BiSMİllahirrahmanirrahiM قال الله تعالى


On Dokuzuncu Dersin Özeti



Yüklə 1,14 Mb.
səhifə26/41
tarix30.01.2018
ölçüsü1,14 Mb.
#41365
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   41

On Dokuzuncu Dersin Özeti


Şiiliğin Kûfe’deki geçmişi Hz. Ali (a.s)’nin muhaceretinden öncesine dayanır. Çünkü sakinlerinin çoğu Yemen kabilelerinden oluşmaktaydı ve çoğu Şiiydi. Diğer taraftan büyük Şii sahabeler orda yaşıyorlardı. Hz. Ali (a.s)’nin bu şehre muhaceretiyle üçüncü asrın sonuna kadar Kûfe en önemli Şia şehri haline gelmiştir. Bu yüzden ikinci ve üçüncü asırlarda bir grup Tâlibi burada kıyam etmiş ve Şia kültürü buraya hâkim olmuştur. Basra’da Osmanî zihniyeti hâkim olmasına rağmen Emir’el-Müminin (a.s)’in Şiileride burada yaşamışlar ve Cemel ashabına karşı mukavemet etmişlerdir. Rabîa kabilesi bunlardandır. Geçen zamanla Basra’da Şia’nın rengi belirginleşmiştir. Medain, Selman Farisi ve Huzeyfe b. Yeman gibi saygın sahabelerin yönetimde bulunmasından dolayı Şia yerleşim bölgelerinden biri sayılmıştır. Hz. Ebuzer’in Şam’a sürülmesi de Cebel Amil’de Şiiliğin yeşermesine sebep olmuştur.

On Dokuzuncu Ders Soruları


1-Kûfe’nin Şia şehri olması nasıl gerçekleşmiştir?

2-Acaba Basra’da Şialar yaşadı mı?

3-Şiiliğin Medain’de var olmasının sebebi nedir?

4-Şiiliğin Cebel Amil’deki geçmişi nereye dayanır?


YİRMİNCİ DERS

B– İkinci Yüzyılda Şia Yerleşim Bölgeleri


Hicri ikinci yüzyılın başlamasıyla birlikte Şiilik, Arap yarımadası ve Irak sınırlarını geçerek, bütün İslam topraklarına yayıldı. Şiilerin ve Alevilerin İslam topraklarına yayılmaları dikkate alınırsa bu konu anlaşılacaktır. Alevilerin diğer bölgelere muhaceretleri Haccac b. Yusuf zamanında başladı. İkinci yüzyılda davetlerin ve Alevi ayaklanmalarının başlamasıyla bu göçler hız kazandı. Zeyd’in Kûfe’deki kıyamının yenilgiyle sonuçlanmasından sonra oğlu Yahya taraftarlarından bir grupla birlikte Horasan’a gitti.1 Ondan sonra Abdullah b. Muaviye (Cafer-i Tayyar’ın evlatlarından) kıyam etmiş, Hemedan, Kum, Karmas, İsfahan ve Fars gibi bölgeleri ele geçirmiş, kendisi de İsfahan’da yaşamıştır. Ebu’l-Ferac İsfahani şöyle diyor:

“Benî Haşim büyükleri onun yanına gittiler ve o her birini bir bölgenin yönetimine getirdi. Hatta Mansur ve Seffah Abbasi bile onunla işbirliği yaptılar. Bu durum Mervan Himar ve Ebu Müslim’in zuhuruna kadar süregeldi.”2

Abbasiler döneminde sürekli Alevi ayaklanmaları baş göstermekteydi. Bu ayaklanmaların kesin sonuçlarından biri de Alevilerin çeşitli bölgelere dağılmasıydı. Örneğin Nefs-i Zekiyye’nin, Mansur hükümeti zamanında ayaklanması ve yenilgiye uğramasından sonra İmam Hasan (a.s)’ın torunları çeşitli bölgelere dağıldılar. Mesudi bu konu hakkında şöyle demekte:

“Muhammed b. Abdullah’ın (Nefs-i Zekiyye) kardeşleri çeşitli beldelere dağıldılar. Oğlu Ali b. Muhammed Mısır’a gitti ve orada öldürüldü. Diğer oğlu Abdullah b. Muhammed Horasan’a oradan da Sind’e gitti ve orda öldürüldü. Üçüncü oğlu Hasan b. Muhammed Yemen’e gitti, orada zindana düştü ve zindanda öldü. Kardeşi Musa Cezire’ye gitti. Kardeşi Yahya Rey’e oradan da Taberistan’a gitti. Kardeşi İdris Fas’a gitti. Kardeşi İbrahim Basra’ya gitti. Orada Ahvaz, Fars ve muhtelif şehirlerin halkından oluşan bir ordu kurdu; fakat ayaklanması yenilgiyle sonuçlandı.”1

Bu insanlar genellikle Abbasi memurları tarafından takip edildikleri için belli bir yerde kalamamış ve öldürülmüşlerdir. Ama buna rağmen etkilerini göstermişlerdir. Bazen onların çocukları bu bölgelerde yaşamışlardır. Örneğin Mesudi’nin naklettiğine göre Muhammed Nefs-i Zekiyye’nin oğlu Abdullah Horasan’da kalamamış ve Sind’e gitmiştir.2 Ancak Abdullah’ın oğlu İbrahim -Muntekalatu’t-Talibiyyin’in yazarına göre- Horasan’da kalmıştır. Kasım ve Muhammed adında da iki oğlu bulunmaktadır.3

Yine Maveraünnehir’de bulunan bir gurup İbrahim b. Muhammed Nefs-i Zekiyye’ye mensup olduklarına inanmaktadırlar.4 Şimdi Şiilerin ikinci yüzyılda toplu olarak yaşadıkları şehir ve bölgelerin durumlarını inceleyelim.


Horasan


İkinci yüzyılla beraber Benî Haşim davetçilerinin Horasan’a hareketi başladı. Oradaki halkın çoğu Şiiliğe yöneldi. Yakubi şöyle naklediyor:

“Zeyd şehit olunca Horasan’daki Şiilerde bir hareketlenme başladı ve Şiiliklerini açığa çıkardılar. Hatipler açıkça Beni Ümeyye’nin Peygamber hanedanına yaptığı zulüm ve eziyetleri dile getiriyorlardı.”1

Sonunda Yahya b. Zeyd Horasan’a gitti, bir müddet gizli yaşadı ve kıyam ettiği zaman halkın büyük kısmı etrafında toplanmıştı.2 Mesudi naklediyor:

“Yahya’nın öldürüldüğü sene Horasan’da dünyaya gelen her çocuğa Yahya ismini koydular.”3

Elbette Horasan halkı, Zeydiler ve Abbasi davetçilerin oradaki faaliyetlerinden dolayı çoğunlukla Zeydi ya da Keysaniydiler. Özellikle Abbasiler başlangıçta yasallıklarını Ebu Haşim’e -Muhammed Hanefiyye’nin oğlu- mensup olan Muhammed b. Ali’nin halefliği üzerine inşa ettiler. Ebu’l-Ferac İsfahani Abdullah b. Muhammed Hanefiyye’nin biyografisinde şöyle yazar:

“O, Horasan Şiilerinin kendisi hakkında babasının varisi olduğunu zannettikleri kimsedir ve Horasanlılar babasının da İmam olduğunu zannetmekteydiler. Yine Horasanlılara göre onun varisi de Muhammed b. Ali b. Abdullah b. Abbas’tır ve Muhammed b. Ali de yine İmam olan İbrahim’i halefi olarak tayin etmiştir. Bu yolla haleflik Abbasilerde sağlamlaşmış oldu.”4

Horasanlılar her zaman Abbasi taraftarı oldular. Aleviler ve Abbasiler arasında çıkan kavgalarda Abbasilerden yana oluyorlardı. Muhammed Nefs-i Zekiyye’yle savaşta Abbasi ordusunun çoğu Horasanlıydı ve Farsça konuşuyorlardı. Ebu’l-Ferac İsfahani naklediyor:

“Huzeyr Zübeyri -Muhammed Nefs-i Zekiyye’nin komutanlarından biri- Medine’den ordugâha geldiğinde Horasanlılar, Farsça “Huzeyr âmed, Huzeyr âmed” (Hüzeyr geldi) dediler.”1


Kum


Kum, hicri ikinci yüzyıldan bu yana en önemli Şii yerleşim bölgelerinden olagelmiştir. Bu şehir sadece İslami temeller üzerine kurulmuş olmayıp temeli Şiiler tarafından atılmıştır. Başından beri ve devamlı Şiilerin ikamet etiği bir yerleşim bölgesi olmuştur. Buradaki Şiilik her zaman İmamî ve On iki İmam Şiiliği olup asla tahrif olmamıştır. Sünnilerin hiç yaşamadıkları bu şehre Gulat da asla yol bulamamıştır. Eğer bu şehre gelselerdi Kum halkı onları uzaklaştırırdı.2 Buradaki halkın çoğu Masum İmamlar (a.s)’ın huzuruna varmış, o yüce şahsiyetlerin mahzarından feyizlenmiş ve her daim İmamlarıyla irtibat halinde olmuşlardır.

İbn-i Eşas’ın hicri 82 yılında Haccac’a karşı başlattığı ayaklanma yenilgiye uğrayınca Kabil’e kaçtı.3 Ordusunda bir grup Şii de yer almaktaydı. Sa’d b. Malik b. Amir Eşari oğulları Abdullah, Ahvas, Nueym, Abdurrahman ve İshak bu cümledendi. Bunlar İbn-i Eşas’ın yenilgisinden sonra Kum’a geldiler. Orada, birinin adı Komendan olan yedi köy vardı. Bu kardeşlerin Komendan köyünde ikamet etmeye başlamasından sonra yakınları ve akrabaları da onlara katıldılar ve bu yedi köye yerleştiler. Zaman içinde köyler birleşti ve yedi mahalle gibi oldu ve hepsi birden Komendan adını aldı. Kum, Farsça Komendan kelimesinin Arapçalaştırılmış ve murahham4 olmuş halidir.5

Bu zamandan sonra Kum, en önemli Şii yerleşim bölgelerinden biri oldu. Şiiler özellikle Aleviler her taraftan buraya gelerek Kum’da yaşamaya başladılar.1 Hicri ikinci asrın sonunda Hz. Fatıma Masume’nin buraya teşrif etmesi bu şehrin tarihinde bir atıf noktası sayılmış ve Kum’un çok bereketli olmasına sebep olmuştur.

Bağdat


Hicri ikinci asırda, 145 yılında ikinci Abbasi halifesi Mansur tarafından kurulan Bağdat, kısa bir süre sonra Şiilerin yerleşim bölgelerinden biri oldu.2 Bu durum, İmam Kazım (a.s)’ın cenaze merasiminde gözlemlenmektedir. Topluluğun çok kalabalık olması Abbasileri öylesine korkuttu ki, Harun’un amcası Süleyman b. Mansur halkın öfkesini dindirmek için yalınayak merasime katıldı.3 Bağdat, Irak’ta kuruldu ve Irak halkının da çoğu Şiiydi. Her ne kadar ilk kurulduğunda askeri-siyasi bir şehir olsa da, geçen zamanla İslam dünyasının ilim merkezi oldu. Kûfe, Basra Medain gibi etraf şehirlerde yaşayan Şiiler burada ikamet etmeye başlamış ve kısa bir süre sonra büyük bir topluluk haline gelmişlerdi. Gaybet-i Suğra’dan sonra git gide Şia’nın da ilmi ve mezhebi merkezi olmuştu. Şiilik, buradaki Şii Âl-i Bûye hükümetinin sayesinde daha da revaç bulmuştur. Bu durum Şeyh Tusi’nin Şia’nın ilim merkezini Necef’e taşımasına kadar sürmüştür.


Yüklə 1,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   41




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin