Biyografya şAKİr epözdemiR



Yüklə 0,5 Mb.
səhifə7/9
tarix06.03.2018
ölçüsü0,5 Mb.
#44642
1   2   3   4   5   6   7   8   9

AİLEMİN KÖKENİ


Bana kalırsa herkes birazcık ailesinin geçmişinden söz etse, hem birbirlerimizi tanımış oluruz, hem de geçmişimizle ilgilenirken; geleceğimize daha iyi bir gözle bakacak duruma geliriz. Kürtlerin geçmişinde utanılacak şeyler çok azdır. 80’li yıllardan sonra “Köy Koruculuğu”nu kurucu ailelerin kendileri bile hoş görmezler, tasvip etmezler ve utanç içinde pişmanlık duyarlar sanırım. Hiçbir Kürt gurursuz ve onursuz değildir.
Benim ailemin öz geçmişinde şükürler olsun ki ayıplanacak bir şey yoktur. Köken olarak İran’dan Botan’a ve Botan’dan Zırkan’a ve buradan Bitlis’e gelerek, Bitlis mirlerinin medreselerinde muderrislik görevlerini sürdürmüşlerdir. Aile bir müdderis (malmela) ailesidir. Babamın dedesi Hacı Ali ye kadar bu medrese kültürü çok yoğun bir şekilde aileye hakim olmuş, babama ve bana bile birazcık “faqilik” nasip olmuştur.
Hacı Ali Abdulaziz’in oğludur ve yedi kuşak Hacı olarak, din alimi ve büyük medreselerde müdderris olarak isimleri geçmektedir. Şırnak’taki “Malmelalar” Baykanda’ki Mela Muhiyeddin ve Batman Müftüsü Mela Alettin; Karayazı da Mala Mela Musalar, bizimle akraba oldukları iddiaları vardır.
Hacı Ali Babamın dedesidir. 1870’ler de Minar’a Nehiye Müdürü olarak gelmiş ve buraya yerleşmiştir. Minara geldiğinde, bu mıntıkanın batısına düşen ve Bitlis çayı kenarında bulunan Sulha ve Mala Bado köylerinin tamamı onundur. Hacı Ali Mınara gelirken bu köyleri Şêx Selam’a vakf etmiştir. Dünya malına hiç önem vermiyen bu müthiş kişi Zeynep hanımla evlidir. Hanımına “Etê” diye hitap edilir. Badisha, Anê, Gulnaz adında 3 kızı ve Haci Mehmed Efendi, Haci Kamıl Efendi, Xalıd ve Cemil adında 4 oğlu bu Zeynep Hanımdandır. Zeynep Hanım’ın Hakkari Mirlerinin torunu olduğunu yaşlılarımız hep söylerdi. Haci Eli Nahiye Müdürü olarak Minar Nahiyesini sevk û idare eder, ama Mela Ali diye kendini lanse eder. Oysa köyün köklü bir familyasından köyün mollası Molla Hasan, O’nun oğlu Mela Fethullah ve 80’li yıllara kadar devam eden bu sülaleden Mela Mehmed Salih ve Mela Sirac buranın sürekli mollaları ve din alimleri idiler.
Haci Ali’nin Minar’a gelişi, Nakşebendi Şeyhler’nin Bölgeye gelip yerleşmesi ve Osmanlı’nın Kürdistana Mirlerden sonra teşkilatlanması aynı döneme dengtir. 1870’te Vilayet kanunnameleri çıkmış, 1876’da Bitlis resmen Osmanlı Vilayeti statüsünü almış. Siirt Mütesariflıktır ve Bitlis’e bağlıdır. Ayrıca Muş, Genç gibi merkezler de Bitlis vilayetinin sınırları içindedir. Haci Ali’nin küçük kardeşi Haci Abdulkadir Efendi Genç’te Şehremin Katibidir, daha sonra Erciş’e tayin olur, oraya yerleşir ve burada “Hoca Abdülkadir Efendi” lakabıyla şu anda mezarı Erciş’lilerin bir ziyaret yeridir. Bu Hacı Abdulkadir’in oğlu Hacı Abdulbaki , Suriye de Şeyh Mahmudê Karakoyê’nın halifesidir. Kızı Bahriye Hanım Şeyh İsa’nın Küçüğü Mehmed Baki’nin zevceleridir.
Hacı Ali ye gelince 3 kızından birini Şêxê Hezin, (Fersafli Şeyh Mıhemed) oğlu Şeyh Sadeddin’e almış; ikinci kızı Varkanıs Şeyhlerine ve üçüncü kızını da Sılogan Ağası Kasımê Sılêmana vermiştir. Aynı durumda 4 oğlunu da yörenin Şeyh Ağa ve Seyyidlerinden evlendirmiş.

Hacı Ali’nin diğer bir oğlu Haci Mehmed Efendi de Minarda Nahiye Müdürlüğü görevini yapmıştır. Mehmed Efendi’nin oğlu Abdullah Efendi Minar da Şerif’tir. Osmanlıların ilk teşkilatlatlanmasında nahiyelerde kılıç kuşanmış Polis veya Şerifler varmış. Onun kılıcı hala duruyor sanırım.


Hacı Alinin büyük oğlu Hacı Kamıl Efendi, Bitlis’te 1990 lı yıllarda Alaybeyi ve Defterdar dır. 1913 Şêx Şabedin hareketine katılanlardan biri olup, asılan 29 kişiden biridir. Bu olay ile ilgili belgeler son zamanlarda bulunmuştur.
19. YY sonuna gelininceye kadar Kurdıstan’da ve Osmanlı’da genellikle okumuş ve entelektüel şahsiyetler Hacca giderdi. Bunun için bu Hacılık ünvanlarını özellikle belirtiyorum ki, o zamanlarda Hacı olmayıp, sonradan görenlerin veya ailelerine hala Hacılık kısmet olmamışların bu farkı kavramaları bakımından faydalı olacağı inancındayım.
Hacı Mehmed Efendi’nin iyi bir tarafı var ki, bu güne kadar açıklanmamıştır. 2 nci Meşrutiyetten sonra (hangi yıldır tam bilemedim, ama Siirt’te ve bizim orada bu konu hep konuşulurdu.) Osmanlılar bir Meclis-i Mebusan seçiyor. Galiba o zaman, her İlin temsilcilerini o bölgenin Eşraf, Ulema ve İdarecileri tarafından seçiliyor olacak ki, Bedirhanilerden aday olan Hüseyin Bedirhan Paşa'yı, Hacı Mıhemed Efendi, Verkanıslı Şeyh Yasin ve Şeyh-i Hazinin oğlu şeyh Sadeddin Hazretleri tarafından desteklenmiş. Botan da kimileri Süleyman Bedirhan, Kimileri de Hüseyin Paşa veya Abdurrezzak Bedirhan dan söz ederler. Doğru olan bu üç kişininde o dönemde ki mücadeleleridir.
Ben küçükken olay şöyle anlatılırdı: Siirt Valisi Şeyh Sadeddin Efendi’yi huzura çağırır. Oyunun rengini sorar. Şeyh, Valiye oyunun Bedirhaniler’e ait olduğunu söyler, Vali, mecazi mana da “Bedirhaniler artık yok, o devir geçti, Bedirhaniler öldü” der. Şeyh Saadeddin rahmetli Valiye şu cevabı verir: “O zaman ben oyumu Bedirhanilerin mezarına atarım.” der ve Valiliği terk eder.
Ben 1969’da Antalya cezaevinden çıktıktan sonra, Verkanıslı, çok değerli dayim Haci Şeyh Ebdılhekim beni görmeye gelerek onurlandırdı ve “bu defa sırf senin için geldim” diyerek, bu meseleyi açtı ve şöyle dedi : “O zaman iyi hatırlıyorum; Haci Mıhemed Efendi, Şeyh Yasin ve bu yörenin ileri gelenleri Şeyh Sadeddinle birlikte idiler. Bedirhanilerden Hüseyin Paşa kazanıyordu, devlet müdehale etti ve kazanmasını önledi...” demişti.
Şeyh Sadeddin Haci Ali’nin damadı idi. Şeyh Yasin’ın kardeşi de yine Haci Ali’nin damadıydı. Demek ki siyasi olan bu bağlar ta o zamanlarda fikirleride bir araya getirmeye yarıyordu.
2. Meşrutiyetten, Cumhuriyetin 1950’li yıllarına gelene kadar bizim sülaleden okuma kesildi. Ancak baba ve ecdadlarımız sayesinde yine okur-yazardık. 1950’de Nahiye Merkezimizde İMC usulü ile bir İlkokul yapıldı. Bu sayede, sadece Babamdan, kız/erkek ve torunlardan yüz kişiye yaklaşan okumuş, gençlerimiz var.
Ailemiz bir çok yazar, şair, ressam, heykeltraş, müzisyen, mühendis, hukukçu, siyasetçi ve Doktor yetiştirmiş, Malmela olduğumuzdan da bol bol öğretmen ortaya çıkmıştır.
Haci Ali’nin 4 oğlu ile 130 yıllık bir dönemde bu aile, 40 milyonluk bir kitle de adını

duyurmuş olması küçümsenecek gibi değildir.


Bizim sülalemiz budur. İster beğenin ister beğenmeyin, sizlerde anılarınızı yazarken, birazcık köklerinizi deşin. Korkmayın geçmişimiz bu kötü günümüzden daha iyidir. Daha görkemlidir ve eminim ki daha onurludur...

Yüklə 0,5 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin