Birinci Bölüm / allah'i tanimak


- İSLÂM CİHANŞÜMUL VE ÖLÜMSÜZDÜR



Yüklə 1,3 Mb.
səhifə49/80
tarix21.08.2018
ölçüsü1,3 Mb.
#73543
1   ...   45   46   47   48   49   50   51   52   ...   80

34- İSLÂM CİHANŞÜMUL VE ÖLÜMSÜZDÜR

İslâm Cihanşümuldur


İslâm'ın cihanşümul olduğu ve belli bir kavim, zaman veya mekâna mahsus bulunmadığı gerçeği, bu büyük dinin zaruretlerindendir. İslâm'a iman etmeyenler bile bu dinin davetinin cihanşümul olduğunu, sırf belli bir coğrafya dilimine hitap etmediğini bilirler.

Buna ilaveten, Hz. Resulullah (s.a.a) dönemin büyük devletlerinin başkanları olan Roma imparatoru, İran padişahı, Mısır, Habeşistan ve Suriye kralları ve çeşitli Arap kabile başkanlarına özel mektuplar yazıp elçiler göndererek onları bu yüce dini kabule davet etmiş, İslâm'ı reddedip küfürde ayak diremenin getireceği vahim sonuçlar konusunda onları uyarmıştır.[1] İslâm dini cihanşümul olmasaydı böylesine kapsamlı bir davette bulunulmazdı ve diğer ümmetlerle kavimler de İslâm'ı kabul etmemelerine bir özür gösterebilirlerdi.

Binaenaleyh yüce İslâm dininin hakkaniyetine inanmakla, onun şeraitine göre yaşama arasında herhangi bir ayırımda bulunulamaz ve belli bir grubun pratikte bu dinin hükümlerine göre davranmaktan muaf tutulabileceği düşünülemez.

 

[1]- Hz. Resul-ü Ekrem'in (s.a.a) mektupları muteber tarih kitaplarında kayıtlıdır ve tamamı "Mekatibu'r-Resul (s.a.a)" başlığı altında derlenmiştir.


İslâm'ın Cihanşümulluğunun Kur'ân'daki Delilleri


Daha önce de belirttiğimiz gibi bu tür konularda başvurulabilecek en sağlam kaynak ve delil, hakkaniyet ve doğruluğunu önceki derslerde ispatlamış olduğumuz Kur'ân-ı Kerim'dir. Bu ilâhî kitaba kısaca şöyle bir göz atan herkes onun davet ve çağrısının bütün insanlığa yönelik olduğunu, belli bir kavim, dil, coğrafya ve ırka mahsus bulunmadığını kolaylıkla görecektir.

Mesela Kur'ân'ı Kerim'de birçok ayette hitap edilen muhatap bütün insanlıktır ve "ey insanlar"[1] veya "ey Âdemoğulları"[2] hitabı Kur'-ân'da sık sık göze çarpar ve bu kitabın hidayetinin "bütün insanlığa" yönelik olduğu[3] ve "bütün âlemleri" kapsadığı[4] belirtilir. Aynı şekilde, Hz. Resulullah'ın (s.a.a) bütün insanlar[5] ve bütün âlemlere peygamber olarak gönderildiği[6] birçok ayette tekrarlanmakta; bir ayette de o hazretin davetinin, bunu duyup haber almış olan herkesi yükümlü kıldığı vurgulanmaktadır.[7] Diğer taraftan öbür semavî dinlerin mensuplarını "kitap ehli" olarak tanımlayan yüce İslâm onları da muhatap alarak uyarmakta[8] ve Hz. Resulullah'ın (s.a.a) onlar için de gönderildiğini hatırlatarak ona Kur'ân verilmesinin, İslâm'ı bütün dinlere üstün ve galip kılma gayesi taşıdığını belirtmektedir.[9]

Bütün bu ayetler dikkate alındığında Kur'ân-ı Kerim'in davetinin cihanşümul olduğu ve mukaddes İslâm dininin bütün insanlığa hitap ettiğinde şüphe kalmamaktadır.

 

[1]- Bakara, 31; Nisâ, 1, 174; Fâtır, 15.



[2]- A'râf, 26, 27, 28, 31, 35; Yâsin 60.

[3]- Bakara, 185, 187; Âl-i İmrân, 138; İbrahim, 1,52; Casiye 20; Zümer, 41; Nahl, 44; Kehf, 54; Haşr 21.

[4]- En'âm, 90; Yusuf, 104; Sad 87; Tekvir 27; Kalem, 52.

[5]- Nisâ, 79; Hacc, 49; Sebe, 28.

[6]- Enbiyâ, 107; Furkan 1.

[7]- En'âm, 19.

[8]- Âl-i İmrân, 65; 70, 71, 98, 99, 110; Mâide, 15, 19.

[9]- Tevbe, 33; Fetih 38; Saf 9.


İslâm Ölümsüz ve Ebedîdir


Yukarıda bahsi geçen ayetler "ey insanlar", "ey Âdemoğulları", "âlemler" gibi hitapları ve Arap olmayan kavimlerle, Ehlikitap gibi diğer dinlerin mensuplarına yönelik çağrılarıyla yüce İslâm'ın bütün insanlığı kapsayan cihanşümulluğunun yanı sıra, bütün çağlara da yönelik olduğunu ve belli bir zamanla sınırlanmadığını da göstermekte ve "Müşrikler istemese de Allah, İslâm'ı bütün dinlere üstün kılacaktır" tabiriyle[1] bu konuda hiçbir şüpheye yer bırakmamış olmaktadır. Burada Fussilet Suresi'nin 41 ve 42. ayetindeki şu ifade de dikkat çekicidir:

…Kur'ân, aziz bir kitaptır. Batıl, ona önünden de, ardından da bulaşamaz. Çünkü Kur'ân, hikmet sahibi çok övülen Allah'tan indirilmedir.

Bu ayet, Kur'ân-ı Kerim'in bozulmadan kalacağını ve itibar ve doğruluğunu kesinlikle kaybetmeyeceğini ispatlamaktadır. Yine, ileride ele alacağımız üzere, Hz.Muhammed'in son peygamber oluşunun delilleri, bu dinin başka bir peygamber ve şeriat vasıtasıyla kaldırılmayacağını da ispatlamaktadır. Bu konuda birçok rivayette de aynı mazmun vurgulanmış ve "Muhammed'in (s.a.a) helali kıyamete kadar helal ve onun haramı da kıyamete kadar haramdır." buyrulmuştur.[2] Dahası, İslâm'ın ebedî oluşu da tıpkı, cihanşümul oluşu gibi bu ilâhî dinin zaruriyetlerinden olup İslâm'ın hakkaniyetini ispatlayan deliller dışında hiçbir delile gerek duymayacak durumdadır.

 

[1]- age. ve Fetih 28.



[2]- el-Kâfi, 1/57; 2/17; Bihar, 2/260; 24/288; Vesailu'ş-Şia, 18/124.

Bazı Şüphelere Cevaplar


İslâm dininin yayılmasını önlemek isteyen hak düşmanları bu konuda ellerinden gelen gayreti göstermeye halâ devam etmekte ve bu doğrultuda, bu yüce dinin sadece Araplar için inmiş olduğu ve başka kavimlerle ilgisi olmadığı telkinlerinde bulunmaktadırlar.

Bu batıl görüşlerini de Hz. Resulullah'ı (s.a.a) yakın akrabalarını veya Mekke ahalisiyle çevresindekileri İslâm'a davet etmesini buyuran ayetlere dayandırmakta[1] ve aynı şekilde Maide Suresi'nin 69. ayetini göstererek bu ayette Yahudilerle Hıristiyanlar ve Sabiîlerin adının geçtiği, saadetin ölçüsünün iman ve salih amel olduğunun vurgulandığı, ama bu saadetin şartının İslâm'ı kabullenme olduğuna hiç değinilmediğini ileri sürmektedirler. Kaldı ki İslâm fıkhında Ehlikitap müşrikle aynı tutulmaz; Müslümanlardan alınan humus ve zekât gibi, onlardan da cizye alınarak İslâm devletinin güvencesinde emniyetle yaşamaları sağlanır. Yani böylece kendi şeriatlarının kurallarına göre yaşayabilmektedirler, bu da İslâm'ın söz konusu dinleri resmen tanıması demektir.

Cevap Şudur: Hz. Resulullah'a (s.a.a) yakın akrabalarıyla Mekke ehlini İslâm'a davet etmesinin buyrulduğu ayetlerdeki bu hüküm, insanları İslâm'a davet ederken en yakın akrabalardan başlanması gerektiği yolundaki "davetin merhaleleriyle ilgili" bir hükümdür; böylece önce en yakın akrabalar, ardından Mekke ehli, sonra çevre ahali ve daha sonra da bütün dünya İslâm'ı duyup tanıyacak ve bu büyük din bütün insanlığı kucaklamış olacaktır. Bu tür ayetleri, o hazretin mesajının cihanşümul olduğunu gösteren ayetlere aykırı saymak veya mesajı, ayetteki muhataplarla sınırlı addetmek yanlıştır. Çünkü her şeyden önce ayetin Arapça kurallarına dikkat edildiğinde hiçbir özelleştirme kipi bulunmadığı ve cümlenin gelişinden kesinlikle özelleştirmeden kaçınıldığı görülmektedir. Kaldı ki böyle bir özel kip hâli çoğunluklu hâldir ki ilgili dalın uzmanlarınca kabulü mümkün değildir.

Maide Suresi'ndeki söz konusu ayete gelince; bu ayette söylenen şey şudur: Sırf şu veya bu dine mensup olmak, gerçek saadete ulaşmak için yeterli değildir, bilakis, saadet ancak gerçek anlamda iman etmek ve Yüce Allah'ın buyrukları doğrultusunda yaşamakla mümkündür. İslâm'ın ebedî ve cihanşümul olduğunu ispatlayan deliller gereğince, Hz. Peygamber'in zuhurundan sonra bütün insanların vazifesi, onun getirdiği İslâm dininin hüküm ve kurallarına uymaktır.

İslâm dininde Ehlikitap'la diğer kâfirlere tanınan haklar, onların İslâm'a uymak ve onun hükümlerine göre yaşamaktan muaf tutuldukları anlamına gelmemektedir, bilakis, birçok maslahatlar gözetilerek onlara gösterilen dünyevî bir müsamahadır bu; Şia inancına göre bu müsamaha da aslında geçici bir süre için tanınmıştır ve Allah onun zuhurunu çabuklaştırsın; Hz. Mehdi (a.s) zuhur ettiğinde onlar hakkındaki son hüküm ilân edilecek ve onlara da diğer kâfirler gibi davranılacaktır; nitekim "Allah, İslâm'ı, bütün dinlere üstün kılmak için gönderdi." buyruğundan da bu hükmü çıkarabilmek kabildir.


Yüklə 1,3 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   45   46   47   48   49   50   51   52   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin