Anadolu Türk Beylikleri Sanatı


Kazak-Kalmuk (Jungar) Savaşları / Dr. Orhan Doğan [s.670-686]



Yüklə 12,18 Mb.
səhifə67/95
tarix17.11.2018
ölçüsü12,18 Mb.
#83030
1   ...   63   64   65   66   67   68   69   70   ...   95
Kazak-Kalmuk (Jungar) Savaşları / Dr. Orhan Doğan [s.670-686]

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi / Türkiye

Giriş


Onbeşinci asırda Orta Asya tarihinde çok büyük değişiklikler oldu. Bu dönemde Timur İmparatorluğu dağılmış, Maveraünnehirde karışıklıklar çıkmıştır. Moğolistan, doğu ve batı olmak üzere ikiye bölünmüş, Tiyan-Şan’ın güneyinde birbirinden bağımsız bir çok devletçikler kurulmuştur. Orta Asya’nın güneybatısında Ak Orda dağılıp, Nogay ve Özbek Hanlıkları olarak ikiye ayrılmıştır. XV. asrın ikinci yarısında Ebu’l-Hayır Hanlığının iç ve dış ilişkileri kötü bir durumda olduğundan, Onun Hanlığındaki Kerey ve Canibek Hanlar kendilerine bağlı halklar ile doğuya doğru göç ettiler. Daha sonra ise Moğolistan liderlerinin desteğiyle Çu nehri boyunda bağımsız Kazak Hanlığını kurdular. O dönemde Kazak Kabilelerinin toprakları batıda Nogay Hanlığı ve doğuda Moğolistan ile sınırlı idi.

XV. asrın sonunda ve XVI. asrın başında Özbek Hanı Şaybani ve Joşı sülaleleri arasında çatışmalar çıkmış ve daha sonra ikisi birleşerek Babür’le Maveraünnehir için ve Kazak Hanları ile de Sır-Derya boyundaki şehirler için savaşmışlardır. Böylece Orta Asya amansız savaşların olduğu bir döneme girmiştir. Ancak XVI. Asrın ikinci çeyreğine doğru büyük beyliklerin toprakları belli olmuş, durum biraz sakinleşmişti. O devirde Maveraünnehir’i Şaybani yönetiyordu. Kasım Han’ın yönettiği Kazak Hanlığının toprakları ise çok genişlemişti. Onların sahiplendiği topraklar, Sır-Derya bölgesi ile oradaki şehirlerden kuzeybatıdaki Yedi Su bölgesi, Karatal Nehri ve İle Nehri bölgesinden oluşmakta idi.

Kazakların gelişmesiyle birlikte Tanrı dağlarının kuzeyinde Moğolların Kalmuk (Jungar)1 kabilesi de gelişip Hanlık kurdular. Tarbagatay ve İlen, Kalmuk Hanlığı’nın merkezi olup, İrtiş’in batıdaki bölgesini ve Tanrı dağlarının güney tarafındaki bölgelerini gitgide idaresi altına geçirdiler. Böylece, Orta Asya’nın Kuzeyinde Kazak ve Kalmuk göçebe halkları, tarih sahnesinde yerlerini almış oldular. Kalmuk aslında bir kabile ismi idi, daha sonra Kalmuk feodallerinin idaresinin ismini aldı ve o devletin ismi oldu. Kalmuk Hanlığı aslında, önceden Batı Moğolistan’daki Kalmuk (Jungar), Durbit, Koşüt ve Torgaut olmak üzere dört kabileden oluşmuştu. Bu kabileler daha sonra “Oyratlar” ismini almıştır. Diğer topluluklar ise onlara “Kalmuklar” demişlerdir.2

XV. asrın son çeyreğinde Kalmuklar’ın büyük bir kısmı Moğolistan’ın kuzeybatısına yerleştiler. Kalmuklar’ın ilk dönemlerdeki saldırıları Moğol Hanları üzerine olmuştur. Daha sonra ticaret şehirlerine sahiplenmek için Kazaklarla XVIII. asrın ortalarına kadar sürecek olan amansız bir savaş başlatmışlardır.

Konunun daha iyi anlaşılması bakımından araştırmamızın bu kısmına kadar kısa bir tarihi değerlendirme yapmayı uygun bulduk. Şimdi ise çalışmamızın esas konusu olan XVIII.asrın ilk yarısını teşkil eden Kazak-Kalmuk savaşlarına ve bu savaşların Kazak toplumu açısından ortaya çıkardığı olumsuz sonuçlara geçmeden önce bu savaşların tarihi seyrini ayrıntılı bir şekilde vermeye çalışalım.

XVI. Asrın İkinci Yarısından Tavke Han Dönemi (1680-1718)’ne Kadar Kazak-Kalmuk Savaşlarının Tarihi seyri

XV. asırdan XVI. asrın ikinci yarısına kadarki dönemde Kazak-Kalmuk münasebetleri hakkında bilgiler çok azdır. Birbirine komşu iki göçebe topluluğun her türlü genişleme hareketleri, bu iki topluluk arasında bir takım anlaşmazlıkların çıkmasına sebep olmuş ve bunun sonucunda da savaşmaları kaçınılmaz bir hal almıştır. Kalmuklar’ın Türkistan için tehlike teşkil edeceği daha XV. yüzyılın ortalarında anlaşılmıştı. 1430’lu yıllarda Kalmuklar’ın Uysunlar ve Kırgızlar’ın oturduğu Issık Göl’e kadar gelmeleri; 1447 yılında Sırderya bölgesinde yaşayan Şıban Hanı Ebu’l-Hayır Hana hücum etmeleri bunun bir göstergesi idi. 1447’deki bu saldırıda Özbekleri yendikleri kaynaklarda belirtilmektedir.3 Kalmuklar bundan sonra da ayrıntılı olarak göreceğimiz gibi XVII. asırda ve XVIII asrın ilk yarısında Türkistan’ı baştan başa istila ederek bu ülkenin hem siyasi hem de sosyal ve kültürel açıdan değişmesine sebep olmuşlardır.

III.Murat Dönemi Osmanlı seyyah ve tarihçilerinden Seyfi Çelebi 1552-1556 Kazak-Kalmuk savaşlarını geniş bir şekilde anlatmıştır.4 Tahmini olarak 1554 yılında daha sonra Kazak Hanı olan-Tevekkel Sultan Kalmuklar üzerine saldırdı.5 Jayansınsın adındaki bir İngiliz seyyah 1557 yılında Orta Asya’dan geçerek Jungoğ’a gitmeyi planlamış, fakat Kazak-Kalmuk savaşları yüzünden gidememiştir. Seyyah bu savaşın Taşkent’e sahip olmak için yapıldığını, XVI. asrın ortasında ve sonunda Kazaklar’ın Kalmuklarla yapmış olduğu savaşlarda hep galip geldiklerini yazmıştır.6 Kalmuklarla Kazaklar arasındaki savaşlar Doğu Türkistan şehirlerinin surları altında geçmiştir.7

XVI. asrın ikinci yarısında Kalmuklar Kazak topraklarına da yerleşmişler, ancak daha sonraları o topraklardan ya çıkartılmışlar ya da Kazakların baskısı altında yaşamak zorunda kalmışlarıdır. XVI. Asrın sonunda kendi sınırlarını aşıp Kazak topraklarına yerleşen Kalmuklar, Kazaklar’a yenilmişler ve baskı altında kalmışlarıdır.8 Tevekkel, 1594’te Moskova’ya elçiler gönderip Çar Feodar’a kendi uyruğuna geçmesini teklif etmiş; elçilik yazısında Kazak Hanı Tevekkel kendisini “Kazak ve Kalmuk Hanı” olarak göstermiştir. Buradan hareketle XVI. asrın sonunda bazı Kalmuk kabilelerinin kendisine bağlı olduğu kanısına varıyoruz.9

Kazaklar’ın Kalmuklar üzerine sürekli saldırı düzenlemeleri dolayısıyla bazı Kalmuk kabileleri İrtiş’in doğusuna doğru göç ederek yerlerinden oluyorlardı. Bu tarihlerde Kalmuklar Moğolistan ve Kazak feodallerine karşı mücadele ediyorlardı. Kazaklarla Kalmuk feodalleri hayvancılık yaptıkları için aralarındaki otlak için savaşlar gittikçe kızıştı. İrtiş’in doğusuna yerleşen Kalmuk kabilesi 1616 yılından itibaren liderleri Hontayşi10 (Koto-Koysın) ile Kazak topraklarına sık sık saldırılar düzenliyorlardı. Fakat o tarihlerde Kazak Hanlığı çok güçlü olduğundan Kalmuklar devamlı yenilgiye uğratmaktaydılar. Kalmuklar Kazak Ordalarının saldırılarından dolayı 1621 yılında Kalmuk Tayşaları halkları ile birlikte Sibiryadaki şehirlerin etrafına göç ettiler.11 1627-29 yıllarında Issık Gölün doğusunda yaşayan Kalmuklar’a, Tevekkel Han’ın kardeşi ve varisi Kazak Hanı Esim baskınlar düzenlemekteydi.12

XVII. asrın başlarında İşim ve Tobol ırmakları arasında göçebe hayatı yaşayan Kalmuklar kendi aralarındaki anlaşmazlıklara son vererek birliklerini sağladılar. Kalmuk kabilesinin Kara Kula Tayşasını bu birliğin başkanı olarak seçtiler.

Kalka Moğollarına karşı savaştılar ve bağımsızlıklarını kazandılar. Ancak 1634 yılında Kara Kula vefat etti. 1635 yılında Dalaylama Kara Kula’nın oğlu Koto Koysın’a Batır Kontayşa diye isim verildi. Bu tarihte Kazaklarla Kalmuklar arasında geçen ilk büyük meydan savaşında Kontayşa batıda Kazaklarla savaşıp Esim Han’ın oğlu Cangir Sultanı esir aldı. Fakat Cangir Sultan kaçtı. 1635’te cereyan eden bu ilk büyük meydan savaşı hakkında tarihi kaynaklarda yeterli bilgi mevcut değildir. XVII. asrın ikinci çeyreğinden itibaren Kalmuklarla Doğu Moğollarının düşmanlığı sona erdi. Hontayşa Batır ve Tosakay Hanın çabalarıyla 1640’ta Moğol feodallerinin düşmanlara karşı birliğinin güçlenmesini sağlayan ve 120 maddeden oluşan Kalmuklarla ilgili yasa çıkarıldı.13

1643 yılının kışında Batır Kontayşa Kazak topraklarına yeniden saldırdı. Bu saldırıda Yedi Su bölgesinin büyük bir kısmını işgal eden Kalmuklar Ala-Tav Kırgızlarından 10 bin kişiyi esir almışlardır.Fakat bu savaşta kesin olarak galip gelemediler. Çünkü söz konusu saldırıdan haberdar olan Cangir Han, emrindeki 600 kişilik kuvvetle Batır’a saldırdı. Bu savaşta Kazakların göstermiş olduğu bağımsızlık mücadelesi kaynaklarda şu şekilde anlatılmıştır: Cangir, emrindeki askerlerin bir kısmını Kalmuklar dar boğazdan geçinceye kadar, iki dağ arasındaki bu boğazda kale yapmak üzere hendek kazılması için görevlendirmiştir. Kendisi ise ordunun kalan kısmıyla dağın diğer tarafında gizlenmiştir. Nihayet beklenen an gelmiş ve Kalmuk Hükümdarı hendek kazan askerlere saldırmıştır.

Bu durumu gören Cangir düşmanını arkadan vurmuş ve iki taraf arasındaki mücadelede Kalmuklar 10 bin kişi kayıp vererek Kazaklar karşısında adeta bozguna uğramışlardır. Savaşın sonlarına doğru 20 bin kişilik ordusuyla Semerkant Hükümdarı ve ünlü kahraman Calantös, Cangir yardıma gelmiştir.1643 yılında Kazak topraklarında yapılan bu ikinci meydan savaşı Kazakların zaferiyle sonuçlanmış ve bu gelişmeler üzerine Batır geri adım atmak zorunda kalmıştır. Fakat çok geçmeden Kalmuk lideri, Cangir Handan intikamını almak için Kazaklar üzerine yeniden bir saldırı düzenlemiştir. Bu savaşta 17 yaşlarındaki Kalden, Cangir Han’ı öldürmüştür (1652).14

Daha sonra Kalmuk istilası Kazak topraklarının batısına kadar devam etmiş ve Kalmuklar burada Ural ile Volga nehirleri arasında bir devlet kurmuşlardır. Kalmuklar bilhassa Eyüge Han (1670-1724) döneminde Kazakları son derece rahatsız etmişlerdi.15

XVII. asrın son çeyreğinde Kalmuk işgali yeniden başladı. 1681-85 yıllarında Kalmuk feodalleri Kazak topraklarının güney bölgelerine saldırdılar. Kalmuk Hükümdarı Galden de kendi selefleri gibi Kazaklar ve Kırgızlarla savaşmaya başladı. 1681 ve 1683 yıllarında Sayram üzerine gitmiş; 1683-1685 yıllarında Kırgızlar ve Ferganalılar üzerine saldırmış, 1684 yılında Sayram’ı yakıp yıkarak burada çiftçilik yapılan bölgeleri talan etmiştir.16 Büyük Orda’ya yapılan bu baskın sonucunda Jetısu bölgesi, Kırgızlar ve Sayram şehriyle birlikte Kazak topraklarının güney bölgeleri ele geçirildi.Böylece XVII. yüzyılın sonlarında Kazak Ordalarına yapılmış olan bu saldırılar sonucunda Kalmuklar Orta Asya’nın güneyinde Doğu Türkistan’a yerleştiler. Daha sonra Galden Tseren Büyük ve Orta Orda’yı birkaç kez mağlup ederek tüm Güney Kazak topraklarını ve Taşkent’i kendi idaresi altına aldı (1683). Fergana ve Kaşgar’ı da yönetti.17

Kalmuklar, 1698 yılında Çin ile yaptıkları savaş sona erdikten sonra Kazaklar’a tekrar saldırdılar. Savaşın sebebini Tsevan Rabtan Çin İmparatoru Konsi’ye yazmıştır. İlk sebep; Tavke Galden Tseren’in elinde esir olan oğlunun iadesi için bir takım vaatlerde bulunarak Kalmuk Hükümdarına müracaat eder, Tsevan Rabtan Tavkenin oğlunu gönderir, Tavke vaatlerini yerine getirmez, ihanet eder. İkinci sebep; Kazakların Kalmuk ticaret kervanlarına baskın yaparak saldırmaları olmuştur. İşte bu tarihten sonra Kalmuklar Kazak bağımsızlığı için tehlike olmaya başlamıştır. 1698 saldırısına Kazaklardan 1702 yılında karşılık verilir; Kazak askerleri Doğu Kalmukları ve İdil Kalmuklarına saldırı düzenlediler. 25 Nisan 1703’te savaşlara son vermek için Kazak-Kalmuk barış görüşmeleri başlar. Ancak bir süre sonra 1708’de Kalmuklar Kazak Ordalarına yeni bir saldırı düzenlediler, bu saldırı Orta Orda için çok kötü sonuçlara yol açtı, çok esir verdiler.

XVIII. asrın başlarında Kalmuk askerlerinin büyük bir kısmı Sarı-Su nehrine doğru ilerlediler, diğer bir kısmı ise Orta Orda’nın Kuzeydoğu bölgesini işgal ettiler.

Tavke Han Kalmuklara karşı mücadeleyi başlatmak için Üç Orda temsilcilerini 1710 yılında Karakum bölgesinde topladı. Bu toplantıda savunma tedbirleri olarak nelerin yapılacağı ve düşmana karşı sonuna kadar savaşa devam edilmesi yönünde karar çıktı. 1712 yılında yapılan Kazak baskınları başarılı oldu ve bu baskınlar Tsevan Rabtan’ın otoritesini düşürdü. 1717 yılındaki Kazak-Kalmuk savaşında Kazak gönüllü milis kuvvetleri Kayıp ve Ebu’l-Hayır başkanlığında Kalmukların sınır bölgelerine saldırdılar, sefer başarısız oldu.Bu başarısızlığa Kayıp Han ve Ebu’l-Hayır Han arasındaki anlaşmazlık sebep olmuştur. Bunun sebebi de muhtemelen her iki Hanın da üç Ordanın tek Hanı olmak istemesidir. Bu olaydan faydalanan Kalmuk müfrezeleri Kazak topraklarının güney bölgelerine girdiler.18 Ancak Çin Hükümdarlığının Kalmukları tehdit etmesi Kalmukların Kazak Ordalarına karşı gerçekleştirecekleri daha kapsamlı harekatı bir müddet için engelledi. Fakat 1722’de Çin İmparatoru Kansi’nin ölümünden sonra Kalmuk-Çin savaşı sona erdi. Bu durumu fırsat bilen Kalmuklar Kazak Ordaları üzerine daha geniş bir saldırı için hazırlanmaya başladılar.19

Mütemadiyen devam eden çarpışmalar ve içerdeki huzursuzluklar sonucu parçalanan ve kuvvetten düşen Kazak halkı bu dönemde büyük felaketler ve yoksulluklar yaşadı.20 Ç. Valihanov XVIII. yüzyılın başındaki Kazakların durumunu şöyle tasvir etmiştir: XVIII. yüzyılın 10’lu yılları Kazak halkının hayatındaki en zor yıllardı. Kalmuklar, İdil Kalmukları, Yayık Kazakları ve Başkırtlar onlara her taraftan saldırıp, köylerini darmadağın ettiler, hayvanlarını aldılar ve bütün aileleriyle birlikte onları esir aldılar. Bir taraftan sanki gökyüzünün inadı tutmuş gibi ayazlı bir kış, diğer taraftan açlık bu halka zor anlar yaşatmıştır. Bir Kırgız büyüğü Orenburg’ta kendi soylarının bu üzücü durumunu, “av köpeği sürülerinin bir tavşanı izlemesi ve kovalamasına” benzetmiştir.21 Bu olaylarda Kazakların hanlarının, sultanlarının, beylerinin ve kahramanlarının suçlu olmadığını düşünmek kanaatimizce doğru olmaz. Çünkü Kazak halkının bu duruma düşmesinde onların kendi aralarındaki iktidar mücadelesi de önemli rol oynamıştır.

Küçük-Orta ve Büyük Ordalar arasındaki iç çekişmeler Orta Asya Hanları tarafından desteklendi, alevlendirildi ve özellikle Kalmuk Hanları tarafından kışkırtıldı.22 Bu da zaten Ordalar arasında zayıf olan bağları daha da zayıflattı. Kazak Ordalarına batıdan İdil Kalmukları, kuzeyden Başkırtlarla Sibirya Kazakları saldırmaya başladılar. Güneyden Orta Asya’daki Buhara ve Hive Hanlıklarının zadegânleri, Kazaklar’ı sıkıştırdılar. Bütün bu saldırıların en tehlikelisi ise doğudan Kalmukların Hükümdarı Galden Tseren idaresinde başlatılmış olan saldırılar oldu.23

Başlangıçta Altay ve Tiyan-Şan, Gobi Bozkırı ve Balkaş Gölü arasındaki topraklarda yerleşen daha sonra da buraların büyük bir kısmını zapteden Kalmuklar uzak batıya doğru genişleme siyaseti güttüler. Göçebe Kazaklar ise bu sıralarda Balkaş’ın arkasındaki bu zengin, cazip ve hemen hemen boş olan topraklarda yerleşmiş durumdaydı.24

Böylece XVII. yüzyılın sonu ve XVIII. yüzyılın başlarında Kalmuk Hontayşaları otlaklık alanlar dışında Güney Kazak topraklarının ticaret ve zenaat merkezlerini de ele geçirdiler. Doğal olarak bu durum Kalmuklar’a sadece ticaret ve zenaat merkezlerini değil, ayrıca Kazak topraklarıyla Rusya’yı ve diğer doğu ülkelerini birbirine bağlayan kervan yollarının geçtiği alanları da açmış oldu.25

Kazak-Kalmuk Savaşlarına Karşı Tavke Han’ın Almış Olduğu Tedbirler

XVII. yüzyılın sonu ve XVIII. yüzyılın başlarında Kazak Ordalarında bütünleşme eğilimleri güç kazandı. Han ve Hanın iktidarı güçlendi. Üç Orda’nın temsilcileri düzenli olarak şûrâlar yapmakta, önemli meseleleri görüşüp karara bağlamak için bir araya gelmekte idiler. Kazak Hanları ve Sultanlarının siyasi etkileri sadece kendi göçebe bölgelerinde değil, yerleşik hayat sürdüren tarım, ticaret ve zenaatla uğraşan bölgeleri de içine alıyordu. Bu bölgeler içinde Sırderya’nın orta ve aşağı akıntı bölgeleri bulunuyordu. 1695 yılında bu bölgelerdeki 32 şehir ve Taşkent’le birlikte, buralara bağlı olan yerleşim yerleri de Kazakların hakimiyeti altında idi. Taşkent, Sığınak, Sayram, Suzak, Akkurgan, Otrar, Karnak, İkan, Savran ve diğer kasaba ve şehirler Kazak Hanlarına her yıl para ve mal vergisi veriyor, köy ve tarım topluluklarından ise Yasak26 vergisi adı altında bir tür vergi alınıyordu.Yine bu sıralarda iç siyasi durum ve komşu halklarla olan dış siyasi münasebetler açısından Sırderya bölgesindeki şehir ahalisi belirli bir özerkliğe sahipti; şehir idaresi, tüccar ve zenaat sınıfları arasından ve müslüman din adamları tarafından seçilen kişilerce belirleniyordu.27

Söz konusu dönemde (Tavke Han Dönemi) göçebe hayatı yaşayan Kazak halkı yılın mevsimine göre değişen, geniş yayla arazilerine yerleşerek hayvancılıkla uğraşmaktaydı. Büyük hayvan sahipleri en iyi ve geniş arazilere sahip olup, ayrıca toplumun yönetimini ellerinde tutmaktaydılar. Bahsi geçen dönemde bazı yerleşik zirai bölgeler de vardı. Çoğu zaman buralar da büyük hayvan sahiplerinin hükmü altında bulunurdu.

Kaynaklara göre tarımla uğraşan bölgeler şunlardı: Semireçye, Balhaş Gölü ve İli Nehri civarları, Angreme, Çirçik, Arıs nehirlerinin bulunduğu bölgeleri, Kara-turgay Nehri alanı, Kara-tav, At basar Bozkırları ve Zaysan Gölü çevresindeki ovalardır.28 Bu yerler Tavke Han döneminde Kazak toplumunun yerleşik hayat tarzının bir hayli ilerlemiş olduğunu göstermesi açısından önem arz etmektedir. Bazı tarihi kaynaklarda bu dönemde Kazak toplumunda buğday, arpa ve darının çokluğundan bahsedilmektedir. Sırderyanın Aral denizine dökülen sahaları olan Yamanderya, Kanderya, Yeniderya üzerlerinde de ziraat oldukça gelişmişti.29

XVII. yüzyılın sonu ve XVIII. yüzyılın başlarıında Kazak Ordaları’nın sosyal ve siyasi durumu hissedilir bir şekilde istikrara kavuşmaya başladı. Bu hususta kabile reisleri, Sultanlar ve Hanların ortaklaşa çabaları önemli rol oynadı. Söz konusu dönemde toplumsal münasebetler yasaya bağlandı. Bir kısmı unutulmuş olan sosyal adet ve gelenekler ve bazı yeni hukuki kurallar uygulanmaya başlandı.

Kalmuk Hanlığının saldırılarına karşı, göçebe Kazak topluluğunda tüm güçleri seferber etmek için yeni önlemler alındı, yeni kurallar kabul edildi. Hanın hakimiyeti güçlendirildi, bu hakimiyetin istikrarı sağlandı, kısmen de olsa yeni kurallar koyuldu, Kazak toplumunun geleneksel idari yapısı yenilendi, yeni kanunlar yapıldı. Kazak toplumunun geleceği için yapılan bütün bu düzenlemeler Tavke Han (1680-1718) döneminde gerçekleşmiştir. 30

Yukarıda da bahsedildiği gibi Tavke Han’dan önce Kazakların dış siyasi durumu ciddi bir şekilde zorlaşmış ve kötüleşmişti. 1681 ve 1684 tarihlerinde Kalmuklar Kazak topraklarının tüm güneyini talan etmişlerdi. Kalmukların işgali sonucunda yerleşik kültür bölgeleri yıkılmış, çiftlikler zarara uğramış ve daha sonraki yıllarda da Kalmuklar Kazak topraklarının içlerine doğru ilerlemişlerdi. 1680 yılında Han olan Tavke31 Kazak asilzadelerine, dış düşmana karşı halkın gücünü toplama fikrini ortaya atarak, akıllı bir siyasetçi ve diplomat örneği göstermiş komşu ülkelerle, bilhassa Rusya ve Buhara ile ilişkilerini sağlamlaştırmaya çalışmıştır.32 Tavke Han, ilk olarak din ve dil birliği olan komşu Buhara ile diplomatik münasebetlerini en yüksek seviyeye yükseltti. İki devlet arasındaki tartışmaların ana sebebi birbirlerinin kervanlarını soymaktan kaynaklanıyordu. Tavke Han özel olarak çıkarttığı bir emirnameyle Kazak toprağından geçen Buhara’nın kervan ve tüccarlarını soymayı yasakladı. Buhara’da Tavke Han’ın bu girişimleri iyi karşılandı. Karşılıklı bu iyi münasebetler neticesinde Kazaklara yapılan saldırılar aniden durdu. Fakat Tavke Han’ın Kalmuk saldırılarına karşı Buhara reislerini birlikte savaşmaya davet etmesi destek görmedi. Onlar savaşın sonucunu bekleme politikası gütmeyi tercih ettiler.33

Tavke Han, Kazak toplumunu ve onun zengin kültürünü Rus toplumuna tanıtmak, iki halk arasındaki ticari ilişkileri canlandırmak için 1686-1693 yılları Rusya’ya elçilerini göndermişti. Daha sonraları 1714’de Kalmuklardan darbe yiyerek, mağlup olan Tavke Han, Rusya ile dostluk ilişkilerini sağlamlaştırma ve onunla ittifak kurmayı dış politikasının en önemli meselesi olarak kabul etti. Tavke, bu dostluk münasebetini Kalmuklar tarafından işgal edilmiş olan Kazak topraklarını kurtarmak için I. Petro’dan yardım isteme aşamasına kadar ileri götürmüştür.34 Sömürgecilik siyasetine ne şekilde olursa olsun karşı çıkan Tavke kendi halkının şeref ve namusunu diğer halklara karşı-özellikle de Ruslara karşı-ezdirmemişti.

Tavke Han dış siyasette Kazak halkıyla dini, dili, örf-adeti ve özü bir olan Karakalpak ve Kırgız halklarına da etkisini göstermiştir. Karakalpak toplumu ise Tavke Hanın ordusuna altı bin asker vererek, Kazakların bağımsızlığı yolunda kan dökmüşlerdi. Bunların yanı sıra Karakalpak halkının da Tavke Hanın tabiiyetinde olduğunu net bir şekilde belirtiyorlardı.35

Tavke Hanın hükümdarlık yıllarında Kazak idarecileri güçlü düşman Kalmuklar karşısında birleşebilmek için önemli adımlar attılar. Küçük Orda ve Orta Orda’daki dağınık sülalelerin, aşiretlerin bir kabile olarak birleşmesi için Tavke Han’a umut bağladılar, bu da Kazak gönüllü askerlerinin gücünü arttırdı. Düşman karşısında başarılı olmanın tek şartının birleşmek olduğu görüşü önem kazandı.36 Tavke Hanın devlet idaresinde yapmış olduğu en mühim değişikliklerden birisi de “Beyler Kenesi”ni37 idari yapıya dahil etmiş olmasıdır.

Beyler Kenesinin Türkistan ve Sayram topraklarında bulunan Biytöbe, Mertöbe mevkiilerinde toplandığı bilinmektedir.38 Bu toplantılarda Kazak Ordalarının kışı ve yazı nerede geçirecekleri, huzura nasıl kavuşacakları ve düşman karşısında nasıl savaşacakları, kendilerini nasıl koruyacakları gibi meseleler tartışılıyordu. Ayrıca bu toplantılarda göçebe düzeni, kabileler ve sülaleler arasındaki anlaşmazlıklar, savaş-barış ve iç münasebetleri ihtiva eden önemli ekonomik ve siyasi meselelere bakılır, bunlara da çözüm bulunmaya çalışılırdı.39

Tavke Han döneminde, bilhassa 1698-1717 yılları arasında Kazak topraklarına mütemadiyen devam eden Kalmuk saldırıları, sakin bir hayat süren Kazak topluluğunun huzurunu kaçırdı. Bu savaş yıllarında Kazakların 80 bine ulaşan asker sayısı Hanlığın kuruluşundan itibaren rastlanan bir olay değildi. Fakat daimi ordunun olmayışından, Han Ordasında dış saldırılardan korunmanın özel çareleri de düşünülmüştü. Doğrudan Tavke Han’a tabi “Casuslar Taburu” isminde özel eğitimden geçen askeri bir tabur kurulmuştu. Bunların görevi barış döneminde düşmanın saldırabileceği muhtemel bölgelerin yollarını gözetlemek, hatta ezeli düşmanları Kalmukların topraklarına gizlice girip düşmanın planlarını öğrenerek Han Ordasına hızlı bir şekilde haber ulaştırmaktı.Tavke Hanın kurduğu nizama göre her bir aşiret reisi ve bey kendi ilinin tüm imkanlarından istifade ederek, savaşacak erlerin at, silah ve diğer teçhizatlarla donatılmasını sağlamakla görevli idiler.40 Bununla birlikte Tavke Han Kalmukların ani baskınlarını önlemek maksadıyla bozkırda taş topraktan 10-15 m. yükseklikte askeri kuleler de yaptırmıştır. Bir kule ile ikinci bir kule arası yaklaşık olarak 5-7 km. mesafeler bırakılarak yapılmıştır. Bu kulelerin yapılmasındaki maksat, düşmanın ani saldırıları karşısında buralardan ateş yakarak diğer kuleye düşman saldırısı hakkında işaret vermekti. Bu stratejik taktiğin kullanılması neticesinde düşmanın bulunduğu yer birkaç dakika içinde 80-100 km. uzaklıktan öğrenilerek, asıl kuvvetin savaşa hazırlanması sağlanmış oluyordu.41

Tavke Han yukarıda ayrıntılı olarak anlatıldığı gibi çevresindeki komşu halklarla ilişkilerini belli bir seviyeye getirmiş ve düşmanı olan Kalmukları da geliştirdiği stratejiler ve almış olduğu tedbirlerle sindirmişti. Tavke Hanın 1718’de ölümünden sonra42 değişik iç ve dış siyasi gelişmeler sonucunda Kazak Ordaları’nın jeopolitik durumu da önemli ölçüde değişti. Bu değişimin sebepleri arasında Rusya’nın güneydoğu bölgelerindeki sosyal, siyasi ve ekonomik durumu etkili oldu diyebiliriz. Geleneksel göçebe yollarının güzergahları değişti, otlak meselesi ve ticari yollara ulaşma bakımından göçebe topluluklar arasında anlaşmazlıklar gittikçe arttı. Sonuçta Orta Asya’nın komşu bölgelerinde Batı Sibirya bölgesi, Kazak Ordaları ve Kalmuk ülkesi topraklarında silahlı çatışmalara yeni sebepler eklenmiş oldu.

Aktaban Şubrındı (Büyük Felaket) Yılları (1723-1725) ve Ebu’l-Hayır Han’ın Tarih Sahnesine Çıkışı

Tavke’nin ölümünden sonra Büyük Orda kabilelerini 1720’den itibaren Abdullah Hanın oğlu Colbars Han (1690-1740) idare etmeye başladı. O da babası gibi Taşkent’te oturuyordu. Otlakları ise güney bölgesindeki Şirşik ve Arıs ırmaklarının vadileri ile Taşkent ve Türkistan arasındaki topraklardı.43 Kalmuk saldırılarından sonra Orta Orda kabilelerini ise Tavke’nin büyük oğlu Han Bolat (1715-1724) 44 ve Kardeşi Semeke Han (1724-1738) eline aldı. Semeke Hanın hakimiyeti altında bazı Nayman, Kıpçak ve Argınların bir kısım kabilesi bulunuyordu.45

XVIII. asrın 20’li yıllarında Kazak Ordalarında Han unvanı ile tanınmış olan kişiler dışında, Orta ve Küçük Ordalarda bazı Sultanların da büyük siyasi etkisi vardı. Barak Sultan (öl.1750), sultanlar arasında en etkili olan isimlerden biri idi. Nayman aşiretlerinin büyük bir kısmıyla Konratlar’ın bir kısmı onun idaresi altında bulunuyordu.46

Han Bolat’ın oğlu Sultan Ebu’l-Mamet (öl.1771) Argın kabilesinin birçok klanlarını Nayman ve Konrat kabilelerinden de bazı sosyal grupları kendi hakimiyeti altında bulunduruyordu.47 Sultan Veli’nin küçük oğlu Sultan Ablay (1711-1780), Argın kabilesi içindeki büyük aşiretlerden biri olan Atıgay sülalesini hakimiyeti altında bulunduruyordu.48 Kayıp Hanın oğlu Sultan Batır’a (öl.1771) ise Küçük Orda Alşın kabilesinin bir çok aşireti bağlıydı.49 Kayıp’ın Tavke’nin ancak birkaç yıl varisliğini yapabildiği,50 sosyal bir dayanağı bulunmamasından dolayı 1718’de Orta Orda’daki rakipleri tarafından öldürüldüğü bilinmektedir.51

Tavke Han ve Kayıp Hanın ölümleri, Hanlar ve Sultanlar arasındaki iç mücadeleler ve Kalmuklarla sürekli devam eden çatışmalar Kazak ordalarında huzursuzluğa sebep olmuştu. İşte tam bu sırada, Kayıp Hanın siyasi sahneden inmesinin ardından, Kazak-Kalmuk savaşları sırasında kahramanlıklarıyla kendini gösteren, Küçük Orda Hanı Ebu’l-Hayır tarih sahnesine çıktı.52 Ebu’l-Hayır Kazak Hanları arasında hem yaşça ve hem de nüfuz bakımından, göçebe kabileler ve aşiretler arasında da en fazla iktidara sahip olması dolayısıyla bu gergin ve huzursuz havada Hanlığa yükseltildi.

Rivayetlere göre Ebu’l-Hayır’ın Hanlığa seçilmesi Çimkent’ten batıya kadar uzanan “Orda Bası” dağının yanında Badem nehri bölgesinde yapılan halk toplantısında oldu. Tam olarak tarihi belli olmamakla birlikte tahminen XVIII. Asrın 20’li yıllarında Han olduğu, 1718 yıllarında henüz Sultan olduğu, 1726 yılında ise Rusya’ya Han gibi elçi gönderdiği tarihi kayıtlarda görülmektedir.53 Bunun yanında Ebu’l-Hayır’ın üç Ordanın üçünün de Hanı olduğu, onun döneminde yaşayanlar ve silah arkadaşları ve Küçük Ordanın kahramanlarının ifadelerinden anlaşılıyor. Bukenbay Batır, A. İ. Tevkelev’le görüşmelerinden birisinde Ebu’l-Hayır’ın Baş Han olmasını: “Tavkeden sonra Ebu’l-Hayır baş oldu ve hiç kimseden engel görmeden, kendi arzu ettiği çok işleri yaptı” ifadesiyle anlatmaya çalışmıştır. Bu malumatları daha sonra Orta Ordanın Hanı Semeke’de tasdik etmektedir.54

Böylece Tavke Han’ın ölümünden (öl.1718) Ablay’ın yükselmesine kadarki dönemde, Kazak Ordalarının siyasi sahnesinde asıl rolü, XVIII. yüzyılın ilk yarısı itibariyle Ebu’l-Hayır oynadı. Ebu’l-Hayır’ın gerek Kazak-Kalmuk savaşlarında, gerekse bu savaşların seyri sırasında Rus yetkililerle yapmış olduğu temaslar bundan sonraki konumuzun esasını teşkil etmektedir.

1717-1718 yıllarında Kayıp ve Ebu’l-Hayır’ın Kalmuklar üzerine ortak bir askeri sefer düzenleme düşünceleri Rusya hükümeti tarafından onaylanmadı. Bu durum Kalmuk ülkesinin Çin İmparatorluğu ile Rusya arasında olması, dolayısıyla da Kalmuklarla olan problemlerin daha ziyade barış yollarıyla çözümlenmesini gerektiriyordu.55 O tarihlerde Sibirya’nın valisi Knyaz Gagarin’e Kazak Ordalarıyla bağlantı kurması ve eğer mümkünse Kalmuk Hükümdarı Galdan Tseren’e karşı Kazaklara yardım etmesi için Çar bir buyruk gönderdi. Gagarin kendi hükümdarının buyruğunu 1717’de gerçekleştirerek Kazak Hanlarından Tavke, Kayıp ve Ebu’l-Hayır ile bağlantıya geçti. Ancak bir süre sonra Gagarin ile Hanlar arasındaki irtibatlar tamamıyla kesildi. Buna sebep olarak bir yandan M. P. Gagarin’in Sibirya Valiliğinden alınarak Moskova’ya çağırılmış olması, diğer yandan Kazak hanlarının en yaşlısı ve akıllısı olan Tavke Han’ın ölmesinden kaynaklanan Hanlar arasındaki iktidar mücadelesi dolayısıyla Kazak Ordalarındaki iç siyasi durumun değişmesi gösterilmektedir.56

Han tahtına oturan Ebu’l-Hayır, birçok önemli problemlerle karşı karşıya kalmıştı. Güney bölgelerdeki göçebe Kazak kabileleri sürekli olarak Kalmuk Hontayşası Tsevan Rabtan’ın yoğun saldırılarına maruz kalmakta, kuzey ve kuzeybatı bölgelerinde ise İdil Kalmukları, Yayık Kazakları ve Başkırtlar ile devamlı olarak mera kavgaları yapmak zorunda kalmışlardı. Çünkü bu halklar da Yayık, İrgis ve Tobol kıyılarındaki otlaklar ve su kaynakları üzerinde hak iddia etmekteydiler. Hadiselerin bu şekilde kötü gidişatı yeni seçilmiş olan Hanı aynı anda birkaç cephede savaşmak zorunda bıraktı. Böylece Han, Kalmuklarla, Sırderya’nın orta bölgelerinde ve Semireçya topraklarında, kuzey komşularıyla ise Hazar’ın güneydoğusunda İrtis ve Tobol ırmaklarının yukarı bölgelerinde ve İdil ile Yayık nehirleri arasında savaşmak zorunda kaldı.

1719-1722 yılları arasında Kazaklarla Kalmuklar arasında çok önemli askeri çatışmalar olmadı. Bu dönemde her iki tarafın sınırları da nispeten sakindi. Çünkü Kalmuklar bu tarihlerde Çin’in yapmış olduğu hücumları püskürtmekle meşgul oluyorlardı. Bu sebepten dolayı, Kazak topluluğu bu geçici sükunetin sonrasında kendisini ne gibi tehlikelerin beklediğini bilmiyordu. Çok geçmeden Aralık 1722’de Çin İmparatoru Kansi aniden öldü. İmparatorun ölümünden hemen sonra Çinlilerin Kalmuklara karşı izlediği yumuşak siyaset Kalmuklara rahat bir nefes aldırdı.

Bu ortamı fırsat bilen Kalmuk Hükümdarı Galdan Tseren, 1723 yılının Şubat-Mart aylarında çok sayıda askerle ansızın güneydeki göçebe Kazakların üzerine büyük çapta bir saldırı düzenledi. Kalmuklar tarafından ilk darbeye maruz kalan kesim, Talas ve Arıs ırmakları vadilerinde çadır kurmuş olan Sadır aşiretleri oldu.57 1723 yılında Türkistan şehri ve onunla birlikte komşu yerleşik tarım bölgeleri (Taşkent, Sayram) ve sonunda da Büyük ve Orta Ordaların bazı kısımları tamamen Kalmukların eline geçti. Bu durum Kazak hükümdarına vurulan en büyük darbe idi. Çünkü Esim Han zamanından beri yaklaşık bir asır boyunca bu şehir, Kazak göçebe toplumunun sosyal ve siyasi hayatında birleştirici rol oynamıştı.Türkistan şehrinin idaresinin Kalmuk hükümdarının eline geçmesi, Kazak Hanının gücünü azaltmış, Kalmuk saldırılarına karşı gönüllü birliklerin oluşturulup, ortak halk savaşının başlatılmasına engel olmuştu. Kazak “Başkenti” uğruna yapılan bu kanlı savaşta, Ebu’l-Hayır Han’ın büyük karısı, üvey annesi ve küçük kardeşlerinin karıları da Kalmuklar tarafından esir alındılar. Alınan bu esirlerin tamamı Kalmuk komutanları tarafından kendi ülkelerine götürüldü. Esirler 10 yıl kadar yabancı topraklarda yaşamak zorunda kaldılar.58

Aynı âkıbet Kazakların geri kalan bölgelerini de bekliyordu. Üç yönden sıkıştırılıp takip edilen Kazaklar eğer güneye doğru çekilmeselerdi gözü dönmüş Kalmuklar tarafından tamamen yok edileceklerdi.59 Kalmukların elinden kurtulan Büyük Ordadan geri kalanlar ve Orta Ordanın küçük bir kısmı Taşkent’ten Hocend’e, Karatekin ve Fergana bölgelerine, Pamir yakınlarına kaçtılar; Orta Orda aşiretlerinin büyük bir kısmı Semerkand’a, Küçük Orda aşiretleri ise Hive ve Buhara’ya kaçtılar. Bu kaçış sırasında yokluk, açlık ve ölüm Kazakların peşini bırakmamıştı. Her gün koyun ve at sürüleri azalıyor, mal mübadelesi ticareti yapılamıyordu. Yokluk herkesi sarmıştı. Bazıları açlıktan ölmekte, bazıları ise kadınlarını ve çocuklarını terk etmek zorunda kalmışlardı.60

1723-25 yılları Kazak toplumunun tarihi belleğinde “çok zorlu yıllar, felaket yılları” anlamına gelen “Ak Taban Şubrındı”61 yılları olarak yer etti. Bu savaş, göçebe halkın uzun yıllardan beri yaşadıkları bölgeleri, yoksul ve perişan bir halde terk etmesine yol açtı.62

Bu karanlık dönem halkın hatırasında efsane, şiir, şarkı ve hikayelere konu olmuş ve halk ozanları tarafından ünlü “Elimah” türküsüyle ebedileştirilmiştir.63 Aktaban Şubrındı yıllarını Utegen-Batır, destanında şöyle hatırlatmaktadır:

Develere otlak kalmadı.

Göçebelere konak yeri kalmadı

İçecek su kalmadı (Olmadı)

Soğukta, beyaz kar altında, mavi buz altında

Sıra ile geçer ordu? (Breli Verenitsey?).64

Büyük göçebe kitlelerinin Orta Asya’ya göç etmesi oradaki sosyal, siyasi ve ekonomik hayatı karmaşık bir hale soktu. Bu bölgeye akın eden göçebe Kazaklar, Kırgızlar, Karakalpaklar beraberinde getirdikleri hayvan sürüleriyle ekili toprakları ve yerleşim merkezlerini adeta talan ettiler. Orta Asya kasabalarının zaten yoğun olan nüfusu daha da yoğunlaştı. Bu aç insan kitlesi Türkistan’daki yerleşik ahaliyi de açlığa sürüklediler.65 Kaçmakta olan Kazaklar nihayet durdular ve daha fazla nereye kaçabileceklerini sorguladılar. Çünkü bu topraklar verimsiz ve göçebe halk için rahat hayat sürdürebilecek topraklar değildi. Bu feci durum Kazaklar tarafından daha fazla çekilemezdi. İki kötü arasından daha az kötü olan bir yolu seçmek gerekiyordu. Ne yapacaklarını bilemedikleri için kendilerine eski yurtlarına dönerek amaçlarını gerçekleştirmek kalıyordu. Çünkü doğudaki bu ciddi durum üç Ordanın da mutlaka birleşmesini gerektiriyordu. Düşmana karşı bütün halkın katılımıyla gerçekleştirilecek olan umûmi bir savaş kararıyla, kaybettikleri eski topraklarının yeniden ele geçirilmesi gerekiyordu. Bu sebeple Türkistan’ın güneydoğu istikametinde, Çimkent’in batısındaki “Orda Bası” mevkiinde, Üç Orda’nın temsilcileri bir kurultay düzenlediler. Bu kurultayda iç savaşların sona erdirilmesi konusunda genel bir uzlaşmaya varıldı. Ezelî düşmanlarına karşı bütün halkın gönüllü olarak katılımıyla gerçekleştirilecek olan savaş kararı alındı. Kazaklara ait eski toprakların tekrar düşmanın elinden alınmasına karar verildi. Kurultayda kendi aralarında birbirine bağlılık içeren yeminler yapıldı. Ebu’l-hayır başkomutan seçildi. Bu münasebetle Kazakların geleneğine göre ak bir at kurban edildi. Böylece yapılacak savaşların başarısının temelleri atılmış oldu.66

Kalmuk İstilasına Karşı Kazak Halkının Bağımsızlık Mücadelesi (1727-1729) ve Anrakay Zaferi

Aktaban Şubrındı felaketinden kendilerine ders çıkartan Kazak yöneticileri Kalmuk tehlikesi karşısında-Kalmuk feodallerinin maksadı bütün Kazak Ordalarını kendilerine tabi etmek idi-kendi aralarındaki iç çekişmelere son vererek bir uzlaşmaya varmaları sonucunda üç Ordanın gönüllü kuvvetleri birleştirildi ve bu örgütlü direniş harekatı için hazırlıklar başladı.

Bu şekilde silahlanan ve Kalmuklara tabi olmak istemeyen Kazaklar Kalmuklar üzerine saldırdılar.İki taraf arasındaki çatışmalarda Kazaklar galip geldiler. Küçük ve Orta Orda kabileleri Türkistan’dan kuzeye ve batı istikametine doğru hareket etmeye başladılar. Bunun sonucunda kuzeyde, Başkırtları Yayık nehrinin öte tarafına gitmeye mecbur bıraktılar. Batıda ise İdil Kalmuklarını Emba ırmağına doğru itmeye başladılar.67

Küçük Orda, eski sınırı olan Emba ırmağının sağ kıyısına geçerek İdil Kalmuklarına saldırdı ve onların göç ettiği toprakları alarak Ural dağlarına kadar geldiler. Orta Orda, Or ve Yayık’a doğru ilerledi ve bu civardaki Başkırtları yurtlarından etti. Yalnızca Büyük Orda Kalmuklara yakın topraklarda kaldı ve çok geçmeden Kalmukların istilasına uğradı. Sonuçta toprakları elinden alınan Başkırtlarla İdil Kalmukları, Kazakları rahat bırakmak istemediler ve öç almak için hazırlıklara başladılar. Kazakların yeni komşuları olan Yayık Rus Kazakları da Kazakları tehdit etmeye başladı. Bu gelişmeler karşısında Kazaklar, düşmanlarına karşı kendilerini himaye edecek güçlü bir yardıma ihtiyaç duydular. Bu da en yakın komşusu Rusya’dan başkası olamazdı. Ebu’l-Hayır 1726 yılında Peterburg’a kendi elçisi Koybagor Kobyekov’u gönderdi.Ancak Kazak elçisinin Rusya’ya gönderilmesinin Kazak halkı arasında hoşnutsuzluk yarattığı ortaya çıktı. Bu sebebten dolayı halkı kendi arkasına alamayan Ebu’l-Hayır Han ve birkaç aşiret reisinin gönderdiği elçi Koybagor’un Rusya’daki çalışmaları önemli bir sonuca bağlanamadı. Ayrıca elçinin yardım maksadıyla mı yoksa başka bir maksatla mı gönderildiği de tam olarak bilinmemektedir.68

Kazak gönüllü milis kuvvetlerinin Kalmuklarla yaptıkları ilk ciddi çarpışmalardan biri, 1727’de Torgay bozkırlarının güneydoğu bölümünde, Bulanta nehrinin kıyılarında-sonradan “Kalmak Kırılgan”69 adını alan-Karasır yöresinde meydana geldi. Kalmuk istilacıları karşısında kazanılan bu zafer halkın moralini yükseltti. Böylelikle Kazaklar kendi güçlerine inanmaya başladılar, bu da daha sonraki savaşlara moral kaynağı oldu.70

1728 yılının sonundan itibaren Kalmuklara karşı saldırılara daha da hız verildi. Büyük Orda askeri birlikleri Keles-Badem sıra dağlarını geçerek Kazı Kurt dağlarının batısına doğru; Orta Orda birlikleri bu güzergahın kuzeyine doğru; Küçük Orda birlikleri ise Kara Dağının batı eteklerine doğru ilerlemişti.71 Bu taarruz sırasında Kazak birlikleri düşman kuvvetleri üzerine defalarca darbeler indirdi. Büyük Kazak birlikleri ülkelerinin bu bağımsızlık savaşlarında Sultan Ebu’l-Mamet, Sultan Barak, Sultan Abılay, E.Hayır’ın kardeşi Sultan Bul Hayır ve diğer bazı kahramanlar tarafından idare edilmişlerdi. Kısaca belirtmek gerekirse Kalmuklara karşı yapılan bu mücadelenin başını, Kazak halkının gönüllü milis kuvvetlerini organize etmeyi başaran “Batırlar” çekmiştir.72

Kalmuklarla üç Kazak Ordası’nın birleşik gönüllü birlikleri arasında yapılan son savaş tahmini olarak 1729’un sonbaharında, Balkaş gölünün 120 km güneyinde, Anrakay73 mevkiinde oldu. Taarruz harekâtı bizzat Ebu’l-Hayır’ın önderliğinde gerçekleşti. Daha sonra bu savaşın yapıldığı yere Kazak coğrafya adlarında “İtiş-pes Alakul”74 adı verildi.75 Bu savaşta Üç Orda’nın gönüllü birlikleri Ebu’l-Hayır’ın başkomutanlığında Kalmuklara önemli bir darbe indirmiş oldular. Böylece Kalmuklar güneybatıya doğru kendi siyasi sınırları içine çekilmeye zorlandılar. Bu zafer, sonuçları itibariyle çok ağır ve kanlı bitmesine rağmen, üç Kazak Ordasının üçü içinde de Ebu’l-Hayır Hanın komutanlık sanatının, cesaretinin ve kahramanlığının yayılmasına sebep oldu.

Kazakların bu başarılarına üç Orda’nın oluşturmuş olduğu birlik ve beraberliğin yanında, Kalmuk ülkesinde başlayan iç karışıklar ve Kalmuklarla Çin arasında devam eden savaşlar da yardım etti. Anrakay savaşından sonra Kazak hükümdarları arasında bölünme oldu. Savaştan hemen sonra Sultan Ebu’l-Mamet Türkistan’a, Ebu’l-Hayır ise acele olarak Rus sınırlarına, kendi göçebe yerlerine doğru geri çekildi.

Kazaklar Ebu’l-Mamet Han, Semeke Han ve Ebu’l-Hayır Han arasında çıkan anlaşmazlıklardan dolayı76 Anrakay zaferinin askeri ve siyasi başarılarından tam anlamıyla istifade edemediler. Daha önceki yıllarda kaybettikleri Semireçye ve diğer bölgelerdeki topraklara geri dönemediler. Ancak savaş sırasında kendi bağımsızlıklarını ve toprak bütünlüklerini korudular.77

Anrakay Zaferinden Sonra Kazak Topraklarının Jeopolitik Durumu

Anrakay savaşından sonra Kalmukların, Kazak Ordaları ve Orta Asya devletleri üzerindeki dış etkisi azaldı. Bunun en büyük sebebi de 1729 yılının başında Çin İmparatorluğunun Kalmuk Hanlığına karşı yeniden savaş başlatmış olmasıydı. Bu gelişmenin sonucunda, 1727-1729 yılları arasında Kazak gönüllü birlikleri karşısında mağlup olan Galden Tseren, 1729 yılında Çin İmparatorluğu ile başlayan savaşın ardından, Aktaban Şubrındı yılları (1723-1725) ’nda ele geçirmiş olduğu Kazak topraklarının güney bölgelerini ve onlara komşu olan Orta Asya topraklarını bırakmak zorunda kaldı.78

Bu dönemde Başkırtların askeri saldırılarının yanı sıra XVIII. yüzyılın 20’li yıllarının sonunda Kazakların sınır köylerine Yayık ve Sibirya Kazaklarının79 saldırıları arttı. Onlar Batı Sibirya Kazak köylerinden göçebe Kazak köylerine sık sık saldırılar düzenliyorlardı. Güney Ural bölgelerinde ise Küçük Orda Kazak kabileleri üzerine İdil Kalmukları ve Yayık Kazakları saldırıyordu. XVIII. yüzyılın 20’li yıllarının sonu ve 30’lu yıllarının başında bölgenin dış politik durumunu değerlendiren Orta Orda Argın kabilesine bağlı Şakşak aşiretinden Bukenbay Batır şöyle diyordu: “… Kırgız-Kaysaklar kendi davranışlarından dolayı her taraftan rahatsız edilmiyorlar mıydı, tehlike içinde bulunmuyorlar mıydı, her taraftan kendilerinin üzerlerine saldırmıyorlar mıydı, hemen hepsi tavşanın av köpeğinden kaçtığı gibi her tarafa kaçmıyorlar mıydı, kendi mallarından olmuyorlar mıydı, kaçarken mallarını terk etmiyorlar mıydı, kimi zaman kadınlarını ve çocuklarını bırakarak yalnızca kendileri çekip gitmiyorlar mıydı? Bütün bunların gerçek olduğunu Bukenbey gözleriyle gördü, şahit oldu. İşte bunun içindir ki…” “…halkımız parçalandı, göç etti ve fakirleşti; Kalmuklar saldırdığı zaman halk bir tarafa kaçıyor, Başkırtlar saldırdığı zaman bir başka tarafa kaçıyor… Sibirya askerleri saldırdıkları zaman ise kaçacak yer bulamıyor, gözlerinin gördüğü yere kaçmak zorunda kalıyorlardı…”.80

Anrakay zaferinden sonra Kazak ve Kalmuklar arasında, her iki tarafın da şiddetle ihtiyaç duyduğu barış antlaşmasının yapıldığı anlaşılmaktadır. Ebu’l-Hayır’ın 1730 yılı Haziran ayının başında Rus İmparatoriçesi Anna İvanovnaya gönderdiği mektupta “Kalmuk Hontayşaları ve İdil Kalmuklarıyla barış yaptıklarını, Başkırtlarla da iyi geçinmek ve barış yapmak istediklerini” açıklamıştır.81 Ayrıca Ebu’l-Hayır Hanın Rus imparatoriçesine gönderdiği Seyitkul Koydagulov ve Kutlumbet Koştoyev adındaki elçilerin, 30 Ekim 1730’da Rus Hariciye Nezareti memurlarıyla yaptıkları görüşmelerin tutanaklarında “Kazak Hanlarının eskiden Kalmuk Hontayşalarıyla ve de İdil Kalmuklarıyla savaştıkları, bugün ise onlarla barıştıkları, Başkırtlarla da barış içinde yaşamak ve bütünleşmek istedikleri ancak İmparatoriçe majestelerinin buyruğu olmadan Başkırtların kendileriyle (Kazaklarla) barışmak istemedikleri”82 ismi geçen elçiler tarafından ifade edilmiştir.

Ebu’l-Hayır Han ve Büyük Orda Hanı Colbars, Kazak Ordalarının durumuyla ilgili Çarlık Rusya’ya bilgi vermek için elçilerini göndermişlerdi. Orenburg araştırma ekibinin şefi İ. K. Krillov ve yardımcısı A. İ. Tevkelev, bu elçilerin verdikleri bilgilere dayanarak 24 Ekim 1734’te Rus Hariciye Nezareti’ne bir rapor gönderdiler. Bu raporda, yukarıda sözü geçen Kazak Hanlarının bütün Ordalarıyla birlikte eskiden hakimiyetleri altında bulunan Taşkent ve diğer yerlere tekrar geri döndükleri, Galdan Tseren’in Çinlilerle savaşa başlamasından dolayı bu yerleri terk ettiği ve Kazakların bugün buralarda sakin bir şekilde yaşadıkları belirtilmekte olup, ayrıca Kazakların kendi Hanları tarafından idare edildikleri, Kalmukların kendilerine elçi göndererek barış içinde yaşamak istedikleri de açıklanmaktadır.83 Kazak Ordaları hakkında verilen bu bilgilerin gerçekliğini Küçük Orda Batırlarından Bukenbay, Rus elçisi A.İ. Tevkelev’in Kazak Ordalarının durumu hakkında bilgi almak ve Kazakları Rusya’nın himayesine çekmek için 1731 yılında Kazak bozkırlarına ilk gelişinde doğruladı.84

Tarihi belgelerden de anlaşıldığına göre Büyük Orda Kazakları XVIII. asrın 30’lu yıllarının başlarında Kalmuk Hanlığından bağımsız olarak yaşamaktaydılar. Ayrıca bu yıllarda Kalmuk-Kazak sınırlarında büyük çaplı askeri çatışmaların olmadığı da görülmektedir.

Ebu’l-Hayır Han ve Semeke Han 1730 yılının sonlarına doğru, Rus uyruğu olan komşu halklarla ve özellikle Nogay ve Sibirya Başkırtlarıyla olan münasebetlerinin gerginleşmesi sonucu, arka cephelerini güvenceye almak maksadıyla Kazak topraklarının güneyinden kalkarak kuzeyine-Rusya sınırına-doğru göç ettiler. Kazak kabileleri ve komşu halklar arasındaki su kaynakları ve otlak meselesi ile ilgili problemleri çözümlemek için, Kalmuk-Kazak sınırındaki durumun sakinleşmesi onlar için bir fırsattı. Küçük ve Orta Orda göçebe halkıyla Başkırtlar, Yayık, Sibirya Kazakları ve İdil Kalmukları arasındaki anlaşmazlıkları askeri bir çatışmaya dönüştürmeden çözümlemek istiyorlardı. Çünkü uzun yıllar devam eden Kazak-Kalmuk savaşları, Kazakların büyük insan kaybına ve bunun yanında büyük maddi kayıplar vermesine sebep olmuştu.

Anrakay savaşından sonra küçük çaplı askerî çatışmalar dışında Kalmuk-Kazak sınırında kayda değer askerî harekâtlar görülmedi. Her iki taraf arasında barış antlaşması yapılmıştı. Ancak Kazaklarla Kalmuklar arasında askeri ve siyasi gerginliğin tamamen giderilmiş olması söz konusu değildi. Nitekim 1730-31 yıllarında Kazaklar İrtiş Nehrinin yukarı bölgelerine, Altay dağlarına ve Kalmuk topraklarına saldırmışlardır.85 Bu durumu göz önünde bulunduran Ebu’l-Hayır Han, Küçük Orda Kazaklarının kuzeydeki göçebe bölgelerine göç etme kararı aldı. Ebu’l-Hayır Han Rusya sınırına göç etme kararı almakla, başta askeri ve siyasi olmak üzere, sosyal ve ekonomik çıkarlarını garanti altına almayı hesap ediyor ve aynı zamanda da Kazak Ordalarının dış güvenliğini sağlamayı düşünüyordu.

Bütün bunların sonucunda Kazak Ordalarındaki kabile reisleri ve sultanlarının Kazak-Kalmuk ve özellikle Kazak-Başkırt münasebetlerini düzene sokmak; ekonomik, askeri, siyasi münasebetlerini kuzey komşusu Rusya ile münasebet kurarak aşmak, öncelikli meselelerinden biri haline gelmişti.

Özellikle uçsuz bucaksız Rus sınırlarında çadır kuran göçebe Kazak topluluğu için bu mesele çok büyük önem kazanmıştı. İşte bu sebeplerden dolayı daha 1726 yılında özel bir elçilik heyeti Rusya’ya gönderilmiş ancak bir sonuç elde edilemediği yukarıda izah edilmişti.

Kazak-Kalmuk Savaşları (1739-1741) ve Küçük Orda, Orta Orda Kazaklarının Rusya’nın Himayesine girmesi

Kalmuk hükümdarı Tsevan Rabtan’ın 1729’da ölümüyle Kalmuk hükümdarlığına büyük oğlu Galden Tseren geçti. Bu hükümdarın idaresi zamanında Kalmuk Hükümdarlığı çok güçlendi, çok geniş topraklara sahip oldu. Kalmuk Hükümdarlığı toprakları içine Doğu Türkistan vilayetleri, Tiyan-Şan bölgeleri ve Kazak Ordaları’nın bir kısmı-özellikle Büyük Orda-girdi.86

XVIII. yüzyılın 30’lu yıllarının sonu ve 40’lı yıllarının başında Kalmuk Hanlığının dış siyasetteki genel istikameti Rusya, Kazak Ordaları ve Orta Asya’daki devletlerle arasındaki münâsebetler oldu.87

Kazak Ordalarının siyasi dağınıklığı ve merkezi bir devlet olamayışı Galden Tseren’e cesaret ve imkân veriyordu. Ancak Kalmuk sarayı Rusya’nın tutumundan korkuyordu. Çünkü 30’lu yıllarda Küçük Orda Rus uyrukluğunu kabul etmiş, sonra Orta Orda’nın Han ve bazı Sultanları, idarecileri Çariçe Anna İvanovna’ya sadâkat yemini etmişlerdi.88

XVIII. yüzyılın 30’lu yıllarının sonu ve 40’lı yıllarının başında Kazak topraklarının Kalmuk Hükümdarlığı sınırındaki durumu yeniden gergin bir hal almıştı. 30’lu yılların sonunda Çin sarayı ile barış imzalayan Kalmuk Hanlığının idareci sınıfı, Kazak ve Orta Asya üzerine saldırılar düzenlemek için askeri ve siyâsi hazırlıklara başladı. Bu saldırıların maksadı yeni askeri ganimetler elde etmek, otlakları genişletmek, zenaat merkezleri ve ticaret yolları üzerinde hâkimiyet sağlamaktı. 1735 yılının baharında Bukenbay Batır, Kalmuk esâretinden kaçan Kazakların anlattıklarını Çar iktidarı memurlarına duyurdu. Bu Kazaklar Çin Bogdihan’ın öldüğünü, Kalmukların Çinlilerle barıştıklarını ve Kalmuk Hükümdarı Galden Tseren’in Orta Orda Kazakları üzerine 20 bin kişilik bir ordu gönderme hazırlığı içinde olduğunu açıklamışlardı. Muhtemel Kalmuk saldırısına karşı Orta Ordada da asker toplamanın yanında, gerekli tedbirlerin alındığı yukarıda bahsi geçen Kazaklar tarafından ifade edilmişti.89

Böylece Kazak Ordalarına yeni bir saldırı düzenlemeye karar veren ve bunun için gerekli hazırlıkları yapan Kalmuk hükümdarı, Rusya’nın onayını almak maksadıyla 1739 yılında Tobolsk’a Lama Daşi ve Naurız Kazı adındaki elçileri gönderdi. Elçilere verilen talimata göre saldırının sebebinin, Kazak Hanlarının ve Sultanlarının Kalmuk Hanlığının sınır boyu bölgelerine geçmiş yıllarda düzenledikleri akınların misillemesi olacağı belirtildi.90

Kalmuklar tarafından askeri tehlikenin yaklaştığı 1738-1739 yıllarında, Orta Orda Han ve Sultanları, Kalmukların güney ve güneydoğu sınır bölgelerine askeri yığınak yapmasına karşı yeterli önlem alamadılar. Orta Orda Han ve Sultanları, eski düşmanın olası bir saldırısına karşı hazırlık yapacakları yerde Küçük Orda Batırlarıyla birlikte, İdil Kalmukları ve Yayık Başkırtları üzerine yapılan akınlara katılıyorlardı. Ancak Kalmuk atlarının nal sesleri Kazak topraklarında duyulmaya başladıktan sonra, Orta Orda hükümdarları gönüllü asker toplamaya, ailelerini gizlemeye, sürülerini de güvenilir yerlere sevk etmeye başladılar.91

Kalmuk askerlerinin Kazak toprakları üzerine saldırısı 1739 yılının sonbaharında başladı. Orta Orda aşiretleri üzerine 30 bin kişilik Kalmuk birliği saldırdı. Bu sırada Orta Orda Hanlığının ve diğer Kazak Ordalarının durumu karmaşıktı. Küçük Orda içindeki iç karışıklıklar sona ermemiş, başta Sultan Batır olmak üzere zadegânların bir kısmı Ebu’l-Hayır Han ile düşmanlıklarını devam ettirmekteydiler. Bu sıralarda 1737’de Orta Orda Hanı Semeke Han ölmüş ve yerine Ebu’l-Mamet geçmişti. Büyük Orda Hanı Colbars da 1739 yılında Taşkent’te öldürülmüştü. Ne yazık ki iç çekişmeleriyle uğraşan Kazak zadegânlerı kendi göçebe kabilelerini savunmak için gereken önlemleri de alamadılar.92 1739-1740 yılının kış aylarında Septen ve Sarımançi komutasındaki Kalmuk askerleri, güneyden Sırderya nehrinin tepelerinden ve kuzeyden İrtiş tarafından üç Kazak Ordasının üzerine saldırarak Tobol ve İşim boyunca Kazaklar üzerine büyük bir darbe indirdiler.

Kazan Vilayeti kaleminden Moskova Senato kalemine gelen bir habere göre, Kazak Ordaları üzerine 15 bin kadar Kalmuk askerinin saldırdığı, saldırıların İşim ve İrtiş nehirleri kıyısında çadır kurmuş olan Uak ve Girey kabileleri ile Ebu’l-Mamet ve Barak Sultan’ın hakimiyeti altındaki göçebeler üzerine yapıldığı bildirilmektedir.93

Kalmukların zikredilen tarihlerde yapmış olduğu saldırılarda en büyük darbeye, İrtiş ve İşim nehirleri arasında çadır kuran Orta Orda Kazak aşiretlerinin mâruz kaldığı anlaşılmaktadır. Ancak mevsim şartlarının kış oluşu, yeterli maddi ve diplomatik girişimlerin yapılamaması, ayrıca Rus hükümetinin takınacağı tavrın bilinmemesi ve diğer sebepler Kalmuk askerlerini Kazak topraklarından çıkarak İrtiş havzasında yerleşmeye sevk etmiştir.94

Bu sırada Kazak Hanı, Kalmuklara karşı Rusya’dan askeri yardım istedi. Ancak bu yardım talebi, 26 Ağustos 1739 tarihinde V. A. Urusov’a gönderilen imparatoriçe emirnamesinde, Kazak Hanı’nın istediği topçu ve toplar, top ve insan gücünün az olması bahane edilerek reddedildi.95 Ancak daha sonra Rus hükümeti, Kalmukların Kazak Hanlığı üzerine yapacakları saldırı planlarını öğrenmiş ve 9 Eylül 1740’ta Orenburg Komisyonu Başkanı Urusov’a, Kalmuklar karşısında ihtiyatlı olmaları hususunda uyarıda bulunmuştur. Bununla birlikte Rus hükümeti, Barak Sultan, Canıbek ve diğer Kazak idarecilerine toplar ve tüfekler dışında, barut96 ve diğer gerekli malların verilmesi konusunda talimat verdiği anlaşılmaktadır.97

Yukarıda verilen bilgilerden de anlaşılacağı üzere Kazak-Kalmuk savaşlarına Rusya ihtiyatlı yaklaşmaktadır. Rusya, Kazak Hanı’nın istediği askeri desteği vermemekle, Kazaklarla güney komşuları arasında başlamışolan önemli askeri çatışmalara seyirci kalma konumunda bulunduğunu açık bir şekilde göstermektedir. Bu sırada Kazak topraklarının kuzey-doğu ve güney sınırlarındaki Kalmuk askeri harekâtları giderek artmaktaydı. İranlıların Buhara ve Hiveyi istila etmelerinin ardından,98 Kalmuklar da İrtiş ve İşim ırmakları arasında Sırderya bölgelerinde çadır kurmuş olan Kazak aşiretleri üzerine darbe üstüne darbe indirmeye başladılar. Ayrıca Kalmuk saldırılarının yakın bir zamanda daha da sertleşmesi bekleniyordu. Bu durum karşısında Ebu’l-Hayır Han, silah ve askeri yardım talebinin Orenburg idarecileri tarafından reddedilmesinden dolayı Kalmuk Hanıyla kişisel münasebetler kurmaya karar verdi. Kazak Hanı belirli şartlar altında Kalmuk uyrukluğunu kabul etme vaadinde bulunabileceğini ima ederek, böylece Kalmukların Kazak bozkırları üzerinde düzenleyebileceği olası saldırıları ertelemek ve zaman kazanmak istiyordu. Aynı zamanda Hive problemini de çözümleyerek Çarlık hükümetine kendi çıkarları doğrultusunda psikolojik bir etki yapmak istiyordu.

Galden Tseren’in birkaç yıl önce iyi niyet göstergesi olarak Ebu’l-Hayır Hana gönderdiği elçiler, Kazak Hanının nazarında Kalmuk hükümdarının kendisiyle böyle bir diyalog başlatabileceği izlenimi bırakmıştı. Şöyle ki, 1736 yılında Kalmuk Hontayşaları Ebu’l-Hayır’ın Rus himayesini kabul ettiği haberini aldıktan sonra kendisiyle barışmak için elçiler göndermiş ve 1725 yılından beri Kalmuk esâretinde bulunan kardeşinin hanımlarını iâde etmişti. Galden, elçiler vasıtasıyla Kazak hükümdarına, kendisiyle savaş içinde değil barış içinde bulunmak istediğini belirtmiştir. Ayrıca Kazakların Rus uyrukluğunu kabul ettiği gibi isterlerse Kalmuk uyrukluğuna da geçebileceklerini ifade etmiştir. Yine bugünlerde Kalmukların Kazak Ordalarıyla savaşmadığı ve Çinlilerle de barıştıkları anlatılmıştı. Ebu’l-Hayır Han bu bilgilerin o tarihte kendi adamı Baybek tarafından Orenburg Heyeti başkanı Krillov’a iletilmesini istemiştir.99 Böylece Han, Sırderya’daki kışlık otağında Kalmuk elçileriyle yapmış olduğu bu görüşmelerden ümitlenmişti.

Ebu’l-Hayır’ın Rusya’ya karşı Kalmuklara yakınlaşma siyaseti, Kalmuklarla dost olduğunu gösterme havası, Han’ın Kalmuklar hakkındaki düşüncesini hiçbir zaman değiştirmemişti. Çünkü Kazak Hanı, Hontayşaların politik tutumlarını çok iyi biliyordu. İşte Ebu’l-Hayır Han Rusya’ya karşı oynadığı Kalmuklarla olan bu dostluk oyununu, Kalmukların kendisine teklif ettiği bu tâbiyet meselesini kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya karar verdi. Dört yıl sonra Hanın beklediği an geldi. 1740 yılının sonbaharında Kazak Hanı Ebu’l-Hayır, Kalmuk Ordusunun güney birlikleri komutanı Noyan Sarımancının yanına Kutlubet adındaki bir elçisini gönderdi. Kutlubet, Sarımancı’ya Han ile savaş yapmamasını, ayrıca Ebu’l-Hayır Han’ın Türkistan Hanı olarak ilân edilmesi durumunda Galden Tseren’in uyrukluğuna geçeceğini vaat ettiğini bildirdi. Han, sözünü tutacağına dair garanti olarak da kendi oğlu Ayçuvak’ı rehin olarak vermeye hazır olduğunu elçisi aracılığıyla bildirmişti.100

Han, Kalmuk uyrukluğuna geçme konusunda Galden Tseren’e müracaat ettiğini Orenburg Rus İdari makamlarından da gizlememiştir. Gizlemediği gibi Gladişev’e “eğer kendisine Rus askeri yardımı yapılmazsa bu duruma daha fazla katlanamayacağını ve Kalmukların uyrukluğuna geçeceğini birkaç kez bildirmiş ve bu maksatla Kazak elçisi Kutlubet’i Kalmuk hükümdarlığına gönderdiğini Tümgeneral Urusov’a bildirmesini” istemişti. Ebu’l-Hayır Rus subayı ile yaptığı bu konuşmaları sırasında “Sırderya yakınlarında bir şehrin inşa edilmesi için Rus askerlerinin gönderilmesini defalarca talep etmesine rağmen bugüne kadar Rus hükümetinden bu konuyla ilgili herhangi bir faaliyetin olmadığını ve kendisinin açık bir şekilde aldatıldığını”101 dile getirerek Rus hükümetine güvenmediğini ifade etmiştir.

Hanın, aslında Kalmuk himâyesini kabul etmeyi aklından bile geçirmediği Gladişev ile yapmış olduğu konuşmalardan anlaşılmaktadır. O, sadece düşmanlarının askeri saldırılarının önüne geçebilmek için, zaman kazanmak maksadıyla böyle bir girişime başvurmuştur. Bizce, Hanın bu düşüncesinden Kalmuk Hükümdarıyla kişisel münasebetini Çarlık hükümetine karşı politik bir baskı aracı olarak kullanmış olabileceği anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında Orenburg memurları Ebu’l-Hayır’ın bu ikazlarının önemini kavrayamadılar. Rus yetkililer Kazak Hanları, Sultanları ve aşiret reisleri ile Kazak-Kalmuk münasebetlerine eskisi gibi seyirci kaldılar.

Bütün bu gelişmelere rağmen Kalmuklar, 1740 yılının sonbaharında Orta Orda toprakları üzerine yeni bir saldırı düzenlediler. Bu saldırı sırasında Kalmuklar, Kazakların daha teşkilatlı bir direnişiyle karşılaştılar. Kazak gönüllü birlikleri Kalmuklara değişik cephelerden darbeler indirdiler. Kalmuk esâretinden kaçan Abız Baybulatov adındaki bir Kazak, Orta Orda Hanı Ebu’l-Mamet başta olmak üzere 2000 kişilik bir Kazak askerinin Kalmuk Hontayşası Galden Tseren’in üzerine saldırdığını, kanlı bir savaşın başladığını, işte o sırada Ebu’l-Mamet ile Orsk’tan dönen ve Rus himâyesini kabul etmiş olan Abılay’ın da bu çatışmalarda aktif bir rol oynadığını102 haber vermektedir.

1741 Şubat-Mart aylarında Kazak toprakları üzerine Kalmuklar genel bir taarruz planı hazırladılar. Kazak Ordalarında ise düşman karşısında ne yapılacağına dair bir oy birliği yoktu. Ancak yukarıda da açıklandığı gibi 1740 yılında Ebu’l-Hayır, Kalmuk Hükümdarı Tseven Rabtan’a kendi elçisini göndererek, Türkistan ve Taşkent karşılığında Kalmukların uyrukluğuna geçeceğini ve bir oğlunu da rehine olarak Kalmuk Hükümdarlığına göndereceğini Kazak elçisi vasıtasıyla bildirmişti. 1741 yılında Sibirya Valisi Butirlin ile Galden Tseren’in temsilcisi Lama Daşi arasında görüşmeler oldu. Bu görüşmelerde Kalmuklar Rusya himâyesini kabul eden Kazak Ordalarını ve onların nerede bulunduklarını öğrenmek istediler. Butirlin de bu konu hakkında Orenburg Valisinin daha iyi bilgisi olduğunu açıkladıktan sonra sadece Ebu’l-Hayır’ın Ordasının Rusya uyrukluğunda olduğunu bildiğini söyledi. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki o tarihlerde Ebu’l-Mamet Han ve Abılay Han ile birlikte Orta Ordanın büyük bir kısmı da Rusya himâyesini kabul etmişlerdi. Kalmuk elçileri Lama Daşi ve Naurız Kazı, söz konusu görüşmelerde Galden Tseren’in, Rusya uyrukluğunu kabul eden Kazakları işgal etmeyeceğini, bozkırda yaşayan veya Rusya uyruğu olmayan Kazaklara savaş açacağını ve savaşa Rusya’nın müdahale etmemesi gerektiğini Butirlin’e açıkladılar. Görüşmeler sırasında Butirlin, Kazakların sınır hatlarından geçmesinin yasaklanacağını açıkladı. Bu görüşmelerin sonucundan memnun olarak ayrılan Kalmuk elçileri, Sibirya Valisine resmi olarak 1741 yılının 15 şubatında Kazak Ordaları üzerine savaş başlatacaklarını haber verdiler.103

1741’in Şubat ayı sonunda, Septen ve Galden Tseren’in büyük oğlu Lama Daşi komutasında 30 bin kişilik bir Kalmuk ordusu tekrar Kazak Ordaları üzerine saldırdı ve savaşı sürdürerek Tobol ve İşim’e kadar geldi.104 Askeri harekâtlar 1741 yılının yaz aylarına kadar devam etti. Kalmuk askerlerinden Urgudzjun Galzat adında biri 1 Haziran’da Yamışev kalesine geldi. Şehir komutanlarından Yarbay Zarin’a, Kalmuk baş komutanı Septen’in bir yazısını getirdi. Bu yazıda, Kalmuk komutanı şöyle diyordu: “Ordumun tamamını yanıma alarak kendi Kalmuk topraklarıma döndüm…” beraberimde Kazak Ordalarından esir ve tüccarlarla birlikte, Kazaklar arasında yaşayan İdil Kalmuklarını getirdim. Bu esirler kadın ve erkek olmak üzere yaklaşık üç bin kişidir. Erkek olanların hepsi gençtir, yaşlı olanların kellelerini kestik. Ben ise ordum ile birlikte kış ve bahar aylarını Ob ve Tobol ırmakları kıyısında geçirdim…”.105

Ayrıca Kalmuk ordusunun bir kısmı İşim’den diğer kısmı Taşkent’ten ve üçüncü bir kol da Türkistan’dan olmak üzere bütün Kazakları yıkıp dağıtmaktaydılar. Bu darbelerden kaçan Ebu’l-Mamet, kendi göçebeleriyle beraber Or nehrinden geçerek Orenburg’a doğru yol almakta, Kalmuk ordusu da onu takip etmekteydi. Sonuçta Ebu’l-Mamet Han Küçük Orda topraklarına çekilerek İlek ve Yayık nehirleri kıyılarına yerleşti. Daha sonra Ebu’l-Mamet Han, geriye kalan 30 çadırıyla Yayık’tan aşağıya göç etti.106 Ayrıca Kalmuklarla yapılan bu savaşlarda Abılay Sultan ve arkadaşları da esir düştü.107

1741 yılının Mart ayında Ebu’l-Hayır Han, Kalmukların kendilerini her taraftan kuşattıklarını Orenburg Komisyonu Başkanı Urusov’a bildirdi. Ayrıca kendi göçebe konaklarının bulunduğu yere bir kale yapılmasını rica etti. 1741 yılı sonunda Ebu’l-Hayır’ın temsilcileri, Rus hükümetine Sırderya nehri yanında bir kale kurulması halinde düşmanlarına karşı, özellikle de İran Şahı ve Kalmuklara karşı kendilerini savunabileceklerini açıkladılar.108

Ebu’l-Hayır’ın, Sırderya bölgesinde kale kurulması isteği, İngiliz-Rus antlaşmasından sonra Rusya’nın güneydoğu bölgelerine giden İngiliz ajanları, askerleri, mühendisleri ve tüccarların verdikleri haberlerden de anlaşılmaktadır. Mesela Gokk adındaki bir İngiliz tüccar, Ebu’l-Hayır’la görüşmediğini ancak aldığı habere göre Hanın, Sir Derya yakınında bir şehir kurmak istediğini ve bunun için de Rusya’dan yardım talebinde bulunduğunu bildirmektedir.109

Üç yıldan fazla devam eden bu dönemdeki Kazak-Kalmuk savaşları 1741 yılının Mayıs ayında sona erdi. Bu savaşlar sırasında Kazaklar yer yer başarılı olmakla birlikte, savaşın geneline ve sonucuna bakıldığında çok büyük darbeler almışlardı.110

1741 yılının yaz mevsiminde, Küçük ve Orta Orda Hanlarının karargâhlarında Kalmuklarla olan münasebetlerin durumu ele alındı. Bu toplantılarda Kazak idareciler Kalmuklarla savaşı devam ettirmek ya da barış görüşmeleri için diplomatik münasebetler başlatmak konusunda bir takım görüşler ileri sürdüler. Kazak idarecilerinin büyük çoğunluğu barış görüşmelerinin başlamasından yanaydı. Bu hususta Kalmuk hükümdarlığına bir Kazak elçilik heyeti gönderildi.111 Galden Tseren’e giden Kazak elçilerinin barış tekliflerini, 1742’de Orta Orda göçebe Kazak bölgesine gelen Başkırtlar doğruladı. Bu durumu 11 Kasım 1741 yılında Rusya’ya gitmiş olan Kalmuk tüccarlarının verdikleri bilgilerden öğrenmekteyiz.112Galden Tseren, Kazak elçilerinin Kalmuk heyetiyle görüşmeleri sırasında yapmış oldukları barış teklifine birtakım şartlar ileri sürdü. Meselâ Orta ve hatta Küçük Orda’nın kendi uyrukluğuna geçmesi için değişik yöntemler kullandı. Bu yöntemler arasında esirlerin durumu113 da bulunuyordu. Kalmuk Hontayşaları Ebu’l-Mamet Hanın gönderdiği Kazak elçisi Akçura’ya, bazı şartlarla tüm Kazak esirlerinin serbest bırakılacağını söylediler. Bu şartlar arasında, Kazak Ordalarında bulunan önemli Kazak yöneticilerinin çocuklarından davar ve çadırları ile birlikte rehine olarak on kişinin kendilerine gönderilmesini,114 ayrıca Başkırt topraklarında bulunan isyancı Karasakal115 adındaki kişinin derhal yakalanıp iade edilmesini istemektedirler. Kalmuk hükümdarı ancak bu şartların yerine getirilmesi halinde Kazaklara savaş açmayacağını açıklamaktadır. Karasakal’ın yakalanıp gönderilmediği takdirde Kazak elçilerine, savaşın yerini ve zamanını söylemelerini bildirdi.116

Ticari maksatla Kazak Ordaları ve Orta Asya’ya giden Gokk, Galden Tseren’in 1742 yılının Nisan ayında Orta Orda Hanı Ebu’l-Memet’e bir belge verdiğini açıklamıştır. Söz konusu belgede Ebu’l-Mamet Han, Batır Sultan ve diğer idarecilerin Türkistan’a gelip orada yaşamaları, istenilen rehineleri göndermeleri, Orta ve Küçük Ordaların her bir çadırından bir tilki kürkünü haraç olarak vermeleri belirtilmektedir. Ayrıca bu belgeye göre Kazakların ticaret kervanlarına serbestçe yol vermeleri ve sınırdaki Kalmuk göçebe kervanlarına saldırmamaları istenmektedir. Kazakların bu belgede belirtilen şartları yerine getirmedikleri takdirde Galden Tseren’in, ordusuyla Orta ve Küçük Orda üzerine giderek bütün göçebe Kazak köylerini talan edeceği açıklanmaktadır. Ebu’l-Hayır Han, 18 Haziran 1742 tarihinde Rus idarecisi Neplüyev’e gönderdiği bir mektupta, Galden Tseren’in bu isteklerini bildirdi.1742 yılının bahar ayında Küçük ve Orta Orda Kazak Sultanları ve Aşiret Reisleri, Kalmuk Hanı Galden Tseren’in isteklerini görüşmek üzere 1500 kişinin katıldığı bir toplantı yaptılar. Toplantıya katılanların büyük bir çoğunluğu, Kalmuk Hanının isteklerinin yerine getirilmesi hususunda karara vardılar. Daha sonra bu durumu Rus idari makamlarındaki yetkililerden Gladişev ve Neplüyev’e bildirdiler. Ayrıca Ebu’l-Hayır Han bu konu ile ilgili Neplüyev ile görüşüp durum değerlendirmesi yapacağını açıkladı.117

Kazakların, Galdan Tseren’in isteklerini kabul etmeleri, doğal olarak Kalmuk hükümdarının uyrukluğunu kabul etmesi anlamına geliyordu. Bu durumda Orta Orda’nın Sultan ve idarecilerinden çoğunluğu Rusya ile bağlarının korunması ve sağlama alınması gerektiği yönünde görüş birliğine vardılar.118 Sultan Barak, Orta Orda ileri gelen asilzadelerin de bulunduğu bir toplantıda Rusya ile dostluk içinde bulundukları dönemde Rusya’nın kötülüğünü görmediklerini ve zor durumda kalmadıklarını, kendi topraklarında rahat yaşadıklarını ifade etmiştir.119 Ebu’l-Hayır Han da Kazak Ordalarının Kalmuk hükümdarına tabi olmaları durumunda kendi şereflerini yitireceklerini ifade etmekte idi.120

Kalmuk hükümdarının isteklerini yerine getirme doğrultusunda görüş birliği içinde olan Orta Orda’daki ileri gelen yöneticilerin, kendilerine siyasi ve maddi çıkarlar sağlamak için bu görüşte oldukları anlaşıldı. Ayrıca bu görüşte olan yöneticilerin, daha önce Kalmuklar tarafından tutulmuş olan güneydeki Kazak topraklarına geri dönmek için Galden Tseren’in taleplerine evet dedikleri anlaşıldı. Bu sırada Ebu’l-Mamet, kendi oğlunu Kalmuk Hükümdarlığına rehin olarak gönderdi. Ebu’l-Mamet’i örnek alan diğer bazı Sultan ve idareciler de Kalmuklara yakınlaşmak istediler. 1742 Mart ayında Küçük Orda Hanı Ebu’l-Hayır, İmparatoriçe Elizavet Petrovna’ya “Orta Orda Sultan ve yöneticilerinin Kalmuk tarafına yöneldiğini” yazdı.121 Ebu’l-Hayır Han, Galden Tseren’in Kalmuk tâbiyeti konusundaki ültimatomu ile ilgili olarak ve aynı zamanda Orta Orda’dan birçok asilzadenin Kalmuklara yönelmesine karşı şöyle demekteydi: “Diğerleri ne düşünürse düşünsün, nasıl hareket ederlerse etsinler… Allah’ın adıyla Rusya’ya vermiş olduğum söz ve yemine sadık kalacağım. Çünkü Kalmukları biz çok eskiden tanıyoruz. Bu sebeple yalnız bugün değil eskiden de onların isteklerine riayet etmedik”.122

Ebu’l-Hayır’ın, Orta Orda’nın belli başlı bazı yöneticilerinin Kalmuklara yakınlaşmasını Rus idari makamlarına şikayet etmesi, kendisinin Rusya’ya karşı ne kadar sadık bir uyruk konumunda olduğunu göstermesi bakımından çok ilginçtir. Ayrıca Ebu’l-Hayır, işi daha da ileriye götürüp İ. İ. Neplüyev’den Ebu’l-Mamet Han, Barak Sultan ve Batır Sultanların ve ayrıca kendisinin belirleyeceği diğer soylu Aşiret Reislerinin, rehine konumunda tutuklanmasını istemekte idi. Ebu’l-Hayır, böyle yapmakla Kazak halkının Kalmuk hükümdarı Galden Tseren’in uyrukluğuna geçmeyi düşünmeyeceğini Rus makamlarına anlatmaya çalışmakta idi.123

Kazak-Kalmuk Savaşlarının Sonucunun Değerlendirilmesi

Yaklaşık iki asra yayılan ve halk hikayelerine de konu olan, Kazak-Kalmuk mücadelesinde her iki taraf da çok insan kaybı verdi. Bu savaşların temelinde meralara sahip olma yüzünden ortaya çıkan rekabet yatmaktaydı. Göçebe hayvancılık ekonomisinin gelişmesi sadece ve sadece otlaklık alanların sürekli genişlemesine bağlıydı. Bu sebeple Zadegânların mülkiyetindeki toprakların yeniden paylaşılması ve otlaklık alanların yeniden bölüşülmesi için savaşın kaçınılmaz olduğu bir gerçekti. Kalmuk zadegânlarının otlak arayışlarındaki genişleme alanı sadece batıya doğru olabilirdi, çünkü doğuda Çin İmparatorluğu ile savaşıyorlardı. Sonuçta XVIII. asra gelindiğinde, bu mücadelenin sadece mera meselesi olmadığı ve başka sebeplerin de olduğu ortaya çıktı. Kalmuk zadegânları, Kazak topluluğunun kabilelerine sürekli baskın yaparak onların hayvanlarını, otlaklarını, mal varlıklarını ellerinden almışlar, kimi zaman da bütün soylarını ve köylerini yok ederek Kazakları arka arkaya yenilgiye uğratmışlardır. Böylece Kalmuk Hontayşaları otlaklık alanlar dışında, güney Kazak topraklarının ticaret ve zenaat merkezlerini de ele geçirdiler. Doğal olarak bu durum, Kalmuklara sadece ticaret ve zenaat merkezlerini değil, ayrıca Kazak topraklarıyla, Rusya’yı ve diğer doğu ülkelerini birbirine bağlayan kervan yollarının geçtiği alanları da açmış oldu.

Bunun yanı sıra şunu da hatırlatmak gerekir ki, Kalmuk Hükümdarlığının Kazak Ordalarına düzenlemiş olduğu askerî yayılma harekâtı, Kazak toplumunda neredeyse telafisi çok zor olan sonuçlara sebep oldu. Kalmuk saldırıları sonucunda Kazaklar sadece maddi ve insan kaybına uğramakla kalmayıp, ayrıca bir süre için Semireçye bölgesindeki zengin otlaklarını da kaybettiler. Göçebe yollarına zarar verildi, Sırderya ve Semireçye’deki ziraat kültürünün ocakları yok edildi. Büyük göçebe kütlelerinin Orta Asya’ya göç etmesi oradaki sosyal, siyasi ve ekonomik hayatı karmaşık bir hale soktu. Orta Asya kasabalarının zaten yoğun olan nüfusu daha da yoğunlaştı. Bu aç insan kitlesi, Türkistan’daki yerleşik ahaliyi de açlığa sürükledi. Kazak kabileleri için bu topraklar verimsiz ve göçebe halk için rahat hayat sürdürebilecek topraklar olmadığı için eski yurtları olan batıya ve kuzeybatıya doğru göç etmek zorunda kaldılar. Bu göç büyük zorluklar içinde gerçekleşti. Bu durum bir süre sonra Yayık ve İdil arasındaki göçebe toprakları meselesini karmaşık bir hale getirdi. Bu yüzden Kazaklar, İdil Kalmukları ve Başkırtlarla sürekli çatışmak durumunda kaldılar.

Bu gelişmeler karşısında Kazaklar, düşmanlarına karşı kendilerini himaye edecek güçlü bir yardıma ihtiyaç duydular. Hive ve Buhara gibi kendi soydaşlarına güvenemezlerdi.

Çünkü onlar da iç ve dış siyasi mücadelelerden başlarını kaldıramıyor, ayrıca esaret altına düşme tehlikesiyle karşı kaşıya bulunuyorlardı. Çaresiz bu yardım için tek baş vurulacak ülke en yakın komşusu Rusya’dan başkası olamazdı. Ancak Kazak-Kalmuk savaşlarına Rusya ihtiyatlı yaklaşmıştı.Bu komşu ülke, Kazak Hanı Ebu’l-Hayır’ın istediği askeri desteği vermemekle, Kazaklarla güney komşuları arasında başlamış olan askeri çatışmalara seyirci kalma konumunda bulunduğunu açık bir şekilde göstermişti. Rusya’nın bu tutumuna rağmen Küçük Orda Hanının şahsi girişimleri ve çevresindeki yakın adamlarının kendisini desteklemesi doğrultusunda bu ülkeye elçi gönderme kararı alındı.

Ebu’l-Hayır Hana havale edilen bu sosyal ve siyasi mesele daha sonraları değiştirilerek Küçük ve Orta Ordaların Rusya’nın himayesine alınması şekline dönüştü. Bunun sonucunda XVIII. asrın 30’lu yıllarında Küçük Orda Rus uyrukluğunu kabul etmiş, sonra Orta Orda’nın Han ve bazı Sultanları, idarecileri Çariçe Anna İvanovna’ya sadâkat yemini etmişlerdi.

Böylece Kalmuklarla mücadele sonucunda Kazaklar ikiye bölündü. Küçük ve Orta Orda’nın bir kısmı Rus sınırlarına gittiler ve daha ileriki tarihlerde Rus himayesine girdiler. Büyük Ordanın yaklaşık tamamı ve Orta Ordanın bir kısmı ise ikinci kez Kalmuklara mağlup olarak tam 30 yıl Kalmuklarla mücadele ettiler. Ta ki 1757 yılında Kalmukların Çinliler tarafından ortadan kaldırılmasına kadar Kalmuk hakimiyetinde yaşamak zorunda kaldılar.124 Bu olaylarda Kazakların hanları, sultanları, beyleri ve kahramanlarının suçlu olmadığını düşünmek kanaatimizce doğru olmaz. Çünkü Kazak halkının bu duruma düşmesinde onların kendi aralarındaki iktidar mücadelesi de önemli rol oynamıştır. Sonuçta bu durumun hadiselerin Rusya’nın tâbiyetine girme noktasına gelmesinde etkili oluğu görülmektedir.

1 Orta Asya ve Kazak Ordalarında “Kalmuk (Kalmak)”, Çin’de “Elet”, Moğolca’da “Zun-gar” olarak adlandırılmaktadırlar. Bkz. R. V., Suleymanov, “Rol i Mesta Ablaya v Natsonalna-Asıvabaditelnoy Barbe i Abyedinenii Kazahskova Naroda v Vedinoy Gasudarstva v XVIII. Veke. ”, Abılay Han Kenesarı, Almatı, 1993, s. 27; bir başka kaynakta da Kalmuklar “Oyratlar” olarak adlandırılmışlar ve Oyratların “Jungar Kalmukları” olduğu belirtilmiştir. Bkz. V. A., Moisyeyev, “Nekatoriye Vaprosı Kazahsko-Djungarskih Atnaşeniy v Sovyetskoy İstoriografii” Vaprosı İstoriografii i İstoçnikovedeniya Kazahstana (Dorevoliotsinonnıy Period), Alma-Ata, 1988, s. 134-135; Rene Grousset, Oyrat, Kalmuk, Cungar her üç isim de aynı topluluğu (Batı Moğolları) gösterdiğini ve Oyratların 1620’den sonra Jungar milletini teşkil ettiklerini belirtmektedir. Bkz. Rene Grousset, Bozkır İmparatorluğu, (Çev. M. Reşat Uzmen), İstanbul, 1993, s. 477, 482; Kazak Sovyet Ansiklopedisinde de, Oyrat kabilelerinin 1635 yılında birleşip Jungar Hanlığını kurdukları açıklanmaktadır. Bkz. Kazak Sovyet Entsiklopediyası (K. S. E.), T. 6, Alma-Ata, 1975, s. 380.

2 Nebijan Mukametkanulı, Tarihi Zertteuler, (Çev. Kojebekov Ahat), Almatı, 1994, s. 41-42.

3 Tınışbayev, İstoriya Kazahskogo Naroda, Alma-Ata, 1993, s. 186; A. Zeki Velidî Togan, Bugünkü Türkili Türkistan ve Yakın Tarihi, İstanbul, 1981, 2. Baskı, s. 152, 157.

4 Kazak Sovyet Entsiklopediyası (K. S. E.), Tom 6, s. 241; Seyfi Çelebi ve eserinin muhtevası hakkında bkz. Mahmut Ak, “Seyfi Çelebi”,

Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi, C. II, İstanbul, 1999, s. 527.

5 Tınışbayev, a.g.e., s. 186.

6 Nebijan Mukametkanulı, Tarihi Zertteuler, s. 43.

7 V. A., Moisyeyev, “Nekatoriye Kazaksko-Djungarski Atneşeni., s. 135, 146-147.

8 Nebijan Mukametkanulı, Tarihi Zertteuler, s. 44.

9 Bartold, V. V., Oçerk İstorii Semireçya, Semireçya Oblast, 1898, s. 91-92; Nebijan Mukametkanulı, Tarihi Zertteuler, s. 44; W. Barthold, “Kalmuklar”, İslam Ansiklopedisi, C. VI, s. 140.

10 Kalmuk Hükümdarlarına verilen ünvan.

11 Nebijan Mukametkanulı, Tarihi Zertteuler, s. 45.

12 Tınışbayev, a.g.e., s. 186.

13 Nebijan, Mukametkanulı, Tarihi Zertteuler, s. 45-46; K. S. E., Tom 6, s. 241.

14 K. S. E., Tom 6, s. 380; K. S. E., Tom 6, s. 241.

15 Mehmet, Saray, Kazak Türkleri Tarihi “Kazakların Uyanışı”, İstanbul, 1993, s. 20.

16 Bartold, V. V., Oçerk İstorii Semireçya, s. 93.

17 S. A., Aspendiyaroviç, Kazahstan Tarihinin Oçerkteri, Almatı, 1994, s. 41-43; Ayrıca Bk. S. D., Asfendiyarov, İstoriya Kazahstana (S Drevneyşih Vremen), Alma-Ata, 1993, s. 103.

18 V. A., Moisyeyev, Djongorskoye Hanstva i Kazaki (XVII. -XVIII. vv.), Alma-Ata, 1991, s. 61, 67-70; İstoriya Kazahskoy SSR (S Drevneyşih Vremen Do Naşih Dney v Piyatih Tomah), T. 3, Alma-Ata, 1979, s. 16-17; K. S. E., Tom 6, s. 380.

19 İstoriya Kazahskoy SSR, T. 3, s. 17; R. V., Suleymanov-V. A., Moisyeyev, İz İstorii Kazahstana XVIII. Veka, Alma-Ata, 1988, s. 20.

20 a.g.e., T. 3, s. 15.

21 Ç. Ç., Valihanov, Sabraniye Saçineniy Vı Piyatı Tomah, T. 1, Alma-Ata 1961, s. 426; M., Mukanov, Kazak Jerinin Tarihi, almatı, 1994, s. 16.

22 İstoriya Kazahskoy SSR, T. 3, s. 13.

23 A. İ., Levşin, Opisaniye Kirgiz-Kaysakskih İli Kirgiz-Kazaçih Ord i Stepey, T. 2, Sankt-Peterburg, 1832, s. 66, 69; İstoriya Kazakskoy SSR, T. 3, s. 14-15.

24 Moisyeyev, V. A., “Nekatoriye Vaprosı Kazaksko-Djungarski Atneşeni., s. 135.

25 İstoriya Kazahskoy SSR, T. 3, s. 15.

26 YASAK: Herkesten alınan (genellikle kürk şeklinde verilen çok ender bir şekilde de parayla ödenen) bir vergi türüdür. Yasak vergisini ödeyen yabancılara “Yasakçı” adı verilirdi. Bkz. P. İ., Rıçkov, İstoriya Orenburgskaya (1730-1750), Orenburg, 1896, s. 6; Yasak: Haraç, tabii vergi. Bk. Kazahsko-Russkiye Otnaşeniya (K. R. O.) v XVI-XVIII. vekah (Sbornik Dokumentov İ. Materıalov) Tom 1, Alma-Ata, 1961, s. 733.

27 A. İ., Dobrosmıslov, Materiali Pa İstorii Rassii Orenburg, T. 2, Orenburg, 1900, s. 61-62, K. R. O., T. 1, Belge No: 33, s. 62, 49.

28 Apollov. N. G., Prisayedineniye Kazahstana K Rassiya v 30-h godah. XVIII. Veka., Alma-Ata, 1948, s. 47.

29 Zimanov S. Z., -Öserov, N. İ., “Jetı Jargı” Jaylı, Problemı Kazahskogo Obıçnogo Prava, Alma-Ata, 1989, s. 127.

30 Tafsilat için Bk. Tavke Hanın koymuş olduğu yasalara. Levşin, Opisaniye., T. 3, s. 169-180; T. İ., Sultanov, Koçeviye Plemana Priarala vı XV. -XVII. vv. Moskova 1982, s. 113-121; S. G., Klyaştornıy, -T. İ., Sultanov, Kazahstan Letapis Tryöh Tisiçyeletiy, Alma-Ata, 1992, s. 315-324.

31 Reşit Rahmeti Arat, “Kazakistan”, İslam Ansiklopedisi, C. VI. s. 499; Kazak SSR tarihinden başlıyarak bir çok dökümanda Jangirden sonra (1680 yılında) Han tahtına Tavkenin oturduğu belirtilmektedir. Bkz. Salğaraulı, K., Handar Kestesi: (Şığıs Handarının Jılnamalık Kestesi), Almatı, 1992, s. 41-42; Kazak-Sovyet Entsiklopediyası, Tom, X, Almatı, 1977, s. 623; Farklı tarih gösterenler de var. Mesela, Apollov, 1678 tarihini gösteriyor. Bkz. Apollov, N. G., Prisoyedineniye Mladşego Cuza K Rossii B 30-h XVIII. B., Alma-Ata, 1948, s. 64.

32 Apollov, Prisoyedineniye Mladşego Cuza K Rossii, s. 64.

33 Saken Sozakbayev, Tavke Han Jetı Jargı, Almatı, 1994, s. 15; Ayrıca Bkz., Doğan, Orhan, Ebu’l-Hayır Han Dönemi Kazak-Rus Münasebetleri (1718-1748), (Basılmamış doktora tezi), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2001, s. 25.

34 Sozakbayev, Tavke Han Jetı Jargı, s. 15.

35 Sozakbayev, Tavke Han Jetı Jargı, s. 17.

36 Kazahsko-Russkiye Otnaşeniya (K. R. O.) v XVI-XVIII. vekah (Sbornik Dokumentov i Materıalov) Tom 1, Alma-Ata, 1961, s. 406, 407; S., Sozakbayev, Tavke Han (Jetı Jargı), Almatı, 1994, s. 9.

37 “Beyler Meclisi”ne Kazaklarda “Biyler Kenesi” denmektedir. Bkz. K. S. E., T. 2, kolon 3, s. 328; Bu devlet organı Kazak devletinin siyasi düzeninde çok önemli haklara sahip olmakla birlikte, iç ve dış siyaseti gerçekleştirmede de büyük katkılar sağladı. Üç Orda arasındaki ihtilaflı meseleleri çözmek ve bölücü faaliyette bulunan Sultanlar üzerinde karar vermede sınırsız rol üstlenmişlerdir. Belli bir meselede verdikleri kararların hukuki güce sahip olduğu, bu kararlara Hanın bile itiraz edemediği ifade edilmiştir. Tafsilat için Bkz. Sozakbeyev, a.g.e., s. 10-11; Zimanov, “Jetı Jargı” Jaylı, Problemı., s. 137; İrina, Yerofyeyava, Han Abulhair (Polkovadets, Pravitel, İ Politik), Almatı, 1999, s. 32.

38 Sozakbayev, a.g.e., s. 11; Zimanov, “Jetı Jargı” Jaylı, Problemı., s. 125.

39 İstoriye Kazakskoy, SSR, T. 3, s. 14.

40 Sozakbayev, Tavke Han., s. 12-13.

41 Sozakbayev, a.g.e., 13-14.

42 Sozakbayev, a.g.e., s. 23.

43 K. R. O., T. 1, Belge No: 26, s. 35-36; Rıçkov, İstoriya Orenburgskaya, s. 39, 71.

44 K. R. O., T. 1, Belge No: 70, s 148; Kudayberdi Ulı Şakarim, Rodoslavnaya Turkov, Kirgizov, Kazahov i Hanskih Dinastiy, Alma-Ata, 1990, s. 97.

45 K. R. O., T. 1, Belge No: 33, s. 62; Tınışpayev, İstoriya Kazahskogo Naroda, s. 91, 103.

46 K. R. O., T. 1, Belge No: 33, s. 62; Belge No: 62, s. 125, Belge No: 103, s. 268; Belge No: 105, s. 272; Belge No: 185, s. 486-489; Belge No: 186, s. 489.

47 K. R. O., T. 1, Belge No: 33, s. 62; Belge No: 70, s. 148.

48 K. R. O., T. 1, Belge No: 70, s. 155, 163; Belge No: 178, s. 469.

49 K. R. O., T. 1, Belge No: 33, s. 62-68; Belge No: 88, s. 213; Belge No: 167, s. 433.

50 Kayıp Hanın ölümünden sonra Orta Ordanın Hanı olarak Bolat’tan söz ediliyor. Hatta Bolat’ın Tavke’den sonra aynı zamanda üç Kazak Ordasının Büyük Hanı olduğu da ifade edilmiştir. Bk. N. G., Apollov, Prisayedineniye Kazakhstana k Rassiya v 30-h gg. XVIII. v, Alma-Ata, 1948, s. 131-135.

51 K. R. O., T. 1, Belge No: 166, s. 428; V. Ya., Basin, “Kazahstan vı Sistema Vıneşney Politiki Rassii. vı Pervoy Palavine XVIII. Veka”. Kazakistan v XV. -XVIII. Vekah, Alma-Ata, 1969, s. 60.

52 Moisyeyev, “Abulhair (Nabrosak Politiçeskoga Portreta)”, İzvestiya Akademi Nauk Respubliki Kazahstan, Seria Obşistvennih Nauk (İANRK., SON.), 3 (183), May-İyun, Alma-ata, 1992, s. 39-40; T. İ., Sultanov, “Sasloviye Sultanov v Kazahskom Hanstve XV-XVII. Vekov, ” Kazahstan v Epohu Feodalizme, Almatı, 1981, s. 143; Ebu’l-Hayır’ın Han olması Cengiz nesline değil geniş bir aile yapısı ve güçlü kabile ve kahramanların desteğinin yanında ayrıca kendisinin göstermiş olduğu kahramanlığa dayandırılıyor. Bkz. Sultanov, a.g.m., s. 143.

53 V. A., Moisyeyev, “Abulhair (Nabrosak Politiçeskova Portreta)”., s. 40.

54 Moisyeyev, a.g.m., s. 40.

55 Moisyeyev, Djungarskoye., s. 82-83.

56 Levşin, Opisaniye., T. 2, s. 66-67.

57 Tınışpayev, İstoriya Kazahskogo Naroda, s. 188.

58 K. R. O., T. 1, Belge No: 33, s. 49; Belge No: 62, s. 126; Levşin, Opisaniye., T. 2, s. 69; V. V., Bartold, Oçerk İstorii Semireçya, Semireçya Oblast, 1898, s. 95; Moisyeyev, Djungarskoye., s. 73.

59 Levşin, a.g.e., T. 2, s. 69.

60 Levşin, a.g.e., T. 2, s. 69-70; Levşin, a.g.e., Almatı, 19962, s. 167.

61 “Aktaban Şubrındı” “Tabanları aşınana kadar halkın tamamının kaçışı” veya “yalın ayak taban bozulup beyaz olana kadar halkın kaçışı” demektir. Bu dönem Büyük ve Orta Orda Kazakları arasında “Alka göl sulama” yani “Sır Derya güneyinde, Mirza Çölü sınırında olan Alka

Göl adındaki tuzlu göllerden su içilen zaman” veya “Alka Göl yakınında güçsüzlükten yere düşülen zaman” anlamına gelir. “Keyin Sovgan” “Ak ağacı emmek, ak ağaç suyuyla susuzluğunu gidermek” demektir. Küçük Ordada ise “Savran Aynalgan” yani Sır Derya havzasındaki eski “Savran” şehri etrafında (Şaman inacına göre dua eder gibi) dolaşan ve dönen zaman” demektir. Bu söz Savran Kasabasını geçtikten sonra söylenmiştir. Bk. Tınışpayev. a.g.e., s. 189-191; Ayrıca Bkz. A. Zeki Velidî Togan, Bugünkü Türkili. s. 169-170.

62 Tınışpayev, İstoriya Kazahskogo Naroda, s. 189-191.

63 İstoriya Kazahskoy SSR, T. 3, s. 199; Baymirza, Hayit, Türkistan Devletlerinin Milli Mücadeleleri Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1995, s. 14; Saray, Kazak Türkleri., s. 20.

64 Moisyeyev, Djungarskoye., s. 74.

65 Tınışpayev, İstoriye Kazakskova Naroda, s. 71.

66 Moisyeyev, Djungarskoye., s. 78. Levşin, Opisaniye., T. 2, s. 70-71.

67 G. İ., Semenuk, Problemi İstorii Koçevih Plemen i Narodov Perioda Feodalizma (Na Materialah Kazahstan), Kalinin, 1974, s. 87; Moisyeyev, Djungarskoye., s. 72; Levşin, Opisaniye., T. 2, s. 71.

68 Levşin, Opisaniye., T. 2, s. 71-73; K. S. E., T. 6, s. 262.

69 Kalmukların öldüğü yer.

70 İstoriya Kazahskoy SSR, T. 3, s. 21; Moisyeyev, a.g.e., s. 79; Mukanov, Kazak Jerının Tarihi, s. 12; Suleymanov, İz İstorii., s. 23.

71 Tınışpayev, İstoriya Kazahskogo Noroda, s. 194.

72 Bolşoya Sovyetskaya Entsiklopediya, T. 19, Moskova, 1953, 2. Baskı, s. 329.

73 Kalmukların inlediği, ağladığı yer.

74 Suyunu köpeklerin bile içmediği Alakul gölü.

75 Tınışpayev., a.g.e., s. 193-194.

76 Anlaşmazlıkların kesin olarak sebebi bilinmemekle beraber Orta Ordadan Semeke, Küçük Orda’dan Ebu’l-Hayır ölen Tavkenin oğlu Büyük Han Bolat’ın yeri üzerine hak iddia ettiler. İstoriya Kazahskoy, SSR, T. 3, s. 22-23.

77 Moisyeyev, Djungarskoye., s. 80-81; İstoriya Kazahskoy SSR, T. 3, s. 22.

78 Moisyeyev, a.g.e., s. 106.

79 Rus Kazakları.

80 K. R. O., T. 1, s. VI; Belge No:, 150, s. 385; Levşin, Opisaniye., T. 2, s. 70.

81 K. R. O., T. 1, Belge No: 25, s. 35, Belge No: 27, s. 37-40.

82 Materialı Po İstorii Politiçeskova Stroya Kazahstana, T. 1, Belge No: 2, Alma-Ata, 1960, s. 11; K. R. O., T. 1, Belge No: 26, s. 37.

83 K. R. O., T. 1, Belge No: 56, s. 120-121.

84 K. R. O., T. 1, Belge No: 33, s. 62; Ayrıca Bk. Aynı Belgenin 49. Sh. ’de Tavkelev’in bir sorusu karşısında Ebu’l-Hayır Han da yukarıda bahsi geçen şehirlerin eskiden kendi ellerinde olduğunu açıklamıştır.

85 Moisyeyev, Djungarskoye., s. 102-104.

86 Ş. V., Çimitdorjiyev, Vızaimotnaşeniya Mongolii i Rassii XVII. -XVIII. vv., Moskova-1978, s. 145, 147.

87 Moisyeyev, Djungarskoye., s. 112.

88 Orhan, Doğan, Ebu’l-Hayır Han Dönemi Kazak-Rus Münasebetleri (1718-1748), s. 88-102, 122-126.

89 Süleymanov, -Moisyeyev, İz İstorii., s. 32-33.

90 Moisyeyev, Djungarskoye., s. 112-113.

91 İ. İ., Kraft, Sbornik Uzakoneniy A Kirgizah Stepnıh Oblastey, Orenburg, 1898, s. 6-8; Moisyeyev, a.g.e., s. 113-114; V. Y., Basin, Rossiya i Kazaskiye Hanstva v XVI-XVIII. VV., Alma-Ata, 1971, s. 159.

92 Suleymanov, -Moisyeyev, İz İstorii., s. 33; Moisyeyev, Djungarskoye., s. 114, Çimitdorjiyev, Vızaimotnaşeniya., s. 148.

93 Suleymanov, -Moisyeyev, a.g.e., s. 33-34; Moisyeyev, a.g.e., s. 115.

94 Moisyeyev, a.g.e., s. 115.

95 Kraft, Sbornik Uzakoneniy., s. 7.

96 Rus Elçisi Tavkelev Kazak topraklarında kaldığı süre (1731-1733) içinde “Kazakların top dökmenin ne olduğunu bilmediklerini, toplarının bulunmadığını, silah yapamadıklarını, silahlarını Hive ve Buhara’dan koyun ve at karşılığında satın aldıklarını, kendilerinin barut ve güherçile yapabildiklerini, büyük fabrikalarının bulunmadığını, ok ve yayı fazla kullanmadıklarını, savaş sırasında fitilli silahları fazlaca kullandıklarını” kendi günlüğünde anlatmaktadır. Bk. K. R. O., T. 1, Belge No: 33, s. 86.

97 Moisyeyev, a.g.e., s. 115.

98 Rıçkov, Orenburgskaya., s. 56; Levşin, Opisaniye., T. 2, s. 146.

99 K. R. O., T. 1, Belge No: 62, s. 126.

100 K. R. O., T. 1, Belge No: 76, s. 182; Moisyeyev, Djungarskoye., s. 124.

101 K. R. O., T. 1, Belge No: 76, s. 182.

102 Suleymanov, -Moisyeyev, İz İstorii., s. 34; Moisyeyev, Djungarskoye., s. 115-116.

103 Moisyeyev, a.g.e., s. 116-117.

104 Suleymanov, -Moisiyeyev, a.g.e., s. 34; Moisyeyev, a.g.e., s. 118; Çimitdorjiyev, Vızaimootnoşeniya., s. 149.

105 Suleymanov-Moisyeyev, İz İstorii., s. 34.

106 Moisyeyev, Djungarskoye., s. 119.

107 Çimitdorjiyev, Vızaimotnaşeniya., s. 149; Suleymanov-Moisyeyev, a.g.e., s. 34; Abılay’ın esaretiyle ilgili bilgi için ayrıca Bk. Abuyev, K., “Abılay i Nekatoriye Vaprosı Kazahstanskoy İstoriografii”, (İANRK., SON.), No: 3 (I83), Alma-Ata, l992, s. 44-51; Bu savaşlarla ilgili ayrıca Bk. S. E., Tolıbekov, Koçevoye Obşistva Kazahov v XVIII. Naçale XX. Veka (Politika Ekonomiçeskiy Analiz), Alma-Ata, 1971, s. 265-266.

108 Moisyeyev, a.g.e., s. 119.

109 P. E., Matviyevski, “A Roli Orenburga v Russko-İndiyskoy Targovle v XVIII. v. ” İstoria SSSR, S. 1, Yanvar-Fevral, Moskova, 1969, s. 102.

110 Moisyeyev, Djungarskoye., s. 121.

111 Moisyeyev, a.g.e., s. 121, Suleymanov-Moisyeyev, İz İstorii., s. 36.

112 Moisyeyev, Djungarskoye., s. 122.

113 Eski bir geleneğe göre Kazaklarla Kalmuklar arasında askeri çatışmalardan sonra esir değiş-tokuşu yapılıyordu. Bk. Suleymanov-Moisyeyev, İz İstorii., s. 36.

114 Sultan Barak, Batır, Canibek v. d. olmak üzere.

115 Karasakal, Kazak Ordalarında Kalmuk Hükümdarının oğlu “Suna Batır” olarak bilinmektedir. Bkz. Moisyeyev, Djungarskoye., s. 122.

116 Moisyeyev, a.g.e., s. 122.

117 Moisyeyev, Djungarskoye., s. 124-125.

118 K. R. O., T. 1, Belge No: 96, s. 239.

119 K. R. O., T. 1, Belge No: 105, s. 270.

120 K. R. O., T. 1, Belge No: 75, s. 175.

121 Moisyeyev, Djungarskoye., s. 125-126.

122 K. R. O., T. 1, Belge No: 82, s. 191.

123 M. P., Viyatkin, “K İstorii Raspada., Materialı Pa istorii Kazahskoy SSR (1741-1751 gg.), T. 2, Alma-Ata, 1948, s. 10.

124 Tınışpeyev, İstoriya Kazahskogo Naroda, s. 185.

Abuyev, K., “Abılay i Nekatoriye Vaprosı Kazahstanskoy İstoriografii”, (İANRK., SON.), No: 3 (I83), Alma-Ata, l992.

Ak, M., “Seyfi Çelebi”, Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi, C. II, İstanbul, 1999.

Alpargu, M., Yeniçağda Kazak Türkleri, Ankara, 1996.

Apollov. N. G., Prisayedineniye Kazahstana K Rassiya v 30-h godah. XVIII. Veka., Alma-Ata, 1948.

Apollov, N. G., “Prisoyedineniye Mladşego Cuza K Rossii B 30-h XVIII. B.”, İzvestiya Akademii Nauk Kazashkoy SSR, Seriya İstoriçeskaya, nr. 49, vıp. 4, Alma-Ata, 1948.

Arat, Reşit Rahmeti “Kazakistan”, İslam Ansiklopedisi, C. VI.

Asfendiyarov, S. D., İstoriya Kazahstana (S Drevneyşih Vremen), Alma-Ata, 1993.

Aspendiyaroviç, S. A., Kazahstan Tarihinin Oçerkteri, Almatı, 1994.

Barthold, W., “Kalmuklar”, İslam Ansiklopedisi, C. VI.

Bartold, V. V., Oçerk İstorii Semireçya, Semireçya Oblast, 1898.

Basin, V. Y., “Kazahstan v Sistema Vıneşney Politiki Rassii. v Pervoy Palavine XVIII. Veka”, Kazakistan v XV. -XVIII. Vekah, Alma-Ata, 1969.

Basin, V. Y., Rossiya i Kazaskiye Hanstva v XVI-XVIII. VV., Alma-Ata, 1971.

Bolşoya Sovyetskaya Entsiklopediya, T. 19, 2. Baskı, Moskova, 1953.

Çimitdorjiyev, Ş. V., Vızaimotnaşeniya Mongolii i Rassii XVII. -XVIII. VV., Moskova-1978.

Dobrasımıslov, A. İ., Materiali Pa İstorii Rassii Orenburg, T. 2, Orenburg, 1900.

Doğan, Orhan, Ebu’l-Hayır Han Dönemi Kazak-Rus Münasebetleri (1718-1748), (Basılmamış doktora tezi), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2001.

Doğan, Orhan, “Tavke Han Dönemi (1680-1718) Kazak Hanlığı ve Tavke Han Yasaları (Jeti Jargı)”, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, (4. sayıda yanlanacaktır).

Grousset, Rene, Bozkır İmparatorluğu, (Çev. M. Reşat Uzmen), İstanbul, 1993.

Hasenov, Abdikarim, Kazak Tarıhının 5000 Jıldık Bayanı, Almatı, 1996.

Hayit, Baymirza, Türkistan Devletlerinin Milli Mücadeleleri Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1995.

İstoriya Kazahskoy SSR (S Drevneyşih Vremen Do Naşih Dney v Piyatih Tomah), T. 3, Alma-Ata, 1979.

Kazahsko-Russkiye Otnaşeniya v XVI-XVIII. vekah (Sbornik Dokumentov İ. Materıalov) Tom 1, Alma-Ata, 1961.

Kazak-Sovyet Entsiklopediyası, Tom, X, Almatı, 1977.

Kazak Sovyet Entsiklopediyası (K. S. E.), Tom, VI, Alma-Ata, 1975.

Klyaştornıy, S. G., -Sultanov, T. İ., Kazahstan Letapis Tryöh Tisiçyeletiy, Alma-Ata, 1992.

Kraft, İ. İ., Sbornik Uzakoneniy A Kirgizah Stepnıh Oblastey, Orenburg, 1898.

Levşin, A. İ., Opisaniye Kirgiz-Kaysakskih İli Kirgiz-Kazaçih Ord i Stepey, T. 2, Sankt-Peterburg, 1832.

Mağavin, Muhtar, Kazak Tarihinin Alippesi, Almatı, 1995.

Materialı Po İstorii Politiçeskova Stroya Kazahstana, T. 1, Alma-Ata, 1960.

Matviyevski, P. E., “A Roli Orenburga v Russko-İndiyskoy Targovle v XVIII. v. ” İstoria SSSR, S. 1, Yanvar-Fevral, Moskova, 1969.

Mukametkanulı, Nebijan, Tarihi Zertteuler, (Çev. Kojebekov Ahat), Almatı, 1994.

Mukanov, M., Kazak Jerinin Tarihi, almatı, 1994.

Moisyeyev, V. A., “Nekatoriye Vaprosı Kazahsko-Djungarskih Atnaşeniy v Sovyetskoy İstoriografii” Vaprosı İstoriografii i İstoçnikovedeniya Kazahstana (Dorevoliotsinonnıy Period), Alma-Ata, 1988.

Moisyeyev, V. A., Djongorskoye Hanstva i Kazaki (XVII. -XVIII. vv.), Alma-Ata, 1991.

Moisyeyev, “Abulhair (Nabrosak Politiçeskoga Portreta)”, İzvestiya Akademi Nauk Respubliki Kazahstan, Seria Obşistvennih Nauk (İANRK., SON.), 3 (183), May-İyun, Alma-ata, 1992.

Rıçkov, P. İ., İstoriya Orenburgskaya (1730-1750), Orenburg, 1896.

Salğaraulı, K., Handar Kestesi: (Şığıs Handarının Jılnamalık Kestesi), Almatı, 1992.

Saray, Mehmet, Kazak Türkleri Tarihi “Kazakların Uyanışı”, İstanbul, 1993.

Semenuk, G. İ., Problemi İstorii Koçevih Plemen i Narodov Perioda Feodalizma (Na Materialah Kazahstan), Kalinin, 1974.

Sozakbayev, Saken, Tavke Han Jetı Jargı, Almatı, 1994.

Suleymanov, R. V., -Moisyeyev, V. A., İz İstorii Kazahstana XVIII. Veka, Alma-Ata, 1988.

Suleymanov, R. V., “Rol i Mesta Ablaya v Natsonalna-Asıvabaditelnoy Barbe i Abyedinenii Kazahskova Naroda v Vedinoy Gasudarstva v XVIII. Veke. ”, Abılay Han Kenesarı, Almatı, 1993.

Sultanov, T. İ., “Sasloviye Sultanov v Kazahskom Hanstve XV-XVII. Vekov”, Kazahstan v Epohu Feodalizme, Almatı, 1981.

Sultanov, T. İ., Koçeviye Plemana Priarala vı XV. -XVII. vv. Moskova 1982.

Şakarim, Kudayberdi Ulı, Rodoslavnaya Turkov, Kirgizov, Kazahov i Hanskih Dinastiy, Alma-Ata, 1990.

Tınışbayev, İstoriya Kazahskogo Naroda, Alma-Ata, 1993.

Togan, A. Zeki Velidî, Bugünkü Türkili Türkistan ve Yakın Tarihi, İstanbul, 2. Baskı, 1981.

Tolıbekov, S. E., Koçevoye Obşistva Kazahov v XVIII. Naçale XX. Veka (Politika Ekonomiçeskiy Analiz), Alma-Ata, 1971.

Valihanov, Ç. Ç., Sabraniye Saçineniy Vı Piyatı Tomah, T. 1, Alma-Ata 1961.

Viyatkin, M. P., “K İstorii Raspada…, Materialı Pa istorii Kazahskoy SSR (1741-1751 gg.), T. 2, Alma-Ata, 1948.

Yerofyeyava, İrina, Han Abulhair (Polkovadets, Pravitel, İ Politik), Almatı, 1999.

Zimanov S. Z., -Öserov, N. İ., “Jetı Jargı” Jaylı, Problemı Kazahskogo Obıçnogo Prava, Alma-Ata, 1989.



Yüklə 12,18 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   63   64   65   66   67   68   69   70   ...   95




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin