28/08/2015
AHMED HULUSİ ‘’OKU’’ EVİ HASAN HOCA CUMA SOHPETİ
Hocam saçlarınızı kestirmişsiniz Umrede miydiniz? Bizi niye götürmediniz?
Umreden gelenler görünmüyor avantajını kullanıyor. Umreden gelsem bir kaç gün görünmezdim. Artık diyanet Hac hutbesi okuttuğuna göre ilk kabile gitti değil mi?
Şimdi biri Hacca gidersem ne kitap okuyalım dedi…Düşünce geldi tavsiye etmekle iyi bir şey ettim mi?
Şu bakımdan insan turistlik açıdan bir yere gittiyse… tarihi tanımak istiyorum niyetiyle gitmek farklı bir şey. Mekke Medine tarihine ait… Hz. Hatice ile evlendiği zaman evi neredeydi?, Medine’nin hangi bölgesinde ne yaptı?vs.
Beyni ona yönlerdirmek başka bir şey. Aslında daha ziyade Mekkei Mükerreme, Beytullah, Arafat (1 gün orada durucaksın), Medine (Rasulullah odaklı oraya gitse), Hac, Makam-ı İbrahim, Haccı Mebrur’un manası nedir gibi amel olarak yaptığı şeylerin kişi olarak karşılığı, gaye nedir? e dönük beyin daha iyi.
Mekke, Medine tarihine dönersen asıl gayeden… Haccının, vazifelerinin yeri, temsil ettiği manalara dönük bir şekilde, asıl amaca, asıl gayeye dönük bir şekilde (İhram, Safa-Merve tepesi arasında sa’y yapmak…) sistemdeki yeri ve batın manası önemli. Bilhassa beyni buna dönük odaklamakta fayda var.
Hacılar onları buralara gönderen şirketler için ‘bizi sürekli gezdiriyor.’ En iyi şirket bu diyolar.
Ya HU sen turistlik seyehat yapmıyorsun bura odaklı oluyorsun, amaç kaçabiliyor o zaman. Seni en çok Kabe’de, mescidde tutan şirket en iyisidir. Yeme-içme yok, Zem Zem var, orda mermerler kuş tüyü yatak gibidir. Bir şeyi sert ya da yumuşak anlama bir algı gerçekte böyle bir şey yok. Sanki elini bastırdın mı yumuşuyor. Orada asıl gayeyi değerlendirmek gerekir.
Buradan itibaren, nasıl niyet etmeliyiz? (iş niyete göre yürüyor).
Üstad Hac Marifetullah’tır diyor. Allah bakışı ile yola çıkman lazım evvela. Allah’ın görüşü, bilişi ile bilmek, o fiili Allah gibi değerlendirmek demektir. Haccın yolculuğu bile ayrı başına bir iş.
Harem bölgesine giriş ayrı bir iş. Hacer-ül Esved, tavaf, tavaf dairesel bir harekettir. Kabe küp bina demektir. Kübik bir yapı olmasına rağmen tavaf dairesel yapılır. Meleklerin arşın etrafında dönmesi dairesel.
Safa- Merve arasındaki hareket doğrusaldır.
Arafattaki hareket durmak. İnsan 3 türlü hareket eder; - dönerek - doğrusal Bu hareketlerin tümünü içeren yerler var. - durarak
Konumuz Allah olduğuna göre, Her şey Allah. Allahsız bir konu mümkün değil. Dolayısı ile de herhangi bir şey başka bir şeyler ile kaim değildir. Yada hiç bir şey hiçbir şey ile kaim değildir. Her şey herşeyi meydana getiren şey ile kaimdir.
Dolayısı ile senin varlığın için sadece Allah şarttır. Amcam olmasaydı olmazdım, Teyzem olmasaydı olmazdın vs. böyle bir şey diyemezsin. Kavim için kavga yapanlar var.
Bunların hangi biri senin var olman için şart? Senin bedenin bile şart değil. Bu beden öldüğü zaman ne yapıcan? Seni bu beden meydana getirmedi. Bu bedeni meydana getiren seni meydana getirdi. Senin varlığın bedenini meydana getiren. Herhangi bir şey için tek şey var Allah. Allah var her şey var, Allah yok hiç bir şey yok. Esasında bilincin de ana husus olarak bu noktaya gelmesi gerekir yoksa hiç bir sonuç olamaz. Hiç bir zaman tatmin etmez.
Şu ilimde olanlar Üstad’ın videolarından, yazılarından istifade edenler bilimden ya da üretilenlerden daha fazla istifade ediyorlar. Marifet geliyor burda. O bilgilerden anlaşılması gerekeni anlamanı sağlayan bir etki var burda yoksa istifade edemiyorsun.
2
Soru: Geçen hafta Rahman suresi/ Muhammed Suresi arasındaki farkın öneminden bahsetmiştik. [Muhammed Sûresi için “Hz. Rasûlullâh a.s.ın kıyamet günü cennet ehline bizzat okuyacağı sûre” rivayeti vardır... Kaynak:http://www.ahmedhulusi.org/tr/kuran/dinle/26-cuz-guler#ixzz3kNCDmFqi
“Mahşer” (insan, insanSI, cin) halkına Allâh’ın okuyacağı sure! (hadis)
Kaynak: http://www.ahmedhulusi.org/tr/kuran/dinle/27-cuz-guler#ixzz3kNCqBLCa ]
bununla birlikte Makam-ı İbrahim’den (hüllet makamı; kendi hüviyetinde, kendi vasıfları ile, kendine ait manaları seyreden makamdan) tevhid anlayışından, 2 parmak örneği varlığın tekliğini ayırmayarak; Cum’a salâtının imamı Rasûlullah’tır ve İmam hutbedeyken Amin bile demeyin (2. Varlığı oluşturmayın) uyarısını nasıl değerlendirmeliyiz? Biraz parçalı soru oldu…
HH: Olsun Allah birleştirir. Rasulullah’a diyorki; vahiy esnasındayken dilini kıpraştırma ne ise; hutbeyi dinlerken sukût et aynı şey. Hutbe de Hakkın hitabı. Hakk makamından Halka. Yani, yaşamına (bilfiil).Hakkaten-Hakikaten. Alışkanlığa dayalı bir şekilde hala bir ötelemeye alışmışız. Hitabeden nedir? Ebu Bekir’in sözü var, ben önce Allah’ı görürüm sonra O’nun yarattığını. (Hz.Ebu Bekr diyor ki; Ben hiçbir varlığı görmedim ki önce Allah'ı görmüş olmayayım. Baktığım da önce Allah'ı görürüm sonra o varlığı görürüm!). Burda nasıl bir Beyin çalışma sistemi var ki, öyle bir oturmuş ki O’nda. Hakikat, önce Allah’ın görüyoruz. Biz kendimize getiriyoruz yine önce Hakkı sonra batını görüyorum diyoruz. Hayır önce O’nun işlevini anlamaya çalıştığın zaman halka dönüyor! Zahir O’dur diyor. Zahir değil Batıl O’dur diyorsun sen! Üstadın son tweetlerinde var. Allah’ın tasarrufu Alem suretleridir. Allah O suret. Siretinin sureti mi? Yoo… O suretin işlevine, özelliğine yöneldiğin anda (melek, insan?...) anlamaya çalıştığın anda Halk suretine bürünmüş görürüm. Anlamam da buna göre.
Direk algıladığın nedir? Direk algıladığın Vechullah’tır. “FEEYNEMA TUVELLU FESEMME VECHULLAH” (2-115) “Başını ne yana döndürürsen ALLAH'ın VECH'ini görürsün!.” Ne yana dönersen Vechullah karşındadır (Allâh Esmâ'sının açığa çıkışıyla karşı karşıyasın)! Bunun batını Hakk’tır diyoruz. Öbürü Ben önce Allah’ı görürüm diyor. Gördüğümüze istediğimiz muameleyi yapalım diye öyle görüyoruz. (o zaman aldatabilirsin, dedikodusunu yapabilirsin!…) Bunu yapabilmek için. Bu Halk’tır.
Yarattığıma istediğimi yaparım. Şuanda bu surette dileğini yaptı Kemal üzere. O şeyin şeyietine dönüyorsun. Ne ile anlamaya çalışıyorsun? Beşeri anlayışın, bilincinin kavramları ile onu anlamaya çalışıyorsun. O var olan senin anladığını oluşturuyor demektir. Halk ın bir manası bu. Sendeki data bendeki o fikirlerin oluşmasını sağlıyor. İşte yaratıyor diyorum. Yarattı.
Soru: İlim kapısı olarak neden Hz. Ali gösterilmiş, Hz. Ebu Bekir değil? Bunu açarmısınız?
HH: Şimdi hadiste Rasulallah hikmetin şehriyim diyor, orijini hikmettir, ilim değil. Bu hikmet şehrinin kapısında Ali'dir. “Ben hikmetin şehriyim, Ali de kapısıdır. İlim isteyen kimse bu kapıdan gelsin” buyurmuştur. (Tirmizi, Menâkıb, 20; Hakim, Müstedrek, H.No: 4612, 4613, 4614; Taberânî, el-Mu’cemü’lKebîr, H.No: 10898)
Hikmet daha yoğun niye? Hikmet, o risaleti anlama, Oku demektir. Oradaki o mahiyeti anlama demektir. Ayette Rasul size Hikmeti öğretiyor diyor ne demek dini anlamayi sağlıyor demektir. Bunu nasıl düşüneyimi, anlayimi ögreten Rasul. Hazreti Ebubekir'deki nüzul yoludur. Hazreti Ebubekir Rasulallah'a aynadır. Hz.Ali’deki velayet yönlüdür ve sisteminin gereği ehlibeyt genetiği var orda ehlibeyt ailesi o kapıdan, bu nesil devam ediyor. Dolayısı ile iki emanet bırakıyorum : Kitabullah ve ehlibeyt itreti.
3
“Size iki ağır emanet bırakıyorum; biri Allah’ın kitabı ve diğeri de itretim Ehlibeytimdir, bunlara sarıldığınız sürece asla yoldan çıkmazsınız.” İtre kelimesi önemli 5 isimden sonraki ordan gelen bu isimlerin tamamını, bu veraseti taşıyanların tamamı. Kuran Rasulullah’ın vefatında Musaf haline gelmemişti. Hz. Ali Nuzül sırasına göre baştan sona yazdı, ezbere yazacak kadar vukufiyeti var. Nuzül sırası Cebraili’dir. Hz. Ali efendimizin Hz Fatma ile evlenmesi Kuran’ın emanet edildiği… Kuran da Ehli Beyt’e emanettir. Bu kemalatına gelemezdi. İnanmak, sevmek ile ilgili değil, genetic bir şey. İstidat olacak ki o mana açılımını yaşayacaksın.
Şimdi mesela bir ayet var. Her şey allah’ı tesbih eder. Bu konuya Camide gireceğim camide girileceği kadarıyla. Her şey Allah’ı tesbih eder, hiç birinin tesbihi aynı değildir. Herşey Allah’ı tesbih eder, ama siz anlamazsınız. (Yedi semâ (yedi bilinç mertebesindeki tüm yaratılmışlar), arz (bedenler) ve onların içindekiler O’nu tespih eder (Esmâ’sının özelliklerini açığa çıkaran işlevleriyle her an hâlden hâle dönüp dururlar)! Hiçbir şey yok ki, O’nun Hamdı olarak, tespih etmesin! Fakat siz onların işlevini anlamıyorsunuz! Muhakkak ki O, Haliym’dir, Ğafûr’dur. Kaynak: http://www.ahmedhulusi.org/tr/kuran/017-isra-suresi#ixzz3kOhlCghj
Kimse kimsenin tesbihini anlayamaz. Tesbih meleklerin vakıf olabileceği bir şeydir. Cebrailin halinden Azrail anlamaz. Onun suretine giremez fakat tüm meleklerin tesbihini halife bir beyin anlayabilir.
Muhammed Mustafa tüm Esmaül Hüsna’yı kapsar, bu nedenle Ruh-u Azamdır. Tüm mahlukatta Tesbih vardır. İnsanda Zikir vardır. Zikir tesbihin fevkinde bir de Allah zikri Ekberdir bunun da fevkinde. ‘... Elbette ki Allâh zikri (hatırlanışı) Ekber’dir (Ekberiyeti hissettirir)! Allâh ne hâlde olduğunuzu bilir’. Kaynak: http://www.ahmedhulusi.org/tr/kuran/029-ankebut-suresi#ixzz3kOmmEqGF
Her bir şey, birim, türün başkasında olmayan bir hakikat açığa çıkışı vardır. Başkasında yani B sırrı’nın hakikati budur. Benim B sırrından hissiyatım ile senin B sırrından hissiyatın aynı olmaz. Bana has olan bir Esma ağırlığım vardır. Benim işlevimi yapmak üzere o Esma vardır. Dolayısı ile de o Muhammed-i Hakikati (Muhammed Mustafa’da açığa çıkan) ortaya koyacak o damarın bir şekilde gelmesi lazım. Diyelim bir akıntı gibi. Düşünün 10 ihtimal yolu var ise bu akıntı bu yollardan kendisini hak edecek olan, en müsait olana geçer. Zaten yol bulmuş diğerlerine Aleykum Selam. Dolayısı ile de Ehli Beyt nesli, genetiği Kuran’ın yeryüzünde yerleşmesi için çok önemli. (Son müceddid de genetik olarak öyle olmalı). Beyin o istidada müdahil olamaz. Epifizden açılım olarak nasip olan ne ise o dur demektir. Nebi (Hatemun Nebi) en zirve noktada açılım yaptı daha ikincisi olmayacak şekilde açığa çıkmış. Son Nebi benim diyemez kimse. Yalancı peygamberler örneği… Ey yalancı kimin mülkünü kiminle paylaşıyorsun? Bu yalancı peygamberler bile Rasulullah’ı reddederek değil, kabul ederek çıkmışlar. O ışık sönmüyor, bir rüzgar gelip Onu söndüremiyor. Hz.Ali efendimiz velayetin temsilcisi olması bakımından O beyin hala devam ediyor.
Üstad videoda (beynindeki evren gerçeği) ölenler nereye gidiyor diyor. Bir yere gitmiyorlar. Bunun ispatı ne? Mesela vefat eden, ölümü tadan birimi düşünün. O, ölümü sekaratul mevt (beden faktörünün zayıflama zamanı) Ruh, berzah alemi boyutlarını algılamaya başlar, beden ölümünü tadan kişi ilaveten başka varlıkları görse de (berzah alemini de görmeye başlıyor) öldüğünü bilmiyor. Bedenini kullanamadığı zaman Aaa demek ki bedenim ölmüş diyor. Vefat eden başka boyut algılasa da o beyin neredeyse orda. Zaten mekan diye bir şey yok. Yerçekimi kavramı bitiyor. Yeryüzü olması için 3D olması lazım. Bu beyninin sana algısı gerçek değil. Niye? Beynindeki Yerçekimi algısının sanal olduğuna ikna etmiş suda batmıyor. Sen de batmazsın. Daha da arınırsa havada da yürürdü. Nasıl ki Tayyi Mekanda istediğin yerde oluyorsun… Alıyoruz, koza yapıyoruz. İnsanların cennet tasavvurlarını düşünün (video, film, müzik, görüntülerde cennet tasavvurları var). Bunlara bakın bizim dünyaMızdan kareler. Soru: Cenazede toplu zikirin hadiste yeri var mı? HH: Hayır, Rasulullah döneminde öyle bir örnek yok. Başka bir frekans o Meleki frekans dışınada. Vahiy bize daha faydalı, kurtarıcı, arındırıcı, vortexten kurtarıcı. Bir devenin; boğazlandı, derisi soyuldu, eti parçalandı. Bu ne kadar müddetse o kadar sure orada bulunun. Çok sevdiği birini yanına götür bir an geri gelir. Hastanın duasını almak önemli. Çünkü hastalık halinde, kibirli olmaz kendini zayıf görme halindeyse. Ne kadar güçlüyüm derse o kadar uzak. Ehli biri yapacak. Onun Allah’tan gayrı herşeyden umudunu kesebiliyorsan… Her birimiz her an yaratılıyoruz. Her an yaratılanın kendisine nasıl dayanabilirsin? O’ndan gayrına dayandığını zannetse de yine O’na dayanıyorsun. Sadece Allah’a dayanmaya mecbursun, arasan da bulamazsın. İnsan geçici olan bir suret ve durum, olay, olgu, bunları meydana getiren mahiyete Allah’a dayandırmak için yapılırsa…ki bunu Ehli yapar. Soru: Ölüm ötesi hayatta zaman ve mekan kavramı? HH: Mesela cennette gravitasyon yok. Kara delik cennet olmaz. Karadelikteki bilgi ancak hologram olarak açığa çıkabilir. Cennette zaman, mekan kavramı yok. Bir şey geçici ise, mekanlı ise Cennet değil. Zaman, mekan sınırlılık, kayıtlılık demek. Cehennem mekan, Cennet mekan değil. Esmaul Hüsna Rasulullah’ın ağzından çıkan hadis sırası. Belirli bir sıra var. Rasulullah öncesi Allah Alemlerin Rabbidir. Rasulullah ile beraber Allah Alemlerden Ganiy’dir açığa çıktı. Allah’ın tanıtılması Esmaül Hüsna. Kuran’a en yakın vahiy kitap Tevrat’tır. Musa’nın kitabı. Esmaya dayalı ayet bir kaç tane. Fiil ayetlerinden isme. Ayeti anlatıyor sonra ismi. İncil ve Tevrat’ta Rab ismi ağırlıklı çıkar. Hz. Musa Allah ismini ağzınıza almayın. Yasaklamış. Bu isim önemli bir şey, mecburen münezzeh, tenzihe gidiyor. Kur’an aynı zamanda Esmaül Hüsna ile şifreli, kodlu bir kitaptır. Böyle bir Kitap yoktur. Tevrat’ta bu kodu bulamazsın. Musa’nın orjinal vahyi üzere Tevrat’ı tam bulmak zor. İncil İsa’nın dili üzere değil, ilk yazılan incil Yunanca vs. İncildeki Allah isimleri nasıl bulacaksın? Allah ismi ile işaret edilenin işaret ettiği sıfatlar ile kodlamış. Oluşumu adeta bir yazılım olan bir Kitap. Böyle başka yok zaten. Kalbin cilası Kur’andır diyor. Hiç manası bilmiyorsan bile. En büyük Zikir Kuran’dır. Neden Arapça olması gerektiğini zikirlerin Dua ve Zikir kitabında yazıldı. Beyinde otomatik fonksiyonel bir kelime. Meleki yapıda gelerek, beyinde işlevini yapar. Kur’an Çözümü Kur’anı anlaman ile ilgili bir kodlamadır. Evvela Kur’an çözümündeki ilk dört yazıyı iyi okumak (gözlük camları olan Fatiha ve İhlas’ın manasını yapıştıracaksın. 1.Kurân'ı Anlamak İçin Ön Bilgi 2.Kur’ân-ı Kerîm Çözümü İle İlgili Önemli Açıklama 3.Kur’ân-ı Kerîm'in Çözümü 4.Zorunlu Bir Uyarı, Esma Ül Hüsna Her Cüz ile ilgili açıklama konuldu. Bir çoğunun haberi yok. O cüzü okumadan çok daha fazla faydalanacaksın. Kur’an Çözümünü okumak lazım. Okuyamıyorsan Semih Sergen’den dinle arabada. Bazı kitap, makale, videonun seslendirmesi var. O’nu Ondan dinlemek muazzam bir şey. Gelen etki, senin kendi kendine olan, gelen etki daha farklı.
5
Soru: Uyumaya yakın kulaklığı takıp dinlesek? HH: O Seslenişe Hürmet bence önemli. Kortex kapalı iken alt beyinin beyni aktif. Alt beyinde dil yok. Türkçe, Arapça yok. Vefat ettiğin zaman tüm manası açılacak diyor Üstad. Beyinde kavramlar var. Beyinde diller yoktur, kavramlar vardır. O yüzden falan ayrımı yapmayın, ölçü değil. Ağzını yumduğun zaman bunların bir anlamı yok. Sen meleklerden daha üstünsün, hayvanların kavgalarını yapıyorsun. İnsan nefsine bundan daha büyük bir zulm olabilir mi? Soru: Nimeti tamamına erdir duası hakkında konuşabilir miyiz? HH: Evvela nimetin tamamı kavramı varsa; Feth Suresinde sana fetih (görüş açıklığı) verildikten sonra, Rasulullah’a bile sana olan nimetini tamamlar diyor. Rasulullah’a fetih ile verilen nimet Risalet ve Nübüvvetin en kemaline hastır. Biz de Ümmet olarak o nimete talep sahibiyiz. O nimetten, o hidayetten, o nusretten nasiplendir duası. (Feth suresi). Rasulullah’ın o fetih. Zaten bu demektir. Bizde de onlar ne kadar açığa çıkarsa onun fethi demektir. (O’nun himmetinde ne kadar Zata ermişse). O’nun fethinin manası dışa dönüktür. Bu nedenle Fetih hiç kapanmaz. Keşif kapanabilir. Fetih kapanmaz. Neyse gaye yenisi gelir ama keşifler kapanabilir. Buna mukabil bazen keşifin getirdiğini fetih getirmez. Nitekim Fethi zulmani var. Arınma haliyle öyle bir keşif geliyor ki fethi zulmani ile olanla olmaz. Tamamen farklı. Onun piri Deccal adı Deccal. Bizdeki nimet nedir? Aslında biz bunu Seyyîdül İstiğfar’da söylüyoruz. (Rasulullah’ın secdede tavsiye ettiği – kıymetli bir anahtar) Yapın size icabet edilecek bunun müjdesi veriliyor. Seyyîdül İstiğfar : Allâhümme ente rabbiy lâ ilâhe illâ ente halâkteniy, ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve va’dike mesteta’tü, eûzü bike min şerri mâ sana’tü, ebûu leke binı’metike aleyye, ve ebûu bizenbiy, fağfirliy zünûbî, feinnehu lâ yağfirüzzünûbe illâ ente birahmetike yâ erhamerrâhımiyn. Anlamı: ALLÂH’ım! Rabbim sensin, Tanrı yoktur. Yanlız sen varsın, beni sen yarattın, şüphesiz senin kulunum ve gücüm yettiği kadar sana verdiğim ahdü vaad üzere sâbitim. (Allâh’ım) işlediğim kusurların şerrinden sana sığınırım, bana ihsan buyurduğun nimetini Zât-ı Ulûhiyetine itiraf ederim. Günahımı da itiraf ederim. Binâenaleyh günahlarımı bağışla. Çünkü “Rahmet”inle günahları bağışlamak sana aittir yâ erhamerrahımiyn!.. Kaynak: http://www.ahmedhulusi.org/tr/kitap/dua-ve-zikir/seyyidulistigfar#ixzz3kQJgeWrG Yukarıda tanrıya değil beynindeki o isimler bütününe söylüyorsun. İnsan’a Allah’ın Zatından daha yakın bir şey yok. Allah’ın Esmasından daha yakındır. Terkip, Esma, yedi sıfat arkasında Zat. Baya bir öteledin! Dairenin çevresinde merkez kaçta dön Allah dön olduk eşya, uydu…Dolayısı ile Seyyîdül İstiğfar’da Allâhümme dediğin zaman beyin olarak işaret edilene o hakikata kendini açarak peşinden diyorsun hemen; dilediğin özellikleri yaşamak üzere beni bu şekilde açığa çıkaran sensin….Oluştursan sensin. Rabbim bu demek. Varlığım senin dilediğin özellikleri açığa çıkarmak üzere. Bundan başka bir var olma sebebim yok. Bu özellikler senin özelliklerindir. Ben ayrıca var olmadım ancak sen varsın. Bu dilediğin özelliklerin açığa çıkışı olarak halk edensin. Ne olurdu Muhammed olarak halk etmeseydi? Öyle bir an geliyor ki bu da oluşmasaydı oradaki o oluşma… üstad diyor ki; %100 olduğu noktada sistem çöker. Kuranda benim farz olan nasibim dediği noktadır o. O farz nasib kalksa, çokluk kalkar. Dolaysı ile Mudil isminin seyri olmaz. Bundan dolayı benim şeytanım müslüman oldu dedi. Dışlanması gereken değil, yapması gereken ne ise o çarkı görmüş oluyorsun denir.
6
Ve ene abdüke; zaten kulunum dediği…başka ne ki… Ve ene ahdike ve vadike; Ahd senin diyelimki senin datanın, fıtratının esma terkibinin varlığıdır. Bu senin ahdındır. Senin Allah ile olan anlaşman fıtratındır, Ahdindir. Ben senin kulunum ve ahdin üzereyim. Ne neyi meydana getirise, ne oluşturursa bu da sisteminde var. Bu an ahdin bir sonraki vaadin. Buradaki kudret kadar demek. Benim bilişimle sınırlayamazsın. “Senin, zatını sena ettiğin gibi sana sena edemem..” Tüm bilişler Allah’ın bilişidir. Allah az bildiği için değil, burada bu kadar bilmek istediği için. Burada bu kadar bilmeyi diledi. Bu bilişi ile bir işlev yapıyor çünkü. Ebûu leke binı’metike; Üzerindeki nimetini itiraf ederim. Benim varlığım Rahmaniyetinden ve Rahimiyetinden gelen bir nimettir. Bu programı, bu datayı bu orijinalliği ile var etme Rahman. Kul olarak sen Zatın Rahmanısın. Sen Rahman bir Zatsın. Rahim senin var olan potansiyelinin maksadına ulaştıran…demektir. Varlığım + varlığımla gayeme ulaşmam Varlıktaki ana maksat bilinmeyi murat etme. Fatiha suresini okuyan Seyyidül İstiğfarı yapmıştır. İyya kenabüdü: Rahmaniyet ve Rahimiyetin nimetlerini dilemiş oluyorsun. Varlığın, varlığının devamı Allah’ın Hamd işlevine bağlı. O’nun Hamdı ile devam etmektedir. Senin processin O’nun hamdıdır. Çünkü tüm değerlendirmeler O’nundur. (Elhamdülillah). Her an O’nun hamdının değerlendirmesi… Her an her noktadır çünkü O’nun hamdı sınırsızdır. Ebûu leke binı’metike: Üstad M ile açığa çıkıyor diyor. Benim düşünceM. Benim yaptığıM. Fabrika damgasını kemalat anlamında vurulabilir. Adem as. Ben nefsime zulm ettim diyor. Hikmeti ile düşünürsen gereksiz değil. Seyyidül İstiğfarı okumana kadar bir sistem var. ana rahminden şuana kadar ana potansiyel ilk hücrede var ama şuandakini yapman için, bu ana şimdi getiriyor. İşte bunu getirirken, yani seni esfeli sâfilin diye tarif edilen boyuta indiriyor. "Sen kendini küçük bir cisim sanırsın. Ama en büyük alem sende gizlidir." Hz. Ali (Şahı Velayet). Senin varlığın tüm alemleri tek kare vareden. Melekler bundan dolayı secde ediyor. En geniş daire. Tüm isimlerin cem edileceği ve her şeyi burda seyredecek şekilde…gerçekte dışta izlenecek, keşfedilecek bir şey olmadığından her şeyi kapsar olan esfeli sâfilin (aşağıların en aşağısı). Sana en büyük istidat fırsatı veriliyor. Sana en büyük istidat oluşturuluyor. Bir, oluşturulan istidadın kozasından arınmazsa bu senin komple kozan oluyor. Bu noktada Risalet ve Nübüvvet sana geliyor. Ey hepsini cem eden hatırla sen bu değilsin! Öğrenme beynimizin kaydettiği, yaşadığımız yani. Anı hatırlar gibi Allah’ı hatırla değil. Senin tüm çevren, yakınların beynindeki bir andan ibaret. Anılardan ibaret. Hakikatini bir anıyı hatırlar gibi hatırlayamazsın. Allah bir anı değil ki…Hatırına geleni unut ki hatırlayasın. Bunu sil! . Bu mümkün mü? Mümkün! Mümkün olmasa Risalet, nübüvvet, tasavvuf olmaz. Fena, Bekabillah denilen yaşamlar açılımlar olmaz, miraç olmaz. Rasulullah’ı maraca götüren araçtan söz ediliyor. Burak, melek, ref ref… dönerken ne ile geldi? Dönme vasıtası? Vasıta ile o yakınlığı yaşadı diyelim, peki o miraç noktasından dönüşü gerçekleştirirken hangi yolu izledi? Bir önceki kişiliği siliyor. Hücrede bir önceki anın bilgisi var. Nefh olan nesnenin geçmişi Allah. Subhaneke’de senin ceddin ne yücedir… Sana senin ceddinin Allah olduğu söyleniyor. Sen hala falan mertebe kavmi onun kavgasındasın. Dolayısı ile zikir açığa çıktığı yerde başka bir şey anılmaz. Zikir O’ndan başka bir şey düşünürken gafletinin kalkması demektir. Ondan başka bir şey olmaması demektir. Senden sana sığınırım eûzü Bike minke. O gafleti sağlayan yine O’nun vücudu, esması. O’ndan başka bir şey yokki. O’ndan başka varmı ki ona sığınasın.
7
Ehli bir istidat bunu söylüyor: ‘ Beni senden sana döndür’. Ayet yok mu Allah dilediğini siler siz unutursunuz, Allah unutmaz. Senin en çaresiz olan durumun ne ise; ona çare olan sıfat, özellik bitmez. Allah’ta çare bitmez. O nedenle Allah ismi ile duada sabitlik yoktur. Rab ile olan duada daha sabit. Rasulullah öncesi dönemde hep Rab/Rabbena/Rabbi vardır. İlk defa İsa(as) Allahumme Rabbena dedi. Rasulullah ise sadece Rabbena veya sadece Allahummeyi kullanarak dua yaptı. Allah ismi ile işaret edilenin potansiyeli dediği zaman burda yok yok. Potansiyel dediğin her şeye potansiyel demektir, her şeye kadir. İşte bu her şeye potansiye olma yönü ile olan o nakta itibari ile İbrahimdir. Madem öyle neden Hasbiallah demiş İbrahim as. O halde Allah bana yeter. Ama öyle bir demişki dediğini hemen yaşayanlardan İbrahim as. Büyük söz söylüyorsun. Allah idrak ettirsin. Sofraya bağışlasın eksikliği, noksanlığı… İbrahimi neden ateş yakmadı. (Not:.İbrahim aleyhisselâm Nemrud tarafından yakalattırılıp, mancınıkla ateş dağının içine fırlatıldığı zaman, havadayken Cebrâil isimli melek gelir ve sorar. -Yâ İbrahim senin için ne yapmamı istersin? İbrahim aleyhisselâm cevap verir: -Allah’a güvendim. O bana yeter. Tanrı yoktur O vardır! Ben O’na bağlanıp, işimi ona bıraktım. Ki O arş’ın azîm rabbıdır.) İbrahimin ateşin yakmasını engelleyen Allah, Allah ismi. Allah ismi her isim demektir. Her isim Rab demektir. Kur’an muhteşem bir işaret veriyor bize. Üstad’ın Kur’an çözümünden bereketlenelim. Fussilet 30: Muhakkak ki: “Rabbimiz, Allâh’tır” deyip sonra bilfiil o doğrultuda yaşayanların üzerine melekler tenezzül eder (ilâhî sıfatların Cemâl kuvveleri zâhir olur ki, bu şu demektir): “Korkmayın, mahzun olmayın ve vadolunduğunuz cennetiniz ile sevinin...” Kaynak: http://www.ahmedhulusi.org/tr/kuran/041-fussilet-suresi#ixzz3kSS6PaMs Muhakkak ki: “Rabbimiz, Allâh’tır” deyip… demek ki Rabbim Allah demedik! Dediğimiz zaman kesin olarak böyledir (melekler tenezzül eder…) “Korkmayın, mahzun olmayın ve vadolunduğunuz cennetiniz ile sevinin...” burda o ayeti açıklayan bir sır var. Evliyaya korkma, mahzun olma yoktur. (Kesinlikle bilin! Allâh Veliyy’lerine korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar. (Yunus 62) Kaynak: http://www.ahmedhulusi.org/tr/kuran/010-yunus-suresi#ixzz3kSiH5EJP İlahi sıfatların cemali ile nefsi ile beşeriyeti ile değil. Vadolunan Allah yaşantısına geçin. Dünya hayatı: beden boyutu yaşantısı, madde beden. Ahiret: Ruhaniyet şuur boyutu yaşantısı, melekut, hakikat. Gayb ve şehadet alemi (her ikisi de). Rabbim Allah diyen neyi arzularsa…En alt mertebesinden itibaren Rahmet. Öylesi var ki; Onun bizim bildiğimiz anlamda bir arzusu yok. Senin dilediğin Allah’ın dilediği olur zaten, dilediğini de açığa çıkarır. Nuzül kelimesi; Arapçada Nuzül kelimesi şu demektir. Diyelim hepiniz misafir olarak uzak bir yerden geldiniz Ben de Hane sahibiyim. Kur’an Allah Rasul sünneti misafir geldiğinde şuna bir şey çıkarayım nuzül demektir. Asıl kelli felli sofraya gelmeden. Bu yoldan gelmiş hemen bir şey ikram edeyim. Rabbim Allah diyenin nuzülu bu. Tavsiye: bu tür sohpetlerde o akışın lezzetini sindirmek lazım. Rabbim Allah manası iyi otursun. Bu Rabbim Allah olması hali, zaten sen var olurken senin istemene gerek görülmeden sana verilmiş olandır. Kuranda bunun işaretlerini verir sana. Allah’ın nimetlerini say say bitiremezsin. İnsanın istediği, insan için gereken, lazım olan herşey istesen de istemesende verilmiştir. Sizin istediğiniz şeylerin hepsini Allah size vermiştir. Rabbim Allah: Sana Allah nimeti verilmiş. (ben nasıl sena edeyim, ihsa edemem) Sana Rasulullah şefaati olarak sana olduğunu söylüyorum!
8
Biz ümmet-i Muhammed’i hristiyanlardan ayıran özellik İsa mucizesi. Öbürleri Onu kabul ederek bir yerlere gelirse gelir. Ama bizde Rasulullah’tan BENDE olan SİZDE DE var! hatırla! Asıl kimliğini öyle bir kaybetmişsin ki başka biri zannediyorsun. Bundan daha büyük haber, nimet, müjde olamaz. İsa as’ın müjdesi ümmet-i Muhammede olan müjdedir. Ümmet-i Muhammed müjdesidir. Ahmed isimliyi anlatırken müjde demişti. Rabbim Allah hususunu idrak etmek bunu günlük yaşantımızda görmek… Rabbim Allah diyen (Onu diyene ne olduğu söyleniyor- …. melekler tenezzül eder) olmasak bile en azından Rabbim Allah’a iman ediyorum. İman yollu minimum yaşantısı. Rabbim Allah dediğim yerde, Rabbül Alemin olması ile alemi bütünleştirdim, ayrım gayrım bitti. Bütünleşme kesin oldu, ayrı gayrı bitti. Basiret gözüyle görürsen bir olur. Bu göz ayrı görüyor. Bu gözle zor bütünleştirmen. Hayır, gözüne göre ayrı olsa da tüm suretlerde dileği özellikleri açığa çıkartan Rabbül Alemin. Basiretinde olay. Dolayısı ile; göz ayırır. Önce özde birliği yaşamamız lazım. Özde birin akabinde, gözde bir gelir. Gözüne ragmen bu beden benim bedenime ragmen eğer Öz'de Bir olduğunu idrak etmişsen* gözde biri getirir. Eğer getirmezse sahtedir, idrak yoktur. Her ne kadar göz ayrı ayrı görse de özde de gözde de biriz. Tanıtmak için tafsile getiriyor, çoğaltıyor göz fena mı? (not: *Şirk ise Öz’de Bir olduğunu idrak edemediğinden dolayı İnsansı olan birimlerdedir diye düşünüyorum.(AH)) Meleklerde ben kavramı olmadığından, sen kavramı da yoktur. En azıyla Biz kavramı var. Varlıkta ilk ben diyen iblis olmuştur. O yüzden ayet geliyor (6. Sure, 128. âyet) "Ey Cin topluluğu, insanların ekseriyeti hükmünüz altına aldınız". Şeriata muhalefet (zahiri uygulama zannediyoruz) Vehmi benlik vererek, kendimizi et kemik zannederek, filan olarak yaşıyoruz. Diğerleri, başkası… göresellik boyutunu tetikleyen Mudil ismi esmasına dayanır çokluk. Çokluk ehli için Marifettir, Ehli olmayan için kesret bataklığı, göresellik, cehennem.
Dostları ilə paylaş: |