5 Mayıs 2000
Hepiniz bilirsiniz; mikroplar faydalı ve zararlı olmak üzere ikiye ayrılır. Mimarlık; muhtemelen faydalı mikroplar sınıfına giriyor. 35 sene önce bu mikrobu kendi isteğimle Güzel Sanatlar Akademisinden
( “O” şimdi M.S.Ü.) aldığımı itiraf ediyorum !..
Mezun olduktan sonra, maişet motoruna yakıt temin etme telaşı ile 20 yıl kadar, “ahşap atölyesi” çalıştırma gayretinde bulundum. 18 yıldır, Seramik Sanatçısı eşim ve çocuklarımla, Bursa’nın Ürünlü Köyünde, kısıtlı malzemelerle yaptığımız “ahşap” bir evde yaşıyorum. Son beş yıldır ; sadece proje yaparak geçinmek gibi bir takıntım var..
Bu arada her meslek sahibinin; geçim kaygısından da öncelikli, “toplumsal görevi” olduğuna inandığım; bilimsel araştırmalar, makaleler ve konferanslar ile yaşantıma anlam katmaya, hayatımızı yaşanmaya değer kılmaya çalışıyorum..
Deprem, ülkeyi kökünden sarsarken bundan hepimiz nasibimizi aldık. Herkesin mesleki bilgileri ve vicdani sorumlulukları açısından “bir şeyler yapmalıyız artık !” dediği şu günlerde, fay hattının nereden geçtiğini değil üstünde alınması gereken tedbirleri nihayet konuşmaya başladık.
NELER YAPTIK ?
“Depreme Karşı Ahşabın Gücü” nü anlatan konferans dizisinden dördüncü etkinliği 15 Ocakta Bursa ,T.K.M. de gerçekleştirdik. Sevindirici yanı salon yine dolu idi. Alıştığımız yanı da ; ilkini Mimarlar Odasının tertiplemesine rağmen “Mimarlar yine % 10’u geçmiyordu”.. İkincisi ; Bursa Uludağ Üniversitesi Mimarlık Bölümünde, üçüncüsü; İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi Oditoryumunda yapıldığından, oradaki
öğrenci ve mimar ve oranlarından bahsetmiyorum. Tabii ki çoğunluktaydılar..
9 Aralık‘ta, İstanbul’daki söyleşinin ardından yapılan panelde, çağrıma özveri ile katılıp bizi aydınlatan beş uzman dostumuzla ahşabı “enine boyuna” inceledik. Yapı Endüstri Merkezinin organize ettiği toplantıda :
Mimar Turgut Cansever ; engin deneyimi ve bu konunun duayeni vasfı ile,
Prof.Saadettin Ökten ; Ahşap konusunda Ülkemizde yazılmış üç-dört statik kitabından birinin müelliflerinden olmakla, inşaat mühendisliği yönünden,
Prof Yener Göker ; Odun mekaniği Ana Bilim Dalı Başkanı olarak,ahşabın bilmediğimiz yönlerini irdeleyerek,
Emine Erdoğmuş ; Ahşabın koruyucularını üreten Senkron firmasının Genel Müdürü ve Kimyager vasfı ile bu konunun önde gelen mücahitlerinden biri olarak,
Prof.Cengiz Eruzun da hem ev sahibi, hem de gerçek bilgi sahiplerinden biri olarak katkıda bulundular. Bu zenginlik, toplantıyı dört buçuk saate taşıdı..
Yapı Endüstri Merkezinden ; söyleşinin ve panelin sonuçlarının genişleterek bir kitap haline getirilmesi talebi geldi. Türkiye’nin dört bir yanından ilgi ve bilgi akıyor..
3 Mayısta Bursa Almira Otelde, Türk Evi Firması tarafından, 8 Mayısta İstanbul Grand Haliç Otelde ve 11 Mayısta; Anadolu yakasındaki MODOKO Mobilyacılar Sitesi İdare Binası Salonunda; ERA Tasarım+Uygulama+ Mimarlık şirketinin organizasyonunda iki konferans düzenlendi. Yine “Depreme Karşı Ahşabın Gücü !” ana başlık. Bu konferanslar teknik düzeyde, uzmanlara yönelik fakat salonların kapasitesi oranında halka da açık düşünüldü.. Böylece yedincisi organize edilen bu söyleşilerin ardından bana daima şu soru yöneltiliyor: “Toplumumuzun çoğunluğu bu gerçeklerin ne zaman farkına varacak ?” Ne zaman ki elli yedinci konferans için davet alırız, işte artık o bilinç düzeyine çoktan varmışız demektir.
Siz bu sabrı gösterirken yalnız mı kalacaksınız ? Hayır !.. “Ulusal Ahşap Birliği”nin kuruluş amaçlarından biri de
bu ; “Ahşap kullanan üretici ve tüketiciyi hiç yalnız bırakmamak”.. Tüm üretenler ve depremin zararlarını birinci dereceden görenler, güç birliği arayışı içindeler.. Ahşap Birliği kuruluşu bu arayışın en akılcı ürünlerinden biri olacak..
Şimdi şöyle bir çevreye göz atalım !. “Elimizde hangi bilgiler ve olanaklar var ? Daha sağlıklı ve daha güvenli yarınlar için neler yapabiliriz ?” Bu sorulara cevap bulmaya çalışalım..
Aşağıda okuyacağınız metin, bildiklerinizi unutturmamak ve yeni sorulara temel olmak amacı ile derlenmiş, görüşlerinize sunulmuştur..
BİLDİĞİMİZ AĞAÇ, YANİ AHŞAP, YANİ TAHTA !..
Diğer inşaat malzemeleri ile fiziksel ve mimari özelliklerini karşılaştırdınız mı hiç ? Doğanın bize mükemmel iç yapısı ile hazır olarak sunduğu bu harika malzemenin akıllıca kullanımı ile nelerin çözüme ulaştığı, hangi formların olanaklı hale geldiğini ,bilgisayar ortamındaki görsel sunu ile izlemiş olacaksınız.. Önce, bir dizi özet soru ile “durum tespiti !” yapalım isterseniz.. Ardından , bize bu soruları sordurtan güzel Ülkemizin insan hamuruna bir göz atalım ve son olarak yabancı bir uzmanın Ekim başlarında, İstanbul “Yapı Endüstri Merkezinde” verdiği konferansın Türkçe metnine kulak verelim isterseniz !.. Son olarak dediğime bakmayın.. Son söz yine bizim olacak. Çünkü bu Ülke bizim !.. Çünkü burada, aklımızı kullanarak mutlulukla yaşayabilecek iken, birilerinin akılsızlığına uyup kahırla ölmekte olan, bizleriz
AHŞABA YÖNELTİLEN TEMEL SORULAR :
1- YANMAZ MI ?
2- ÇÜRÜMEZ Mİ ?
3- ORMANLAR YOK OLMAZ MI ?
4- SAĞLAM OLUR MU ?
5- ÇOK KATLI OLUR MU ?
6- EKONOMİK OLUR MU ?
ve cevapları :
( Size bir kopya vermek istiyorum. Bütün bu tartışmaların özetini merak ediyorsanız lütfen yukarıdaki altı sorunun sadece ALTI ÇİZİLİ kırmızı kısımlarını okuyunuz.. Yanıtları bulacaksınız.. ) Bunlar sizi tatmin etmedi mi ? Öyle ise bu yazıyı okumaya başlamakla iyi ettiniz..
1- Amerika’daki konutların ortalama % 90’ının, Kaliforniya’da ise %99’unun ahşap olduğunu BİLİYOR MUYUZ ?
2- Amerika’da, 50 m2 lik “panolu” bir ahşap evin kaba montajını; iki işçinin 5 SAATTE, tüm işçiliğini BİR HAFTADA bitirebildiğini BİLİYOR MUYUZ ?
3- Yine Amerika’da ortalama büyüklük olan ; 92 m2 lik MÜSTAKİL bir ahşap evin kaba yapısının 9815 $’A YANİ ;106 $ M2 ye bitebildiğini bu hali ile betonarme bir evden % 30 İLA % 50 DAHA UCUZA çıktığını ; halı, seramik, elektrik ,sıhhi tesisat ile ısıtma sistemi dahil m2 maliyetinin 97 MİLYON TL Yİ, EVİN TOPLAM MALİYETİNİN ORTALAMA ; 9 MİLYAR TLYI GEÇMEDİĞİNİ BİLİYOR MUYUZ ?
4- Deprem sigortası priminin beton evlerde ahşap eve göre 5 MİSLİ FAZLA olduğunu ve bütün bu sebeplerden Amerika’da betonarme evde oturmanın bir LÜKS olduğunu BİLİYOR MUYUZ ?
5- Köprülü yalısı 17.YÜZYIL sonlarında inşa edildiğinde Amerika’nın henüz tarihte yer almadığını
BİLİYOR MUYUZ ?
6- Şu günlerde İngiltere’de 6 KATLI ahşap sosyal konutların inşa edildiğini BİLİYOR MUYUZ ?
7- Paris’te de 200 M YÜKSEKLİĞİNDE ahşap DOĞAYA SAYGI KULESİnin tasarlandığını
BİLİYOR MUYUZ ?
8- Bunlara karşılık, DÜNYANIN EN BÜYÜK TARİHİ AHŞAP BİNASININ 100 M boyu, sekiz katlı bina yüksekliği ile tam 100 yıldır ayakta olan Büyükada’daki Rum Yetimhanesi olduğunu BİLİYOR MUYUZ ?
9- Betonarmenin ahşaba göre 5 KAT, çeliğin 13 KAT ağır olduğunu BİLİYOR MUYUZ ?
10- 100 m2 lik betonarme karkas sistemin yaklaşık 75 ton, 100 m2 lik ahşap karkas sistemin ise 2.5 - 4 ton arasında geldiğini, böylece temele gelen yüklerin 20 ila 30 kere daha az olduğunu BİLİYOR MUYUZ ?
11- 1cm Kontra plağın veya ahşabın 16 cm betonun ısı izolasyon değerine eşit olduğunu BİLİYOR MUYUZ ?
12- Ahşap kullanılarak 1790’DA 108 METRENİN Ren nehrinde “Limmat” köprüsünde geçildiğini, bugün 160 m
açıklığın çatılarda rahatça geçilebildiğini ve şu anda 250m’nin de geçilmek üzere olduğunu BİLİYOR MUYUZ ?
13- Hesap sonucu çıkan ahşap kesitinin biraz daha büyüğü kullanıldığında, dıştaki kömürleşen tabakanın doğal bir izolasyon sağlayarak iç ahşabın YANMASINI GECİKTİRDİĞİNİ BİLİYOR MUYUZ ?
14- Belli bir açıklıktan sonra kendini bile taşıyamayan betonun havlu attığını, koruma tedbiri alınmazsa çelik çatının, önce aşırı genleşme yüzünden deforme olarak taşıyıcı özelliğini kaybettiğini 600 DERECEDEN İTİBAREN çökme riski taşıdığını ve bu yüzden 15 DAKİKA içinde çökebildiğini, ısıda genleşmesi sıfır olan ahşap çatının ise yanarak taşıyıcı gücünü kaybedene kadar ORTALAMA BİR SAAT ayakta kalabildiği ve bu yüzden canımızı kurtarabildiğimizi BİLİYOR MUYUZ ?
15- Amerika’nın en büyük ve ünlü yapım firmalarından Skidmore, Ovings&Merrill’in inşa ettiği 120 x 200 m boyutlarında,17.500 kişilik Ütopya salonunun yapımında yine bu yüzden, yani YANGINA DAYANIKLI olması için ahşabın çeliğe tercih edildiğini BİLİYOR MUYUZ ?
16- 1225 de Ren nehrinde inşa edilen Basel köprüsünün 1903 yılına kadar 774 yıl hizmet verdiğini, 13. ve 14.yüzyılda inşa edilen ; ahşap kolon ve çatıları olan Kastamonu: Mahmutbey, Beyşehir: Eşrefoğlu ve Afyon Ulu Camilerinin, özel bir bakıma sahip olmaksızın 600 İLA 700 YILDIR ayakta olduğunu BİLİYOR MUYUZ?
17- 1500 yaşındaki AYASOFYA’da kemerlerin arasındaki gergi çubuklarının en eskilerinin AHŞAP olduğunu, yani dünyanın en ünlü ve eski yapılarından birinin, ASIRLARDIR AHŞABA GÜVENDİĞİNİ
BİLİYOR MUYUZ ?
18- 20.yüzyılın başında “ömrü sonsuzdur” diye anlatılan betonarmenin fiziki ömrünün, KARBONATLAŞMA VE KOROZYON sorunu yüzünden ortalama 60 YIL olduğunun artık bilimsel olarak kabul edildiğini BİLİYOR MUYUZ ?
19- Ahşap yapılarda yaşayanların FİZYOLOJİK VE PSİKOLOJİK AÇIDAN kendilerini çok daha sağlıklı hissettiklerini, betonarme evlerde ikamete mecbur kaldıklarında rahatsızlandıklarını duymuşsunuzdur. Romatizma, astım, böbrek hastalıkları ve dolaşım bozuklukları üzerinde, BİZLE BİRLİKTE NEFES ALAN AHŞABIN olumlu etkileri olduğunu , buna karşılık betonun ; sürekli RADON GAZI yayarak bedenimiz üzerinde TOKSİK ETKİ yaptığını da BİLİYOR MUYUZ ?
20- RADON ; radyoaktif bir gazdır. Bu yüzden, akciğer kanserinden ölenlerin % 14 ünün bina içi radona maruz kalanlar olduğunu BİLİYOR MUYUZ ?
21- Bu yüzden Amerika’da, bodrum katı beton olan evlerde RADON GAZI TAHLİYE ASPİRATÖRLERİNİN
24 SAAT ÇALIŞTIĞINI
BİLİYOR MUYUZ ?
22- İstanbul’da 398 ev üzerinde yapılan ölçümde 260 BEKAREL’e kadar değerler bulunmuştur. Bunların tümü beton evlerdir.. Zemini beton olan iki adet ahşap evde ; 10 BEKAREL ölçülmüştür. Zemini de ahşap geleneksel Japon evlerinde yapılan ölçümlerde ise EN ÇOK 2.9 BEKAREL radon ölçülebildiğini BİLİYOR MUYUZ ?
23- Tünel kalıp tekniği ile betondan imal edilen apartmanlarda duvarlarda da mevcut çift kat hasır demirin arasından mecburen geçen 220 VOLT ELEKTRİK TAŞIYAN TELLER YÜZÜNDEN MANYETİK ALAN OLUŞTUĞUNU, zihinsel ve fiziksel sağlığımızın bu yüzden risk aldığını da BİLİYOR MUYUZ ?
24- Türkiye yüzölçümünün % 26 sının ORMAN ALANI olduğunu, Avrupa ortalamasının da % 27 olduğunu, bu oranla Türkiyenin, Avrupa ülkeleri içinde en büyük orman yüzeyine sahip olduğunu
BİLİYOR MUYUZ ?
25- Orman alanlarımızın ÜÇTE BİRİNİN;KIZILÇAM yani, yapı kerestesi olmaya en uygun türlerden olduğunu BİLİYOR MUYUZ ?
26- Buna karşılık orman alanlarımızın % 60 ININ BİLİNÇSİZ BAKIM YÜZÜNDEN BOZUK OLDUĞUNU, dünya ortalaması % 5 iken, bizde orman ürünlerimizin % 60 ının yakacak olarak kullanıldığını
BİLİYOR MUYUZ ?
27- Dünyada ahşabı inşaat sektöründe kullanan ülkelerde ORMANLARIN KÜÇÜLMEDİĞİNİ , tersine ; bilimsel bir yaklaşım ve bilinçli bir koruma anlayışı ile hızla BÜYÜMEKTE OLDUĞUNU
BİLİYOR MUYUZ ?
28- Amerika’da ormanların her yıl kesilen miktarının % 23 Ü KADAR BÜYÜMEKTE olduğunu, yani kesilen her 100 AĞACA KARŞILIK 123 AĞAÇ yetiştiğini
BİLİYOR MUYUZ ?
29- Son yıllara kadar TÜM UZAKDOĞU’nun ; Japonya, Kore, Tayvan, Çin gibi ülkelerin tomruk ihtiyacını karşılayan Amerika’da her sene ormanların, YÜZÖLÇÜMÜ VE AĞAÇ MİKTARININ ,ORTALAMA % 10 ARTTIĞINI BİLİYOR MUYUZ ?
30- Bu bilinçli yaklaşım sırasında, HAŞARATA DAYANIKLI FİZİKİ MUKAVEMETİ YÜKSEK, HIZLI BÜYÜYEN süper ağaçların geliştirildiğini
BİLİYOR MUYUZ ?
31- Yeni dikilen ağaçların, havanın karbondioksitini yaşlı ağaçlara göre çok daha hızlı fiitre ettiğini, böylece GENÇ ORMANLARIN, şehirlerdeki CO2 yoğunluğundan bizi çok daha çabuk kurtarabileceğini BİLİYOR MUYUZ ?
32- Bu yüzden, BİLİNÇLİ KESİM İLE ORMAN YÜZEYİNİ YENİLEMENİN, ekolojik dengenin daha çabuk kurulmasını sağlayacağını BİLİYOR MUYUZ ?
33- Bu sebeplerden “GREEN PEACE”örgütünün tüm dünyada ahşabın yapıda kullanılmasını desteklediğini BİLİYOR MUYUZ?
34- Akıllı bir ahşap sanayii ve orman politikası ile, Amerika’daki hızın yarısı olan % 5 BÜYÜME İLE, 14 YILDA orman alanımızı 2 MİSLİ büyütebileceğimizi
BİLİYOR MUYUZ?
35- Depremde bizi öldürenin “SADECE BETONUN AĞIRLIĞI” olduğunu, ahşap evlerde ölüm riskinin sıfıra yakın olduğunu BİLİYOR MUYUZ ?
36- 20 yıl önce İstanbul’un kültür mirası olarak korunması projesi içinde İstanbul’a gelen Japon uzmanların, dünyada depreme karşı en dayanıklı yapının OSMANLI AHŞAP KARKAS SİSTEMİ olduğunu söylediklerini
BİLİYOR MUYUZ ?
37- Kobe depreminden sonra, BİZİM ASIRLARDIR BİLDİĞİMİZ yöntemlerle sağlamlaştırmayı nihayet akıl ettikleri ; ağır çatılı ve çöp bacaklı Japon sisteminin ve hantal kesitli Avrupa sistemlerinin değil, bizim ATAMIZDAN KALMA çapraz çatkılı konstrüksiyona özellikle işaret edildiğini BİLİYOR MUYUZ ?
38- Ekonomik kesitli ve akıllıca çatılmış eski ahşap yapılarımızın sağlamlığını elde edebilmek için, o yıllarda, “bizim teknolojik bilgimize” sahip olamayan İngiltere’deki eski yapılarda 3 MİSLİ KALINLIKTA ahşap kullanıldığını BİLİYOR MUYUZ ?
39- Kesimlik ormanı olamayan İngiltere’de “ahşap” ithal edildiğinden, diğer yapı malzemelerine göre pahalıdır. Buna rağmen BÜYÜK BİR HIZLA İNŞA EDİLDİĞİNDEN ,
dolayısı ile çok daha KISA SÜRE KREDİ FAİZİ ÖDENMESİ GEREKTİĞİNDEN ve çok daha YÜKSEK İZOLASYON DEĞERLERİNE ULAŞILABİLDİĞİNDEN ahşap evlerin kargire yani taş ve tuğla evlere tercih edildiğini
BİLİYOR MUYUZ ?
40- AHŞABIN ÇELİĞE GÖRE BAKIM MASRAFLARI ÇOK DAHA AZ OLDUĞUNDAN ve KİMYASAL ETKİLENMESİ OLMADIĞINDAN İngiltere’de yüzme havuzlarında ve kimyasal malzeme ambarlarında da tercih edildiğini
BİLİYOR MUYUZ ?
41- Amerika’daki eski evlerin % 40 ININ MİMAR VE MÜHENDİS DENETİMİNDE YAPILMADIĞINI VE RİSK TAŞIMADIKLARI İÇİN DE DEPREM SİGORTASINA SAHİP OLMADIĞINI
BİLİYOR MUYUZ ?
42- SADECE AHŞAP oldukları için , depreme karşı alınması gereken 32 tedbirin % 30 u eksik olan Kaliforniya evlerinin buna rağmen , Körfez depremine eş büyüklükteki depremde SADECE 25 İNSAN KAYBI verdiğini
BİLİYOR MUYUZ ?
43- Sıkı bir denetimin ve sigorta şirketlerinin sorunu çözebileceğini sananların, Türkiye’de yaklaşık 30 bin mimar ve bir o kadar inşaat mühendisi olduğunu, bunların tümünün sigorta şirketlerinde maaşlı memur olarak çalışmaları halinde bile, Ülkenin ihtiyacı olan YILLIK 500 BİN konut kapasitesini denetlemeye yetemeyeceğini BİLİYOR MUYUZ ?
44- Eldeki insan kaynağı ile denetleme gücüne sahip olamayacağımız itiraf edilen betonarmeyi tekrar aynı hararetle kullanmaya kalkışmanın ve “bu kez sağlam olacak” sözüne inanmanın ASIL VE EN BÜYÜK CİNAYET olacağını artık
GÖREMİYOR MUYUZ ?
45- Almanya’da tüm yapıların % 23 ünün , Fransa’da % 17 sinin , Türkiye’de ise % 95 inin BETON OLDUĞUNU
BİLİYOR MUYUZ ?
46- Gelişmiş ülkelerin hiç birisinde Türkiye kadar betonlaşma ile karşılaşmanın mümkün olmadığını ve onların bize göre DAHA APTAL olmadıklarını DÜŞÜNMÜYOR MUYUZ ?
47- Çağın gereklerine uygun teknoloji ve mimari çözüm ile inşa edilen ahşap konutların “Türkiye’de de” BETON EVLERDEN DAHA UCUZA çıkabileceğini BİLİYOR MUYUZ ?
48- En basit teknoloji ile bile inşa edilebilen ahşap konutların bize “OTO KONTROL” olanağı verdiğini, dolayısı ile GÜVENLİĞİNİN çok kolay denetlenebileceğini BİLİYOR MUYUZ ?
49- ÜLKEMİZ TOPRAKLARININ % 92 SİNİN DEPREM RİSKİ TAŞIDIĞINI ve nüfusumuzun % 98’inin yani en az 59 milyon kişinin bu tehlike ile her an yüzleşebileceğini
BİLMİYOR MUYUZ ?
50- Ve bize cevapları bulduracak bölümün son sorusu: Allah’ın vergisi, doğanın hediyesi aklımızın, en azından geleceğini koruyabilmek için, gerekli kararı vermekten, YENİ VE GÜVENLİ ŞEHİRLERİ kurabilmekten aciz olmadığını
DÜŞÜNMÜYOR MUYUZ ?
ÇOK KATLI MI ?
AZ KATLI MI ?
Sonuç bölümüne gelmeden önce, “yeni ve güvenli şehirler” gündeme geldiğinde akla gelen ilk soruya yanıt aramanın sırası geldi.
K1- Dünya standardına göre ideal yerleşim yoğunluğunun; 100 DÖNÜME 150 İLE, 10 DÖNÜME 150 KİŞİ ARALIĞINDA olduğunu. BİLİYOR MUYUZ ?
K2- Bu oranın; en büyük eşikte, ortalama olarak ;
BİR KİŞİYE 666 m2,
3 KİŞİLİK BİR AİLEYE 2 DÖNÜM,
5 KİŞİLİK AİLE İÇİN 3.3 DÖNÜM
alan demek olduğunu
BİLİYOR MUYUZ ?
K3- Bu üst eşikte; arazinin yaklaşık yarısının; yollar, meydanlar ve kamu hizmetlerine ayrılan alanlar olduğunu varsaysak bile, 5 KİŞİLİK BİR AİLE İÇİN
1650 M2 lik bir arsanın ayrılabileceğini
BİLİYOR MUYUZ ?
K4- Batı standardı bahçeli yerleşimde alt eşik olan 10 dönüme 150 kişi de ise; aynı aileye 160 m2 lik bağımsız bir arsa verilebilmekte. Bu da; 50+70=120 m2 iki katlı bir ev ve 110 m2 bahçe olanağı sunmaktadır. Bu bahçenin, doğrudan kişilerin kullanımına sunulmuş “aktif yeşil” alan olduğunu ve böylece toplu olarak ayrılması gereken “pasif yeşil” den tasarruf edilebileceğini düşünürsek, iki kat sınırını geçmeksizin, 5 KİŞİLİK AİLE BAŞINA 200 M2 yi aşan bağımsız yeşil alan sağlanabileceğini
BİLİYOR MUYUZ ?
K5- Türkiye’nin toplam alanının 800.000 km2 olduğunu, Devletin elinde ; tarımsal, dağlık bataklık ve elverişsiz alanlar dışında 400.000 km2 arazi olduğunu
BİLİYOR MUYUZ ?
K6- Bu hesaba göre ; Ülkenin YÜZDE 5’i olan 40.000 km2 nin yani 40 milyon dönümün konuta tahsis edilmesi halinde, 60 MİLYON NÜFUSUN “üst eşikte”, BİNDE 5’i olan 4000 km2 nin yani 4 milyon dönümün tahsisi halinde ise “ alt eşikte” fakat yine de bağımsız yeşil alana sahip olarak BİR VEYA İKİ KATLI EVLERDE OTURABİLECEĞİNİ
BİLİYOR MUYUZ ?
K7- Türkiye’yi boydan boya geçen, yani 1.500 km boyunda bir çizgi düşünün. Arada on misli fark olmasına rağmen hayallerimizi zorlayıp üst sınırı örnek olarak alsak bile, bu çizginin en çok 27 km genişliğinde olacağını, tüm nüfusun BAHÇELİ EV DÜZENİNDE çizginin içine sığabileceğini
BİLİYOR MUYUZ ?
K8- Bu genişliğin, normal bir karayolları haritasında sadece 14 mm KALINLIĞINDA BİR ŞERİT KADAR olduğunu, nüfusunun artacağı varsayımı ile 100 milyonluk bir Türkiye’nin bu haritada en fazla 2,5 cm yer tutacağını da
BİLİYOR MUYUZ ?
K9- 19.yüzyılın sonlarında “Amerikan rüyası” olarak belirlenen üst eşikteki yaşantı, özel bir grup ilişkisi ve ekonomik paylaşım söz konusu değilse, örneğin klasik bir köy kurgusu ve tarımsal üretim söz konusu değilse, sosyal ilişkileri ve hizmet dağılımını zorlamaya başlamaktadır. Özellikle Ülkemiz gibi 50 yıldır “şehir yoğunluğu bağımlısı” olan halkın psikolojik tercihlerini de zorlayacaktır. Yeni olanakların yeni özlemler doğuracağını varsayarak fakat yine de gerçekçi bir yaklaşımla
10 DÖNÜMDE 50 KİŞİYİ, hesabımıza ve hayallerimize baz olarak alsak bile bize 12.000 km2 nin yeteceği bellidir. Bu alanın, TÜRKİYE’NİN YÜZDE BİR BUÇUĞU olduğunu
BİLİYOR MUYUZ ?
K10- “Çok katlı yapmalıyız, çünkü yer yok !” diyenlerin ; BU HESABI BİLMEYENLER olduğunu, sadece MEVCUT RANTLARIN KORUNMASINA VE YÜKSELMESİNE hizmet ettiklerini
DÜŞÜNMÜYOR MUYUZ ?
K11- Çok katlı olmak uğruna kalabalıklaşan şehir merkezlerinde YARIM SAAT tıkanan trafikte bekleyen bir aracın, açık bir yolda aynı süre içinde ve aynı benzinle sizi 50 km UZAKLIĞA götürebileceğini
BİLİYOR MUYUZ ?
K12- TOPLU TAŞIMAYA ÖNEM VEREREK
ulaşım sorununu çözdüğümüzde,
60 milyon nüfusun ; BAHÇELİ, MÜSTAKİL VE EN ÇOK İKİ KATLI EVLERDE yaşayabilmesinin mümkün olacağını
GÖREMİYOR MUYUZ ?
K13- 200 YILLIK APARTMAN KÜLTÜRÜNE SAHİP FRANSA’DA 1963 YILINDA yapılan bir halk oylamasında halkın % 68’inin tek katlı evde oturmak istediğinin anlaşıldığını ve o tarihten beri iskan politikasının EN ÇOK İKİ KATLI KONUTLAR yönünde değiştirildiğini
BİLİYOR MUYUZ ?
K14- Devlet Planlama Teşkilatı tarafından 1992 yılında Marmara Üniversitesine yaptırılan ankette 60.000 DENEK ile yapılan görüşme sonucunda Türk halkının % 96 SININ TEK VEYA İKİ KATLI EVDE oturmak istediğinin anlaşıldığını
BİLİYOR MUYUZ ?
K15-Tüm yönlendirme sorularının DPT tarafından titizlikle ayıklandığı bu ANKETİN KESİN SONUÇLARINA RAĞMEN iskan politikamızda az katlı konutlara doğru hiç bir değişimin görülmemesini
DÜŞÜNDÜRÜCÜ BULMUYOR MUYUZ ?
BİLİYOR MUYUZ ?
GÖRÜYOR MUYUZ ?
DÜŞÜNÜYOR MUYUZ ?
SONUÇ :
S1- Ahşabın kendi AĞIRLIĞI AZ olduğundan, temele ulaşan yükler de azdır. Temel daima ekonomiktir.. Çürük zeminlerde hatırlanmalıdır ..
S2- Tahta, FARKLI İKLİM KOŞULLARINA dayanır. İşlem görmüş tahtalar TEMELLERDE dahi kullanılabilir. Özel boyalarla YANGIN DİRENCİ arttırılabilir. “Emprenye” edilerek, yani kimyasal sıvılarla işleme sokularak ÇÜRÜME VE BÖCEK TAHRİBATI tamamen önlenebilir.
S3- Montaj ; İNSAN GÜCÜ İLE yapılabilir ve HAVA KOŞULLARINDAN ETKİLENMEZ.. Aşırı sıcak ve soğuk, yağmur ve kar; ahşap hariç tüm yapı uygulamalarını engeller.
S4- MONTAJDAN HEMEN SONRA TAM YÜKLEME YAPILABİLİR Böylece sağlamlığı denetlenebilir.. İş bittiğinde yükünü almış yapı ayakta ise hep ayakta kalacaktır. Sonradan ortaya çıkan; kaynak hatası, eksik demir konulması ,kalıbın erken alınması gibi hayati sonuçları olan benzer yüzlerce İMALAT KUSURUNU TAŞIMA RİSKİ SIFIRA YAKINDIR.
S5- Yapı söküldüğünde, çok az zayiatla YENİDEN KURULABİLİR. Onarım ve PLAN DEĞİŞİKLİĞİ çok kolaydır.. Bireysel müdahale olanağı verir..
S6- Ahşap kendi ÇEVRESİ İLE KİMYASAL DENGEDEDİR !.. Etkilenmez ve etkilemez..
S7- AHŞAP ENERJİ DOSTUDUR. İmal edilirken ve inşa edilirken diğer yapı malzemelerine göre çok daha az enerji kullanılır. Ahşap evi ısıtmak için de çok daha az enerji harcanır.
S8- Betonun karışım suyundan ; sonraki sulamasına, çakılın büyüklüğünden ; kalitesine, demirin kalınlığından; işleniş biçimine kadar yüzlerce faktörün bulunduğunu ve bu yüzden eldeki olanaklarla denetiminin olanaksız olduğunu ARTIK KABUL EDELİM..
S9- Çöken; çimento sanayiinin pompaladığı SİSTEMDİR. Daha çok benzin satılması için desteklenen otomotiv sektörünün, ve ardından, deniz ve demir yolu aleyhine geliştirilmek zorunda kalan oto yolların da katkısı ile Türkiye’nin başına betondan bir çorap örüldü.. ÇÖKEN VE 40 BİN KİŞİNİN ÖLÜMÜNE SEBEP OLAN BU SİSTEMDİR.
S10- Biz hala betonarme yapıların daha sağlam nasıl yapılacağını tartışıyoruz. Gelin bu kısır döngüden vazgeçelim. Ve AHŞABI TEKRAR SAYGIN YERİNE KAVUŞTURALIM . Amerika’nın, Kanada’nın, Avustralya’nın, İngiltere’nin, Fransa’nın Almanya’nın Finlandiya’nın ve aklı başında tüm ülkelerin yaptığı gibi..
S11- Amaç ahşap fanatikliği yapmak değildir. Ahşap ; Dünya örneklerinde görüldüğü gibi, çelik, beton,taş ve kerpiçle mükemmel bir uyum içinde kullanılabilir. Gerektiği yerde ve gerektiği biçimde.. VAZ GEÇMEMİZ GEREKEN BETON FANATİKLİĞİDİR !..
S12- Şehirler ortalama 20 yılda rant ve fonksiyon farklılaşması ile kabuk değiştirir. Biz bu günden itibaren akıllıca davranmaya başlarsak ve Tanrı bize bu kadar yıl avans verirse, TÜM DEPREM RİSKİNDEN her gün biraz daha ve 20 yıl içinde TAMAMEN KURTULURUZ..
S13- Toplumda bu bilincin yerleşmesi amacı ile çalışmaya başladığımızda, Üniversitelerin GEREKLİ DERSLERİ , Belediyelerin; GEREKLİ YÖNETMELİK MADDELERİNİ koyduğunu ve bu işi bilenlerin çoğaldığını göreceğiz.. İnanın hiç de zor değil. İnsan hayatını kurtarmak için mutlaka değecektir..
S14- Gelin aklın yolunda birleşelim !. AHŞABI YENİDEN TANIMAYA VE TARTIŞMAYA BAŞLAYALIM !..
VE ULUSAL AHŞAP BİRLİĞİ
A1- Ahşabın dünyada ve ülkemizin kültür geçmişindeki örneklerini belgelemek, ekonomik önemini, giderek “ahşabın hayatımızdaki yerini” belirlemek gerekmektedir. Bu konuda detaylı ve güvenilir bilgilere ulaşabilmek ve hayata geçirebilmek için “ULUSAL AHŞAP BİRLİĞİ” kurulmuş ve hizmet vermeye başlamıştır..
A2- Bu “Birlik”, Ülkemizde ahşabın yok sayılmasını engelleyecek, batılıların özel bir sempatiden değil, mantıklı nedenlerden ötürü ahşabı çok yoğun kullandıklarını, “bilimsel kimliği” ile topluma anlatacak ve üyelerinin imalatı ile de örnekleyecektir..
A3- Ahşap, fiziksel özelliklerini tarih sürecinde kanıtlamış bir yapı malzemesidir. Günümüz teknolojisinin ürettiği koruyucu maddeler ve yöntemlerle daha da üstün özellikler kazanmıştır. Bu birlik, eski bilgilerimizin tazelenmesi ve çağdaş teknoloji ile birleştirilmesini sağlayacaktır
A4- Her türlü ticari işletmeden, spor ve konser salonlarına, okullardan itfaiye binalarına kadar bir çok işlevin ahşap yapı çözümü üretilmiştir ve üretilecektir. “ULUSAL AHŞAP BİRLİĞİ”, bu konulardaki tüm teknik sorunların; çözüm, araştırma ve denetleme merkezi olma görevini üstlenecektir..
A5- Biliyoruz ki hiçbir ticari ya da mesleki amaç, insan hayatından daha değerli olamaz. Fakat, ahşabın yeniden keşfi, depremdeki can kayıplarını önlemekle kalmayacak, beraberinde; doğal dengelerin korunması, yeni estetik değerlerin ve sağlıklı yaşam koşullarının kazanılması gibi önemli yararlar sağlayacaktır.
.
A6- Birlik çalışmasından yeni haberi olanlara buradan bir çağrı yapmak istiyoruz. ; gönlünüzdeki sevgiyi, dağarcığınızdaki bilgiyi ve edindiğiniz deneyimi bu güce katabilirsiniz..
ULUSAL AHŞAP BİRLİĞİ
TEL : 0 212- 244 15 10
FAKS : 0 212- 292 38 67
e-mail : ahsap@ahsap.com
NERELERDEYİZ ?..
Mimarlar Odasında , “ezeli görevlerimizden !” sandığımız “yönetmelik revizyonu” üzerinde çalışırken, ahşap ve çeliğin depreme dayanıklı özelliklerinden bahsedip, neden yönetmeliğin bu yapı sistemlerini yok saydığını sormuştum. Bir meslektaşımdan ; “Ama biz burada betonarme yapıları tartışıyoruz !” cevabını aldım.. Ülkemizin tüm inşai gerçeğini bir çırpıda yansıtan bu cevap neler anlatmıyordu ki ?.. :
a- Başında koskoca “İmar” Yönetmeliği yazmasına rağmen, imar etmenin “beton dökmek” olduğunu bilmediğimi !,
b- Okullarımızda, betonarme dışındaki inşa sistemlerinin fena halde ıskalandığını,
c- Meslektaşlarımızın, başlarını betondan çıkarıp çevrelerindeki diğer inşa sistemlerini öğrenme ve uygulama zahmetine pek katlanmadıklarını,
d- Bugünlerde İngiltere Cardington’da inşa edilen 6 katlı ahşap toplu konutların ve Paris’te, 2000 yılında açılışı planlanan, doğaya saygı abidesi olarak inşa edilmekte olan 155 m boyunda, 500 tonluk düşey ve 2000 tonluk rüzgar kuvvetine göğüs gerecek olan “ahşap yeryüzü kulesi”nin bazı mimarlara hiçbir şey ifade etmediğini,
e- Yüzyılın başında hizmet ömrünün “sonsuz !” olduğuna inandırılan betonarmenin, karbonatlaşma sorunu yüzünden başının belada olduğunu, İngiltere’nin betonarme köprü ve yolların tamiratı için yılda 550 milyon Sterlin harcadığını hiç duymadığımızı,
f- Çimento ve inşaat demirine bağımlı bir sanayinin bireylere taktığı at gözlüklerinin ne kadar etkili olduğunu,
g- Ahşabın, insanlığın elindeki, “kaynağı yenilenebilen” yegane yapı malzemesi olduğunu , hiçbir parçası ya da atığı doğa yıkımına yol açmadığı gibi aksine, onu desteklediğini bilmezden geldiğimizi,
e- Son depremde, baş roldeki suç aletinin; bir türlü doğru uygulamasını beceremediğimiz “beton” olduğunu hala fark etmediğimizi.. Vesaire, vesire.. Biraz daha düşünürsek, alfabenin 29 harfi bu sıralamaya yetmeyecektir!..
Duayen meslek büyüğümüz Sayın Turgut CANSEVER, 1977-80 arasında İstanbul’un, Dünya Kültür Mirası olarak korunması çalışmaları sırasında Japonya’dan gelen uzmanların : “Dünyada depreme en dayanıklı yapı sistemi Osmanlı ahşap karkas sistemidir” fetvasını verdiklerini bize hatırlatmıştı... Kobe’den bilgi ve görgülerini aktarmak için gelen, kapalı-çarşıdan çevrilmiş turist muamelesi yaptığımız şirin Japon mimar dostlarımıza oda yöneticilerimizin telaşından soramadığım soruyu yemek sırasında iletmişler. Şu cevabı aldıklarını, “Baak gördün mü !” edası ile aktardılar.. “Mimar kontrolündeki yapıların % 98’i yıkılmadı diyorsunuz.. Peki yıkılanlar kaçak mıydı ?” demek istemiştim. “Yıkılanların büyük çoğunluğu 2 katlı eski ahşap yapılardı” cevabını almışlar kahvelerini içerken..
Ahşaptan yapılan “sandal” ile ahşap “bahçe çiti” arasındaki farkı fark edecek gözlemlere ne kadar ihtiyacımız olduğu böylece anlaşılmış oldu.. Sayın meslektaşlarım; bir Japon evi ile bir İngiliz ahşap yapısı ve Osmanlı çatkısı arasındaki önemli farkları, anlaşılan bu güne dek ne merak etmişler ne de bir bilenle karşılaşmışlardı !..
KAFAMIZI KIZDIRMASINLAR !..
Japonya’nın ünlü fırtınalarında uçmamak için çatısı toprak ve kalın kiremitlerle ağırlaştırılmış, diyagonal desteklerden yoksun “kağıt kaplı, çöp bacaklı Japon evi”; ahşabın tek ve en iyi çözümü değildi. Yirmi yıl önce bizim eski yapıları inceleyen heyet de zeka özürlü değildi.. Japonlar sadece, kendi eski yapılarının yanlışlarını gidermekte geç kaldılar.. Bu da onlara; ilaveten 4.000 ölüme mal oldu.. Bu gelişlerinde, 95 depreminden sonra, çapraz çatkılar ve takviye direklerle eski ahşap yapıları restore etmenin, betonla yeniden inşa etmekten daha ekonomik ve akıllıca olduğunu fark ettiklerini bize anlattılar..
Mimar Sinan’daki panelimizden sonra kendisi ile görüştüğümüz ve Ayasofya’nın kemer arası gergilerinin “ahşap” olduğunu beraberce keşfettiğimiz, Kaliforniya Üniversitesinden, 20 yıllık deprem araştırmacısı Prof. Stephan Tobriner’de Japonya’nın Kobe’de başına gelen felaketin, Osmanlı çatkı sistemi benzeri diyagonal taşıyıcıların olmaması yüzünden bu boyuta ulaştığını dile getirmişti.
Yıl 2000. Aylardan Mayıs..( Şimdi tekrar ağustos.. Değişen bir şey yok !.) Eğer yirmi yıl önceki Japon’lardan ve Amerikalı Profesör Tobriner’den şüphe edeceksek, birazdan okuyacağınız konferansı veren İngiliz’in de aklından şüphe etmek gerekir. Hele hele tüm konutlarının %’90’ının ahşap olduğunu söyleyen Amerikalılar, gerçekten zır deli olmalı..
Biz, son 50-60 yıldır zaten aklın zirvesini zorlamaktayız. “Hayır !” diyen mi var ?.. Baksanıza ; beton yapılara kaldığımız yerden ne büyük bir hızla başladık. İlk bitecek kalıcı konutun merdiveni, yaparken çöküverdi bir şehit verdik ama olsun. Sert bir yönetmelik maddesi ile, ikinci bir emre kadar diğerlerinin yıkılmasını yasaklarız .. Endişeye gerek
yok !..
“Son Kaliforniya depremi 7.3 imiş. Marketlerde telef olan bir iki konserve kavanozu dışında hiç kayıp olmamış !.. Bunun sebebi; ahşap ve çelik çatkılı hafif yapılarmış !” safsatası ile bizi kandıracaklarını sanıyorlarsa aldanıyorlar.. Biz çimento sanayimizi aslanlar gibi koruruz. En iyi bildiğimiz inşaat sistemini bir kenara bırakıp; mimarımızın, mühendisimizin, ustamızın ve müteahhitimizin sudan çıkmış balık olmasına izin vermeyiz. Biz bu uğurda ölürüz, öldürürüz ama dönmeyiz !..
Gerekirse, bir yılda inşa edilecek 500.000 konutun başına 500.000 teknik eleman diker, göz açtırmayız alimallah.. Bu kadar kalifiye elemanı nereden buluruz ? Nasıl eğitiriz ? Nasıl besleriz gibi abes sorularla kaybedecek vaktimiz yok bizim !.. Yaparız dedik mi yaparız..
AHŞAP VE YANGIN
İsmi lazım değil bir ünlü beton sever demiş ki “Talihsiz İstanbul’un başına ortalama 100-150 yılda bir, ya deprem ya da yangın felaketi gelmiştir. Yangından sonra yapılan taş binalar depremde yıkılmış, yerine yapılan ahşaplar yangında kül olmuştur. Onun için biz betonarmeyi tercih ediyoruz !”.. Ne kadar akıllıca değil
mi ? % 98’i ahşap konutlarda yaşayan Kaliforniya’nın % 2’si bile bu kadar zeki değildir !..
Birkaç saniyede yıkılıp yok olurken, altındaki canlılara “hiç şans tanımayan” betonarmeyi, deprem riski sıfıra yakın olup, tümü yanıp yıkılana kadar bazen saatler geçen ve “canlıların tümünün kurtarılma şansı çok yüksek” ahşaba tercih ediyor uzmanımız !.. Sadece alçı plaka emsali malzemelerle kaplanmış ahşap yapıların bile, hiçbir toksik duman yaymadan 30 ila 45 dakika kadar yangına dayanabildiğini, beton binadaki ; sadece plastik doğramanın tutuşması halinde bile, insanların yangından değil, kimyasal zehirlenmeden ölebileceklerini bilmiyor anlaşılan beton fanatiği dostumuz !.. Günümüzde yangın dayanımı en az bir saat olan ahşap binaların yapılmakta olduğunu da ona hiç söyleyen olmamış !..
Yangın sonucu insan kayıplarının, binanın çatkısının yanmasından değil, içerdeki eşyaların tutuşmasından, mobilya ve yatak süngerleri başta olmak üzere, sentetik bileşime sahip araç-gerecin ani tutuşması ve zehirli duman yaymasından kaynaklandığını da itfaiye yetkililerinden hiç duymamış anlaşılan !.. Bu tip yanıcı ve patlayıcı eşya ise bütün beton evlerde doğaldır ki bol bol mevcut ..
Yangının yayılarak diğer binaları da etkileyeceği akla geliyorsa, deprem sırasında yıkılırken yanındaki sağlam binayı da göçerten apartmanlar hatırlanmalıdır. Yangında yandaki evde yaşayanların kurtulma ihtimali son derece yüksek iken, depremde bir binanın sağlam binaya çarpması, depremden beter sonuçlar doğurmaktadır..
Bir yapı depremde yıkılmıyorsa, doğal gaz borularının hasar görmesi de söz konusu değildir. Kritik noktalarının esnek eklem haline getirilmesi halinde, iç tesisatın ahşap bir evle beraber sallanmasının herhangi bir kaçağa sebebiyet veremeyeceğini söylüyor Makine Mühendisleri.. Olası kaçak halinde, eve konan algılayıcıların 5 ila 10 saniye içinde gazı otomatik olarak keseceğini ifade ediyorlar..
Ayrıca, sadece deprem hareketini algılayan ve ilk sarsıntılar başlar başlamaz erken uyarı sistemini alarma geçirip şehrin tüm elektrik ve gaz şebekesini birkaç saniye içinde, henüz kaçak olmadan devre dışı bırakabilen sistemler var ve 1980 den beri Dünyada kullanılmakta.. Gönül ister ki deprem riski taşıyan tüm yerleşimlerimiz artık bu gibi cihazlarla donatılsın !.. Petkim için de bu sistem kurtarıcı olacaktı. Ama,“Ülke genelinde en büyük risk !” taşıyan işletmede bile böyle bir önlem akla gelmemişti nedense ?. Bir şehri sadece gaz ve elektrik kaçaklarının sonuçlarından kurtarmanın maliyeti; o şehrin büyük yapılarından birinin maliyeti kadar bile
değil !.. Yeter ki birileri, insan hayatının bedelini düşünmeye hazır olsun !..
Yangına karşı önlem alarak, hiç çıkmaması sağlanabilir . Depremin olmaması için ise hiçbir şey yapamayacağımız unutulmamalı ! .. Doğru çatkılı ahşap evlerin depremde yıkılma riski sıfıra yakındır.. Betonarme yapılarda önlem almanın ise ne kadar zor ve kadro yetersizliğinden ötürü artık olanaksız hale geldiğini anlamış olmalıyız !..
BAK ŞU İNGİLİZ’E YA DA AMERİKALI’YA !
Senkron’dan Sayın Emine ERDOĞMUŞ bize aktarıyor ; “THE ECONOMIST”in28 Ağustos 1999 sayısında çıkan “Türkiye’den Dersler” başlıklı makalede aynen şunlar yazıyormuş :
“1994 Los Angeles ve 1995 Japonya ile (1999 Los Angeles de güncel ilave ) depremlerinden alınan derslerden, deprem büyüklüğü eşit olduğunda ölü sayısını etkileyen en kritik faktörün, kullanılan yapı malzemesinin özellikleri olduğu anlaşılıyor. KATİL : AĞIRLIKTIR. Türkler ; başlarının üzerindeki yıkılan strüktürlerin altında ezildiler ..
Japonya’da sık olan tayfunlardan korunmak amacı ile inşa edilmiş ağır çatılı yapıların ölümcül olduğu ispat edildi. Kaliforniya’da ise, beton temellere bağlanmış hafif çatkılı ahşap karkas evler titremelere dayandı. Türkiye ve yardıma koşan iyi niyetli yabancılar, ağır ve yüksek beton binaları tekrar inşa etmeden önce
"ESKİ MODA AHŞABI TEKRAR DÜŞÜNSELER İYİ
EDERLER !"..
Eski moda “mimari” demiyor dikkatinizi çekerim !. Sadece “ahşap” diyor. Yani ahşabın konstrüktif biçimlenişine dikkati çekiyor. Bazıları, geleneksel Türk Mimarisini sadece dış görünüşü ile günümüze aktarmak olarak algılamasınlar lütfen !.. Yoksa betondan “eli böğründe” ve ahşap taklidi “cumba” yapmakta, kimsenin bizi geçemeyeceğini bilmeyen varsa öğretiriz evel Allah !.
Daha da ileri giderek ; dört santime kesilmiş 20x60 doğal taş plakları, taş duvarmış gibi şaşırtma derzlerle, kremalı pasta katları misali betonun önüne kaplama konusunda da dünyadan geri kalmayız.. Kaplama olduğunu vallahi kimse anlayamaz.. Dedelerimizden kalmış taş bina sanır bazı cahiller !.. Ayıp gizlercesine betonarme kütleyi öyle bir kaybederiz ki ünlü sihirbaz David COPPERFIELD’in ağzı açık kalır.. Kandırmak ne güzel şey !..
Lafı uzatmayalım !.. Maksat ; hiçbir alanda “sahte görsel tatmin”e kapılmamak gerektiğini hatırlatmak ve ahşabın o günkü sistemle fakat bu günkü estetik anlayış ve teknik olanaklarla yeniden yorumlanması gerektiğine dikkati çekmektir. Taşmış “gibi sanki !” binalarımızda olduğu gibi, “tuğla duvar üstüne yalı baskısı” veya ahşap görünümlü “plastik doğramadan kafesli cumba”yı ahşapmış “gibi sanki” yapmanın, mimarlığın evrensel etiğine değil sadece modaya uymak olduğunu bilmeliyiz .. Ahşabın, çeliğin ,tuğlanın, kerpiçin ve de betonun gerekirse beraberce ama her biri kendi görevini yapacak biçimde kullanılmasının ayıp olmadığını öğrenmeliyiz .
“Nerede bizde öyle orman ? Canına okuyalı çok oldu !” diyebilecek doğa severlere bir açıklamam ve bir müjdem var : İngiltere’de kesimlik orman, doğanın cilvesi olarak hiç yokken ahşap konut yine de yaygınmış. Ağacı bu maksatla kullanabilen Ülkelerin ormanları ise eksilmiyor, aksine artıyormuş.. Neden ? derseniz ; işlerine yarayan ormanı geliştirmek için yeni yöntemler icat etmekte imişler de ondan !.. Doğanın gönüllü bekçisi “Green Peace” örgütü de bu yüzden ahşap konutları destekliyor !..
Bakarsınız biz de bu yolla akıllanır, doğayı sevmeyi öğreniriz !.. Hele THE ECONOMİST’in dediği gibi ; “eski moda ahşabı gündeme taşıyalım” sonrası kolay !..
BİRAZ “MİZAH” TAKILALIM !
Artan sorunlar ve vergilerle iyice bunalan tebası zil takıp oynamaya başladığında “tehlike sınırına geldik, artık yeni vergi koymayalım” diyen bilge padişahın hikayesini bilirsiniz !.. Deprem sonrası ortaya konan bilgi ve bulgular karşısında duyarsızlığı sağır sultanı geçen yetkililer yüzünden “oynatmaya beş kaldı !”.. Zillerimizi takmadan biraz şakanın dozunu arttırırsak belki de yaklaşan tehlikeyi farkına varırlar !.. Bir deneyelim mi ? Aklıselim sahiplerinin, neyin “tersinin” doğru olduğunu bileceklerine güveniyorum ..
İngiliz’dir, delidir ne söylese yeridir.. Bilmiyor ki ; şu anda çala kalem yönetmelik çıkaran ve kış telaşı ile beton binalara gaz veren, ölümcül kararlara imza atan tüm yetkililer bir dahaki körfez depreminde zaten çoktan ölmüş olacaklar. Malum 100 ila 250 yılda bir beklenirmiş böylesi felaket !.. Biz ne zaman çocuklarımızı, hele hele torunlarımızı ve sonrasını düşündük ki şimdi düşünelim ?. Hükümetlerimizin ve bürokrasinin “tabiatına aykırı” şeylere bizi teşvik etmeyin !..
“Körfezde bir dahaki büyük deprem ancak 100 yıl sonra olur. Onun için kalbinizi serin ,kendinizi sıcak tutun !.. Soğukta çadırlarda ya da çadır kabası prefabrik barakalarda üşümektense, az hasarlı, orta hasarlı evlerinize geçip paşa paşa oturun” diyebilen ; cin fikirli, uzman ; bilimselimsi, bürokratımsı, üstelik nüfusa da kayıtlı akıl verenlerimiz var.. Sırtımız yere gelmez !..
94 depreminin olduğu Northridge Los Angeles , A.B.D nin en gelişmiş bölgelerinden biri.. Konutların % 99’ u ahşap.. Ah şu şaşkın Amerikalılar.. Nerede yaşadıklarının farkında değiller.. Bir çok okul ve orta büyüklükteki iş yeri de ahşap üstelik.. Bunlar akıllanmazlar !..
Bakın şu deprem sonrası raporuna da bana hak verin.. Amerikan konutlarının sadece % 40’ı deprem sigortasına sahipmiş. “Gerek yok ! niye yıkılsın ki ?” diyorlarmış.. Bize inat gerçekten de yıkılmıyormuş bu ahşap binalar !.. Nerede bizim aklı evvel yöneticilerimiz ?. % 60 Amerikalıyı ölümden döndürmenin tek yolunun “sigortalamak !” olduğunu niye eski müttefikimize öğretmiyoruz ?.. İş bilir sigortacılarımız uyuyor mu ? Koskoca bir “Amerikan pazarı” onları bekliyor !..
Alın bir tespit daha : Son on beş yıl öncesi yapılan “Konutların çoğu mühendis kontrolünden geçmemiş !..” “Bunlar adam olmazlar !” diyesim geliyor ama haklılar .. Onlar da bizim gibi 500.000 kişilik yetişmiş teknik eleman ordusuna sahip olsalar, göz açamazdı kontrol kaçkını uyanıklar !.. Bunlar; ahşap sistemin basitliği ve göz önünde çatılması sırasında, kendi kendilerini kontrol ettiklerini mi sanıyorlar yoksa? Bu konuda Amerikan halkına yardım teklif etmeliyiz !..
“Perde duvarlarında çatlaklar ve çelik binalarda hasarlar mevcutmuş.. En ilginç örnek de; kalite kontrol yöntemlerinden geçtiği saptanan (zaten Amerika’da başka çaresi yoktu !) bir çelik yapını, kaynak hataları nedeni ile taşıma gücünün % 75 ini kaybetmiş olması..”
Birincisi ; bizdeki gibi sıfır hatayla çalışmaya alışık inşaat ekipleri yok.. Hele bizdeki kaynak profesörü kaportacıların “demirden adam yapma !” becerisinden haberleri bile yok..
İkincisi ; Bizim Teknik Üniversitelerimizde eğitim gören Amerikalıya hiç rastlamadım. Eh! bu kadar bilgi ile yapacakları beton perdeden bu kadar hayır gelir..
Ne sigortanın ne de sımsıkı bir kontrol düzeninin değil oto kontrol sağlayabilen doğru bir inşa sisteminin, sorunu temelden çözeceğini sanıyor Amerikalılar !..
Betonarme hayranı bir iki mimarımızla, bu işi bilen teknik ekibi, bir de gönlümüzden kopan folklor ekibi ile güçlendirip derhal Amerika’ya yollamalıyız.. Dost dediğin böyle zamanda belli olur !..
BU DA GÖREV SAYILIR !
Şimdi isterseniz İngiliz Uzman Mühendisin konferansına kulak verelim. Neleri hala “öğrenemediğini !” saptayalım ve Amerika’ya göstereceğimiz ilgi ve şefkati İngilizlerden esirgemeyelim.. Hepsi İngilizce konuşuyor ne de olsa, ayrım yapmak bize yakışmaz .. Mizahi tutumumuzu sürdürerek son görevlerimizi de yerine getirelim..
Neler mi yapalım ?..;
-
Ağır ceza ve yaptırım içeren yönetmeliklerimizi tez elden İngilizce’ye tercüme etmeye başlayalım.
-
500.000 yapıyı denetleyecek kontrol örgütünü nasıl yetiştirdiğimizi, bunun iki mislini örgütlemenin bize vız geleceğini, kafalarına vura vura anlatalım..
-
Yine de ölecek olanların ; “Tanrının gazabı”na uğradıklarını, ölenlerin, bazılarını hiç ilgilendirmediğini deprem şiddetini vurgulayan pankartlarla bir güzel açıklayalım..
-
Böyle bir durumda toplanan paraların başka hiçbir işe yaramasa bile, memur maaşlarını ödemeye kesin yarayacağını yetkililerinin kulağına fısıldayalım..
-
Meslek odalarının, eğitim, bilimsel çalışma ya da topluma karşı yükümlülüklerinin olmadığını öğretelim. Tek görevleri; yönetmelik ve kanunların tıkalı maddelerini açmaya çalışan “başarılı bir lavabo açacağı” olmaktır diyelim. Rahatlasınlar !.. Yönetmelikle bir zorları yoksa tatile çıksınlar !..
Düşünebiliyor musunuz ; sadece Amerika ve İngiltere’de bile her şeyin betondan yapılmaya başladığını.. Eski dev petrol tankerleri ile Türkiye’den çimento ihracının başladığını.. “Ben kimin derdine çare olabilirim ?” diye kıvranan teknik elemanlarımızın yüksek transfer ücretleri ile yurt dışında insanlık görevi yaparken köşeyi de döndüklerini..
Göğsünüz kabardı değil mi ?.. Benimki de !..
Ciddiyetimizi takınmanın da sırası geldi galiba.. İngilizlerin şakadan anlamadıkları doğruymuş !.. Çünkü DAVIT YEOMANS’ın anlattıkları gerçekten ciddi !..
Halen Liverpool Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışan İnşaat Mühendisi YEOMANS, 1963 de Imperial College’den mezun olmuş. Doktorasını “ahşap iskelet sistemleri” üzerine vermiş. İlk işine Ove Arup Londra ofisinde başlamış. Oxford Mimarlık Fakültesi, Manchester Üniversitesi Mimarlık Fakültesinde Akademik kariyerini yapmış..
UNESCO danışmanı olarak İstanbul’da Fener-Balat Rehabilitasyon projesinde çalışan YEOMANS, Süleymaniye ve Zeyrek’teki ahşap evler ile İstanbul Surlarında araştırmalar yapmış. Ahşap yapı ve yapım sistemleri hakkında üç kitabı bulunuyor.. İşte söyleşisi :
“DEPREME KARŞI AHŞAP YAPILARIN GÜVENİLİRLİĞi”
Deprem sonrası birçok evini baştan inşa etmek zorunda kalacak olan Marmara bölgesi, ahşap karkaslı inşaat geleneğini yeniden canlandırmalıdır. Ahşap karkas yöntemi, oldukça büyük felaketler doğurduğu görülen betonarmeden daha güvenli bir inşaat şeklidir. Yeniden inşaat sürecinde ahşap; beton ve tuğladan daha basit bir yoldur. Burada sözü edilen ; acil durumlar için ve geçici olarak yapılacak ahşap binalar değil, depremlere karşı daha dayanıklı olan ve İstanbul bölgesinin iklimine en az beton ve tuğla kadar uygun olan, kalıcı ahşap binalardır.
Ahşabın depreme dayanıklılık bakımından neden betonarme binalardan daha iyi olduğunu anlamak için, öncelikle bir deprem sırasında neler yaşandığını düşünelim
birlikte !. Deprem sırasında yer hareket eder. Bu hareketin binaya aktarılması ve binanın da yer ile beraber hareket etmesi gerekir. Bu hareket sırasında ortaya çıkan kuvvetler bina üzerinde etkili olur. İnşaatta kullanılan malzemelerin bu kuvvetlere dayanamaması sonucunda bina çöker.
Doğal olarak bina ne kadar ağırsa, yer hareket ettiğinde aktarılması gereken kuvvetler de o derece büyük olur.. Dolayısı ile, bina ne kadar hafifse, bina içinde dolaşan kuvvetler de o derece küçük olacaktır. Zeminin ve çatının daha hafif bir malzemeden yapılmış olması halinde, duvarların da daha az bir kuvvete dayanmasının yeterli olacağı çok açıktır. Ancak aynı durum, duvarların kendisi için de geçerlidir. Duvarlar daha hafif yapılırsa, bunların üzerinde etkili olan kuvvetler daha da küçük olacaktır.
Daha hafif ama daha zayıf bir malzeme işimize yaramaz. İhtiyacımız olan malzeme; ağırlığına göre sağlamlık oranı yüksek olan bir malzemedir. Gerçekten de ahşabın kuvveti, yaygın olarak kullanılan beton cinslerinin kuvvetine hemen hemen eşittir. Ahşap, çok daha hafif bir malzeme olduğundan, sağlamlık-ağırlık oranı çok daha yüksektir. Yani çok daha iyi bir inşaat malzemesidir ..
YAPILARIN DİRENCİ NASIL SAĞLANIR ?
Yüksek bir “sağlamlık-ağırlık” oranına sahip olan ahşap bu yüzden, depreme daha dayanıklı binaların inşasında kullanılabiliyor. Ama acaba ahşaba gerekli inşai şeklin verilmesi mümkün mü ? Bu soruyu cevaplamak için, bina içinde kuvvetlerin nasıl iletildiği konusuna biraz daha yakından bakmamız gerekiyor.Yatay kirişleri taşıyan sadece bir dizi düşey direk, futbol kalesinde olduğu gibi, hiçbir stabilite (bozulmaz denge) sağlamaz. Böyle bir sistem en ufak bir kuvvette devrilir. Dolayısı ile başka bir yönteme ihtiyacımız olacaktır. Sağlam dengeyi elde etmenin iki yolundan biri ; binanın köşelerini çaprazlama birbirine bağlamak, ikincisi ise; köşeleri sağlam ve hareketsiz kalacak şekilde inşa etmektir.
Demirle sağlamlaştırılmış beton ve tuğla yapılarda her iki yöntem de kullanılmıştır. Betonarme karkaslarda ; köşeler uygun sağlamlaştırma malzemeleri ile sabit hale getirilir. Buna rağmen kolonların alt ve üst kısımlarında aktarılması gereken çok büyük kuvvetler var olmaya devam eder. Bu kuvvetlere karşı dayanıklılık, kolon boyunca ilerleyen demir çubuklarla değil, bu demirlerin etrafına bağlanan çubuklarla, “etriye” dediğimiz çerçevelerle sağlanır. Bu çubukların genellikle sadece bağlantı parçasından ibaret olduğu düşünülür ve ortalama bir inşaatçı bu kuvvetlerin aktarılması için ne kadar sağlamlaştırma gerektiği konusunda yeterli bilgiye maalesef sahip değildir.
Betonarme bir karkasın stabilitesini sağlamanın bir diğer yolu, duvarları dolgu olarak kullanmaktır. Ancak bu yöntem de bazı sorunlar yaratır. Bina üzerinde etkili olan yatay kuvvetler, duvarlarda çapraz kuvvetler yaratır. Bu kuvvetler ; duvarı çerçevesinin köşe noktalarını zorlar ve gerekli miktarda sağlamlaştırıcı eleman kullanılmamışsa kolonlar bağlantı noktalarından ayrılabilir.
Peki ahşap karkaslı binalarda bozulmaz denge nasıl sağlanır ?.. Geleneksel ahşap karkaslı binalarda ; marangozlar, çerçevenin ilk kalaslarını diyagonal kalaslarla desteklerlerdi. Ancak, bu çapraz kalaslar, depremin yarattığı kuvvetlere karşı yeterince dayanıklı değildi. Çerçeve üzerine çivilenen geniş kaplama levhaları yatay kuvvetlere karşı hatırı sayılır bir direnç yaratıyordu. Çakılan bu levhalar gerekli güvenliği sağlıyordu.
Modern ahşap karkaslı binalarda bu amaçla ; kontrplak veya fiber levhalar kullanılır. Ahşap çerçeveye çivilenen bu levhalar çerçevenin stabil hale gelmesini sağlar. Bu sistemin yatay kuvvetlere dayanma gücü, hem kullanılan levhaların sağlamlığına ve kalınlığına, hem de bu levhaları çerçeveye bağlamakta kullanılan çivilerin ne derece aralıklı olarak çakıldığına bağlıdır. Bu inşaat tekniği, Amerikanın deprem bölgelerinde sağlamlığını kanıtlamıştır.
BETONARME Mİ ? AHŞAP KARKAS MI ?
Betonarme ile ahşap karkas yöntemini karşılaştırdığımızda, ahşap karkas yönteminin hem “sağlamlık-ağırlık” oranının yüksek olması, hem de inşaatının kolay olması bakımından daha iyi bir yöntem olduğunu görüyoruz. Güvenli betonarme binalar yapmak mümkündür. Ancak, bu binaların güvenilirliği ; beton karışımının doğru bir şekilde yapılmasına ve gerekli miktarda güçlendiricinin doğru şekilde kullanılmasına bağlıdır. Bu ; tecrübe gerektiren bir iştir. Karışımda gereğinden fazla su kullanıldığında, betonun dayanıklılığının ciddi ölçüde düşeceği göz önüne alınırsa, bu inşaat tipinin düzgün şekilde yapılabilmesi için özenli bir denetimin şart olduğu anlaşılacaktır.
Buna karşılık, ahşap karkaslı binalarda, inşaatın doğru biçimde yapılıp yapılmadığı kolayca denetlenebilir. Çiviler arasında ne kadar aralık bırakıldığı bir bakışta görülebilir. Bu tip inşaatlarda da hiç kuşku yok doğru malzemenin kullanılması gereklidir. Ahşap inşaatta malzeme sınıfının üretici tarafından markalanarak belirlenmiş olması sayesinde, doğru malzemenin kullanılıp kullanılmadığı, yerinde inceleme yapılarak kolayca tespit edilebilir.
Ahşap karkaslı binaların bir başka avantajı, inşaatın çok hızlı tamamlanmasıdır. Çoğunlukla geleneksel ahşap evler, kuruldukları yerde hazırlanarak inşa edilmişlerdir. Ancak modern inşaatçılıkta bunun böyle olması şart değildir. Kalaslar ve kontrplaklar bir atölyede hazırlanarak hızlı bir şekilde yerine monte edilebilir. İnşaatın hızı, doğal olarak ne miktarda prefabrike malzeme kullanıldığına bağlıdır. Fabrikada üretilmiş büyük ahşap evler, iç döşemeleri ve doğramaları ile birlikte konteynerlere konularak paketlenebilir. Bu tip evler, temel işleri tamamlanmış yerlerde bir vinç yardımı ile yarım gün içinde kurulabilir.
Doğal olarak bu imalat, fabrikadaki üretim aşamasında hatırı sayılır derecede karmaşık yöntemler kullanılmasını gerektirir. Fakat her aşamanın fabrika ortamında denetimi şantiye denetiminden çok daha kolay olacaktır. Diğer taraftan, basit ahşap evler, basit bir atölyede de el ile imal edilebilir. İki kişinin taşıyabileceği kadar hafif olan levhalar normal bir kamyonla inşaat mahalline taşınarak birkaç gün içinde eksiksiz bir ev haline getirilebilir.. İnşaat süresi ; tek katlı bir ev için ; 2-3 gün, iki katlı bir ev için ise ; yaklaşık olarak 5 gündür. Bu tip evlerin kurulduktan sonra döşenmesi bile, inşasından daha uzun zaman alır.. Bunların, marangozhanelerin çoğunda kolayca üretilebilir nitelikte olması büyük bir avantajdır. Bu iç için gereken atölye, birkaç basit alet yardımı ile kısa sürede kurulabilir.
Ahşap karkaslı binaların doğal olarak, bir yükseklik sınırı vardır. Ancak, dört kata kadar ahşap binalar Amerika’da yaygındır. Yangına karşı koruma ve daireler arası ses yalıtımı üzerinde yoğun çalışmalar yapılmış, malzemeler ve yöntemler geliştirilmiştir. Bu inşaat tipinin bir diğer avantajı; güçlü ısı yalıtım sistemlerinin kolayca monte edilebilmesi sayesinde kış mevsiminde ısıtma, yazın soğutma ihtiyacının azalmasıdır..
Ahşap karkas yöntemi, depremden zarar görmüş Marmara bölgesi için, gelişmiş teknolojiye dayanan, güvenli bir inşaat yöntemidir. Bu teknolojinin, çeşitli fonksiyondaki binalar için de uyarlanması mümkündür. Hızlı bir şekilde yapılabilen bu binalar, insanların evlerine daha çabuk kavuşmasını sağlayacaktır. Ve kişisel görüşüme göre betonarme binalardan çok daha güvenli olacaktır..
Diyor DAVIT YEOMANS !..
SÖZ YİNE BİZİM !
Bir yabancının, sorunlarımız hakkında araştırma yapıp, genel doğrular çerçevesinde ve aklın yolunda buluşması sevindiricidir. Ne onun; bizim “onayımıza” gereksinimi var ne de bizim; onun “destek atışına”.. Fakat itiraf etmek gerekir ki toplumumuzu etkilemekte ve yönlendirmekte “ithal fikirler” daha etkin oluyor nedense ?..
Buyurun öyleyse İngiliz Mühendisin çözüm önerisini.. Üstüne ya da altına bizimkileri de ekleyin ve kararınızı verin !.. Verin ki; sizin adınıza sorumsuzca karar verenler ve bizler bu dünyadan göçüp gittikten sonra yaşamaya devam edecek olan kuşaklar, bizi anarken yüzlerini buruşturmasın !.. Verin ki ; bizim için yapılan ve “aceleye gelen” yeni beton yapılar “ecele” yeni kapılar açmasın !..
“Merak edecek bir şey yok, paniğe kapılmayın, Marmara bölgesinde daha büyük bir deprem olmaz !” deyip toplumu rahatlatan “sorumlu !” profesörlerimiz
vardı !. “Peki, kesin olmayacak diyebilir misiniz ?” diye sıkıştırıldıklarında; çaresizlikle ellerini açıp; “garanti Allah’a mahsustur !” demekte idiler. Bunu biz de biliyorduk !..
Farkında iseniz artık teselli veren kalmadı. “Yarın ya da 30 yıl sonra, ama mutlaka büyük bir deprem olacak !” noktasına geldiler. Bu deprem riskinin Türkiye genelinde başka bölgelerde de göz ardı edilemeyecek sonuçları olacağına dikkati çekiyorlar. Peki yetkililerimiz, ceset torbası biriktirmek ve sağlam çadır temin etmek dışında ne
yapıyor ? Hiç de inandırıcı olmayan; “Bu sefer yıkılmayacak” garantisi ile yapılan çok katlı betonarme konut girişimleri dışında, “bir veya iki katlı” ve tüm dünyanın yaptığı gibi “ahşap” toplu konutların yapıldığını gören var mı ?..
İş başa düşmüştür !.. O yüzden bu karar; önce vicdani sonra ahlaki bir sorundur. Son günlerin moda tavsiyesine uyarak; “olacakmış gibi tedbirli, olmayacakmış gibi sakin” olmalıyız.. Fakat bir an önce, “geleceğimiz için” karar vermeli, “ahşabın hayatımızdaki yeri”ni bir daha gözden geçirmeliyiz !..
Y.Mim. Çelik ERENGEZGİN
celik@erengezgin.net
Dostları ilə paylaş: |