Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi


BARO 60 61 BAROK MİMARİ



Yüklə 7,73 Mb.
səhifə91/899
tarix09.01.2022
ölçüsü7,73 Mb.
#96304
1   ...   87   88   89   90   91   92   93   94   ...   899
BARO

60

61

BAROK MİMARİ

sahhaf di. Her celse için l gümüş mecidiye (20 gümüş kuruş) ücret alırlardı. Gündelik nitelikli işçi ücretinin 8-10 kuruş dolayında olduğu bir dönemde bu iyi bir paraydı. Böylece meslek dışından gelen ve dava vekili ruhsatnamesine haiz olmayan, celsedeki görevi "kabul etmem, inkâr ederim" demekten ibaret bir musahhar güruhu oluşmuştu. Dersa-adet Dava Vekilleri Cemiyeti, mahkemeleri, diplomasız musahharları kabul etmemeye çağırdı. Vekil musahharlarım "kanun ve nizama aşina zevattan" seçilmesi gerektiğini sürekli vurguladı.

II. Meşrutiyet'in ilanı avukatlık mesleği için de bir dönüm noktası oldu. İstanbul dava vekilleri, varlıklarını kanıtlamak için 31 Temmuz 1908 günü Divanyo-lu'nda Arifin Kıraathanesi'nde toplandılar; nutuklar söylendi. Hukuk ve Nüvvap mektebi mezunlarıyla basit bir imtihan sonucu ruhsatname almış olanlardan başvuranların adları kaydedildi ve bir levha düzenlendi. Bu arada bir Heyet-i Daime kuruldu, istanbul Barosu'nun esası ve baroya dahil avukatların sicilleri ve numara sıraları Cumhuriyet dönemi de dahil uzun süre bu kayda dayandı.

Toplantıda 125 dava vekili hazır bulundu. Reisliğe Edip Efendi seçildi. Meslek hakkında mevcut kötü fikirleri kaldırmak için propaganda yapmak, kanuni ve ahlaki şartlara haiz olmayanların mahkemelere kabullerine mani olmak, bunun için resmi makamlar nezdinde girişimde bulunmak, alınan bellibaşlı kararlardı.

Bu sırada baronun girişimiyle Adliye Nezareti 96 maddelik Muhamiler Kanunu layihasını hazırladı. Gerçi avukat kelimesi yaygın kullanılıyordu; ancak Fransızcadan gelme bir sözcük oluşu nedeniyle resmi dile giremiyordu. Bir Müslüman ülkesi olan Mısır'da "muha-mi" sözcüğü benimsenmişti. Sözlük anlamı "yardım eden, kendisine gelenlere sığınak olan adarrTdı. Sözcük Osmanlı'da kabul gördü; dava vekiline muha-mi, dava vekâletine muhamat dendi.

16 Eylül 1909 tarihli kanun-ı muvak-katla dış ülkelerdeki hukuk mekteplerinden mezun olanların ve bir hukuk mektebinden mezun olmayıp da en az üç yıldır iffetle istanbul'da dava vekilliği yapanların imtihan vermek koşuluyla vekillik edebilecekleri hakkında esaslar belirlendi. 2 Mart 1915 tarihli kanunla şer'iye mahkemelerinde Medresetü'1-Ku-zat ya da Darülfünun-ı Osmani hukuk şubesi mezunlarıyla, en az beş yıl bilfiil kadılıkta ya da müftülükte bulunup ehliyet, kefalet ve tecrübeleriyle temayüz etmiş ve makam-ı meşihattan mezuniyet vesikası almış olanların dava vekilliği yapabilecekleri kaydedildi. 2 Nisan 1919 tarihli bir kanunla, Heyet-i Daime'ye, muhamiyi geçici olarak görevden men yetkisi verildi.

Meşrutiyet yıllarında Muhamiler Kanun Tasarısı bir türlü kanunlaşamadı. Layihanın tetkiki için komisyon üstüne komisyon kuruldu. Bu arada Mütareke

yıllarında İstanbul'da Rum barosu, Ermeni barosu oluşturuldu. Yahudi barosu kumlusu için girişimde bulunuldu.

Cumhuriyet'in kuruluşu arifesi beklenmedik bir gelişme oldu. 15 Mayıs 1923 tarihli bir tamimle hukuk mahkemelerinde dava vekâletinin serbest olduğu bildirildi. Yarım yüzyıldır mesleki örgütlenme için verilen mücadele bir anda yok ediliyordu. İstanbul Barosu' nün tepkisi büyük oldu. Ankara'ya gönderilen 25 Eylül 1923 tarihli cevap Adliye Vekâleti'ni harekete geçirdi. Bu arada bazı mebuslar dört maddelik bir kanun layihası hazırladılar.

Adliye Vekâleti, 10 Mart 1924 günü çektiği telgrafla İstanbul Barosu'ndan Muhamat Kanunu layihasını görüşmek üzere bir temsilci istedi. Tasarı hazırlandı ve 3 Nisan 1924 günü Muhamat Kanunu adı altında yasalaştı. Muhamat Kanunu çağdaş bir kanundu. Avukatlığı bağımsız, şerefli ve kamu hizmeti gören bir mesleğe dönüştürdü. Avukatın haklarını ve borçlarım belirledi; ona hâkimle uyumlu çalışan bir kimlik verdi. Muhamat Kanunu'nda, bir yerde avukatlık yapanların sayısı 10'u bulduğu takdirde aralarında bir kurul meydana getirmeleri zorunluluğu vardı. Kanun bu kurula baro denileceğini açıklıyordu. Avukatlık yapmak için baroya kayıtlı olmak gerekiyordu. Bu madde, sonradan değiştirilmiş ve sayı 10'dan 7'ye indirilmişti.

Muhamat Kanunu'nun geçici maddesi bir "tasfiye"yi öngörmüştü. Mütareke yıllarında meslek büyük bir bunalım geçirmişti. Yabancı konsolosluk mahkemelerinde bir dizi Osmanlı avukatı ülke çıkarları aleyhine alınan kararlarda etkin olmuşlardı. Müzevircilik, kâğıt kavaflığı, tefecilik gibi geçmişin kötü anılarına bu kez hainlik, casusluk gibi daha da vahim sıfatlar eklenmişti. Bu nedenle bir Tefrik Komisyonu kuruldu ve baroyu bu tür insanlardan arındırma görevini üstlendi.

Tefrik Komisyonu Türk milletine ve vatanına ihanet ve mesleğe ihanet gibi iki hususu göz önünde bulundurdu.

Mütareke yıllarında yabancı bir devlet himayesine girmek, yabancı bir devlet ya da patrikhane pasaportuyla seyahat etmek, milli adliye işlerine yabancı polis ve askeri müdahale ettirmek ve yabancı bayrağı çekmek suretiyle Türk yargı ve yönetimininin bağımsızlık ve şerefine dokunmak, müddei sıfatıyla vatandaşları yabancı konsoloshane ve polis mahkemelerine sürüklemek, sözle ya da yazı ile Türklüğe düşmanlık duygularını göstermek, Damat Ferit'in kurduğu ve Nemrut Mustafa'nın sonradan başkanlık ettiği divamharplerde vatan evlatlarının aleyhinde şahadette bulunup astırmak, Mütareke yıllarında açılan Rum ve Ermeni barolarında elebaşılık etmek, Türk milletine ve vatanına hıyanet olarak değerlendirildi.

Ayrıca, önceleri yargının üst mevkilerinde görev alıp sonradan avukatlığa




Yüklə 7,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   87   88   89   90   91   92   93   94   ...   899




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin