Soru: Hocam diğer mesele türkçe namaz konusu



Yüklə 21,67 Kb.
tarix03.01.2019
ölçüsü21,67 Kb.
#88851


Soru: Hocam diğer mesele türkçe namaz konusu. İmam-ı Azamın farsça veya başka dillerde cevaz verdiği söyleniyor. Talebelerinden İmam Muhammed ve Ebu Yusuf şarta bağlı olarak cevaz verdikleri söyleniyor.

Hayır İmam Muhammed ve Ebu Yusufun öyle bir noktayı nazarı yok. İmam-ı azamın sözleri fetvaları hiçbir zaman kendi tarafından kaleme alınmamıştır. İmam-ı azama ait bütün fetvalar talebeleri onlar tarafından kaleme alınmış. Bu açıdan onların şahsi düşünceleri olabilir. İmamı Muhammedin öyle bir kavli olabilir. O da Kur'an değil. La salate illa bi ümmilkitap. Fatihanın önemi hatta Şafiye göre imamın arkasında dahi olsa Fatihayı okumak farzdır. Fatiha okunmayınca olmaz. Mutlaka herkesin okuması lazım. Bu açıdan mutlaka Fatihanın okunması lazım. Fatihanın arapçasını bilmiyorsa şayet türkçesi onun için telaffuz edemiyorsa daha rahatsa onu yapabilir. Sonra Ebu Hanifeden talabeleri böyle birşey naklediyorlar. Bir kere böyle bir şeyin olup olmadığı çok kati değil. İkincisi Ebu Hanifeden nakledenler diyorlar ki bu fetvasından daha sonra rücu etti. Ben onu belli bir dönem için, Arapçayı telaffut edemeyenler için söyledim. Ben ondan vazgeçiyorum diyor. Dolayısıyla bir dönemde öyle bir fetva vermişse şüpheli. Öyle bir fetva vermesine karşılık bugün devam eden mezheplerde Şafi Hanbeli Maliki gibi ve tabileri kalmamış Sevri gibi Evzai gibi bu mezhep imamlarından hiçbiri bu meseleye evet dememiş. Ve dolayısıyla da ogünden bugüne Kur'an-ı Kerim kendi orjinal metniyle okunmuş. Sizin o meseleyi türkçe okumanız orjinal metinden daha kolay değildir. Beni zorlamış olacaksınız. Ben Fatihayı falandan filandan duya duya ezberleme cehdi gayreti göstermeden ezberlemişim. Şimdi meali diyeceksiniz ben onu ezberleyeceğim unutacağım yine ezberleyeceğim. Yani bu insanlar neyi istediklerinin farkında değiller. Bir de Kur'an-ı Kerim, Kur'an-ı Kerimse Allah (c. c)'ın ifade buyurduğu o Kelamdan Murad-ı Sübhanisi ne ise onun muhtevası manası odur. Oysa ki eldeki meallerin hiçbiri birbirini tutmaz. En güvenilir mealler bile, iki tane aynı dönemde tercüme edilen Kur'an'ı alırsınız onunki başka bununki başka. Hangisini okuyacağız. Herkes eline alıp bir başkasının mealini mi okuyacak. Ve açıktan açığa okurken bir başkası bir başka mealle imam yanlış okudu diyelim fetih yapmayacak mı? Sonra mesela Amerika'da ben orada bulunduğu sürece hep camilere gittim. 70 millet var. İmam kime göre okunacak onu. Afrikadan gelmiş zenciler, Meksikalılar, İspanyollar, Türkler, Araplar. . . herkes kendisine göre bir meal takip edecekse o nasıl olacak? Nereyi okuduğunu nasıl bilecekler? Ben zannediyorum bu adamlar bir şeye takıldılar, fakat işi iyice karıştırdılar. Fevkalade bir karıştırma var burada.

Mülahazaları temelde şu idi: Bu milleti, bu gençliği arapçadan kurtarırsak İslam dünyası bize siyasi İslam düşüncesi ihraç etmez. O bakımdan biz o bağı koparalım gibi bir mülahaza ile Türkiyede siyasi ideoloji ve rejimi garanti altına alma maksadına matuf o bağı koparma mülahazasıyla böyle bir teşebbüse girdiler ama hesabı yapılmamıştı. Çok safça gidildi meselenin üzerine bu meselenin bir yanı.

Bir diğer yanı değişik zamanda 56'ta 17-18 yaşında idim. Yine böyle teklif edildi. Ben o zaman bir yazı yazmıştım fetih gazetesinde. Hocam o yazıyı çok beğindi. Gönder dedi belki neşrederler. O yazıyı rahmetli babam da övünerek onu almış kendi yazısıyla yazmış. İzmir'de benim müzeciğimde rahmetlik annem babamdan bir hatıra olarak onları hep saklamış. Annem de vefat edince onlar çıktı. Kur'an tercüme edilemez. O gün söylediğim şeyleri, daha sonra söylediğim şeyleri ezcümle Üstad'ın verdiği bir misal var. Elhamdülillahi rabbilalemin. Sadece Elhamdülillah ham Allah'a mahsustur diyelim. Şimdi buna yerinde olarak şu manaların hepsi veriliyor: Fezail ve fevazile karşı yani Allah'ın bize bir lütfu ulaşsın ulaşmasın azameti ululuğu ceberrutu bütün hayırların kaynağı olması bu mevzuda hamdin ona raci olması açısından yeter. Bu açıdan ezelden ebede kadar kim tarafından kime olursa olsun, hangi mülahaza ile olursa olsun ortaya konan her hamdü sena, medih, Allah'a mahsus ve onun istihkakıdır deniyor. Şimdi elhamdülillah demenin icmali manası bu. Siz bunu vermiyorsanız en azından muradi İlahiyeye yakın birşey söylememiş olursunuz. Çok basit bir şey bu. Kaldı ki Hamdi yazırın o dibacede Fatihada döktürdüğü şeyleri ele alacak olursanı Fatihanın manasıdır o. O şekilde ifade etmezseniz o Kur'an olmaz. Bu sadece Allah'ı kelamı ile alakalı değil. Ben çocukluğum itibariyle Göthe'yi okumuştum. Sonra da Sadi Irmak'ın şerhiyle okudum. Baktım önce anladığım şeyden çok farklı. E bir insan bir edip bir Şekspir, bir Hügo dahi eğer birisinin üzerinde mütaalaları yoksa onları doğru anlayamıyorsanız şayet bütün zamanlara hitap eden bütün zamanlarda gelmiş çok üstün insanların yorumlarına açık olan bir Allah kelamına ben işte dediğimi dedim ve bu tam tuttu karşıladı derseniz bu kendini bilmemezlik olur. Malasef böyle bir yanlış içine girildi. Bütün bunlara rağmen de böyle bir tartışma mevzuu yapıp cedelleşmeye gitmek bana çok doğru gelmiyor ama yine de bu mevzuda uzman olan bazı kimseler yumuşak kavgaya götürmeden meseleyi şu ölçüdeki mütalaalarını yazsalar, mesela üç şeyden misal verseler yani Elhamdülillah dese bir de Kaf Ha Ayın Sin Kaf zikru rahmeti abdehu zekeriyya bir de Kul euzu birabbinnas melikinnas. . yine allame Hamdi Yazırın tefsirine gittiğiniz zaman doğrudan doğruya o kelimelerden nebaan eden manalar vardır. Böyle üç yerden misal verse Kur'an budur. . Hamdi Yazırın dediği gibi a be nankör namert sen neyini ifade ediyorsun bu Kur'an-ı Kerimin.



Soru: Hocam bir de Selman-ı Farisiye böyle bir şey izafe ediyorlar. .

Hayır öyle bir şey yok. Öyle diyenler hadisi inkar edenler, hadis delil değildir diyenler. Bu söylene hadise gelince buna hadis demek bile çok zor. İşlerine geldiği yerde.



Soru: ?

Kur'an-ı Kerim Allah kelamı. Kendisine has biraz evvel bahsettim geçmiş kitaplarda suhuflarda olan şeyleri hülasa etmişse eder yani. Ama Allah hülasa etmiş, Kur'an demiş. Bir de onu arapça indirdik demiş. Ve bugüne kadar aksi olmamış. Dünyanın hiçbir yerinde milletler kendi lisanlarıyla okumamışlar. Bugüne kadar gelecek 1400 senedir dünyanın değişik yerlerinde hiçkimsenin düşünmediği birşey düşünülüyor. Pakistanlı nasıl okuyacak, Nijeryalı nasıl okuyacak, İngiliz nasıl okuyacak. . . Ama meallere tefsirlere gelince dünya kadar meal ve tefsir var. Al onları oku muradi ilahiyi anla. Ama mesele o değil. Esas o orjinal dille münasebeti kesmek, koparmak ve sözde o suretle bir düşünce bir ideoloji ülkemize ithal edilmesin onun yolunu kesmek gibi bir gayet ve cehd var. Yanlış. Böyle dayatma ve baskıyla azdırırlar o meseleyi ve altından kalkılmaz hale gelir. Bence atalarımız soyumuz bu dini nasıl yorumlamışsa onu alıp o şekilde Türk toplumuna öğretmezseniz bu ülkeye İranilik, Vahhabilik gelir. Bizim kökümüzde bu nasıl yorumlanmışsa onu hakim kılmazsanız arzu etmediğiniz şeyler hakim olur. Bunların psikososyolojiden de haberleri yok.



Soru:?

İslam'a karşı da var da. Hani siyasi İslam diye birşey çıkardılar. Birileri çıkmış olabilir onların dersini verin. Adam kalkıp Kur'an'a göre şeriata göre diyorsa dersini verin. Demokrasi ona ders vermeyi gerektiyorsa dersini verin. Bunca insanı küstürmenin alemi yok ki? Yol değil o. Sonra Atatürk teşebbüs etmiş bu meseleye. Ezan yapılmış da. . Ezan beş on kelimeden ibaret herkes belleyebilir diye ben de çocukluğumda babam imam iken Tanrı uludur diye çok okumuşumdur. Fakat Kur'an'ı yapmış. Hatta Hafız Samiye okutturmuş. Dolmabahçede çağırmışlar, tazim etmiş. Hafız Sami ben ona yetiştim. Musikiye de vakıf olduğundan Sultanahmette okurken oralar inliyor. Hafız Sami böyle bir adam. Meali eline verip bunu oku diyorlar. Orada bütün erkan oturuyor. Adam eline meali alıyor. Normal gazeteden bir yazı okuyor gibi okuyar. Atatürk kendi de beğenmiyor. Sonra orjinal metnini oku diyor. Takkesini başına koyuyor, diz çöküyor. Başlıyor güzel edasıyla bir okumaya. Yav diyor bu adam bu haliyle bize ders veriyor, o olmaz bu olur diyor. Sonra diyanet işleri Börekçi olmaz demiş bu mesele. Bir camide birisi işgüzarlık yapmış türkçe namaz kılalım demiş. Halkın tepkisi olmuş. Daha sonra Atatürk bir daha bu mevzuyu gündeme getirmemiş. Hatta denebilir ki son dönem itibariyle bir dönemde dayatmalar karşısında dine karşı tavırlarında sorgulanacak halleri olabilir ayrı mesele. Fakat son zamanları itibariyle dine karşı Şemseddin Günaltay'ın ifadesine göre daha saygılı, Efendimize karşı daha saygılı. Birileri kalktı onu komünist göstermeye kalktı, dine karşı çok saygılı. Dünya kadar misaller anlatıyorlar. Hatta içeriye giriyor. Harita üzerinde ceziretül arapta ismet paşaya diyor sen olsaydın burada ne yapardın. Paşam diyor aynısını yapardım Hz. Muhammed gibi. Onun harp stratejilerini görüşüyoruz diyor. Bazıları dün Maocuymuş, Leninciymiş, Markscıymış. Bugün yok onlar iflas etti. Şimdi onu öyle göstermek şartıyla dinden intikam almak istiyorlar. Ve bunlara aldanan insanlar var.



Soru: Hocam Cemal Kutay da telefonla katılarak sizin ifade ettiğiniz gibi Atatürkün hayat tarzını çizdi. Ama yaşasaydı bunu türkçe yapacaktı dedi.

Hayır yanlış. Bu işe teşebbüs etti vazgeçti. Bu düşünce tarzı başka şeyler için de sözkonusudur. Efendimiz (s. a. s) buyuruyor ki vefat hastalığında perşembe günü, bana defter kalem getirin. Sonra olacak şeyleri size yazıp vereyim dalalete gitmeyin. Efendimiz çok ağır hasta hatta bayılıyor bazen. Hz. Ömer, Efendimiz hasta diyor. İzac etmenin alemi yok. Bizim elimizde kitap ve sünnet var bu bize yeter diyor. İbni Abbas daha genç rahatsız oluyor ama Hz. Ömer'in baş talabelerinden birisidir. Sonra niçin sen Resulullahın böyle bir şey yazmasına mani oldun. Ne yazacaktı şunu yazacaktı. İbni Abbas adım adım Hz. Ömer'i takip ediyor. Bu meselenin bir yanı.

İkincisi bu meseleyi kritik edenler diyorlar ki, Allah Resulu bugün öyle dedi daha sonra onu vazgeçirdiler. Fakat sonra beş gün yaşadı. Bu beş gün içinde eğer onun misyonuyla alakalı birşey idiyse söylemediği zaman Allah dergahından kovulurdu. Oysaki o mevzuda bir şey söylemedi demek ki bir şey yok. Şimdi bir dönemde ezan tercüme ediliyor ve okunuyor. Atatürkün ondan sonra Kur'an mevzuunda bir mütalasaı vardı da onca yaşadı neden söylemedi? Çok daha büyük meselelere teşebbüs etti. Hatta camilere sıra koymayı teklif etti. Tabuların duruşmasında Kabaklı bunu anlatıyor. Belki bazıları biraz işgüzarlık alınları konan yerler biraz temiz olsun. O günün hijyenik mülahazasıyla öyle düşünmelerinde ben şahsen bir mahzur görmüyorum. Ben o tahtaları gördüm. Hacı Bayramda da vardı. Afyonda da bir camide de vardı. Fakat millet alnını koyma yerine ayaklarını götürüp koyuyordu. Şimdi bunlar teşebbüs edilir gibi olmuş sonra vazgeçilmiş. Bence geriye dönmek doğru değil. Bunlar bağışlayın Atatürkü de kendileri gibi aptal zannediyorlar.

Soru:?

Hayır doğru değil. Bu milletin bir kültür ve ananesi var. Bence onu öne çıkarıp bu mevzuda milletimizi onlarla desteklemek lazım. Desteklemezseniz bu millet açık kapalı o ithala devam eder ve başkalarını da ihraç eder. Ve onun önünü alamazsınız. Esas zaten dinin kendi orjinin ihmale uğramasından dolayı İran, Vahhabiler içimize girmeye teşebbüs etti. Eleman yetiştirip içimize soktular. Bugün İran hesabına dünya kadar sağda solda mescit yapıldı. Fars şiiliği hesabına. Oysaki milletimizin bir dini var hiç zararı da yoktu. Ama siz herkesi kabul eden insanları bile rahatsız edip küstürüyorsunuz. Sonra gayri memnunların iltihakı gibi birbirlerine iltihak ederler sizi aşar o mevzuu. Yanlış bir şey yapmış olursunuz. Camilerde milleti hafizanallah ayaklandırırsınız. Millet daha zayıf olduğu başındakileri daha fazla sevdiği dönemde bile Konyada Yozgatta . . . . kötülük yapmış olursunuz millete. Ve bundan sonra yetiştiler bu insanlar. Bugünkü gençlik şuurlu müslüman. Hemen bırakıp ayrılacak gibi değil. Ne yaptığının farkında. O zaman toplumuna devletine zararsız olabilecek şekilde bir kısım doğruları bir araya getirip bence onlara sahip çıkmak gerekir. Bunlara öncülük yapan bir kısım ilahiyatçılar da yanlış yapıloyorlar. Bazı şeyler vardır ki İrem barajı gibi onun önünü alamazsınız. Yanlışlık olur. Kötülük yapmış olursunuz bu ülkeye. O mevzuda dayatanlar millet nazarında menfur hale gelirler. Ve hafizanallah arkası çok kötü de gelebilir. Sizin arzu ettiğiniz gibi değil, başkalarının arzu ettiği bir şey olur. Dengeler aleyhinize bozulabilir.



Soru: Dikkat çeken bir şey var. Bu meseleye daha önceleri Marksist Leninist olan insanlar sahip çıkıyor. . . . . Herkes istediği gibi yapsın. Dünya kadar mezhip gelmiş gitmiş. Bir de böyle birşey olsun. Siz neden rahatsız oluyorsunuz gibi bir tez ortaya attılar. Bir tanesi de bütün Osmanlıların yaptığı . . . Ortaasyalardan kalkıp buralara kadar gelmesi oralarda Türkçe tebliğatta bulundukları için olduğu iddia edildi. . . . . . .

Kimse bir şey demiyor ki, isteyen kılar isteyen kılmaz. İsteyen Türkçe ile kılar, Çerkezce ile kılar. Fakat milletin böyle birşeye zorlanmaması lazım. Kılmayana bir şey diyen yok ki.




Yüklə 21,67 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin