Bakara Suresi (2/286)



Yüklə 5,51 Mb.
səhifə274/274
tarix05.01.2022
ölçüsü5,51 Mb.
#68842
1   ...   266   267   268   269   270   271   272   273   274
Bakara Suresi
282


يَا أَيُّهَا

ey


الَّذِينَ آمَنُوا

iman edenler



إِذَا

zaman


تَدَايَنْتُمْ بِدَيْنٍ

birbirinize borç verdiğiniz



إِلَىٰ أَجَلٍ

süreye kadar



مُسَمًّى

belirli bir



فَاكْتُبُوهُۚ

onu yazın



وَلْيَكْتُبْ

yazsın


بَيْنَكُمْ

aranızda


كَاتِبٌ

bir yazıcı



بِالْعَدْلِۚ

adaletle


وَلَا يَأْبَ

kaçınmasın (yazsın)



كَاتِبٌ

yazıcı


أَنْ يَكْتُبَ

yazmaktan



كَمَا

şekilde


عَلَّمَهُ

kendisine öğrettiği



اللَّهُۚ

Allah'ın


فَلْيَكْتُبْ

yazdırsın



وَلْيُمْلِلِ

yazdırsın



الَّذِي عَلَيْهِ الْحَقُّ

üzerinde hak olan (borçlu)



وَلْيَتَّقِ

korksun


اللَّهَ

Allah'tan



رَبَّهُ

Rabbi olan



وَلَا يَبْخَسْ

eksik etmesin



مِنْهُ

ondan (borcundan)



شَيْئًاۚ

hiçbir şeyi



فَإِنْ

eğer


كَانَ

ise


الَّذِي عَلَيْهِ الْحَقُّ

borçlu olan kimse



سَفِيهًا

aklı ermez



أَوْ

yahut


ضَعِيفًا

zayıf


أَوْ

ya da


لَا يَسْتَطِيعُ

güç yetiremiyecek



أَنْ يُمِلَّ

kendisi yazdırmaya



هُوَ فَلْيُمْلِلْ

yazdırsın



وَلِيُّهُ

velisi


بِالْعَدْلِۚ

adaletle


وَاسْتَشْهِدُوا

şahid tutun



شَهِيدَيْنِ

iki şahidi



مِنْ رِجَالِكُمْۖ

erkeklerinizden



فَإِنْ

eğer


لَمْ يَكُونَا

yoksa


رَجُلَيْنِ

iki erkek



فَرَجُلٌ

bir erkek



وَامْرَأَتَانِ

iki kadın



مِمَّنْ تَرْضَوْنَ

razı olduğunuz



مِنَ الشُّهَدَاءِ

şahidlerden



أَنْ تَضِلَّ

ta ki şaşırırsa



إِحْدَاهُمَا

kadınlardan biri



فَتُذَكِّرَ

hatırlatması için



إِحْدَاهُمَا

bir


الْأُخْرَىٰۚ

diğeri


وَلَا يَأْبَ

kaçınmasınlar



الشُّهَدَاءُ

şahidler


إِذَا

zaman


مَا دُعُواۚ

çağrıldıkları



وَلَا تَسْأَمُوا

üşenmeyin



أَنْ تَكْتُبُوهُ

yazmaktan



صَغِيرًا

az olsun


أَوْ

veya


كَبِيرًا

çok olsun



إِلَىٰ أَجَلِهِۚ

onu süresine kadar



ذَٰلِكُمْ

bu


أَقْسَطُ

daha adaletli



عِنْدَ

katında


اللَّهِ

Allah


وَأَقْوَمُ

daha sağlam



لِلشَّهَادَةِ

şahidlik için



وَأَدْنَىٰ

daha elverişlidir



أَلَّا تَرْتَابُواۖ

kuşkulanmamanız için



إِلَّا

yalnız


أَنْ تَكُونَ

olursa


تِجَارَةً

ticaret


حَاضِرَةً

peşin


تُدِيرُونَهَا

hemen alıp vereceğiniz



بَيْنَكُمْ

aranızda


فَلَيْسَ

yoktur


عَلَيْكُمْ

üzerinize



جُنَاحٌ

bir günah



أَلَّا تَكْتُبُوهَاۗ

onu yazmamanızdan ötürü



وَأَشْهِدُوا

şahid tutun



إِذَا تَبَايَعْتُمْۚ

alışveriş yaptığınız zaman da



وَلَا يُضَارَّ

asla zarar verilmesin



كَاتِبٌ

yazana da



وَلَا شَهِيدٌۚ

şahide de



وَإِنْ

eğer


تَفْعَلُوا

(bir zarar) yaparsanız



فَإِنَّهُ

şüphesiz


فُسُوقٌ

kötülük olur



بِكُمْۗ

kendinize



وَاتَّقُوا

korkun


اللَّهَۖ

Allah'tan



وَيُعَلِّمُكُمُ

size öğretiyor



اللَّهُۗ

Allah


وَاللَّهُ

Allah


بِكُلِّ شَيْءٍ

herşeyi


عَلِيمٌ

bilir
















Türkçe Transcript (*)

Yâ eyyuhe-lleżîne âmenû iżâ tedâyentum bideynin ilâ ecelin musemmen fektubûh(u)(c) velyektub beynekum kâtibun bil’adl(i)(c) velâ ye/be kâtibun en yektube kemâ ‘allemehu(A)llâh(u)(c) felyektub velyumlili-lleżî ‘aleyhi-lhakku velyetteki(A)llâhe rabbehu velâ yebḣas minhu şey-â(en)(c) fe-in kâne-lleżî ‘aleyhi-lhakku sefîhen ev da’îfen ev lâ yestatî’u en yumille huve felyumlil veliyyuhu bil’adl(i)(c) vesteşhidû şehîdeyni min ricâlikum(s) fe-in lem yekûnâ raculeyni feraculun vemraetâni mimmen terdavne mine-şşuhedâ-i en tedille ihdâhumâ fetużekkira ihdâhume-l-uḣrâ(c) velâ ye/be-şşuhedâu iżâ mâ du’û(c) velâ tes-emû en tektubûhu saġîran ev kebîran ilâ ecelih(i)(c) żâlikum aksetu ‘inda(A)llâhi veakvemu lişşehâdeti ve ednâ ellâ tertâbû(s) illâ en tekûne ticâraten hâdiraten tudîrûnehâ beynekum feleyse ‘aleykum cunâhun ellâ tektubûhâ(k) ve eşhidû iżâ tebâya’tum(c) velâ yudârra kâtibun velâ şehîd(un)(c) ve-in tef’alû fe-innehu fusûkun bikum(k) vettekû(A)llâh(e)(s) veyu’allimukumu(A)llâh(u)(k) va(A)llâhu bikulli şey-in ‘alîm(un)

Ali Bulaç Meali

Ey iman edenler, belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız. Aranızdan bir katip doğru olarak yazsın, katip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan sakınsın, ondan hiç bir şeyi eksiltmesin. Eğer üzerinde hak olan (borçlu), düşük akıllı ya da za'f sahibi veya kendisi yazmaya güç yetiremeyecekse, velisi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerinizden de iki şahid tutun; eğer iki erkek yoksa, şahidlerden rıza göstereceğiniz bir erkek ve biri şaşırdığında öbürü ona hatırlatacak iki kadın (da olur). Şahidler çağırıldıkları zaman kaçınmasınlar. Onu (borcu) az olsun, çok olsun, süresiyle birlikte yazmaya üşenmeyin. Bu, Allah katında en adil, şahitlik için en sağlam, şüphelenmemeniz için de en yakın olandır. Ancak aranızda devredip durduğunuz ve peşin olarak yaptığınız ticaret başka, bunu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Alış-veriş ettiğinizde de şahid tutun. Yazana da, şahide de zarar verilmesin. (Aksini) Yaparsanız, o, kendiniz için fısk (zulüm ve günah)tır. Allah'tan sakının. Allah size öğretiyor. Allah her şeyi bilendir.

Edip Yüksel Meali

İnananlar! Belirli bir süre için birbirinize borç verdiğiniz zaman onu yazın. Sizden bir yazıcı onu adaletle yazsın. Yazıcı, ALLAH'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borçlanan kişi de dikte ettirsin. Rabbi olan ALLAH'tan korksun, onda sahtekarlık yapmasın. Borçlanan kişi aklı ermez, veya çaresiz, ya da dikte etmekten aciz ise velisi adaletle yazdırmalı. Erkeklerinizden iki şahit te tanıklık etsin. İki erkek şahit bulamazsanız dilediğiniz şahitlerden bir erkek ve iki kadın seçiniz ki kadınlardan biri yanıldığında diğeri ona hatırlatsın. Şahitler, çağrıldıkları vakit çekinmesin. Az olsun, çok olsun, ödeme tarihi ile birlikte onu yazmaktan üşenmeyin. Bu, ALLAH katında daha adaletli, tanıklık açısından daha sağlam ve kuşkulanmamanız için daha uygundur. Yalnız, ticaret peşin olursa onu yazmamanızda bir sakınca yok. Alışveriş yaptığınızda tanıklarınız bulunsun. Yazana da tanığa da zarar verilmesin. Aksi halde kendinize kötülük edersiniz. ALLAH'ı dinleyin. ALLAH size öğretiyor. ALLAH herşeyi bilir. *

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Ey iman edenler! Belli bir vade ile karşılıklı borç alış verişinde bulunduğunuz vakit onu yazın. Hem aranızda doğruluğuyla tanınmış yazı bilen biri yazsın. Yazı bilen biri, Allah'ın, kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın da yazsın. Bir de hak kendi üzerinde olan adam söyleyip yazdırsın ve herbiri yazarken Rabbi olan Allah'dan korksun da haktan birşey eksiltmesin. Şayet borçlu bir bunak veya küçük bir çocuk veya söyleyip yazdıramıyacak durumda biri ise velisi doğrusunu söyleyip yazdırsın. Erkeklerinizden hazırda olan iki kişiyi şahit de yapın. Şayet iki tane erkek hazırda yoksa, o zaman doğruluğuna güvendiğiniz şahitlerden bir erkekle iki kadın ki, birisi unutunca, öbürü hatırlatsın, şahitler de çağırıldıklarında kaçınmasınlar; siz yazanlar da az olmuş, çok olmuş, onu vadesine kadar yazmaktan usanmayın. Bu, Allah katında adalete daha uygun olduğu gibi; hem şahitlik için daha sağlam, hem şüpheye düşmemeniz için daha elverişlidir. Meğer ki, aranızda hemen devredeceğiniz bir ticaret olsun, o zaman bunu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Alım satım yaptığınız vakit de yine şahit tutun. Ayrıca ne yazan, ne de şahitlik eden bir zarar görmesin. Eğer onlara zarar verirseniz, o işte mutlaka size dokunacak bir günah olur. Üstelik Allah'dan korkun. Allah size ayrıntılarıyla öğretiyor ve Allah her şeyi bilir.

Süleyman Ateş Meali

Ey inananlar, belirli bir süreye kadar birbirinize borç verdiğiniz zaman onu yazın. Aranızda bir yazıcı, adaletle yazsın. Yazıcı, Allah'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın; borçlu olan da yazdırsın, Rabbi olan Allah'tan korksun, borcundan hiçbir şeyi eksik etmesin. Eğer borçlu olan kimse aklı ermez, yahut zayıf, ya da kendisi yazdıramayacak durumda ise velisi onu adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki kişiyi de şahid tutun. Eğer iki erkek yoksa razı olduğunuz şahidlerden bir erkek, iki kadın (şahidlik etsin). Ta ki kadınlardan biri şaşırırsa diğeri ona hatırlatsın. Şahidler çağrıldıkları zaman (gelmekten) kaçınmasınlar. Az olsun, çok olsun, onu süresine kadar yazmaktan üşenmeyin. Bu, Allah katında daha adaletli, şahidlik için daha sağlam, kuşkulanmamanız için daha elverişlidir. Yalnız aranızda hemen alıp vereceğiniz peşin ticaret olursa onu yazmamanızdan ötürü üzerinize bir günah yoktur. Alışveriş yaptığınız zaman da şahid tutun. Yazana da, şahide de asla zarar verilmesin. Eğer (bir zarar) yaparsanız, bu kendinize kötülük olur. Allah'tan korkun, Allah size öğretiyor. Allah herşeyi bilir.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Ey iman sahipleri! Belirli bir süre için birbirinize borç verdiğinizde onu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borç altına giren kişi de onu kayda geçirtsin ve Rabbinden korksun da borcundan hiçbir şey eksiltmesin. Borç altına giren, aklı ermez yahut zayıf-çaresiz biri ise yahut yazdırmaya gücü yetmiyorsa, velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki kişiyi de tanık tutun. Eğer iki erkek yoksa rızanızla kabul edeceğiniz tanıklardan bir erkek ve iki kadın gerekir. Bu kadınlardan biri şaşırırsa/unutursa ötekisi ona hatırlatsın diyedir. Tanıklar, çağırıldıklarında çekimser davranmasınlar. Küçük veya büyük, borcu, süresine kadar yazmaktan üşenmeyin. Böyle yapmanız Allah katında adalete daha yakın, tanıklık için daha sağlam, kuşkuya düşmemeniz için daha elverişlidir. Ancak aranızda döndürüp durduğunuz tamamen peşin bir ticaret sözkonusu ise onu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Karşılıklı alış-veriş yaptığınızda da tanık bulundurun. Yazıcıya da tanığa da zarar verilmesin. Böyle bir şey yaparsanız bu, kendinize kötülük olur. Allah'tan korkun. Allah size öğretiyor. Allah, her şeyi en iyi biçimde bilendir.

Yusuf Ali (English)

O ye who believe! When ye deal with each other, in transactions involving future obligations in a fixed period of time, reduce them to writing(329) Let a scribe write down faithfully as between the parties: let not the scribe refuse to write: as Allah(330) Has taught him, so let him write. Let him who incurs the liability dictate, but let him fear His Lord Allah, and not diminish aught of what he owes. If they party liable is mentally deficient, or weak, or unable Himself to dictate(331), Let his guardian dictate faithfully, and get two witnesses, out of your own men(332), and if there are not two men, then a man and two women, such as ye choose, for witnesses, so that if one of them errs, the other can remind her. The witnesses should not refuse when they are called on (For evidence). Disdain not to reduce to writing (your contract) for a future period, whether it be small or big: it is juster in the sight of Allah, More suitable as evidence, and more convenient to prevent doubts among yourselves but if it be a transaction hich ye carry out on the spot among yourselves, there is no blame on you if ye reduce it not to writing. But take witness whenever ye make a commercial contract; and let neither scribe nor witness suffer harm. If ye do (such harm), it would be wickedness in you. So fear Allah; For it is Allah that teaches you. And Allah is well acquainted with all things(333). If ye are on a journey, and cannot find a scribe, a pledge with possession (may serve the purpose)(334). And if one of you deposits a thing on trust with another(335), let the trustee (faithfully) discharge his trust, and let him Fear his Lord conceal not evidence; for whoever conceals it, - his heart is tainted(336) with sin. And Allah knoweth all that ye do. *

M. Pickthall (English)

O ye who believe! When ye contract a debt for a fixed term, record it in writing. Let a scribe record it in writing between you in (terms of) equity. No scribe should refuse to write as Allah hath taught him, so let him write, and let him who incurreth the debt dictate, and let him observe his duty to Allah his Lord, and diminish naught thereof. But if he who oweth the debt is of low understanding, or weak, or unable himself to dictate, then let the guardian of his interests dictate in (terms of) equity. And call to witness, from among your men, two witnesses. And if two men be not (at hand) then a man and two women, of such as ye approve as witnesses, so that if the one erreth (through forgetfulness) the other will remember. And the witnesses must not refuse when they are summoned. Be not averse to writing down (the contract) whether it be small or great, with (record of) the term thereof. That is more equitable in the sight of Allah and more sure for testimony, and the best way of avoiding doubt between you; save only in the case when it is actual merchandise which ye transfer among yourselves from hand to hand. In that case it is no sin for you if ye write it not. And have witnesses when ye sell one to another, and let no harm be done to scribe or witness. If ye do (harm to them) lo! it is a sin in you. Observe your duty to Allah. Allah is teaching you. And Allah is Knower of all things.

Bakara Suresi
283


وَإِنْ

ve eğer


كُنْتُمْ

olur da


عَلَىٰ سَفَرٍ

seferde


وَلَمْ تَجِدُوا

bulamazsanız



كَاتِبًا

yazacak birini



فَرِهَانٌ

rehinler (yeter)



مَقْبُوضَةٌۖ

alınan


فَإِنْ أَمِنَ

güvenirseniz



بَعْضُكُمْ بَعْضًا

birbirinize



فَلْيُؤَدِّ

ödesin


الَّذِي اؤْتُمِنَ

kendisine güvenilen kimse



أَمَانَتَهُ

emanetini



وَلْيَتَّقِ

korksun


اللَّهَ

Allah'tan



رَبَّهُۗ

Rabbi olan



وَلَا تَكْتُمُوا

gizlemeyin



الشَّهَادَةَۚ

şahidliği



وَمَنْ

kimsenin


يَكْتُمْهَا

onu gizleyen



فَإِنَّهُ

şüphesiz


آثِمٌ

günahkardır



قَلْبُهُۗ

kalbi


وَاللَّهُ

Allah


بِمَا تَعْمَلُونَ

yaptıklarınızı



عَلِيمٌ

bilir



















Türkçe Transcript (*)

Ve-in kuntum ‘alâ seferin velem tecidû kâtiben ferihânun makda(tun)(s) fe-in emine ba’dukum ba’dan felyu-eddi-lleżî i/tumine emânetehu velyetteki(A)llâhe rabbeh(u)(k) velâ tektumû-şşehâde(te)(c) vemen yektumhâ fe-innehu âśimun kalbuh(u)(k) va(A)llâhu bimâ ta’melûne ‘alîm(un)

Ali Bulaç Meali

Eğer yolculukta iseniz ve katip bulamazsanız, bu durumda alınan rehin (yeter). Şu durumda eğer birbirinize güveniyorsanız, kendisine güven duyulan, Rabbi olan Allah'tan sakınsın da emanetini ödesin. Şahidliği gizlemeyin. Kim onu gizlerse, artık şüphesiz, onun kalbi günahkardır. Allah, yaptıklarınızı bilendir.

Edip Yüksel Meali

Yolculukta olup bir yazıcı bulamasanız, ödemeyi garantileyecek bir senet veya makbuz gönderin. Birbirinize bu şekilde güvenirseniz, senedin sahibi ödemeyi zamanında yapsın ve Rabbi olan ALLAH'ı saysın. Tanıklığı gizlemeyin. Kim gizlerse kalbi günahkardır. ALLAH tüm yaptıklarınızı bilir.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Şayet siz sefer üzere olur bir kâtip de bulamazsanız, o vakit alınmış bir rehin belge yerine geçer. Yok eğer birbirinize güveniyorsanız kendisine güvenilen adam Rabbi olan Allah'dan korksun da üzerindeki emaneti ödesin. Bir de şahitliğinizi inkâr edip gizlemeyin, onu kim inkâr ederse mutlaka onun kalbi vebal içindedir. Her ne yaparsanız Allah onu bilir.

Süleyman Ateş Meali

Ve eğer seferde olur da yazacak birini bulamazsanız, alınan rehinler (yeter). Birbirinize güvenirseniz, kendisine güvenilen kimse emanetini ödesin, Rabbi olan Allah'tan korksun. Şahidilği gizlemeyin, onu gizleyenin kalbi günahkardır. Allah, yaptıklarınızı bilir.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Eğer yolculuk halinde olur da yazacak birini bulamazsanız, o takdirde, alınan rehinler yeter. Birbirinize güvenmişseniz, kendisine güvenilen kişi, emaneti ödesin; Rabbi olan Allah'tan sakınsın. Tanıklığı gizlemeyin. Onu gizleyen, kalbi günaha batmış/kendi kalbine kötülük etmiş biridir. Allah, yapmakta olduklarınızı çok iyi bilmektedir.

Yusuf Ali (English)

If ye are on a journey, and cannot find a scribe, a pledge with possession (may serve the purpose)(334). And if one of you deposits a thing on trust with another(335), Let the trustee (Faithfully) discharge His trust, and let him fear his Lord. Conceal not evidence; for whoever conceals it,- His heart is tainted(336) with sin. And Allah Knoweth all that ye do. *

M. Pickthall (English)

If ye be on a journey and cannot find a scribe, then a pledge in hand (shall suffice). And if one of you entrusteth to another let him who is trusted deliver up that which is entrusted to him (according to the pact between them) and let him observe his duty to Allah. Hide not testimony. He who hideth it, verily his heart is sinful. Allah is Aware of what ye do.

Bakara Suresi
284


لِلَّهِ

Allah'ındır



مَا فِي السَّمَاوَاتِ

göklerde ne varsa



وَمَا فِي الْأَرْضِۗ

ve yerde ne varsa



وَإِنْ

eğer


تُبْدُوا

açıklasanız da



مَا فِي أَنْفُسِكُمْ

içlerinizdekini



أَوْ

veya


تُخْفُوهُ

gizleseniz de



يُحَاسِبْكُمْ

sizi hesaba çeker



بِهِ

onunla


اللَّهُۖ

Allah


فَيَغْفِرُ

bağışlar


لِمَنْ

kimseyi


يَشَاءُ

dilediği


وَيُعَذِّبُ

azabeder


مَنْ

kimseyi


يَشَاءُۗ

dilediği


وَاللَّهُ

Allah


عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ

herşeye


قَدِيرٌ

kadirdir
















Türkçe Transcript (*)

li(A)llâhi mâ fî-ssemâvâti vemâ fi-l-ard(i)(k) ve-in tubdû mâ fî enfusikum ev tuḣfûhu yuhâsibkum bihi(A)llâh(u)(s) feyaġfiru limen yeşâu ve yu’ażżibu men yeşâ(u)(k) va(A)llâhu ‘alâ kulli şey-in kadîr(un)

Ali Bulaç Meali

Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de, Allah sizi onunla sorguya çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğini azablandırır. Allah, her şeye güç yetirendir.

Edip Yüksel Meali

Yerde ve göklerde olanlar ALLAH'ındır. İçinizdekini açıklasanız da gizleseniz de ALLAH sizi ondan sorumlu tutar. Dilediğini bağışlar, dilediğini cezalandırır. ALLAH herşeye gücü yetendir.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Siz içinizdekileri açığa vursanız da gizli tutsanız da Allah onunla sizi hesaba çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğine de azab eder. Allah her şeye kadirdir.

Süleyman Ateş Meali

Göklerdekilerin ve yerdekilerin hepsi Allah'ındır. İçlerinizdekini açıklasanız da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba çeker; dilediğini bağışlar, dilediğine azabeder. Allah, herşeye kadirdir.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Göklerdekiler ve yerdekiler de yalnız Allah'ındır. İçlerinizdekini açıklasanız da gizleseniz de Allah, ondan sizi hesaba çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah Kadîr'dir, her şeye gücü yeter.

Yusuf Ali (English)

To Allah belongeth all that is in the heavens and on earth. Whether ye show what is in your minds or conceal it, Allah Calleth you to account for it. He forgiveth whom He pleaseth, and punisheth whom He pleaseth, for Allah hath power over all things.

M. Pickthall (English)

Unto Allah (belongeth) whatsoever is in the heavens and whatsoever is in the earth; and whether ye make known what is in your minds or hide it, Allah will bring you to account for it. He will forgive whom He will and He will punish whom He will. Allah is Able to do all things.

Bakara Suresi
285


آمَنَ

inandı


الرَّسُولُ

Resul


بِمَا أُنْزِلَ

indirilene



إِلَيْهِ

kendisine



مِنْ رَبِّهِ

Rabbinden



وَالْمُؤْمِنُونَۚ

mü'minler de



كُلٌّ

hepsi


آمَنَ

inandı


بِاللَّهِ

Allah'a


وَمَلَائِكَتِهِ

meleklerine



وَكُتُبِهِ

Kitaplarına



وَرُسُلِهِ

ve peygamberlerine



لَا نُفَرِّقُ

ayırdetmeyiz (dediler)



بَيْنَ

arasını


أَحَدٍ

hiçbirini



مِنْ رُسُلِهِۚ

O'nun elçilerinden



وَقَالُوا

ve dediler ki



سَمِعْنَا

İşittik


وَأَطَعْنَاۖ

ve ita'at ettik



غُفْرَانَكَ

bağışlamanı dileriz



رَبَّنَا

Rabbimiz


وَإِلَيْكَ

sanadır


الْمَصِيرُ

dönüş(ümüz)








Türkçe Transcript (*)

âmene-rrasûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihi velmu/minûn(e)(c) kullun âmene bi(A)llâhi ve melâ-iketihi ve kutubihi ve rusulihi lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih(i)(c) ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ(s) ġufrâneke rabbenâ ve-ileyke-lmasîr(u)

Ali Bulaç Meali

Elçi, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü'minler de. Tümü, Allah'a, meleklerine, Kitaplarına ve elçilerine inandı. 'O'nun elçileri arasında hiç birini (diğerinden) ayırdetmeyiz. İşittik ve itaat ettik. Rabbimiz bağışlamanı (dileriz). Varış ancak Sana'dır' dediler.

Edip Yüksel Meali

Elçi, Rabbinden kendisine indirilene inandı, inananlar da... Hepsi, ALLAH'a, meleklerine, kitaplarına ve elçilerine inanırlar: "Elçilerinin hiçbirisi arasında ayırım yapmayız." Derler ki: "İşittik ve uyduk. Rabbimiz bizi bağışla; dönüş sanadır." *

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Peygamber, Rabbi'nden kendisine ne indirildiyse ona iman etti. Müminlerin de hepsi Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler. "Biz Allah'ın peygamberleri arasında ayırım yapmayız, duyduk ve itaat ettik. Ey Rabbimiz, bağışlamanı dileriz, dönüş ancak sanadır." dediler.

Süleyman Ateş Meali

Elçi, Rabbinden, kendisine indirilene inandı, mü'minler de. Hepsi Allah'a, meleklerine, Kitaplarına ve peygamberlerine inandı. "O'nun elçilerinden hiçbirini diğerinden ayırdetmeyiz" (dediler). Ve dediler ki: "İşittik, ita'at ettik! Rabbimiz, (bizi) bağışlamanı dileriz. Dönüş(ümüz) sanadır!"

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Resul, Rabbinden kendisine indirilene inanmıştır; müminler de. Hepsi; Allah'a, onun meleklerine, kitaplarına, resullerine inanmışlardır. Allah'ın resullerinden hiçbirini ötekinden ayırmayız. Şöyle demişlerdi: "Dinledik, boyun eğdik. Affet bizi, ey Rabbimiz. Dönüş yalnız sanadır."

Yusuf Ali (English)

The Messenger believeth in what hath been revealed to him from his Lord, as do the men of faith. Each one (of them) believeth in Allah, His angels, His books, and His Messengers(337). "We make no distinction (they say) between one and another(338) of His messengers." And they say: "We hear, and we obey: (We seek) Thy forgiveness(339), our Lord, and to Thee is the end of all journeys." *

M. Pickthall (English)

The messenger believeth in that which hath been revealed unto him from his Lord and (so do) the believers. Each one believeth in Allah and His angels and His scriptures and His messengers We make no distinction between any of His messengers and they say: We hear, and we obey. (Grant us) Thy forgiveness, our Lord. Unto Thee is the journeying.

Bakara Suresi
286


لَا يُكَلِّفُ

teklif etmez



اللَّهُ

Allah


نَفْسًا

kimseye


إِلَّا

başkasını



وُسْعَهَاۚ

gücünün yettiğinden



لَهَا

(herkesin) kendine



مَا كَسَبَتْ

kazandığı



وَعَلَيْهَا

aleyhinedir



مَا اكْتَسَبَتْۗ

işlediği (kötülük) de



رَبَّنَا

Rabbimiz


لَا تُؤَاخِذْنَا

bizi sorumlu tutma



إِنْ نَسِينَا

unutur


أَوْ

ya da


أَخْطَأْنَاۚ

yanılırsak



رَبَّنَا

Rabbimiz


وَلَا تَحْمِلْ

yük yükleme



عَلَيْنَا

bize


إِصْرًا

ağır


كَمَا

gibi


حَمَلْتَهُ

yüklediğin



عَلَى

üzerine


الَّذِينَ مِنْ قَبْلِنَاۚ

bizden öncekilerin



رَبَّنَا

Rabbimiz


وَلَا تُحَمِّلْنَا

bize yükleme



مَا لَا طَاقَةَ لَنَا بِهِۖ

gücümüzün yetmediği şeyleri



وَاعْفُ

affet


عَنَّا

bizi


وَاغْفِرْ

bağışla


لَنَا

bizi


وَارْحَمْنَاۚ

bize merhamet et



أَنْتَ

sen


مَوْلَانَا

bizim sahibimizsin



فَانْصُرْنَا

bize yardım eyle



عَلَى

karşı


الْقَوْمِ

toplumuna



الْكَافِرِينَ

kafirler






















Türkçe Transcript (*)

Lâ yukellifu(A)llâhu nefsen illâ vus’ahâ(c) lehâ mâ kesebet ve’aleyhâ me-ktesebet(k) rabbenâ lâ tu-âḣiżnâ in nesînâ ev aḣta/nâ(c) rabbenâ velâ tahmil ‘aleynâ isran kemâ hameltehu ‘ale-lleżîne min kablinâ(c) rabbenâ velâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih(i)(s) va’fu ‘annâ vaġfir lenâ verhamnâ(c) ente mevlânâ fensurnâ ‘ale-lkavmi-lkâfirîn(e)

Ali Bulaç Meali

Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir. 'Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim mevlamızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.'

Edip Yüksel Meali

ALLAH kişiye ancak kapasitesi kadar yükler. Herkesin kazandığı iyilik kendi yararına, kazandığı kötülükse kendi zararınadır. "Rabbimiz, unutur yahut yanılırsak bizi sorumlu tutma! Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bize ağır sorumluluk yükleme! Rabbimiz, gücümüzün yetmeyeceği şeyleri bize yükletme! Bizi hoşgör, bizi bağışla ve bize acı! Sensin bizim mevlamız (efendimiz ve egemenimiz). İnkarcılar topluluğuna karşı bize yardım et! *

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Allah hiç kimseye gücünün yeteceğinden başka yük yüklemez. Herkesin kazandığı hayır kendisine, yaptığı kötülüğün zararı yine kendisinedir. Ey Rabbimiz, eğer unuttuk ya da yanıldıysak bizi tutup sorguya çekme! Ey Rabbimiz, bize bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme! Ey Rabbimiz, bize gücümüzün yetmeyeceği yükü de yükleme! Bağışla bizi, mağfiret et bizi, rahmet et bize! Sensin bizim Mevlamız, kâfir kavimlere karşı yardım et bize.

Süleyman Ateş Meali

Allah, kimseye gücünün üstünde bir şey teklif etmez. Herkesin kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. "Rabbimiz, unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme! Rabbimiz, bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim mevlamız(sahibimiz, efendimiz)sin! kafirler toplumuna karşı bize yardım eyle!"

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Allah hiçbir benliğe, yaratılış kapasitesinin üstünde bir yük yüklemez/teklifte bulunmaz. Her benliğin yaptığı iyilik kendi lehine, işlediği kötülük kendi aleyhinedir/kişinin hem kendisini hem başkaları için kazandığı onun lehine, yalnız kendi nefsi için kazandığı onun aleyhinedir/kişinin kendi emeği ile kazandığı lehine, başkalarının sırtından kazandığı aleyhinedir. "Ey Rabbimiz! Unutur yahut hata edersek bizi hesaba çekme. Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize, güç yetiremeyeceğimiz şeyleri de yükleme. Affet bizi, bağışla bizi, acı bize. Sen bizim Mevlâ'mızsın. Gerçeği örten nankörler/inkârcılar topluluğuna karşı yardım et bize!"

Yusuf Ali (English)

On no soul doth Allah Place a burden greater than it can bear(340). It gets every good that it earns, and it suffers every ill that it earns. (Pray:) "Our Lord! Condemn us not if we forget or fall into error; our Lord! Lay not on us a burden Like that which Thou didst lay on those before us(341); Our Lord! Lay not on us a burden greater than we have strength to bear. Blot out our sins, and grant us forgiveness. Have mercy on us. Thou art our Protector; Help us against those who stand against faith." *

M. Pickthall (English)

Allah tasketh not a soul beyond its scope. For it (is only) that which it hath earned, and against it (only) that which it hath deserved. Our Lord! Condemn us not if we forget, or miss the mark! Our Lord! Lay not on us such a burden as Thou didst lay on those before us! Our Lord! Impose not on us that which we have not the strength to bear! Pardon us, absolve us and have mercy on us, Thou, our Protector, and give us victory over the disbelieving folk.

Yüklə 5,51 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   266   267   268   269   270   271   272   273   274




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin