Anadolu Türk Beylikleri Sanatı



Yüklə 8,23 Mb.
səhifə74/179
tarix17.01.2019
ölçüsü8,23 Mb.
#100097
1   ...   70   71   72   73   74   75   76   77   ...   179

Şâdi-Beg (1400-1407): Edigü Bey’in yardımıyla 1400 yılında han oldu. Gıyaseddin isminde bir oğlu vardı. 1407 yılında Edigü Bey ile bozuştuğu için hanlığı kaybetti. Şâdi-Beg Han’dan sonra Timur-Kutluk Han’ın oğulları sıra ile Polat Han (1407-1410) ve Timur Han (1410-1412) Altın-Orda tahtına çıkmışlardı. Meşhur Küçük Muhammet Han bu Timur Han’ın oğludur.

1412 yılında Timur Han’ın vefatı üzerine Toktamış Han’ın oğulları siyaset sahnesine çıkacaklardır. Sıra ile Celalettin Han (1412-1413), Kerim-Berdi Han (1413-1414), Kebek Han (1414-1415), Kadir-Berdi Han (1415-1416) ve sonuncu oğlu Cebbar-Berdi Han (1416-1419) yılları arasında Altın-Orda tarihinde han olarak yerlerini alacaklardır. Ancak çok şedit bir mücadele içinde olduklarından dolayı hanlıkları kısa müddetler içinde kalmıştır. 1419 yılında Toktamış Han’ın oğlu Kadir-Berdi Han vefat edince beyleri, Toktamış sülalesinden kimseyi bulamadıkları için Toktamış’ın amca çocuklarından İçkili Hasan oğlu Uluğ Muhammed’i, Altın-Orda tahtına çıkardılar. Uluğ Muhammed Han daha sonraları Küçük Muhammed ile yaptığı hanlık mücadelesini 1436 yılında kaybedince Kazan’a giderek Kazan Hanlığı’nı kurmuştur. Kazan hanları onun neslinden gelmişlerdir.63

Kazan Hanlığı’ndan sonra Kırım’da da Kırım Hanlığı teşekkül etmişti. Bu hanlığın kurucusu da Uluğ Muhammet Han’ın amcazadesi Baş-Timur (Taş-Timur)’un torunu ve Gıyasettin’in oğlu Hacı Giray olmuştur. Kırım hanları onun neslindendirler.64 Görüldüğü üzere Cuci Han’ın oğlu Tokay-Timur neslinden gelenler muhtelif şubeler halinde hüküm sürmüşlerdir. Tokay-Timur neslinden zuhur eden bu sülaleler dört isimde düğümlenmiştir.

1- Urus Han ve Evladı: Urus Han’dan sonra oğlu Kayırçak’ın oğlu Barak Han, 1424-1427 yılları arasında Altın-Orda Hanı olmuştur. Neslinden gelenler Kazak Hanlığı’nı kurmuştur.

2- Toktamış Han ve Evladı: Toktamış Han’dan sonra oğulları Celaleddin Han (1412-1413), Kerim-Berdi (1413-1414), Kebek Han (1414-1415), Kadir-Berdi Han (1415-1416), Cebbar Berdi Han (1416-1419) ve Cebbar Berdi’nin oğlu Seyyid Ahmed Han (1436-1465) hanlık yapmışlardır. Ancak ayrı bir sülale kuramamışlardır.

3- Kutluk-Timur Evladı: Kutluk-Timur’un oğlu Kutlu Beg neslinden Şâdi-Beg ve Gıyasettin Han Altın-Orda Han’ı olmuşlarsa da sülale devam etmemiştir. Buna mukabil Kutluk-Timur’un diğer oğlu Timur-Kutluk Han kolu devam etmiştir. Onun oğlu Timur Han ve torunu Küçük Muhammet Han (1424-1425, ikinci defa 1427-1440) Altın-Orda Hanı olmuşlardır. Küçük Muhammet Han’ın oğlu Mahmut Han neslinden Hacı-Tarhan (As-Tarhan) hanları neşet etmiştir. 1600 yılında Buhara Özbek hanlarının sona ermesi üzerine onların yerine geçen Caniyân Sülalesi bu sülalenin bir koludur. Büyük oğlu Ahmet Han 1465-1481 yılları arasında hanlık yapmış ve Şiban Han neslinden Tura Şibanilerinden İbak Han 1481’de Mangıt mirzalarından Musa Beğ ile birleşerek Ahmet Han’ı baskınla katletmiştir. İbak Han’ın Ahmet Han’ı bertaraf etmesinden sonra mücadele devam etmiş, hatta kendisi kısa bir zaman sonra vefat edince oğlu Murtaza Han, İbak Han’ın iddiasını devam ettirmiş, buna mukabil ise yine Küçük Muhammet han neslinden Şeyh Ahmet Han’ın Saray şehrinde hanlık makamına geldiğini görmekteyiz. Ancak Şeyh Ahmet Han’ın kendisinden önceki Hanlar gibi Altın-Orda Hanlığı’nın gücünü temsil ettiğini söylemek mümkün değildir. Zira yalnız Saray şehri çevresinde varlığını sürdürmeye devam edebilmiştir. Kırım hanlarından Mengli Giray 1502 yılında Saray şehrini ele geçirip tahrip ettiği zaman Şeyh Ahmet Han Saray tahtında bulunmakta idi. 1481 yılından sonra Saray tahtının zaten bir gücü kalmamıştı. Bu bakıma Kırım Hanı’nın Taht-Algan unvanı büyük bir muvaffakiyet ifadesi değildir.

4- Çigay veya Canay Evladı: İçkili Hasan’ın oğlu Uluğ Muhammet Han, 1436 yılında Altın-Orda tahtını kaybedince Kazan şehrine giderek burada Kazan Hanlığı’nı kurmuştur. Çigay’ın diğer oğlu Baş-Timur (Taş-Timur) oğullarından Gıyasettin oğlu Hacı Giray Han (1440-1466) Kırım Hanlığı Sülalesi’ni kurmuştur.

Şiban Han Sülalesi: Şiban Han, Cuci Han’ın beşinci oğlu idi. Babaları Cuci Han’ın ölümü üzerine Sayın Han ve Orda-İçen Han, dedeleri Cengiz Han’ın huzuruna gittikleri zaman, Şiban Han da beraber gitmişti. Cengiz Han, Sayın Han’a “Altın Busagalı Ak-Orda”yı, Orda-İçen Han’a “Gümüş Busagalı Gök-Orda”yı kurdururken Şiban Han içinde “Pulat Busagalı Boz-Orda”yı kurdurmuştu.65 Deşt-i Kıpçak’a döndükten sonra bu ülkenin fethinin tamamlanışında Şiban Han’ın büyük gayretleri görüldüğü için Sayın Han, O’na “bu seferde işimizi gören bitiren sen oldun” deyip on bin çadırlık tebaa ile birlikte Kuşçu, Karluk, Beyrek ve Nayman kabilelerini vermiş ve benim ve ağabeyim Orda-İçen arasındaki bütün ülkeler senindir. Yazın Irgız, Savuk, Or ve İlek ırmaklarından Ural dağlarına kadar Yayık ırmağının şarkında yayla, kışın Kara-Kum, Ara-Kum sahası ile Sır-Derya, Sarı-Su ve Çu ırmağı ayağında (döküldüğü yer) kışla, diyerek bu ülkeleri ona vermişti.66 Şiban Han’ın 1- Baynal, 2- Bahadır, 3- Ka



dak, 4- Balaka, 5- Çerik, 6- Mergen, 7- Kurtoga, 8- Ayaçı, 9- Sayılgan, 10- Bayancar, 11- Macar ve 12- Konçi adında on iki oğlu vardı.67 Şiban Han’ın ölümü üzerine ikinci oğlu Bahadır geçmişti. Bahadır’ın iki oğlu vardı. Büyüğünün adı Cuci-Buka, küçüğünün ise Kutluk-Buka idi. Cuci-Buka babasının yerine geçmişti.68

Cuci-Buka’nın dört oğlu vardı. 1-Badakul, 2-Bek-Timur, 3-Yangıçar, (Ebulgazi’de Nikçar), 4-Yisun-Buka idi.69 Cuci-Buka ölünce yerine büyük oğlu Badakul geçmişti. Ming-Timur adlı bir tek oğlu vardı. Çok zeki ve akıllı olduğu için kendisine “Külük” lakabı verilmişti. Babasından sonra Külük Ming-Timur başa geçti.70 Külük Ming-Timur Han’ın 1-İlig (İlgek), 2-Fulat (Pulat veya Pusat), 3-Canta, 4-Sevinç Bay (Sevinç-Timur), 5-Bek-Kondu, 6-Tunga adında altı oğlu vardı.71 Külüg Ming-Timur ölünce yerine Fulat geçti. Fulat’ın 1-Arab-Oğlan (Arab-Şah) ve 2-İbrahim (Ayba) adında iki oğlu vardı.72 Fulat, Sayın Han Sülalesi’nin son bulduğu günlerde han idi. Fulat Han’dan sonra Şiban Ulusu’nun başına Ming-Timur (Melik-Timur) oğlu İlik (İlgek) oğlu Kan-Bay geçmişti. Devresi Urus Han zamanına isabet eder. Toktamış Han, Kıyat Mamay üzerine yürümek için Kan-Bay’dan yardım istemiş, fakat Kan-Bay yardım etmemiş idi.73 Toktamış Han’a Kan-Bay’ın amcazadesi Fulat’ın oğlu Arab-Oğlan yardımda bulunmuştu.74 Toktamış Han, 1381 yılında Kıyat Mamay’ı bertaraf ettikten sonra, Arab-Oğlan’ı Kan-Bay’ın yerine geçirerek, Şiban Han’dan miras kalan illeri ve Şiban yurdunu Arab-Oğlan’a vermişti.75 Arab-Oğlan kardeşi İbrahim (Ayba) ile iyi geçinerek Şiban Ulusu’na beraberce hükmetmişti.76 Daha sonra Şibanilerin başına Kan-Bay’ın oğlu Mahmudek Hoca geçmişti. Mahmudek Hoca, kendi zamanında Tura ülkesinde oturan Kongırat ve Secut tümenlerini mağlup ederek Tura vilayetinde tam bir hakimiyet kurmuştu.77 İbrahim (Ayba)’in torunu ve Tuğlu-Şeyh (Devlet Şeyh)’in oğlu Ebulhayr, bu Mahmudek Hoca ile çarpışmış, onu mağlup ederek öldürmüştü. Ayrıca dul kalan hanımı Mangıt Mirzalarından birinin kızı olan Canak Begüm’ü de kendisine almıştı.78 Ebulhayr Han H. 813/1413 yılında doğmuş H. 874/1469 yılında vefat etmişti. Üç hanımı ve on bir oğlu vardı. Burgut kabilesinden Ağanak Bige’den, Şah Budak ve Hoca Muhammed (Hocuğum), Kongırat ilinden olan ikinci hanımından Haydar Han, Seyid Baba Han, Sancar Sultan, Şeyh İbrahim, Uluğ-Bek’in kızı olan üçüncü hanımı Rabia Hatun’dan da Küçküncü Han, Sevinç Hoca Han ve Ak-Burun Sultan dünyaya gelmişti.79 Ebulhayr Han, üç defa Taht Vilayeti’ni (Saray şehri) ele geçirmiş ve Orday-ı Bazar’da namına hutbe okutmuştu. Timurilerden Maveraünnehir ülkesinin birçok kısımlarını almıştı.80 Ebulhayr Han vefat ettikten sonra Şibanilerin başına Arab-Oğlan neslinden Yadigar Han geçmişse de Ebulhayr Han gibi kuvvetli hükümdar olmadığı anlaşılıyor.81 Ebulhayr’ın torunu ve Şah Budak’ın oğlu Şeybak Han (1500-1510) en meşhur Özbek hükümdarlarındandır. Onun zamanında Timurîlerin elinde olan Maveraünnehir, Semerkand, Buhara ve hatta Horasan’ın bir kısmı Özbekler tarafından zabtolunmuştu. Bu sırada zuhur eden Şah İsmail 1510 yılında Şeybak Han’ı mağlup ederek katlettirmiş ve Harezm ülkesine kadar darugalarını göndermişti. Yalnız 1514/1515 yılında Yadigar Han evladından Yılbars Han (1515-1526) Harzem’i zaptederek Şah İsmail’in darugalarını kovmuştu. Artık bu tarihle birlikte kat’i olarak Şiban evladının üç ayrı koldan sülale ve üç ayrı hanlık teşkil ettiklerini görüyoruz:

1- Ebulhayr Han Sülalesi (Maveraünnehr Şibanileri); Semerkand, Buhara, Taşkent ve bütün Maveraünnehr sahasına hükmettiler.82

2- Yadigar Han Sülalesi (Harezm Şibanileri); Harezm, Mangışlak ve Esterabad’a kadar Hazar ötesi Türkmen-İli sahasında hüküm sürdüler.83

3- Bek-Kondu Sülalesi (Tura Şibanileri): Bu sülale esas Şiban yurdunda kalan Melik-Timur (Külük Ming-Timur) oğlu Bek-Kondu evladının teşkil ettiği sülaledir.84

Devletlerin hayatında kuruluş, yükseliş, duraklama, gerileme ve çöküş bir nevi kader çizgisidir. Bu ölçülerde bakıldığı zaman devletin kuruluşu Batu Han (1227-1256) Hanlığı’nın ilk yarısı devlet kuruluşu ile geçmişti. 1229 yılında başlayıp 1241 yılına kadar devam eden Kıpçak seferinin neticesinde İtil boyu Kuzey Kafkasya, Bulgar Hanlığı, Kırım, Slav Prenslikleri ve batıda Balkan Dağları, Tuna boylarına kadar hanlığın bünyesinde birleştirilmiş oluyordu. Böylece Ak-Orda yani Altın-Orda Hanlığı’nın hakim kanadının teşekkülü tamamlanmış oluyordu. Daha sonra ülkenin ticarî, iktisadî ve sosyal hayatını tanzim etmek meseleleri kalıyordu ki, Batu Han’ın bunları yapabilmek için siyasî hudutlara erişmesi gerekmekteydi.

Ancak ondan sonra bu hususlarla ilgilenmiş ve başkent olarak İtil boyunda Saray şehrini kurmuştu. Ogeday Kağan’ın ölümünden sonra bütün Dört UIus içinde en kudretli şahsiyet olarak Batu’yu görmekteyiz. Batu’nun istekleri dahi Dört Ulus’ta mutlaka yerine getirilmesi emir olarak telakki edilmekteydi. Anadolu Selçuklu Sultanlığı’na Moğol ordularının girdiği 1243 Kösedağ Muharebesi’nde Batu’nun askerleri de olduğu için Batu’nun Azerbaycan ve Doğu Anadolu’da da vergi tahsildarları vardı.1256 yılında onun ölümünden sonra hayatta iken kudreti karşısında karşı çıkamayanlar Batu Han’ın tahsildarlarını bu bölgelerden kovacaklardır. Esasında Azerbaycan ve Doğu Anadolu diğer bir kardeş ulus olan İlhanlı Ulusu’na bağlı bulunmaktaydı. Daha sonraki yıllarda İlhanlı Ulusu ile Altın-Orda Hanlığı, İlhanlı Devleti bitene kadar harbedeceklerdir. Dolayısıyla hanlığın kuruluşu hatta yükselişe başladığı dönem Batu’nun hanlığı döneminde olmuştur. Batu Han’ın 1256’da ölümünden sonra 1256 yılı içinde iki oğlu Sarı



tak Han ve Ulakçı Han ay hesabı ile birbiri ardınca ölüverince yükselişe yeni başlayan hanlığın sıkıntılı bir döneme düşeceğini göstermekteydi. Ancak Sayın Han neslinden hanzâdelerin yetişkin yaşa gelinceye kadar Batu Han’ın kardeşi Berke Han’ın (1257-1266) kurultay kararı ile hanlık makamına getirildiğini biliyoruz. Berke Han on yıla yaklaşan hanlığı sırasında devlet dizginlerini dirayetle yönetmiş, İlhanlılar ile tahsildarların gönderilişi dolayısıyla başlayan harbi dirayetle yönetmiş, siyaset olarak da Mısır Türk Memluk Sultanlığı ile dostluk kurarak dış dünyaya karşı yalnızlıktan kurtulmuştu. Berke Han’ın Altın-Orda hanları içinde İslamiyet’i kabul eden ilk han oluşu da önemlidir. Berke Han ağabeyinin Slav Prenslikleri üzerine koyduğu vergileri yeniden tanzim etmiş ve ağabeyinin yapmış olduğu işleri devam ettirmiştir. Bu arada ağabeyinin kurduğu Saray şehrinin biraz daha kuzeyinde olan Yeni Saray’ı kuracaktır. Berke Han 1266 yılında öldüğü zaman çocuksuz olması münasebetiyle hakimiyet tekrar Sayın Han Sülalesi’ne geçecektir. 1266 yılında Batu’nun torunu Münge-Timur (1266-1282) istiklal alameti olan paralarını ilk darbettiren hükümdardır. Ondan önceki Batu ve Berke Hanlar da dahil yalnızca kağanın adı zikredilen Dört Ulus içinde kullanılan anonim paraları bastırırlardı. Böylece kağanı tanımama, Münge-Timur’dan sonra başlayacaktır. Münge-Timur’un çok dirayetli bir hükümdar olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü kaynaklarda Münge-Timur, Külük lakabıyla beraber zikredilir. Külük, Türkçe akıllı, dirayetli ve zeki manasına gelen bir kelimedir. 1282 yılında öldüğü zaman kardeşi Tuda-Münge (1282-1287) ona halef olacaktır. Tuda-Münge divane tabiatlı olduğu için yeğeni Tula-Buka Han (1287-1291) tarafından hanlıktan indirilecektir. 1291 yılında Berke Han zamanında İlhanlılar ile olan muharebelerde temayüz etmiş olan Emir Nogay’ın yardımıyla Tula-Buka Han, Mengü-Timur’un oğlu Tokta-Han tarafından tahtından indirilecektir. Tokta Han (1291-1313), hanlığı müddeti içinde hanedan mensuplarını kırarak yalnızca oğlu İlbasar’ı bırakmıştı. İlbasar da ölüverince Sayın Han Sülalesi’nin bitme tehlikesi ortaya çıkacaktır. Ancak Tokta Han öldürttüğü ağabeyi Tuğrulca’nın oğlu Özbek Han’ın saklandığı bölgeden getirilip han yapıldığı ana kadar bu tehlike devam etmiştir. Özbek Han zamanı Altın-Orda Hanlığı’nda birçok yeniliklerin yapıldığı devre olacaktır. 1313 yılında han olan Özbek 1320 yılında İslamiyet’i kabul etmiş ve Altın-Orda Hanlığı’nda bütün hanedan mensuplarının İslamiyet’e girmelerini temin etmiştir. 1328-29 yıllarında ise Gök-Orda Han’ı Mubarek-Hoca’nın Sığnak şehrinde istiklal alameti olan paralarını darbettirmesi üzerine Özbek Han yalnızca Mübarek-Hoca’yı değil onun mensubu olduğu Gök-Orda Sülalesi’ni de ortadan kaldıracaktır. Bunu, Sığnak şehrine veliahdı durumunda olan oğlu Tini-Bek’i idareci olarak tayin etmesinden anlamaktayız. Böylece 1329 tarihinde Altın-Orda Hanlığı’nın kuruluşundan bu yana Doğu Deşt-i Kıpçak’ta Sayın Han Sülalesi’ne bağlı olarak hüküm süren Gök-Orda hanedanı tarihe karışmış oluyordu. Özbek Han dönemi Altın-Orda Hanlığı’nın kudret ve ihtişam dönemi olarak bilinir. 1340 yılında ölümü üzerine oğlu Canı-Bek Han (1340-1357) babasına halef olacaktır. Canı-Bek Han ağabeyi Tini-Bek’i ve diğer kardeşi Hızır Bek’i ancak bertaraf ettikten sonra hanlık makamına gelebilmişti. Canı-Bek Han döneminde de aynen Özbek Han dönemindeki gibi hanlığın ihtişamının devam ettiği görülür. Hatta yıllardır İlhanlı Ulusu ile mücadele mevzusu olan Azerbaycan’a girerek (1356) ele geçirmesi, Altın-Orda Hanlığı’nın eriştiği kudretin zirvesi olarak görülebilir. Hatta oğlu Berdi-Bek’i buraya vali olarak bırakıp geri dönmüştü. Ancak Berdi-Bek babasının dönüşünden sonra oğlunun yanına bıraktığı Tümen beyi Tulubay teşviki ile Berdi-Bek gizlice Saray şehrine dönecek o sırada hasta durumunda olan babası Canı-Bek Han’ı katlederek hanlık makamına geçecektir. Berdi-Bek’in hanlığı 1357’den 1360 yılına kadar devam edecektir. Berdi-Bek, Tulubay adlı beyinin yapmış olduğu menfi telkinler dolayısıyla küçük kardeşlerinin hepsini boğdurarak hiç halef bırakmayacaktır. Bu münasebetle de Sayın Han Sülalesi’nin bitişini hazırlayan Berdi-Bek Han’ın adı kaynaklarda Kökün Kırgan Köten Han şeklinde geçmektedir ki, kendi sülâlesini yok eden han, demektir.

Altın-Orda Hanlığı’nın yükseliş dönemi Canı-Bek Han’ın ölümüyle sona ermiş oluyordu. Bundan sonra kaynaklarda geçen ifadelere bakılacak olursa bir Bulkak devri başlamıştı. Bulkak, Osmanlı tarihindeki Fetret Devri’nin karşılığı olmaktadır. Berdi-Bek’in kaynaklarda verilen bilgiye göre iki buçuk veya üç yıllık bir hükümeti vardır. Ancak hanlığın her yerinde artık Berdi-Bek’in hükmü geçmemekte, hatta başkent çevresindeki büyük Kıyat emirlerinin bir kısmı Sır-Derya boyuna bir kısmı da Kırım tarafına giderek başkenti korumasız bırakmışlardı.1360 tarihinde ölen Berdi-Bek ile Ak-Orda Sülalesi böylece bitmiş oluyordu.



Bundan sonraki Altın-Orda hanları Şiban ve Tokay-Timur neslinden geleceklerdir. Bulkak dönemi sonlarına doğru Tokay-Timur neslinden Urus Han (1369-1379) Cuci Ulusu’nun Sol-Kol’unda hakimiyeti kurmuş batıya doğru niyetlendiği sırada Toktamış Han ile mücadelesi başlayacaktır. Dolayısıyla Bulkak, Urus Han döneminde de devam etmiş sayılmaktadır. Çünkü Altın-Orda Hanlığı’na gelenlerin hiçbirisi hanlığın bütününe hakim olamamıştır. Bulkak dönemindeki hanların sayısı elliye yaklaşmaktadır. Kaynaklardaki bilgiler ile Markof’un kataloğundaki paralar farklılıklar göstermektedir. Berdi

-Bek Han’dan sonra Şiban Han neslinden Hızır Han ve Bo’ul (Bogul) neslinden Bazarcı Oğlan gibi ilk Bulkak hanları ortaya çıkmışsa da bu kırk küsür hanın pek çoğunun hangi nesebden geldiği dahi belli değildir. Urus Han’ı bertaraf eden Toktamış Han (1379-1397) devletin dizginlerini toplayarak hanlığı tekrar yükseltebilmişti. 1397’de onun hanlığı kaybetmesiyle birlikte başlayan devir bir duraklama devresidir. Gelen hanlar daha ziyade Tokay-Timur neslinden olanlardır. Bu duraklama döneminde Toktamış’a halef olan amca çocuğu Timur-Kutluk Han (1397-1400) evladı ile Toktamış Han evladı arasında bir mücadele dönemi başlayacaktır. Bu mücadeleli dönem hanlığın bölünmesine ve parçalanmasına kadar devam edecektir. 1436 yılında Uluğ-Muhammet Han tarafından Kazan Hanlığı, onu takiben 1440 yılında Hacı-Giray tarafından da Kırım’da Kırım Hanlığı kurulacaktır. Böylece ilk bölünmeler ortaya çıkmış oluyordu. Saray şehrinde oturan hanlardan kaynaklarda Uluğ Orda şeklinde bahsedilmektedir. Bu mücadelelere Şiban Han evladı da katılmak istemiş ise de Tokay-Timur nesli hakimiyeti elden bırakmamıştır. Bu münasebetle Doğu Deşt-i Kıpçak’ta Şiban Han evladı Özbek Han’ın hanlığa çıkışında yardımcı oldukları için bunlara kaynaklarda Özbekler veya Özbekîyân denmekteydi. Bu mücadeleli dönemde Özbekler merkeze hakim olamamışlar, fakat kendi bölgelerine de saray hanlarının otoritesini sokmamışlardır. Dolayısıyla bu dönem hanları en son Toktamış Han zamanında temin edilen birlik seviyesine asla ulaşamayacaklardır. Özbeklerin de doğusunda Urus Han evladının direndiği hanlık merkezine karşı gruplar Kazak adıyla anılacaklardır. Kazak kelimesi, kendi başına buyruk hareket eden, manasında bir Türkçe kelimedir. Yani hanlık merkezini tanımayanlar bu isimle zikr edile edile bu yeni teşekkül edilen ilin adı da Kazak İli olacaktır. Doğu Deşt-i Kıpçak’ta Özbekler ve Kazaklar kendi hakimiyet sahalarını tayin ederlerken İtil boyu ve Kırım havzasında Kazan ve Kırım Hanlıklarını takiben 1465’lerden itibaren Hacı-Tarhan (As-Tarhan) Hanlığı da kurulacaktır. Hatta bu arada Yayık Irmağı ve Saraycık şehri merkez olmak üzere Nogay-Mangıt Ordası da bir ayrı bölüm olarak tarih sahnesinde görülecektir. Diğer Dört Ulus’a bakılacak olursa, o ulustaki tek hanedanın devamlılığına karşılık Deşt-i Kıpçak’ta bu kadar bölünmenin olmasının sebebi, bulunduğu coğrafya ile ve siyasî mücadeleler ile izah edilebilir. Hatta Özbekler, Deşt-i Kıpçak’taki kendi hakimiyet sahalarını kısmen terk ederek Uluğ Bey devresinden itibaren Ebu’l-Hayr Han zamanında, Maveraünnehir’e ineceklerdir. Timurîlerin idaresine son veren Özbekler, Çağatay ülkesine inmekle hakimiyet sahalarını Deşt-i Kıpçak’ın dışına genişletmek imkanına sahip olmuşlardır. Timurlular Devleti’ni ortadan kaldırarak Buhara merkez olmak üzere yeni bir hanlık kuracaklardır. Hatta Buhara Hanlığı’nı takiben Harezm’de Özbeklerin eline geçecek ve burada da Hive-Özbek Hanlığı ortaya çıkacaktır. Böylece Özbekler vasıtasıyla Cuci Ulusu’nun sahası Çağatay Hanlığı’nı da içine alacak şekilde böyle bir genişleme imkanına sahip olmuştur.

Altın-Orda’nın son hükümdarı durumunda görülen Şeyh Ahmet Han (1481-1502), yalnızca Taht-İli diye bilinen Saray şehri ve çevresinde söz sahibi idi. 1502 yılında Kırım Han’ı Mengli-Giray gelip Saray şehrini ele geçirmiş ve şehri tahrip ettikten sonra geri dönmüştü. Kaynaklar bu münasebetle ondan Taht-Algan diye bahsetmektedir. Alınan taht ancak Saray ve çevresi idi. Esasında Saray şehrinin tahribi ile biten hanlığın kudreti çok daha önceden sona ermişti.

Altın-Orda Hanlığı’nın Teşkilatı

Cihanşümul Türk Devlet yapısında görülen teşkilat yapısında Sağ-Kol, Sol-Kol ve merkez teşkilatı olmak üzere bilinen bir yapılanma vardır. Cuci Ulusu’nun ve Altın-Orda Hanlığı’nın teşkilatlanmasında yerli kaynaklarda geçen Sağ-Kol, yani batı bölüm, Ak-Orda adıyla, Sol-Kol ise doğuda Gök-Orda adıyla iki bölüme ayrılmıştı. Bu bölümlerin renklerle isimlendirilmesinde kültür tarihimizin bir özelliğini görmekteyiz. Sağ-Kol, Sol-Kol teşkilatının yanında, merkez teşkilatı ise kaynaklarda Ön (Öng) Kol diye geçmektedir. Ancak devleti Ak-Orda yani diğer adıyla Altın-Orda temsil etmekte, Gök-Orda bölümü ise ayrı bir devlet gibi değil bir devletin bir aşağı idari kanadı şeklinde mana taşımaktaydı.

Reşidüddin, devletin her iki idarî kanadında da Cuci evladının ve torunlarının yer aldığını nakletmektedir. Bu hanzâdelere oğlan tabiri kullanılmaktadır. Oğlan tam şehzade karşılığıdır. 800 tarihli Timur-Kutluk Han’ın yarlığının başındaki “Timur-Kutluk, sözüm; Sağ ve Sol-Kol Oğlanları, Tümen beğleri, Bin Beğlerim”85 ifadesinin de gösterdiği gibi Cuci Ulusu’nun devlet yapısında Sağ ve Sol-Kol oğlanları adı verilen Cuci evladının yeri başta gelmekte ve şehzade tabiri oğlan adı ile karşılanmaktaydı. Devletin başındaki Han ve hanımının unvanı ise Hatun şeklindedir. El-Ömerî’nin nakline göre “Kıpçak ülkesinde Hatunlar Hanlarla birlikte idareye iştirak ederler verilen yarlıkların bir çoğunda Han ve Hatun birlikte karar verdiler şeklinde kayıtlar bulunur. Ben böyle yarlıkları gördüm” demektedir.86
Canı-Bek Han’ın anası ve Özbek Han’ın Hatun’u Tay-Tuğlu Hatun’un Metropolit Feognost’ta vermiş olduğu yarlıkta Ulus Emiri ve Orda Emirlerine ve vilayet ve şehir kasaba darugalarına ve damgacılara ve elçiler şeklinde bütün devlet ileri gelenlere hitap eden ifadesinden devlet idaresindeki Ulus Emiri’nin en üst seviyede Orda Emiri’nin ise bölümlerden bir tanesinin ve vilayet, şehir, kasaba darıgalara ve damgacılara ve elçilere87 şeklinde geçen ünvanlar devlet teşkilatındaki protokol yerini göstermektedir.

En üst seviyede her yıl toplanan ve mühim meselelere karar verilen Kurultay ise devletin mühim kararlarının alındığı yüksek bir meclis durumundaydı. Bir de ünvanlar arasında Atalık ünvanını görmekteyiz. Atalık daha ziyade vezir hüviyetinde bir yüksek makam idi. Yine kaynaklardan anladığımıza göre Sağ-Kol Orda Emiri Kırım’da, Sol-Kol Orda Emiri ise Harezm’de oturmakta idi.88

Tümen Beğleri ve Bin Beğleri askeri kumandan hüviyetinde olan bu kimseler umumiyetle Kıyat, Kongırat, Mangıt, Şirin, Barın, Secut gibi kabilelerin emirleri durumundaydılar. Kurultayı teşkil eden elemanlar yukarıda işaret olunduğu gibi ya Cuci Sülalesi mensupları yahut da kabilelerin ırsî beyleri idi. Başlangıçta bu beyler Moğolca, Noyan ünvanı kullanırlarken daha sonraları Türkçe Bey kelimesi onun yerine kaim olmuştur. Hatta Arapça Emir kelimesi de bu manayı karşılamak üzere kullanılmıştır. Hanlığın en büyük icra organı olan kurultay, yasaya göre kararlar almaya mecburdu. Dolayısıyla yasa ve yargı işlerine bakan Yasa Emiri olan bey de kurultayın tabii azası meyanında idi. Ayrıca Uluğ Bitikçi veya Bitikçi Emiri diye bilinen defterdarlar da kurultaya katılmışlardır. Esasen Yasagul ve Bitikçiler de beyler arasından seçilmişlerdir. Cengiz Han’ın Yasa Emiri Çağatay, Batu Han’ın Bitikçisi ise Berke Han idi. Altın-Orda Hanları kurultay meseleleri ve kararlarından başka devlet işlerini yürütürken Kineş=Kingeş, heyetine danışırdı. Ayrıca hukuk işlerinde Saray şehrinde oturan Baş Kadı ve Baş Yargucu teşkilatın başındaydılar. Teşkilata uygun şekilde Sağ-Kol ve Sol-Kol Orda Kadıları ve Orda Yargucuları da mevcuttu. Orda Kadıları ve Orda Yargucuları Sağ-Kol’da Kırım’da, Sol-Kol’da ise Harezm’de oturmakta idiler. Bu münasebetle Saray Kadısı veya Baş Kadı, daha sonra Sağ ve Sol-Kol Orda Kadılıkları, üçüncü kademede ise şehir kadıları şeklinde bir sıralamayı görebilmekteyiz. Aynı durum yargucular için de cari idi. Kadılar dinî hukukla alakalı meselelerde yargucular ise örf ve adete ait yasa hukuku üzerinde hükmederlerdi.

Yarlıklarda görebildiğimiz tuğra veya nişan karşılığı damga kullanılmaktaydı. Osmanlılarda nişancının veya tuğrakeşin vazifesini, Altın-Orda Hanlığı’nda Tamgacı yapmaktaydı.

Rütbe olmamakla beraber Tarhanlık ve Küregenlik unvanları muhterem makamlar arasında geçmektedir. Bunlardan Küregen, Sayın Han Sülalesi’ne damat olan beylerin kullandığı ünvan idi. Tarhanlık ise han tarafından yarlık ile birlikte verilen her nevi vergiden muafiyet ve dokuz çeşit suçtan muaf sayılan kimseler için kullanılırdı. Bunların teşkilata göre değil aynı zamanda sayıları da belli olmazdı. Çünkü devir devir bunların sayısı çok azalmış bazen de artmıştır.

Cengiz İmparatorluğu’nun bir bölümü olan Altın-Orda’da da posta ve ulaşım Yam adı verilen posta teşkilatı ile yapılırdı. Bu nizam içinde yer alan ulaklar fevkalade haller dışında şehirlere ve meskun mıntıkalara uğramadan esas menzillerine ulaşmak için gayret ederlerdi. Menzil yerlerinde at ve yedek ulaklar bulunur, her ulak kendisine ulaşan evrakı bir sonraki menzile ulaştırma şeklinde vazife görürdü.89


Yüklə 8,23 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   70   71   72   73   74   75   76   77   ...   179




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin