ARSLAN BABA
Yeseviyye tarikatının kurucusu Ahmed Yesevî'nin (ö. 562-1166) ilk mürşidi olduğu söylenen kişi.
Doğum ve ölüm tarihleri bilinmemektedir. Bazı kaynaklar ismini Baba Arslan. Arslan Baba veya Arap Arslan Baba şeklinde kaydetmektedir. Yesevî menkıbelerine göre siyah ırktan olan Arslan Baba ashabın büyüklerinden olup dört yüz veya yedi yüz yıl yaşamıştır. İki ayrı rivayete göre, sahâbîler bir gaza sırasında veya Arslan Baba'nın evindeki bir toplantıda acıkırlar. Bu arada Hz. Peygamber'in duasıyla Cibril cennetten bir tabak hurma getirir. Hurmalardan biri yere düşünce Cibril o hurmanın ileride doğacak Ahmed Yesevî'nin kısmeti olduğunu söyler. O zaman Hz. Peygamber ashabına;
“Bu hurmayı Yesevî'ye kim ulaştıracak?” diye sorar. Göreve Arslan Baba talip olur ve Hz. Peygamber hurmayı onun ağzına koyar. Arslan Baba nice yüzyıl sonra Türkistan'ın Sayram şehrinde henüz yetim kalan yedi yaşındaki Ahmed Yesevi’yi bulup emaneti ona teslim eder. Bazı rivayetlere göre Hz. Peygamber'in verdiği bir hırkayı da ona giydirir. Ayrıca Yesevî'ye “Binbir zikir” telkin eder ve biraz sonra öleceğini bildirerek cenaze namazını kıldırmasını emreder. Huriler Yesevi’ye yardımcı olmak için gelip Arslan Baba’ya ipekten kefen biçerler ve onu cennete götürürler. Ahmed Yesevî de Arslan Baba'nın son işaretine uyarak Buhara'ya gidip Şeyh Yûsuf-ı Hemedânî'nin yanında sülûk'üne devam eder.
Bu bilgiler tamamen efsanevî olmakla birlikte Arslan Baba'nın gerçekten yaşamış tarihî bir şahsiyet olması da mümkündür. Fuad Köprülü, Arslan Baba'nın Ahmed Yesevi’nin babası Şeyh İbrahim'in kardeşi olabileceğini söyler. Ahmed Yesevî'nin başhalifesi Mansür Ata'nın Arslan Baba'nın oğlu olduğu konusunda ise bütün kaynaklar birleşmektedir. Onun Yesevî'den başka bir de Sûff Muhammed Dânişmend adlı birini yetiştirdiği kaydedilmektedir. Müzekkir-i Ahbâb müellifi Hasan-ı Nisârî ile Nakşibendiyye ve Yeseviyye tarikatları hakkında birkaç değerli eser yazan Hâzinî de kendilerinin Arslan Baba'nın soyundan olduklarını ileri sürmüşlerdir.
Arslan Baba'nın nerede gömülü olduğu kesin olarak belli değildir. Bazı kaynaklarda Otrar'da, bazılarında ise Ahmed Yesevi’nin Yesi'deki 357 türbesinde medfun olduğu söylenmektedir. Başka bir rivayete göre Kırgızistan'ın Oş şehrine yakın Bazar Kurgan bölgesindeki Arslan Baba Türbesi onundur. 1964'te Kazak Komünist Partisi'nin emriyle yıktırılan bu türbenin yeri bugün de halk tarafından ziyaret edilmektedir. 358
Bibliyografya:
1- Câmî. Nefehât, s. 377.
2- Reşahât Tercümesi, s. 17.
3- Hasan-ı Nisârî. Müzekkir-i Ahbâb (nşr. Seyyid Fazlullah), Delhi 1969, s. 494-497.
4- Köprülü, İlk Mutasavvıflar, s. 14, 21-24, 67, 73.
5- Wl. Gordlevsky. “Choğa Ahmed Jasevi”, Festschrift Georg Jacob (nşr. Theodor Menzel). Leipzig 1932, s. 58. 6- Zeki Velidî Togan. “Yesevîliğe Dair Bazı Yeni Malumat”, Fuad Köprülü Armağanı, İstanbul 1953, s. 25.
7- Abdülbâki Gölpınarlı, Yunus Emre ve Tasavvuf, İstanbul 1961, s. 108-111.
8- W. Barthold, Socineniya, Moskva 1968, V, 118.
9- J. S. Trimingham, The Sufi Orders in İslam, Oxford 1971, s. 54.
10- Kemal Eraslan, Divan-ı Hikmetten Seçmeler, Ankara 1983, s. 60-61, 68-71, 123-131, 364.
11- A. Bennigsen-L. Quelquejay, Le Soufi et le commissaire: Les Confreries musulmanes en ,URSS, Paris 1986, s. 95, 153, 206, 208.
ARSLAN BEY CAMİİ
Kütahya'da XV. yüzyıla ait bir cami.
Meydan mahallesinde, üzeri kapatılmış olan Kapan deresi kenarındadır. Kaynaklarda Arslanzâde Mescidi olarak geçen yapı, 1967 yılında doğu yanına bir bölüm eklenerek Meydan Camii adıyla anılmaya başlamıştır. Kitabesi bulunmayan yapının XV. yüzyılın ortalarına doğru, Kütahya'nın Osmanlı hâkimiyetine girdiği dönemde, Bicar Bey oğlu Arslan Bey tarafından yaptırıldığı kabul edilmektedir. Arslan Bey'in sülâlesinin tanınmış Selçuklu ailelerinden olduğu ve özellikle Çelebi Mehmed ve II. Murad devirlerinde önemli devlet adamları yetiştirdiği bilinmektedir.
Kesme taştan örülmüş kalın duvarlı yapı, prizmatik Türk üçgenleriyle geçişi sağlanmış tek kubbeli bir ana mekâna sahiptir. Üç kubbe ile örtülü son cemaat yerinin revaklarında iki sütun yer alır. Cümle kapısının batısında duvar içinden geçilen, taşları arasında üç sıra tuğla hatılı bulunan güdük bir minaresi vardır. Son onarımlar öncesine kadar kubbenin içinde ve eteğinde eski kalem işi süslemeler mevcut iken kubbe şimdi düz badanalıdır. Mihrap nişi zar başlıklara oturtulmuş kaş kemerlidir. Yapının zemini yükseltilmiş, buna karşılık avlusu bütünüyle çevrenin dolması sonucu alçakta kalmıştır. Avluda, tarihi tesbit edilebilenlerin en eskisi XVI. yüzyılın baştanna ait olan ilgi çekici mezar taşları bulunmaktadır. Cami dere kenarında bulunması sebebiyle birçok defa onarım geçirmiştir. 359
Bibliyografya:
1- Uzunçarşılı, Kütahya Şehri, İstanbul 1932, s. 147.
2- Hamza Güner. Kütahya Camileri, Kütahya 1964, s. 23.
3- Ayverdi, Osmanlı Mimarisi II, s. 515.
4- Ara Altun, “Kütahya'nın Türk Devri Mimarisi: Bir Deneme”, Atatürk'ün Doğumunun 100. Yılına Armağan: Kütahya, İstanbul 1981-82,-s. 171,238-242.
ARSLAN HAN
Alâüddevle Arslan Han Muhammed b. Süleyman (ö. 526-1132) Batı Karahanlı hükümdarı.
Babası Süleyman, Tamgaç Han İbrahim'in torunudur. Karahanlı Hükümdarı Kadir Han Cebrail, Sultan Melikşah'ın oğulları arasında çıkan karışıklıklardan faydalanarak Horasan'ı ele geçirmek isteyince Melik Sencer tarafından esir alınarak idam edildi. Sencer bu olaydan sonra Mâverâünnehir'i yeniden teşkilâtlandırmaya başladı ve Muhammed b. Süleyman'ı Arslan Han unvanıyla Semerkant’ta Batı Karahanlı tahtına çıkardı. 360 Arslan Han, Sencer'in tavsiyelerine uyarak halka iyi davrandı ve kan dökülmesine engel oldu. Bir müddet sonra da Karahanlı hanedanından Ömer Han tarafından Semerkant'tan uzaklaştırıldı. Ancak Sencer'in müdahalesiyle Ömer Han mağlûp edildi. 1103 yılında yine Karahanlı hanedanından Sagun 361 Bey unvanıyla tanınan Hasan b. Ali onunla mücadeleye girişti. Arslan Han, Sencer'in yardımıyla onu da bozguna uğratarak bu tehlikeden kurtuldu. Sagun Bey daha sonra af dileyerek Arslan Han ile anlaştı ise de 1109 yılında tekrar asker toplayarak onun üzerine yürüdü. Arslan Han her zamanki gibi Sencer'den yardım istemek zorunda kaldı. Sencer büyük bir orduyla Sagun Bey üzerine yürüdü. Nahşeb'de yapılan savaşta Sagun Bey'i mağlûp eden Selçuklu ordusu çok sayıda esirle Horasan'a döndü.
Birkaç yıl sonra Arslan Han halkın malına el uzattığı, onlara zulüm ve haksızlık ettiği, ülkeyi harabeye çevirdiği ve emirlerini dinlemediği gerekçesiyle Sencer'e şikâyet edildi. Bunun üzerine Sencer Mâverâünnehir'e hareket etti. Bunu duyan Arslan Han korkuya kapıldı ve Sencer'in gözde emirlerinden Kamac'a haber gönderip aralarını düzeltmesini istedi. Sencer huzura gelip itaat arzetmesi şartıyla onu affedeceğini bildirdi. Arslan Han ise kendisine bağlı olduğunu, ancak yaptıklarından dolayı huzuruna gelmekten korktuğunu bildirdi. Sonunda Sencer barışa razı oldu, Arslan Han da itaat arzetti. 362
Arslan Han 1130 yılından önceki bir tarihte felç geçirince yerine oğlu Nasr Han'ı nâib tayin etti. Nasr Han cesur ve yiğit bir hükümdardı. Fakat şehirde büyük nüfuz ve itibara sahip olan bir Alevî ile şehrin reisi iş birliği yaparak Nasr'ı öldürdüler. Arslan Han bunun üzerine Türkistan'da bulunan diğer oğlu Ahmed'i Semerkant’a çağırdı. Öte yandan oğlunun bunlarla başa çıkamayacağını düşünerek Sencer'den yardım istedi. Ancak Ahmed kendisini karşılamaya gelen Alevî'yi öldürttüğü gibi reisi de hapsettirdi. Âsilerin cezalandırıldığını öğrenen Arslan Han. Sultan Sencer'e haber gönderip durumu bildirdi ve geri dönmesini istedi. Sencer buna çok kızdı ve bulunduğu yerde birkaç gün bekledi. Ava çıktığı bir sırada da gördüğü bir grup süvariyi yakalatıp sorguya çektirdi. Süvariler, kendilerinin Arslan Han tarafından Sencer'i öldürmek üzere görevlendirildiklerini itiraf ettiler. Bunun üzerine Sencer Semerkant’a yürüyüp şehri muhasara etti. Arslan Han da bir kaleye sığınmak zorunda kaldı. Sencer şehri zaptederek yağmalayınca 363 Arslan Han af ve aman diledi. Hükümdar da onu affederek Belh'e gönderdi. Arslan Han bir müddet sonra bir rivayete göre orada, başka bir rivayete göre ise Merv'de öldü ve burada yaptırmış olduğu türbeye defnedildi.
Dindar bir hükümdar olan Arslan Han ülkede huzur ve sükûnu sağladıktan sonra 12.000 kişilik hassa ordusuyla gayri müslimlere karşı sık sık cihada çıkmış ve bundan dolayı “Gazi” unvanını almıştır. Medeniyet ve refahın gelişmesi için de büyük gayret sarfetmiş ve bazı köprüler yanında İskickes'te bir ribât*, Şarğ'da ve Şehristan'da cuma camileri inşa ettirmiştir. Şehristan'daki Cuma Camii Moğol istilâsına, minaresi ise günümüze kadar ayakta kalabilmiştir. Onun zamanında Batı Karahanlılar Selçuklular'a daha fazla bağımlı hale gelmişler ve sikkelerde Sencer'in adına yer vermişlerdir. Sencer'in Arslan Han'dan “Nâib ve hudut memurumuz” diye bahsetmesi de bunu göstermektedir. 364
Bibliyografya:
1- Ibnü'l-Esir. el-Kâmil, X, 350, 367, 427, 497, 661.
2- XI, 82, 83.
3- Bündârî. Zübdetû'n-Huşra, s. 239.
4- Zambaur. Manuel, s. 206.
5- Bosworth. İslâm Devletleri Tarihi, s. 139.
6- a.mlf. “Ilek Khâns”, El2 (İng.), 111, 1114.
7- Reşat Genç, Karahanlı Devlet Teşkilâtı, Ankara 1981, s. 59.
8- Barthold, Türkistan, s. 127, 129, 133, 140, 151, 643.
9- Barthold, “Arslan Han”, İA, I, 610.
10- M. Altay Köymen, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, Ankara 1984, II, 158-163.
11- Omelyan Pritsak, “Kara-Hanlılar”, İA, VI, 266-267.
Dostları ilə paylaş: |