Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi



Yüklə 7,73 Mb.
səhifə66/899
tarix09.01.2022
ölçüsü7,73 Mb.
#96304
1   ...   62   63   64   65   66   67   68   69   ...   899
Sarkis Bey Balyan

(17 Şubat 1831, İstanbul - 7 Kasım 1899, İstanbul) Hassa mimarı ve sermi-mar-ı devlet. Garabet Amira Balyan'm oğludur. Balyan ailesinin diğer bireylerine oranla yaşamı hakkında daha fazla ve ayrıntılı bilgi bulunmaktadır. 1843'te kardeşi Nigoğos ile birlikte Paris'e gitmiş, kardeşinin hastalığı nedeniyle bir süre ara verdiği eğitimini 1855'te tamamlayarak İstanbul'a dönmüştür. Paris'te önce Sainte-Barbe Koleji'ni bitirmiş, sonra Ecole Centrale'de okumuş ve Ecole deş Beaux Arts'dan mezun olmuştur. Paris'teki eğitiminin yalnızca mimarlık değil mühendislik dallarını da kapsadığı, bazı mekanik buluşlar yaptığı, hattâ bunlar için patent aldığı; amatör bir ressam ve müzisyen olduğu hattâ Kristof Kolomb adlı bir opera bestelediği bilinmektedir.

Garabet Amira'nın 1866'da ölümünden sonra, onun yerine hassa mimarı olmuş, mimar ve yönetici olarak gösterdiği başarıları nedeniyle kendisine, onun için ihdas edilen sermimar-ı devlet unvanı verilmiştir (1878).

Sarkis Beyin müteahhit olarak da bazı girişimleri olmuş, demiryolu yapımı ve maden işletilmesi vb imtiyazları elde etmiş, ancak bunlar nedeniyle adli kovuşturmaya uğramış ve Paris'e gitmek zorunda kalmıştır. On yıldan çok süren Paris sürgününden Hazine-i Hassa Nazırı Agop Paşa Kazazyan'ın şefaatiyle dönmüştür. Yaşamının son yıllarını kendisine ait olan Kuruçeşme Adası'ndaki (Galatasaray Adası) evinde geçirmiştir.

Müzikten mühendisliğe dek birçok alanda şaşırtıcı yetenekleri olan, çoğu zaman 5.000-6.000 işçi çalıştırdığı şantiyelerinin yönetimindeki becerileri ile tanınan, kaliteden ödün vermeden o yıllar için inanılmaz hızda yapımlar gerçekleştiren, tanınmasını sağlayan ilişkilerini canlı tutan, İmparatoriçe Euge-nie'den tanınmış ressam Ayvazovski' ye(->) yabancı dostları olan Sarkis Bey' in gerçekten karizmatik bir kişiliği olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu parlak kişiliğin arkasında, Nigoğos ve Agop beyler gibi ön planda görünmeyen yaratıcı tasarımcıların desteğinin bulunduğu unutulmamalıdır. Örneğin Çırağan Sara-yı'nın kazandığı başarıda, asıl tasarımı yapan bu mimarların payının büyük olduğu teslim edilmelidir.

Sarkis Bey, ölümünde Bağlarbaşı Ermeni Mezarlığı'na gömülmüştür. Yalnızca iki defne dalı ile bezeli yalın bir mezar taşı vardır.

Sarkis Bey, hemen tümü büyük yapımlar olan 50 civarında yapının müellifi olarak bilinmektedir. Yapıların pek

çoğu ayakta ve sağlam, özgün durumda ve koruma altındadır. Başlıca yapıtları şunlardır: Beylerbeyi Sarayı, Çırağan Sarayı, Âdile Sultan Sarayı (Kandilli), Yıldız Sarayı Büyük Mabeyin binası, Çadır Köşkü, Malta Köşkü, Şale Köşkü (2. kısmı), Çit Kasrı, Çağlayan Kasrı (?) (Kâğıthane). Ayazağa Köşkü (Maslak), Kalender Köşkü, Zincirlikuyu Kasrı, Tokat Köşkü (Beykoz), Alemdağ Av Köşkü, Abdülaziz av köşkleri (Validebağ ve Ayazağa), Sultan Çiftliği Köşkü (İzmit), Akaretler, Valide Camii (Aksaray), Kâğıthane Camii, Harbiye Nezareti, Bahariye Nezareti, Gümüşsüyü Kışlası, Maçka Silahhanesi, Maçka Karakolhanesi, Galatasaray Mektebi, Makruhyan Okulu (Beşiktaş), Hamidiye Saat Kulesi, (Dikran Kalfa Cüberyan ile birlikte).

Osmanlı Devleti'nin son başmimarı olan Sarkis Bey, I. Abdülmecid döneminde başladığı meslek yaşamının en parlak yıllarını Abdülaziz döneminde (1861-1876) geçirmiştir. Sarkis Bey ve kardeşlerinin mimarlığı, klasik bir kon-septten historisizmin seçmeci ve ekle-meci yaklaşımının çeşitliliğine uzanan yelpazede, zengin bir birikim sergilemektedir. Nigoğos'la başlayan historisist eğilimler, Sarkis'te oryantalist çizgiden neoottoman üsluba doğru evrilmektedir. Beylerbeyi Sarayı (1864) ve Çırağan Sarayı (1871) ile Maslak ve Validebağ'daki küçük av köşkleri, bu evrim içinde çok özgün kompozisyon önerileridir.

Maçka Silahhanesi'nin, Sarkis Beyin yapı listesinde önemli bir yeri olmalıdır. Abdülaziz'in özel ilgi gösterdiği ve onun direktifleri doğrultusunda tasarlandığı söylenen Maçka Silahhanesi'nin onarılıp değiştirilmeden önceki çelik strüktürü, Sarkis Beyin mühendislik yetenekleri sergilediği bir yapım olmalıydı. Akaretler, yalnız konut tasarımı değil bir kentsel mekân organizasyonu olarak da dönemi için son derece önemli ve ileri bir uygulamadır.

Özetle, Sarkis Bey ve kardeşleri, Osmanlı mimarlığının çağdaş bir iddiası ve mimarlık tarihine özgün bir katkısı olması için tüm yetenekleriyle çalışmış meslek adamları olarak betimlenebilirler.

AFİFE BATUR

BALYOS

1288'den 1797'ye kadar İstanbul'da ikamet elçiliği yapan Venedikli diplomatların unvanı. Baylos, balyoz da denmiştir. Sözcük, "yük taşıyan" anlamındaki Latince "baiulus"tan bozmadır. İstanbul'un fethinden sonra, yeni Osmanlı başkentinde ilk daimi elçi bulundurma ayrıcalığını elde eden Venedik Cumhuriyeti'nin elçileri bu eski unvanlarını korudular. Sonraki yüzyıllarda diğer Avrupa devletlerinin İstanbul'daki büyük elçilerine, vilayetlerdeki konsoloslara da çoğu zaman balyos denilmiştir.

1082'den 1288'e değin İstanbul'da eski Balıkpazarı semtindeki Venedik imtiyaz bölgesinde "podestas" unvanlı

yöneticiler görev yapmışlardı. 1288'de Bizans İmparatorluğu ile Venedik arasında varılan anlaşma uyarınca, Venedik kolonisinin işlerini yürütmek, aynı zamanda ticari konularla ilgilenmek üzere bir görevlinin bulunması öngörüldü ve balyos unvanlı temsilciler gönderilmeye başlandı. Balyos, İstanbul'daki Venedik uyruklarının yanısıra Bizans topraklarındaki tüm Venediklilerin de şefiydi. Yönetim ve yargı yetkisinden başka, Bizans imparatoruna karşı diplomatik misyona da sahipti. Kentte yaşayan Venedikli soylulardan iki müşaviri, Onikiler Meclisi denen bir danışma kurulu vardı. Haftada üç gün bu meclisi toplar, yargılamada bulunur, ceza uygulatır, koloninin ekonomik sorunlarını gündeme getirir, vergileri toplatırdı. Ve-nedikln soylu ailelerinden seçilen balyoslar, bu göreve gelebilmek için çaba gösterirlerdi. Balyos seçimini senato yapıyordu. Balyosa kendi harcamaları ve maiyeti için yüksek bir ödenek bağlandığı gibi toplanan vergilerden de pay alması yasa gereğiydi. Buna karşılık balyos, görevi devam ettiği sürece ticari işlerle uğraşamazdı.

Diplomat sıfatıyla balyosların görüşlerine tüm Avrupa'da önem verilmekteydi. Nitekim, İstanbul'un fethinden önceki aylarda, Bizans imparatorunun, yaklaşan Türk tehlikesini gerekçe göstererek Avrupa'dan askeri yardım istemesine karşılık, Venedik balyosunun gönderdiği mektuplarda, Türklerden gelecek ciddi bir tehlike olmadığının vurgulanması, tüm Avrupa'yı yanıltmış ve İstanbul'a yardım için bir Haçlı seferi düşünülmemiştir.

1453'te kent kuşatıldığı sırada balyos olan Girolamo Minatto, eli silah tutan soydaşlarıyla savunmada görev üstlenerek Ayvansaray bölgesinde Türk ordusuna karşı savaştığı için, fetihten sonra idam edilmiş; bu yüzden, Osmanlı-Ve-nedik ilişkileri de bir süre askıda kalmıştı. Venedik Senatosu, aradaki soğukluğu giderebilmek için Bartolomeo Marcel-lo'yu, diplomasideki yetkinliğini dikkate alarak İstanbul'a gönderdi. Bu diplomat, II. Mehmed (Fatih) (hd 1451-1481) katında güven kazanmayı başardı ve Bizans dönemindeki imtiyazların hemen hemen tümünü kapsayan bir antlaşma imzaladı. Bu belge, 1408'de yürürlüğe giren Osmanlı-Venedik ticaret sözleşmesinin koşullarını da içermekteydi.

18 Nisan 1454 tarihli antlaşma, balyosa eskiden olduğu gibi, kendi uyrukları arasındaki anlaşmazlıkları çözme, davalara bakma, Venedik ticaret gemilerinin limana giriş ve çıkışlarını yönetme, Osmanlı Devleti'ne yüzde ikilik gümrük vergisi ödenmesini sağlama, ölen Venediklilerin terekelerine el koyma vb yetki ve sorumluluklar yüklemekteydi. Balyos kendisi ve ailesi için getirdiklerine hiçbir vergi ödemediği gibi, konsolos ve tercümanlarının mal ve eşyası için de vergi ödenmiyordu. Divan-ı Hümayun'un yetki alanına bırakılan, bir Osmanlı uyruğu

ile bir Venediklinin davasına balyosun karışması yasaktı.

Osmanlı-Venedik ilişkilerinin diğer devletlerle olan ilişkilerden daha yumuşak ve uyumlu götürülebilmesinde, fakat her ortam ve koşulda Venedik çıkarlarının ön planda gözetilmesinde, İstanbul'a gelen balyosların izledikleri ortak siyaset etkili oldu. Bununla birlikte daha ileri giderek Osmanlı Devleti'nin aleyhine girişimlerde bulunan balyoslar da olmuştu. Örneğin, bu yönde çalışmaları saptanan Balyos Paolo Barbari-go'yu 1463'te Fatih tutuklatmıştı. II. Ba-yezid ise 1492'de Balyos Girol Marcel-lo'yu İstanbul'dan çıkarttırdı. Bayezid-Cem Sultan mücadelesinin sonunda Cemin İtalya'daki ölümü üzerine saraya koşan Venedik balyosu, İl. Bayezid'e görünüşte başsağlığı dileğinde bulunmuş, fakat gerçekte onu kutlamıştı.

Seçimle gelen balyosların İstanbul' daki ikamet süreleri, hiçbir şekilde aşılmamak koşulu ile l yıldı. 1503'te yenilenen antlaşma ile bu 3 yıla çıkartıldı. 3 yıl kalan ilk balyos ise Andrea Gritti oldu. İstanbullu bir Rum kadınla evlenen bu balyosun Aloiso Gritti adlı oğlunun, Taksim'deki görkemli konağında, ilk Levanten soylusu olarak lüks içinde yaşadığı ve kendisine "Bey Oğlu" dendiği, İstanbul'un ünlü semtinin onun bu sanıyla anılageldiği rivayet edilir.

Uzun barış dönemlerinde salt, fetihten sonra Galata'ya yerleşmiş bulunan Venedik kolonisinin işleriyle ilgilenen balyosların, iki devlet arasında savaş olasılığı doğduğunda güç durumlarda kaldıkları saptanmaktadır. Çoğu kez, ma-iyetleriyle birlikte tutuklanan balyoslar, Yedikule, Rumeli Hisarı gibi kalelerde hapsedilmekteydiler. Örneğin, 1570-1571 Kıbrıs'ın fethi ve İnebahtı Deniz Savaşı sırasında İstanbul'daki Balyos Marcanto-nio Barbaro göz hapsinde tutulmuştu. 1640'ta, Tunus gemileriyle Girit'i vuran Ali Becinoğlu'na, Avlonya Limam'nda Venedik donanmasının saldırması, IV. Murad'ı öfkelendirmiş ve savaş hazırlıkları hızlandırılmıştı. Tutuklanmaktan hattâ idam edilmekten korkan Balyos Avise Contarini, hükümetiyle haberleştikten sonra 45.000 flori tazminat ödeme önerisinde bulunarak konuyu diplomatik zemine çekmeyi başarmış, hasta olan IV. Muradln ölümünden sonra ise tazminat işi sürüncemede kalmıştı. Ancak Kemankeş Kara Mustafa Paşa'nm sadrazamlığı sırasında (1638-1644) Balyos Boranzo, bir miktar zamla 50.000 flori ödemek zorunda kalmıştı. l645'te Girit Savaşı başlayınca ilk iş olarak balyos, Rumeli Hisa-rı'na hapsedilmişti. 25 yıl kadar süren bu savaş döneminde, l650!de, İstanbul'daki balyos sınır dışı edilmiş, 16/0'e kadar da bir daha balyos gelmemişti. Hattâ bu yıllar zarfında gelen olağanüstü Venedik elçilerinin bile tutuklandıkları saptanmaktadır. Galata'daki koloninin giderek zorlaşan ticari işleriyle ise daha çok Yahudi simsarlar ilgilenmişlerdi.

Bu dönemde, Balyos Olayı olarak

L


Yüklə 7,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   62   63   64   65   66   67   68   69   ...   899




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin