27.02.2018
ATO OLAĞAN MECLİS TOPLANTISI, ANKARA
Ankara Ticaret Odası’nın kıymetli Meclis Başkanı, değerli Odalar Borsalar Birliği Başkanı, Ankara Ticaret Odası Başkanı, ticaret odamızın değerli üyeleri, değerli Ankara milletvekilleri, bakan arkadaşlarım, hanımefendiler, beyefendiler, hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum. Bu meclis toplantısında sizlerle beraber olmaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyorum. Bu mecliste dilek ve önerileriyle Ankara’nın, başkentin gelişmesine katkıda bulunacak herkese şimdiden teşekkür ediyorum.
Başkan maşallah 14 aydır görevde, kocaman bir kitap yapmış, hizmetlerini oraya yazmış. Yetmedi, ondan kalın üç kiloluk bir de dosya hazırlamış, onu da bize teslim etti. Hızlı girdi, Allah gayretini artırsın. Şahsına ve bütün arkadaşlara ülkemiz için, Ankaramız için yaptıkları hizmetlerden dolayı teşekkür ediyorum.
Sorunları çözmenin yolu konuşmaktır, bir araya gelmektir. Bizim orada bir laf vardır, utanma pazar dostluğu bozar, her şeyi konuşacaksınız, görüşeceksiniz, dolayısıyla her zaman birbirimizin yüzüne bakıyoruz.
Ankara başşehrimiz, Ankara sadece başşehrimiz değil, Ankara son 15 yılda yaptığımız yatırımlarla, aldığımız kararlarla birkaç alanda ön plana çıkmaya başladı.
Bunlardan birisi, ulaşım ve lojistik altyapısı. Ankara gün geçtikçe hızlı tren hatlarının buluştuğu bir merkez haline geliyor. Biliyorsunuz, Ankara-Eskişehir, Ankara-Konya, Ankara-Bilecik-Sakarya-İstanbul hatları devreye girdi. 2019 sonunda Ankara-Kırıkkale-Yozgat-Sivas devreye girecek. 2020’de Kayseri-Ankara devreye girecek ve devam eden yıllarda da ta Gaziantep’e kadar Ankara çıkışlı tren seferleri, hızlı tren hatları devreye girecek. Ankara-Afyon-Uşak hattı zaten devam ediyor, 2019’da bunları da tamamlamış olacağız.
Yine Ankara’ya çok yakışan güzel bir hızlı tren garı yaptık, geçtiğimiz günlerde hizmete aldık.
Ankara, otoyolların da buluştuğu bir merkez oluyor. Edirne’den Ankara’ya otoyol var, ama şimdi Niğde-Ankara Otoyolu’nu da tamamladığımızda, Edirne’den ta Gaziantep, hatta Şanlıurfa’ya kadar otoyol var. Demek ki bir yandan doğu-batı, bir yandan da kuzey-güney hattı tamamlanıyor, böylece Ankara yolların, hızlı tren hatlarının buluştuğu bir merkez haline geliyor.
Havacılıkta da Ankara, yani biz 2003’te göreve geldiğimizde Ankara Esenboğa Havalimanı köy meydanı gibiydi, basit konteyner yapılarda hizmet veren bir havalimanıydı. Burayı yaparken CHP’liler bize ot yoldurdu. "Devletin, milletin parasını kime peşkeş çekiyorsunuz? Ne lüzum var Ankara’ya böylesine devasa bir terminal yapmaya? İşte şu kadar devlet zarar edecek, bu kadar yanlış proje vesaire" neler söylediler. İlk yıl, verdiğimiz garantinin üstünde yolcu oldu; 1 milyon da fazla yolcu geldi, üste de para aldık, sonra da para almaya devam ediyoruz. Süre bitti, tekrar yeniden uzun vadeli kiraya verdik, devlet düzenli olarak tıkır tıkır parasını alıyor. Bir de, o güzel tesislere sahip olduk. Yani hiç beş kuruş cepten harcamadan hem havalimanımızı modern hale getirdik, hem de ilave yıllık para alıyoruz.
Şimdi Ankara yavaş yavaş dış hatlarda da büyüyor, dolayısıyla yeni bir pist ihtiyacı var, ona da başladık. İleride yeni terminal ihtiyacı da olacak, onun için de yerimiz ayrıldı duruyor.
İşte Ankara’da, orada Yıldırım Beyazıt Üniversitesi var Çubuk’ta, ora da gelişiyor. Ankara’ya, üniversiteye ta Ankara’nın merkezinden raylı sistem projeleri tamamlandı, yakında ona da başlayacağız. Yetmedi, ayrıca bu Keçiören metrosunun -Kızılay merkezine geliyor- da inşaatı devam ediyor.
Ankara’da biliyorsunuz raylı sistemler de tıkanmıştı. Ben bu vesileyle Cemil Bey’e huzurlarınızda teşekkür ediyorum, çünkü çok ısrarla takip etti, özel kanun çıkarttık ve Ankara metrolarını, artık yapılamayan, kaderine terk edilmiş projeleri benim bakanlığım dönemimde devraldık ve 46 kilometre metro hattını kısa sürede tamamladık. Sonra buna 10 kilometre Keçiören de ilave oldu. Ama daha ihtiyacı var mı? Var, onların da projeleri yapılıyor, önümüzdeki yıllarda inşallah yapılacak.
Bir, iki ay içerisinde Ankara’nın Sincan’dan Kayaş mıydı? Sincan-Kayaş arası Ankaray diye tabir ettiğimiz Başkentray projesi de hayata geçecek. Bu biraz uzadı, ama bu projenin yapımından çok mahkemeleri sürdü. Yapım süresi diyelim 2,5 yılsa mahkeme süresi 3,5 yıl sürdü ve nihayet o da bitmek üzere. Bunlar da tamamlandığında artık böyle işte hızlı tren geliyor. Banliyö hattı dursun, efendim banliyö geliyor hızlı tren Sincan’da dursun işi ortadan kalkıyor. Birçok hat var, 6 tane hat oluyor icabında, bazı yerlerde rahat bir şekilde çalışacak.
Görüldüğü gibi 15 yılda Ankara’ya, başşehrimize yaptığımız yatırım tutarı 90 milyar lira bugünkü parayla, helalühoş olsun. Başka Ankara yok Türkiye’nin başşehri, geleceği. Tabii ki başşehirler gelen misafirler için bir vitrindir, bir aynadır, ilk karşılaştıkları yerlerdir. Yani düşünün, insanlar havaalanına geliyor zaten bir hayal kırıklığı yaşıyor. Yola düşüyor efendim kuzeyden güneye doğru gelirken sağda solda gecekondular, eğri büğrü yollar, "ya bu ne biçim başkent, bu ne biçim şehir?" Şimdi Allah’a şükür yoluyla da, etrafındaki kentsel dönüşümüyle muazzam, modern ülkemize yakışan bir başşehir.
Ankara’ya gelenler bize hayranlıklarını gizleyemiyorlar, hakikaten şehirciliği iyi Ankara’nın. Sorunları var mı? Tabii ki var. Ama mühim olan sorunlar var deyip sızlanmak değil, sorunları torunlara bırakmak değil, sorunların üzerine kararlılıkla gitmek. Bizim yaptığımız bu; 15 yıldır sorunların üzerine gidiyoruz, çözüm üretiyoruz.
Sağlık, Ankara sağlığın da merkezi oluyor. Lafla değil sağlık olsun demekle de sağlık olmuyor. Sadece iki tane şehir hastanesi, 7500’den fazla yatağı var. Tek başına bunların yatırımı 3 milyarın üzerinde, bunları da yakında hizmete alacağız. Bir tanesi bitti hemen hemen diğeri de bu sene içerisinde bitmiş olacak.
Bölünmüş yollar; Ankara’nın 466 kilometre bölünmüş yolu vardı 2003’e kadar, 80 yılda. Bunun büyük bir kısmı işte Ankara-İstanbul Otoyolu rahmetli Özal döneminde yapılan. Biz bunun üzerine 15 yılda 534 kilometre daha bölünmüş yol ilave ettik ve Ankara’ya komşu olan bütün illeri bölünmüş yollarla bağladık. Şu Elmadağ rampalarını bile ne haldeydi hatırlayın, insanlar ne azap çekiyordu, o yollarda ne kazalar oluyordu. Ama çok şükür şimdi yaptık, yetmiyor yap-işlet-devret projesi daha yaptık. 115 kilometrelik efendim Ankara’dan Kırıkkale üzerine bir otoyol yapıyoruz onu da yakın zamanda hayata geçireceğiz.
Ankara aynı zamanda eğitimin de başkenti. Neye dayanarak söylüyorum? Şu anda 6’sı devlet, 10’u vakıf, 16 üniversite var. Sırada bekleyen 3, 5 tane daha üniversite talebi var, gittikçe Ankara eğitimin de merkezi oluyor.
Ankara başka neyin merkezi? Savunma sanayisinin merkezi. Dünyanın yüz büyük savunma şirketlerinden üç tanesi Ankara’da. Bugün gururla Artvin’de, memleketin doğusunda, güneydoğusunda yaptığımız mücadeledeki başarının arkasında savunma sanayimizde elde ettiğimiz bu imkânlardır. Savunma sanayimizin millî ve yerli katkısını yüzde 23’lerden, yüzde 65’e çıkardık.
Türkiye’nin başını ağrıtmak için, ileride sürekli Türkiye’yi meşgul etmek, enerjisini harcamak için büyük bir çaba var. Bir yandan bu çabaları akamete uğratıyoruz, bir yandan da ülkemizi geleceğe taşıyoruz, 2023 hedeflerine taşıyoruz.
Hedefimiz ne? Türkiye’yi parmakla sayılan ülkeler arasına taşımak, bu yönde çok kararlı bir şekilde gidiyoruz. Bazı sektörlerde buraya geldik. Bakın, geçen gün bir uluslararası makale yayınlandı, Türkiye’nin 15 yılda altyapıya yaptığı yatırım bütün dünyada örnek gösteriliyor. Türkiye bir mucizeyi gerçekleştiriyor.
Yaptığımız şu bölünmüş yollar neler sağlamış, bu IBRD’nin raporunda var, Avrupa Yatırım ve İmar Bankası. Diyor ki, bölünmüş yollar yapıldıktan sonra Türkiye’de şehirler arasındaki mesafe 1,5-2 saat kısaldı.
İki, bu şehirler arasındaki ticaret yüzde 40 arttı.
Ulusal istihdamda yüzde 1 azalma oldu diyor, hâlâ yüksek, ama yüzde 1 bunu aşağı çekmiş bu yollar.
Yetmedi, başka bir şey daha diyor, bütün bu iller ihracat yapmaya başladı. Hakikaten biz göreve geldik 12 tane ilimiz ihracatı biliyordu, şimdi ihracat yapmayan hiçbir ilimiz yok. Bu nasıl oldu?
Ayrıca, bütün bunlara ilaveten trafik araç sayısı 2 kattan fazla. Trafikteki araç sayısı 3 kattan fazla, seyahat sayısı… Ve kazalarda azalma yüzde 62.
Bütün bu yollarda 1 sene yolların yapılmasından dolayı bekleme, yakıt tasarrufu, bunların parasal bedeli 25 milyar lira. Biz bu bölünmüş yollara ne harcamışız? 110 milyar lira para harcamışız. Ne kadar? 4 senede geri dönüyor. Siz ticaret ehlisiniz, 4 senede geri dönen bir proje var mı? Bu gecikmiş bir iş. Ne kadar geç kalmış bir iş? Biz o yolları yaparken, kime kazandırıyorsunuz, kime pay aktarıyorsunuz, buralarda bu yola ne lüzum var diye kıyameti koparıyorlar. Ama Allah’a şükür bugün memleketin her köşesi, doğu-batı, kuzey-güney, nereye giderseniz birbirinden güzel yollar.
Daha bugün Cankurtaran tünelleri açıldı, viyadükler, tüneller, şu anda Türkiye’nin en uzun tüneli, ama 6 aylığına. 6 ay sonra Ovit geliyor, en uzun olmaktan çıkıyor. Bir sene sonra artık Ovit de rekorunu kaybediyor, onun yerine Zigana tünelleri geliyor, 16 kilometrelik iki tane tüp. Türkiye 80 senede 50 kilometre tünel yapmış. 15 yılda yaptığımız tünel miktarı 400 kilometre. 80 yılda yapılanın fazlasını, 80 kilometreyi 1 senede yapıyoruz. Türkiye nereden nereye geldi.
Güzel şeyler var, konuşacağımız çok güzel şeyler var ama maalesef bazen boş tartışmalarla, kısır çekişmelerle, moral değerlerimizi yükseltmek varken, moral değerlerimizi yıpratmak için de boş durmayan bazı çevreler olduğunu görüyoruz.
Değerli konuklar, değerli katılımcılar darbe oldu, felaket tellalları başladı, ha babam not indirme yarışına girdiler hatırlayın, o indiriyor, ben daha fazla indiririm diyor öbürü geliyor, daha sonra bir başkası geliyor. Başarılı da oldular, 2016 üçüncü çeyreğinde Türkiye küçüldü, eksi büyüme, ama dördüncü çeyrekte tekrar ayağa kalktı. Asıl büyük felaket senaryolarını 2017’ye sakladılar, "2017’de Türkiye iflas edecek, derin krize girecek," şöyle olacak, böyle olacak. Niye? 2017’de referandum var, amaçları 2017 Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne yönelik referandumun geçmemesini sağlamak. Biz referandumu sadece içeride "hayır" cephesine karşı vermedik, mücadeleyi bütün Avrupa’ya karşı verdik, herkes bu kampanyaya katıldı, aleyhimize kampanyalar yaptılar, bizim kampanyalarımızı engellediler hatırlayın. Bu badirelerden geçtik, elhamdülillah vatandaşımıza meramımızı Cumhurbaşkanımız, biz, bütün milletvekili arkadaşlarımız dilimizin döndüğünce anlattık ve güzel bir sonucu hamdolsun elde ettik.
Geçen sene Aralık ayında malum, yani 2016’nın sonlarına doğru Amerikan seçimleri oldu, bizim gibi gelişen ülkelerde kurda bir dalgalanma oldu ve yine felaket senaryoları devreye girdi, o günleri hatırlayın. Kasım, Aralık arasında arkadaşlar bir araya geldik, oturduk, ciddi radikal kararlar aldık. Odalarımızla, sivil toplum örgütlerimizle istişare ettik, yeniden yapılandırmalar yaptık. İşverenlerin yükünü aldık, bazı alacakları dövizden Türk parasına çevirdik, iş âleminin yüklerini azaltacak tedbirler aldık. KGF’yle çok geniş bir kredi büyümesi yaptık; 250 milyara yakın 350 bin işletmeyi ilgilendiren, KOBİ’lere KOSGEB kredileri, Nefes kredisi gibi birçok tedbiri aldık. Ondan sonra bir baktık Türkiye ekonomisi şaha kalktı, büyüme ilk 3 çeyrekte yüzde 7’nin altına inmedi. Türkiye için eksi büyüme tahmini yapanlar, bu sefer düzeltmek için yarışa girdiler. Ardı ardına bir düzeltme, olmadı iki düzeltme, üç düzeltme yaptılar ve Türkiye 3’üncü çeyrekte dünya rekoruna ulaştı. Yüzde 11,1’le büyüdü, seneyi de, daha açıklanmadı ama 7’nin üzerinde bir oranla kapatmış olacağız.
Aynı şeyler 2018 için söyleniyor, efendim 2018’de işte Türkiye darboğaza girecek, şöyle olacak, böyle olacak. Biz bu hikâyeyi daha önce de dinledik. Biz ülkemize güveniyoruz, özel sektörümüze güveniyoruz, milletimize güveniyoruz, ekonomimize güveniyoruz; kim hangi silahıyla, hangi aracıyla gelecekse buyursun gelsin. Bu ve buna benzer tehditleri Türkiye çok gördü. Tehditler bizi korkutmaz, azmimizi artırır, mücadele gücümüze güç katar, bu kadar.
Yine bu istihdam seferberliğinde geçen sene Cumhurbaşkanımız Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, bütün odalar bir araya geldik ve başlattık. Son 8 sene içinde Türkiye tek başına Avrupa Birliği ülkelerinin tamamından fazla istihdam oluşturdu. İş gücüne katılım artıyor, genç nüfusumuz var elhamdülillah. Kadınlarımız iş hayatına daha fazla katılıyor, yüzde 20’lerden yüzde 35’lere çıktı, daha fazla olması lazım, en az yüzde 50 olması lazım, çünkü nüfusumuzun 50’si kadınlardan.
Biz o gece meydanlara baktık, yüzde 51’i kadın, yüzde 49’u erkek 15 Temmuz’da. Ülke tehlikedeyse Nene Hatunlar peydah olur, hiç kimse endişe etmesin, Fatma Bacılar peydah olur. Elhamdülillah o gece hepimizin kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla gurur kaynağımız oldu.
Şimdi tabii araştırma geliştirme çok önemli. Yani bizim artık harcıâlem işlerle dünyayla rekabet etme şansımız yok, o sırayı savdık. Şimdi daha az gelişmiş ülkeler bu şekilde hizmet veriyorlar, ülkelerini kalkındırmaya çalışıyorlar. Bizim daha fazla akıl terine yatırım yapmamız lazım, teknolojisi yüksek, katma değeri yüksek, tabiri caizse yükte hafif, pahada ağır işlere daha çok kafa yormamız lazım. Bu da araştırma geliştirme, teknoloji merkezleri, üniversiteler. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız bu konuda işte yerli otomobilden tutun yerli uyduya varıncaya kadar ve teknoloji katma değeri yüksek ürünlere varıncaya kadar ciddi programlar üzerinde çalışıyor, araştırmacılara imkân sağlayan çok güzel kaynaklarımız, fonlarımız var. Bu alanda en büyük kaynağımız insan. Çünkü hani petrolü olanlar, gazı olanların mutlak üstünlüğü var, ama bunların ömrü var. Geliyor geçiyor, ama bizim insan kaynak kapasitemiz bu esasında petrolden daha kıymetli. Önemli olan bunu yerli yerinde kullanmak. Bu terör örgütlerinin bunların kafalarını formatlamasını önlemek, millî, manevi değerlerimiz, bayrağımız, ülkümüz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği o büyük hedefe doğru millet olarak gitmemiz. Bunun için ihtiyacımız olan hoşgörüdür, bunun için ihtiyacımız olan birbirimizi sevmemiz, farklılıklarımızı değil, müşterek yanlarımızı daha çok ortaya çıkarmamız, buna ihtiyacımız var.
Biz 200 milyonluk havalimanı yapıyoruz, bazılarının kafası basmıyor, niye yapıyorlar acaba? Niye yapıyoruz biliyor musunuz? Çünkü artık zenginlik Batı’dan Doğu’ya doğru hareket ediyor, eskiden Doğu’dan Batı’ya gitti, şimdi Batı tamamladı Doğu’ya doğru geliyor. Giderken ıskaladık, ama gelirken yakalayacağız. Şimdi Türkiye giderken de, gelirken de yol üzerinde. Ve İstanbul bugün dünyanın en önemli hava transfer merkezlerinden biri haline geliyor. Bunu bir örnekle vereyim; 2003 yılında Türkiye’nin dünya havacılıktan aldığı pay yüzde 0.45’ti ve İstanbul’daki hava yolu transit trafik 1 milyonun altındaydı. Şimdi 2016’nın sonunda dünya havacılığından aldığımız pay yüzde 2’yi geçti ve transit yolcu trafiğimiz 45 milyon oldu. Bu nedir? Bu 15 yılda oldu. Avrupa’nın 2’nci, dünyanın 10’uncu büyük hava yolu şirketine sahibiz. Bu şirket zarar ediyordu, 55 tane uçağı vardı, şimdi sayısını bile takip edemiyorum, 500’e yaklaştı. Dünyanın 290 ülkesine uçuyor, 44 Afrika ülkesine uçuyor. Bu bizim gururumuz, bizim bayrağımızı dalgalandırıyor, bundan gurur duymamız lazım, hayıflanmaya lüzum yok. Bunlar siyaset üstü şeyler, bunlar bu ülkenin değerleri, bu değerleri artırmamız lazım. Bir şirket, iki şirket değil, 20 tane böyle şirketimiz olsa bize de iş kalmayacak, kenarda oturacağız, onları seyredeceğiz, bunu yapmaya gayret ediyoruz. Devletin mutlaka ekonomiden çekilmesi lazım mutlaka, biz bunu savunuyoruz.
Dört şey savunuyorduk… Ha geçmişte lazımdı; Cumhuriyet kuruldu, elde avuçta yok, bütün genç nüfusu yitirmişiz, kaynağımız yok, devlet olarak her şeyi yapmak zorundaydık. Doğrusu yapılmış, Allah onlardan da razı olsun, ama şimdi ona lüzum yok.
Türkiye’de özel sektör 9 yatırım yapıyorsa, devlet bir tane yapıyor. 1 trilyon liralık toplam yıllık yatırımımız var, bunun sadece 128 milyarını devlet yapıyor, gerisini siz yapıyorsunuz arkadaşlar, siz. Türkiye’de kalkınmanın, büyümenin gerçek kahramanları sizlersiniz, isimsiz kahramanları sizlersiniz, bunu görmemiz lazım.
Onun için diyorum ki, devlet ekonomiyle uğraşamaz, ticaretle uğraşamaz, imalatla uğraşamaz. Nasıl uğraşır? Söyleyeyim size… Ticaretin amacı nedir? Para kazanmaktır değil mi? Para kazanmazsanız yapar mısınız o işi? Ama devlette böyle bir hesap yok, vakıf gibi çalışıyor, hayır kurumu gibi. Bir iyi yönetici geliyor iyi çalışıyor, derliyor topluyor, hop bir değişiklik oluyor, hepsi bir anda yok olup gidiyor. Yani devlet bir işin sahibiyse, orada ya patron yok ya da patron çok, ikisinin arası yok, onun için de kaybediyor. Ticaretten çekileceğiz, bütün özel sektörün yaptığı her şeyi onlara vereceğiz.
Başka ne? Aslında devletin hâkim olması gereken 2 tane alan var; birisi güvenlik, biri de adalet, buna denetimi de ilave edebilirsiniz. Bu 3 alanı sağlam tutarsak gerisi artık gözün kapalı gitsin, hiçbir sıkıntı olmaz.
Bugün her türlü işi yapacak özel sektör gücü var, dinamizmi var.
Eğitim; eğitimde bile artık özel sektör sorumluluk almaya başladı. Ciddi anlamda eğitimde kaliteli özel sektör katkısını görüyoruz.
Sağlık; sağlık sistemimiz doğrusunu isterseniz hakikaten dünyada bir örnek.
Yine geçen gün bir istatistik yayınlandı. Soruyorlar çeşitli ülkelerde, ülkenizin sağlık sistemiyle alakalı ne düşünüyorsunuz? Bildiğimiz anlı şanlı ülkeler, Amerika’sı, Almanya’sı, Polonya’sı, aklınıza gelen gelişmiş bütün ülkelere bakın, hepsinde yüzde 70’den başlayıp yüzde 30’lara varıncaya kadar "sağlık sisteminden endişeliyim." diyor, güven problemi var. Türklere soruyorlar, sadece yüzde 3’ü endişe belirtiyor, yüzde 97’si diyor ki, "sağlık sistemiyle ilgili bir derdimiz yok." Bu büyük bir başarı, bunları konuşalım, başarıları da konuşalım. Sürekli eleştirel, sürekli moral bozan konulara değil, moralimizi de yükseltecek ilişkilere, konulara da ihtiyacımız var.
Şimdi Meclisten bir tane şey geçti; yatırım ortamını iyileştirme. Sağ olsunlar yine Odalar Borsalar Birliği’nin önemli katkıları oldu. Bunda amacımız ne? İş ortamı, yatırım ortamını iyileştirmede ilk 20 ülke arasına girmek. Böyle olunca ne olacak? Küresel yatırımcılar gelecek. Daha fazla yatırım demek daha fazla istihdam demek, millî gelirin daha fazla büyümesi demek.
Şimdi bu hafta da KDV Yasası’nı gönderdik, esasında bu bir reform, bir yasa değil büyük bir reform. Nedir? İşte ticaret yapıyorsunuz, KDV kesiyorsunuz, KDV tahsil ediyorsunuz, mahsuplaşıyorsunuz, alacağınız var, bir türlü alacaklar ödenmiyor. Devlet alırken hızlı, verirken nazlı, öyle diyelim, daha güzel. Şimdi tabii burada yeni bir sistem getiriyoruz. Madem devletle vatandaş bir anlaşma yapmış, her alışveriş bir anlaşmadır. Anlaşmada tarafların hakları eşittir. Devlet gücü, kamu gücü, bize karşı tarafın hakkını ihlal etme keyfiyetini vermez. Şimdi ne yapıyoruz? Bu düzenlemeyle belirli bir takvime kadar bütün birikmiş KDV’leri ödeyeceğiz, devletle alışverişimiz borçlu alacaklı durumunu ortadan kaldıracağız, helalleşeceğiz. Bununla da kalmıyoruz, eğer KDV’sini 3 ay içinde ödemezsek faiz yürüteceğiz alacağına…
Burada küçük işletmeleri de ihmal etmedik, küçük işletmelere -küçük işletmeler dinliyorsa onlar daha iyi anlar- ben anladığım kadar söylüyorum, hasılat esaslı vergilendirme sistemi getiriyoruz. Siz anladınız ne olduğunu, yani satış hasılatı üzerinden götürü bir vergi ödeyecekseniz, cıncıkla, boncukla, o faturayla, bu işle, bilmem neyle onu belgeledin, bu belgelemedin uğraşmayacaksınız, sen sağ, ben selamet.
Ayrıca bir güzellik daha var; beyannamenizi verdiniz, devam eden ayda değil bir sonraki ayda ödeyeceksiniz, mühleti 2 aya çıkartıyoruz, ödeme mühletini.
İmalatçı olan ihracatçılarımızın ihracattan alacakları KDV’nin kapsamını genişletiyoruz. Şimdi içeriden serbest bölgelere mal veriyorlar, onu vergiden düşemiyorlar, onu da düşeceksin kardeşim. Yabancı getiren her şeyden muaf, içeride yapan cezalandırılıyor, bunu da kaldırıyoruz, orada rekabet şartlarını eşit hale getiriyoruz. Yani ihracatçılarımız yüklendikleri KDV’nin yanı sıra, diğer KDV’den de iade alabilecek.
Şimdi bir şey daha var; bu da önemli, şimdi sadece yeminli mali müşavirler değil, serbest muhasebeciler de KDV raporu düzenleyebilecek.
Şimdi size en mutlu olacağınız şeyi söyleyeyim, iş adamlarımız, hayırseverlerimiz ister şirketi olsun, ister şahsı olsun, okul, kreş, yaşlı bakım evi, eğitime, sağlığa yaptıkları bütün hayır, hasenatta KDV ödemeyecekler, KDV’siz yapacak. Ya hem okul yapıyorsun, hem KDV ödüyorsun yüzde 18 de devlete; zaten devlet için yapıyorsun, millet için yapıyorsun. Şimdi baştan KDV yok kardeşim. Kaça mal oldu? 100 liraya. 18 lira daha ver yok, bu da güzel bir şey. Onun için, 2019 tekli eğitime geçeceğiz, herkes arasında bir iş taksimi yapsın, bazı illerimizde okul ihtiyacı var, onları da bu arada halledelim.
Torba yasa da biliyorsunuz Plan Bütçede kabul edildi. Orada da 80 küsur madde var, orada da güzel şeyler var. Burada da mesela bir senden bir benden işverenin yüklerini filan hafifletecek, işverenin asgari ücret desteğini devam ettirecek düzenlemeler falan hepsi var.
Mesela ilave istihdam sağlayan işletmelere 1 yıl süreyle gelir vergisi, stopaj, damga vergisi, sosyal güvenlik primi desteği gelecek.
Aynı şekilde 16 yaşından büyük araçları hurdaya verirseniz 10 bin lira destek vereceğiz yenilemek için.
Minibüslerin, motorlu taşıtların tanıtımında Trafik Kanunu’nda başka bir şey var, öbüründe başka bir şey var, bunları ortadan kaldırıyoruz, dolayısıyla fazla vergi ödüyorlardı. Minibüsçüler artık fazla vergi ödemeyecekler kanundaki tanımdan dolayı.
Sayın Başkan, gördüğünüz gibi Hükûmetiniz çalışıyor, boş durmuyor. Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere, Meclisimiz gece gündüz kanun çıkartıyoruz. Bunların hepsi ülkemizin geleceği için, milletimizin refahı için, 2023 hedeflerimiz için.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız da, yani cüssesi fazla büyük değil ama, büyük işler yapıyor. Yükü ağır ama inşallah ona da destek vereceğiz ve Ankara’nın yollarını da yaptığımız gibi geleceğini de birlikte inşa edeceğiz.
Dolayısıyla Vali’yi de unutmayalım, o da okul seferberliğinde ve Ankara’nın güvenli bir şehir olması için de büyük bir çaba gösteriyor.
Yapacak çok işlerimiz var, bitmiş değil. Bütün bunları 15 yıldır Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yapmanın gayreti içerisindeyiz. Tabii bunları yaparken rahat durmayanlar var. Hani tabiri caizse şeytan taşlamaktan vakit bulduğumuz kadar hizmet ettik. Göreve gelir gelmez hemen vesayet odakları piyasaya çıktı. Önce Balyozcular, Ergenekoncular bilmem neciler onlar peydah oldu, onları defettik, elektronik muhtıra, efendim demokrasiye ayar, Cumhurbaşkanı seçersiniz seçemezsiniz muhabbeti. Onun üzerine "Cumhurbaşkanı’nı madem biz seçmeyeceksek vatandaş seçsin," dedik. Vatandaşa götürdük, vatandaş da bu işi düzeltti. Sonra hızları kesilmedi parti kapatma davası geldi, onu da defettik bu sefer FETÖ’cüler yavaş yavaş kafayı gösterdiler. Onlar işte anayasa değişikliğinden sonra maalesef kirli emelleri uğrunda yargıda artık kendilerini açık etmeye başladılar. Ama bir baktık ki iş daha derin bütün alanlarda, maalesef buraya bir virüs gibi sızmışlar, her tarafta yapılanmışlar. Gezi olayları, olmadı 17-25 yargı darbesi, arkasından başlayan FETÖ mücadelesi, nihayet 15 Temmuz’da darbe girişimiyle karşımıza çıktılar. O gece Ankara başta olmak üzere İstanbul ve diğer birkaç ilimizde büyük bir mücadele oldu. Ankara bu destansı mücadelenin aynı zamanda da merkezi oldu. O gece hatırlıyorum, ben Vali’yle, Emniyet Genel Müdürü’yle, diğer ilgili arkadaşlarla görüştüğümde bana efendim elimizde araç yok, yeterince insan sayısı yok bunlara karşı nasıl mücadele edeceğiz diye baktım ciddi anlamda bir korku ve tedirginlik var. Dedim ki arkadaşlar, gerekirse can vereceğiz, kan vereceğiz, ama bu ülkeyi bu alçaklara teslim etmeyeceğiz. Ve o gece Sayın Cumhurbaşkanımızın çağrısı, milletin durumdan vazife çıkararak sokaklara yığılması, vatansever askerin, polisin yine görev alması sonucu… Bak o gece biz müdahale etmek için bir özel sektörün fabrikasını açtırdık ve oradan zırhlı araçlar aldık onları getirdik, onlarla mücadele ettik, bütün bu işler kolay olmadı. Bunların arka planında çok olaylar var, ama bu alçaklar bunun hesabını verecekler, hiç lamı cimi yok. En ağır şekilde hukukun içinde kalarak intikam duygusuyla değil, adalet duygusuyla, sabırla hareket edeceğiz ve bunlara gereken cezanın verilmesini sağlayacağız. Birçok mahkeme zaten cezaları verdi. Bu yıl sonuna kadar da inşallah büyük oranda birinci derece mahkemeleri çalışmaları tamamlamış olacak.
Evet, değerli dostlar tabii Türkiye bir yandan kalkınmasını, büyümesini, vatandaşın refahı, gençlere, kadınlara istihdam oluşturma çabası gösterirken, bir yandan da bir beka mücadelesi veriyor. Az önce Meclis Başkanı söyledi, yani bölgede, özellikle Suriye’deki otorite boşluğu bazılarının iştahını kabarttı. Bölgeye uzaktan gelip yerleşmek isteyen ve kendilerine de terör gruplarını yoldaş alan sözde müttefiklerimiz var. PYD, YPG, PKK’yla kol kola terörle mücadele. Bu ne biçim iş? Amerika bunu yapıyor. Diğer yandan DEAŞ mücadelesi diyoruz, bir bakıyorsunuz DEAŞ’ın önünü açmışlar, yol veriyorlar, silahıyla, mühimmatıyla, teröristleriyle korumak yaparak Rakka’dan çıkarıp başka yerlerde milletin başına bela olsun diye. Şimdi onlar Afrin’deler, Afrin’de biz onları yok etmek için uğraşıyoruz. PKK kılık değiştirdi, isim değiştirdi şimdi Afrin’e geldi. Afrin’de aklı sıra orada işte kim akıl verdiyse bunlara o akılla Türkiye’nin hudutları boyunca bir terör devleti kurmaya çalışıyorlar.
Esasında terörle mücadelede bir ciddi başarı var son 2 yıldır. Şimdi bu başarıyı ben yaptım, sen yaptın filan kavgasına götürmenin anlamı yok, bu bir ekip işidir.
Nedir? Türkiye’de ilk defa bütün güvenlik birimleri çok güzel bir uyum içinde çalışıyor, polisi, güvenlik korucusu, Jandarma Özel Harekâtı, Polis Özel Harekâtı, askeri, komandosu vesaire, hepsi aynı yöne bakıyor, aynı heyecanı duyuyor ve aynı hassasiyetle çalışıyor, onun için başarılı. Demek ki bir elin nesi var, iki elin sesi var. Büyük bir uyum içerisinde çalışıyoruz ve terörle mücadelede çok büyük bir mesafe aldık. Bunu gören emperyal güçler terör örgütünün ismini değiştirerek başka bir yerden karşımıza çıkartıyorlar. Suriye’de, Kobani’de, Ayn El-Arab’da, Menbiç’te, Afrin’de başka kılıkla, başka isimde karşımıza çıkartıyorlar. Ama biz 40 yıldır onların ciğerini biliriz, kimin ne mal olduğunu çok iyi biliriz, nereden gelirse gelsinler canlarına okumayı da biliriz.
Asıl şimdi başlıyor, önümüzde seçimler var, yeni sistem devreye girecek, bunun uyum yasaları var, bunları yapıyoruz.
Türkiye’de değişen şey ne? İktidarları sandık belirleyecek. Önceden böyle değil miydi? Değildi. Önceden partiler geliyordu buraya, burada hiç hesaba katmadığımız işler oluyordu, sonra da vatandaş biz bunu mu seçtik, bunlar kim diye kendi kendine söyleniyordu. Şimdi sandık açılacak, ülkeyi 5 yıllığına yönetecek kimse o belli olacak, Cumhurbaşkanı orada belli oluyor.
Meclis; Meclis de kendi bağımsız iradesini koyuyor, artık Mecliste Ana Muhalefet Partisi, İktidar Partisi, diğer Muhalefet Partisi meselesi teferruata dönüşüyor. Meclis, yasama iradesi olarak teşekkül edecek ve memleketin ihtiyacı olan kanunları yapacak ve seçilmiş hükûmeti denetleyecek, çok önemli.
Meclis, icabında Cumhurbaşkanı seçim kararı alabilecek, hangisi alırsa alsın ikisi birden gidecek. Bu ne demektir? Uzlaşacaklar, mecburlar uzlaşmaya, beraber çalışmaya. Demokrasi kültürümüz daha da gelişecek, zaman kayıplarımız asgariye inecek ve böylece enerjimizi daha fazla ülke kalkınmasına, ülkemizin refahına harcayacağız.
Şimdi esasında yeni sistemin en önemli özelliği, milleti tabanda birleştiriyor, yüzde 50’den fazla destek alamayan ülke yönetimine geçemiyor. Bu da ne demektir? Millî hedefler ülkemizin geleceği uğrunda bazı şeylerden fedakârlık edip bir araya gelebilmenin şart olduğunu gösteriyor. Bizi bir araya getirecek olan nedir? Bayrağımızdır, devletimizdir, milletimizdir ve 780 bin kilometrekare vatan toprağımızdır, bunun dışındakiler bizim zenginliğimiz. Yani Arap, Kürt ve başka bir etnik gruptan olmaya biz karar vermiyoruz, ama bizi birleştiren değerlerimiz bu topraklarda bize yüzyıllar boyunca hâkimiyet kuran değerlerimizdir.
Bugün bize ders vermeye çalışıyorlar, soykırımdan bize hesap sormaya çalışıyorlar, Ermeni soykırımı 1915 olayları. Ya siz bir kere bunu bize soracağınıza, dönün utanç dolu tarihinize bir bakın. Sömürgecilik, soykırım, katliam sizin geçmişinizde var. Önce geçmişteki o kirli hesapları verin, o köle ticaretinin hesabını verin, yıllarca sömürdüğünüz ülkelerin hesabını verin, gözünüzü kırpmadan katlettiğiniz milyonlarca insanın hesabını verin de ondan sonra gelin bize böyle bir uydurma isnatlarda bulunun.
Onun için bu topraklar, İbn Haldun’un dediği gibi, coğrafya bir kaderdir, bu bizim kaderimiz, ama biz bu topraklarda dik olursak, sağlam durursak sadece kendi geleceğimizi değil, bu coğrafyadaki mazlum insanların da geleceğini teminat altına alırız.
Yani herkes ülkesini çok sever, bu normaldir, ama bizim ülkemizi sevmemiz için daha çok sebebimiz var. Gerçekten dünyanın merkezindeyiz. Avustralya biz de dünyanın merkezindeyiz diyor, ama işte küre, nereye parmağınızı dokunsanız ora merkez oluyor, ama önemli olan etrafta ne var? Avustralya’da bir yerden bir yere 8 saatte uçunca ancak ulaşıyorsunuz. Ama Türkiye’de 3 saat, 3,5 saatle 50’den fazla ülkeye ulaşıyorsunuz, 1 milyar 700 bin nüfusa ulaşıyorsunuz, 33 trilyon dolarlık yıllık ticari faaliyeti olan, hasılası olan bir topluluğa, ülkeye ulaşıyorsunuz, bir nüfusa ulaşıyorsunuz. İşte Türkiye’yi farklı yapan bu.
Bu duygularla konuşmamı burada tamamlıyorum ve diyorum ki, bu vatan için, bu bayrak için Afrin’de, 15 Temmuz’da, İstiklal Harbi’nde, Çanakkale’de, velhasıl bu güzel ülke için hayatını, canını seve seve bütün şehitlerimize Allah rahmet eylesin. Gazilerimize hayırlı, uzun ömürler versin. Bu vesileyle şehitlerimizin ruhu için bir Fatiha okuyalım.
Toplantımız hayırlara vesile olsun, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum, Allah’a emanet olun.
Dostları ilə paylaş: |