Altin lale uluslararasi yarişMA



Yüklə 283,28 Kb.
səhifə4/4
tarix01.11.2017
ölçüsü283,28 Kb.
#25096
1   2   3   4

ÇOCUK MÖNÜSÜ



35. İstanbul Film Festivali bu yıl da küçük izleyicilerini unutmuyor. Uluslararası çocuk filmi festivallerinde beğeni toplayan bu yapımlar aile boyu izlenebilecek filmlerin en iyi, en yeni, en sürükleyici, en öğretici olanları yer alıyor.



    Çocuk Mönüsü bölümünde yer alan filmler;



Adama / Simon Rouby

Simon Rouby’nın Avrupa Film Akademisi ödüllerinde En İyi Animasyon dalında aday olan Adama gerçeklik tarafından örselenen, şiirsel bir yolculuğun masalı. 12 yaşındaki Adama, Batı Afrika’dan yollara düşerek abisi Samba’yı aramaya koyulur. Yol onu Avrupa’ya kadar götürür ve tarih 1914’tür. Amacı abisini özgür bırakmak olan Adama’nın yolculuğunun gidişatı baştan aşağı değişmiş gibidir.



Talihsiz Sophie / Les malheurs de Sophie / Sophie’s Misfortunes / Christophe Honoré

Comtesse de Segur tarafından 1850’lerde yazılan kitaptan uyarlanan film Sophie’s Misfortunes / Talihsiz Sophie, küçük izleyicilerimize bol bol kahkaha attıracak. Haylazlığın çekiciliğine dayamayan küçük Sophie’nin yakın arkadaşlarıyla birlikte üvey annesinin kötülüklerinden kurtulmak için yaptığı haşarılıkları konu alıyor.



    GECEYARISI ÇILGINLIĞI



Uyarıcı, sarsıcı, ürkütücü, kışkırtıcı filmleri uykuya tercih edenlerin dört gözle beklediği filmler geleneksel 35. İstanbul Film Festivali’nin Geceyarısı Çılgınlığı bölümünde yer alıyor. Geceyarısı Çılgınlığı bölümündeki filmler, festival boyunca Cuma ve Cumartesi geceleri 24.00 seansında Atlas ve Rexx Sinemalarında gösterilecek.
Geceyarısı Çılgınlığı bölümünde yer alan filmler;



Elm Sokağında Kâbus / A Nightmare on Elm Street / Wes Craven

Geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz korku sinemasının usta ismi Wes Craven’ı başyapıtıyla anıyoruz. Modern korku sinemasının kilometre taşı filmlerinden The Night on Elm Street / Elm Sokağı’nda Kâbus, bir grup gencin, rüyalarında Freddy Krueger isimli seri katilin işlediği cinayetlere kurban gitmesini anlatır. Bu gerçeküstü korku filmini benzersiz kılan başlıca unsur ise kazağı, şapkası, bıçaklı eldiveni ve garip mizah anlayışıyla sinema tarihine geçen Freddy Krueger karakteridir hiç kuşkusuz. 1984 yapımı Elm Sokağı’nda Kâbus, müthiş bir ticari başarı yakalamış, kendinden sonra korku sinemasını şekillendirmiş, bir dizi devam filmi, TV dizisi, parodi filminin çekimine neden olmuş, kült bir film. Bu ilk filmin oyuncu kadrosunda gencecik bir Johnny Depp de yer alıyor. Freddy rolündeki Robert Englund da bu film dizisiyle şöhreti yakaladı.





İblis / Demon / Marcin Wrona

Geçtiğimiz yıl filminin yarıştığı Gdynia Film Festivali sırasında kaldığı otel odasında intihar eden Polonyalı yönetmen Marcin Wrona’nın vasiyet filmi Demon / İblis, Piotr isimli genç bir adamın, bir arkadaşının kız kardeşiyle evlenmek üzere, İngiltere’den memleketi Polonya’ya dönmesiyle başlıyor. Müstakbel eşinin ailesine ait terk edilmiş bir eve yerleşen Piotr, daha ilk günden garip sesler duyuyor ve gelinlikli bir kadının hayalini görüyor. Ertesi gün evin bahçesinde gerçekleşen düğün ise peş peşe gelişen tekinsiz olaylarla bir kâbusa dönüşüyor. Son yılların en özgün ve en çarpıcı korku filmlerinden biri olan İblis, Polonyalı usta besteci Krzysztof Penderecki’nin müzikleriyle daha da ürkütücü bir hal alıyor.


Paris 5:59 / Théo et Hugo sont dans le même bateau / Paris 05:59 / Jacques Martineau, Olivier Ducastel

Gülünç Félix’in yönetmenleri Olivier Ducastel ve Jacques Martineau'nun yeni filmleri Paris 05:59, aşkın en beklenmedik anlarda kapımızı çalabileceği hakkında. Berlin’de Teddy Seyirci Ödülü alan ve başrol oyuncularının doğal performansları ile seyirciyi kendine bağlayan gerçek zamanlı bir film. Paris 05:59 âdeta Richard Linklater'in Gün Doğmadan’ının akıllı telefonlar çağında ve iki eşcinsel erkek arasında geçen versiyonu.

MUSİKİŞİNAZ
Festival bu yıl ruhunu müzikle doyuranlar için yepyeni bir bölüm sunuyor. Müziği hayatlarının ayrılmaz bir parçası kılanların hikâyelerinin bir araya toplandığı 8 film Musikişinas bölümünde izleyiciyle buluşacak.
Musikişinaz bölümünde yer alan filmler;
Tam Gözlerimi Açarken / À peine j'ouvre les yeux / As I Open My Eyes / Leyla Bouzid

Tunuslu yönetmen Leyla Bouzid, ilk uzun metrajlı filmi As I Open My Eyes / Tam Gözlerimi Açarken’de ülkesinin tarihi dönüm noktası olan Yasemin Devrimi’nden (2010) birkaç ay öncesinin atmosferini bir anne ile kız ilişkisi üzerinden yansıtıyor. Film, devrimden önce gençlerin ruh halini ve karşılarındaki devlet düzenini gözler önüne seriyor, fırtınadan önceki sessizliği kadın karakter portreleriyle resmediyor. Anne rolünde etkileyici bir oyunculuk sunan Tunuslu şarkıcı Ghalia Benali, festival kapsamında 12 Nisan Salı akşamı Salon’da bir konser verecek. Tam Gözlerimi Açarken, Namur’da En iyi İlk Film, Dubai’de ise En İyi Film ödüllerini aldı.


Şehrin Şarkısı / Urban Hymn / Michael Caton-Jones

Skandal ile tanıdığımız yönetmen Michael Caton-Jones, Urban Hymn / Şehrin Şarkısı’nda dayanışmayla ilgili dokunaklı ve müzik dolu bir hikâye anlatıyor. Film, 2011 Londra ayaklanmaları sırasında sosyoloji dalında öğretim üyeliğini sosyal yardım merkezinde çalışmak için bırakan orta sınıfa mensup Kate ve 17 yaşındaki, inanılmaz bir sesi olan kimsesiz Jamie arasında kurulan bağın duygusal ve etkileyici öyküsünü konu alıyor. Kate’i canlandıran tecrübeli oyuncu Shirley Henderson ve Jamie rolünde genç yetenek Letitia Wright’ın performansları ve uyumu da dikkat çekiyor. İlk gösterimini Toronto’da yapan Şehrin Şarkısı senaryoyu yazan Nick Moorcroft’un Essex’teki ilkgençlik yıllarından esinleniyor.
Lecuona Çalmak / Playing Lecuona / Pavel Giroud, Juan Manuel Villar Betancort

1963 yılında hayata gözlerini yummuş olan sanatçı, 20. yüzyılın en önemli müzik insanlarından biri olarak kabul edilen Küba müzik sahnesinin en büyük isimlerinden biri Ernesto Lecuona’nın besteleri yüzlerce sanatçı tarafından yorumlanmış, müziğin geleceğini tesiri altına almış bir dahi. Playing Lecuona / Lecuona Çalmak, sanatçının üç büyük mirasçısı ve günümüzün en başarılı caz temsilcilerinden Chucho Valdés, Michel Camilo ve Gonzalo Rubalcaba’nın çalgılarına emanet eden unutulmaz bir Latin Caz şöleni. Buena Vista Social Club’ın şarkıları, Omara Portuondo ve İspanyol Ana Belen’in müthiş performansları da filme renk katıyor.


İçinde Biraz Kırmızı Olan Mavi Renkte Yağmur / Akounak Tedalat Taha Tazoughai / Rain The Color of Blue With A Little Red In It / Christopher Kirkley

Nijer yapımı bu müzik filmi 2015'in en hoş sürprizlerindendi. Tuareg dilinde “mor” kelimesi olmadığı için Rain The Color Of Blue With a Little Red in It / İçinde Biraz Kırmızı Olan Mavi Renkte Yağmur adını alan film, isminden başlayarak Prince’in Purple Rain’ine bir saygı duruşu niteliğinde. Geleneksel Tuareg müziklerine kendine özgü bir yorum katan gitarist Mdou Moctar film boyunca mor renklerle süslenmiş motosikletiyle çölde dolaşıyor ve bir yandan rakip müzisyenlerle mücadele ederken, diğer yandan ailevi sorunlarını çözmeye çalışıyor. Bu hikâyede elbette aşka da yer var. Hem görsel hem de işitsel olarak büyüleyici müzik performanslarının peş peşe sıralandığı filmin yönetmeni, Moctar’ın bağlı olduğu plak şirketi Sahel Sounds’un kurucusu Christopher Kirkley. Mdou Moctar festival kapsamında bir de konser verecek.


Yabancıların Müziği / The Music of Strangers: Yo-Yo Ma and the Silk Road Ensemble / Morgan Neville

    Prömiyerini Toronto'da yapan ve Berlin Film Festivali’nde de gösterilecek olan The Music Of Strangers, ünlü viyolonselci Yo-Yo Ma ile kurduğu Silk Road Ensemble ekibindeki İran, İsrail, Çin, Galiçya gibi dünyanın dört bir yanından müzisyenleri farklı coğrafyalarda izliyor. Yönetmenliğini 33. İstanbul Film Festivali Uluslararası Altın Lale Yarışması’nda gösterilmiş ve En İyi Belgesel dalında Oscar kazanmış 20 Feet from Stardom / Yıldız Olmaya Ramak Kala filminin de yönetmeni Morgan Neville’in üstlendiği The Music Of Strangersın açılış sahnesi İstanbul Ortaköy’de çekilmiş.



Miles Ahead / Don Cheadle

Iron Man’den Hotel Rwanda’ya birçok filmde rol alan ünlü aktör Don Cheadle, ilk kez yönetmen koltuğuna oturduğu Miles Aheadde cazın dâhi trompetçisi, kural yıkıcı Miles Davis’i anlatıyor. Cheadle’ın Davis rolünü de üstlendiği film, 1970’lerin ikinci yarısında, ağrılarla boğuşan ve yaratıcılık sorunları yaşayan Davis’in kayıp yıllarında geçiyor. Davis ile söyleşi için ısrar eden Ewan McGregor’ın canlandırdığı bir gazeteci ile Davis’in yolları kesişir. New York Film Festivali’nin kapanışında gösterilen Miles Ahead, Davis’in dehâsını sergilemek için düz bir anlatımı tercih etmeyen, klişelerden kaçınan, enerjik ve akıcı bir film. Daha 10 yaşındayken anne-babasının evde dinlettiği Miles Davis’i oynama hatta hakkındaki bir filmi yönetme şansını Don Cheadle 2006 yılında, Davis’in yeğeninin bir anma töreninde bir anlamda “dileğiyle” yakalıyor. Cheadle, filmde trompeti kendisi çalabilmesi için dört yıl boyunca ders aldı.



Doğuştan Kederli / Born to be Blue / Robert Budreau

Born to be Blue / Doğuştan Kederli, merkeze aldığı efsane trompetçi Chet Baker’ın müziğine yakışan yaratıcı bir yapım. Kanadalı sinemacı Robert Budreau, “caz müziğin James Dean’i” olarak tanımlanan Chet Baker’ı biyografik öğeler içeren kurmaca bir öykünün içine yerleştiriyor. Uyuşturucu bağımlılığından kurtulmaya çabalayan Baker rolünde ünlü aktör Ethan Hawke’u izlediğimiz film 1950 ve 1960’ların caz dünyasını da gözler önüne seriyor. Bazı eleştirmenler Ethan Hawke’un bu filmde “kariyerinin en iyi performansını” sergilediğini belirtiyor. İlk gösterimini Toronto Film Festivali’nde yapan Doğuştan Kederli, yönetmen Budreau’ya göre “biyografi filmleriyle dalga geçen bir anti-biyografi filmi”. Budreau’nun esinlendiği caz filmleri arasında Round Midnight, Siodmak’ın The Phantom Lady filmi ve Otto Preminger’in noir filmleri yer alıyor.
Michael Jackson’ın Yolculuğu / Michael Jackson’s Journey From Motown to Off the Wall / Spike Lee

Yönetmen Spike Lee, Michael Jackson’s Journey From Motown to Off the Wall / Michael Jackson’ın Yolculuğu belgeselinde Jackson’ın yola çıkış hikâyesini birçok ünlü ismin yorumlarıyla anlatıyor. Michael Jackson’ın Yolculuğu, babası ve kardeşlerinden ayrılıp, bir nevi Motown üniversitesinden mezun olup, Quincy Jones’un yardımıyla kanatlarını açıp, “tuttuğunu koparana dek durmayan” anka kuşunun uçuşa geçme hikâyesini anlatıyor.



IŞIĞIN PEŞİNDE: 70’LER AMERİKAN AVANGARD SİNEMASI
35. İstanbul Film Festivali izleyicilerine, Işığın Peşinde: 70’ler Amerikan Avangart Sineması bölümünde Amerikan avangard sinemasının öncü isimlerinin yer aldığı, Burak Çevik’in küratörlüğünde özel bir seçki sunuyor. 1960’lı yılların ortasından 80’lerin başına kadar Amerikan Sineması New Hollywood (Yeni Hollywood) olarak adlandırılan bir dönemde dünyanı etkilemeye başlamışken bir avuç başka yönetmen sinemayı bir deneme olarak görmeye başladı. Film materyalini ön plana koyarak, yeni ifade biçimleri keşfetmeye çalışıyordu ve başka türlü bir sinemanın arayışındaydı. 60’lı yıllarda ilk örneklerini gördüğümüz Amerikan avangard sineması 70’li yıllarda en verimli zamanlarını geçirdi. Yeni bir sinema anlayışının gelişmesine ve deneysel sinemasının sonraki kuşaklara aktarılmasını sağladı. Bu özel seçkide, Stan Brakhage, Michael Snow, Ken Jacobs, Robert Breer, Hollis Frampton, Ernie Gehr, Jonas Mekas, Stan VanDerBeek, Jerome Hill, James Benning gibi isimlerin 70’li yıllarda gerçekleştirdiği filmleri bir araya geliyor. Bu seçkide yer alan filmler Türkiye’de ilk kez orijinal formatlarında (16 mm kopyalar, 16 mm projektörler ile) gösterilecek. Işığın Peşinde: 70’ler Amerikan Avangart Sineması bölümünde yer alacak filmler;


  • Işığn Metni / Text of Light / Stan Brakhage, 1974

  • Merkez Bölge / La Region Centrale / Michael Snow, 1970-1971

  • Litvanya Seyahatinden Hatıralar / Reminiscences of a Journey to Lithuania / Jonas Mekas, 1971-1972

  • Öyle Bir Film ki.., / Film About a Woman Who… / Yvonne Rainer, 1974

  • Yıkıcı Dürtü / The Destructive Impulse

  • (nostalgia) / Hollis Frampton, 1971, 36’, 16 mm 

  • S:TREAM:S:S:ECTION:S:ECTION:S:S:ECTIONED / Paul Sharits, 1971, 42’, 16mm

  • Pelikülün Sınırları / The Edge of Film

  • Corridor / Standish Lawder, 1970

  • Globe / Ken Jacobs, 1971

  • Serene Velocity / Ernie Gehr, 1970

  • Robert Breer Seçkisi / Robert Beer Selected Works - 70: (1970), Gulls and Buoys (1972), Fuji (1973) , 77 (1977) , LMNO (1978), T.Z. (1979)

  • Dişiliğin Muktedirliği / The Mighty of Her

  • Soft Fiction / Chick Strand, 1979

  • Near the Big Chakra / Anne Severson, 1971

  • Double Strength / Barbara Hammer, 1978

  • Sanat Olarak Video / Video as an Art

  • Stan VanDerBeek’in Video Çalışmalarından Seçki: Newsreel of Dreams: Part I (1976),
    Strobe Ode (1977), Vanishing Point Left (1977), Color Fields Left (1977), Mirrored Reason (1979)


  • Global Groove / Nam June Paik, John Godfrey, 1973


OTTO PREMINGER: BİR YÖNETMENİN ANATOMİSİ
Festival, sinema tarihinin en özgün, en bağımsız ve en yaratıcı yönetmenlerinden Otto Preminger’i, ölümünün 30. yıldönümünde 10 önemli filminin yer aldığı özel bir bölümle anıyor.
Avusturya kökenli Amerikalı sinemacı Otto Preminger, önce Viyana ardından daha 20’li yaşlarında Broadway’de tiyatro yönetmenliğinden Hollywood’da sinemaya geçiş yaparak “kara film” türünü başlattı. “Korkunç Otto” gibi lakaplarla anılan, öyküleri ve karakterleriyle sınırları zorlayan ve tartışmalara konu olan Otto Preminger, karakteri de filmleri kadar mercek altına alınan bir figür. Yazılıp çizilenlerle despotik Avrupalı yönetmenlerin karikatürüne dönüştürülen, Jacquette Rivette’i 1954’te mizansen üzerine yazıp çizmeye iten mizansen ustası Preminger aynı zamanda da tabulara yer verdiği filmlerin gösterilmesi için girdiği hukuk mücadelesini kazanarak 1950’lerde sinemayı özgürleştiren bir öncü oldu.
35. İstanbul Film Festivali kapsamında Otto Preminger’i tanıma ve filmlerini yıllar sonra da olsa büyük ekranda görebilme fırsatı yaratacak bu özel seçki için, daha önce İstanbul Film Festivali’nin birçok özel bölüm ve etkinliğine afiş hazırlayan usta tasarımcı Yurdaer Altıntaş tarafından özel bir afiş de tasarlandı.
Festivalde, mesafeli yönetimi, uzun planlarıyla dikkat çeken, izleyicisinin zekâsına güvenini hep muhafaza eden Preminger’in 10 filmi izleyiciyle buluşacak. Kara film başyapıtı Kanlı Gölge / Laura, gelmiş geçmiş en önemli mahkeme dramlarından Bir Cinayetin Anatomisi / Anatomy of a Murder, uyuşturucu bağımlılığını ilk gerçekçi işleyen filmlerden Altın Kollu Adam / The Man with the Golden Arm, siyasetin koridorlarında korkusuzca gezinen Washington’da Fırtına / Advise and Consent, sinema dünyasına Jean Seberg’i keşif olarak sunan iki filmi Günaydın Hüzün / Bonjour Tristesse ve Aziz Jan / Saint Joan bu kapsamlı retrospektifte izleyiciyle buluşacak filmler arasında yer alıyor.
Yönetmenin gösterilecek diğer filmleri ise Twentieth Century Fox için çektiği son film olan toplumsal eleştirel kara film Kaldırımlar Bitince / Where The Sidewalk Ends, Marilyn Monroe’lu western “Bisiklet Hırsızları” uyarlaması Dönüşü Olmayan Nehir / River Of No Return, psikolojik gerilim Küçük Kız Kayboldu / Bunny Lake is Missing ve altı dalda Oscar adayı olan Kardinal / The Cardinal.

ANILARINA
İstanbul Film Festivali’nin Anılarına bölümünde bu yıl da yakın zamanda kaybettiğimiz ustalar, unutulmaz filmleriyle hatırlanacak.
Gizemli Ada/ The Wicker Man / Robin Hardy

    Geçtiğimiz yıl hayata veda eden kült oyuncu Christopher Lee’yi, tüm zamanların en iyi korku filmlerinden biri kabul edilen The Wicker Man / Gizemli Ada ile anıyoruz. Yenilenmiş son kurgu versiyonuyla izleyeceğimiz Gizemli Ada’da Lee’nin kendisi de bir röportajında en iyi filmi olarak nitelendirmişti. Robin Hardy’nin yönettiği film, bir polis dedektifinin bir genç kızın ortadan kaybolmasıyla ilgili aldığı ihbar üzerine İskoç adası Summerisle’a gelmesini ele alır. Filmde Christopher Lee, adanın lideri Lord Summerisle’ı canlandırıyor.



Grey Gardens / Albert Maysles, Ellen Hovde, David Maysles, Muffie Meyer

Doğrudan sinema tarzının öncülerinden, birçok yönetmeni etkilemiş belgesel ustası Albert Maysles’ı Grey Gardens’ın 2015’te 2K dijital restorasyonla yenilenmiş kopyasıyla anıyoruz. Grey Gardens, Jacqueline Kennedy Onassis’nin birinci dereceden akrabası olan Büyük Edie ve Küçük Edie Beale adlarındaki sosyetik anne-kızı izliyor; onların “Grey Gardens” adında harap bir malikânede kediler ve rakunlar arasında, çerçöp içinde yaşamasını, kaybettikleri hayallere bağlılıklarını belgeliyor. Albert ve David Maysles, Beale’ları bu benzersiz film aracılığıyla sinemanın en akılda kalıcı kişilikleri arasında ölümsüzleştiriyor. 1975 yapımı Grey Gardens 2010 yılında Amerika Kongre Kütüphanesi’ne dahil edilmiş, 2014’te sinema dergisi Sight and Sound anketinde “gelmiş geçmiş en iyi dokuzuncu belgesel” seçilmişti. Filmin kahramanları Büyük Edie 1977’de, Küçük Edie ise 2002’de öldü. Filmin hikâyesi, 2006’da Broadway’de bir müzikal olarak sahneye uyarlandı; 2009’da ise kurmaca bir film olarak yeniden çekildi. Bu filmin başrollerini Jessica Lange ile Drew Barrymore paylaştı. Grey Gardens, aslında anne-kız Beale’ler hakkında değil, Jacqueline Kennedy ve kız kardeşi hakkında olacaktı, fakat elbette bu konu daha ilgi çekici oldu. Filmin çekimleri sırasında film ekibi pire tasmaları takmak zorunda kalmışlardı.


Zengin Mutfağı / Başar Sabuncu

Tiyatro alanında yazar ve yönetmen olarak başarılarının yanı sıra 1985-1994 yılları arasında yönettiği altı filmle kendine has bir dünya yaratmayı başaran Başar Sabuncu’yu Zengin Mutfağı filmiyle anıyoruz. 1943 doğumlu Sabuncu, Vasıf Öngören’in oyunundan uyarladığı bu filminde de daha önceki yapıtlarında olduğu gibi toplumsal ve siyasal eleştiriyi hikâyenin merkezine koyuyor. 1988 yapımı filmin oyuncu kadrosunda başroldeki Şener Şen’e Nilüfer Açıkalın, Okday Korunan ve Gökhan Mete eşlik ediyor.


Balo / Le Bal / Ettora Scola

Ocak ayında hayata veda eden, daha önce festivalde adına iki kez toplu gösteri düzenlenmiş ve festivale konuk da olmuş Ettore Scola'yı 1983 tarihli başyapıtı Le Bal / Balo ile anıyoruz. Her ne kadar Yabancı Dilde En İyi Film dalında Oscar ödülüne aday gösterilmiş olsa da aslında Balo diyalogsuz bir film. Film 1920’lerde başlar ve Fransa'daki bir balo salonunun 50 yıllık hikâyesini anlatıldığı filmde oyuncular farklı dönemlere ait kostümler giyerek salonda dans ederler. Tıpkı kıyafetler ve danslar gibi, müzikler de döneme göre değişir. Büyük usta Scola’ya Berlin’de Gümüş Aslan kazandıran Balo tek bir mekân, kostümler, dans ve müzik aracılığıyla 20. yüzyıl Fransa tarihinin bir özetini sunuyor.
Üç Arkadaş / Memduh Ün

Türk sinemasının ustalarından, 1995’te festivalin Sinema Onur Ödülü’nü alan yönetmen Memduh Ün’ü, başyapıtlarından Üç Arkadaş ile anıyoruz. Yeşilçam klişelerini etkili bir şekilde kullanan, basit bir konuyu sade ve etkileyici bir şekilde ele alan Ün, aynı senaryoyu farklı oyuncularla 1971’de bir kez daha perdeye getirdi. İstanbul Film Festivali ve Groupama işbirliğiyle Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi tarafından 2011’de restore edilen Üç Arkadaş, aradan geçen yıllara rağmen etkisini hâlâ koruyor. Filmin başrollerini Muhterem Nur, Fikret Hakan, Salih Tozan, Semih Sezerli paylaşıyor.


Kosmos / Cosmos / Andrzej Zulawski

Andrzej Wajda’nın asistanlığıyla sinemaya başlayan Polonyalı usta Andrzej Zulawski’den, 15 yıllık uzun bir aradan sonra müthiş bir geri dönüş filmi Cosmos / Kosmos festivalde. Ünlü yazar Witold Gombrowicz’in aynı adlı romanının uyarlaması olan film izleyenleri yazarla aynı ismi taşıyan genç bir erkeğin rehberliğinde paranoya, delilik ve şiddet dolu zamansız bir dünyaya sokuyor. Hitchcock’tan esinlendiği bu “çılgın” film Zulawski’ye Locarno Film Festivali’nde En İyi Yönetmen Ödülü’nü getirdi.
Yüklə 283,28 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin