F. Timur’un 7 yıllık seferi
(1399-1404)
Timur, Semerkant’da çok kalmamış 11 Eylül 1399’da buradan ayrılarak, yedi yıl süren Ön-Asya seferine çıkmış olup, Timur tarihlerinde “Gürcü ve Ermeni Seferi” diye de anılan bu seferi, Şaraf al-Din Yezdi “Yedi Yıllık Sefer” olarak adlandırmıştır.
Timur, bu hadiseler sırasında Semerkant’dan hareket ederek Hindistan Seferini yapmış ve bunu tam bir başarı ile sonuçlandırarak payitahtına dönmüştü. 1398-1399’da Hindistan üzerine yürümeye karar veren Timur 1398 yılı Mart ayında hareket ederek yolu üzerindeki Kabil yöresinde oturan putperestlere darbeler vurup, fetihlerde bulunduktan sonra Sind ırmağını geçerek Pencap, Sind bölgelerinin merkezi Dehli olmak üzere buraların hakimi Tuğluk hanedanından II. Mahmud’u Delhi yakınlarında yenerek şehri ele geçirip, yağmaladı ve tahrip etti. Bu yöredeki Budist ve Brahmanların yaşadığı bazı yerler de yağmalandıktan sonra Timur Kabil’i de tahrip ederek zengin ganimetler ve savaş filleri elde ederek 29 Nisan 1399 da Semarkand’a geri dönmüştü.45
Kısa bir zaman dinlendikten sonra 802 (1399-1400) yılında Azerbaycan’a gelince bunu duyan Kara Yusuf, Van Gölü çevresindeki atalarından kalma yurdunu tahliye ederek Musul’a çekilir. Timur’un yeniden Batı-İran’da görünmesi, Bağdat hükümdarı Calâyır Sultan Ahmet’i telaş ve kaygı içinde bırakmıştı.46
Kendisini emniyet içinde göremeyen Celâyır hükümdarı gizlice Bağdat’tan ayrılarak Musul’da bulunan Kara Yusuf’un yanına gelmiştir. Bu iki zatın Osmanlı Hükümdarı Yıldırım Bayazıd’a gitmeye karar vermeleri ve onunla bu anlamda ilişki kurmaları, Yıldırım Bayazıd-Timur bozuşmasının da başlıca sebebidir.
Oğlu Miran Şah Mirza, eski İlhanlı Devleti’nin batı kısmını teşkil eden Azerbaycan ve Irak bölgelerinde vali idi. Bir av esnasında attan düşerek sarsıntı geçirmiş ve aklını kaybetmişti. Timur, Azerbaycan üzerine gelmekte iken, Miran Şah babasını yolda hediyelerle karşılamış ise de ilgi görmemişti. Timur kışı Mugan sahrasındaki Koturkent’te geçirmişti47 ve 1400 ilkbaharında burada yapılan kurultayda, ilk olarak Gürcistan’ın ilhakına karar verilmişti. Bu arada Yıldırım Beyazıd’ın taarruzuna maruz bulunan Emir Taharten’in beyliğini de bu tehlikeden korumak için Yıldırım Beyazıd’a karşı bir sefer açılması bile düşünülmüştü. Timur’un ilk işi Gürcistan’ı istila etmek oldu. Daha sonra Ardahan ve Kars üzerinden Bingöl’e geldi. Bu sırada Ahmed Calayır ve Kara Yusuf Bağdad’a gelerek şehri ele geçirmişlerdi. Fakat Timur’un Sıvas üzerine yürüyeceği haberi üzerine telaşa kapılan bu ikili Timur’un Sivas’tan Suriye üzerine gelecek olursa iltica yollarının kapanacağı endişesine kapıldılar. Halep ve Hama naipleri birleşerek ikisinin de Suriye’ye girmesine engel olmak istediler. Ahmed Calayir ve Kara Yusuf bu ikilinin kuvvetlerini mağlup ettiler. Ama Memlûk devletine sığınma ümitleri de kayboldu. Böyle olunca Yıldırım Beyazıd’a sığınmaya karar verdiler. Ancak Kara Yusuf ile Ahmed Calayır’ın arası açılınca Kara Yusuf memleketine dönmeye karar verdi. Ahmed Celâyir ise yoluna devam ederek Yıldırım Beyazıd’a iltica etti. Gerek bu hadise ve gerekse Yıldırım Beyazıd’ın Erzincan emiri Taharten’i yerinden uzaklaştırarak Erzincan’ı ele geçirmiş olması, Osmanlılar ile Timurluların arasının iyice açılmasına sebep olmuş ve yukarıda gördüğümüz gibi Taharten de Timur’a sığınmıştı.
1399-1400 kışını Karabağ’da geçiren Timur 1400 yılı baharında Gürcülerin mecusilerden bir taifenin Panaskerd’te (Olur) olduğunu duyunca birkaç gece yürüyüşü ile (Penek, Panaskert, Ardanuç, Oltu bölgelerinden giderek) beş günde onların yedi kalesini zapt etti. Oradan (Olu üzerinden Pasin’e) muzaffer dönerek48 Aras nehri üzerinde kurulu Çoban Köprüsü üzerinden geçip49 Avnik’te ağırlıklarının bulunduğu yere erişti. Burada bir süre zevk ve sefa ile vakit geçirerek etraftaki meliklerin arz ubudiyetlerini kabul etti. Avnik’ten ayrılıp Pasinlere hareketle Erzurum’a giren Timur, askerlerinin atlarını çalan Abulistan (Elbistan) vilayetine yöneldi. Oradan da Kahta ve civarındaki kaleleri aldırıp Malatya’ya oradan Hısn-ı Mansur’dan ilerleyerek Behisni (Besni) Kalesi’ne yürüdü. Buradan da Antep taraflarına doğru yola revan olarak Halep’e geçti. Burayı üç gün yağmaladıktan sonra Hama, Humus ve Baalbek’i ve sonra Şam’ı alarak tahrip etmiş ve halkını katliama tabi tutmuştur. Mart 1401’de Suriye’den ayrılan Timur, Halep’e ve oradan tekrar Urfa’ya döndü. Urfa’dan da göç ile Mardin şehrine geldi. Buradan Musul ve Bağdad’ı ele geçirip, Tebriz üzerinden Karabağ’a gelip 1401/1402 kışını burada geçirdi. Kendisi Suriye seferi ile meşgulken Yıldırım Beyazıd Sıvas ve Erzincan’ı alıp Erzurum’a kadar ilerleyip geri dönmüştü. Buraya gelen Yıldırım’ın elçisine Kara Yusuf’un öldürülmesini veya Osmanlı sınırlarından öldürülmesini veya kendisine teslim edilmesini istedi.1402 baharında da bu olmayacak işi bahane ederek Yıldırım’ın üzerine yürüdü. Yolda Kars-Erzurum yay
laklarından geçti. Bu sırada Tortum Kalesi’ni 5 günde zapt ederek oradan Erzurum sonra Erzincan’a giderek oraya nazil oldu. Metanet ve hesanetiyle meşhur Kemah kalesini zapt edip buraya geldi. Burayı Erzincan valisi Taharten’e verip Rûm diyarına müteveccihen hareketle o memleketleri ele geçirmeyi kararlaştırdı. Bundan sonra Sıvas sahrasında geçit resmi yapılmasını emretti.50 “Ora alınırsa Mısır, Suriye ve Rûm ülkelerinin tamamı alınır”51 dediği Sivas’tan hareketle beş merhalede Kayseri’ye geldi. Yıldırım Beyazıd, Timur’un Tokat yolundan Ankara üzerine geldiğini haber alınca Tokat’a geldi. Fakat Timur, Kayseri’den yola çıkıp Kızılırmak kıyısını takip ederek Kırşehir havalisine geldi. Sonra Ankara kalesini kuşattı. Timur’un Ankara kalesini kuşatmakta olduğunu öğrenen Yıldırım Beyazıd hızla Ankara üzerine hareket etti. Beyazıd’ın gelmekte olduğunu işiten Timur, kuşatmayı terk ederek Çubuk ovasına ordusunu mevzilendirdi. Nihayet 28 Temmuz 1402 günü iki ordu Çubuk ovasında karşılaştı ve yapılan savaşta Yıldırım Beyazıd yenilerek esir edildi.52 Osmanlı ordusu dağıldı. Yıldırım’a saygı gösteren Timur zaferden sonra Anadolu’da bir yıl kadar kalmıştır.
Timur bu galibiyet sonrası Ankara’dan hareketle 6 merhalede Sivrihisar’a geçti. Buradan da üç günde Gazi Seyyid’e gidip Karahisar’dan geçerek Kütahya’ya indi.53 Yazı burada geçiren54 Timur’un namına, kendisi veya Yakup Bey tarafından sikke bastırılmıştır.55 Kütahya’da iken etrafı yağma ve zapt ettiren Timur bu olaylar esnasında Emirzâde Muhammed’e Bursa’yı idare etme emrini verdi.
Bu arada Akşehir, Konya ve Aydın’ı da zapt ettirerek 1402 kışını Aydın’da geçirip56 oradan Kütahya, Domanıç taraflarına teveccüh etti.57 Burada iken Bursa’nın ganimetleri kendisine getirildi. Domaniç’ten Traşlığ ve oradan Saranyus’a oradan da Tığırtaş’a ve sonra da Balat’a vasıl oldu. Burada bir müddet konaklayarak Yıldırım Beyazıd’ın oğlu Süleyman’ın elçisini kabul eden Timur, daha sonra Ayasluğ’a (Selçuk) sonra Donguzluğ’a (Denizli) geldi. Burası Timur’un çok hoşuna gitti. Oradan da hareketle üç yerde konak vererek Güzelcehisar’a geldi. Burada birkaç gün konakladı. Buradan tekrar Ayasluğ’a (Selçuk) ve Tire şehrine geldi. Birkaç gün de burada kaldı. Bu sırada İzmir kalesinden bahsedilip buranın Efrenc’in ileri gelenlerinin merkezi bulunduğu söylenince Timur onları İslâm’a davet etti. Fakat onlar red cevabı verdiler. Üstelik İzmir kalesinin sahibi komşu şehir ve adalardan kuvvet toplayıp karşı koymak istedi.58
Bu fasılada Timur, kışlaktan kalkıp Hamid-iline (İsparta) müteveccih olup ağırlığını şehre göndermiş idi. Sebebi ise İzmir kalesini kış mevsiminde Frenklerin elinden almak gayesiydi.59 Bu yüzden Emir Timur bütün askerlerini harekete geçirip hiç durmadan kaleyi ele geçirmelerini emretti. 15 günlük kuşatmadan sonra galip gelen yine Timur oldu. Timur bu fetihten sonra Foça kalesinin de alınmasını emretti. Emirzade Muhammet Sultan emri yerine getirdi. Böylece bu tarihe kadar alınamamış İzmir ve Foça, zapt edilmiştir. Bu sırada Sakız şehri hâkimi Sete de Timur’a tabiliğini bildirdi. Bundan sonra Timur Ayasluğ’dan (Selçuk) hareketle on yerde konak vererek Sultanhisar’a vasıl oldu. Buradan Uluborlığ (Uluborlu) kalesine doğru yola revan oldu. Buranın kalesini yerle bir edip Eğridür (Eğridir) ve Nis Kalesine (Nis: Eğridir Gölü’nde bir ada. Bugün de Nis veya Yeşilada diye anılır) yürüdü. Böylece bir günde üç kale zapt edildi.60
Bundan sonra Timur Milas yolu ile Akşehir’e gitti. Burada Karamanoğlu Mehmed tabiliğini arz etti. Bu sırada Yıldırım Beyazıd’ın öldüğü haberi ulaştı.61 (7 Mart 1403). Birkaç gün sonra da Timur, Avnik Muhasarasında yararlılığı görülmüş olan Emir-Zâde Muhammet Sultan Karahisar’da vefat etti.62
Bundan sonra Akşehir’den Konya’ya geçip bir süre kalan Timur Amasya’ya yakın Kayseri tarafına doğru gitti.
Kışı Anadolu’da geçiren Timur oğlunun ölümüyle çok sarsıldı. Buradan ayrılırken Tatarları da birlikte götürdü. Timur 1403 baharında doğuya dönüşünde Sultaniye’de bulunan Büyük Hanımı Saray Melik Hanım, merhum şehzadenin annesi Hanzâde, diğer akalar ve hatunlar ile diğer yakınların Avnik sınırına hareket etmelerini istemişti. Mâteme bürünen kadınlar, Sultaniyeden hareket ile Avnik’e muvasalat etmişlerdir. Bu sırada Timur da geri dönmüş Avnik Kalesi’ne gelmişti.63 Ailesiyle orada buluşarak Emirzâde Muhammed Sultan için hayır ve hasenatta bulundu. Ölen oğlu için mâtem merasimi yaptırdı. Taklit olarak yapılmış tabut önünde dini bir merasim yaptırmakla beraber, burada bir müddet eğleşerek, fukaraya çok sadaka vermiştir. Nizam üd-Din Şami, Timur’a çok elem veren bu havayı, şu şekilde anlatmaktadır.
“Merhum Emirzâde Muhammed Sultan’ın mâtemini yenilediler. Yer, mavi elbiselerin çokluğundan göğe benzedi. Gök, yer gibi başına topraklar saçtı. Ay yüzlü kadınlar siyah giyeceklerini giydiler. Zühre alınlı, güneş gibi parlak kadınların tutulmuş güneş gibi günleri kara oldu. Dağlar, sahralar mâtem edenlerin feryât ve figanı
ile doldu. Gözlerden akan yaşları ile o yerlerin dağlarında, tepelerinde kan dereleri vücuda geldi. Gerçekten de böyle bir şehzâdenin sonsuz ayrılığından gözlerde yaş yerine kan akması şaşılacak bir şey değildir. Herkes yürekleri yanarak “eğer benim gözlerim, yüreğimin yandığı nispette ağlasa idi, göklerde kuşlar, denizde balıklar benim hâlime ağlardı,” beytinin anlamını gönüle ve hatıra getirdi.
Emîr Hazretleri, Şehzâde merhumun ruhu için müstehak olanlara türlü türlü sadaka verilmesini, hatimler indirilmesini emretti. Sofralar kuruldu. Fakirlere yemek dağıtıldı. Kalb-i Hümâyunlarına rahatlık vermek için âlimler ve sâlihleri topladılar. Onlara birtakım meseleler sorarak, gam ve kederlerini uzaklaştırdılar. Hepsine izaz ve ikrâm, kendilerine hilât ihsan ettikten sona evlerine dönüp gitmelerine izin verdiler.64
Timur, Anadolu’dan, dolayısı ile Erzurum arazisinden ayrılarak kona-göçe Semerkant’a doğru gitmiştir. Doğu Anadolu’daki kale ve kasabaları, Karakoyunlu baskısına karşı korumak için güvenilir kimseleri tâyin ederek Erzurum, Avnik Kars, Ani, Sürmeli, Zivin ve Micingert, bir müddet daha onun nüfuzunda kalacaktır. Ve bugün hala Micingert ve Bardız kalelerinde Timur’un tamgası olan iç içe üç halkadan oluşan izler hala durmaktadır. 65
Buradan Gürcistan’a gitmeye karar veren Timur Kars arazisine girerek şehzâdeleri ve emirlerine hitaben bir konuşma yaptı.
Timur 25 Temmuz 1403’te Gürcistan’a girerek Gürcülerin Kürtin ve Birtvis isimli kalelerini zaptetmiş ve bütün Ermenistan ile Gürcistan’ı tahrip edip,1403 kışını bu bölgede geçirdikten sonra Mart 1404’te Karabağ’a gelmiştir.66 Timur 1403-1404 kışını da son olarak Karabağ’da geçirdi. Aynı sene yazında kuzey İran yoluyla Semerkant’a dönen Timur yine dinlenmeden aynı yıl Kasım ayı sonlarında Semerkant’dan Aksulat’a doğru hareket ederek Moğollar üzerine yürümek için şehzâdelerden Halil Sultan, Ömer Şeyh oğlu Ahmed ile bazı beyleri sağ kol olarak Taşkent, Şahruhiye; torunu Mirza Sultan Hüseyin’i sol kol askerleri ile Sayram taraflarına gönderdi. Sonra kendisi de Otrar’a doğru hareket etti. Sir Derya’yı buzlar üzerinden geçerek 1405 Ocak ayında Otrar’a vardı. Çin’i İslamlaştırmak amacıyla fetih hareketlerine başlayacağını bildirdiği ve bu maksatla Otrar’da muazzam bir ordu topladığı sıralarda67 buna fırsat bulamadı. Şubat ayında aniden hastalandı. Rahatsızlığı artınca hanımları ve Emir Şeyh Nuredddin ile Emir Şah Melik’in yanında Cihangir oğlu Pir Muhammed’i kendisine veliaht tayin etti. Sonra 18 Şubat 1405’te 69 yaşında iken vefat etti.68
35 yıl hükümdarlık eden Timur, Altın Orda hanlığına vurduğu darbe ile müstakbel Rus devletinin gelişmesine kolaylık sağlamıştır. Beyazıd’ı mağlubiyeti İstanbul’un alınmasını geciktirmiştir. Delhi Sultanlığı’na vurduğu darbe ile de Hind Müslümanlığının gelişmesini kısa bir müddet de olsa geciktirmiştir.
7 Eylül 1404’te Timur’la Dilkûşa bağında görüşen İspanya kralı Don Henri’nin gönderdiği elçilik heyetinden Ruy Gonzeles de Clavijo’nun yazdığına göre Timur’un sağ ayağı aksak ve sağ elinin iki küçük parmağı da yok idi. Yine aynı kaynağa göre Timur, sade giyinişli, başında kalpak, azametli görünüşe sahip birisiydi. Ulemayı ve şairleri, sanatı ve sanatçıları sever, tarihçilere ve müneccimlere ve seyyidlere hürmet ederdi. Ciddi olmayan şeylerden hoşlanmazdı.
Kurduğu devlet ölümünden kısa bir süre sonra sarsılmış ve dağılmaya yüz tutmuştur. Ölümünden yüz yıl sonrasına kadar Tamur tarafından zapt edilerek bir devlet halinde kurulmuş olan memleketlerde gerek müstakil gerekse bey veya genel vali sıfatıyle Timur’un ahvadına Timurlular denmiştir.
***
Timur rönesansı denebilecek edebiyat, güzel sanatlar ve bilime hız kazandıran faaliyetler onunla başlamış ve ölümünden sonra oğulları tarafından devam ettirilmiştir. Timur’un kendisi bahçe düzenlemelerine çok önem vermişti. Yaptığı seferlerde elde etmiş olduğu bol ganimetler ile hükümet merkezi olan Semerkant’ı ve kendisinin çıktığı Keş şehrini imar etmiştir.
Semerkant’a şehircilik adına yaptığı faaliyetler bilinmektedir. Burada yaptığı saraylardan iz kalmamıştır. Eşi Bibi Hanım veya Bibi Hatun cami yapımını başlatmış ama bitirmeye ömrü yetmemişti. En büyük tutkusu “o güne dek yapılmamış en büyük ve görkemli cami” yapmaktı. Semerkant’daki Gurimir türbesi onun saltanatı sırasında yapılan üçlemenin en güzelidir.69 Ayrıca Şah-ı Zindeh, en yalın haliyle bile mükemmel bir güzelliktedir. Timur’un, “Türkistan’da Zeraf-Şan havzasında, keza Sir Derya ve Çu havzalarında büyük sulama işleri yaptığı gibi, batıda Azerbaycan’daki Mugan’da iki büyük kanal inşa edip bunların boyunca şehir, kasaba ve köyler kurdurduğunu70 biliyoruz. Alırken yıktığı kaleleri aldıktan sonra tamir ve tevsi eden Timur’un bugün hala Micingert ve Bardız Kalelerinde tamgası olan iç içe üç halkadan oluşan izler hala durmaktadır. 7
1 Mustafa Kafalı, ”Timur” İslâm Ansiklopedisi, c. 12/I, s. 336.
2 “Düşmanları karşısında zor duruma düşmüş Sistan hakimi Melik Fahreddin “beni kuvvetli bir düşman rahatsız etmektedir. Eğer o sizin yardımınız ve kahramanlığınız sâyesinde uzaklaştırılırsa, size pek çok mal ve mücevherat verir, ömrüm oldukça bu yardımınıza karşı minnettar kalırım”diyerek Timur’u yardıma çağırması üzerine Timur ve arkadaşı Emir Hüseyin 1000 kişilik bir kuvvetle bu yardım teklifine evet diyerek Sistan hakiminin düşmanını uzaklaştırdılar. Fakat Sistan hakimi Fahreddin’in vaadlerini yerine getirmemesi üzerine buradan ayrıldılar. Ancak yolda önleri kesilmiş, yapılan çarpışmada Timur’un sağ eline ok isabet ederek yaralanmıştı. Herhalde ayağının sakatlanması da bu çarpışmada olmuştu. Timur ile karınca hakkındaki meşhur hikaye de onun bu müşkül zamanlarına aittir. Bu hikaye şudur: Timur yaralı olarak bir gün, duvara dayanmış üzüntü içinde oturuyordu. Eli ve ayağı tutmaz olduğundan, bundan böyle en iyisi mi her şeyden elimi-eteğimi çekip, köşeye çekileyim diye düşünüyordu. O sırada zayıf bir karınca duvara tırmanmaya başladı. Fakat biraz sonra düştü. Karınca birkaç defa düştükten sonra, nihayet duvara tırmanmaya başladı. Timur, karıncanın durumunu kendi durumuna benzeterek, yeniden faaliyete geçmek ve büyük devlet kurmak ümidi ile faaliyete geçti. ” (İsmail Aka, Timur Ve Devleti, Ankara 1991, s. 5-6).
3 Nizamüddin Şami, Zafername, Çvr. Necati Lugal, Ankara 1987, s. 9-10, 68; Mustafa Kafalı, ”Timur”, İslâm Ansiklopedisi, c 12/I, s. 339.
4 Nizamüddin Şami, Zafername, s. 70-71.
5 A. Zeki Velidı Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş, c. I, Üçüncü Baskı 1981 İstanbul, s. 64. ”Bilginlerden birine Timur’un ortaya çıkış tarihi soruldu. “Azap” cevabı alındı. O kelimenin sayı değeri yani ebced hesabı 773 eder. ”(Ahmed Cevdet Paşa, Peygamberler Ve Halifeler Tarihi, sadeleştiren Muhsin Bozkurt, c. II, İstanbul, ?, s. 1043) Bu tarih Timur’un başa geçiş tarihi 1370 yılına tekabül eder.
6 Tacü’s-Selmânı, Tarihnâme, çvr. İsmail Aka, Ankara 1988, s. 19.
7 İsmail Aka, Timur ve Devleti Ankara 1991, s. 7-8.
8 İsmail Aka, Timur ve Devleti, s. 9-10.
9 İsmail Aka, Timur ve Devleti, s. 11.
10 Aziz Erdeşirî Esterabâdî, Bezm-ü Rezm, çvr: Mürsel Öztürk Ankara 1990, s. 28.
11 Nizamüddin Şami, Zafername, s. 119-120.
12 Nizamüddin Şami, Zafername, s120, Şaraf al-Din Yezdi, Zafername, c. I, Tahran 1336, s., 399-400; M. F. Kırzıoğlu, Kars Tarihi, çc. I İstanbul, 1953s., 468, 469.
13 Nizamüddin Şami, Zafername, s. 120.
14 Nizamüddin Şami, Zafername, s. 122.
15 İsmail Aka, Timur ve Devleti, s. 13.
16 İsmail Aka, Timur ve Devleti, s. 14.
17 İsmail Aka, Timur ve Devleti, s. 14.
18 Nizamüddin Şami; Zafername, trc: Necati Lügal, s. 124; O. Turan, İstanbul. Fethinden Önce Yazılmış Tarihi Takvimler, 2. Baskı Ankara 1984, s. 81.
19 Ebû’l Hayri Rumî, Saltuknâme, c. I. çvr: S. H. Akalın, Ankara 1967, s. 157-158.
20 Metzoplu Toma, Timur Ve Haleflerinin Tarihi, cvr: Gürsoy Solmaz, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, s XI. s. 130-131, 1999 Erzurum.
21 Nizamüddin Şami, Zafername, s 124-125; Faruk Sümer, Karakoyunlular, c. I. 3. Baskı, Ankara 1992, s. 50-51.
22 İsmail Aka, Timur ve Devleti, s. 15.
23 Nizamüddin Şami, Zafername, s. 130-131, 139-140.
24 A. Yu. Yakubovskiy, Altınordu ve Çöküşü, çvr. Hasan Eren, İkinci Baskı, Ankara 1976, s. 227; İsmail Aka, Timur ve Devleti, s. 15.
25 Nizamüddin Şami, Zafername, s. 142-151; Mustafa Kafalı “Timur”, s. 12/ı, s. 342.
26 Nizamüddin Şami, Zafername, s192-200; A. Yu. Yakubovskiy, Altınordu ve Çöküşü, s. 253.
27 A. Yu. Yakubovskiy, Altınordu ve Çöküşü, s. 263.
28 Nizamüddin Şami, Zafername, s. 161-166; Şaraf al-Din Yezdi, Zafarname, nşr. Muhammed Abbas Tahran 1336, c. I, 433-438; Mustafa Kafalı “Timur”, s. 12/I, s. 342-343.
29 Aziz bin Aziz Erdeşirî Esterabâdî, Bezm-ü Rezm, s29.
30 Nizamüddin Şami, Zafername, s. 173-179; Şaraf al-Din Yezdi, Zafarname, I, 450-473; Aziz bin Erdeşir-î Esterâbâdî, Bezm ü Rezm, 414 de Timur’un önce Mardin sonra Resul’ayn’a gittiği yazılıdır.
31 İsmail Aka, Doğuştan Günümüze Kadar Büyük İslâm Tarihi, c 9, s. 199-200.
32 Şaraf al-Din Yezdi, Zafarname, I, 658.
33 Aziz bin Erdeşir-î Esterâbâdî, Bezm ü Rezm, s. 417.
34 Yakut el-Hamevî, Mucemü’l Büldân, Beyrut 1957. s. 283.
35 M. Fahrettin. Kırzıoğlu, Osmanlıların Kafkas Ellerini Fethi, Ankara 1976, s. 139.
36 Aziz bin Erdeşir-î Esterâbâdî, Bezm ü Rezm, s. 418.
37 Aziz bin Erdeşir-î Esterâbâdî, Bezm ü Rezm, s. 414.
38 Aziz Erdeşirî Esterabâdî, Bezm-ü Rezm, s. 417.
39 Aziz bin Erdeşir-î Esterâbâdî, Bezm ü Rezm, s. 424.
40 Nizamüddin Şami, Zafernâme, s. 187-190.
41 Toma Metsopski; “Timur ve Haleflerinin Tarihi”, s. 15.
42 A. Şerif Beygü, Erzurum Tarihi, Anıtları, Kitabeleri İstanbul 1936, s. 228-229.
43 Nizamüddin Şami, Zafernâme, s. 190.
44 Aziz bin Erdeşir-î Esterâbâdî, Bezm ü Rezm, s. 424; A. Yu. Yakubovskiy, Altınordu ve Çöküşü, s. 253.
45 N. Şami, Zafernâme, s. 250; Şaraf al-Din Yezdi, Zafername, II, s. 134-136.
46 Faruk Sümer, Karakoyunlular, s. 60.
47 “Timur zamanında Mugan kendisinin beğendiği kışlak olan Karabağ bölgesine bağlanmıştır. 804/1401 kışında Timur burada eski bir kanalı yeniden açtırmış ve ona kendi kabilesinin adı olan Barlas adını vermiştir. Kanal Kuşki Çangşi yanında, Aras’tan başlar ve 10 fersah uzaklıkta olan Sarca-pil (Bel)’e kadar gelir. Timur’un emirlerini vermek üzere, nehri geçmiş olmasından (kendisi Aras’ın kuzeyinde bulunuyordu), kanalın Aras’ın güney tarafından, Mugan bozkırında bulunduğu kabul edilebilir. Bu kanal her halde Yegin Gavur-arhı olmalıdır ki, bunun 50 km uzunluğunda izleri hala görülmektedir. ” Bu kanal Timur’un 806/1403 yılında Aras’ın kuzeyinde, Baylakan şehrine doğru açtırmış olduğu kanal olacaktır. V. Minorsky, “Mugan” İslâm Ansıklopedisi, c. 8, s. 447-448.
48 Nizamüddin Şami, Zafernâme, s. 190.
49 Aziz bin Erdeşir-î Esterâbâdî, Bezm ü Rezm, s. 425.
50 Nizamüddin Şami, Zafernâme, s. 276, 301-302.
51 Aziz bin Erdeşir-î Esterâbâdî, Bezm ü Rezm, s. 425.
52 Nizamüddin Şami, Zafernâme, s. 205-306.
53 Nizamüddin Şami, Zafernâme, s. 312.
54 Solak-Zâde; Solazade Tarihi, c. I hzl. Vahid Çabuk, Ankara 1989, s. 110; Hoca Sadettin Efendi, Tac’üt Tevarih, c. I hzl. İsmet Parmaksızoğlu Ankara 1992, s. 296.
55 İ. Hakkı Uzunçarşılı, Kütahya Şehri, İstanbul 1932, s. 44.
56 Solak-Zâde; Solazade Tarihi, c. I, s110; Hoca Sadettin Efendi, Tac’üt Tevarih, c. I, s. 297.
57 Nizamüddin Şami, Zafernâme, s. 314.
58 Nizamüddin Şami, Zafernâme, s. 318-319.
59 Solak-Zâde; Solazade Tarihi, c. I, s119.
60 Nizamüddin Şami, Zafernâme, s. 321.
61 Yıldırım Bayezid’ın ölüm haberi Timur’a, Akşehir’e bir konak mesafede iken ulaştı. ”Timur, öldüğünü duyunca üzüldü ve tarifsiz bir keder gösterdi. Gözlerinden akan yaşlar yanaklarına döküldü. Üzüntülerini, duyduğu acıyı belirterek, dinimizin direkleri olan Osmanlı padişahlarının, küffar arasında harcadıkları bunca çabaya karşı devletlerini yıkmak fikrinden vazgeçmiştim. Özellikle cennet mekân Sultan Yıldırım Beyazıd’ın aşağılık düşmanlara yılgınlık vermekte, küffarı tepe
lemekte, yok etmekte, yüce dinimizi yüceltme yolunda eylediği işleri, gösterdiği gayretleri, gördüğümden beri, ona yardım etmek, onu güçlendirmek, mutlu kılmak, gönlünü almak her Müslüman’a düşen bir görev olduğu kadar, bu soyu korumanın da dindarlığın esası olduğunu anlamıştım. Düşüncem, Rum ülkesini bütünüyle ele geçirdikten sonra, durağı yüce padişahı tekrar tahtına oturtmak, gereken saygıyı eksiksiz yerine getirmekti. İslâm serhaddının korunması, gaza ve cihat törelerinin yürütülmesi için, bu ulu Han’a yardım etmekle, kendim için iyi bir ad bırakmak, hayırla anılmak istiyordum. ” Üzüntüsünü bu sözlerle belirttikten sonra sultanın Akşehir’de Şeyh Mahmud-i Hayrani türbesine geçici olarak defnedilmesini buyurdu. Şehre girdiği zaman, Musa Çelebiyi hüzünlü gönlünü alacak güzel sözlerle. iltifatlarla teselli ederek, taziyette bulunmuştu. Bu arada parlak bir kılıç ile değerli bir hil’at vermiş, gönül alıcı bir kimse olduğunu göstermişti. ”62.
62 Nizamüddin Şami, Zafernâme, s. 322; Solakzâde, Solakzâde Tarihi, c. I, s. 119.
63 Nizamüddin Şami, Zafernâme, s. 329.
64 Nizamüddin Şami, Zafername, s. 330.
65 Gürsoy Solmaz, Orta Çağ’da Erzurum Kars Kaleleri, Atatürk Üniversitesi Yayınları, Erzurum 2000, s. 49.
66 Nizamüddin Şami, Zafernâme, s. 343.
67 Rene Grousset, Bozkır İmparatorluğu, çvr. Reşat Uzmen İstanbul 1993, s. 424.
68 Medzoplu Toma’ya göre”Timurlenk, kendi ülkesine giderek orada öldü. O, Meşheddeki makberinin üstünde kurt gibi uluyordu. Onu oradan çıkartıp od’un için ekoydular ve sudan geçirdiler. Lakin sonra da onun menfur sesi uzun zaman kesilmedi. Bu sebeple Timur öldü sanılarak diri diri gömülen hükümdarlardan bir iolarak da bilinir.
69 Jean-Paul Roux, Aksak Timur, çvr. Ali Rıza Yalt, İstanbul, 1994, 259-275.
70 Z. Velidi Togan, Umumî Türk Tarihine Giriş, s. 130; Wilhem Barthold; Uluğ Bey Ve Zamanı (Çev. İsmail Aka) Ankara, 1997, s. 37.
71 Gürsoy Solmaz, Ortaçağda Erzurum Kars Kaleleri, s. 49.
Türkistan Hanlıkları
Prof. Dr. Mehmet ALPARGU
Sakarya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye
I. Özbekler ve Özbek Hanlıkları
1.1. Terimler ve Özbeklerin Menşei
zbek hanlıklarının siyasî durumlarını ve teşkilatlarını incelemeden önce terminoloji üzerinde durmanın yararı bulunmaktadır. Özbek ulusunun bağımsız bir il olarak ortaya çıkışı İbrahim Ayba’nın torunu ve Tuğlu Şeyh’in (Devlet Şeyh) oğlu Ebu’l-Hayr Han (1413-1468) zamanında olmuştur. Sülalenin menşei Cöçi (Coçi) Han’ın oğlu Şiban Han’dan gelmektedir. Şibanlılar, Cöçi sülalesi üzerinde hüküm süren dört sülaleden birisidir. Bu sülalenin beşinci göbekten torunu olan Külüg Ming Timur, Batu’nun beşinci nesilden torunu Özbek Han’a sadakatle hizmet etmiş ve kendisine tâbi kabilelere de sadakatinin karşılığı olarak Özbek adını kazandırmıştı. Böylece, ileride Özbek Devleti olarak isimlendirilebilecek siyasî hareketlenmenin ilk belirtileri de burada başlamıştı.1
Dostları ilə paylaş: |