BaşÖRTÜSÜ raporu 2007 Sakarya Başörtüsü Platformu


Mayıs 2007 - Başını örtmeyi tercih edenleri yok mu sayacağız?



Yüklə 2,1 Mb.
səhifə28/102
tarix30.10.2017
ölçüsü2,1 Mb.
#22656
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   ...   102

12 Mayıs 2007 - Başını örtmeyi tercih edenleri yok mu sayacağız?


Ayşe Böhürler, Yeni Şafak’taki “Türk kadını rejimi kime karşı koruyacak!” başlıklı yazısında başörtüil kadınlara ayrımcılık yapanları gündeme aldı: Dünyanın en saygın üniversitelerinden birisinde LSE'de mastırını yapmış birini başını örtmeyi tercih etmiş diye yok mu sayacağız... Tanımadan önyargılarımızla paketleyip sınıfsal bir değerlendirme içinde rejimi tehdit edenler arasına mı iteceğiz onları. Görüntü kirliliği algısı içinde “ne var canım başlarını açıversinler olur biter” tarzı tabiri caizse mahalleli üslubu ile mi tartışacağız siyaseti. (Bir okuyucum bana diyor ki; kendini modern diye nasıl tanımlayabilirsin önce aynaya bak). Bu cümleleri ne yazık ki Türkiye'nin en saygın insanlarından duyuyorum.”

12 Mayıs 2007 - Başörtüsü Platformları Eylemleri


Sakarya Başörtüsü Platformu 87. Başörtüsü eyleminde; 27 Nisan sonrası ülke gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu. Süreç içerisinde üniformalı-sivil bürokrasinin, siyasi partilerin, TÜSİAD’ın ve Danıştay Başkanının açıklamaları ve düzenlenen Cumhuriyet Mitinglerinin arka planına değinilerek, platformunun tevhid ve adalet eksenli hak ve özgürlükler için sesini yükseltmeye devam edeceği vurgulandı. Kocaeli’de İnanç Özgürlüğü Platformu çağrısını 108’inci kez meydanlara taşıdı. Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu 66’ncı açıklamasında “Yeni nesil, üniversite kapılarının başörtülülere açık olduğu günleri hatırlamıyor bile. Ancak geçen yıllar, bizim başörtüsü mücadelemizi azaltmaya yetmedi. Çünkü biz, başörtülerimizi yasaklarla, baskılarla, emirlerle örtmedik. Ve hiçbir yasak, hiçbir baskı, hiçbir emir bizi ondan vazgeçiremeyecektir.” denildi. Van’da 37’nci, Akyazı’da ise 14. eylemle başörtüsüne özgürlük mücadelesi devam etti. Van Başörtüsüne Özgürlük Platformu’nun açıklamasında başörtüsü zulmüne direnmenin yanı sıra orduyu göreve çağıran zihniyetin teşhir edilmesinin önemi de vurgulandı.

14 Mayıs 2007 – Başörtüsü düşmanları İslamofobia üretiyor


Yasin Aktay, Yeni Şafak’taki “Laik duyarlılık değil, düpedüz İslamofobia” başlıklı yazısında korkularını siyasete alet eden laik kesimi eleştirdi: “İslamofobia tıpkı diğer korkmacı veya korkutmacı söylemler gibi bir insanlık suçudur... Başörtüsü, kim ne derse desin, İslam'ın metinlerinde de nasıl geçiyor olursa olsun, küresel dünyada da artık Müslümanları temsil eden en vazgeçilmez simgelerden kabul ediliyor. Başörtüsü aleyhine her türlü düzenlemenin bir İslam düşmanlığı olarak algılandığı noktasında neredeyse hiç kimsede bir kuşku kalmamıştır. O yüzden başörtüsüne karşı çıkanlar neredeyse açıkça Müslüman düşmanı sayılmayı göze almış olarak yapıyorlar bunu. Bizde ise “laik duyarlılık” adı altında her geçen gün İslam'ın en olağan söylemleri ve tezahürleri açıkça bir korku unsuru olarak sunuluyor. Korkular, azılı bir düşman tahayyülü yaratıyor. Düşman imgesi ise korkuları daha da artırıyor. Sonuçta İslam'ın en doğal simgeleri bir korku ve düşmanlık konusu haline gelerek, Türkiye'nin içinde garip bir İslamofobia üretiyor. “Başörtülülerin istihdamından” geçtik, “istihdam edilenlerin eşlerinin başörtülü olup olmadığının” sorgulanmasının laik duyarlılıkla ne alakası var? Bu düpedüz İslam düşmanlığıdır ve bu ülkede sergileniyor.”

15 Mayıs 2007 - “Başını örtmek istiyorsa okula gidemeyecek”


Fadime Özkan'ın, Star Gazetesi için Türkan Saylan'la yaptığı röportaj “Türbanlılar okuyamıyor da ben asker olabiliyor muyum” başlığı ile yayınlandı. Röportajdan çarpıcı ifadeler: “Atatürk'ün, laik cumhuriyetin çocukları olarak biz türbanın belli yerlerde siyasal simge olarak kullanılmasını kabul etmiyoruz. Bu yasal bir tavırdır... Başörtülü kadınlarla türbanlıları aynı kefeye koyamazsınız. Türban siyasal İslamcı bir davranıştır. 80'den sonra belli bir kadın vaiz ortaya çıkmış, kadınları ikna etmeye başlamıştır. Türban modamsı bir şey. Başörtülü kadınlara karşı değiliz. Anadolu'da analarımız, babaannelerimiz de başörtülü. Biz cumhuriyet kadını olarak yetiştik. Hiçbir örtülü anne de kızının örtünerek okumasından yana değildir... Ben kızların özgürlüğüne bir şey demiyorum. Erkekler nasıl kravatlı olduysa onlar da çağa uymak zorundalar. Size garanti veriyorum, bizim okuttuğumuz kızlarımızın hiç birisinin anne-babası kızının örtülü olmasını istemez...”

16 Mayıs 2007 - Tesettür sorunuyla ilgili ders aldınız, başınız belada demektir


Ali Bayramoğlu, Yeni Şafak’taki “Atatürkçü olmayana diploma yok” başlıklı yazısında YÖK’ün Yurtdışı Yükseköğretim Diplomaları Denklik Yönetmeliği'nde yaptığı değişikliğe dikkat çekti: “Önce yapılan değişikliğe göz atalım...“Yurtdışındaki yükseköğretim kurumlarında öğrenim gören öğrencilerin programlarında; programın müfredatı ile ilgisi olmayan ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın Temel İlkeleri ile 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 4'üncü ve 5'inci maddelerinde belirtilen amaç ve ilkelerine aykırı dersler bulunması halinde, alınan diplomalara denklik verilmez…” Türk üniversitelerini “garnizon” haline getiren, 12 Eylül'ün “askeri cumhuriyet modeli”nin özünü yansıtan hükümlerin önde gelenleridir, YÖK Yasası'nın 4. ve 5. maddeleri… Yurt dışında, diyelim Nakşibendilik hakkında, diyelim Kürt sorunu üzerine, diyelim tesettür sorunuyla ilgili bir ders aldığınız, aldınız derste resmi görüşlere uymayan bir çalışma yaptınız, başınız belada demektir…”

16 Mayıs 2007 – Çağdaş Türk kadını başörtüsünü, yemeniyi, yazmayı, eşarbı sever ve başına takar

Hikmet Çetinkaya, Cumhuriyet’teki yazısında Tandoğan, Çağlayan ve Gündoğdu’da düzenlenen Cumhuriyet mitinglerinin Türkiye’nin batıdaki imajını değiştirdiğini iddia etti. “Bugüne dek Türkiye'de çekilen sözde belgesellerde kara çarşaflı, sıkmabaşlı kadınlar, şalvarlı, takkeli, eli tespihli erkekler görülürdü...” diyen Çetinkaya, son mitinglerle “çağdaş Türk kadını” fotoğrafının öne çıktığını yazdı. Çetinkaya, yazısının devamında şunları ifade etti: “Çağdaş Türk kadını başörtüsünü, yemeniyi, yazmayı, eşarbı sever ve başına takar! Kimse de buna bir şey demez! Siyasal İslamın simgesi olan "sıkmabaş" değildir bu örtünme yöntemi. Bursa'nın ipek eşarpları, Anadolu'da genç kızlarımızın çeyiz sandıklarında sakladıkları oyalı yazmaları, yemenileri çağdaşlığın simgesidir. Onun için hiç kimse sapla samanı karıştırmasın!”



Yüklə 2,1 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   ...   102




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin