Ahmed hulûSİ’de kavramlar I


"İnsan için ancak sa’yettiği (



Yüklə 1,77 Mb.
səhifə13/21
tarix30.12.2018
ölçüsü1,77 Mb.
#88344
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   21

"İnsan için ancak sa’yettiği (yaptığı, amel olarak işlediği; kuvveden fiile çıkardığı, gerçekleştirdiği) vardır. Ve onun sa’yi yakında görülecektir. (Necm/39-40)

hükmü vardır!.

Şu dünyada, nasıl buradan kalkıp, içeri gidip, mutfaktan yiyecek bir nesneyi alıp, yemedikçe karnın doymuyorsa; yani, bir fiili işlem olmadıkça, bedenden onun karşılığı olan bir fiîli gelişme hâsıl olmuyorsa; aynen bunun gibi, kişi beden ertesi hayatta, aynı şekilde, fiillerinin oluşturduğu neticelerle yaşayacaktır!.

Şu anda, burada, bu dünyada Allah'a vâsıl olamıyorsan, öldükten sonra da Allah'a vâsıl olman imkânsızdır!. Dünyada yaşarken ilâhî hakikatlara erememiş, idrâk edememiş isen, bu öldükten sonra asla mümkün olmaz!. Çünkü ruhun, dünyada beyinle ne kadar yükleme yapılmışsa onunla kalır! Beyin gittikten sonra ruhunun yeni kayıt alması imkânsızdır. İspatı:

-Kim bunda (şu dünyada) a’mâ (doğru yolu-hedefi göremeyen; Hak’dan perdeli) ise o, Âhiret’te de a’mâdır... Yol itibarıyla daha da sapkındır. (İsrâ-72)

Bir kişi, iyilik yapıyor kötülük yapmıyor, doğru söylüyor!. Ama buna rağmen muhakkak cehenneme uğrayacaktır. Cehennemde uzun bir sürede kalacaktır!. Çünkü, bu hareketleri, tabiî terkîbinin neticesi olarak yapıyor!. Şuurlu olarak yapmıyor!. Kendisindeki isimler, zuhura çıkış anında, bu fiilleri meydana getiriyor!.

Allah’ı tanıma yolunda bir çalışması yoksa, hâlâ izâfî varlığı sözkonusuysa, onun bu konudaki ‘bilgisi’ hiçbir şey sağlamaz ona!.



"İRADE-İ CÜZ" ÜNÜ,



KENDİNDEKİ MEVCUT "İLÂHİ İSİMLER"İN GÜCÜ

KADAR KULLANABİLİRSİN ANCAK!

Sen bu "irade-i cüz"ünü ne ölçüde kullanabilirsin?..

Sen bu "irade-i cüz"ünü, kendindeki mevcût olan o isimlerin gücü, kadar kullanabilirsin!.

Fakat sen, eğer senliğinin hakikatine! ulaşır; Hakikat mertebesi itibariyle, Allah’ın Zâtı ve Sıfatıyla, senin Zâtında ve Sıfatında mevcut olduğunu müşahede edersen; bu müşahedenin neticesinde, bu defa kendindeki Zâti kuvvetlerle; mevcut isimlerini, daha geniş ölçülerle kullanmak sûretiyle; iraden, küllî iradeye dönüşmüş olur!



MÜRİD İSMİNİN TAHAKKUKU



  • Birimde bir terkib değişikliği oluşumunun sonucu…

  • Sıfat boyutunda varoluşunu bilişin devamı olarak kendini bile varlıkta açığa çıkan irade sıfatı (Dileme)…

  • Dilemesiyle-İrade etmesiyle "Mürid" İsminin mânâsının ortaya çıkışı...

  • Mürid” İsminin mânâsının(“İrade” sıfatının-Varoluşunu bilişinin devamı olarak; her varolan ve kendini bilen varlığın, arzusu ve iradesi, dilemesinin) ortaya çıkışı...

  • Arzusunu, isteğini tahakkuk ettirme...

Mürid isminin hükmünün kemâliyle tahakkuku bir terkib değişikliğinin oluşumuna bağlıdır.



"Nefs-i Küll" de mevcut olan bilinç, ilâhi isimlerin mânâlarını yansıtan bilinçtir, ki kendindeki mânâları ortaya koymayı diler.



"Yef`alü ma yurid" = "İrade ettiğini = dilediğini yapar"! (22-14)

İşte "MÜRîD" oluşu, yani irade edişi - dilemesi, "Rubûbiyet"in kuvveden fiile dönüştüğü mertebedir...

Ve O, "Rubûbiyetin gereği olarak, dilediğini halk eder"!

"Yef`âlullahe ma yeşâ`".. (14-27)



Sıfat mertebesi dediğimiz mertebede “kendini bilen bir varlık” kastedilir. Kendi varlığının varolduğunu, kendisinin olmaması diye bir şeyin söz konusu olamayacağını bilmesi hâlidir!

Bu varoluşunu bilişinin devamı olarak; her varolan ve kendini bilen varlığın, arzusu ve iradesi, dilemesi söz konusudur. Dilemesi yani o şeyi “irade” sıfatı yani “MÜRİD” isminin mânâsı ortaya çıkar.



“MÜRİD” İSMİNİN ZİKRİ



“MÜRİD” İSMİNİN ZİKRİ,

İRADE GÜCÜNÜ(“İrade sıfatı”nı) GÜÇLENDİRİR!

(Allah’ın İrade sıfatı bizden açığa çıkar)

ZİKİR, konusu ne ise, o anlamda bir frekans yayarak bu hücreleri devreye alan beyinde, elbette ki o istikâmette de faâliyet gelişir.

İleride de daha detaylı izah edeceğimiz üzere, meselâ “Allah” adıyla işaret olunanın İRADE sıfatının ismi olan “MÜRÎD” ismi zikredildiğinde, kişinin beyninde boş duran hücreler, bu ismin frekansında programlanarak devreye girdiği için; bir süre sonra o kişide İRADE gücünün arttığı ve eskiden başaramadığı bir çok şeyi başardığı görülür.



"MÜRÎD" ismi, bildiğimiz kadarıyla ilk defa olarak bize açılmış, bir "sır"dır!. Bizden evvel, hiç kimse bu ismin zikrini yapmamış ve başkalarına da tavsiye etmemiştir. Hatta din ve tasavvufla uğraşan pek çok kişi, bu ismin varlığını bile bilmez; çünki kitaplarda daima diğer sıfatların isimleri yazılır da; "İRADE" sıfatının ismi yazılmaz!. Muhakkak ki bu da Allah'ın bir hikmeti sonucudur.

"MÜRÎD" ismi, yaptığımız çeşitli çalışmalar sonucu olarak müşahede ettik ki, insanda en süratli gelişmeyi sağlayan bir güce sahip!.

Hemen hepimiz, pek çok şeyi biliriz de, bir türlü bu bildiklerimizi uygulamaya koyamayız. Bunun da gerçekte tek bir sebebi vardır, İRADE ZAYIFLIĞI!.

İşte bu irâde zayıflığının çaresi, anladığımız kadarıyla "MÜRÎD" isminin zikredilmesidir. Bu ismin zikredilmesi sonucu, kişinin ilgi duyduğu konuya karşı irâdesi güçlenmeye başlıyor ve eskiden bilip de tatbik edemediği pek çok şeyi kolaylıkla tatbik edebilir hâle geliyor.

Meselâ diyelim ki içkiyi bırakamıyor; TASAVVUF EHLİNE KESİNLİKLE YASAK OLAN SİGARAYI BIRAKAMIYOR; veya istediği gibi ibâdet edemiyor; yahûd kendini ilme verip kararlı bir biçimde ilim çalışamıyor; işte bu durumda bu zikir, kişinin irâde gücünü arttırdığı için, kolaylıkla bunları başarabiliyor.



TERKİBİNE-TABİATINA TERS DÜŞEN

HAREKETİ YAPMAN,

İRADE GÜCÜNÜ ORTAYA KOYMANI SAĞLAR

Bkz. İ / İlâhi İsimler/ Aklın, şuurun İlâhi İsimlerin mânâlarının dayandığı Zât’a gider.



İNSANLARIN CEHENNEMDE



AZAP ÇEKMELERİNDE EN BÜYÜK FAKTÖR,

İRADE GÜCÜNÜ KULLANMAYIŞLARIDIR



Kur'ân-ı Kerîm'de sürekli olarak;

"Biz size çeşitli misâller serdediyoruz, bütün bunları hâlâ tefekkür etmeyecek misiniz, düşünmeyecek misiniz, bunlardan ibret almayacak mısınız!"

gibi ikazlar yer almaktadır.

İlâhî isimlerin terkib şekliyle, bizde varolması ve bu mânâların, belirli ölçülerle bizde âşikâre çıkması şunu gösterir;

Bizdeki bu isimlerin mânâları, çok daha geniş şekilde ortaya çıkabilir!. Bu kadarıyla olduğuna göre, bunun çok daha geniş şekilde ortaya çıkabilir!. Bu kadarıyla olduğuna göre, bunun çok daha geniş boyutlusu da olabilir!. Bu isimlerin mânâlarının âşikâre çıktığı her mahalde, Allah zâtı ve sıfatıyla da mevcuttur! Ve o mahalden o isimleri izhar ettirirken, dilerse başka isimlerin mânâlarını da âşikâre çıkartır, ortaya koyar!.

Peki, senin aklın, şuurun, dediğin şey netice itibariyle bu isimlerin mânâlarının dayandığı zâta gider ise; ve sen bunu idrâk eder isen; bu takdirde, kendinde âşikâre çıkmayan isimlerin mânâlarını da âşikâre çıkarmak gücü var mıdır, yok mudur?

Elbette ki vardır!.

Öyle ise, senin, tabiî yaşantının meydana getirdiği fiillerin ötesinde; ilâhi hükümler olan Allah'ın emirleri ve yasaklara uyman şartı ile "Allah"a "yakîn" elde etmen mümkündür!.

Senin, tabiatın, duyguların, şartlanmaların, alışkanlıkların diye söylenen şeyler, senden, yapının tabiî neticesi olarak ortaya çıkıyor!. Bu da belli bazı isimlerin mânâlarının o anda sende fiile dönüşmesi ile oluşuyor.

Şimdi sen, tabiî olarak senden çıkanlara ters düşen başka fiillere yönelirsen, bu fiilleri tatbik etmek suretiyle, bu fiillerin karşılığı olan isimlerin mânâlarını da ortaya çıkartmış olursun! Bunun başka bir yolu yoktur!.

Bir misâle girelim burada; herhangi bir yerde oturuyorsun, konuşuyorsun. O oturduğun sırada ezan okunuyor, öğle namazı veya ikindi namazı vakti geldi!. Senin tabiî terkibin, ya da şartlanman o anda seni konuşmaya veya bulunduğun yerde oturmaya sevkeder... O anda, kalkıp da namazı kılmak veya câmiye gitmek sana ters düşer. Oysa, senin terkibine ve tabiatına ters düşen o hareketi yapman, senin tabiatına karşı, tabiî terkibinin istek ve arzularına karşı bir irade gücünü ortaya koymanı sağlar!.



ÖZGÜR İRADE!



Varlığın aslı-orijini, "Tek" olduğuna göre bağımsız bir varlığın kendine özgü "İrade-i Cüz"ünden söz edilemez.



Kozmik ışınların, genetiğin ve biokimyanın tahakkümündeyken, hangi özgür iradeden söz edebiliyorsun?.





İRADE ZÂFİYETİ



  • İrade gücünü kullanamayış

  • İrade noksanlığı

  • İrade zayıflığı

Bkz.İrade gücünün kullanılması ilme bağlıdır.



KİŞİNİN İRADESİNİ ZORLAYAN



DIŞ ETKENLERE KARŞI KORUNMAK İÇİN

Kul, eûzü birabbil felâk, min şerri ma halâk, ve min şerri gâsikin iza vakab, ve min şerrin neffassâti fil ukad, ve min şerri hâsidin iza hased.

De ki: Sığınırım Rabbine felâkın, halkettiklerinin şerrinden, ortalığı basan karanlıkta oluşacak şeylerin şerrinden, düğümlere üfleyen büyücülerin şerrinden ve hased eden hasedçilerin şerrinden.

 

Kul, eûzü birabbin nâs, melikin nâs, ilâhin nâs, min şerril vesvâsil hannas, elleziy yuvesvısu fiy sudûrin nâs, minel cinneti ven nâs.

De ki: Sığınırım bütün insanların Rabbine, bütün insanların Melîkine ve bütün insanların İlâhına; o sinsi vesvese verenin şerrinden ki, vesvese verir insanların içine kimi cinden kimi insten!.

Bu iki sûre BÜYÜ’ye, sihre, manyetizmaya ve kişinin iradesini zorlayan dış etkenlere karşı en önemli silâhlardan biridir.

Efendimiz’e yapılan büyüye karşı Cenâb-ı Hak tarafından nâzil olmuş iki sûredir.

Her gün kırk bir defa, veya her namazdan sonra yedi defa okunmasında çok büyük fayda vardır.

Hemen herkesin bildiği “KUL EÛZÜ”ler hakkındaki Rasûlullah salla’llâhu aleyhi ve sellem’in bazı tavsiyelerini de sizlere duyurmadan geçemeyeceğim.

Ukbe b. Amir radı’yAllahu anh naklediyor:

-Rasûlullah salla’llâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

-Bu gece inzâl olan, benzerleri hiç görülmemiş bir kısım âyetleri biliyor musun?.. Onlar, “Kul eûzü birabbil felâk” ve “Kul eûzü birabbin nas” sûreleridir.

-Okunan en hayırlı iki sûreyi sana öğreteyim mi; bunlar “Kul eûzü birabbil felâk” ve “Kul eûzü birabbin nas”tır.



-Rasûlullah salla’llâhu aleyhi ve sellem ile beraber Cuhfe ile Ebva arasında yolculuk yapıyorduk. Birden bizi bir fırtına ile yoğun karanlık sardı. Bunun üzerine Rasûlullah salla’llâhu aleyhi ve selem;



Kul eûzü birabbil felâk ve Kul eûzü birabbin nas’ı okuyarak korunmaya başladı. Sonra da şöyle buyurdu:

-Yâ Ukbe, Bu iki sûre ile korun!. Hiç bir korunan, bu iki sûrenin benzeri ile korunamamıştır!.



 “Sen -Kul eûzü birabbil felâk- sûresini okumaktan Allah katında daha makbul ve sevabı çok hiç bir sûre okuyamazsın. Sen her namazda gücün yetiyorsa onu okumaya devam et!.”



Evet, bunlardan sonra özetle bir kaç hususu daha belirtelim:

Hazret-i Rasûl aleyhisselâm, genellikle namazlardan sonra İhlâs, ve kul eûzüleri avuçlarına üfleyip, bütün vücudunu sıvazlardı; ve bunu üç kere tekrar ederdi.

Her Cuma namazından sonra, dünya kelâmı etmeden, İhlâs ve “Muavvizeteyn” denilen Kul eûzü’leri yedi defa okuyup vücuduna sürerse, o kişi gelecek Cuma namazına kadar her türlü tehlikeden emin olur, buyruluyor.

Bunun hâricinde, cinnî etki altında olanların, büyü yapılmış olanların, Âyetel Kürsî ile beraber 41 defa bu sûreyi okuyup, ayrıca bu okuma sırasında, nefesi suya üfleyip içmenin bir hayli faydalı olduğu da çeşitli kaynaklardan bize ulaşmıştır. Ayrıca, bu tür rahatsızlıkları olanlara, topluca bu âyetlerin 41 defa okunmasının da çok yararlı olacağı belirtilmiştir.



ALLAH’IN KUDRET SIFATI



("İLÂHİ KUDRET)

"El Kaadir"

(“Kudretiyle” kendisindeki manâları seyreden-İlmindekileri, kudretiyle bir nedenselliğe dayanmaksızın yaratıp seyreden! Bu hususta asla sınırlanmayan!)



  • “Kudretullah”

  • “Kudret-i İlâhi”

  • “Kendindeki mânâları seyretme gücü”    

  • “Melekût Âlemi”

  • “Melek”

  • “Ruh”

  • “Varlığın Özünü meydana getiren kaynak enerji”

  • Güç-kuvvet

  • DEHR kelimesiyle anlatılmak istenen boyut

  • Tüm varlığın kendisinden oluştuğu evrensel enerji

  • “Evrensel Enerji”

  • “Salt Enerji”

  • Kâinatın oluşmasında ilk basamak-ilk aşama olan “Enerji”

  • Evrenin kendisinden var olduğu;  "zaman” ve “mekân” kavramlarının olmadığı “Enerji”

  • “Allah’ın İlmi”

  • “Bilinçli Enerji”

  • “Kozmik Bilinç”

  • ”Nur”

İlgili Âyetler

O şimşek (hakikat ışığı) neredeyse göze dayalı müşahedelerini kapsayacak. Onlara her aydınlık geldiğinde, o hakikat ışığıyla birkaç adım ilerler, hakikat ışığı kesilince de içine düştükleri karanlıkta kalakalırlar. Allah dilemiş olsaydı Semî ve Basîr isminin onlarda açığa çıkmasını kısardı. Kesinlikle Allah her şeye Kâdîr'dir. (Bakara/20)

Biz bir âyet hükmünü nesih (iptal) eder ya da unutturursak, ondan daha hayırlısını veya benzerini getiririz. Bilmez misin , Allah kesinlikle her şeye Kâdîr'dir. (Bakara/106)

Ehli Kitaptan (hakikat bilgisi verilmiş olanlardan) birçoğu, Hak kendilerince apaçık farkedilmesine rağmen, sırf hasetlerinden dolayı sizi imandan küfre döndürmek ister. Allah hükmü sizde açığa çıkana kadar kusurlarına bakmayın, anlayış gösterin. Muhakkak ki Allah her şeye Kâdîr'dir. (Bakara/109)

HERKESİN O'NA DÖNEN BİR VECHİ VARDIR... O hâlde hayırlı çalışmalarda (Rabbini tanımada) yarışın! Nerede olursanız olun hepinizi, hakikatiniz olan Allah cem eder. Kesinlikle Allah her şeye Kâdîr'dir. (Bakara/148)

Şöyle birinin (haberini almadın mı)? Bir yerleşim alanına uğramıştı ki binaların üstü altına gelmiş, insanları helâk olmuş, "Allah şurayı bu ölüm sonrasında nasıl diriltir" diye düşünmüştü. Allah onu orada öldürmüş ve yüz sene sonra diriltmişti. "Ne kadar kaldın" dedi... O da: "Bir gün veya birazı kadar" cevabını verdi. Allah buyurdu: "Hayır, yüz sene geçti üzerinden... İşte bak yiyecek içeceğine, hiç bozulmamış, ama eşeğine bak (nasıl çürüyüp sırf kemikleri kalmış!) Seni insanlar için bir işaret-ibret kılalım diye (yaptık bunu)... Kemiklere bak nasıl onları kaldırıp üzerlerine et giydiriyoruz." Bu suretle iş açıkça belli olunca şöyle dedi: "Biliyorum, kesinlikle  Allah her şeye Kâdîr'dir!" (Bakara/259)

Semâlarda ve arzda ne varsa Allah'ındır (Esmâ'sının açığa çıkması için)... Bilinçlerinizde (düşündüğünüz) ne varsa, açıklasanız da gizleseniz de Allah varlığınızdaki Hasîb ismi özelliğiye size onun sonuçlarını yaşatır. Dilediğine mağfiret eder (örter), dilediğine de azap verir. Allah her şeye Kâdîr'dir. (Bakara/284)

De ki: "Mülkün Mâlik'i olan Allah'ım... Mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden de mülkü çekip alırsın. Dilediğini azîz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Kesinlikle sen her şeye Kâdîr'sin." (Âl-i İmran/26)

De ki: "İçinizdekini gizleseniz de açıklasanız da Allah (yaratanı olarak) onu bilir. Semâlarda ve arzda (âfakî ve enfüsî anlamlarıyla) ne varsa bilir. Allah her şeye Kâdîr'dir." (Âl-i İmran/29)

Düşmanlarınıza iki katını tattırdığımız bir musîbet sizin başınıza gelince "Bu nasıl, neden oldu?" diyorsunuz. De ki: "O, nefsaniyetinizin getirisidir!" Kesinlikle, Allah her şeye Kâdîr'dir. (Âl-i İmran/165)

Semâların ve arzın mülkü Allah'ındır (çünkü bu kapsamdaki her şey O'nun Esmâ'sının işaret ettiği mânâlardan oluşmuştur, O'na aittir). Allah her şeye Kâdir'dir. (Âl-i İmran/189)

Bir hayrı açıklar ya da gizlerseniz yahut bir kötülüğü affederseniz; Allah Afuvv'dur, Kâdîr'dir. (Nisa/149)

Andolsun ki "Allah, Meryemoğlu Mesih'tir" diyenler hakikati inkâr etmişlerdir! De ki: "Eğer Meryemoğlu Mesih'i, Onun anasını ve yeryüzünde kim varsa hepsini birden helâk etmeyi dilerse, kim Allah'a karşı koyacak bir kuvvete sahiptir?"... Semâların, arzın ve ikisi arasındakilerin varlığı Allah (Esmâ-ül Hüsnâ özelliklerinin açığa çıkması-seyri) içindir! Dilediğini yaratır! Allah her şeye Kâdîr'dir. (Maide/17)

Ey kendilerine hakikat bilgisi verilmiş olanlar... Rasûllerin arasının kesildiği bir süreçte, size gerçekleri açıklayan Rasûlümüz gelmiştir... "Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi" demeyesiniz (diye)... İşte size müjdeleyici ve uyarıcı (Rasûl) geldi... Allah her şey üzerine Kâdîr'dir. (Maide/19)

Semâlar ve arzın mülkü Allah içindir (hakikatini), bilmedin mi? Dilediğini azaplandırır ve dilediğini bağışlar! Allah her şeye Kâdîr'dir. (Maide/40)

Semâlar, arz ve onlarda ne varsa hepsinin varlığı Allah'ındır (Esmâ'sının mânâlarının açığa çıkışıdır)! O, her şeye Kâdîr'dir. (Maide/120)

Allah sana bir sıkıntı yaşatırsa, onu (hakikatinde de açığa çıkan) "HÛ"dan başka açıp kaldıracak yoktur... Sana bir hayır yaşatacak olan da "HÛ"dur ve her şeye Kâdîr'dir. (En’am/17)

Dediler ki: "Ona (Rasûlullah'a), Rabbinden bir mucize inzâl etse ya!"... De ki: "Muhakkak ki Allah bir mucize inzâl etmeye Kâdîr'dir... Fakat onların çoğunluğu bilmezler." (En’am/37)

De ki: "O, fevkinizden (gökten-derûnunuzdan) yahut ayaklarınızın altından (yeraltından-dıştan) size bir azap bâ'sedip göndermeye ya da bölünmüş topluluklar hâlinde sizi birbirinize düşürüp, bazınızın şiddetini bazınıza tattırmaya Kâdîr'dir." Bak nasıl türlü şekillerle anlatıyoruz işaretleri, derinliğine düşünüp anlasınlar diye. (En’am/65)

Eğer Allah'a ve Furkan günü (Hak ve bâtıl uğruna ayrışıp savaşanların günü), (yani) iki topluluğun karşılaştığı (Bedir) günü kulumuza inzâl ettiğimize (meleklerin yardımına) iman etmişseniz, bilin ki ganimet olarak elde ettiklerinizin beşte biri Allah'a (Allah yolunda harcanmaya), er-Rasûl'e (Rasûlullah'a), akrabalarına, yetimlere, yoksullara ve Allah için yolda kalmışlara aittir... Allah her şeye Kâdîr'dir. (Enfal/41)

Eğer gazaya çıkmazsanız, sizi acı bir azapla azaplandırır; sizin yerinize (size bedel) başka bir toplum getiririz ve siz O'na hiçbir şekilde zarar veremezsiniz... Allah her şeye Kâdîr'dir. (Tevbe/39)

"Allah'a rücu edeceksiniz; 'HÛ'; her şeye Kâdîr'dir." (Hud/4)

Allah sizi yarattı... Sonra sizi vefat ettirir (öldürür değil vefat ettirir)! Kiminiz de erzel-i ömür'e (ömrün düşkünlük çağına) bırakılır; bildiklerini artık düşünemeyecek devreye... Muhakkak ki Allah Alîm'dir, Kâdîr'dir. (Nahl/70)

Semâların ve arzın algılanamayanları Allah içindir... O Saat'in (kıyametin) oluşması hükmü (Allah'a göre) bir göz kırpması gibi yahut daha da yakındır! Muhakkak ki Allah her şeye Kâdîr'dir. (Nahl/77)

Görmediler mi ki, semâları ve arzı yaratmış olan Allah, kendilerinin BENZERİNİ de yaratmaya Kâdîr'dir! Onlar için, kendisinde şüphe olmayan bir ömür takdir etmiştir. Zâlimler sadece hakikati örtücü olarak yaklaştılar. (Isra/99)

Bu böyledir; çünkü Allah, O Hak'tır (apaçık ortada olandır)! Muhakkak ki O, ölüleri de (hakikat ilmi ile) diriltir... Çünkü O, her şeye Kâdîr'dir. (Hac/6)

Kendileri ile savaşılan kimselere, (savaş için) izin verilmiştir... Zulme uğradıkları içindir bu! Muhakkak ki Allah onları zafere ulaştırmaya Kâdîr'dir. (Hac/39)

Semâdan belli bir ölçü ile su inzâl ettik de onu arzda durdurduk (arza-bedene onunla hayat verdik)... Doğrusu onu gidermeye de elbette Kâdîrleriz. (Müminun/18)

Allah her DABBE'yi (canlı-hareketliyi) sudan yarattı... Onlardan kimi karnı üzerinde yürür, onlardan kimi iki ayak üzerinde yürür ve onlardan kimi de dört ayak üzerinde yürür... Allah (bunlarda) dilediğini halk eder... Muhakkak ki Allah her şey üzerine Kâdîr'dir. (Nur/45)

"HÛ" ki, sudan bir beşer (biyolojik bedenli insan) yarattı da, onunla neseb (kan-gen akrabalığı) ve sıhr (nikâh-evlilik ile hâsıl olan hısım akrabalık) duygusu oluşturdu! Senin Rabbin Kâdîr'dir. (Furkan/54)

De ki: "Arzda (bedende) inceleme yapıp, yaratmaya nasıl başladığına bir bakın... Bundan sonra Allah, neş'e-i âhireti (gelecek yaşam bedeninizi) inşa eder... Muhakkak ki Allah her şey üzerine Kâdîr'dir." (Ankebut/20)

Allah'ın rahmetinin eserlerine bak, (ahseni takvim-halife olarak yaratılıp ölümsüz kılınan kendini, beden-madde kabul ederek) ölümünden sonra, arzı (ilimle) nasıl diriltiyor? Muhakkak ki işte O, ölüleri elbette hayata (ölümsüzlüğe) kavuşturandır! "HÛ" her şeye Kâdîr'dir. (Rum/50)

Allah'tır ki, sizi zayıflıkla (hakikatinin farkında olmaksızın) yarattı! Sonra, zayıflığın ardından bir kuvvet (hakikatini-Rabbini bilmenin kuvveleriyle) oluşturdu! Sonra, kuvvetin ardından zayıflık (ismi Allah olan indînde acziyetini-abd-i âciz) ve ak saçlı (bilge) hâline getirdi... Dilediğini yaratır... "HÛ"; Alîm'dir, Kâdîr'dir. (Rum/54)

Onların arazilerine, yurtlarına, mallarına ve henüz ayak basmadığınız bir bölgeye sizi mirasçı kıldı... Allah her şeye Kâdîr'dir. (Ankebut/27)

Hamd; semâların ve arzın Fâtır'ı (yaratış amacına göre belli bir programla icat eden), melekleri (şuurlu işlev kuvveleri) ikişer, üçer, dörder yönlü (işlevli) Rasûller olarak açığa çıkaran Allah'a aittir! Yaratılışta dilediğini ziyade eder... Muhakkak ki Allah her şeye Kâdîr'dir. (Fâtır/1)

 Arzda gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl oldu basîretle görsünler? Onlar (öncekiler) kuvvet itibarıyla bunlardan daha şiddetli idiler... Ne semâlarda ve ne de arzda hiçbir şey Allah'ı etkisiz bırakacak değildir! Muhakkak ki O, Alîm'dir, Kâdîr'dir. (Fâtır/44)



Semâları ve arzı yaratan, onların benzerini Esmâ'sıyla yaratmaya Kâdîr değil midir? Evet! "HÛ"; Hâllak'tır, Alîm'dir. (Yasin/81)

O'nun işaretlerindendir ki sen arzı (bedeni) huşû hâlinde görürsün... Onun üzerine o suyu (hakikat ilmini) inzâl ettiğimizde, hareketlenir ve uyanıverir! Muhakkak ki onu (bilgisizlikle yaşayan ölüyü) dirilten, (diğer) ölüleri de Muhyî'dir (dirilticidir)! Muhakkak ki O, her şey üzerine Kâdîr'dir. (Fussilet/39)

Yoksa O'nun dûnundan velîler mi edindiler?.. (İşte) Allah! "HÛ"dur el Velî! "HÛ" diriltir ölüleri! "HÛ" her şeye Kâdîr'dir. (Şûra/9)

Semâları ve arzı ve ikisi arasında DABBEden (biyolojik bedenler) çoğaltıp yaydıklarını yaratması O'nun işaretlerindendir... "HÛ" dilediğinde, onları birleştirmeye Kâdîr'dir. (Şûra/29)

Yüklə 1,77 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   21




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin