AZERBAYCAN-TÜRKİYE EĞİTİM İLİŞKİLERİ
3.1. Eğitim İlişkilerinin Geçmişi
Azerbaycan 19. asrın sonları ile 20. asrın başlarında gerek Rus eğitim modelini, gerekse İsmail bey Gaspıralı'nın Usul-ı Cedit (Yeni Usul) okullarını model alarak eğitim kalitesini yükseltmeye yönelmiştir. Bu asrın başlarında Türkiye Türkleri ile eğitim ve kültürel ilişkilerini geliştiren Azerbaycan Türkleri, kendi konuştukları Türkçeyi daha da geliştirmişlerdir. 20. asrın ilk çeyreğinde Azerbaycan aydınlarının Türklük bilincinin gelişmesinde önemli roller üstlendikleri görülmektedir. Mirza Fethali Ahmedzade ile Hasanbey Zerdabi'nin başlattıkları bu akımı Molla Ali Ekber Tahirzade Sâbir, Ali Merdan Topçubaşov ve Mehmet Emin Resülzade devam ettirdiler. Azerbaycan'da ilk kadın mektebini kurucusu da olan Hacı Zeynelabidin Tagiyev bütün birikimini Azerbaycan Türklerinin eğitimine harcamıştır (Çelik, 1996: 77).
Azerbaycan Türklerinin eğitim konusunda 1905'ten sonra Türkiye'ye yöneldikleri ve Türkiye’den öğretmen getirme yoluna gittikleri bilinmektedir. Azerbaycan'a gelen ilk Osmanlı Türk öğretmen olan Ahmet Kemal Bey, Bakü'de "Balahane" mektebinde görev yapmıştır. Hacı Zeynelabidin Bey, Muallim Mehmet Cevdet ve arkadaşlarını Azerbaycan getirmiştir. Bunlar Azerbaycan'da Osmanlı kültürünü doğru olarak tanıtmaya ve Azeri eğitiminin gelişmesine yardımcı olmuşlardır. Daha sonra İstanbul'dan gelen Baha Sait ve Beşiktaşlı Küçük Fuat gibi öğretmenler Türkiye ile Azerbaycan arasındaki dil ve kültür birliğinin gelişmesinde önemli rol oynamışlardır. Azerbaycan'da 1908 senesinde Türkiye'den gelen öğretmenler ile eğitimde ciddi faaliyetlere başlanılmıştır. Hazırlanan programa göre, yeni usulle eğitim yapacak okullar açılmaya başlanmıştır. 1917 ve 1920 yıllarında Osmanlı ülkesinden Azerbaycan'a giden öğretmen sayısı 300'ü geçmiştir (Çelik, 1996: 77).
28 Mayıs 1918 tarihinde bağımsızlığını ilan edip, 27 Nisan 1920 tarihli Sovyet Kızıl Ordusu işgaline kadar sadece yirmi üç ay yaşayabilmiş olan Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin, varlığını sürdürdüğü dönemde devlet yönetiminin hemen her alanında millîleştirme hareketi içinde olduğu görülmektedir. Bakanlar Kurulu’nun 27 Haziran 1918 tarihinde almış olduğu bir kararla “Türk dili” Azerbaycan Devleti’nin resmi dili olarak kabul edilerek okullarda “Türk Dili” zorunlu ders olarak okutulmaya başlandığı görülür (Büyükbaş, 2017: 12-13) .
Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti döneminde iki ülke arasında eğitim alanında dikkati çeken en önemli ve ilginç olay, Azerbaycan Parlamentosunun Türkiye’den ders kitabı getirtilmesi için Azerbaycan Maarif Nazırlığına bütçe aktarması yapması ve Maarif Nazırlığının Azerbaycan okullarında çalıştırmak üzere Osmanlı Maarif nazırlığından 50 öğretmen talep etmesidir. 1.Dünya Savaşı ortamında olmasına rağmen Osmanlı Devleti bu talebi karşılamıştır. Türkçe eğitim dili oluşturmaya çalışan Azerbaycan hükümetinin kısa bir süre sonra tekrar Sovyetler Birliğine dâhil olup bağımsızlığını yitirmesi, Osmanlı Devleti’nin savaşın mağlubu olması nedeniyle dağılması, bu süreçte Anadolu’da başlayan milli mücadele ve yeni Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş süreci gibi nedenlerle bu işbirliği adımının ne gibi sonuçlar verdiği kestirilememektedir. Zaten Türk dünyasının kendi değerleri üzerine kendine özgü bir eğitim modelinin olmaması, medreselerin kendini yenidünya şartlarına uyarlayamayarak güç kaybetmesi, bağımsız Azerbaycan’ın etkili bir şekilde yararlanabileceği bir Türk- İslam eğitim veya insan yetiştirme modelinin olmaması da o dönemin talihsizlikleri arasında ilk sırayı tutmaktadır (Büyükbaş, 2017: 13).
Dostları ilə paylaş: |