Bölünüyor muyuz?



Yüklə 19,93 Kb.
tarix21.08.2018
ölçüsü19,93 Kb.
#73770

Kız, Leyla! Küreği kap da gel!

Baskın Oran

Bu hafta Aydın iline gidecektik, olmadı. Bundan yararlanarak Barış Süreci izlenimlerine ara vermek ve genel manzarayı, özellikle de “Bölünüyor muyuz?”u konuşmak istiyorum.

Parçalanma korkusu, 15 gün içinde Rumeli topraklarımızın % 83’ünü, nüfusumuzun % 69’unu götüren 1912 Balkan Savaşı’ndan beri zihnimizin bir köşesinde. Devlet tarafından da sürekli tahrik ediliyor (bu tahrike geleceğim). Şimdi de, güney komşularımızda Kürtlerin devlet kurmaya başlamaları korkuyu depreştirdi.

Bunlar anlaşılamayacak şeyler değil. Üstelik, çok çok önemli olarak ilave etmeli: AKP’nin ülkeyi Sünnileştirme ve bireyin hayatına müdahale bağlamında bir “Yasaklar Cumhuriyeti” inşa programının artık tahammül sınırını aştığını düşünüyor insanlar. Bu yüzden, Barış Süreci’ni samimi bulmuyorlar. Üstelik, Başbakan Erdoğan’ın bu süreci “seçilmiş padişah” olmak için kullanmak isteyeceğinden korkuyorlar ki, bu endişe bende de mevcut. Ülkenin yaklaşık yarısını oluşturan bu insanlar, bu tutumun daha da azıtacağına kani olarak, “AKP’ye karşı olsun da ne olursa olsun”a başladılar. Barış’ı bile bu bağlamda düşünebiliyorlar.

Öcü Geliyor’un sonuçları

Tamam da, Barış meselesi başka şeye benzemiyor. Onu “beyin” yerine “omurilik soğanı” yani korku bağlamında ele almak tehlikeli. Şunu görmeyi engelliyor: 30 yıldır içinde yıkandığımız kan banyosu, sadece ve sadece, Kürtlerin kimliğini inkardan doğdu. Üstelik bu devlet terörü tam ters sonuç vermiş ve durumu bin beter etmiş vaziyette. Güney komşularımızdaki gelişmelere gelince, bu dış dinamiği kontrol etmek mümkün olmadığı için, ülkeyi garantiye alacak tek şey, kendi Kürtlerini (iç dinamiği) gönüllerinden bağlamak. Korkular yüzünden bütün bunları göremediğimiz içindir ki, “30 Yıl Savaşları yaparken bölünmedik, barış yapınca bölüneceğiz” türünden bir mantıksızlık ortalığa fırladı.

Biliyoruz ki insanlar, hem iyiye doğru bile olsa her yenilikten tedirgin olur, hem de, korkularının sorgulanır hale gelmesinden korkar. Ama olay başka: Cumhuriyet’ten bu yana ulus-devlet, vatandaşı koyun gibi gütmek için, hep “öcü geliyor” politikasıyla uyguladı. Her dönemde bir “kadrolu öcü” istihdam etti: “Şeriatçı”, “eşkıya”, “komünist”, “anarşist”, “terörist”, “dış güçlerin maşası”… Neticede insanlar, Kürtlerin, kimlik inkarı (“Dağ Türkleri”) yüzünden değil, hır çıkarmaya meraklı oldukları için isyan ettiğine inandırıldılar. Oysa, binanızın inşaatında çalışan Abuzer’e, “Kız, Leyla! Küreği kap da gel!” deyin bakalım ne oluyor. Bunu hiç düşünmemiş insanlar Kürtlere eşit davranıldığına inanıyor ve “Kürtler cumhurbaşkanı bile olabiliyorlar, ama Kürt olamıyorlar”ın farkına varamıyor. Ayrıca, en temel sorunların halının altına süpürüldüğünü 90 yıldır görmüş halk, şimdi devletin tutumu ilk defa değişince, çözüm arandığına ve bulunabileceğine inanmıyor.

Devlet vesayeti

Birey üzerindeki devlet vesayetinin ilk bakışta görülmeyen başka vahim sonuçları da var: Halk bugüne kadar, kendi yarı sahasında (taşrada) “okumuşlar”la hiç bir arada olamamış. Şimdi “Âkiller”i kendi ayaklarına gelmiş görünce, hem “Hangi dağda kurt öldü ki?” kuşkusuna kapılıyor, hem de bu insanları “deplasmanda” yakalamışken ilk defa kendini kapıp koyuveriyor, her açıdan yükleniyor, Barış olayını dağıtıyor.

Bu vesayetin her şeyi siyah-beyaz görmeye alıştırdığı halk, 30 yıldır Kürt meselesinin sadece şiddetle çözülebileceğine o kadar inandırılmış ki, şimdi adapte olamıyor. “Kürtler seviniyor, demek ki ben kaybediyorum” diyor. “Sözlerine nasıl güvenebiliyorsunuz?” dediği zaman idrak edemiyor ki, tam tersine, Kürtler devletin tek bir sözüne güvenip silah bırakmış vaziyettedir. Hasan Cemal’in T24’deki dağ röportajlarında anlattığını, bir söze güvenip silah bırakmış Kürtlerin ne denli tedirgin olduklarını bilmiyor.

Üstünlük kompleksi ve ötesi

Halk, Kürtlerin silah bırakmasının, eşitlik sözü almaları sayesinde olduğuna inanamıyor. Galiba bunun altında bir miktar da, Türklerin bilinçaltı “üstünlük kompleksi” yatıyor. Osmanlı döneminde Millet-i Hakime tahtında “Müslüman” otururdu. 1839 Tanzimat Fermanı Gayrimüslimleri eşit ilan edince, büyük tepki göstermişti. Şimdi de, İttihatçıların Cumhuriyet’i kurması üzerine o tahta geçen “Türk”, Kürtlerin eşit ilan edilmesine tepki gösteriyor. Tabii, üstünlük kompleksine daima bir aşağılık kompleksi eşlik ettiği için, “Sen âkilsen, biz aptal mı oluyoruz?” sorusu açıkça dile bile getiriliyor.

Dahası, bu en büyük tabu yıkılınca, temel paradigma/model/zihniyet bütünüyle değişeceği için, eşitlik sadece Kürtlerle de olmayacak; Aleviler, Gayrimüslimler, Çingeneler, kadınlar, transseksüeller, vs. de yavaş yavaş eşit hale gelecek. “Ayağımın altından zemin kayıp gidiyor sanki” biçiminde duyduğumuz umutsuzluk çığlığı, 1071’den beri başkalarının (Gayrimüslimlerin ve Kürtlerin) arazisi üzerine otağ kurup onlara hakim olmuşluğun bilinçaltı huzursuzluğunu da yansıtıyor olabilir.

Diğer yandan, bazı partiler, bölgedeki mevcudiyetlerini bu savaşın bitmemesi üzerine kurmuşlar. Şehit-Gazi derneklerini sürekli tahrik ediyorlar. Oysa Muş’ta Ülkücüler Akillere destek verdi, okudunuz mu? (Milliyet, 19.05.2013).



Bürokrasi/bir kısım aydınlar ise olayın dışında durmakta. Çünkü hem onlar için AKP’ye karşı olmak Barış’tan önemli, hem de eşitlik/demokrasi gelirse kendilerinin vesayetine gerek kalmayacak. Bunun en belirgin örneği, her “ulusal” fırsatta zırt-pırt bildiri yayınlamayı marifet bellemiş üniversite senatolarının, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi dışında gıkının duyulmamış oluşu. Mülkiyeliler Birliği İzmir Şubesi benle, yani hocalarıyla toplantı düzenleyip tartışmak istemedi, biliyor musunuz? Ege’de barış süreci hakkında olumlu konuşanlar, buraya yerleşmiş Kürtler, Alevi temsilcileri ve “vicdanlı Müslümanlar” diye özetleyebileceğimiz sivil toplum kuruluşları.

Çok önemli bir şeyi en sona bıraktım: Silahlar sustuktan sonra gelecek ikinci evre (eşitlikçi reformlar) tamamen meçhul. İnsanlar burada tamamen haklılar. Zaten bu evre gerektiği gibi oluşmazsa… düşünmek bile istemiyorum.
Yüklə 19,93 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin