Alâ yedey adl



Yüklə 1,81 Mb.
səhifə21/65
tarix11.09.2018
ölçüsü1,81 Mb.
#80455
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   65

ALAYLI

Harbiye Mektebi'nde okumadan erlikten terfi ederek yetişen subaylara verilen ad.

Kelime olarak “Debdebeli, tantanalı, eğlenceli ve istihzah” anlamlarına gelen alaylı, daha çok mektepte okumamış ve alaydan yetişmiş subaylar için kullanıl­mıştır. XIX. yüzyıl sonlarında Harbiye Mektebinden yetişen subaylar ihtiyacı karşılamadığından, bu boşluğu doldur­mak maksadıyla ordu içindeki erlerin kabiliyetlileri seçilerek subay yapıldı. Böy­lece Harbiye'den mezun olanlara mek­tepli, erlikten subaylığa terfi edenlere de alaylı denildi. Mektepli subayların nazariyatta kuvvetli pratikte zayıf olma­larına karşılık, alaylılar pratikte kuvvetli nazariyatta zayıf bulunuyorlardı. Bu yüz­den iki grup birbirinden hoşlanmıyordu. Aralarında sık sık kavgalar ve silâhlı ça­tışmalar bile çıkıyordu.

II. Meşrutiyet'in ilânından sonra alaylı subayların ordudan çıkarılmalarına ka­rar verilmesi, Ekim 1908"de bunların ga­leyanına sebep oldu. Bunun üzerine baş­larında bulunan Birinci Süvari Fırkası kumandanı Ferik Refik Paşa altı ay hapse mahkûm edildi. Ondan sonra alaylı­ların çoğunun tasfiye edilmesi, 31 Mart Vak'ası'nın çıkmasında önemli rol oyna­dı. Bu olay sırasında sokaklarda ve köp­rü üzerinde bazı genç subaylar sırf mek­tepli oldukları için öldürüldü.

II. Meşrutiyetten sonra alaylı subay yetiştirilmesi geleneğine son verilmekle birlikte alaylı tabiri Türk kültüründe me­cazi anlamda, mektep medrese görme­den kendi kendini yetiştirmiş kimseler için günümüze kadar kullanılmaya de­vam etmiştir. 269

Bibliyografya



1) Türkî, s. 49;

2) Pakalın. I, 46;

3) Danişmend, Kronoloji, İstanbul 1961, IV, 370, 373;

4) Karal. Osmanlı Tarihi, VIII, 369, 375;

5) Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, 1/2, s. 182, 183;

6) Ali Cevat. İkinci Meşrutiyetin İlânı ve Otuzbır Mart Hadisesi 270, Ankara 1985, s. 58, 60. 271

ALBAİYYE

Galiyye'den Albâ’b. Zirâ'ın görüşlerini benimseyenlere verilen ad Bk. Gâliyye.272


ALBASTI


Bk. Alkarısı. 273

ALCALA, PEDRO DE


Avrupa'da ilk Arapça sözlük ve gramer kitabını yayımlayan İspanyol dil bilgini.

Fransisken veya bir rivayete göre Hi-eronymite tarikatına mensup bir Katolik rahibidir ve XV. yüzyılın sonlan ile XVI. yüzyılın başlannda yaşamıştır. Hayatı hakkında yeterli bilgi bulunmamakta, taşıdığıde “Alcala” nisbesinden, çoğu güney Endülüs bölgesinde yer alan Al­cala adlı yerleşim merkezlerinin birinden olduğu anlaşılmaktadır.

Tarihe “Katolik Krallar” adıyla geçen ve engizisyon mahkemeleri dönemini başlatan Ferdinand d'Aragon Isabella de Castilla çifti, 1492’de İspanya'daki son İslâm merkezi olan Gırnata'yı (Gra­nada) ele geçirdikten sonra, şehirde ka­lan müslümanlara dinlerini değiştirme­leri için baskı yapmaya başlamışlar ve bu arada Arapça konuşmalarını da ya­saklayarak İspanyolca öğrenmelerini zorunlu kılmışlardır. 274 Şehrin zaptından birkaç yıl sonra müslümanların asimilasyonu konusunu daha sistem­li biçimde ele alan Katolik Krallar, Gır­nata başpiskoposu Femando de Talavera'ya müslümanlara Hıristiyanlık esaslarını öğretmekle yükümlü misyoner rahiplere yardımcı olmak üzere bir Arap­ça sözlük ve gramer kitabı hazırlatması direktifini vermişlerdir. De Talavera bu İşle 1499 yılında Pedro de Alcala'yı gö­revlendirmiş ve o da kitabının önsözün­de bizzat yazdığına göre Gırnata'nın en büyük müslüman âlimlerini toplayarak onların yardımıyla Vocabulista aravigo en letra castellana 275 adını verdiği eserini meydana getirmiştir. Alcala bü­yük bir süratle iki yılda bitirdiği, ancak devrin imkânlarıyla 1505 yılında bastırabildiği sözlüğünde, Antonio de Nebrija'nın 1495 yılında yayımladığı İspanyolca Latince sözlüğü esas almış, fakat yaptığı ilâvelerle eserin hacmini 22.000 kelimenin üzerine çıkarmıştır. Sözlükte İspanyolca kelimelerin Arapça karşılık-lan o devirde Gırnata'da konuşulan halk ağzı ile verilmiş, matbaada başka harf bulunmadığı ve ayrıca Arap harflerini okumayı bilmeyen rahiplere kolaylık ve zamandan tasarruf sağlayacağı İçin de yine Latin harfleriyle dizilmiştir. Bu ara­da Alcala, Latin alfabesinde karşılığı bu­lunmayan bazı Arap harflerini ahşaptan oydurduğu özel harflerle karşılamış (me­selâ) ve böylece de ilk defa trans­kripsiyon işareti kullanan dilci olmuştur. Ancak Latin harfleri arasında karşılığı bulunmayan her harf için bir transkripsiyon işareti tesbit edememiş ve birbi­rine benzeyen harfleri aynı Latin harfiyle karşılamıştır (meselâ). Bu durum ise. Arap alfa­besi ve Arapça kelimelerin Latin harfleriyle nasıl yazılıp okunacağı hakkında geniş açıklamalar ihtiva eden giriş kıs­mına rağmen bazı kelimelerin anlaşıl­masında güçlük doğurmuştur. Nitekim eseri ilk defa ciddi biçimde inceleyip ün­lü Supplemen fin in kaynaklan arasında kullanan Dozy. doksan altı kelimenin im­lâsını kesin biçimde tesbit edememiş ve bunları ayrı bir liste halinde vermiş­tir. 276

Alcala yine 1505 yılında eserin giriş kısmını tekrar ele almış ve görebildiği hatalarını düzeltip muhtevasını bazı ilâ­velerle genişleterek Arte para ligeramente saber la lengua araviga (Arap di­lini kolaylıkta öğrenme sanatı) adını ver­diği müstakil bir kitap halinde yeniden yayımlamıştır. İki bölümden oluşan ki­tabın birinci bölümünde, İspanyol rahip­lerin Arapça'yı daha kolay öğrenebilme­leri için bu dilin grameri Latince'nin gra­mer kaidelerine adapte edilerek anlatıl­mış ve özellikle Arapça kelimelerin La­tin harfleriyle nasıl yazılacağı ve hare­kelerin nasıl değerlendirileceği üzerinde durulmuş, ayrıca Arapça kelimelerin te­laffuz şekilleri hakkında ayrıntılı bilgi verilmiştir. Alcala'nın bu bölümde asıl ağırlığı Arapça kelimelerin Latin harf­leriyle nasıl yazılacağı konusu üzerinde yoğunlaştırmasından, halk arasında ko­nuşulması yasaklanan bu dilin yazısının da ortadan kaldırılması için bir metot geliştirmeye çalıştığı sonucunu çıkar­mak mümkündür. Kitabın ikinci kısmı ise misyoner rahiplerin ezberlemeleri için konuldukları anlaşılan Gırnata halk Arapça'sı ile kaleme alınmış çeşitli me­tinlerden meydana gelmekte ve rahip­lerin müslümanlar arasında Hıristiyanlı­ğı yaymaya çalışırken öğretmeleri gere­ken iman akidelerini, başlıca dinî kaide­leri, Hıristiyanlığı kabul eden Araplar'ın vaftiz törenlerinde, nikâhlarını kıyarken ve ölümleri sırasında onlara telkin ede­cekleri sözleri, ekmek ve şarap âyini gi­bi önemli âyin ve törenlerde okuyacak­ları duaları ve Kitâb-ı Mukaddesten ba­zı pasajlarla Yuhanna İncili'nin bir kıs­mını ihtiva etmektedir.

Bir bütün halinde ele alınması gere­ken Alcala'nın eseri (sözlük ve gramer), misyonerlik faaliyeti içinde rahiplere en pratik biçimde Arapça öğretmek ama­cıyla kısa sürede yazılmış olmasına ve klasik Arap dilcilerinin ilim aşkıyla mey­dana getirdikleri gerçek ilmî eserlerin yanında çok basit kalmasına rağmen Arapça'nın yüzyıllar önce ortadan kalk­mış bir lehçesini gün ışığına çıkarması açısından fevkalâde önemlidir. Eser yal­nız Gırnata halk ağzı üzerine yapılmış bir çalışma olup klasik Arapça ile ve Arap­ça'nın diğer lehçe, şive ve ağızlarıyla il­gilenmemiştir. Dolayısıyla, ancak XIX. yüzyılda ana bilim daflannın tâli kolları üzerinde ihtisaslaşmaya başlayan mo­dern ilim âleminin ürünleriyle karşılaştılabilir ve bu alanda da öncü kabul edilebilir. Fakat bunun sebebi, bazı ya­zarların takdim etmeye çalıştıkları gibi Alcala'nın eserini, ayrıntıları araştıran bir ilim adamı gayretiyle yazmış olması değil, devlet politikası gereği direktifle ve sadece Gırnata Araplan'nın dilini öğren­meye mecbur olan misyonerlere hizmet amacıyla hazırlamış olmasıdır. Ancak yazılış amacı ilmî olmasa dahi, Arap dili üzerine çalışan bugünkü bilim adamla­rının büyük değer verdikleri Alcala'nın eserinden, İspanya'da yaklaşık VIII yüz­yıl süreyle konuşulmuş olan Arapça'nın İspanyolca'dan ne derecede etkilendiği­ni ve bu dilden hangi Hint-Avrupa kö­kenli kelimeleri aldığını (yalnız Gırnata ağzında da olsa) öğrenmek mümkün ol­maktadır.

Avrupalılar tarafından Arapça üzerine yapılmış ilk kapsamlı çalışma ve mat­baada basılmış dünyanın ilk Arapça dil kitabı olması açısından da ayrı bir önem taşıyan Alcala'nın eseri Paul de Lagarde tarafından 1883 yılında Göttingen'de, yi­ne ilk neşrindeki gibi gramer kısmı ön­de olmak üzere bir tek kitap halinde ya­yımlanmış. 277 ve hatalı kısımları dü­zeltilerek muhtevası ilmî açıklamalarla zenginleştirilmiştir. Bu yayının da ayrı­ca 1928 yılında Hispanic Society of Ame­rica tarafından tıpkıbasımı yapılmıştır. 278



Bibliyografya



1) R Dozy. Supptement oux Dictionnaires Arabes, Leyde 1881 Beyrouth 1968, I, s. X, XXX-XXXII;

2) P. de Lagarde. Petri Hispani de Lingua Arabica iibri duo Pauli de Lagarde studio et sumptibus repetiti, Göttingae 1883;

3) R Richard, “Remarques surl'Arte et le Vocabulista de Fr. Pedro de Akala”, Mûmonai Henry Basset, Paris 1928, II, 229, 236;

4) J. Fück. Die arabischen Studien in Europa bis in den Anfang des 20. Jahrhunderts, Leipzig 1955, s. 29, 34;

5) Necîb el-Aklkî, et-Müsteşrikün, Kahire 1980, II, 108, 181;

6) Abdurrahman Bedevi. Mevsû'atü'l-müsteşrikin, Beyrut 1984, s. 49, 50;

7) “Alcala, Pedro de”, TA, 11, 22;

8) “Akala”, Diccionaho Enciciopedico Espasa, Madrid 1978, I, 372. 279

Yüklə 1,81 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   65




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin