Ülkemizde birincil alüminyum üreten tek kuruluş , Eti Holding A.Ş .'ne bağlı Eti Alüminyum A.Ş . Genel Müdürlüğüdür. Özel Sektör Kuruluşları, sadece yarı ürün ve/veya uç ürün üreticileri olup, bir anlamda alüminyum işleyen kuruluşlardır. Bu nedenle, Türkiye'de alüminyum üreticisi ifadesinden anlaşılması gereken Seydişehir Alüminyum Tesisleridir
Bugün Eti Holding'e bağlı Seydişehir Alüminyum A.Ş tarafından;
Döküm Ürünleri; Döküm İngotu , Alaşımlı Külçe, Alaşımsız Külçe, Elektrik iletken, İşleme İngotu, Sürekli Döküm Levha (Filmaşin) ve çubuk, Granüle Alüminyum Toz Alüminyum.
Hadde Ürünleri: Sıcak Hadde (Levha Rulo), Soğuk Hadde (Levha, Rulo, şerit, Disk) , Folyo
Ekstrüzyon Ürünleri: Çeşitli Profiller, Alüminyum Teller.
Parça Döküm Ürünleri: Kum Döküm Ürünleri, Kokil Döküm Ürünleri, Basınçlı Döküm Ürünleri.
şekillerde elde edilen Alüminyum yarı ürün ve ürünleri geniş bir kullanım alanına sahiptir. Bu açıdan genel ekonomi içinde Seydişehir Alüminyum tesislerinin oldukça önemli bir yeri vardır.
Alüminyum;
İnşaat Sektöründe;hafifliği, yüksek korozyon direnci, uzun ömürlülüğü, geri kazanma imkanları, alüminyumdan sonsuz değişik şekilde profil elde edebilmesi gibi özellikleri nedeniyle geniş bir kullanım alanı sunar. Binaların çatı ve cephe kaplamalarında, kapı ve pencerelerinde, merdivenlerde, çatı ve inşaat iskelelerinde, sera yapımında, vs,
Kimya ve Gıda Sanayiinde; Organik Bileşikler Üretiminde, Plastik ve Sentetik Fiber Sanayiinde, Kağıt Sanayiinde, Gübre Sanayiinde, Patlayıcı Maddeler Üretiminde, Mineral Asit Üretiminde, Karbonat ve Kükürt Üretiminde, Saf su ve Buhar Üretiminde, Elektro kimyasal sanayiinde, Petrol Rafinerilerinde, Gıda, İlaç ve Meşrubat Sanayiinde, Atom Enerjisi Sanayiinde, Boya Maddesi ve Boya Üretiminde, Ambalaj Sanayiinde.
- 54 -
Ulaştırma Sektöründe; Kara, Demir, Deniz,Havayolu Taşıtlarında,
Elektrik ve Elektronik Sektöründe; Tel ve Kablo Üretiminde, Enerji Dağıtımı, Cihazlarında, Güç Üretim ve Düzeltme Araçlarında, Haberleşme ve Elektronik Cihazlarda, iç Dağıtım ve Aydınlatma Gereçlerinde,
Makina ve Ekipman İmalat Sektöründe; Makina Yatakları İmalinde, Pompa, Kompresör.Far vs. İmalinde, Endüstri Makinaları İmalinde, Tarım Alet ve Makinaları imalinde, İş Makinaları İmalinde, Çeşitli Enstrümanların İmalinde, Isıtma, Havalandırma ve Soğutma Sistemlerinde, Malzeme Taşıma Ekipmanları İmalinde, Maden ve Petrol Ürünleri Araçları İmalinde, Tekstil ve Matbaa Makinaları İmalinde, Elektrik Sistemlerinde, Askeri Araç-Gereç ve Silahların Yapımında,
Metal Sanayiinde; Alaşım Metali, Çelik Deoksidasyonu, Alüminyum Kaplamalı Çelik, Alüminyumlama, Alüminotermik Reaksiyonlar
Diğer Kullanım Alanları; Otomotiv sektöründe, ambalaj sektöründe, elektrik sektöründe, dayanıklı tüketim mallarında, muhtelif ev eşyalarında, mutfak eşyası yapımında, mobilya yapımında, dekorasyon ürünlerinde, takım ve el aletleri yapımında, diğer uygulamalarda kullanılır.
SEKTÖRÜN YAPISI
Türkiye'de alüminyum sektöründe biri kamu olmak üzere, değişik alanlarda faaliyet gösteren, çoğunluğu küçük ölçekli, toplam 400 civarında firma mevcuttur. Özel sektör kuruluşları sadece yarı ürün ve/veya uç ürün üreten, bir anlamda alüminyumu işleyen kuruluşlardır. Bunlar, üretilen ve/veya ithal edilen, külçe, döküm ve işleme ingotlarmı, dökme, form verme, haddeleme, çekme ve dövme işlemlerine tabi tutarak alüminyum mamul üretmekte, ayrıca hurda ve/veya külçeleri çeşitli yöntemlerle alaşımlandırarak uç ürünlere kadar işlemektedirler.
Seydişehir haricindeki firmaların kurulu kapasiteleri 300.000 ton/yıl civarındadır. 200.000 ton/yıl civarında da bir tüketim söz konusudur. Alüminyum işleme sektörü düşük kapasite kullanım oranları ile çalışmaktadır. Ancak kapasite kullanım oranları ürün cinsine göre büyük değişiklikler göstermektedir. Sektörde genel olarak büyük kapasiteli tesislerde teknoloji yoğun, küçük firmalarda ise emek-yoğun üretim sistemi uygulanmaktadır. Toplam istihdam ise 13-15 bin civarındadır.
Bugün alüminyum üretiminde, bütün dünya tarafından kullanılan 5 ana üretim aşaması vardır.
-Boksit madeni işletmeciliği, -Boksit cevherinden alümina üretimi,
- 55 -
-Alüminadan elektroliz yolu ile sıvı alüminyum üretimi,
-Sıvı alüminyumun alaşımlandırılarak dökülmesi,
-Ekstrüzyon ve haddeleme işlemleriyle yarı ürün ve/veya uç ürün üretimi.
Bu kademelerin hepsi bağımsız birer sanayi koludur. Dünyada bu kademelerin tümünün bir arada bulunduğu entegre tesis sayısı parmakla gösterilecek kadar azdır. Seydişehir Alüminyum Tesisleri bu tesislerden biridir.
DEĞERLENDİRME
Türkiye'nin 1970 yılında 20.000 ton olan alüminyum kullanımı bugün küçümsenmeyecek bir boyuta ulaşmıştır. Eti Holding'e bağlı Seydişehir'de Eti Alüminyum A.Ş'nin ürettiği 60.000 ton alüminyum ülke ihtiyacını karşılamaktan çok uzaktır.
Özellikle ulaştırma, inşaat ve ambalaj sektörlerinde olmak üzere, yeni teknolojilerin de etkisiyle kullanımı sürekli artan alüminyum, 21. yüzyılın metali olarak görülmektedir.
YILLAR
|
HAMMADDE VE YARI MAMUL (BİN TON)
|
İTHALAT BEDELİ (BİN DOLAR)
|
1994
|
97.057
|
85.986
|
1995
|
150.684
|
381.898
|
1996
|
173.050
|
397.101
|
1997
|
242.303
|
519.007
|
1998
|
237.985
|
503.072
|
KAYNAK; DTM
Alüminyum'a ilişkin dış ticaretimizde ithalatın yaklaşık %80'ini birincil alüminyum oluşturmaktadır. Seydişehir Alüminyum Tesisleri, ülke ihtiyacının ancak %40'ına cevap verebilmektedir. 1998'de yaklaşık 255 milyon S'lık ithalatı olan birincil alüminyumun ülkemizden teminini sağlamak üzere, Seydişehir Alüminyum Tesislerinin kapasite arttırımı ve modernizasyonuna yönelik projenin ivedilikle tamamlanıp, faaliyete geçmesi dış ticareti sürekli açık veren ülkemiz için büyük önem arz etmektedir. Gelişmiş ülkelerde 30 kg. civarında olan kişi başına alüminyum tüketiminin ülkemizde henüz 3 kg. seviyesinde olması, sektörün önünün açık ve gelişmeye müsait olduğuna işaret etmektedir. 600 milyon dolar pazar büyüklüğüne ulaşan alüminyumun sektörel payının, önümüzdeki yıllarda büyük bir gelişme göstereceği açıktır.
- 56 -
Türkiye'nin tek alüminyum üreticisi Seydişehir Eti Alüminyum A.Ş.'nin zaman zaman başabaş çoğu zaman zarar etmesinin en önemli nedeni üretimde kullandığı elektrik enerjisinin maliyetinin yüksek oluşu ve bu anlamda modernize edilmeye ihtiyaç duymasıdır.
Ülkemizde özel sektör birincil alüminyum üretimine hiçbir zaman sıcak bakmamıştır. Yaklaşık 250.000 ton/yıl ithalat yapılan sektörde ülkemiz kaynakları bu ihtiyacı karşılayacak düzeydedir. Bu bağlamda her yıl Eti Holding tarafından ihraç edilen yaklaşık 40.000 ton alüminyum eşdeğeri 80.000 ton alümina üzerinde bir elektroliz tesisi kurmayı düşündürecek boyutta bir hammadde varlığıdır.
Bugünkü şartlar altında ülke ihtiyacını karşılayacak tesislerin kurulması Ülkemizi asgari 500 milyon dolarlık bir ithalattan kurtaracak aynı zamanda ihracat olanakları göz önüne alındığında ülkemize döviz girdisi sağlayarak dış ticaret dengesi üzerinde açığı azaltıcı bir işlevde üstlenecektir.
Bu şartlar altında zaman zaman Eti Alüminyum A.Ş'nin kapatılması gibi yaklaşımların yada şartlarının ne olacağı belli olmayan kiralama girişimlerinin gündeme gelmesi oldukça düşündürücüdür.
Bu tip girişimler Türkiye'nin tek Birincil alüminyum üretimini ortadan kaldırıcı orta ve uzun vadede kişi başına düşen tüketim miktarının gelişmiş ülkeler seviyesi dikkate alındığında ekonomimizin bu günkü fiyatlarla yaklaşık 10 milyar dolarlık bir ithalat yükü ile karşı karşıya kalmasına vesile olacak bir sonuçtur. Bir diğer vahim sonuç ülke ekonomisi içinde yer alan alüminyum sektörünün ve bu sektöre bağlı diğer sektörlerin tamamen dışa bağımlı bir hale gelmesi ve kapatılma sonucu ortaya çıkacak işsizlik olacaktır.
Mevcut sorunların aşılması halinde, hızlı büyüme sağlayacak sektörlerimizden biri, alüminyum sektörüdür. Türkiye'de alüminyum kapı, pencere, mutfak eşyası, elektrik enerjisi nakli olmak üzere pek çok alanda en fazla yarım asırlık bir geçmişe sahip sektörün, kullanım alanının ve kullanıcılarının artmasıyla satış hasılatının da artacağı açıktır.
BOR NEDİR
Bor elementi periyodik sistemin üçüncü grubunun başında bulunur. Atom numarası 5 olan bor, doğada saf element olarak oluşmamasına rağmen oksitlenmiş bor bileşiği olan boratlar eski çağlardan beri bilinmekte ve kullanılmaktadırlar. Sodyum kökenli olanları Tinkal, Kalsiyum kökenli olanları Kolemanit ve Sodyum-Kalsiyum kökenli olanları ise Üleksit olarak isimlendirilmektedir. Diğer bir çok bor bileşiği var ise de ticari olarak bu üç bor türü kullanılmaktadır.
- 57 -
BULUNUŞU VE İLK KEZ KULLANIŞI
4000 yıl önce uzak doğuda Tibet'te insanoğlu varlığından haberdardır. Babiller tarafından uzak doğudan getirilerek altın işlemede, Mısırlılar mumyalama işlemlerinde, Romalılar cam yapımında, keza Eski Yunanlılar ve Romalılar bor mineralini temizlikte kullanmışlardır. M.S 875 yılında Arap doktorlar tarafından ilk kez ilaç olarak kullanılmıştır.
Avrupa'ya Marco Polo tarafından Tibet'ten getirilmiştir. 10. Yüzyılda kuzey Çin'de Zanaat ve sanat düzeyinde seramik ve cam üretiminde kullanılmaktaydı.
" Sümerler döneminde altın ve gümüş ,işletmeciliği yapan kuyumcuların en elverişli lehim elemanı olarak bor bileşiklerinden yararlandıkları anlaşılmıştır. Etilerinde altın ve gümüş işletmeciliğinde lehim elemanı olarak bor bileşiklerinden yararlandıkları tahmin edilmektedir. Romalılarda kalsiyum borat'ı antiseptik özelliğinden ötürü arenaların zeminine serpmekteydiler." (37)
İlk borik asit demir sülfat ile boraksın ısıtılması suretiyle Kimya öğretmeni VVilliam Homberg tarafından elde edilmiştir. Elementer bor 1808 yılında Fransız kimyacı Gay-Lussac ile Baron Luis Thenard ve bağımsız olarak İngiliz kimyacı Sir Humpry Davy tarafından bulunmuştur.
Bor 1790 yılında Güney Amerika And dağlarında bulunmuş, 1830 yılında İtalya'da borik asit üretimi başlamış ve müteakiben yıllık 2000 ton kapasiteye ulaşılmıştır
TÜRKİYE VE BOR CUMHURİYET ÖNCESİ BOR MADENLERİ
1850'li yılların başında, Bebek'te mermer işleri ile uğraşan Polonyalı mülteci, Henri Groppler eski ortağı Fransız Mühendis Camille Desmazures'e alçı taşından yapıldığını sandığı heykeller hediye eder. Heykellerde yüksek oranda boraks olduğunu anlayan Fransız Camille Desmazures, eski ortağıyla birlikte Türkiye'de boraks aramaya başlarlar. Aradıkları boraksı Balıkesir ili Susurluk ilçesi yakınlarındaki Sultançayırı mevkiinde bulurlar. Buldukları "Pandermit" adı verilen bir bor minerali türüdür. Esasen bu saha 13 ve 14. Yüzyıllarda Romalılar tarafından işletilen bir sahadır. Hemen bulunan pandermitin işletilmesine dönük olarak sultandan 37 dönüm arazi üzerine "Alçıtaşı" madeni çıkarmak üzere 20 sene müddetince işletme izni alırlar. Desmazures ve ortağı Groppler Pandermit (bor) üretimi yapacaklarını padişahtan aynı zamanda diğer yabancı şirketlerden saklamışlardır. Çünkü bu yıllarda bor ticareti oldukça iyi para kazandırmaktadır. Bir ton bor madeni Avrupa'da 8.000$ fiyatla alıcı bulabilmektedir. Sultançayırı işletmesinin üretime başlamasını müteakip Desmazures Paris civarında bir boraks rafine tesisi kurmuş, Sultançayırf ndan çıkardıkları bor cevherini alçıtaşı adı altında yıllarca ucuz değer ve harçlar ödeyerek yurt dışına çıkarmışlardır.
- 58 -
Avrupa'nın Gerek Osmanlı ve gerekse Türkiye Cumhuriyeti mevzuatları çerçevesinde yaptığı madencilik faaliyetlerinde, Camille Desmazures tavrı bir kilometre taşı gibidir. Bu kurnaz, her türlü ticari etik değerlerden yoksun işletme faaliyetleri bir anlamda Avrupa'nın Anadolu'ya , Anadolu insanına ve Anadolu'daki hammadde kaynaklarına hangi perspektiften baktığını ortaya koymaktadır. Sakat ve kabul edilemez bu tür yaklaşımların esas itibariyle değişmeden günümüze kadar gelmesi üzerinde dikkatle düşünülmesi gereken bir husustur.
Gerçi iş, henüz tam anlamıyla keşfedilmemiş zengin bir ülkenin kaynaklarının sömürülmesi olur ve bunda sömürgeci ülkelerin çıkarları da ön plana çıkarsa artık hayasızca bir çıkar çatışması kaçınılmazdır. Nitekim öyle olur.
İtalyan uyruklu M. Cove'ye Desmazures'in madenlerine yakın bir sahada, bir maden imtiyazı ihale edilmiştir. Ancak İmtiyaz sahası Desmazüres'in bor sahasına bitişiktir. Bunu öğrenen Desmazures, vekili vasıtasıyla ve Fransa elçiliği kanalıyla Osmanlı Hükümetini protesto eder
Protestoyu alan Osmanlı Başvekalet Dairesi protestoyu 1 Mart 1880 tarihli bir yazı ekinde Ticaret nezaretine havale eder.
Protesto yazısını alan Ticaret Nezareti yazıda yer alan Desmazures şikayetlerinin incelenmesini Orman ve Madenler Müdürlüğü'ne yaptırmış, anılan müdürlükçe; Gerek Osmanlı vatandaşlarından, gerekse 1867 tarihinde yürürlüğe giren " Yabancıların Mülk Edinmeleri " hakkındaki kanunu kabul eden yabancı devletlerin vatandaşı şahısların tek başına veya ortaklaşa maden işletmeye istekli olanların, halen yürürlükte bulunan veya ileride çıkarılacak kanun hükümlerine uygun hareket etmeleri, nizamnamenin 20. maddesi hükmü gereği olduğu, bu sebeple maden ve buna benzer gayrimenkul muameleleri için elçiliklerin aracılık etmeleri anlaşmalara uygun düşmeyeceğinden yazı sahibinin doğrudan doğruya Osmanlı Hükümetine müracaat etmesi gerektiği, sonucuna varılmak suretiyle, protesto yazısı Başvekalete Ticaret Vekaleti'nce 23 Mart 1880 tarihinde iade edilir. (38)
Ancak daha sonraki gelişmelerden Fransız Desmazures'in en geniş bir biçimde Osmanlı Ticaret ve Ziraat Nezareti ve Bursa Valiliği tarafından korumaya mazhar olduğu Susurluk Sultançayırı mevkiindeki Pandermit (bor) madenini talan ettiği anlaşılmaktadır. Bu durum Bursa'ya bağlı bir sancak olan Karesi'nin (Balıkesir) Vilayet olmasından sonra gün ışığına çıkmıştır. Ancak Balıkesir yöresinde o yıllarda faaliyet gösteren Tek Fransız, Desmazures değildir. Yörede Balya'da İlk Kez 1650 ve müteakip yıllarda Padişahın öz malı olarak "Balıbey" adlı bir görevli tarafından işletilen kurşun madeni daha sonra 1839 yılına kadar Hazine-i Hassa (Devlet Hazinesi) adına işletilmiş 1868 yılnda Alman uyruklu Reiser'e verilen işletme imtiyazı sonradan "Lorium" adlı Fransız şirketine devredilmiş, 1878 yılında da Balya madeninin işletme imtiyazı 99 yıllığına Fransız uyruklu Riyol'e verilmiştir. Balıkesir'in hemen hemen tüm maden varlığı Fransız uyrukluların elindedir. Edremit'in Altmoluk-Papazlık mevkiindeki çinko, kurşun ve bakır madenlerinin, Kepsut Beyköydeki atın, Şamlı Ilıca'daki Bakır, Dursunbey'deki Kurşun madeni varlıklarımızın nasıl bir akıbete uğradıkları hakkında günümüze ulaşan bir bilgi
- 59 -
yoktur.
Balıkesir'de çıkardığı bor cevherini ülkemizde işleyecek bir tesis kurmadan Fransa'da ki fabrikasına taşıyan Desmazures ile bu kez, Osmanlı tebasmdan Mihran Şirinyan adlı bir ermeni arasında Pandermit (bor) işletme ruhsat sınırları üzerine anlaşmazlık çıkar. Anlaşmazlık Ticaret ve Ziraat Nezareti'ne çözülmek üzere iletilir. Bunun üzerine, 8 Nisan 1882 tarih 2 sayılı Nezaret Emri Balıkesir Valiliği'nden ile Balıkesir Vilayeti Susurluk Nahiyesi'nde Demirkapı - Yıldız - Ayaklıdere noktaları arasındaki sahada bulunan ve Desmazurez ile Mihran Şirinyan arasında anlaşmazlık konusu olan borasit madenleri sınırlarının bilirkişi marifetiyle soruşturulmak suretiyle haritaların yeniden düzenlenmesi istenir. Bu amaçla Madenler Meclisi üyesi Yusuf bey Balıkesir'e gönderilir.
Madenler Meclisi üyesi Yusuf bey, valilikçe seçilen memurlar ve vilayet mühendisinden teşekkül heyet ile anlaşmazlık konusu bölgeye giderek incelemeleri tamamlar. Desmazures'in haksız olduğu anlaşılmıştır. Fransız Desmazures, altında bor madeni olduğunu tahmin ettiği sahalara, babasının malıymış gibi yayıldıkça yayılmış yavuz hırsız misali ev sahibini bastırmıştır. Durum Ticaret ve Ziraat Nezaretine bir raporla bildirilir.
Ancak bor madenlerinin talan edilmesi ve Bursa Valiliği'nin usulsüz işlem ve Desmazures lehine Balıkesir valiliği üzerinde baskı kurmaya çalışması Balıkesir Valisi Mehmet Reşat Paşayı vicdanen rahatsız etmiş bu durum karşısında, Mehmet Reşat Paşa, 24 Mayıs 1882 tarihli ikinci bir yazıyla;.
"Desmazures, Mihran Şirinyan'la arasında anlaşmazlığa konu olan bölgeye bir saat mesafede 37 dönüm arazide alçıtaşı çıkarmak için 20 sene müddetle ve padişahın fermanıyla bir imtiyaz elde etmiş, o zamandan beri verilen imtiyaza aykırı (kaçak) olarak bor madeni çıkarıp dilediği gibi Avrupa'ya göndermiştir. Bursa Valiliği'nin Balıkesir valiliği nezdinde zorlayıcı mahiyetteki istekleri karşısında, Desmazures'e 37 dönümlük sahasına ilave 4000 dönümlük bir saha verilmişsede, Desmazures bununla yetinmeyerek, Bursa Valiliği'nin kendisini kayırması sonucu, imtiyazı altında bulunan maden ile civarındaki M. Cove kumpanyasının madenini içine alarak tahminen 200000 dönüm bir yerde maden aramak için bursa vilayetinden 24 Ocak 1880 tarihinde ruhsat almış, nizami müddet içerisinde arama işine başlamadığı halde, Bursa Vilayetince arama ruhsat süresi altı ay daha uzatılmış, ancak bu süre içinde de Desmazures aramaya teşebbüs etmemiştir. Hepsinden önemlisi Bursa Valiliğince Balıkesir Vilayet olur olmaz verilen 200000 dönümlük arama ruhsatı Balıkesir Vilayetinin herhangi bir tahkikat ve iznini içermediğinden geçersizdir. Diğer bir ifadeyle Bursa valiliği artık bir yetkisi kalmadığı halde Balıkesir vilayeti sınırları içerisindeki araziler üzerinde maden arama ruhsatı vermiştir."
diyerek, Ticaret ve Ziraat Nezareti'ni Desmazures ve Bursa Valiliği'nin usulsüz ve yolsuz işlemlerinden haberdar etmiştir. (39)
Aynı yazıda Balıkesir Valisi Mehmet Reşat Paşa, zamanın Ticaret ve Ziraat Bakanına, ken-
- 60 -
dişi tarafından ulaştırılan ancak, olumlu bir yanıt alamadığı Türk vatandaşlarının maden ruhsat talepleriyle ilgili olarak adeta yalvarmaktadır
" Kainatın sırlarına Eflatun gibi vakıf olan Zat-ı Devletlerine gizli olmadığı üzere, yurdun kalkınması bütün sınıflarıyla yurttaşların servet ve huzura kavuşmaları ile mümkündür. Bu da ancak bu yoldaki teşebbüs ve müracaatların, kanun çerçevesi içinde, kolaylık görmeleriyle sağlanabilir. Türk vatandaşlarının bu mevzuda ecnebilere herhalde tercih edilmeleri ise, devlet tarafından sonsuz derecede istenen ve aranan bir husustur.
Tanrıya şükürler olsun ki Osmanlı ülkesinin bir çok yerleri ve bilhassa bu vilayet arazisi her çeşit kıymetli madenlerle dopdoludur.
Ancak aylardan beri bir çok yerlerde maden aramak isteyen altı yedi şirketin dilekçeleri yüksek makamınıza mazbatalarla sunulduğu halde henüz hiç birisine olumlu bir karşılık alınamamıştır. Bunlara ruhsatname verilse diğer yerlerdeki madenleri aramak içinde pek çok istekli çıkacaktır. Böyle tabii servetlerden devlet hazinesinin nasıl ve ne kadar faydalar sağlayacağı herhangi bir açıklamayı gerektirmeyecek derecede ortadadır." (40)
İşte iki Osmanlı Valisi birisi (Balıkesir) Türk vatandaşlarının önünün kesilmesine isyanını dile getirerek, Türk madencilere kolaylık sağlanması için çırpınıyor, Bir diğeri vaki Türk Müracaatlarını görmezlikten gelerek Türk Toprağının bağrındaki kıymetleri kanun ve nizamları hiçe sayarak Fransız Desmazures'in ellerine yüzbinlerce dönüm halinde teslim ediyor. Bu suretle bir taraftan da Türk vatandaşların önünde arama yapacakları, bor madeni üretecekleri bir metre kare arazi parçası bırakmıyordu. Ya vekalet? öyle anlaşılıyor ki oda Türk vatandaşlarının bor yada sair bir madencilik faaliyetine, önüne konulmuş dilekçeleri sumen altı ederek, izin vermeyerek pek de sıcak bakmadığını aşikar bir biçimde ortaya koyuyordu. Ya yabancılar, elçileri önlerine düşmüş onların her türlü çıkarlarının bir hizmetçisi gibi çalışıyorlardı.
Bu durum Bor madenlerinin Özel sektör eliyle bile ülkeye azami katkıyı sağlayamayacağının acı tecrübelerle anlaşılması üzerine Türkiye Cumhuriyetinin Bor madenlerini devletleştireceği güne kadar artarak devam edecekti.
Yabancı taleplerinin bu denli el üstünde tutulmasının altında yatan nedenlerin içinde Osmanlının batılaşma çabaları ve bu uğurda kaldığı yabancı baskıları olmakla birlikte, hiç kuşkusuz esas neden Islahat fermanında yer alan, yabacıların hükümete başvurduğunda isteklerinin çabucak yerine getirilmeye çalışılacağı taahhüdüdür. Bu açıdan bakıldığında yabancının (Avrupalı) talebinin haklı olup olmaması yada o hakkın Türk vatandaşın haklarını ihlal edip etmediği çok da önemli değildir, iflas etmiş Osmanlının yabancı dayatmalarını kabul etmekten başkaca yapacağı bir işte yoktur.
İşte o zaman yabancı talepleri karşısında alışıla gelmiş tavır, "vur abalıya" olacaktır. Ve öyle
- 61 -
olur. Abalılardan biri, Asmaaltı Girit Tüccarlarından Yusuf Asım Efendidir.
Yusuf Asım Fransız Desmazures ve İngiliz M. Hanson şirketine verilen sultançayırı bor madeni sahası ile ilgili olarak Sultana yazdığı mektup, yabancıların, yabancı şirketlerin ve onların çıkarlarının Osmanlıda ne denli üst seviyede korunduğu, aynı zamanda topraklarımızda bulunan maden varlığımızın ne denli bir kuşatma altında olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Yusuf Asım Efendi mektubunda;
"Cenab-ı hak hazretleri, bütün alemin velinimeti olan şevketli, kudretli ve kerametli padişahımız efendimiz hazretlerini tahtında ebediyyen şan ile daim, dünya ve ahirete ait bütün dileklerini gönlünce ihsan buyursun. Amin...
Öteden beri meydana çıkarılmış olup Karesi (Balıkesir) vilayetinde, fıdt nahiyesi susurluğu, Demirkapı ve civarında bulunan borasait madeni imtiyazının, eski sahibi Fransız devleti tebasından M. Dömazür ile ingiltere tebasmdan M. Hanson şirketine -Maden Meclisen vabi müracatları üzerine - yüzde dokuz ayni rüsum ve bilinen bir müddetle yarı yarıya ihalesine karar verildiği ve evraklarının da incelenmek üzere Nafıa İşleri Yüksek Komisyonuna gönderildiğini haber almam üzerine, yüzde onbeş rüsum ve kuvvetli banka teminatıyla bahsi geçen maden imtiyazının bendenize verilmesini dilekçe ile istemiştim. Mevzuat hükümlerine göre imtiyazın bendenize ihalesi, Nafıa İşleri Komisyonunca münasip görülüp mazbatası da yapılarak evrakım Maden Komisyonuna gönderilmiş ise de, mezkur madenin ve fakat yukarıda adı geçen şirketlere ihalesinin kararlaştırıldığını öğrenince rüsuma beş daha zam ilave ederek yüzde yirmiye çıkardığımdan bu miktarla bendenize 19 muharrem 1299 (11 aralık 1881) tarihli nizamına uygun olarak ihalesine yüce padişahımızın kesin iradeleri çıkmış ve artık bahsi geçen şirketlere ihalesine vaz geçilmişken Ulu Hakanımızın iradelerinin hükümleri henüz yerine getirilmeyerek imtiyaz geri bırakılmıştır.
Bu maden önceleri ilk keşfedildiği zaman alçıtaşı denilerek ve yılda yalnız dört yüz lira bedel ve yirmi sene imtiyaz müddetiyle Fransalı Dömazür'e ihale edilmiş sonraları müddetinin sona ermesi ve madeninde alçıtaşı olmayıp borasit madeni olduğunun anlaşılması üzerine bu defa bedeli altı yüz liraya çıkarılarak aynı müddetle yine Dömazür'e verilmişti.
Dostları ilə paylaş: |