Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi



Yüklə 7,73 Mb.
səhifə30/899
tarix09.01.2022
ölçüsü7,73 Mb.
#96304
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   899
Uskumru (Scomber scombrus): Uskumrunun ortalama boyu 20-22 cm'dir. Sırtı yeşil ve lacivert menevişli, karnı beyazdır. Hamsi, sardalye, gümüşbalığı gibi küçük balıklar ve planktonik omurgasızlarla beslenir. Yakın zamana kadar İstanbul'un geçit balıklarının en bolu ve en ucuzu olan uskumru günümüzde Karadeniz ve Marmara'da hemen hemen hiç kalmamıştır.

Karadeniz'de yazı geçirerek üreyen ve yağlanan uskumrular kasım ayında Boğaz'a akmaya başlardı. Boğaz'dan yavaş yavaş Marmara'ya ilerlerler, bir bölümü Ege'ye kadar giderdi. Yumuşak geçen kışlarda ocak sonu, hattâ şubat ortasına kadar kanalda yatarak Boğaz' da kalırlardı. Ara sıra beslenmek amacıyla sürüler kanaldan ayrılarak kıyılara ve yüzeye çıkarlardı. Buna balığın kabarması denir, bu arada iyi av yapılırdı. Ancak amansız düşmanları olan torik ve kofana kanalda yattığı takdirde uskumru kanalda barınamaz, hızla Boğaz'ı terk ederdi. Çok ılıman geçen kışlarda çok sayıda torik ve kofananın Boğaz'da yatması uskumru akışını aksatır, uskumru ya Karadeniz'de kalır ya da av vermeden hızla Boğaz'ı geçerek Marmara'ya kaçardı. Nisan ve mayıs aylarında ise Karadeniz'e çıkardı. 1882-1887 ile 1911-1913 arasında ve 1967'de bu sebepten uskumru kıtlığı olmuştu. 1970' lerde ise tahminen kışlak yeri olan Marmara'nın aşırı kirlenmesi sonucunda uskumru Marmara-Karadeniz bölgesini terk ederek Kuzey Ege'ye yerleşmiş ve istanbul'da uskumru çıkmaz olmuştur.

Uskumrunun en yağsız olduğu nisan başı-mayıs ortası döneminde çirozu yapılırdı. Çiroz, temizlenip tuzlanan uskumruların kuyruklarından iplere dizilerek rüzgâr ve güneş alan yerlerde bir hafta kadar kurutulmasıyla elde edilirdi.

Kolyoz (Scomber colias): Kolyoz uskumruyla aynı boyda, uskumruya çok benzeyen ve yakın akrabası olan bir balıktır. Ağzının ve özellikle gözünün daha

Karaköy'de

bir seyyar

balıkçı.


Erdal Yazm. 1988

büyük, sut desenlerinin daha karmaşık ve birinci sırt yüzgecinin daha uzun olmasıyla uskumrudan ayrılır. Eti uskumruya göre lezzetsiz olduğundan uskumrunun bol çıktığı dönemde kolyoza pek rağbet edilmezdi. Uskumrunun ortadan kalkmasından sonra birçok balıkçı kolyozu uskumru diye satmaya başlamıştır. Uskumru gibi göçmen olmayan kolyoz Marmara'nın yerli balığıdır. Küçük bir bölümü yazın Boğaz'dan Karadeniz önlerine kadar kısa gezintiler yapar.



İstavrit (Trachurus): İstanbul sularında iki istavrit türüne rastlanır: Karagöz istavrit (Trachurus trachurus) ve sarı-kuyruk istavrit (Trachurus mediterrane-us). Karagöz istavrit, Boğaz ve Marmara'nın yerli balığıdır. Sarıya çalan kuyru-ğuyla karagöz istavritten ayrılan sarıkuy-ruk istavrit ise yazı Karadeniz'de, kışı Marmara'da geçirir. İstanbul sularında her iki türün de ortalama boyu 15 cm' dir. İstavrit yavrularına kıraca denir. Kı-raçaları yıl boyunca Boğaz kıyılarında yüzeye yakın olarak beslenirken görmek mümkündür. İstavrit, başta kıyıdan avlananlar olmak üzere, İstanbul'un amatör olta balıkçılarının yüzünü güldüren balıktır. Uskumru, lüfer ve palamutun azalması nedeniyle son yıllarda sofralardaki itibarı da artmıştır. Uskumru bulunamadığından son zamanlarda iri istavritlerden çiroz yapılmaya başlanmıştır.

İzmarit (Spicara maerna): İzmarit uzunluğu 15 cm civarında, değirmi gövdeli, sırt ve kıç yüzgeçleri dikenli, gümüşi bir balıktır. Boğaz'ın ve Marma-

ra'nın yerlisidir. Soğuktan hoşlanmadığı için kışın kanalda yatar. Yazın kıyılara yaklaşır ve amatör balıkçıların yüzünü güldürür. İzmaritin derisini balığı parçalamadan "tulum" çıkartarak yapılan tavası meşhurdur.



Tekir (Mulus surmuletus) ve barbunya (Mulus barbatus): Yakın akraba olan tekir ve barbunya balıkları benzerliklerinden dolayı çoğu zaman birbirine karıştırılır. İkisinin de rengi kızıla çalan sarımsı açık kahverengidir. Barbunyanın kırmızısı daha canlıdır. Altçenelerinin iki yanında bıyık denen birer uzantı vardır. Tekir, yanlarındaki üçer ince, sarı çizgi ile barbunyadan ayırt edilebilir. Tekirin ortalama boyu 10-12 cm'dir; nadiren 25 cm'yi bulanlarına rastlanır. Balıkçılar tekirin küçüklerine mıcır, büyüklerine çu-ka derler. Barbunyanın ortalama boyu 17-18 cm'dir. Ender olarak rastlanan 35-40 cm boyundaki barbunya azmanlarına balıkçılar arasında eşek barbunyası adı verilir. Her iki tür de dip balığıdır. Kumlu, çamurlu zemini tercih ederler. Deniz dibinde bulunan kurtlar, kabuklular, de-risidikenliler gibi omurgasızlarla beslenirler. Tekir ve barbunya Marmara'nın yerli balıklarıdır, fakat bir bölümü yazın Boğaz'dan Karadeniz'in Boğaz'a yakın kesimlerine kadar gezer. Kışın derinlere çekildiklerinden avlanmaları zordur. Az tutulmaları ve lezzetli olmaları sebebiyle pahalı balıklar arasındadırlar.

Kefal (Mugil ve Uza): İstanbul'da bulunan başlıca kefal türleri has kefal (Mugil cephalus), altınbaş kefal (.Liza aura-

ta) ve pulatarinadır (Liza ramadd). En lezzetlisi has kefaldir. Has kefalin yumurtaları mumlanarak kefal yumurtası adıyla satılır. Tütsülenmiş pulatarina da likorinos adıyla pazarlamr. Balıkçılar has kefal ve altınbaş kefalin yavrularına gan-but, pulatarinanın yavrularına ilarya derler. Kefalin başlıca besini yosun gibi su bitkileridir. Bunların yanısıra kurtlar, balık yumurtaları ve planktonlarla da beslenir. Kefal farklı tuzlulukta veya az oksijenli sularda yaşayabilir ve çok sığ suda bile yüzebilir. Bu özellikleri sayesinde kıyılarda, akarsu ağızlarında yem arar; çoğu zaman akarsuların içine kadar girer. Eskiden Haliç ile Göksu ve Küçüksu gibi Boğaz'a dökülen derelerin önleri kefal yatağıydı. Günümüzde İstanbul'da tutulan kefallerin önemli bölümü lağım ağızlarında ya da lağımlaşmış dere ağızlarında yakalanmaktadır. Btı balıkların yenmesi sağlıklı değildir.

Kıhçbahğı (Xiphias gladius): Kılıçba-lığı bir zamanlar etinin lezzetiyle İstanbul'un en gözde balıkları arasındaydı. Boyu 2 m'den fazla olabilen bu dev balık mayıstan yaz ortasına kadar Ege ve Marmara'dan Karadeniz'e çıkar, eylül-kasım arasında da Marmara'ya dönerdi. İstanbul'da kılıçbalığı geleneksel olarak Boğaziçi dalyanlarında avlamrdı. Evliya Çelebi 17. yy'da Beykoz dalyanında kılıçbalığı avını anlatır. 1935'ten itibaren zıpkınla da avlanmaya başlanmıştır. Kılıçbalığı nisanda suların ısmmasıyla su yüzüne çıkarak bir süre yatar, zıpkınla bu sırada avlanabilirdi. Kılıçbalığı 1970'


Yüklə 7,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   899




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin