ÇIRAĞAN EĞLENCELERİ
"Çırağ sefası", "bezm-i çerağ", "bezm-i gül-zâr", "çerağan âlemi" de denmiştir. İlkbahar ve ilkyazda, saray ve yalı bahçelerinde kandil ışığında yapılan sazlı sözlü eğlenceler.
Bir saray geleneği olan çırağan eğlenceleri için başlıca bilgi kaynağı Divan Edebiyatı'dır. Osmanlı müziğini ve edebiyatını etkileyen bu eğlencenin İstanbul halkının günlük yaşamında yaygınlığı söz konusu değildi. Ortaköy, Beşiktaş arasında bir yalı semti, bir cadde ile bu-
radaki birkaç kez yenilenen sahilsaray, bu eğlencelerin anısına "Çırağan" adını taşımaktadır. Önceleri Saray-ı Asafî denen Nevşehirli İbrahim Paşa'nm burada bulunan sahilsarayının bahçesinde Lale Devri (1718-1730) boyunca sık sık çırağan eğlenceleri düzenlenmişti.
Anodolu'nun kimi yörelerinde, örneğin Harput ve Diyarbakır'da "çaydaçıra" olarak bilinen ve içine neft konup yakılmış karpuz, kabak kabuklarının akarsu-ya bırakılmasıyla yapılan eğlenceleri andıran çırağan eğlencesinin İstanbul sarayına giriş tarihi bilinmiyor. Şair Nefî'nin (ö. 1034) bir kasidesinde sözünü ettiğine bakılırsa 16. yy'dan beri saray eğlenceleri arasındaydı. Fakat, bir dizi ayaklanma, karışıklık ve saray bunalımı nedeniyle 17. yy'ın ikinci yarısına doğru önemini yitirmişti. Bu eğlence türünün yeniden canlanışı Lale Devri'ndedir. Dönemin şair ve yazarlarının dolaylı biçimde temas ettikleri çırağan âlemlerinin, gündüzkü bahçe köşkü, havuz başı, la-lezâr, çemenzâr vb eğlencelerinin devamı olduğu ve mehtapsız gecelerde düzenlendiği anlaşılmaktadır. Bahçede kandillerle ışıklandırma yapılırken lalezârda da çiçekler arasına kandiller konmaktaydı. Bu romantik ortamda gazelhanlar, sazendeler, hanendeler çalıp söylüyorlar, ozanlar yeni dizeleri için bu meclislerde esin tepkiyorlardı. Mehtaplı gecelerde ise Haliç ve Boğaziçi'nde "serv-i sîmin" (ayışığının durgun sudaki aksi) seyri tercih ediliyor; sazlı sözlü âlem, yalı sofalarında ya da kayıklarda sürdürülüyordu.
Dönemin padişahı III. Ahmed (hd 1703-1730) ile Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nm ve yakınlarının eğlenceye düşkünlükleri ise çırağan âlemlerinin canlanmasında ilk nedendi. Fakat bu etkinliğin ortamı, Topkapı Sarayı iç bahçeleri ile Haliç ve Boğaziçi'ndeki sa-hilsaraylarla sınırlıydı. Toplumsal koşullar ve yaşam düzeni bakımından İstanbul halkının benzeri eğlenceler tertiplemeleri olanaksızdı. D'Ohsson, İbrahim Paşa'nm padişah onuruna düzenlediği bir eğlencede geniş bahçeyi yüzlerce kristal kandille donattırdığını, o geceki eğlen-
ceye lale çırağanı dendiğini ve benzeri gecelerin sarayda da âdet olduğunu, İbrahim Paşa Yalısı'na da Çırağan Yalısı dendiğini yazar. Buna karşılık çırağan âlemlerinin, özellikle klasik müzik ve Divan Edebiyatı üzerindeki etkisi büyük olmuştur. Diğer yandan, sözü edilen mekânlarla, Emnâbâd, Neşetâbâd, Kandilli, Bayıldım, Kars-ı Süreyya, Nevâbâd, Yusuf Ağa, Sa'dâbâd, Karaağaç, İmrahor, Tersane, Eyüp-Bahariye vb köşk, saray ve bahçelerinde, çırağan eğlenceleri için özel düzenlemeler 'yapılarak mimariye yeni öğeler katılmıştı.
Bu eğlence geleneği III. Selim'e (hd 1789-1807) kadar sürdü. İlgi duyan son padişah II. Mahmud (hd 1808-1839) oldu. Fakat Tanzimat'a (1839) doğru alafranga eğlenceler ve "âb âlemi"(->) öne çıktı.
20. yy'ın başındaki geçmişe olumsuz bakma sürecinde çırağan eğlenceleri de hayal ürünü yakıştırmalarla tanıtılmak istenmiş bu amaçla Divan şiirinden konuya ilişkin dizeler seçilerek yorumlanmıştır.
Bir tür şehrâyin ve sözcük anlamı da "ışıklarla gece şenliği" demek olan çırağan, başta Nedim olmak üzere Nev'îza-de Ataî'nin, Fennî'nin, Rahmî'nin, Fâzıl-ı Enderunî'nin, Şeyh Galib'in şiirlerinde geçer. Çırağanı son kez işleyen Yahya Kemal Beyatlı'dır. Özellikle Nedim'in iki yekahenk (tek konulu) gazeli, çırağanı betimlemektedir. Bunlardan bestelenmiş olan ilki Erişdi nev-bahar eyyamı açıldı gül ü gülsen / Çerağan vakti geldi lâlezânn dîdesi ruşen dizeleriyle başlar. Diğeri ise Yine bezm-i çemene lâle firûzân geldi / Müjdeler gülşene-kim vakt-i çerağan geldi, dizeleriyle başlar. İzzet Ali Paşa, bu şehrâyinler için yazdığı gazeline Nigâh-endaz olanlar bağda seyr-i çerağana / Zemini benzetirler âsuman-ı encüm-efşâna dizeleriyle girmiş ve çırağan için çiçek tarhlarının ay-dmlatılışım betimlemiştir.
Bibi. Nedim, Nedim Divanı, ist., 1338, s. 197-280-281; D'Ohsson, XVJII. Yüzyıl Türki-yesinde Örf ve Âdetler, (çev. Z. Yüksel), ist., ty, s. 154; Ahmed Refik, Lâle Devri, ist., 1331, s. 31 vd, 57 vd; İSTA, VII, 3932-3933; Ahmed Refik, "Ahmed-i Sâlis'in Hayatına Dâir", Yeni Mecmua, no. 37, 38.
NECDET SAKAOĞLU
Dostları ilə paylaş: |