AB’nin çifte standardı nereden besleniyor? Baskın Oran
Türkiye’yi bugünlerde dışlamayı kim veya ne kolaylaştırıyor? Buyurun, AB reformlarının kaynağı olması gereken kurumdan, İnsan Hakları Danışma Kurulundan 01 Ekim 2004 tarihli kareler. İmam buysa, cemaati düşünün.
Sahne, “Azınlık Hakları ve Kültürel Haklar Komisyonu”nun hazırladığı ve devletimiz parçalanır diye kabulü 1,5 yıldır engellenen raporun oylanma oturumu. Aşağıdaki eleştirilere cevaplar, Komisyon başkanı sıfatıyla bendenizdendir.
***
Hukukun Egemenliği Derneği sözcüsü:
“Bu Rapor, milletin bölünmezliği ilkesini eleştiriyor”.
Cevap: Devletin bölünmezliğinde kesin hemfikiriz. Ama millet bölünemez demek, alt-kimlikleri yani bizzat demokrasiyi reddetmektir. Bunu Avrupalıya anlatamazsınız. Millet bir bütündür, ama onu oluşturan sürüyle alt-kimlik vardır.
“Devletin dili kavramını reddediyor”.
Cevap: Devletin dili olmaz. “Resmî dili” olur. Yurttaşların konuştuğu dillere de karışmaz.
“Türkiye’de gayrimüslimlere baskı yoktur. Zaten, Avrupa Osmanlı’ya bu bahaneyle müdahale etti”.
Cevap: Ruhban yetiştirmelerini engelle, kiliselerine el koy; din özgürlükleri vardır de. Mallarına el koy, okullarında dillerini okutmalarını engelle; baskı yok de. Avrupa, şeriat denilen çağdışı düzene müdahale etmişti. Bugün de 2004’e göre çağdışı kalana ediyor. Müdahale istemeyen düzeltir; bahane yaratmaz.
“Bu Rapor olmayan azınlıkları yaratıyor”.
Cevap: Azınlık, çoğunluktan kendini farklı hisseden ve bunu kimliğinin vazgeçilmez unsuru sayan kişidir. Varsa vardır, yoksa yoktur. Devlet, sadece, hak verecek mi vermeyecek mi ona karar verir.
“Anayasa Mahkememizi bazı kavramları bilmemekle ve demokrasiyi zedelemekle suçluyor”.
Cevap: Sizin itiraz ettiğiniz bu suçlamaları, Yüce Mahkeme, dergisinin 20. sayısında tam metin halinde bastı. Farka bakınız.
“Türkiye Cumhuriyetinde bir alt-üst kimlik, ‘Türkiyelilik’ aramak yanlıştır. Olimpiyatlarda bile insanlar bayrak açıyor”.
Cevap: İşte o bayrak, sizin burada duyduğunuz üst-kimliktir.
“Bu rapor yanlıdır”.
Cevap: Haklısınız. İnsan hakları yanlısıdır.
***
Başbakanlık temsilcisi:
“İspanya’da o kadar özerk bölge varken, anayasa yine de “İspanyol Ulusunun Bölünmez Bütünlüğü”nden bahseder”.
Cevap: Dikkat: İspanya’da İspanyol diye bir etnik grup yok. Katalanlar, Basklar, Kastilyalılar, Andaluzyalılar vs. hepsine birden İspanyol deniyor. Üst-kimlik bu işte. Bizim hep birlikte Türkiyeli olduğumuz gibi. Üst-kimliğe “Türk” derseniz diğer alt-kimlikleri dışlarsınız ve Türkiye’yi asıl o zaman parçalamaya götürürsünüz.
“Atatürk milliyetçiliği ırk esasına dayanmaz”.
Cevap: Doğru. Ama tekkültürcülüğe dayanır. 1920’lerde “muasır medeniyet” tek kültürdü. Ama bugün, onu sanki aradan 80 yıl geçmemiş gibi uygulamak istemek demokrasiyi mahvediyor ve milleti parçalıyor. Bugün muasır medeniyet, 2004’ün Avrupası.
***
Toplumsal Düşünce Derneği temsilcisi:
“Azınlıklar Kurtuluş Savaşında bizi arkadan vurdular”.
Cevap: 80 yıl öncesinin korkularını bugüne uyguluyorsunuz. Sevr Paranoyası bu, işte. Ayrıca, hepsi mi vurdu? Papa Eftim Hıristiyan değil miydi?
“Bizde Sevr Paranoyası yoktur. Derneğimiz bu haklara tutucu bakıyor”.
Cevap: Bakınız, bu doğru. Ama bununla övünmek yanlış. Sevr Paranoyası bugün başımızın en büyük belası. 1930’larda bile yoktu bu.
“Anadilde eğitim bizi parçalar. Konfüçyüs, “Bana bir dil verin, size bir millet yaratayım” demiş”.
Cevap: Hanımefendi, “Millet” 19. yüzyılın ürünüdür. Konfüçyüs İ.Ö. 5. yüzyılda öldü...
***
Bir genel müdür:
“Lozan’a göre ülkemizde Ermeni, Rum, Musevi’den başka azınlık yoktur”.
Cevap: Bu tanımı 143 maddelik Lozan’da aramayın, bulamazsınız. Çünkü sadece “gayrimüslimler”den bahseder. Müslüman olmayanların hepsi azınlıktır.
“Türkiye mozaik değildir, homojendir”.
Cevap: Bir parti genel başkanı, “Ne mozaiği ulan!” demiş ve şöyle bitirmişti: “Mermer! Mermer!”. Fakülteden atıldığım dönemlerde inşaatçılık da yaptım, mozaik en dayanıklı yapı malzemesidir. En kırılganı da, mermerdir.
***
Aklımda kalanları yazdım; daha neler duyduk. İşte Avrupa’daki çifte standardı böyle elimizle besliyoruz.
Sonuç mu ne oldu? 1,5 yıllık mücadeleden sonra Rapor 24’e 9 geçti. Onun için, siz siz olun, Türkiye’den umudu kesmeyin. Mücadele edin. Nereden nereye geldiğimizi bilmek istiyorsanız, Kurul Başkanı Prof. İbrahim Kaboğlu’nun sözleriyle bitireyim:
“Diyarbakır’a hukuk fakültesi kurmaya gittiğimizde [1983, 12 Eylül dönemi] YÖK bize Kürt kökenli asistan almayı yasakladı. Kayseri’ye okul açmaya gittik, vali uyardı: ‘Kiliseleri tamir ettiriyorlar; niyetleri kötü!’ ”
Dostları ilə paylaş: |