Alanya-Antalya arasında bulunan Selçuklu dönemine ait han.
Alanya'nın batısında Antalya-Alanya karayolunun takriben 104. kilometresinden sola ayrılan yolun 8. kilometresinde, Akdeniz'e dökülen Alara çayının kenarında yer alan Alara Hanı, eski Alanya Konya kervan yolunun başlangıcında ilk konaklama yeri olarak önem taşıyordu. Kitabesine göre 629 (1231-32) yılında Alâeddin Keykubad tarafından yaptırılmıştır. Bizzat sultan tarafından yaptırıldığı için “Sultan hanlarfndan sayılmakla birlikte planı itibariyle onlardan çok farklıdır. Sultan hanlarının plan şemasında daima açık avlu ve kapalı hol bölümleri bulunduğu halde bu hanın mekânları dikdörtgen şeklindeki bir plan içinde, kapalı bölüm ile açık avlu fonksiyonları tek merkez etrafında iç içe olmak üzere tasarlanmıştır. Anadolu kervansarayları arasında Afşin ve Tercan gibi birkaç örnekle beraber ayrı bir grup oluşturan Alara Hanı. bu grubun en önemli örneği olarak günümüze ulaşmış ve son yıllarda restore edilmiştir. Bir görüşe göre Alara Hanı'nın değişik planda yapılmasının sebebi, özellikle Alâeddin Keykubad'ın Alanya yolculukları sırasında maiyetiyle birlikte dinlenmesi için inşa edilmiş olmasıdır.
Han büyük ölçüde kesme taşla yapılmış, yamaca bakan taraflarında ise kısmen moloz taş kullanılmıştır. Merkezî bölümde dar bir koridor etrafında sıra ile bir eyvan, bir oda düzeni görülür ki buranın hanın asıl konaklama bölümünü teşkil ettiği açıkça belli olmaktadır. Koridorun üzeri açık görünmekte ise de bunun aslında boydan boya bir beşik tonoz ve belki ışıklıklarla örtülmüş oldugu anlaşılmaktadır. Bu merkezî konaklama bölümünün etrafını her yönden iki sıra halinde tonozlu mekânlar çevirir. Bunlardan dış sıranın ahır, iç sıranın ise yük ve hizmetkârlar için genel bir bölüm olduğu sanılmaktadır. Giriş tarafında hem merkezî konaklama mahalline, hem de çevre koridorlara geçiş sağlayan ara bölümler bulunur. Kapıdan hemen sonra süslü tonozu İle çeşme eyvanı, diğer yanda da mescid yer alır. Payelere dayalı aslan başı şeklindeki konsolların ise kandillik oldukları anlaşılmaktadır. 213
1) K. Erdmann, Das Anatolische Karavansaray des 13. Jahrhunderts, Berlin 1961, 1, 21 vd.;
2) Kemal Özergin. “Anadolu Selçuklu Kervansarayları”, TD, sy. 20 (1965), s. 149 vd.;
3) Ayşıl Tükel. “Alara Han'ın Tanıtılması ve Değerlendirilmesi”, TTK Belleten, XXXI|/132 (1969). s. 429, 491; 4) a.mlf.. “Anadolu'da Eşodaklı Selçuklu Hanları”, ODTÜ Mimarlık Fakültesi Dergisi, 11/2, Ankara 1976, s. 187 vd.;
5) Ataman Demir, “Anadolu Selçuklu Hanları: Alara Han”, İlgi, Il, İstanbul 1987, s. 18, 23. 214
ALARA KASRI
Alanya-Antalya arasında bulunan Selçuklu dönemine ait müstahkem bir köşk harabesi.
Halk arasında Alara Kalesi adıyla bilinen köşk, Alanya-Antalya-Konya yolunun Alara Hanı sapağından 10 km. kadar içeride ve handan 1 km. uzaklıkta bulunan kayalık bir tepenin üzerinde yer almaktadır. Bölgenin fethinden sonra Alâeddin Keykubad tarafından yaptırılan bir dizi köşkten biri olduğu kabul edilmekte ve muhtemelen Alara Hanı ile birlikte 629 (1231-32) yılında inşa edildiği sanılmaktadır. Köşkün üzerinde yer aldığı kayalık tepe, iç içe iki sıra surla kale haline getirilmiş ve dış surun içine giriş, kayalara oyulan merdivenli bir dehlizden sağlanmıştır. İç kaleye ise kare planlı bir giriş kulesinden geçilmektedir.
İç kalede, köşkün seyirlik bölümlerini teşkil eden tonozlu alt yapılar üzerine oturtulmuş teraslar ile asıl yapıdan geriye kalan ara mekânları, bazı merdivenler ve bir hamamın kalıntıları yer almaktadır. Hamam, biri küçük bir külhanın yanında bulunan sıcaklık, diğeri çift pencereli bir soğukluk olmak üzere kubbeli iki bölümden meydana gelmiştir. Soğukluğun pencerelerinden biri gerideki güzel manzaralı vadiye bakmaktadır. Harap ve tepeleri yıkılmış durumda olan kubbelerin içinde, Anadolu Türk mimarisinde tek örneği oluşturan fresk tekniğinde resmedilmiş figürlü süslemeler bulunmaktadır. Freskler, dans ettikleri intibaını bırakan el ele tutuşmuş, kolları tırazlı kaftan giymiş, ay yüzlü ve badem gözlü insan figürlerinden meydana gelmektedir. Sıcaklığın (cehennemlik) külhan penceresi üzerinde cehennem halkından efsanevî bir hayvan figürü görülmekte, ayrıca çok bozuk durumda olan bağdaş kurmuş bir insan figürü de başka süslemelerin varlığına işaret etmektedir.
Köşk ve hamam bugün harabe halindedir ve mâruz kaldıkları tahribatın son yıllarda daha da arttığı dikkati çekmektedir. Kale Osmanlı döneminde de kullanılmış ve IV. Mehmed zamanında (1648-1687) dış surla iç sur arasındaki kısımda bulunan köy tamamen kalenin dışına taşınmıştır. Bu kısımlarda halen bazı yapı kalıntılarına rastlanmaktadır. 215
Bibliyografya
1) S. Lloyd D. S. Rice. Alanya (Alâ’iyye) 216, Ankara 1964, 5. 53, 75;
2) Şerare Yetkin. “Sultan I. Alâeddin Keykubat'ın Atara Kalesi Kasnnın Hamamındaki Freskler”, Sanat Tarihi Yıllığı (1969-70), III, İstanbul 1970, s. 60, 88. 217
ALAŞEHİR
Ege bölgesinde Manisa iline bağlı ilçe merkezi.
Bozdağlar'ın eteğinde denizden 190 m. yükseklikte kurulmuş olan Alaşehir, Gediz'e dökülen Alaşehir suyunun geçtiği geniş ovanın güney kenarında bulunmaktadır. Türkler tarafından fethine kadar Philadelphia adını taşıyan şehri, milâttan önce II. yüzyılda Bergama Kralı Attalos Philadelphos muhtemelen daha eski bir yerleşme yerinde kurmuştur. Gediz vadisinin doğu ucunda, Ege kıyılarını İç Anadolu'ya bağlayan yollara hâkim bir kaleşehir olarak gelişme göstermiş ve “Lidya bölgesinin anahtarı” olarak vasıflandırılmıştır. Roma İmparatorluğu zamanında Anadolu'da Hıristiyanlığın belli başlı yayılma alanlarından biri haline gelmiş, ara sıra uğradığı depremlerle yıkılmasına rağmen Bizans devrinde de Önemli bir yerleşim yeri olma özelliğini korumuştur. VII. yüzyıldan X. yüzyıl ortalarına kadar süren müslüman Araplar'ın akınları sırasında zaman zaman onların hücumlarına hedef olmuşsa da ele geçirilememiştir. Ancak 1075 veya 1076'da, Anadolu'ya giren Kutalmışoğlu Süleyman Sah tarafından bölgedeki diğer şehirlerle birlikte fethedildi ve birkaç defa el değiştirdikten sonra 1098'de I. Haçlı Seferi sırasında Bizans hâkimiyetine geçti. Türk akınlarına karşı Batı Anadolu'nun en müstahkem mevkii haline getirilen şehir Bizans ordusunun önemli bir harekât üssü oldu.
Nitekim İbn Bîbî, Alaşehir adıyla andığı Philadelphia'yı Rum ülkesinin en azametli şehri olarak belirtmektedir. Bizans İmparatoru Laskaris ile Anadolu Selçuklu Sultanı I. Gıyâseddin Keyhusrev arasında geçen ve sultanın ölümü ile sonuçlanan savaş muhtemelen bu şehir yakınlarında oldu. 1255'te, İznik İmparatoru II. Laskaris ile II. İzzeddin Keykâvus ittifak antlaşmalarını yine burada yenilediler. Anadolu Selçuklu Devletinin parçalanmasından sonra Batı Anadolu'nun en kuvvetli beyliği haline gelen Germiyanoğulları şehri kuşatma altına aldılar. Ancak Katalanlar'ın imdada yetişmesi üzerine muhasarayı kaldırdılar. Fakat bu defa şehre yardım için gelen Katalanlar kaleye girerek her tarafı yağmaladılar. Onların çekilmesinden sonra şehir Germiyanoğulları tarafından yeniden kuşatıldı ve haraca bağlandı. 1324'te tekrar Germiyan hücumuna uğradı, ancak II. Andronik şehrin imdadına yetişti. Şehir bundan kısa bir süre sonra da Aydınoğullan'nın himayesine girdi. Böylece Batı Anadolu'da Türklerin eline geçmeyen tek Bizans şehri olarak 1391’de Yıldırım Bayezid tarafından fethedilinceye kadar varlığını korudu. 1402'de Timur'un istilâsına uğradı; onun çekilmesinden sonra da İzmir beyi Aydınoğlu Cüneyd Bey'in eline geçti. Nihayet II. Murad tarafından kesin olarak Osmanlı hâkimiyetine alındı.
Daha Yıldırım Bayezid tarafından ilk fethedildiği sırada imar hareketlerine sahne olan şehirde bir cami ve medrese inşa ettirildi; şehirden elde edilen vergi gelirleri de bu eserlere ve Bursa'daki imaretine vakfedildi. XVI. yüzyıl başlarına ait bir tahrir defterine göre, tamamı Yıldırım Bayezid vakfına bağlı bulunan Alaşehir dokuzu müslüman. altısı gayri müslim olmak üzere on beş mahalleden ibaret gelişmiş bir kasaba idi. Bu devirdeki bazı kalabalık mahalleleri Cami (Yıldırım Bayezid), Palanduz. Pazar, Yazıcı Ali, Depecik Mescidi, Poştullu. Sovucak, Kara Abdi Mescidi, Tekfurkapısı, Kirpas, Yarhisar ve Hızırilyas adlarını taşımakta İdi. Bu tarihlerde toplam 4000'e ulaşan nüfusun 3200 kadarını müslümanlar teşkil ediyordu. Şehir halkının tamamı Yıldırım “Bayezid vakfı raiyyet'i olup avarız” vergilerinden muaftı. 218
Alaşehir. XVII. yüzyılda daha da gelişerek yirmi dört mahalleden ve çoğu toprak Örtülü 2070 evden teşekkül eden canlı bir ticaret merkezi durumuna gelmiştir. Evliya Çelebi'nin belirttiğine göre şehirde dokuz han. yetmiş kadar boyahane, birçok tabakhane, iki hamam, on altı mektep, yirmi dört irili ufaklı cami, 800 dükkân bulunmakta idi. Bu dükkânların çoğu, ayda bir büyük pazar kurulduğunda civardan gelen tüccarlar tarafından işletilmekteydi. Aynca Alaşehir'in neftf boyası, ince pamuklu kumaşı, balı, üzümü ve armudu pek meşhurdu. Şehir XVIII ve XIX. yüzyıllar boyunca nüfus ve ekonomik yönden gelişmesini sürdürdü. Özellikle İzmir-Kasaba demiryolunun 1 Mart 1875'te buraya ulaşması bu gelişmeyi daha da hızlandırdı. XVIII. yüzyıl ortalarında 7000-8000 olan nüfusu 1890'a doğru 22.000e ulaştı.
Alaşehir Osmanlı hâkimiyetine girince Aydın sancağına bağlı bir kaza haline getirilmişti. Alaşehir kazası Fâtih devrinde idarî bakımdan İnegöl (bugünkü Sarıgöl) ve Şart nahiyelerini de içine almakta iken 219, XVI. yüzyılda Şart ayrı bir kaza olarak teşkilatlandırılmıştı. Bu dönemde Alaşehir'in yetmiş altı köyü, on iki de mezraası mevcuttu. XIX. yüzyıla kadar idarî durumunu koruyan Alaşehir, ulaşım kolaylığı sebebiyle 1867'de Saruhan (Manisa) sancağına bağlandı. 1904'te sadece İnegöl nahiyesinin bağlı bulunduğu kazada yine yetmiş altı köy vardı.
Yunanlılar'ın İzmir'i işgal etmeleri üzerine 16-25 Ağustos 1919'da toplanan Alaşehir Millî Kongresi'nde işgale silâhla karşı koyma konusunda önemli kararlar alındı ve İngiltere, Fransa. İtalya ve Amerika Birleşik Devletleri temsilcilerine birer nota gönderildi. 26 Haziran 1920'de Yunan işgaline uğrayan şehir, 4 Eylül 1921'de Türk ordusu tarafından yanmış yıkılmış vaziyette geri alındı. Cumhuriyet döneminde yeniden imar edilerek çehresi değiştirildi. 1927 sayımına göre 7200 olan nüfusu ilk defa 1950'de 10.0001 aştı ve 1970'te 20.000'e. 1985'te de 29.500'e ulaştı. Bugün önemli tarihî eserleri arasında Yıldırım Camii. Şeyh Sinan Camii ve Kurşunlu Han sayılabilir.
Ziraata dayalı ticarî hayatın ağır bastığı Alaşehir'de gıda maddeleri üretimi ile ilgili sanayi, yağ ve çırçır fabrikaları bulunmaktadır. Son derece verimli olan Alaşehir ovasında başta tahıl olmak üzere pamuk, tütün, armut, zeytin ve üzüm yetiştirilmekte, ayrıca ilçede hayvancılıkla da uğraşılmaktadır.
Alaşehir ilçesinin merkez bucağından başka Yeşilyurt adlı bir bucağı vardır. Yüzölçümü 977 km2 olan ilçenin 1985 sayımına göre nüfusu 82.593. nüfus yoğunluğu ise 85'tir. 220
Bibliyografya
1) BA. TD, nr. 8, s. 145, 179;
2) nr. 166, s. 448;
3) İbn Bibi, Tevârih-i Âl-i Selcûk 221, Leiden 1902, s. 37;
4) Enverî, Düsturnâme 222 İstanbul 1928, s. 38, 39;
5) Aşıkpaşazâde, Târih, s. 56, 64, 65;
6) Kâtip Çelebi. Cihannümâ, İstanbul 1145, s. 637;
7) Evliya Celebi. Seyahatname, IX, 53, 54;
8) Ch. Texier, Küçük Asya 223, İstanbul 1339, II, 92, 96;
9) R. Akıncı. Eski Philadelphia Bugünkü Alaşehir, İzmir 1949;
10) Dukas. Bizans Tarihi 224, İstanbul 1956, s. 9, 44, 50;
11) W. M. Ramsay, Anadolu'nun Tarihî Coğrafyası 225 İstanbul 1960, s. 130;
12) Himmet Akın, Aydınoğullan Tarihi Hakkında Bir Araştırma, Ankara 1968, s. 79, 100, 102;
13) Manisa İl Yıllığı, Manisa 1973;
14) George Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi 226, Ankara 1981, s. 454, 455, 467, 505;
15) Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri, s. 42, 106, 249;
16) Osman Turan. Selçuklular Zamanında Türkiye Tarihi, İstanbul 1984, s. 95, 150, 151, 154, 155, 160, 289, 290;
17) Cuinet. III, 571 vd.;
18) Besim Darkot Metin Tüncel. Ege Bölgesi Coğrafyası, İstanbul 1988, s. 38, 40;
19) Besim Darkot Mükrimin Halil Yınanç, “Alaşehir”, İA, I, 290, 293;
20) “Alashehir”, El (Ing).1,346. 227
Dostları ilə paylaş: |