Afrika’da Geleneksel Dinler



Yüklə 71,78 Kb.
tarix02.11.2017
ölçüsü71,78 Kb.
#27254

Afrika’da Geleneksel Dinler

John S. Mbiti

Kaynaklar

Geleneksel Afrika Dini, ayrılmaz bir biçimde, Afrikalı halkların toplumsal ve kültürel hayatına bağlıdır. Bu yüzden o bir kurucuya sahip değildir ve tarihi de, onların kabilevi ya da öteki etnik dağılımlarına uyun olarak Afrika halklarının tarihidir. Bilim adamları, kısmen her bir Afrika halkının tarihi olan, Geleneksel Afrika Dininin tarihi problemiyle mücadele etmeye şimdi başlıyorlar. Mitler, hikâyeler, anlatılar, biyografiler, bireylerin ve mekânların isimleri, dini kavramlar ve uygulamalar, toplumsal kurumlar, atasözleri, ahlak ve bütün bunların hepsi, antik zamanlara kadar geri giden Geleneksel Dinin tarihini ifşa ederler.

Geleneksel Afrika Dini’nin incelenmesindeki ana güçlük, onun hiçbir kutsal yazısının bulunmamasıdır. Ayrıca yazılı kayıtlar azdır, Bu durumun tek istisnası, İslam kültürüyle ve Avrupalı tüccarlarla, kâşiflerle ve misyonerlerle temasa geçen toplumlardır; ancak bu yazıların büyük kısmının tarihleri, on dokuzuncu yüzyıldan günümüze doğru gelir. Tarihsel araştırmanın belli bir kısmının kendileri vasıtasıyla incelenebileceği türbeler, sunaklar, büyüsel ve tıbbı nesneler, kutsal iskemleler, maskeler ve dini elbiseler tropikal Afrika’daki iklim şartlarından dolayı birkaç nesil sürmezler. Bu yüzden de bugün, bir buçuk yüzyıldan biraz daha geriye giden birkaç dini nesne ulaşılabilir durumdadır.

Bu durumun bir sonucu olarak da bize, Geleneksel Dinin tarihi hakkında bir şeyler toplayabileceğimiz dil formunda kavramlar, mitler, hikâyeler, atasözleri, dualar, ayinsel sözler, dini şahsiyetlerin sırları, şarkılar ve müzik gibi birincil olarak şifahi kaynaklar bırakılmıştır. Afrika büyük geniş bir kıta olmakla birlikte, doğudan batıya ve güneye doğru Geleneksel Dinin bu alanları arasında dikkate değer benzerlikler vardır.
Coğrafi Dağılım

Bugün Geleneksel Afrika Dini, Madagaskar’ı (Harita 1 ve 2) da içerecek şekilde yaklaşık olarak Afrika’nın üçte ikilik alanı üzerine yayılır. Onun dağılımı, Senagal’den doğuya Mali, Yukarı Volta, Nijerya, merkezi Çad ve merkezi Sudan’dan kuzeye Etiyopya ve oradan da güneye Etiyopya ve onun sınırındaki Somali’yle birlikte Kenya körfezine doğru çizilebilecek olan bir çizginin güneyinde ve batısında uzanır. Afrika’nın üçte birini kapsayan bu çizginin kuzeyinde İslam baskındır, ancak yerel dinin uygulamaları ve düşüncelerine dair daha yakından yapılan araştırmalar, Geleneksel Dinin belli özelliklerini burada da devam ettiğini ortaya koydu. Geleneksel Din tarafından işgal edilen bu alanda, Hıristiyanlığın hem antik biçimiyle hem de on dokuzuncu ve yirminci yüzyılın din değiştirmiş Afrikalıların yardım ettikleri misyoner faaliyetleriyle yayılmış olan modern şeklini buluruz. Genel olarak Müslüman olan Mısır’da bir antik Hıristiyanlık adası vardır.

Hıristiyanlık, tam olarak Geleneksel Din gibi aynı coğrafi alan üzerinde çoğunluğu teşkil eder. Bu yüzden, Afrika Hıristiyanlarının çoğunluğu, Geleneksel Dini inançlarını nadiren terk ettikleri için bu gün Geleneksel Din ve Hıristiyanlık arasında dini bir üst üste yığılma vardır. Geleneksel Dinin, Hıristiyanlığın Afrika’da on dokuzuncu yüzyıldaki hızlı yayılışı için zemin hazırladığı açıktır. Bu yayılımın oranı, şimdilerde yıllık yüzde altıya yakındır ve Hıristiyanlık tarihi boyunca hemen hemen benzeri olmayan bir yayılma oranıdır. Afrika Geleneksel Dini ve Hıristiyanlık genel olarak bağdaşabilir ve bu sebepten dolayı da Geleneksel Din, Hıristiyanlığın Batılı şekliyle kendisini ortadan kaldırmaya çalışmış olsa da, isteyerek ona uyum sağlamıştır. Ne Hıristiyanlığın, İslam’ın ve Afrika Geleneksel Dininin çağdaş Afrikalıların dini hayatında mevcut özellikleri ne de bu dinlerin bağlıları ölçülemez. Afrika’daki doğru dini istatistikler, toplam rakamı, kıtanın nüfusundan daha büyük gösterme eğilimi ortaya koyar. Ancak işe yarayan bir rehber olarak 1971’de yaklaşık 75 milyon Hıristiyan, 140 milyon Müslüman ve 120 milyon Geleneksel Dinin bağlısı olduğunu söyleyebiliriz. (Afrika’nın diğer dinleri yani, Yahudilik, Bahaizm, Hinduizm, Sihizm, Zerdüştlük, Cayinizm ve Budizm dikkate alınabilirdi, ancak bir kısmının sayısı artma eğiliminde olsa da, bu dinlerin bağlılarının sayıları ötekileriyle karşılaştırılamayacak kadar azdır).

Geleneksel Afrika Dini, az ya da çok Afrika halklarıyla sınırlıdır: O, bir dünya dini değildir; hiçbir misyoner genişlemesine ya da niyetine sahip değildir. Bu yüzden, düşünceler, kavramlar, ayinler, törenler ve inançlar, göç, kabile fetihleri, karışık evlilikler, seyahat ve başka türden temaslar vasıtasıyla bir kabileden ötekine yayılsalar bile, Geleneksel Dine geçişler yoktur.

Dünya Dinleriyle Temas

Geleneksel Din üzerindeki en büyük etki, hem İslam’la hem de Hıristiyanlık’la temastan kaynaklandı. Bu, karşılıklı etkileşimi hızlandıran bir temastı. Afrika halklarının hem İslam’a hem de Hıristiyanlığa geçişlerinin, Geleneksel Din’in tam bir terki anlamına gelmediğinin işaret edilmesi gerekir. İslam ve Hıristiyanlık yeni kültür getirmiş olmalarına karşın, onların Afrika kültürüyle olan alışverişleri, fiili dini değişimden daha büyüktür. Açıkça bu dini değişimin dereceleri vardır ve baskın biçimde İslami olan alanlar, Geleneksel Dinin birçok özelliğini gösterirler, buna karşı baskın biçimde Hıristiyan olanlar ise, Geleneksel Dinden ve kültürel arkaplandan daha fazla şeyi içine alma eğilimi gösterir. Bunun sebebi, İslam’ın yedinci yüzyılda kurumsallaşmaya başlamasından hemen sonra Afrika’ya geçmesi ve birkaç yüzyıl içinde bugün baskın olarak bulunduğu toprakların hemen hemen tamamını fethetmesi ve işgal etmiş olmasıdır. Bundan sonra yalnızca saçaklara doğru genişledi. Öte yandan Hıristiyanlık, tarihinin ilk yüzyılında Mısır’a, Etiyopya’ya, Sudan’a ve Kuzey Afrika’ya ulaşmış olsa da, İslam yedinci ve sekizinci yüzyılda Mısır’ı ve Kuzey Afrika’yı ve daha sonra, on üçüncü yüzyılın sonuna kadar birçok Hıristiyanı barındıran Sudan’ın Nubiyan krallıklarını fethettiğinde gerilemelere maruz kaldı. On dokuzuncu ve yirminci yüzyıla kadar Hıristiyanlık, Afrika’da bugün ulaştığı seviyesine ulaşamadı. Bu yüzden Geleneksel Dinin mevcudiyeti ve faaliyetleri, hala Hıristiyan Afrika’da açıkça görülmektedir. Gerçekten de bugün Afrika’nın bazı alanlarında kurbanlar, bayramlar, tıbbi uygulamalar vs. gibi eylemler bakımından Geleneksel Dinin bir dirilişi söz konusudur. Söz konusu bu eylemler şimdi, sömürge döneminde olduğundan çok daha açık bir biçimde yapılmaktadırlar. Hıristiyanlık lehine din değiştirmeler hemen hemen münhasıran, Geleneksel Din takipçilerinden olmaktadır. Bu günlerde bu değiştirme oranı, yıllık nüfus başına yaklaşık 3, 3,5 oranındadır. Oysa İslam’a yönelik ihtidaların ortalaması, hakikaten sıfırdır. Afrika’nın nüfus oranında Geleneksel Din’e bağlılık hızlı bir biçimde, yirminci yüzyılın başlangıcından bu yana azalmaktadır.

Afrika halklarının kölelik vasıtasıyla Kuzey Amerika’ya ve Latin Amerika’ya yayılması gerçeği dikkate alınmalı ve elbette, Karayipler/Batı Hint Adaları, Geleneksel Dinin de buraya taşındığı anlamına gelir. Bütün bu alanlarda Geleneksel Din, Afrika soyluları tarafından ancak esas olarak Hıristiyan çevrede ve Afrika’dan başka diller altındaki değişikliklerle birlikte muhafaza edildi.

Geleneksel Afrika Dinindeki Ana Dini İnançlar

Tanrı

Burada incelenmekte olan bütün Afrika toplumları tarafından tek, yaratıcı, muhafaza edici, her şeyin devam ettiricisi olan bir Tanrı’nın olduğu kabul edilir. O, görünmezdir ve Tanrı’nın temsillerini çizmiş ya da oymuş hiçbir Afrika halkı bilinmez. Tanrı için kullanılan bir kelime, Afrika dillerinin her birinde vardır; düzinelerce dil arasında genel olarak kullanılan kelimelerden bazıları, bu inancın antik olduğunu ve bu diller evrilmeden önce de burada var olduğuna işaret eder. Tanrı’nın şefkatli, adil ve iyi olduğuna inanılır. O, baba ve dost olarak kabul edilir. İnsanlar O’na kurbanlar, takdimeler sunar ve dualar ederler. Onun ismi, bazen kutsamalar ya da kutsal antlaşmalar (ahitler) yaparken ya da yeminler ederken kullanılır.

İlahlar

Bazı Afrika toplumlarında, manevi hiyerarşide Tanrı’dan sonra gelen ilahların olduğuna inanılır. Bu ilahlar, hem doğal güçlerin (yağmur, rüzgâr, şimşek, yıldırım ve ölüm gibi) ve/ya da tabii nesnelerin (nehirler, göller, dikkat çekici taşlar, ormanlar vs.) kişileştirilmişleri hem de Tanrı’nın yardımcıları, elçileri ve aracılarıdır. İlahların varlığına ve faaliyetilerine inanç, genel olarak, geleneksel yöneticilere (krallar ya da şefler) sahip olan Afrika toplumlarında bulunur. Bu yüzden Tanrı tarafından başkanlık edilen ilahlar anlayışı, dünyevi siyasi yapının manevi karşıtı olarak yorumlanabilir. Geleneksel krallar ve reislerin bulunduğu birçok Afrika toplumunda, beşeri yöneticiler ve Tanrı arasında açık bir ayırım yapılsa da, söz konusu bu krallar ve reisler, kutsal ya da ilah olarak kabul edilirler.

Ruhlar

Ruhların varlığına inanç, bazı toplumlar bu konuya ötekilerden daha fazla önem atfetseler de, bütün Afrika’da yaygındır. Ruhlar, birkaç kategori halinde tasnif edilebilir: Ruh şeklinde yaratılanlar, uzun süre ölmüş olan insanların bedensiz ruhları, yakın zamanlarda ölmüş olanların ruhları (şimdi genel olarak, yaşayan ölüler olarak gönderme yapılır), habis ruhlar, kehanet ruhları, (ağaçları, su birikintilerini/gölleri, nehirleri vs. işgal eden) tabii ruhlar, klan ruhları ve aile ruhları. İnsanlar, ruhlar tarafından ele geçirildiklerini iddia ederler (kehanet gibi iyi maksatlar için ya da çoğunlukla et gibi bir şeyin kendisine sunulmasını isteyen acı çektirenler gibi); diğerleri ise, ruhların seslerini işittikleri ya da ruh ışıklarını gördüklerini iddia ederler. Bütün olarak Afrika halkları, libasyon ve dualar, bazen de kurbanlar ve takdimeler kullanarak aile ruhlarıyla temas haline olmaya çalışırlar (yaşayan ruhlar). Bu temas metodu, yanlış olarak atalara tapınma olarak isimlendirildi. Ancak Afrika halkları, Tanrı için yaptıklarıyla ailelerine ya da atalarına yaptıklarını birbirinden ayırırlar. Çoğunlukla yaşayan ölüler, insanlar ve Tanrı arasındaki aracılar olarak faaliyet gösterirler. Bunun için dualar, kurbanlar ve takdimeler, onlar vasıtasıyla Tanrıya gönderilir. Bazı toplumlarda özellikle de Batı Afrika’da ya da bu ruhların insan dünyasına girişi sırasında yıllık olarak icra edilen maskeli bayramlar vardır ve belli insanlar, bu ruhların ziyaretini temsil etmek maksadıyla maskeler takınırlar (bkz. Şekil 8.1). Bu bayramlarda, iki dünya arasında dostça bir ilişkiyle, ruhlarla insani temas yenilenir.

İnsan

Afrika’ya özgü inançlarda insan, Tanrı tarafından yaratılır ve insanın bu kökenini betimleyen birçok mit vardır. Bazı mitlere göre insan, koca ve karı olarak, gökten yeryüzüne indirilmiştir; bir başkasına göre ise, Tanrı insana şekil vermek için çamur/balçık kullandı; bir diğeri Tanrının insanı, bataklıklardan ya da sulardan çıkardığını anlatır ve yine başka bir takım mitler daha vardır ki onlara göre insan, meyveler gibi ağaçtan ya da Tanrı’nın bir başka yaratığının dizinden meydana gelir. Birçok Afrika toplumu, insanın asli durumunu, bir mutluluk, ölümsüzlük, ölüm durumunda diriliş, çocukluk, cehalet ve Tanrı’nın çocukları için baba oluşu olarak betimler. Ancak bu asli mutluluk durumu, insan için kayboldu ve birçok mit, bunun nasıl olduğunu anlatır. Bazılarına göre insan Tanrı’nın yasalarının birine ya da ötekine isyan etti; diğerlerine göre ise Tanrının yarattığı, müdahale etti; bazılarına göre insanlar, kendilerinden uzaklaşıncaya kadar Tanrıyı rahatsız ettiler ve diğer bir kısım mite göre, insanla Tanrı arasındaki bağ, bir hayvanın gökle yer arasındaki merdiveni yediği zaman koptu.

Birçok Afrika toplumu arasında bireyin hayatı, farklı ayinlerle, özellikle doğumda, erginlenme döneminde (ergenliğe geçiş sırasında ya da gençlikte sıklıkla ancak her zaman değil), evlenme ve ölümde yapılan çeşitli ayinlerle kutlanır. Bu ayinlerden bazıları, ayrıntılıdır ve birkaç günden birkaç yıla kadar sürebilir.

Doğum törenleri, az çok bütün Afrika toplumlarında gözlemlenir. Bu törenler, çocuğa isim vermek, Tanrıya ya da yaşayan ölülere çocuğun gelişi için teşekkür etmek, çocuğu akrabalara ve komşulara tanıştırmak, hem anneyi hem de çocuğu doğum kirlerinden temizlemek, çocuğun ve annenin, hem fiziki hem de mistik tabiatın zararlarına karşı korunmasını sigortalamak için bir vesiledir. Erginlenme ayinleri, genel olarak, erkek çocuklar için sünnet; kız çocukları için kliteridektomi şeklinde olur. Fakat bütün Afrika kabileleri onu bu şekilde icra etmezler. Bazı toplumlarda erginlenmiş erkek ve kız çocukları, birkaç günden iki ya da daha fazla yıl süren inziva dönemleri geçirirler. Bu zaman boyunca onlar, kabile hikmetiyle, tarihiyle, gençliğin sorumluluklarıyla tanıştırılırlar; onları hayat için eğitecek güçlüklere maruz kalırlar ve genel olarak hemen onu takip eden ya da bundan daha sonra olacak olan evlilik için hazırlanırlar.

Geleneksel Afrika Dini’ne göre evlilik, dini bir yükümlülüktür. Evlilikle ilişkili çok çeşitlilik gösteren adetler ve törenler vardır. İster evlenecek kişiler birbirlerini seçsinler isterse aileler ya da başka akrabalar tarafından seçilsinler esas olarak evlilik, aile için aile yükümlülüğüdür. Evlilik bireyin ve insan ırkının fiziki devamlılığını garanti altına alır. Bu yüzden, nadir durumlar dışında evlenmek herkesin görevidir. Çünkü böyle bir şeydeki başarısızlık, topluma karşı bir suçtur ve ilgili şahıs, ölümü üzerine kendisini hatırlayacak hiçbir kimseye sahip olmayacaktır. Evlilikle birlikte doğum devam eder ve evliliğin asıl maksadı, çocuk doğurmaktır. Daha çok çocuk sahibi olan ailenin hayatı, daha güçlüdür. Evlilikte hiç çocuk doğmadığında koca, bir başka eş alır(eğer eşi kısırsa) ya da kadın, kocasının “erkek kardeşi”yle çocuk yapar (eğer koca, kısır ya da iktidarsızsa). Bazı Afrika toplumlarında, evlenmeden önce bir şahşın gıyabında ailesi ya da akrabaları tarafından evlendirilir ve çocuklar, onun adına doğarlar. Bu yüzden çoğul evlilikler (ya da genel olarak isimlendirildiği gibi poligam/çok karılılık), Geleneksel Din’e uygun olarak ve Afrika toplumlarında kabul edilir ve saygı gösterilir.

Defin ayinleri, ölüp gitmiş olanı gücendirmemek için çok dikkatli bir biçimde ve kılı kırk yararcasına titizlikle yerine getirilir. Bu ayinler, ruhu ruh dünyasına göndermeye, yakını ölmüş olanı rahat ettirmeye, ölümün etkisine karşı koymaya ve bir anlamda da kaybedilen ölümsüzlüğe dair bir şeyi yeniden istemeye ve ölüp gitmiş olanla yaşayanlar arasında bulunan ince engeli yaşayanlara hatırlatma hizmeti görür. Defin törenlerinde insanlar hem ağlarlar hem de mutludurlar; bazen, büyük bir bayramla bitirdikleri oruçlar tutarlar. Bazı toplumlarda defin törenleri birkaç ay hatta yıldan fazla sürer. Sonraki dünyada biraz malı mülkü ya da kendisiyle birlikte birinin olmasını ya da yolculuk sırasında kendisini koruyacak vasıtalara ya da bu yol boyunca yiyeceği yiyecekler sağlamak maksadıyla, gıda maddeleri, silahlar, para, kişisel eşyalar ve daha önceki köleleri ya da karılarını ölüyle birlikte gömen toplumlar vardır.

Kan bağı ve nişanlama sayesinde akrabalık, geleneksel çevre içinde Afrikai ilişkilerde merkezi bir öneme sahiptir. Klan sistemi, görevler ve sorumluluklar, evlenme ve farklı tabular, bütün bunların hepsi, Afrika halkının kabul ettiği akrabalığın bu derin anlamı üzerine bina edilir. “Biz var olduğumuz için ben varım ve ben var olduğum için biz varız”.

Ölüm ve Ölüm Sonrası

Köken olarak insan, ölümden azadedir ya da bazı Afrika mitlerine göre yeniden diriliş lütfuna sahiptir. Ölüm sonradan bu dünyaya geldi, ancak Geleneksel Din’e göre ölüm, insanın sonu değildir. Hayat, ahirette de devam eder. Bu inanç, bütün Afrika’da kabul edilir. Ancak, sonraki dünyanın doğasıyla ve onun nerede olduğuyla ilgili farklı görüşler vardır. Genel olarak ahiret, hemen hemen şimdiki hayatın bir kopyası olarak resmedilir ve fiziki çevre, bu yaşamınkine benzerdir. Ancak gelecek dünyanın “insanları”, ruhlardır, insanlar değildir. Ölüler şahıs olarak, hala canlı olan ailede birileri tarafından hatırlandıkları müddetçe, yaşayan ölüler olarak kabul edilebilirler; ancak bir kez bu noktanın ötesine geçtiklerinde, adeta, kişisel isimlerini kaybettikleri müşterek ölümsüzlük durumuna girerler ve soy kütüklerinde zikredilmekle birlikte herhangi bir kimsenin hafızasında hatırlanmazlar.

Ölüp gitmiş olanın ayırt edici özellikleri, yeni doğmuş bir çocukta gözlemlenebilir. Böyle bir durumda, ölen kimsenin yeniden beden bulduğunda inanılır. Ancak bu, yalnızca nispi ve kısmi bir reenkarnasyondur; çünkü ölmüş olanın bütün bedeni yeniden doğmaz. O, müstakil bir ruh olarak var olmaya devam eder ve yalnızca onun karakterinin hususiyetleri ve fiziki özellikleri yeniden üretilir. Birçok Afrika halkı, onlar için küçük yiyecek parçaları bırakarak libasyon ve onları rüyalarında görerek ya da onların seslerini duyarak ve yapabilecekleri herhangi bir isteklerine cevap verme sayesinde ölmüş olan akrabalarını hatırlar. Kehanet sayesinde ölmüş olanlarla, özellikle de eğer, hastalık ya da talihsizlik veya büyük bir iş gibi ailede büyük bir kriz varsa, temas kurulabilir.

Gelecek dünyada insanın nihai hedefinin tam olarak ne olduğu hususunda Afrika Geleneksel Dini, göründüğü kadarıyla sessizdir. Ancak ne cennet ne de cehennem vardır ve çoğu toplumlarda, ne şimdiki hayattaki kötü işler için ceza ne de iyi işler için mükâfat yoktur. Bazı toplumlarda ulusun yönetici şahsiyetleri, gayr-ı resmi olarak ana ruhlar (klan ruhları gibi) ya da ilahlar olmaları için yüceltildiler (ancak bu son durum, nadirdir). Kabile ve klan kurucuları, sıklıkla öteki ruhlardan daha yüce olarak kabul edilirler ve bazı toplumlarda onların hatırasına kültler vardır.

Büyü, Sihir, Cadılık ve Mitsel Güç

Geleneksel Din’in bulunduğu bütün Afrika’da kendisini büyü, tıbbi uygulama, kehanet, sihir ve cadılık şeklinde tezahür ettiren ya da söz konusu şekillerde uygulanan bir tür mistik güce inanç vardır. Afrika dillerinin, onun farklı kullanımlarını ve tezahürlerini birbirinden ayırt etmek için kendilerine has isabetli terimleri olmakla birlikte başka dillerde onu ifade edecek belli bir kelime yoktur. Nihai olarak bu güç Tanrıdan gelir, ancak yalnızca belli sayıda insan, toplumun iyiliği ya da kötülüğü için ondan nasıl yararlanacağını ve bu tür şeyler için onu nasıl kullanacağını bilir. Ondan, kötü büyü, cadılık ve sihir olarak korkulur; ancak o, insanları ve mülkiyeti korumak ve başarı ve servet kazandırmak, suçluları ortaya çıkarmak ve hatta bilimsel olarak inanılmaz görünen (insanları hayvanlara dönüştürmek, belli bir uzaklıktan zarar vermek vs.) şeyleri yapmak için kullanılır

Dini Hayat

Geleneksel Din’de, dini anlayışları sembolize eden dini faaliyetler için sorumlu olan çeşitli şahsiyetler vardır. Bu şahsiyetler arasında, kralları, reisleri, rahipleri ve rahibeleri, yağmur yağdırıcıları, şifacıları, kâhinleri, ayin yaşlılarını, müzikçileri ve davulcuları, şairleri ve kutsal yerlerin ve geleneklerin koruyucuları yer alır. Bunların bazıları, sonunda, resmi bir görevlendirmenin olduğu uzun bir eğitime maruz kalırlar. Bu resmi görevlendirme, onların kamusal olarak yetkili olduklarını ilan etmek anlamına gelir. Bazı toplumlarda bu görevler, ırsidir, oysa diğerlerinde (genel olarak yaşayan ölüler ya da ilahlardan) somut bir çağrı olmak zorundadır. Dini şahsiyetlere, cemiyetlerinde saygı görürler ve onların şahsını ve hayatını yöneten tabular vardır.

Afrika Geleneksel Dini’nin etik ve moralleri, her bir Afrika halkının adetlerinde, geleneksel yasalarında, tabularında ve geleneklerinde somutlaştırılır. Tanrı, ahlakın nihai onaylayıcısı ve koruyucusu olarak kabul edilir. Akrabalık ve komşuluk yoluyla beşeri ilişkiler, aşırı derecede önemlidir ve geleneksel etik ve morality, genel olarak beşeri ilişkiler etrafında inşa edilir. Adet, yapılmaması ve yapılması gerekeni düzenler. Çalmak, insanları dövmek, yaşlılara saygısızlık göstermek, yalanlar söylemek, sihir ve kötü büyü icra etmek, bir başkasının karısıyla uyumak, öldürmek, insanlara ve başka insanların mülkiyetine isteyerek zarar vermek vs. acımasız bir biçimde toplum tarafından, sürgün, tazminat, para cezası ödeme, rezil etme, dövmek, taşlama ve hatta ölüm vasıtasıyla cezalandırılır. Öte yandan, nezaket, incelik, cömertlik, misafirperverlik, saygı, çalışkanlık, tutumluluk ve çok çalışma, birçok Afrika toplumunda çocuklara öğretilen ahlaki davranışlardır.

Toplum, iyiyi mükâfatlandırır ve kötüyü cezalandırır. Eğer suçlu bir şahıs, kendi toplumu tarafından ortaya çıkartılmazsa, çoğunlukla hem ölmüş olanın hem de bizatihi Tanrı’nın onu cezalandıracağına inanılır ve başına bir talihsizlik geldiğinde o zaman insanlar, onun geçmişte yanlış bir şey yapmış olması gerektiğini düşünür. İnsanların akrabalık ve komşuluk sayesinde birbirlerine yakınlıkları sebebiyle, düzenli olarak gerilimler yaşanır ve birçok suçu birbirlerinin üzerine atma durumu vaki olur. Aynı zamanda akrabalık duygusu, akrabalardan geniş bir yardım beklentileri alanı hâsıl eder. Öyle ki, geleneksel düzende korunma, gıda ve güvenlik ihtiyacı, akrabalar tarafından karşılanır.

Afrikalılar, hayatı överler ve bu açıkça Geleneksel Din’e yansıtılır. Bayramlar, hayatın bütün alanlarını, doğum, erginlenme, evlenme ve bireysel düzeyde defin törenini kapsar; yağmur mevsiminin başlayışı, ekim zamanı, hasat zamanı, avlanma zamanı, balık avlama zamanı, başarılı bir baskın ya da savaş seferberliği, bir yöneticinin tahta çıkışı/taç giyişi, yeni bir ayın görünüşü ve cemiyet düzeyinde maskeli törenler şeklinde kutlanır. Bu tür bayramlarda nadiren ayrılmış günler vardır; bunun yerine söz konusu bayramlar, en uygun ve en münasip göründüğü her zaman kutlanır. Yeme, dans etme, şarkı söyleme, davul çalma ve şenlik, geleneksel bayramların genel karakteridir. Diğer bayramlarda dua etme kadar kurbanlar ve takdimeler sunma da bayramlara eşlik eder. İnsanlar, cemaatsel kutlamalar ve bayramlarda büyük kabalıklar halinde hazır bulunurlar. Bu tür toplantılar, cemaat değerlerini yenilediği ve cemaat adetlerini ve geleneklerini canlandırdığı kadar toplumsal uyumu da güçlendirir.

Kutsal Mekânlar ve Nesneler

Kutsal mekânlar halktan halka değişiklik gösterir ve bu yüzyıl içinde birçoğu ya terk edilmiş ya da kaybedilmişti. Kutsal mekânlar mabetleri, türbeler, koruluklar, çağlayanlar, dağlar, nehirler, küçük su birikintileri, gözeler, altarlar, kutsal noktalar/yerler, ağaçlar, tepeler, yöneten şahısların ya da aile üyelerinin korulukları ve bir kısım önemli tarihsel mekânları içerir. Bazı aile topraklarında, kendilerinde yaşayan ölülerin (libasyon ve onların önüne gıda, tahıl ya da fasulye taneleri konularak) hatırlandığı mezarlar vardır. Her bir bölge, kendi kutsal mekânlarına sahiptir ya sahipti. Bu mekânların bazıları kurbanlar, takdimeler sunmak, dualar etmek ya da törensel toplantılar için kullanılır. Kralların defin mekânları, çoğunlukla kutsal kabul edilir.

Kutsal nesneler, farklı türdendirler. Bunlar, av ganimetleri, maskeler, davullar, muskalar, kehânet nesneleri, yağmur yağdırma taşları ve nesneleri, oymalar, belli hayvanlar, renkler ve sayılar vs.yi içerir. Kutsal mekânlara gelince, cemaat tarafından hizmet edilen bu nesneleri koruyan birçok tabu vardır. Bu tabuların ihlal edilmesi, talihsizliği hatta ölümü bile gerektirir.

Geleneksel Afrika Dinin Geleceğine Dair

Afrika Geleneksel Dini’nin gücü, onu hedeflememiş olsa ile Afrika kültürünü, toplumsal, ahlaki ve felsefi mirasını etkilemiş olması gerçeğinde yatar. Onun işaretini, Afrika geleneksel hayatının her yerinde buluruz. Afrika halklarına geçmişlerini ve genel olarak geleceklerini veren odur. Sorun, değişen hayat sahnesinde Geleneksel Dini’n onunla başa çıkıp ve onun sayesinde varlığını devam ettirip ettiremeyeceğidir. Geleneksel zaman anlayışında Afrika halkları, evlenme sayesinde doğumdan ölüme, fiziksel büyüme gibi tabii ritim ve mevsimlerin ritimleri gibi meseleler dışında, iki ya da daha fazla yılın ötesinde uzak gelecekle ilgilenmediler. Şimdi onlar, çoğu geleneksel zaman anlayışının ve olağanın dışında olan değişimlerle yüzleşiyorlar. Çevre, hızla değişiyor; çocuklar okula gidiyor, insanlar yaşamak ve çalışmak için şehirlere göç ediyorlar ve birçoğu için artık yıllık mevsimler onların hayatlarını doğrudan etkilemiyor. Hayatın yeni bir yönü, hem birey hem de toplum için başladı ve devam ediyor.

Geleneksel Din, şehirli cemaatlerin (işsizlik, terfi hırsı, para ekonomisi, gayr-ı şahsi ilişkiler), diğer dini sistemlerle karşılaşma (esas olarak Hıristiyanlık ve İslam), sekülerleşme, kitle iletişim araçları, okullarda ve şehirde etnik grupların karışımı ve yaygın ve hızlı seyahat problemleri gibi hayatın yeni alanlarına uzandı. Geleneksel Din’in, büyük şehirlerde ve onların etrafında geleneksel tıbbi konsültasyonlarda, kiliselerde, okullarda ve yükseköğrenim kurullarında öneminin artan kabulü ve üniversitelerde Geleneksel Din’le ilgili olarak icra edilen ve yüksek bir akademik düzeyde gerçekleştirilen araştırmalar sayesinde kendini gösterdiğini görüyoruz. Keza onu farklı dini hareketlerde, bazı Müslüman cemaatler kadar özellikle Afrika Bağımsız Kilise hareketlerinde kendisini bir kez daha teyit ettiğini görüyoruz. Afrika ulusları, Afrika mirası hakkında gittikçe daha çok konuşuyor ve bazıları bu mirası, dans grupları, şifahi tarihin ve edebiyatın derlenmesi, geleneksel anıtların muhafazası ve hatta geleneksel ayinlerin, ulusal şahsiyetlerin cenaze törenleri gibi önemli vesilelerle özümsenmesi vasıtasıyla teşvik ediyorlar.

Bu yollarla Geleneksel Din, eğitimli bağlılarını ve yalnızca akademik olarak onunla ilgilenenler dışındaki sözcülerini kaybetse bile, bazı kabuller kazanıyor. Şüphesiz, Afrika mirasının daha çoğu, kurtarıldı ve canlandırıldı. Genel olarak bu mirastan sorumlu olan Geleneksel Din, bu münasebetle, ön plana getirilecek. Ancak onun, ulusal gelişim ve teknolojik ilerlemenin problemleriyle mücadele edip edemeyeceği ve onlara etkin bir yol göstericilik yapıp yapamayacağı ise farklı bir meseledir. Diğer dinler gibi Geleneksel Din de, şüphesiz, beşeri değerler, ahlak ve etik alanına bir katkıda bulunacak ancak o, kendisinin değişmesine ve yeni düşünceler tarafından budanmasına da izin vermek zorunda kalacak. Hıristiyanlığın genişlemesi için dini zemini hazırlamaya devam edecek. Bu temas vasıtasıyla Hıristiyanlığın, onun bazı değerlerinin evrenselleşmesi için bir ortam bahşetmesi muhtemeldir. Geleneksel Din’in bayramlarının kutlanması, kısmen sürekli büyüyen şehir çevresinin köy çevresinden farklı olması ve kısmen de geleneksel bayramların yerini ulusal bayramların almasına yönelik modern eğilim sebebiyle çoğu şehirde, azalacak. Geleneksel Din’deki inançların bazıları, şüphesiz, Hıristiyanlık’la, İslâm’la ve sekülerleşmeyle karşılaşmanın bir sonucu olarak değişecek. Diğerleri ise, süreç içinde evrenselleşebilir.

Bibloyografya

Abrahams, W., The Mind of Africa, London/New York 1963.

Ashton, E. H., Medicine, Magic and Sorcery Among the Southern Sotho, Cape Town 1943.

………., The Basuto, London 1955.

Baeta, C. G., Prophetism in Ghana, London 1962.

Bernardi, B., THe Mugwe: A Falling Prophet, Oxford 1959.

Bleek, D. F., The Naron: A Bushmen Tribe of the Central Kalahari, Oxford 1928.

Bohannan, L. and P., The Tiv of Central Nigeria, London 1953.

Bullock, C., The Mashona, Cape Town 1927.

Cagnolo, C., The Akikuyu, Nyeri 1933.

Carothers, J. C., The African Mind in Health and Disease, Geneva 1953.

Dammann, E., Die Religionen Afrikas, Stuttgart 1963.

Danquah, J. B., The Akan Doctrine of God, London 1944.

Deschamps, H., Les religions de l’Afrique noire, Paris 1960.

Eliade, M., Patterns in Comparative Religion, New York/London 1958.

Evans-Pritchard, E. E., Witchcraft, Orocles and Magic Among the Azande, Oxford 1937;

…………, Nuer Religion, Oxford 1956.

................, Theories of Primitive Religion, Oxford 1965.

Field, M. J., Religion and Medicine of Ga People, Oxford 1937.

………., Search for Society, London/New York 1960.

Gray, R. E., The Sonjo of Tanganyika, Oxford 1063.

Hadifield, P., Traits of Divine Kingship in Africa, London 1949.

Hayley, T. T. S., The Anotomy of Lango Religion, Cambridge 1947.

Idowu, E.B., Olodurmare: God in Yoruba Belief, London/New York 1962.

Kenyatta, J., Facing Mount Kenya, London 1938.

Leinhardt, G., Divinity and Experience: The Religion of Dinka, Oxford 1961.

Low, D. A., Religion and Society in Buganda 1875-1900, Kampala t.y.

Mbiti, J. S., Concepts of God in Africa, London/New York 1970.

Meyerowitz, E. L. R., The Akan of Ghana: Their Ancient Beliefs, London 1958.

Nadel, S. F., Nupe Religon, London 1954.

Parrinder, E. G., I. African Traditional Religion, London 1962; II.

................, West African Religion, London 1961; III.

................, Religion in an African City, London 1953; IV.

................, Witchcraft, London 1958; V.

................, Comparative Religion, London 1962; VI.

................, African Religion, N.Y., Harmondsworth 1969.

Smith, E. W., (ed.), African Ideas of God, London 1961.
Yüklə 71,78 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin