Kriz Sonrası Dönem: Kriz sonrası yönetim, yeniden yapılanma aşamasında kendini göstermektedir. Burada yönetimin amacı, adaptasyon, değişim ve yeniden yapılanma ile yeni bir döneme geçmektir.
Kriz öncesi dönemde örgüt, kriz sinyallerini alamamış, aldıysa da iyi değerlendireme- miş veya tedbirleri yeterli olmadığı için krize girmiştir. Kriz döneminde krizi atlatabilecek çözümler geliştiremezse zaten krizin şiddetine bağlı olarak örgüt ortadan kalkacaktır. An- cak kriz başarıyla yönetilebilmişse de örgütün çevresiyle ilişkileri bozulmuş, kendi kay- nakları sınırlanmış, satış miktarı düşmüş, pazar payı gerilemiş, tüketicinin güveni azalmış, çalışanların huysuzlukları artmış olabilmektedir. Kurumlar kriz sürecini başarı ile atlata- bilmek için çeşitli faaliyetlerde bulunurlar. Bunlar; kriz ile ilgili hiç bir şey söylememek, en az düzeyde konuşmak ya da olayın duyulmasını engellemek, konuşurken dikkatli olmak gizlilik kurallarına uymak ve duyarlı davranmak, krizi oluşturan olayı kabullenmemek ve şuçu başkalarına atmak ya da onlarla paylaşmak olarak sıralanabilir. Kurumlarda kriz yö-
netilirken kurumun politikası, kullanılacak iletişim yöntemleri önemlidir ve kurumdaki görev alacak kişilerin eğitilmeleri gerekir. Kriz yönetimi kurumun ticari çıkarlarının ve itibarının korunmasıdır. Kriz yönetiminde bu amaçlara ulaşmak için medya ile nasıl bir ilişki kurulacağına ilişkin strateji geliştirmesi, tüm medyaya söylenenler üzerinde denetim sağlanmalı, insiyatif kurumda olmalı, doğru, güvenilir, kararlı bilgiler hızlı verilmeli ve çok konuşulmamalıdır.
Dolayısıyla yönetim, kriz sonrası dönemde de çözülmeleri önleyecek, önceki standar- dını yakalayacak bir yeniden yapılanma evresi ile karşı karşıyadır. Bu dönemde örgütün yapısında ya da çevre ilişkilerinde radikal değişiklikler olabilir, çevre baskısı ve medya stres yaratabilir. Burada yönetime düşen görev, mümkün olduğunca sakin ve sağduyulu biçimde hareket ederek örgütü bir arada tutmaya çalışmaktır.
İnsanlar için günümüzde, sevilme, sayılma, değer gösterilme, söz sahibi olabilme, değer
verilme gibi duygular ne kadar önemli ise, kurumlar açısından da o kadar önemlidir. Faaliyet gösterdiği toplum tarafından sevilen, kabul edilen, benimsenen, sözüne değer verilen kurumlar, diğerlerine oranla, o toplumda daha rahat hareket edebilecek ve fa- aliyetlerini o ölçüde başarılı olarak yürütebilecektir. Kurumların duygusal zekâlarını geliştirme süreçleri sonunda ortaya çıkan tüm bu duyguların, tutarlı ve kalıcı davranış- lar sonucu oluşturduğu bir unsur olan itibar kavramı, bu noktada kurumlara önemli avantajlar sağlamaktadır.
Günümüzdeki kurumların üzerinde önemle durması gereken en değerli varlığını tem- sil eden ve o kurumun, tüm iletişim çalışmalarının koordinasyonu sonucunda oluşan ku- rum imajı, kurum kültürü, çalışanlarının kişisel imajları, kurumun gerçekleştirdiği tüm iletişim faaliyetleri, ürün veya hizmetlerinin marka imajları ile ilişkilendirilen itibar kav- ramı, soyut bir olgu olarak ele alınılsa bile, o kurumun yönetim kademesi tarafından etkin bir şekilde yönetilebilecek ve ölçülebilecek bir kavramdır.
Mishalisin ve Smith, “Startegic Planing Source” isimli çalışmalarında, iş çevrelerin- de gerçekleşen hızlı değişimin sonucunda kurumsal itibarın oldukça önemli bir kavram olarak rekabette üstünlük sağlayabilme adına öne çıktığını belirtmişlerdir. Mishalisin ve Smith’e göre, küreselleşmenin şekillendirdiği piyasalarda kuruluşların rekabetçi avantaj elde etmeleri ve bunu koruyabilmeleri için her şeyden önce olumlu bir itibara sahip olma- ları gerekmektedir. Bu nedenle kuruluşlar artık; pazarların hızla değişmesi (iç içe girmesi) medyanın artan etkisi ürün ve hizmetlerin niteliklerinin birbirine yaklaşması (ürünler arasında ayırt edici kalite-özellik farkı kalmaması) tüketici yapısının değişmesi gibi yeni trendlerin baskısı altına girmişler ve bu noktada da kurumsal itibarlarını artırmayı güçlü, etkin ve de stratejik bir silah olarak görmeye başlamışlardır.
İtibar kurumlar tarafından etkin şekilde yönetilebilir, geliştirilebilir. Kurumlar iti- barlarını çeşitli paydaşları ile olan ilişkilerinde gösterdikleri tutarlı, istikrarlı, güven un- suruna dayanan davranışlarının sonucunda kazanılabilmektedir. Özellikle de son yıllarda halkla ilişkilerin iki yanı vurgulanmaktadır. Bunlar; itibar yönetimi (reputation manage- ment) ve algılama yönetimi (perception management) kavramlarıdır ve günümüzde halk- la ilişkiler faaliyetlerinde temel unsurlar durumuna gelmişlerdir.
Dostları ilə paylaş: |