2.4.1. Türk – Rus İlişkilerinin Ortaya Çıkış Şartları 2.4.2. Türk – Rus İlişkilerinde Karşılıklı Beklentiler 2.4.3. Türk – Rus İlişkilerinin Resmîleşmesi 2.4.4. Türk – Rus İlişkilerinin Değerlendirilmesi 2.4.5. Türkiye’nin Londra Konferansı’na Katılması 2.4.6. Ankara Antlaşması 2.4.7. Millî Mücadele’nin İslam Dünyası Üzerinde Etkileri 2.4.8. Sonuç
2.4.1. Türk – Rus İlişkilerinin Ortaya Çıkış Şartları 2.4.2. Türk – Rus İlişkilerinde Karşılıklı Beklentiler 2.4.3. Türk – Rus İlişkilerinin Resmîleşmesi 2.4.4. Türk – Rus İlişkilerinin Değerlendirilmesi 2.4.5. Türkiye’nin Londra Konferansı’na Katılması 2.4.6. Ankara Antlaşması 2.4.7. Millî Mücadele’nin İslam Dünyası Üzerinde Etkileri 2.4.8. Sonuç
Milli Mücadele döneminde yürütülen dış politikanın en önemli ayağını SSCB ile ilişkiler oluşturmaktadır. Çünkü Batılı Devletler (özellikle İngiltere) Türkiye’yi düşman gördükleri kadar, Rusya’daki yeni rejimi de kabul etmeyip ona karşı tavır almışlardı. Bu durumda ortak düşmana karşı Türkiye ve Rusya’nın birlikte hareket etmeleri adeta doğal bir gelişme olarak görülmelidir.
Milli Mücadele döneminde yürütülen dış politikanın en önemli ayağını SSCB ile ilişkiler oluşturmaktadır. Çünkü Batılı Devletler (özellikle İngiltere) Türkiye’yi düşman gördükleri kadar, Rusya’daki yeni rejimi de kabul etmeyip ona karşı tavır almışlardı. Bu durumda ortak düşmana karşı Türkiye ve Rusya’nın birlikte hareket etmeleri adeta doğal bir gelişme olarak görülmelidir.
Milli Mücadele döneminde yürütülen dış politikanın en önemli ayağını SSCB ile ilişkiler oluşturmaktadır. I. Dünya Savaşı sonrası ülkenin içinde bulunduğu güç şartlar, yeni Türk Devleti’nin kurulabilmesi için, başta İngiltere olmak üzere İtilaf Devletleri’ne karşı verilecek mücadelede dışarıdan yardım alınmasını zorunlu kılıyordu. Bu gerçeği oldukça erken zamanlarda fark eden Mustafa Kemal Paşa, yardım sağlanabilecek ilk ülke olarak, 1917 Bolşevik İhtilali sonrasında Rusya’da kurulan Sovyet hükümetini görüyordu. Çünkü Batılı Devletler (özellikle İngiltere) Türkiye’yi düşman gördükleri kadar, Rusya’daki yeni rejimi de kabul etmeyip ona karşı tavır almışlardı. Bu durumda ortak düşmana karşı Türkiye ve Rusya’nın birlikte hareket etmeleri adeta doğal bir gelişme olarak görülmelidir
Milli Mücadele döneminde yürütülen dış politikanın en önemli ayağını SSCB ile ilişkiler oluşturmaktadır. I. Dünya Savaşı sonrası ülkenin içinde bulunduğu güç şartlar, yeni Türk Devleti’nin kurulabilmesi için, başta İngiltere olmak üzere İtilaf Devletleri’ne karşı verilecek mücadelede dışarıdan yardım alınmasını zorunlu kılıyordu. Bu gerçeği oldukça erken zamanlarda fark eden Mustafa Kemal Paşa, yardım sağlanabilecek ilk ülke olarak, 1917 Bolşevik İhtilali sonrasında Rusya’da kurulan Sovyet hükümetini görüyordu. Çünkü Batılı Devletler (özellikle İngiltere) Türkiye’yi düşman gördükleri kadar, Rusya’daki yeni rejimi de kabul etmeyip ona karşı tavır almışlardı. Bu durumda ortak düşmana karşı Türkiye ve Rusya’nın birlikte hareket etmeleri adeta doğal bir gelişme olarak görülmelidir
Türk – Sovyet ilişkileri, 23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasından sonra resmi bir nitelik kazanmıştır. 26 Nisan’da Büyük Millet Meclisi Başkanı sıfatıyla Mustafa Kemal Paşa’nın imzasını taşıyan ve Lenin’e gönderilen mektup “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Moskova Sovyet Hükümeti’ne Birinci Teklifidir” başlığını taşıyordu.
Türk – Sovyet ilişkileri, 23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasından sonra resmi bir nitelik kazanmıştır. 26 Nisan’da Büyük Millet Meclisi Başkanı sıfatıyla Mustafa Kemal Paşa’nın imzasını taşıyan ve Lenin’e gönderilen mektup “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Moskova Sovyet Hükümeti’ne Birinci Teklifidir” başlığını taşıyordu.
Emperyalistlere karşı mücadelede Rusya’daki Bolşevikler’le askeri harekatı birleştirmek suretiyle, Kafkas Seddi’nin yıkılarak, Sovyet kuvvetlerinin Gürcistan’a, Türk birliklerinin de Ermenistan’a karşı harekatını, Azerbaycan’ın da Sovyet Rusya’ya katılmasının kabulünü, Türkiye’ye silah, cephane, para yardımı sağlanmasını isteyen bu teklifin Lenin’e 1 Haziran’da ulaşması üzerine Dışişleri Komiseri Çiçerin 2 Haziran’da karşılık vermişse de, bu Türkiye’nin beklediği cevap sayılmazdı.
Türk birliklerinin Doğu Cephesi'ndeki harekata başlamasının hemen öncesinde, Mayıs’ın son haftasında Sovyetler Birliği’nden resmi olmayan ilk temsilci Ankara’ya gelmişti. 21 Kasım 1920’de Moskova Büyükelçiliği’ne tayin edilen Ali Fuat (Cebesoy) Paşa ile birlikte İktisat Vekili Yusuf Kemal ve Maarif Vekili Rıza Nur Beyler’den oluşan kalabalık bir heyet 1920 yılı Aralık ayı başında Ankara’dan ayrıldı. İlk Rus elçisi de aynı tarihlerde Türkiye’ye gelmek üzere hareket etmişti. Moskova’ya ulaşan TBMM heyeti 16 Mart 1921’de Türk – Rus Dostluk Anlaşması'nı imzaladı. Böylece Sovyetler’le olan ilişki bir anlaşma temeline oturtulmuş oldu.
Türk birliklerinin Doğu Cephesi'ndeki harekata başlamasının hemen öncesinde, Mayıs’ın son haftasında Sovyetler Birliği’nden resmi olmayan ilk temsilci Ankara’ya gelmişti. 21 Kasım 1920’de Moskova Büyükelçiliği’ne tayin edilen Ali Fuat (Cebesoy) Paşa ile birlikte İktisat Vekili Yusuf Kemal ve Maarif Vekili Rıza Nur Beyler’den oluşan kalabalık bir heyet 1920 yılı Aralık ayı başında Ankara’dan ayrıldı. İlk Rus elçisi de aynı tarihlerde Türkiye’ye gelmek üzere hareket etmişti. Moskova’ya ulaşan TBMM heyeti 16 Mart 1921’de Türk – Rus Dostluk Anlaşması'nı imzaladı. Böylece Sovyetler’le olan ilişki bir anlaşma temeline oturtulmuş oldu.