Arkadaş seçİMİnde dikkat edilecek hususlar



Yüklə 54 Kb.
tarix02.08.2018
ölçüsü54 Kb.
#65998

ARKADAŞ SEÇİMİNDE DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR


“Hep iyilerle bulun, iyilerle arkadaş ol.” Gavs-ı Bilvanisi (kuddise sırrıhû)

HEY ARKADAŞ!


Sana göre arkadaşlık nedir?

- Yalnız kalmamak mı?

- Bir şeyler paylaşmak mı?

- Can sıkıntısını giderip vakit geçirmek mi?

- Karşındakinin ‘leb demeden leblebiyi anlaması’ mı?

- Yoksa sadakat mı?

- Belki de gülünü sevip dikenine katlanmaktır bazen…

Herkese göre değişir arkadaşlık, dostluk kavramı. Seninkisi hangisi?

Arkadaş oturup dertleşeceğimiz, gezeceğimiz, hayatın bir kısmını paylaşacağımız, kendimizi kimseyle olmadığı kadar rahat hissedeceğimiz, bizde bağımlılık yapan… Sanki biz olan birisi… kafa dengi, mizacı uygun, ilgileri uygun…

Gençlerin birbirine “kanka” dediği arkadaşlık; genç için ekmek, hava, su kadar gerekli. Öyle ki genç, arkadaşının aynasında adeta kendini görür, kendini tanır, uzakta bulunduğunda yokluğunu hisseder.

Gençlerin en önemli ve en hayati meselelerinden biri, iyi arkadaş bulma meselesi. Öyle ki eğer bu konuda gerekli dikkat gösterilmezse, geri kalan çaba ve uğraşılar da fayda vermeyecektir.

İslâm, Müslüman için ibadethaneye çekilmesini veya mağaraya yerleşmesini tavsiye etmemiştir. Hayır... Hayır... Allah (c.c.) yüce makamları böyle cılız ve paslı insanlar için hazırlamamıştır.

İslâm, ülfet ve birleştirme dinidir. İnsanlarla tanışmak, aralarına karışmak İslam’ın prensiplerindendir. İslam, yalnızlık veya insanlardan uzak kalarak uzlete çekilmeyi, hayattan sıyrılmayı emretmez. Zaten “Müminin, kendisiyle ülfet edilebilen, yani sıcak ilişki kurulabilen insan olduğu, bunu beceremeyen kimsede de hayır olmadığı” bildirilmiştir. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/400.)

Ayrıca Efendimiz (s.a.v) bize arkadaşlarımızın sayıca çok olmasını tavsiye eder. Kıyamet günü Allah Teâlâ’nın kulunu arkadaşları önünde cezalandırmaktan hayâ edeceğini buyurur. Ve ola ki bu arkadaşlıktan kişiye dokunan faydalar onun kurtuluşuna da vesile teşkil eder. Arkadaşlığın en sadakatli ve müşfik örneğini Efendimiz yaşamıştır. En sadık arkadaşı Hz. Ebu Bekir’e (r.a), Efendimiz’e olan düşkünlüğü ve bağlılığından dolayı “sıddık” denmiştir. “Sahabi” kelimesi de arkadaş anlamına gelir. Dolayısıyla bütün sahabeler Efendimiz’in (s.a.v) arkadaşı ve dostlarıydı. Birlikte nice fedakârlık gösterip zorluklara göğüs germişlerdi.

“Kişi sevdiğiyle beraberdir.” (Buhârî, Edeb, 96) hadisi uyarınca, Allah dostlarına yakın olmakta onlarla bir manada sahabenin arkadaşlıklarını bu asırda yaşamaktır. Bizde bir Allah dostunu dost edinirsek, onların duaları bizi kaplar yanlarına gidişimiz hallerimizi değiştirir. Onlar ne güzel arkadaştır!

Yine takva imamı Allah dostlarını sevenlerle manevi kardeşliğimizde şu zamanda bize manevi ufuklar açacaktır. Bu arkadaşlarımızla her karşılaşmamızda yeni şeyler bize katacaktır. Bu arkadaşlıklar sayesinde hatalarımızın farkına varmaya başlayacağız ve durumlarımızda değişmeler olacaktır. Ne mutlu o kardeşliklere!

İşte böyle arkadaşlıklar, Peygamberimiz(s.a.v)’in: ...kardeşlerimi görmeyi temenni ederdim, dediği arkadaşlıklardandır.

Menkibe: Gerçek Dostluk

"Mevlana hazretleri (k.s) ile bir öğrencisi, dostluğun ve arkadaşlığın konu edildiği bir sohbetten çıkmışlar. Yolda birlikte yürürlerken biraz ileride yolun kenarında, iki köpeğin koyun koyuna, birlikte uyumakta olduklarını gördüler. Öğrencisi, biraz önceki sohbetin de etkisi altında kalarak, bu görüntü karşısında çok duygulandı ve bu duygusunu Mevlana Hz. (ks) ile paylaşmak istedi:

"Efendim şu manzaraya bakın" dedi. "Nedenli yüce bir ders alınacak dostluk örneği, değil mi?"

Mevlana Hz. (k.s), öğrencisinin bu heyecanı karşısında hafifçe gülümsedi ve kişisel çıkarların nice dostlukları yakıp kül ettiğini anımsattıktan sonra ona, unutamayacağı bir ders verdi:"Evlat, sen onların arasına bir kemik atıver de, bak o zaman gör dostluklarını" dedi.


Bir dostluk, kişisel çıkar karşısında unutulmayacak denli sağlamsa, ancak o durumda bir değer ifade eder ve ancak o zaman onun adına “gerçek dostluk” denilir.

Her arkadaşımızla karşılıklı durumumuz aynı değildir. Arkadaşlarımızın farklı oldukları gibi hepsiyle ilişkilerimiz de farklı farklıdır. Üç çeşit arkadaş vardır:

- Bazı arkadaş “Gıda” gibidir, onsuz yapamazsın. İhtiyaç hissedersin. Hava, su ve ekmek gibi ararsın.

- Bazı arkadaş “İlaç” gibidir, bazen ona muhtaç olursun sana fayda verir. İhtiyaç hissettiğinde ararsın.

- Bazı arkadaş “Hastalık-Mikrop” gibidir, ona hiç muhtaç olmazsın; Fakat o, seni bulur. Onunla olmak istemesen de o sana gelir.

Arkadaş seçiminde gençler nelere dikkat etmeli?

Arkadaş seçimi nasıl olmalı?

Arkadaş seçiminde seçici miyiz?

Arkadaşlarımız kimlerden oluşuyor?


Ey Arkadaş!

Allah Rasulü (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Birlikte olduğun iyi arkadaşla kötü arkadaş, güzel koku taşıyanla körükçüye benzer. Güzel koku taşıyan kimse, ya sana o kokudan verir veya sen satın alırsın ya da güzel kokusu sana ulaşır. Körükçü ise ya (ateşiyle) elbiseni yakar ya da kötü kokusu seni bulur.” (Buhârî, ez-Zebâih, 31)

Arkadaşlarımızın sadece söz ve davranışlarından etkilenmeyiz. Huylar da birbirine geçer. Bir arada bulunan insanların tabiatları birbirine benzemeye ve onlar gibi olmaya başlar. İnsan bunun farkına bile varamaz. Bakışla bile etkilenme olur. Çünkü bir insanın yüzüne bakmakla bile etkileşme gerçekleşir.

Yani dinî ve ahlâkî hassasiyetleri olmayan kafa dengi arkadaşlarla sürekli birlikte olduğumuzda, Allah’a isyan etmesek bile, kalbimizin katılaşmasına yol açabilir. Hâlbuki iyi arkadaşlarla bir arada bulunmak, iki dünyamızı da cennete çevirir.

İyi bir insan olarak değerlendirdiğimiz arkadaşımızın yanında iken, örneğin namazları onunla iken kaçırıyor muyuz? Onunla iken namazlar kaçıyor, kötü alışkanlıklara yelken açıyorsak, arkadaşımızın bizi kötü etkilediğini anlayabiliriz. Zamanla biz de arkadaşımızın rengine boyanarak kötü işler yapmaya başlayabiliriz.

Dostumuz arkadaşımız çok olsun, ama bu arkadaşlık konusunda seçici olmamız gerekmekte. Edindiğimiz bu arkadaş bizim değerlerimizden, güzel huylarımızdan bir şeyler alıp götürmesin bizi de kötüler arasına sokmasın.

Arkadaşımıza iyidir diyebiliyor muyuz? Ne iyidir. İyi dediğimiz arkadaş bizi bu dünyada da ahrette de yalnız bırakmayandır. Bizi cennete götürendir. İyi bir arkadaş arıyorsak tabii ki öncelikle kendimiz iyi bir arkadaş olmalıyız. Kendimize bir bakalım, çeki düzen verelim bizde onlara örnek olalım. Çevremizle iyi ilişkiler kuralım bize bakan dinimizi görsün.

İmam-ı Gazali Hazretleri, arkadaş ve dost edineceğimiz kimselerin özellikleri hakkında bilgi verirken der ki: “Herkesle arkadaşlık yapılmaz, rastgele dostluk kurulmaz. Samimi dostluk kurup, kuvvetli işbirliği yapacağınız kimsede, şu üç vasıf bulunmalıdır:


  1. Arkadaş akıllı olmalıdır.

  2. Ahlaklı olmalıdır.

  3. Dindar olmalı, haram-helâlı mutlaka hesaba katmalıdır.

Arkadaşın sadece kafa dengi olup olmadığına bakıyoruz. O şahsın dini vecibeleri yerine getirip getirmediğini ön planda tutmuyoruz. Oysa o kafa dengi gördüğümüz arkadaşımız biz fark edemesek de bizi helâka doğru sürüklüyor olabilir.

Arkadaş birbirini maddi ve manevi olarak koruyandır. Onlar her zaman birbirine ahireti hatırlatırlar. Arkadaşlarını ateşten kurtarmaya çalışırlar.

Arkadaşlarınızı düşünün sizi günaha mı sürükletiyor yoksa hayra mı götürüyor?

Arkadaşlar arasında uyum aranmalı


Kuvvetli bağlar, sıkı ilişkiler, karşılıklı güven duymak; arkadaşlığın olmazsa olmazlarındandır. Ancak kişinin zaman zaman kendi iç sesini dinlemesi gerekir. Kendine ait bir ‘özel alanı’ olması şarttır. Kendi iç muhasebesini yapamayanlar seçtiği arkadaşının kendisine faydalı ya da zararlı olabileceğine karar vermekten yoksun kalırlar. Tıpkı Mevlana’nın hikâyesinde ki fare ile kurbağanın arkadaşlığında yaşananlar gibi.

Menkibe: Fare ile kurbağa ARKADAŞ olursa

Hz. Mevlana, arkadaşlıktaki uyumsuzluğu fare ile kurbağanın haline benzetir. Mesnevi’de geçen bir hikâyeye göre fare ile kurbağa bir gün su kenarında karşılaşıp, arkadaş oldular. Arkadaşlıklarını ilerlettiler. Daha sık görüşmeye başladılar. Fare bu durumdan endişelenmeye başladı:

Kurbağa kardeş! Seninle dostluğa doyamıyorum ama bir gün beni terk edersin diye de korkmadan edemiyorum. Gel, seninle ayaklarımızı birbirine bağlayalım, böylece her an birbirimizden haberdar oluruz” diye teklifte bulunur.

Farenin bu teklifi, kurbağanın pek hoşuna gitmemiş, ama arkadaşının da ısrarına dayanamamış. Ayağını fareninkine bağlar fakat karaya sürüklenme tehlikesine karşı da her an tetikte duruyormuş.

Bir gün alaca bir karga bir anda fareyi kaptığı gibi havalanmış. Onunla birlikte ipin ucundaki kurbağa da yükselmiş, görenler bu duruma şaşarak: “Su hayvanı olan kurbağa nasıl olur da karganın yemi olur?” demişler. Kurbağa lisan-ı hal ile cevabı vermiş: “Ben bu felaketi hak ettim. Su halkından olduğum halde hemcinslerimi bırakıp karada yaşayanlarla arkadaşlığa kalktım. Toprakta gezenle dost olanın layığı budur.” 

Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim

Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan



Bazı hastalıklar bulaşıcıdır. Bu hastalıkların sağlam kişiye geçme ihtimali vardır. Huyu iyi olan birisi kötü huylu birinin yanında kalsa onunla arkadaş olsa kötü huylunun huyunun iyi huyluya geçmeme ihtimali yoktur. Muhakkak geçer.

Kötü kötüyü iyi iyiyi çeker. İyi birisi kötüler arsında olursa onlara uyar gider. Kendine çekmeyi bırakın, oda onlara uyar.

Üzüm üzüme baka baka kararır.” atasözünde ifade edildiği gibi, uzun süre bir arada bulunan kişilerin birbirlerinden etkilenmeleri kaçınılmazdır. Bu etkiyi daha vurgulu bir şekilde ifade eden bir hadiste, “Kişi dostunun dini üzerinedir. Bu yüzden kimi dost edineceğine dikkat etsin.” buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/334.)

Çoğumuz sevdiğimiz arkadaşlarımızın beğenisine göre hareket etmişizdir. Hatta sırf onlarla birlikteliğimiz bozulmasın diye hiç tarzımız olmayan ilgi alanlarına yönelmişizdir. Yabancı müzik sevmezken bir de bakarız ki şarkılarını mırıldanıyor ve sözlerine kadar da ezberlemişiz. Yine önceden kıyasıya taraftarı olduğumuz futbol takımımızı değiştirmişiz. Eskiden çok rahatsız olsak da arkadaşlarımızın üstünde gördüğümüz tarzda giyinmeye başlamış ve artık yadırgamaz olmuşuzdur.

Bir genç sırf arkadaşları arasına katılabilmek ve onlarla beraber olmak için; onların kötü davranışlarını, yapmaya kendini mecbur hissetmemeli!


‘Keşke onu arkadaş edinmeseydim’


Arkadaş hep iyi midir? Kafa dengi diye düşündüğümüz arkadaşımız bizi nereye götürüyor? Sonra bize Eyvah!’ dedirtecek, ahirette “Keşke falancayı dost edinmeseydim.” (Furkan Sûresi, 28). Allah korusun bu ayet-i kerimedeki sözü mü sarf edeceğiz. Arkadaşımızı yanlış seçtiğimizden dolayı pişmanlık mı duyacağız? Fayda vermeyen keşkeler içine mi düşeceğiz?

Arkadaşımız öyle olmalı ki yanına gittiğimizde halimiz hayır üzere değişmeli. Sözleri bizi iyi yönde etkilemeli. Eğer böyle bir arkadaş veya arkadaşlar bulursak onlardan uzak düşmemeye ve sık sık görüşmeye gayret göstermeliyiz.

Birbiriyle iletişim kuran kişilerin arasında sorunların çıkması gayet doğaldır. Ancak bu sorunlar yüzünden ilişkimizin bozulması normal değildir. İnsanlar arasında çıkabilecek sorunlar arkadaşların birbirini daha iyi anlayabilmek için bir araç olarak kullanıp dostluklarımızı pekiştirmelidir.

İşte böyle bir arkadaş bulduktan sonra da onu bırakmamalı. Bazı ufak hataları da olsa, gülü seven dikenine katlanır misali onlara katlanılmalı. Bizde onların arkadaşı olarak onlara bu hatalarını düzeltmelerinde yardımcı olmalıyız.

Arkadaşını kendi nefsine tercih konusunda Hz. Peygamber (s.a.v) bakın bize nasıl örnek oluyor: Allah Rasulü(s.a.v) bir defasında, sahabilerden biri ile “irak” ağacından iki misvak yaptı. Misvaklardan birisi eğri, diğeri düz ve daha güzel idi. Peygamberimiz (s.a.v) misvakın güzel ve doğru olanını arkadaşına, eğri olanı da kendisine ayırdı. Sahabi: “Bu güzel misvak size yakışır ya Rasulallah!” deyince Peygamberimiz (s.a.v): “Bir saat de olsa bir kimse ile arkadaşlık edene, arkadaşlık hakkına riayet edip etmediği sorulur.” buyurdular.

Allah katında arkadaşların en hayırlısı arkadaşına hayrı dokunandır.” (Tirmizi, Birr, 28) buyuran Allah Rasulü, arkadaşına iyiliği dokunan kimsenin böylece kendisine de iyilik yapmış olacağını ifade etmektedir. Çünkü “Mümin müminin aynasıdır.” (Ebû Davud, Edeb, 49) İyi olan insan kendi iyiliğini arkadaşına yansıtır.

Dostluk ve arkadaşlıkta önemli bir yeri olan sevgide ölçüyü kaçırmak, dostların birbirlerinin hatalarını görmelerine engel olabilir. Onun için, “Bir şeye sevgin seni kör ve sağır eder.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/194.) denilmiş, hayatın akışı içinde gelişen olayların bazen sevgileri nefrete, dostlukları düşmanlığa, dönüştürdüğü gerçeğinden hareketle de, “Sevdiğini ölçülü sev, belki bir gün nefret ettiğin biri olur, nefretinde de ölçülü ol belki bir gün sevdiğin olur.” (Tirmizi, Birr, 60) buyrulmuştur.

Arkadaşlarımızı nerden seçiyoruz? İnternetten, sanal alemlerden mi?



Sevgili Gençler!

İletişimin alabildiğince yaygınlaştığı ve kolaylaştığı günümüz dünyasında, gerçek arkadaşların yerini alan sanal arkadaşların etkisi de göz ardı edilemeyecek boyuttadır. Örneğin, dünyayla iletişim kurduğumuz internette yer alan faydalı siteler bize olumlu katkılar sağlarken, zararlı siteler, genç dimağlara, belki onlarca arkadaşın verebileceği zarardan daha fazlasını vermektedir.

Artık arkadaşlıklar da sanal olmuş. Anlamsız sohbetlerle arkadaşlıklar şekillenir olmuş.

Üzerinde durulması gereken bir diğer husus, mümin bir kadının veya erkeğin özel resimlerinin topluma neşredilmesi yani teşhir edilmesidir. Bazı fotoğraflar rahatsız edici ve ahlaki açıdan paylaşımı yanlış. Yine diğer insanların ona nasıl bakacaklarını düşününce…

Face-bo!ku en çok kullanan ülkeler sıralamasında Türkiye dördüncü durumda. 23 milyona yakın kişi Face-bo!k kullanıcısı. Bazı gençler günün 5 saati Face-bo!k başında geçirebiliyor. Facebook ya da Twitter gibi ortamlarda sizi kaç kişinin izlediği önemli. Neredeyse bir yarış var diyebiliriz...

Bir şeyi sunmanız için sunduğunuzu alan birilerinin olması lazım. Siz ne yaptığınızı anlatın, seyircin yoksa oyunun bir anlamı yok. Zamanla siz takipçileriniz için ve izlenecek şeyler oluşturuyorsunuz. Egonuz okşanıyor. "Ne kadar çok kişi takip ediyorsa o kadar iyiyim" duygusunu besliyor.

Bu bize ne söylüyor? Vaktinin çoğunu sohbet odalarında ya da Facebook'ta geçiren insanlar var. Sosyal medyaya kayıtsız da kalınamıyor. Burada olmanın bir ölçüsü olmalı?



Sağlıklı olan, sanal ortamlarda mümkün olduğunca az bulunmak. Daha gerekli koşullarda kullanmak ve mümkün olduğunca gerçek hayatın içinde olmaktır. Gerçek arkadaşlar edinmek.

Ne dersiniz?; sizin arkadaşlığınız sanal mı? Gerçek mi?

“Allah hepimize hem iyi arkadaş edinebilmeyi hem de başkalarına iyi arkadaşlar olabilmeyi nasip etsin.”
Yüklə 54 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin