doğruyu ancak Allah bilir. Herşeyin mercii O'dur.
10.9.1984 - Fatih108
Dostları ilə paylaş: |