ALİ KÜÇÜK
(ö. 562/1167) Begteginliler de denilen Erbil Atabegliği'nin kurucusu.
Begtegin b. Muhammed adlı bir Türkmen beyinin oğlu olup Musul atabeği İmâdeddin Zengi’nin kumandanlanndandır. Zengî. Erbin ele geçirince burayı Ali Küçük'e iktâ etti (1132). Uzun yıllar Ebü'l-Heycâ adlı bir Arap ailesinin idaresi altında bulunan Erbil, Ali Küçük zamanında Türkmenler'in iskân edildiği bir merkez haline geldi. Ali Küçük, atabeg Zengi’nin Bizans ve Haçlılar ile olan mücadelesi sırasında Halep müdafaasına katıldı ve onun Dımaşk Atabegliği'ne karşı yaptığı seferlerde de görev aldı. Atabeg Zengî, 24 Aralık 1144'te Urfa'yı Haçlı Kontu II. Joscelin'den alınca buranın valiliğine Ali Küçük'ü getirdi ve emrine bir garnizon İle yedi kumandan verdi; ayrıca ondan Urfanın imar edilmesini de istedi. Ali Küçük Urfa'nın fethinden sonra II. Joscelin'in hâkimiyeti altındaki Bire'nin (Birecik) kuşatılması sırasında Musul'da çıkan isyanın bastırılması ve suçluların cezalandırılması ile görevlendirilince süratle Musul'a geldi ve asayişi sağladı. Bu başarısı üzerine Musul valiliğine tayin edildi. Atabeg Zengî 1140 yılında Emîr Kıpçak'ın elinden aldığı Şehrizor'u da Ali Küçük'e iktâ etti. Zengi, Ca'ber Kalesi'ni kuşatırken Ali Küçük kumandasında bir birliği Fenek üzerine gönderdi. Ancak Ca'ber kuşatması sırasında Zengrnin öldürülmesi üzerine (1146), Ali Küçük Fenek harekâtını yanda bırakarak Musul'a döndü. Atabeg Zengrnin ölümünden sonra ülkesi oğulları arasında taksim edildi. Zengrnin büyük oğlu Seyfeddin Gazi Musul'a gelerek buraya hâkim olunca Ali Küçük de onun hizmetine girdi.
Seyfeddin Gazi'nin Musul'daki hâkimiyeti dört yıl sürdü. 1149 yılında onun ölümü üzerine yerine geçen kardeşi Kutbüddin Mevdûd zamanında Ali Küçük'ün nüfuzu daha da arttı. Musul Atabegliği'ne bağlanan Sincar da ona iktâ edildi. Büyük Selçuklu İmparatorluğunun yıkılışından sonra Irak Selçuklu hanedanı mensupları arasında başlayan saltanat mücadelesinde Ali Küçük. Sultan Muhammed'i Süleyman Şah'a karşı destekledi, hatta bozgun halinde geri çekilmekte olan Süleyman Şah'ı kendi topraklan içinde yakalatarak Musul'da hapsettirdi. Sultan Muhammed'in 1157 yılında başarısızlıkla sonuçlanan Bağdat muhasarasına da katılan Ali Küçük, onun Kasım 1159'da ölümü üzerine Süleyman Sah'ı serbest bıraktı. Daha sonra Suriye hâkimi Nüreddin Mahmûd b. Zengrnin Harran Seferi'ne Musul ordusu kumandanı olarak katıldı. 20 Haziran 1159'da Harran'ı alan Nüreddin, hizmetinden dolayı burayı ona iktâ etti. Ali Küçük Nüreddin Mahmüd'un Haçlılar'a karşı yaptığı Hârim ve Suriye seferlerine de katıldı. Artık çok yaşlanmış ve gözleri görmez olmuştu. Bu yüzden 1167 yılında Musul'daki görevinden ayrıldı ve beyliğin merkezi olan Erbil'e giderek istirahate çekildi. Erbil'den başKa sahip olduğu diğer iktâ bölgelerini Musul atabeği Mevdüd'a bıraktıktan sonra 1167 yılı Eylülünde 100 yaşını aşmış olarak Erbil'de vefat etti. Musul'da Câmiu'l-atîk yanında yaptırmış olduğu türbeye defnedildi. Kendisinden sonra yerine oğlu Kökböri geçti. 955
Bibliyografya
1) İbnü'l-Kalânisî, Zeytü Târihi Dımaşk 956 Beyrut 1908, s. 280, 281, 355, 358;
2) İbnü'l-Ezrak el-Fârikî. Târihu Meyyafârikin ve Amid, British Museum, nr. Oriental 5803, vr. 172B, 173, 174. 179;
3) İbnü'1-Esîr. ei-Kâmil, XI, 75, 76, 98, 99, 205, 207, 254, 255;
4) a.mlf.. et-Târihu'1-bahir fi'd-devleti'i-Atâbekiyye bi'i-Mûşut 957 Kahire 1963, s. 66, 70, 93, 97, 109, 114, 115, 135;
5) İbnü'l-Adîm. Zübdetul-haleb 958 Dımaşk 1951, 68, II. 264, 265. 281, 308, 311;
6) N. Elisseefi. Nur ad-Dinun Grand Prince Musulman de Syrie av temps des Croisades (511-568/1118) 174, Damascus 1967, II, 380, 382, 383, 391, 393, 399, 440, 533, 618, 619, 931, 932;
7) Coşkun Alptekin, The Reign of Zangi, Erzurum 1978, s. 65, 72, 83, 87, 91;
8) “Begtiginliler”, IA, II, 449, 450;
9) Cl. Cahen. “Begteginids”, El (lng.),l, 1160, 1161. 959
ALİ b. MEDİNl
Ebü'l-Hasen Alîb.Abdillâh b. Ca'fer b. Necîh es-Sa'dî
(ö. 234/848-49)
İlelü'l-hadis alanında meşhur olan muhaddis.
İbnü'l-Medînî diye de meşhurdur. 161’de (777-78) Basra'da doğdu. İslâmî ilimleri Süfyân b. Uyeyne, Yahya b. Saîd. Hammâd b. Zeyd ve Abdürrezzâk gibi zamanın ünlü âlimlerinden tahsil etti. Başta ilelül-hadîs olmak üzere hadis ilimlerinin tamamında ihtisas kazanarak muhaddislerin içinde seçkin bir yer aldı. Hatta aralarında Süfyân b. Uyeyne'nin de bulunduğu bazı hocaları kendisinden hadis rivayet etmişlerdir. Bağdat'a gittiğinde Yahya b. Maîn, Ahmed b. Hanbel ve Muaytî gibi âlimlerin ihtilâf ettiği meselelerde son sözü hep o söylemiştir. İmam Buhârî Sahih 'ini önce onun tedkik ve tenkidine sunmuş, tasvibini aldıktan sonra okutmaya başlamıştır. Emîrü'l-mü'minîn fi'1-hadîs unvanına sahip olmuş, Buhârî, Ebû Hatim, Ebû Dâvûd, Ebû Müslim el-Keccî, Ebû Ya'lâ el-Mevsılî, Ebü'l-Kâsım el-Begavî gibi birçok meşhur muhaddise hocalık etmiştir.
İbnü'l-Medînî mihne olayında sekiz ay süreyle ayaklarından zincire vurulmuş olarak hapiste kalmıştır. Önceleri ısrarla aksini savunmasına rağmen daha sonra canını kurtarmak için Kur'an'ın mahlûk olduğu görüşünü kabul etmek zorunda kalmış ve bu husus onun ilim muhitlerinde itibar kaybetmesine sebep olmuştur. Nitekim başta Ahmed b. Hanbel olmak üzere bazı muhaddisler bu olaydan sonra kendisinden hadis rivayet etmemişlerdir. Zehebî her ne kadar el-Müsned'de onun hadislerinin yer aldığına dikkat çekerek Ahmed b. Hanbel'in kendisinden hadis rivayet etmediğine ihtimal vermek istemiyorsa da 960, el-Müsned'deki hadislerin mihne olayından önceye ait olduğu, Ahmed b. Hanbel'in bu olaydan sonra rivayet zincirinde bir süre kendisine “Bir adam” (recülün) diye adını zikretmeden yer verdiği, daha sonra da ondan hadis rivayet etmediği anlaşılmaktadır. 961 Mihne olayında çile ve zulmün en ağırına mâruz kalan Ahmed b. Hanbel'in, hangi sebeple olursa olsun bu konuda verilen taviz karşısında sert tepki göstermesini tabii karşılamak gerekir. Ancak bu olayda İbnü'l-Medîne’yi mazur görenler ve güvenilirliği konusunda en ufak bir tereddüt göstermeyenler çoğunluktadır. Nesâî. 'O âdeta muhaddis olmak için yaratılmıştır” derken Buhârî Şahıl’ine 303 hadisini almak suretiyle ona olan güvenini göstermiştir. Mihne olayından sonra kendisinden hadis rivayet etmeyenler arasında yer aldığı anlaşılan 962 Müslim Şahîh’inde. Ebû Dâvûd ve Nesâî ise sünenlerinde rivayetlerine yer vermişlerdir. Zehebî, İbnü'l-Medîniyi “Zayıf” kabul eden Ukayli’yi çok ağır bir dille tenkit etmiştir. Lehinde ve aleyhinde söylenenleri sıralayan Hatîb el-Bağdâdî ise, “Hiç kimsenin şahitliğine lüzum kalmadan güvenilirliği sabit olan büyüklerdendir” diyerek sözü edilen olayda ruhsatı tercih etmesinin ilmî şahsiyetine gölge düşüremeyeceğini belirtmiştir. Aynca, ölümüne yakın tarihlere kadar onun Kur'an’ın mahlûk olmadığı şeklindeki görüşünü çeşitli vesilelerle tekrarladığı da kaynaklarda zikredilmektedir. 963
Şafiî ve Hanbelî mezheplerine ait tabakat müellifleri Ali b. Medînryi kendi mezheplerine mensup göstermeye çalışırlarsa da, diğer büyük muhaddisler gibi onu da herhangi bir mezhebe nisbet etmek mümkün görünmemektedir. Sâmerrâ'da vefat etmiştir. 964
Kaynaklarda, birçoğunun sahasında ilk eser olduğu ifade edilerek 200 civarında kitabının bulunduğu kaydedilmekte ise de bunlardan günümüze kadar gelebilenleri şunlardır.
1) İlelü'I-hadîş ve ma'rifetü'r-ricâî. M. Mustafa el-A'zamî tarafından el-İleladıyla Beyrut'ta (1972), Abdülmu'ti Emîn Kal'acî tarafından 'İlelü'I-hadîş ve ma'rifetür-ricâl adıyla Halep'te (1400/1980) yayımlanan bu eserin tek yazma nüshası Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesinde bulunmaktadır. 965 Eser, İbnü'l-Medînrye ait üç ayn üel kitabının hulâsası mahiyetindedir.
2) Tesmiyetü evlâdıI-aşere ve ğayrihim min aşhâbi Resûlillâh. Yazma nüshası Zâhiriyye Kütüphanesi'ndedir. 966
3) Ara’ü İbni'l-Medînîlî 'ulemâ'i'l-Başın ellezîne vaşafehüm Yahya b. Macîn bi'l-Kaderiyye. Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesinde 967 bir yazması bulunan eser, Zâhiriyye Kütüphanesi'nde 968 Mesâli adıyla yer almaktadır. Muhammed b. Osman b. Ebû Şeybe'nin İbnü'l-Medînîye yönelttiği cerh ve ta'dîl'e dair sorulan. Muvaffak b. Abdullah b. Abdülkâdir Sü'âlâtü Muhammed b. Coşmân b. Ebî Şeybe H-Alî b. el-Medînî adıyla Riyad'da yayımlamıştır (1984).
Abdülkahir el-Bağdâdî İbnü'l-Medînî’nin cerh ve tadil imamlanndan olduğunu ve bu konuda çok eser kaleme aldığını kaydettikten sonra ona ait on üç kitabın adını sıralar 969 Bağdatlı İsmail Paşa da ona nisbet ettiği yetmiş dört eserin ismini zikreder 970 Hepsinin adı “ Ahbâru” kelimesiyle başlayan bu kitaplar hadis, siyer ve çeşitli şahısların biyografisi ile yer, şehir, ülke. bazı kabile ve aile tarihleri ve Abbasî Devleti'nin tarihi hakkındadır. Adlarından anlaşıldığına göre kitapların çoğu sahalarında ilk defa kaleme alınmıştır.
İbnü'l-Medîni’nin bugün mevcut olmayan eserlerinin muhtevası, ikinci elden kaynaklar vasıtasıyla kısmen de olsa günümüze intikal etmiştir. 971
Bibliyografya
1) İbn Sa'd. et-Tabakât, VII, 308;
2) Ukaylî. ed-Du'a-fâ'ü'l-kebîr 972, Beyrut 1404/1984, III, 235, 240;
3) el-Cerh de'tta'da. VI, 193, 194;
4) İbnün-Nedîm. el-Fihrist, Beyrut 1398/1978, s. 322;
5) Hâkim en-Nİsabürî. Ma'rifetü'ulûmi'l-hadiş 973 Haydarâbâd 1935 Medine 1397/1977, s. 52, 107. 108, 110, 254;
6) Bağdadî, üşûluddîn, s. 313;
7) Hatîb. Târihi Bağdâd, XI, 458, 473;
8) Tabakâtü'l-Hanâbile, I, 225, 228;
9) İbnü's-Salâh. “Ulûmui-hadîş, Haleb 1386/1966, s. 95;
10) Zehebî, Mizânü't-i'tidâl, III, 138, 141;
11) a.mlf.. Tezkiretul-huflâz, II, 428, 429;
12) a.mlf.. Allâmü'n-nübelâ XI, 41, 60;
13) Sübkî. Tabakât, II, 145-148;
14) İbn Hacer. Tehzibü't-Tehzîb, V, 174; VII, 349, 357; IX, 54;
15) Keşfü z-zunûn. I, 76, 87, 382;
16) İzahu'l-meknûn, I, 38, 47;
17) Sezgin. GAS, I, 108. 974
Dostları ilə paylaş: |