CAZ
389
CEBECİ HANI
kiye'de cazın tanınıp sevilmesindeki köşe taşlarından olacak; yaşamı boyunca aralıksız olarak sadece cazla uğraşarak, sayısız konser, radyo ve TV programı ile adından söz ettirecekti. "Caz Semai" adlı ilk Türk caz albümünü de o çıkaracaktı. Uzun yıllardır ABD'de yaşayan İlhan Mimaroğlu Türkiye'de caz müziği ile ilgili ilk Türkçe kitabın da yazarı olacaktı: Caz Sanatı (1958).
ABD'de yaşayan bir başka ünlü müzik adamı olan Arif Mardin ise bu yıllarda henüz konservatuvar öğrencisiydi. Piyano çalıyordu. Erdem Buri'nin Moda'daki evine müzik dinlemeye geliyordu.
Caz, İstanbul'un Anadolu yakasında yazları Moda Deniz Kulübü'nde, Caddebostan Plaj Gazinosu'nda ve Büyüka-da'daki Anadolu Kulübü'nde sürüyordu. 1950'lere gelindiğinde İstanbul'daki caz ortamı iyiden iyiye gelişmeye başladı. Arif Mardin kontrbasçı olmakla birlikte, caza duyduğu kuramsal ilgiyle daha çok tanınan Cüneyt Sermet'in de ara sıra yer aldığı ünlü İsmet Sıral Orkestrası'na besteler vermeye başladı. Mardin'in bestelerini Amerika'nın Sesi Radyosu'nda aralarında Quincy Jones, Hank Jones, Jimmy Cleveland gibi ünlü caz müzisyenlerinin
Ayten Alpman ve klarnetçi Hrant Lusigyan Ekim 196l'de bir caz konserinde. Sadettin Davran koleksiyonu
bulunduğu bir topluluk çaldı, genç besteci bir burs kazanarak eğitimini Boston'daki Berklee Müzik Okulu'nda sürdürmek üzere ABD'ye gitti.
Uzun yıllardır Fransa'da yaşayan Cüneyt Sermet'in ise caz müziğine ilgisi artarak sürecek, Erdal Göksoy'un Caz Ta-ribfnden sonra cazla ilgili olarak Türkiye'deki üçüncü kitabı yayımlayacaktı: Cazın İçinden (1990).
1950'ler Türkiye'nin ilk caz yıldızlarını da yetiştirecekti. Piyanist Nejat Cen-deli'nin, saksofoncu ve vibrafoncu; düzenlemeci, şef Süheyl Denizci'nin, piyanist Ümit Aksu'nun yanısıra Sevinç Tevs, Ayten Alpman ve Rüçhan Camay gibi ünlü caz şarkıcıları da bu yıllarda tanınmaya başladılar. Kornocu Melih Gürel ile kontrbasçı Selçuk Sun bu yıllarda henüz konservatuvar öğrencisiydiler.
Önce Dizzy Gillespie, ardından Dave Brubeck ile Louis Armstrong da bu yıllarda ilk kez İstanbul'a gelerek konserler verdiler. Dizzy Gillespie'nin 1956'da Saray Sineması'nda verdiği konserin heyecanlı dinleyicileri arasında genç Emin Fındıkoğlu da vardı. Sonraki yıllarda Boston'daki Berklee Müzik Okulu'nda eğitimini sürdürecek olan Emin Fındıkoğlu
piyanist, besteci, düzenlemeci, şef olarak bütün yaşamını caz müziğine adayacaktı.
1956'da Paris'te düzenlenen bir yarışmada birinci olan Hasan Kocamaz, İstanbul'un ilk caz kulübünü Bebek'te açtı. 306 adlı kulüpte çalanlar arasında müzik yaşamım daha sonra Avrupa'da sürdürecek olan Muvaffak Falay da vardı. Aynı yıl İsmet Sıral Altılısı Beyoğlu'ndaki Küçük Sahne'de başarılı bir konser verdi. İsmet Sıral tenor saksofon, Hrant Lusigyan alto saksofon, Nejat Cendeli piyano, Selçuk Sun kontrbas, Vasfi Uçaroğlu da davul çalıyordu. Konuk solistler Sevinç Tevs ile armonikacı Hasan Kocamaz'dı.
1960'ların ortalarından başlayarak yoğunlaşan diskotekleşme, canlı müzik dinlenen yerlerin sayısını azaltmıştı. Bu yıllarda Hilton Oteli'nin Şadırvan adlı ünlü gece kulübünde çalan İsmet Sıral'ın, trombonda İlter Yenişen, piyanoda Ayhan Yünkuş, kontrbasta Günnur Perin, davulda Turan Etike'den oluşan topluluğu büyük ilgi görüyordu.
1970'lerde ise bütün dünyada olduğu gibi İstanbul'da da caz müziğine ilgi gözle görülür biçimde azalmıştı. Yine de fimin Fındıkoğlu 1970'te Elmadağ'da The Rhythm Section adlı caz kulübünü açmış, basçı Onno Tunç, gitarcı Neşet Ru-acan, davulcu Arto Tunç'un yer aldığı bir topluluk kurmuştu. 1976'da ise yurtdışında Türkiye'de olduğundan daha çok tanınan Okay Temizin de aralarında olduğu bir dizi Türk ve yabancı müzisyen Galata Kulesi'ndeki Ceneviz Meyhanesi adlı kulüpte çaldılar. 1970'lerin ikinci yansında Taksim'deki Fuaye adlı, İstanbul'un o sıradaki tek caz kulübünde ise piyanist Altan İlter eşliğinde Hrant Lusigyan dinlenebiliyordu.
1980'lerin başlarında ise Berklee 'Müzik Okulu (Boston, ABD), Juilliard Müzik Okulu (New York, ABD) çıkışlı bir dizi müzisyenin İstanbul'a dönüşüyle şehirdeki caz yaşamı yemden canlanmaya başladı. Gitarcı Neşet Ruacan, şarkıcı Nükhet Ruacan, davulcu Selim Selçuk, davulcu Murat Verdi, piyanist Nilüfer Ruacan caz müziğinin tanınıp sevilmesine önemli katkılarda bulundular.
1982'de İstanbul'un ilk caz festivali düzenlendi. Ancak, Filarmoni Derneği'n-ce Beyoğlu'ndaki Dünya Sineması'nda gerçekleşen daha çok Avrupa ülkelerinden müzisyenlerin katıldığı festival çeşitli nedenlerle bir daha düzenlenemedi.
1985'te ise kısa adı BİLSAK olan, Mustafa Kemal Ağaoğlu'nun yönetimindeki Bilim Sanat Kültür Kurumu'nun düzenlediği BİLSAK caz festivallerinin ilki gerçekleşti. Konserlerinin Elmadağ'daki Şan Tiyatrosu Salonu'nda verildiği festivalin sanat yönetmeni Emin Fındıkoğlu 'ydu. Festivalin ilk konukları arasında Elvin Jones, Sonny Fortune, Dave Holland, Kenny Wheeler, genç Marvin Smitty Smith, Hermeto Pascoal gibi ünlü caz müzisyenleri vardı. Festivalin ev sahipliğini ise Neşet Ruacan ile Önder Focan' m toplulukları üstlenmişti.
Daha sonra Taksim'deki Atatürk Kültür Merkezi'ne alınan BİLSAK Caz Festivali konserleri 1989'a kadar sürdü; Tony Scott, Paul Motian, Bili Frisell ve 1988'de ölen Clıet Baker'in de aralarında olduğu pek çok ünlü müzisyeni İstanbul'a getirdi.
İstanbul Festivali ise ilk kez düzenlendiği 1973'ten başlayarak her geçen yıl zenginleşen caz bölümü ile İstanbul'un caz yaşamına en büyük katkıyı sağlamıştır. 1974'te programdaki tek caz konserini Nişantaşı'ndaki Konak Sineması'nda veren büyük cazcı Woody Herman ile başlayan festivale, yıllar içinde Dizzy Gil-lespie'den Miles Davis'e, Modern Caz Dörtlüsü'nden Yellow Jackets'a, Chick Corea'dan Keith Jarrett'a, Branford Mar-salis'ten Wynton Marsalis'e cazın yaşayan en seçkin adları peş peşe konuk oldular.
1980'lerde İstanbul'da birçok caz kulübü açıldı. Taksim'deki Bodrum Cafe, Gayrettepe'deki Gazino, Korukent'teki Cazbar, Levent'teki Ece Bar, BİLSAK'ın Sıraselviler'deki kışlık, Yeniköy'deki yazlık yerlerinde canlı caz müziği dinlenebiliyordu. Yurtdışından gelen yabancı caz müzisyenleri bu kulüplerde Türk caz müzisyenleriyle birlikte çalabiliyorlardı.
Özellikle Ece Bar'da uzun süre çalan Ankaralı ünlü piyanist, saksofoncu Tuna Ötenel tutkulu üslubuyla İstanbul'da da çok hayran toplayacak, genç yaşta ölen yetenekli şarkıcı Nükhet Aruca'nın yetişmesinde önemli rol oynayacaktı.
Emin Fındıkoğlu ise kurduğu Eup-hony adlı topluluğu ile yine Ece Bar'da bir süre "Pazartesi Akşamları Cazı" adı altında haftada sadece bir akşam çaldı. Euphony'de Fındıkoğlu'nun çeşitli topluluklarında da yer alan usta trompetçi Şenova Ülker'in yanısıra, sonraları pop şarkıcısı olarak ünlenecek olan değerli tromboncu, caz şarkıcısı Fatih Erkoç da yer alıyordu. Genç kuşak caz müzisyenleri arasında önemli bir yeri olan trompetçi İıner Demirer de bu yıllarda tanınmaya başlamıştı.
1980'lerin sonlarında ise Arnavutköy' de ünlü Naima açıldı. Davulcu Selim Sel-çuk'un bir caz kulübü olarak düzenlediği bu mekân büyük ilgi gördü. Türk ve yabancı caz müzisyenleri burada programlı olarak çaldılar. Çok sayıda ünlü ABD'li caz müzisyeni İstanbul'a geldiğinde bu kulübe mutlaka uğruyor ve çalıyordu. Emin Fındıkoğlu, Tuna Ötenel, Neşet Ruacan, Nükhet Ruacan, Önder Focan, Hakan Behlil, Murat Verdi bu kulüpte programlı olsun, yabancılarla birlikte olsun, pek çok kez çaldılar. Daha çok yurtdışında aldığı ödüller ve çıkardığı CD'lerle tanınan piyanist Aydın Esen ve pek çok çalışmasında onunla birlikte olan davulcu, düzenlemeci, caz kuramcısı Can Kozlu da yıllar sonra İstanbul'da ilk kez burada çaldılar. Naima 1991'de kapandı.
1991'de yine çok nitelikli müzisyenlerin katılımıyla gerçekleştirilen Akbank I. Uluslararası Caz Festivali büyük ilgi gördü. Max Roach da İstanbul'da ilk kez Akbank Festivali'nde çaldı.
İstanbul, Philip Morris Inc'in desteğinde ünlü caz müzisyenlerinden oluşan toplulukların dünya turnesi kapsamına 1988'de girdi. İstanbul'da Parlia-ment Superband Konserleri adı altında her yıl düzenli olarak yinelenen turne, İstanbul'un caz yaşamını renklendiren başlıca etkinliklerden biridir.
İstanbul'un caz yaşamına katkıda bulunan kurumların arasında son yıllarda başarılı konserler düzenleyerek pek çok ünlü müzisyeni İstanbullulara dinleten Pozitifin önemli bir yeri vardır. Caz tarihinin en kendine özgü müzisyenlerinden olan Sun Ra konserlerini gerçekleştirmenin yanısıra, cazı Tarlabaşı'ndaki, artık dinsel amaçla kullanılmayan eski manastır gibi geleneksel konser salonları dışındaki mekânlara da taşıyan Pozitif, Akbank Caz Festivali'ni de düzenlemektedir. İstanbul'daki düzenli caz etkinlikleri arasında en uzun ömürlü olanı 1983' ten bu yana sürmekte olan, Süheyl Denizci yönetimindeki TRT İstanbul Hafif Müzik ve Caz Orkestrası'dır. İstanbul' da canlı caz müziği 1992'de açılan Tünel Meydanı'ndaki Gramofon'da, Beyoğlu'ndaki Atlas Sineması girişindeki Sefahat-hane'de, Balıkpazarı girişindeki Jazz Bar' da ve 1993'ün sonlarında açılan, Sıraselviler'deki C'est La Vie'de sürmektedir.
SADETTİN DAVRAN
Dostları ilə paylaş: |