Ayşe Bİlgen mazlumder



Yüklə 328,79 Kb.
səhifə1/4
tarix20.08.2018
ölçüsü328,79 Kb.
#73115
  1   2   3   4


UMUT YOLCULARI
-mülteci kadının dramı-
Hazırlayan

Ayşe BİLGEN



MAZLUMDER

İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği

Organization of Human Rights & Solidarity for Oppressed People

Avrupa Birliği tarafından DIHAG mikro proje kapsamında desteklenen bu proje, İNSAN HAKLARI VE MAZLUMLAR İÇİN

DAYANIŞMA DERNEĞİ tarafından yürütülmektedir. Bu yayında dile getirilen görüşlerin, Avrupa Komisyonu’nun görüşlerini yansıtması gerekmemektedir.

1. Baskı, 2005, Ankara



MAZLUMDER Genel Merkezi
Mithatpaşa Caddesi 21/14 Kızılay-Ankara

Tel : 0312 435 77 95

Tel&Faks : 0312 435 77 98

e-mail : info@mazlumder.org.tr

Web : http://mazlumder.org.tr

Mizanpaj & Baskı & Cilt
ÖZTEPE Matbaacılık San. Tic. Ltd. Şti.

Tel : 0312 341 12 08

e-mail : oztepe@ttnet.net.tr

Kapak Resmi: Halim Yılmaz


İÇİNDEKİLER
SUNUŞ / 5

SAYGI /


HABER /

YALNIZLIK /

BİR BİLET /

GULALEY /

ATEŞ /

O KARA GÜN /



EVLATLIK /

BİRLEŞEN YOLLAR /

MELİHA /

PAZAR /


MAVİ YASTIK /

YANGIN YAŞAMAK İÇİN /

DÖNÜŞ /

KARAR /


KAVUŞMA /

UMUDUN TÜRKÜSÜ /

YORGUN DÜŞLER /

ÖZLEM /


KOVALAMACA /

ÇAĞRI /


BİR YARDIM ELİ /

SUNUŞ
Savaşların, baskıcı politikaların ve ekonomik krizlerin ortaya çıkardığı mülteci sorunu bütün dünyanın ortak sorunudur. Bu sorun karşısında ulusal sınırlar anlamını yitirmekte, ulusal hükümetler çaresiz kalmaktadırlar. Hatta bugün eğer bir evrensel insan hakları kavra-mından, değerinden söz ediyorsak, bunu sağlayan temel sorun da mülteci sorunudur. Mülteciler, insan haklarının uluslararasılaşmasında çok önemli bir rol oynamışlardır.
Çünkü dünya, bir ülkede yaşanan bir insan hakları sorununun, o ülkenin ulusal sınırları içinde kalmadığını, başka ülkelere de sıçradığını en belirgin biçimde mülteciler sayesinde öğrenmiştir.

Savaşlar ve iç çatışmalarla evleri yakılan, yoksullaşan, ekmeği elinden alınan, özgürlükleri yok edilenlerin daha insanca bir yaşam için sadece topraklarını değil, sevdiklerini de terk ederek yeni umutlar için yollara düşmesini, tarih boyunca olduğu gibi bugün de, yasalar engelleyememektedir.


Sonuçlarını bütün dünyanın paylaşmak zorunda kaldığı mülteci sorununu yok saymaya hiçbir ülkenin hakkı yoktur. Sınırları aşan göç dalgaları karşısında bir çok ülkenin yasal düzenlemeleri ve uygulamaları, ihtiyaçları karşılamaktan uzak kalmaktadır.
Özgürlüklerin ve kaynakların paylaşımındaki adaletsiz-liğin sınırında yaşayan Türkiye, çokça dillendirildiği gibi sadece bir geçiş ülkesi değildir; aynı zamanda hem bir hedef ülkedir, hem de bir kaynak ülkedir. Böyle bir coğrafyada Türkiye'nin, mülteci sorununu salt güvenlik politikası bağlamında ele almasını kabul etmek mümkün değildir. Türkiye'yi bir tampon bölgesi olarak görüp sorunu kendi sınırları dışında tutmaya çalışan Avrupa ülkelerinin de tutumlarını sorgulaması, gözden geçirmesi gerekmektedir.
Kuşkusuz sorunun ulusal ve uluslararası hukuk ve politikanın dışında kalan ve ne yazık ki, sıklıkla da ihmal edilen insani yanı daha büyük önem taşımaktadır. Mültecilerle ilgili bildiklerimiz, batan teknede ölen ve cesetleri kıyıya vuran insanlar, durdurulan bir kamyon ya da tır dorsesinde ele geçirilen “kaçaklar”a ilişkin kısa haberlerden öteye geçmiyor. Oysa onlar, uğradıkları baskılar, zulümler ya da yaşadıkları sefalet yüzünden sadece ülkelerini değil, tüm sevdiklerini de bırakarak bizlere, “başkalarının ülkeleri”ne sığınan, sığınmak isteyen insanlar.
Bizler, bu insanlara nasıl davranıyoruz? Bize sığınmak isteyen insanlara kucağımızı, evimizi, kentimizi, ülkemizi açıp, ekmeğimizi onlarla paylaşıyor muyuz, yoksa onları aşağılıyor, kapıları yüzlerine çarpıyor ve onları, kaçtıkları ülkelerinin despot yöneticilerine teslim mi ediyoruz?
Kaldı ki, sadece sığınana, yardıma muhtaç olana, yardım isteyene değil, yardıma ihtiyacı olduğunu tespit ettiğimiz herkese insanca muamelede bulunmak ve onların dertlerini paylaşmaya, acılarını dindirmeye çalışmak aslında bir erdem değil, insani bir yükümlülük.
Mülteciler içinde en yoğun acıyı yaşayanlar ise, kuşkusuz kadınlar ve çocuklardır. MAZLUMDER de, bu insanlara karşı olan toplumsal yükümlülüğün yerine getirilmesine katkıda bulunmak amacıyla “Türkiye’deki Geçici Sığınmacı Kadın ve Çocukların Psikososyal Durumlarının Tespiti ve Yaşam Koşullarının İyileştirilmesi İçin Çözüm Önerileri” konusunda bir proje yürüttü.
Bu proje kapsamında Türkiye’de ilgili sivil toplum kuruluşlarıyla da işbirliği yapılarak Ankara, İstanbul, Konya, Kayseri, Afyon, Sivas, Nevşehir, Yozgat, Van ve Ağrı’da bulunan kadın ve çocuk sığınmacılara yönelik alan çalışması gerçekleştirildi. Bu amaçla mültecilerin yaşam koşulları izlendi, yaklaşık 500 kişiyle anket; yüz kişiyle de öykü derleme çalışması yapıldı.
Çalışma, geçici sığınmacı durumundaki kişilerin çoğun-lukla yaşadığı illerde uygulandı. Bu iller, aynı zamanda mülteci kadın ve çocukların da daha çok bulunduğu illerdir. Üstelik adı geçen kentlerde, tek bir ülkeden değil, farklı ülkelerden gelmiş bulunan kadın ve çocuk sığınmacılar yaşamaktadırlar.
Kadın ve çocuk sığınmacılara yönelik anket ve öykü alma çalışmasına ek olarak çocuklarla bir resim atölyesi çalışması gerçekleştirilmiştir. Sığınmacıların kaldıkları yerler gözlemlenmiş; mevcut problemler kaydedilmiştir. Bunlarla ilgili ayrıntılı bilgiler, yine bu proje kapsamında MAZLUMDER tarafından yayınlanan “Türkiye’deki Geçici Sığınmacı Kadın ve Çocukların Psikososyal Durumlarının Tespiti ve Yaşam Koşullarının İyileştirilmesi İçin Çözüm Önerileri” kitabında yer almaktadır.
“Düşlerin Peşinde” işte bu çocuklardan bazılarının öykülerini sizlere sunmaktadır.
O çocuklar yok mu, o çocuklar? Kendilerinin hiçbir suçu olmadığı halde doğdukları toprakları, egemenlerin ana-babalarına yaptıkları yüzünden terk ederek küçücük yaşlarda onlarla birlikte yollara düşen çocuklar… Bir yıl boyunca defalarca o çocuklarla birlikte olduk. Her birinin bir hikayesi var. Dinlemek bile katlanılır gibi değil… Dinledik onları, öykülerini sizlerle paylaşalım diye. Sonra da hep birlikte dertlerini paylaşalım ve unutturalım istedik onlara…
Onlar sadece doğup büyüdükleri yerleri, arkadaşlarını, oyuncaklarını değil, okullarını da terk etmek zorunda kaldılar. Bilmedikleri, tanımadıkları yerlere düştüler. Her şeye, herkese yabancılar. Kimisi çok küçük yaşlarda buralarda çalışmak, para kazanmak ve annesine ilaç, küçük kardeşine çorap almanın peşinde… Kimisi okulda dışlanmakta, Türk olmadığı, Türkçe bilmediği için aşağı-lanmakta… Kimisi buraya gelmek isterken batan teknede kaybetmiş annesini, kimisi buralarda tedavi ettireme-dikleri için… Anlayacağınız, bazıları tamamen kimsesiz. İlgisizliğimiz bazılarını suç işlemek zorunda bırakmış, sırf annesine, kardeşlerine ilaç ya da ekmek parası bulabil-mek için. Kimisi ise ağır kış koşullarında ve bakım-sızlıktan yaşama veda etmiş, kimisi de ölüm pahasına yaşam kavgası veriyor.
Bunları gördük, kendimizden, insanlığımızdan utandık. Ne kadar ağır insanlık suçlarına ortak olduğumuzu iliklerimize kadar hissettik.
Az da olsa kimisine dostça kucaklar açıldığını, el uzatıldığını gördük, sevindik, duygulandık, gururlandık. Kimi çocuklar ülkelerine dönmekten korkuyorlar, bura-dan, bizlerden kopmak istemiyorlar. Ama kendilerine yardım edilirken bile onurlarının hoyratça incitildiğine tanık olduklarımız da oldu.
Ama hepsinin küçücük omuzlarında devasa yükler… Hepsi sanki büyümüş de küçülmüşler… Bu çocuklarının her birinin bir hikayesi var ve hepsi de gerçek. Ancak kimisi öyküsünün yazılmasını istemedi, kimisinin ise hikayeleri aynıydı. Bazılarını da yayınlamak mümkün değildi.
Tekrardan kaçındık ve öyküleştirebildiklerimizden bazıla-rını seçtik. “Düşlerin Peşinde”de, mülteci çocuklarımızın bazılarının hikayelerini, bazılarının da çizgilerini, resim-lerini bulacaksınız.
Onlar bizim çocuklarımız, çocuklarımızın okul arkadaş-ları, oyun arkadaşları ve kardeşleri… Onların derdi, hepimizin derdi. Kuşkusuz tüm çocuklar, inançları, etnik kökenleri, milliyetleri, renkleri ne olursa olsun barışı, özgürlükleri, mutluluğu, güven içinde yaşamayı ve gülüm-semeyi, gülücükler dağıtmayı hakkediyor.
Bu çalışmanın, ötekinin sorunlarına karşı daha duyarlı ve paylaşmayı bilen bir dünyanın kurulmasına küçücük de olsa katkı olmasını diliyoruz. Projede emeği ve katkısı olan herkese teşekkür ediyoruz.
Özellikle bu projenin yürütülmesinde sağladığı mali destek için Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu’na teşekkür ediyoruz. Mültecilerin daha çok bulunduğu illeri belirlemede yardımcı olan BMMYK Ankara Ofisi yetkililerine, mültecilere ulaşmamıza aracılık eden İnsan Hak ve Hürriyetleri ve İnsani Yardım Vakfı’na (İHH), Kafkas Çeçen Dayanışma Vakfı ve Kafkas Çeçen Dayanışma Komitelerine, Irak Türkmenleri Dayanışma Derneği’ne, Doğu Türkistan Vakfı’na, Uluslararası Katolik Muhacerat Örgütü’ne (ICMC), CARITAS’a, İnsan Hakları Derneği Van Şubesi ve Van Kadın Derneği başta olmak üzere pek çok yerel vakıf ve derneğe, MAZLUMDER’in özellikle İstanbul, Ankara, İzmir, Konya, Kayseri, Van ve Sivas şubelerinin büyük fedakarlık göstererek katkı sağlayan yönetici ve üyelerine, anket çalışmasını yürüten genç arkadaşlarımıza, görüşmelere katılan psikolog arkadaşlarımıza, Türkçe bilmeyen kadın ve çocuk mültecilerle anlaşmamızı sağlayan tercüman arkadaş-larımıza; ve nihayet bu çalışmanın sizlere sunulması için olağanüstü emek harcayan eski ve yeni yönetici arkadaşlarımıza; özellikle bu projenin başvurulduğu dönemde MAZLUMDER Genel Başkanı olan ve bugüne kadar bizden desteğini esirgemeyen, ayrıca bu çalış-manın edisyonunda yoğun emek harcayan Yılmaz Ensaroğlu’na, projeyi hazırlayan, tüm çalışmaların koordinasyonunu yürüten ve çocukları dinleyip öykülerini derleyen ve yazan Ayşe Bilgen’e, bazı öykülerin yazılmasında ve seslendirilmesinde katkı sağlayan Elif Kamile Gelmez, Üzeyir Yiğit, Sümeyye Nur Erken ve Dilek Erdem’e çok teşekkür ediyoruz.
Bu mütevazi çalışmanın, insanların ülkelerini terk ederek bir başka ülkeye sığınmak zorunda kalmadığı bir dünya umuduyla, Türkiye’deki mültecilerin, çocuk mültecilerin sorunlarının çözümlenmesine katkı sağlamasını diliyoruz.
Ayhan BİLGEN

MAZLUMDER Genel Başkanı



KADINLAR YALNIZ BIRAKILMASIN
Bir yıl boyunca dolaştık ülkemizi. Mülteci kadınların evlerine konuk olduk. Geride bıraktıklarını bizimle paylaşan kadınlarla biz de paylaştık acılarını. Kimi zaman bir çay sohbetiydi bizi bir araya getiren, kimi zaman kundaktaki bir bebek.

Bizden esirgemediler öykülerini, onlar anlattı biz dinledik. Emanet ettikleri hayatın kendi-siydi, sahip çıktık. Sonra oturup derledik dilimiz döndüğünce.

Bu kitabı okuyan herkes kendisine sorsun istedik; “onun yerinde ben olsaydım ne yapardım?” diye.
Sonra uzansın istedik eller birer birer; bir köprü kurulsun umut adına. Bir yara sarılsın, bir gül açsın. Kadınlar bu yolda yalnız bırakılmasın.

Ayşe BİLGEN




Yüklə 328,79 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin